İçindeki heyecan ile ne düşüneceğini bilemediği bir şekilde yürüyordu Ceylan. Önünde abisi duruyordu. "Nereye gidiyoruz?" Diye sorma ihtiyacı hissetti Ceylan.
Abisine karşı ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İlk defa yalnız kalıyorlardı. Ceylan da bu durumdan ister istemez ürküyordu.
Abisine baktı. Yüzünde duygusuz bir katman vardı ve o katmanı aşınca öyle duygulu bir adam çıkacaktı ki.
"Cevap vermeyecek misin?" Diye sordu Ceylan.
Alparslan yine cevap vermedi. Sustu, susuşu aslında hep bir kalkandı. Hayatında ne diyeceğini ne yapacağını bilemediği durumlarda hep susardı. Bunu fark etmesi acı içinde olmuştu ama olmuştu en nihayetinde.
Ceylan, Alparslan'ın arkasından ilerlemeye devam ediyordu. Normalde Ceylan aslında hayat dolu neşeli bir kızdı ama yaşadığı ve öğrendiği şeyler onu zor hayatta tutucak hale getirmişti.
Ceylan bu dünyada kimsesiz kaldığını hissediyordu ve bunu hissetmekten de ötesi annesinin yalanları için de ayrı canı yanıyordu ve tüm bunlar onda sadece çekingen bir huyunu ortaya çıkarmıştı sanki.
Sanki artık bir cam gibiydi. Dışarıdan nasıl gözüküyorsa içi de öyledir camların, temizse temiz kirliyse kirli bunlar çok net bir şekilde belli olur.
Ceylan tam da bir camdı. Fakat eskiden öyle değildi. Ne acı yaşarsa yaşasın bunu asla göstermez daima mutlu gözükürdü. Fakat artık bunu yapacak hali kalmamıştı. Hayata tutunmak ve ölmemek için bir sebep arıyordu.
Kafasından defalarca kez intihar fikri geçmişti. Bunun için defalarca kez uğraşmış ama son anda hep Hazal sayesinde vazgeçmişti. Çünkü Hazal onu çok fazla yalnız bırakmamıştı.
Abisi hakkında ise artık yorulmuştu. Onun görmezden gelmesi Ceylan'ın çok canını yakıyordu. Ve bu duruma defalarca kez maruz kalmış ve alışmak zorunda hatta lütfen görmezden gelsin diye içinden geçirmişti. Oysa bu hayatta en nefret ettiği şeydi bu. Görmezden gelmek...
Alparslan bunu fark edememişti. Alparslan kardeşini kırmamanın tek yolunu görmezden gelmek olarak bulmuştu. Çünkü yapabileceği hiçbir şey yoktu. Fakat arkasındaki kızın en nefret ettiği şeydi görmezden gelinmek.
Hayatında görmezden gelmesini istediği iki kişi olmuştu. Biri üvey babası diğeri ise Alparslan'dı.
Fakat artık Alparslan'ın da elinden gelen bir şey yoktu. "Söylemeyeceksin" dedi Ceylan. Alparslan yine sustu.
Ceylan içindeki bu durumdan da bu gerginlikten de sıkılmıştı. "Benden neden nefret ediyorsun?" Diye sordu Ceylan bir anda.
Oysa ki bunu söylediğine kendisi de şaşırmıştı. Alparslan durdu. Ondan nefret falan etmiyordu. "Senden nefret etmiyorum."
"Bakışların öyle gösteriyor ama"
"Benim bakışlarım hep böyle asker olmanın verdiği ayrıcalık" diyerek ondan nefret etmediğine inandırmaya çalıştı. Alparslan hiçbir zaman Ceylan'dan nefret etmemişti. Nefret de edemezdi zaten. Alparslan'ın gözünde Ceylan bu hikayenin en masum insanıydı. Bu değişmezdi.
"Senin bakışların herkese karşı öyle değil" dedi Ceylan ama bu sefer kendinden emin. "Kızına ve karına asla o şekilde bakmıyorsun aynı zamanda silah arkadaşın Orhan'a da sen sadece düşmanlarına öyle bakıyorsun." Yani sen beni düşmanın olarak görüyorsun demek istemişti Ceylan.2
"Hayatında kapladığım yer için rahatsızsın" dedi Ceylan. Bu şekilde düşünmekten nefret ediyordu ama gerçek buydu. Alparslan bu şekilde düşünmesini sağladığı için o an kendinden nefret etti.1
"Ben rahatsız olduğum bir şeyin hayatımda olmasına kolay kolay izin vermem." Dedi Alparslan aksini söylemek istercesine. Kardeşine karşı hissettiği sevgi dolup taştı kalbinde sanki.
"Ama bende hayatına sonuçta bodoslama girdim. İzin vermem diyorsun ama izin verme ihtimalinin olduğunu da söylüyorsun ve ben bu ihtimalin içinde olduğumun başından beri farkındayım."
"Sen hiçbir şeyin farkında değilsin" dedi Alparslan. Gelmişlerdi.
Alparslan durdu. Ceylan da durdu. Etrafına baktı Ceylan. Mezarlığa gelmişlerdi. "Burada ne işimiz var?" Deme ihtiyacı hissetti ama içten içe biliyordu neden buraya geldiğinin.
"Seni babamız ile tanıştırmaya geldim Ceylan" dedi Alparslan.
Ceylan derin bir nefes aldı. Babası bu mezarlığın birinde yatıyordu. Hayatında hiç bu kadar zorlandığını hissetmesi o an.
"B-en" dedi titreyen sesiyle "korkuyorum ben sanırım hazır hissetmiyorum."
Alparslan ona döndü. "Vakti geldi."
Ceylan çok hazırlanmıştı ama olmuyordu işte, babasının mezar taşını görmeye hazır değildi. "Keşke" dedi. "Onu mezarlığına gelmek yerine onunla mezarında tanışmak yerine gerçekten görebilseydim gerçekten tanışabilseydim."1
"Keşke" dedi Alparslan. O da isterdi bunu, her şeyden çok isterdi.
"İnsan çok iyi bir babaya sahip ama onunla hiçbir zaman tanışamakak o hayatta sende hayattasın ama olmuyor. Çünkü aralarında hep çok büyük engeller var" diye içinden geçiriyor Ceylan.
İnsan babasını tanımak ister ama tanıyamaz onunla mutlu olmak ister ama olamaz. Bazı şeyleri yavaş yavaş farkeder insan. Her insanın fark ettiği gibi.
Hayatının en acı gerçeğini öğrendikten sonra çok acılar çekmişti Ceylan. Hayatının en acı gerçeğiydi. Öz annesinin aslında onu bu yaşına kadar kandırdığını öğrenmişti.
Fakat bilmediği bir gerçek vardı. Hayatının en acı gerçeğini belki Ceylan öğrenmişti ama Hazal öğrenmemişti.
Hazal'ın hayatında en büyük gerçek daima Alparslan olur sanıyordu şuan ama zamanı gelecek en acı gerçeği ile yüzleşecekti. Kendinden tiksinecekti Hazal. Tiksinmek zorunda kalacaktı.
Kim olduğunu bilmek her şeyi düzeltir derler ama bazı kişiler için belki de en büyük acı olurdu kim olduğunu bilmek. Bu dünyaya zorla getirilmiş olmak nasıl bir duyguydu. İnsan evladından korkar mıydı?
Hanife korkmuştu. Oğluna her baktığında korkmuştu ama Hazal'dan hiçbir zaman korkmamıştı. Çünkü Hazal her haliyle annesine benziyordu. Damarlarındaki kan belki o adamındı ama bu aslında hiçbir şeyi değiştirmezdi.
Alparslan gitmek için Ceylan'ı bekledi ama Ceylan içeri girmeyi düşünmedi bile "ben" dedi zorlukla "istemiyorum" dedi ve arkasına dönüp kaçmak istedi ama Alparslan buna izin vermedi. Kardeşinin kolundan tuttu.
"Bırak" dedi Ceylan korku içinde, buna hazır değildi sonuçta gerek yoktu.
Alparslan ise artık bazı yüzleşmelerin gerçekleşmesini istiyordu. Bugün babasını ve kızını kavuşturacaktı. "Kaçamazsın Ceylan bu senin hayatının gerçeği sen bu gerçekten kaçamazsın."
"Kaçmaya çalışmıyorum sadece buna hazır değilim diyorum."
"Ne zaman hazır olacaksın peki" diye sordu Alparslan.
Ceylan sessiz kaldı. Alparslan durumları zorlaştığının farkındaydı ama içinde kendine verdiği bir söz vardı. "Hadi" diyerek Ceylan'ı ilerletmek istedi ama Ceylan gitmedi.
Alparslan Ceylan'a baktı "illa gelmiyorum diyorsun yani"
Başını salladı Ceylan. "Gelmiyorum."
Alparslan nefesini verdi. "O zaman bunu sen istedin." Diyerek Ceylan'ın ayaklarını yerden kesti. Ceylan bir çığlık kopardı. Omzuna attı kardeşini, kardeşi gerçekten çok zayıftı.
Ceylan Alparslan'ın bu şekilde yapmasını beklemediği için bocaladı. Anladı Alparslan'ın bugün o yüzleşmeyi illa yapacağını, ilerledi Alparslan mezarlığın içine ilerledi. "Tamam" demek zorunda kaldı Ceylan.
"Tamam gelicem indir lütfen beni"
Ceylan bıkkın bir nefes verdi. "Söz abi" bir dakika bir dakika ne demişti? Ceylan az önce ne demişti?
Abi mi demişti Ceylan? Ceylan abi mi demişti? İşte o an dünya durdu sanki ikisi içinde hem Alparslan hem de Ceylan için durdu hayat. Bunu fark edebiliyordu. Ceylan az önce dediğim şeyin şokunu yaşıyor. Alparslan ise o ne dedi? Diye sorguluyordu.
İndirdi kardeşini Alparslan. Ama onun kolunu tutmayı da bırakmadı. "Hadi" dedi tepkisiz çıkmaya zorlayan sesiyle Alparslan.
Başını salladı Ceylan, ilerledi ve her ilerlemesi heyecan ve korkuyu da peşinden getirdi.
Korkuyordu Ceylan çok korkuyordu. Yaşayacağı şey için çok korkuyordu. Gözleri kapandı. İçindeki acıyı dindirmeye çalıştı ama olmadı içindeki acı dinmedi.
"Korkuyorum" diye mırıldandı Ceylan. Alparslan "korkma ben yanındayım" demek istedi ama diyemedi. Birçok mezarlığın içinden geçtiler ve en sonunda bir mezar taşının önünde durdular.
Fethi Güçlü yazıyordu. Doğum ve ölümü yazıyordu. Baktı o mezar taşına Ceylan. İlerledi ve mezarın yanına oturdu. Zorlukla konuştu. "Merhaba baba" işte o an hayat durdu. Gözünden akan yaşların haddi hesabı yoktu. "Ben senin kızınım" diye devam etti.
"Baba dedi benim adım Ceylan ben senin kızınım" dedi Ceylan. Alparslan telefonunu eline aldı. Bir dosyaya tıkladı. Ardından ekranda babasının fotoğrafını gördü. Gözünden akan yaşları umursamadan telefonu Ceylan'ın eline tutuşturdu. Ceylan eline verilen telefona baktı. Videodaki adama baktı. Kimdi bu adam? Neden eline vermişti telefonu?
"Senin baban" dedi. Ceylan gördüğü kişinin babası olduğunu öğrenince dondu. Babasına baktı. Babası bir koltukta oturmuş ve hüzünlü bir şekilde ekrana bakıyordu. Korku ile baktı.
"Aç videoyu izle" dedi Alparslan. Sesinde itiraza yer yoktu. Ceylan önce babasını inceledi. Saçlarını, yüzünü, kaşını her şeyine teker teker baktı.
Ardından her şeye kendini hazırlayarak videoyu açtı. "Kızım" dedi ses. "Ceylan'ım" Ceylan'ın göz bebekleri titredi. "Bana diyor" dedi Ceylan "benim için diyor bana kızım diyor" dedi evet öyle diyordu.
"Kötüyüm baba çok kötüyüm" dedi Ceylan.
"Bu videoyu ne zaman izlersin bilmiyorum. Kaç yaşında izlersin bilmiyorum ama şunu biliyorum bunu izlediğin zaman ben hayatta olamam."
Olsaydın baba keşke olsaydın yanımda olsaydın demek istedi.
"Seni öğrendiğimde seni bulmak için çok uğraştım kızım ama hastalığım zaten ilerlemişti başaramadım."
Dedi. Ceylan'ın gözündeki damla telefonunun ucuna düştü. Bir şey yapamadı. Ne yapabilirdi ki zaten.
"Anladım seninle bu dünyada asla kavuşamayacağımı malesef anladım."
Ceylan içindeki duygulara söz geçiremedi. Annesinden daha çok nefret etti Ceylan.
"Şuan sen beş yaşında olmalısın ne tatlısındır da sen şimdi" dedi. Ceylan bir şey demedi. Ama boğazında hissettiği yumru kendini gösterdi.
"Sana hiçbir zaman sarılamayacak olmam beni kahrediyor ama olsun bizim de kaderimiz böyleymiş."
"Değil bizim kaderimizin böyle olmasına gerek yoktu. Tüm suç o kadının" dedi. Artık anne bile diyemiyordu o kadına.
"Sana belki ben kol kanat geremem ama gerecek biri hep olacak" dedi bu kişi abisiydi.
"Abin senin hep yanında olacak kızım belki bir baba olarak ben yanında hiçbir zaman olamadım. Ben sana hiçbir zaman sarılamadım ama abin olacak kızım"
Alparslan bir şey demedi. Ama olacaktı bunu babası için yapacaktı. Hem babası hem de kendi için yapacaktı. "Kızım" dedi Fethi acı dolu sesiyle.
"Seni belki hiçbir zaman görmedim ama bu dünyada seni seven ve hasretini çeken bir baban olduğunu asla unutma olur mu yavrum? Ben senin yanında olamasam da hep seninle olacam kızım. Bu dünyada seni seven bir baba vardı. Kızına kavuşmayı bekleyen bir baba vardı. Ama kızına kavuşamadı4
Bunun için canı çok yandı ama kızının bir gün mezarına gelir umudu ile doldu bu sefer de içi seni çok seviyorum kızım" dedi.
"Hayatına, mutluluğuna bak tamam mı kızım? Ve unutma bu dünyada seni çok seven bir baba geçti."
Ve video bitti. Ceylan acı içinde yutkundu. "Baba" dedi Ceylan. "Baba"
Ceylan elindeki telefonu bırakıp mezar taşına sarıldı. Sıkı sıkı sarıldı. Başını yere koydu. Gözlerini kapadı. Yerde öylece yattı. İçindeki acıya direnmeye çalıştı. "Baba" dedi sadece Ceylan.
"Canım babam" Alparslan babasının yanında yatan kıza baktı. İlk başta ne yapacağını bilemiyordu. Fakat daha sonra ilerledi kardeşinin yanına.
Yerde yatan kardeşini kaldırdı. Ceylan gözlerini açıp ona baktı. Ceylan gözünden düşen yaşlara ilk defa şahit oldu Alparslan. Daha önce annesinin ölümünde de ağlamıştı ama yüzüne bile bakmadığı için görmemişti yaşlarını.
Alparslan yere diz çöktü. Ceylan'a destek olmak için ona sarıldı. Ceylan abisinin omzunda ağladı.
Alparslan elini havaya kaldırdı. Ceylan'ın saçlarını okşamaya başladı. İçindeki garip duygulara karşı gülümsedi. "Herşey geçecek" dedi Alparslan.
Ceylan ağlamaya devam etti. Bir süre sonra yavaşca kendine geldi. Yavaşça geri çekildi. Alparslan bir şey diyemedi.
"Gider misin? Babam ile biraz tek başıma kalmak istiyorum." Alparslan gitmek istemedi ama gitmek zorundaydı.
"Mezarlığın dışındayım." Başını salladı Ceylan. Alparslan yavaşça uzaklaştı. Fakat daha sonra durdu. Buradan gitmeyecekti. Kardeşini yalnız bırakmayacaktı. Ceylan'ın biraz gerisindeydi. Onun görmemesi için de yere yavaşça oturdu. Burada kalacak ve onu yalnız bırakmayacaktı.
"Baba" dedi Ceylan. Babasının mezar taşını okşadı. "Keşke seninle gerçekten tanışabilseydik." Keşke dememek için zor tuttu kendini Alparslan.
"Hep hayal ederdim baba saçımı okşamanı, arkama yaslanacak bir dağ olmanı her şeyden çok isterdim." Dedi. Bunları düşününce bile gülümsedi.
"Fakat olmadın" yüz ifadesi direk değişti. Toprağını okşadı babasının.
"Biz hiç karşılaşamadık seninle gerçek hayatta"
"Anca mezarına gelebildim kollarına gelmek yerine" dedi hayal kırıklığı içinde. Alparslan'ın yüreği sızladı.
"Bu arada bir kardeşin vardı yani amcam" dedi Ceylan korkarak.
"O bana karşı çok ilgiliydi ama ben o kadar ilgili olamadım ondan çok fazla çekindim. Benim iyiliğim için uğraştığını bilsem de hep çekingen oldum ona. Nedenini bilmiyorum neden böyle yaptığını bilmiyorum ama bazı şeyleri düzeltmenin vakti geldi bence ne dersin?" Derin bir sessizlik.
Ardından düşündü. "Senin bir torunun varmış. Çok tatlı bir çocuk ama biraz haylaz hemde çok fazla" dedi.
Alparslan sessizce onu dinliyordu. "Gelinin ise bana en çok destek olan kişi o olmasaydı kabul ediyorum asla yapamazdım. Çok iyi birisi ve beni anlayan biri belki de annesiz ve babasız soğuk bir yetimhane köşesinde büyüdüğü içindir ne dersin?" Yine uzun bir sessizlik.
"Ben bu hayata şanssız babasız olarak doğdum baba kandım, kandırıldım ben baba." Her şeyden çok hem de her şeyden çok.
"Fakat beni oğluna emanet ediyorsun ya yani" konuşmakta zorlandı Ceylan ama sözünü tamamladı. "Yani abime" Alparslan nefesini tuttu. Gelmişti kendi için en can yakacak yere.
"Bence bu konuda yanlış düşündün" Alparslan'ın göğsüne sanki bir bıçak saplandı o an.
"Beni sevmiyor, istemiyor, görmezden geliyor." Sustu Ceylan kısa bir süre "haklı aslında sevilebilecek bir insan olduğum da söylenemez" Alparslan'ın işte o an öyle bir canı yandı ki öyle bir yerin dibine girdi ki.2
Canından can gitti. Öyle bir korktu ki o ne yapacağını bilemedi. "Özür dilerim kardeşim" dedi içinden tüm canının acısı ile.
"Aslında onu da suçlamıyorum o da kendince haklı ama canım yanıyor işte baba, görmezden gelinmek bu hayatta en nefret ettiğim ve en korktuğum şey ama o yaptı. Beni görmezden geldi."
Birşey demedi. Zaten diyecek hali de olmadı artık Ceylan'ın gözlerindeki yaşlar ile babasının yanına uzandı. Babasının yanında gözlerini kapadı.
Alparslan daha fazla yalnız bırakmak istemedi kardeşini, ayağa kalktı. Yanına ilerledi. Ceylan kendini uyku evrenin içinde bulmak üzereydi.
Alparslan kardeşini soğuk topraktan kaldırıp kucağına aldı. Babasının mezarına baktı. "Kardeşime çok iyi bakıcam baba merak etme emanetine çok iyi bakıcam" daha sonra yavaşca mezarlıktan çıktı. Ceylan'ı arabaya bindirdi. Ardından kardeşini başka bir eve götürdü. İçeri girdiğinde etraftaki toz yüzünden yüzünü kapatmak zorunda kaldı. Kardeşini koltuğa yavaşça bıraktı.
Ardından onun başında oturdu. Saatlerce uyanmasını bekledi Alparslan. Başka bir şey yapmadı. Ceylan yavaşça kıpırdanmaya başladığında Alparslan dikkatlice bekledi.
Ceylan gözlerini açtığında ilk abisini gördü. "Günaydın" dedi Alparslan. Ceylan ayağa kalktı. "Ne işimiz var burada"
Alparslan derin nefes aldı. Kardeşinin yanına oturdu. Bir anda kardeşine sarıldı. Ceylan bu durumu garipsedi ama bir şey yapmadı. Sadece ona sarıldı.
"İyi misin?" Diyerek çekildi Alparslan. "İyi geldi mi?"
Başını salladı Ceylan. "Evet çok iyi geldi."
Gülümsedi Alparslan "sevindim"
Alparslan nefesini verdi. Kendini bu konuşmaya hazırlamaya çalıştı. Ne diyeceğini baktı Ceylan ama bulamadı. "Özür dilerim."
"Ben sana karşı büyük bir yanlış yaptım ben senden-" devamını getiremedi. "Özür dilerim."
Ceylan gülümsedi. Tam bir şey söyleyecekken Alparslan devam etti. "Ben seni ilk gördüğüm anda sana karşı içimdeki sevgiyi tarif edemem ama içimdeki garip duygular annemin terk etmesi her şeyde seni suçlu gördüm. Seni kendimden soğuttum. Fakat seni ilk gördüğümde sana karşı içimdeki sevgiyi hep gizledim. Özür dilerim Ceylan özür dilerim kardeşim"
Ceylan birşey diyemedi. Ne diyecekti ki zaten denilecek bir söz yoktu. "Ama bana izin verirsen sana elimden geldiğince iyi bir abi olmak isterim ve bunu sadece seni sevdiğim için yapmak isterim beni affedebilir misin?"
Ceylan Alparslan'a birkaç saniye öylece baktı. Ardından "affederim abi affederim"
Alparslan abi lafını duyunca içindeki hüzün dağıldı. Yerine büyük bir sıcaklık geldi. Ceylan abisine sarıldı. Alparslan da kardeşine sarıldı. İşte o an her şey mutluluğa erdi sanki. En azından Ceylan için.
"Senin her zaman yanındayım kardeşim" dedi Alparslan sıkıca sarılarak.
"Bende abi bende" işte o an her şey tamamlandı. Her şey halloldu.
Ve sonunda Ceylan abisine kavuştu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
42.91k Okunma |
3.46k Oy |
0 Takip |
62 Bölümlü Kitap |