73. Bölüm

72.Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

Bu kadar uzun bölüm yazmayalı baya olmuştu.

Artık vaktim olmadığı için bu kadar yazamıyordum ama bölüm aktı gitti.

Hasan'ı yazmak daha zevkliymiş. Bunu da yeni fark ettim. Daha önce çok fazla yazmadığım için.

İyi okumalar fıtıklarım

 

 

Annem ile babamın ufak çaplı tatili bitmişti. Geldiklerinde hep beraber bir akşam yemeği yemek için toplanmıştık.

 

Yemekler servis edilince hepimiz yemeğimizi yemeye başladık.

 

Kızım yemek yemek istemediği için onu bu konuda biraz zorlamıştım. Zorla sofraya oturtmuş ve ona yemeğini ben yediriyordum.

 

Çalışanın yemek yapım süreci çok zor olmuştu. Çünkü ben her kokuda midem bulandığı için yemek yiyememiştim.

 

Ama annem ve babam henüz bunları bilmiyordu. Bir torunları daha olacağını onlara söylememiştik.

 

Tuna'ya baktım. İkimiz de abimiz ile ilgili konuyu açmak istiyorduk. Mavi'nin karnını doğurduğumu düşündüğüm için onun kalkmasına izin verdim.

 

Bu konuları onun yanında konuşup psikolojisini bozmak istemiyordum.

 

"Anne" dediğimde bana baktı. Tuna ile göz göze geldik. "Bizim seninle konuşmak istediğimiz bir haber var." Dediğimde Tuna'ya baktı.

 

"Ama önce size bazı güzel haberlerimiz var." Dediğinde karnımı tuttum.

 

"Ne oldu? Anlatın bakalım" babam bunu dediğinde ilk konuşan ben oldum. "Hamileyim." Dediğimde annem birkaç saniye hareketsiz kaldı.

 

En sonunda ise gülümsedi. "Birkez daha anneanne mı oluyorum?" Dediğinde başımı salladım.

 

O sırada diğer konuşan kişi de Tuna oldu. Defne'nin elini tuttu. "Bizim de size söylememiz gereken bir şey var." Dediğinde Defne'ye baktı.

 

Defne başını salladığında Tuna konuştu. "Baba oluyorum." Bu benim bildiğim bir şey olduğu için şaşırmadım.

 

Annemi bilmem ama babam ikimiz adına da çok mutlu oldu. "Hepinizin adına çok sevindim çocuklar, umarım çocuklarınızı sağlıcakla kucağınıza alırsınız." Dediğinde hepimiz tebessüm ettik.

 

"Ama bizim başka bir isteğimiz daha var." Diyen kişi Tuna'ydı.

 

Bende başımı salladım. "Bunu daha çok annemden istiyoruz." Babamın da abimi kendi evladı olarak gördüğünü çok iyi biliyordum.

 

Ama annem için uzun zamandır görüşemiyordu.

 

"Sizi dinliyorum." Dediğinde buruk bir tebessüm ettim.

 

"Biz artık abimizi de hayatımızda istiyoruz." Dediğimiz an annem kısa bir an afalladı.

 

Asla böyle bir şey beklemiyordu. Birkaç saniye konuşamadı. "O bizim abimiz anne," dediğimde Tuna da başını salladı.

 

Annem kısa bir süre sessiz kaldı. Ardından ise babama baktı. Babam da abimi istediği için anneme gülümsedi.

 

"Aslında bende uzun zamandır bunu istiyorum ama hazır mıyım, bundan emin değilim." Dediğinde gülümsedim.

 

"Vakti gelmedi mi anne? Abim kendi ailesini ve hayatını kurdu. İki tane çocuğu var. Ve biz çocuklarımızı onların çocukları ile birlikte büyüsün istiyoruz." Dediğimde Tuna da başını salladı.

 

"Biz abimi istiyoruz anne" dediğinde Tuna annem ikimize de uzun bir süre baktı.

 

En sonunda ise gülümsedi. "Hasan'ı yarın buraya getirin." Dediğinde ikimizde birbirimize baktık.

 

"Gelelim diğer konuya" diyen kişi de babamdı.

 

Diğer konu neydi ki?

 

"Defne, ailen ile konuştum. Bu hafta sonu seni istemeye gidiceğiz." Dediğinde Defne şaşkınlıkla babama baktı.

 

"İkna ettiniz mi? Ama bu mümkün değil" dediğinde babam gülümsedi. "Benim için zor olmadı." Dediğinde Defne de gülümsedi.

 

"Teşekkür ederim."

 

Hepimiz huzurla yemeğimizi yemeye devam ettik.

(...)

 

Abimin iş yerine bu sefer tek gittim. İş konusunda iznim vardı. Şimdi bir de üstüne doğum izni eklendiği için rahat bir nefes alabilirdim.

 

Abimin yerine gittiğimde bu sefer direk odasına ilerledim.

 

İçeriden biri yanıma geldi. "Bu kata girmeniz yasak hanımefendi." Dediği an hafif tebessüm ettim.

 

"Abimi görmeye geldim." Dediğimde başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Üzgünüm ama mümkün değil." Dediğinde kaşlarımı çattım. Ne demek mümkün değil?

 

Haberi var mı acaba? Bu restoran zaten benim abimin...

 

"Beyefendi bakın..." Dediğim an sözümü kesti.

 

"Lütfen bayan zorluk çıkarmayın!" Dediği an sinir katsayım arttı.

 

"Haddinizi bilin, bayan değil kadın!" Dediğimde beni de sinirlendirmeyi başardığı için onu tebrik ettim.

 

Oysa ki az önce keyfim yerindeydi.

 

Pislik adam kolumu tutup beni ilerletmeye çalıştığında onu itmek benim için oldukça zor olmadı. Kim olduğumu bir bilse.

 

"Hanımefendi güvenlik çağrılacak, lütfen gidin!" Dediğinde onu dinleme nezaketine sahip değildim.

 

O sırada gelen güvenlikler ile bıkkınca nefesimi verdim.

 

"Hanımefendiyi dışarı çıkartın" dediği an kimsenin bunu yapamayacağından haberi bile yoktu.

 

Mit yerine asker kimliğim vardı. Askeri yerlerde mit kimliğimi kullanmamda sıkıntı yoktu ama bu tür yerlerde asker kimliğimi kullanmayı tercih ederdim.

 

Kartımı çıkarıp güvenliğe gösterdim. Güvenlik kısa bir süre kimliğime baktıktan sonra hemen geri çekildi.

 

Adam kızgınca güvenliğe baktı. "Götürsenize şu kadını!" Dediğinde sonunda o sesi duydum.

 

"Kim kimi götürüyormuş?" Diyen kişi abimden başka kimse değildi. Sonunda!

 

Adam abime baktığında kendine düzeltti. "Efendim bu kadın" dediğinde beni gösterdi.

 

"Bu kata izinsiz giriş yaptı. Onu çıkartmak istediğimde buna izin vermedi." Dediğimde abim bana baktı.

 

Ardından ise o adama, o adam şimdi kendine yatacak yer arasa iyi ederdi.

 

"Benim kardeşim, benim yanıma gelmek için bir de izin mi isteyecekti Birol!?" Diyen abim ile keyfim yerine geldi.

 

Adının Birol olduğunu öğrendiğim adam bana şaşkınlıkla baktı.

 

Tabi patronunun kardeşini bildiğin kovmaya çalışırsan ne görmeyi bekliyorsun? İlk başta abiniz kim? Diyerek işin içinden kolaylıkla kurtulabilirdi.

 

"Efendim kardeşiniz olduğunuzu bilmiyordum, söylemedi." Dediğinde direk konuştum.

 

"Abimi görmeye geldim. Kim olduğunu söylememe bile izin vermediniz" dediğimde adam korku ile abime baktı.

 

"Muhasebeden çıkışını alabilirsin Birol" diyen abim onun kovulduğunu söylemiş oldu.

 

Kabul etmem gerekiyordu, hoşuma gitmişti. "Efendim yapmayın lütfen" dediğinde abim konuştu.

 

"Sen benim hamile kardeşimi uğraştıracaksın Birol ve ben hiçbir şey yapmayacağım öyle mi?" Dediğinde tebessüm ettim.

 

İşte abi gibi abi!

 

"Efendim lütfen" dediğinde daha fazla bir şey söyleyemedi. Abim beni kendine çekip kolunu omzuma koyup beni ilerletti.

 

Bu hali gerçekten çok hoşuma gitmişti. İçeri girdiğimiz an ona baktım. "İşte benim abim" dediğimde tebessüm edip alnıma bir öpücük kondurdu.

 

"Çok zorlamadı seni değil mi?"

 

"Gitmem içinde oldukça zorladı." Dediğimde beni oturttu.

 

"Ama kabul etmem gerekiyor onu kovman oldukça hoşuma gitti." Dediğimde o da güldü.

 

"Söyle bakalım, bugün neden geldin?" Dediğinde gülümsedim.

 

"Seni götürmeye..." Dediğimde kaslarını çattı.

 

"Beni?" Dediğinde başımı salladım.

 

"Sadece seni değil aynı zamanda yengemi ve yeğenlerimi de" dediğimde kaşlarını çattı.

 

"Nereye gideceğiz Hazal?" Dediğinde gülümsedim.

 

"Annemin yanına" dediğimde abim kaslarını çattı.

 

"Annem ile konuştuk abi, o da seninle sonunda konuşmak istiyor." Dediğimde bana baktı.

 

"Annemi zorlamadınız değil mi Hazal?" Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

 

Annemi zorlamayı düşünüyordum evet ama annem çok çabuk kabul etmişti. Buna bende şaşırmıştım.

 

Bir annenin ne olursa olsun çocuğunu görmek istemesine yormuştum. Bir evladın varsa onun babası yada annesi asla önemli değildir.

 

O senin evladın ya gerisi önemsizdir. Annem için de böyle olduğunu düşünüyordum. İlk başlarda görmek istememesinin nedeni yeni o pisliğin elinden kurtulmasıydı.

 

Şimdi ise onu suçsuz görmesini anlıyordum.

 

"Annem bizzat kendisi söyledi abi, o da seni görmek istiyor." Dedim.

 

Bana kısa bir an tereddüt ile baktı. "Kardeşine güvenmiyor musun?" Dediğimde nefesini verdi.

 

"Güveniyorum."

 

Gülümsedim. "Sen beni yeğenlerim ile tanıştırmamıştın." Dediğimde gülümsedi. Onları daha önce görmüştüm. Hatta biri bana tam bir şey söyleyecek iken babam onu durdurmuştu.

 

Diyeceği şey belliydi. Sen babaanneme benziyorsun.

 

Ben gerçekten babaannesi ne benziyordum.

 

Abim telefonu alıp bir arama yaptı. Telefon konuşması bittikten sonra yanıma geldi. "Geliyorlar" dedikten sonra yanıma oturdu.

 

"Sen onlar gelene kadar kendini anlat bakalım," dediğinde hayatımı merak ettiği için bunu sorduğunu biliyordum.

 

"Ama ondan önce kocan ile ilgili konuş." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Alparslan ne alaka şimdi abi?" Dediğimde nefesini verdi.

 

"Hatırlıyor musun? Buraya daha önce onlar ile gelmiştin" dediğinde başımı salladım. Nasıl unutabilirdim ki?

 

"Sana her şeyi anlatacağım anda o engel oldu bana." Dediğinde bilmediğim yeni bir şeyi öğrenmiş oldum.

 

Alparslan bu süreçte yaşanılan şeyleri bana anlatmazdı. Ama abimin bana gerçekleri açıklayacağı anda ona engel olması da doğru değildi.

 

Hiçbiri bana kim olduğumu açıklama fırsatı vermediği için bende benim için yabancı, tanımadığım bir insandan öğrenmiştim kim olduğumu.

 

Bu yaptıkları doğru değildi. Ben o gerçeği öğrendiğim an onların yanımda olmasını isterdim.

 

Nefesimi verdim. "Alparslan da bir asker olsa da askerlik hayatının neredeyse tamamını teşkilat için çalıştı. Biz Alparslan ile bu nedenden çok sıkıntı yaşadık. Ama benim başlarda bundan haberim yoktu. Kuzgun'u bitirme operasyonu ona verildiğinde o da benim kim olduğumu öğrendi." Dediğimde kaşlarını çattı.

"Ne gibi sıkıntılar?" Diye sorduğunda o günleri hatırlamak bile acı verdi.

"Önemi var mı abi?" Bu yaşadıklarımızın tamamını ikimizden başka kimse bilmiyordu. Alparslan üstlerine sadece aynı evin içinde yabancıyız demekle yetinmişti. Daha fazlasını söylememişti.

"Önemi var ki soruyorum." Dediğinde nefesimi verdim.

"Abi" dediğim an beni eliyle susturdu.

"Bana yaşadıklarını anlatmayacak mısın?" Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

"Kendi üzerine alınma abi ama biz ikimiz dışında yaşadıklarımızı kimse bilmiyor." Dediğimde nefesini verdi. Elif bile bazı kısımlarını biliyordu. Ona da o süreçte anlayamadığım çok şey yaşamıştık.

"Hazal" dediğinde zorlukla konuştum.

"Beni terk etmek zorunda kaldı." Dediğim an yutkundu. Bu kısım aslında çoğu kişinin bildiği kısımdı.

"Evlenmiştik ve ben hamileydim abi, onun gitmesi mecburdu." Dediğimde birine bu şekilde anlatmak özellikle de abime garip geldi.

"Düşmanları beni öldürmek ile tehdit etmişti. Başka şansı yoktu abi" dediğimde o düşmanın Kuzgun olduğundan emindi.

"O muydu?" Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

"Affan'dı." Dediğim an bu ismi bildiği için gerildi.

"Ama tabi ki ona çalışmadı. Affan öyle sandı sadece." Dediğimde abim bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Seni terk etti dedin ve hamile olduğunu söyledin." Dediğinde aklına oturmayan şeyler vardı.

"Mavi'ye hamileydim abi." Dediğimde nefesini verdi.

"Kendin mi baktın ona?" Dediğinde buruk bir nefes verdim.

"Babam o zamanlar için yardımıma koştu diyebilirim, kabul ediyorum babam olmasa kızım ve ben hayatta olamazdık. Doğumum riskliydi, ölüm riskim oldukça fazlaydı. Almanya'dan iyi bir doktor vardı. Ancak o beni kurtarabilirdi. O zamanlar için o doktora ulaşmam mümkün değildi. Babam o doktoru bulup hem beni hem de kızımın hayatını kurtardı."

Yani babam bilmese de kendi öz kızının ve torununun hayatını kurtardı.

Abim bana baktı. Kısa bir süre bir şeyler düşündü. Ardından ise nefesini verdi. "Ne hissettin?" Dediğinde ben kaşlarımı çattım.

"Neyi?" Diye sorduğumda burukça gülümsedi.

"Kendi öz babanın Yavuz Başkan olduğunu öğrendiğinde..." Dediğinde yutkundum.

"O odada kamera vardı. Biz de o kameradan öğrendik." Dediğinde bilmediğim yeni bir şeyi daha öğrenmiş oldum.

Babam kim olduğumu biliyordu. Tuna kim olduğunu biliyordu. Ama bunları nasıl öğrendiklerini sormamıştım.

"Bu gerçeği öğrendiğinde hareket edemedin, yüzünü göremedim o zaman ama yüzünün bembeyaz olduğuna emindim." Dediğinde nefesimi verdim.

"Ben babamı öğrendiğim an hissettiğim şey bunca yıl yaşadığım yalnızlıktı abi" dediğimde beni dikkatle dinliyordu.

"Babam ile çok güzel baba-kız olabilirdik ama olamadık. Canım en çok buna yandı. Ben bazı ilklerimi de babam ile yaşadım. İlk sözcüğüm babaydı ve baba dediğim kişi benim öz babamdı. Çok fazla hatırlamasam da onunla çok güzel baba kız anılarımız var. Peki bir ömür birlikte baba kız olarak kalsaydık, ne ben yetimhanede baba hasreti çekerdim. Ne de o yalnızlığı ile başbaşa kalırdı." Dediğimde abim buruk bir nefes verdi.

"Bazı şeylerin dönüşü olmuyor belki ama bundan sonrası öyle olmayabilir Hazal." Dediğinde onu dikkatle dinledim

"En azından bir teröristin kızı değilsin. Babanın kim olduğunu hatırladığında canın yanmayacak. Aksine gurur duyacaksın." Dediğinde içim burkuldu.

Tüm bunlar ile mücadele etmek çok zordu. Bende kendimi bir teröristin kızı sandığımda yaşadığım acıyı tarif edemezdim. Ama abim bu gerçekle bir ömür mücadele etmişti.

"Bu gerçeğe nasıl dayandın abi?" Dediğinde ona acıyla baktım. "Bu gerçeği bir ömür nasıl kaldırabildin?" Dediğimde buruk bir nefes verdi.

"Zordu, ama aşık olduğun kişi seni her halin ile kabul ediyorsa bu umrunda bile olmaz. Bende bitirmiştim tüm bu gerçekleri, ta ki..." Dediğinde cümlesini tamamladım.

"Beni görene kadar..." Başını salladı.

O sırada kapı çaldı. Abim gel deyince içeri giren kişilere baktım. Abimin karısı ve iki çocuğuydu.

İkimiz de ayağa kalktık. "Baba" diyen kişi kızıydı. Oğlu 8 yaşında ve kızı da 7 yaşında gösteriyordu.

Çocukları bana baktı. "Çocuklar sizi halanız ile tanıştırayım." Dediğinde ikisi de bana baktı.

Onlara gülümsediğimde ikisi de beni süzdü.

"Merhaba ufaklıklar benim adım..." Diyeceğim sırada erkek olan benim yerime yanıtladı.

"Senin adın Hazal." Dediğinde susmak zorunda kaldım. Bu benim adımı nereden biliyor ya!

"Sen benim adımı nereden biliyorsun?" Dediğinde gülümsedi.

"Babam hep seni anlatırdı hala" dediğinde şaşırdım. Onlara daha halası olduğumu bile söylememiştim.

"Adın ne bakalım senin?" Dediğimde konuştu. "Benim adım Kaya" dediğinde tebessüm ettim.

"Memnun oldum Kaya" dediğinde kızı da konuştu. "Benim adım da Su" dediğinde bu ismi daha önce duymuştum.

Hatırladığım anılar ile buruk bir tebessüm ettim. "Memnun oldum çocuklar" onlar için yere çöktüm. İkisi de koşup bana sarıldılar.

"Bugün hepinizi alıp gidiyoruz." Dediğimde şaşkınca baktılar. "Nereye?" Gülümsedim.

"Babaannenizin yanına" dediğimde hepsi de mutlulukla doldular.

Abim ne kadar iyiyse ailesi daha da iyiydi.

(...)

 

"Oldu mu Elif?" Diye bağırdığımda bana kızgınlıkla baktı.

"Sus Hazal!" Diye o da bağırdığında sinir katsayım arttı.

"Ben gayet güzel bir seçim yapmıştım. Eğer izin verseydin böyle bir sıkıntı olmayacaktı." Dediğinde kendimi zor tuttum.

"Aynen o öyle kabarıktı ki önünü göremezdi." Dediğimde konuştu.

"Gelinler evleneceğinde bir zahmet böyle sıkıntıları da olacak." Dediğinde karşı çıktım.

"Bunu kendi istediğimiz için yapıyoruz. Sırf başkalarına güzel görüneceksin diye kendin tüm gece rahat etmemek mi?" Yüzümü buruşturdum.

"Hatırlıyorum da senin gelinliğini seçerken yine böyle kavga etmiştik." Dediğinde sinirden güldüm.

"Sen kendi seçtiğin gelinliğe bak. O çok fazla kabarık değil." Dediğimde karşı çıktı.

"Çünkü benim kendi gelinliğim o şekilde zarif" dediğinde gülmemek için zor tuttum kendimi.

"Bahane harika" dediğimde karşı çıktı.

"Bu bir bahane değil"

Bu kavgamızdan bıkan Defne sessiz kaldığına karar vermiş olacak ki "ikimiz de susun!" diye bağırması bir oldu.

Defne'ye mahcup bir şekilde baktık. Buraya Defne'ye gelinlik bakmaya gelmiştik.

Tuna'nın evlilik teklifini öğrendikten sonra Elif çifte nikah kıymayı teklif etmişti ve herkes kabul etmişti.

Bizde bu sayede Defne'ye gelinlik bakmaya başlamıştık. Abim ile annemin karşılaşması olmamıştı. Çünkü yolda giderken Su bir anda kötüleşmişti.

Hastaneye getirdiğimizde ise midesini yıkatmıştık. Sıkıntı aldığı dondurmanın son kullanma zamanının geçmesiydi.

Dondurmayı aldığı yeri de ihbar etmek ve karakolda uğraştığımız işler nedeni ile o gün için ertelemek zorunda kalmıştık.

Bunu annneme dediğimde Su için üzülmüştü. Kızlar da beni çağırdı. Ben yanlarına gittiğimde ise bunu öğrendim.

Yanlarına kızımı da almışlardı ve kızımı ben evde annem ile sanıyordum. Zavallı kızım onlara ayak uydurmak zorunda kalmıştı.

Aslında keyfi gayet yerinde görünüyordu.

Mavi en sonunda koltukta uyuya kalmıştı. Biz de o sırada Defne'nin gelinliğini seçmek ile müsaittik.

"Bitti." Defne kendi seçtiği gelinliği ile geldi. İkimize de uzunca baktı. "Nasıl olmuş?" Etrafında kısaca döndükten sonra beklenti ile bize baktı.

Elif ile birbirimize baktık. O an ikimiz de aynı anda başımızı olumsuz anlamda salladık. "Berbat!" Bunu aynı anda söylemiştik.

Tuna ile bazen kendimiz anlamasak da aynı şeyleri aynı anda söylerdik. Ama Elif ile de planlayarak. Bu sanırım bizim ikiz olduğumuzdan kaynaklıydı.

"Kontrole gittiniz mi?" Diye sorduğumda Defne başını olumsuz anlamda salladı.

"Henüz vaktimiz olmadı. Ama durumu iyi görünüyor." Dediğinde kendi söylediğime güldüm.

Defne zaten kendisi doktordu. Ama bebeğin kontrolü de elbette gerekliydi.

"Anne ve babam hamile olduğumu duyarsa heralde beni gebertir." Dediğinde ikimiz de güldük.

Bizim güldüğümüzü görünce kızgınlıkla baktı. "Gülmeyin ben ciddiyim." Dediğinde birbirimize baktık.

"Tuna buna izin verirse" dedim.

Defne bir gelinlik bakmaya daha gitti.

Bizde o sırada kendimize bir şeyler baktık. Tekrar geldiğinde başımızı olumsuz anlamda salladık.

Geri geldiğinde ona tekrar baktık. Olmamıştı yine. Gidip tekrar çıkardı.

En sonunda ise bıkkın bir ifade ile bize baktı.

İkimiz de birbirimize bakıp aynı anda "mükemmel olmuş!" Diye bağırınca Defne bıkkınlıkla nefesini verdi.

"Tamam bunu da beğenmediniz, yeni bir tanesini deniyorum." Ona şaşkınca baktık.

İçeri girdi ve tam yeni bir tane giyecek iken sonunda idrak etti.

"Sonunda!" Diye bağırması bir oldu.

Hadi ama biz en iyisini seçmeye çalıştığımız için suçlu muyuz?

 

Mavi'nin üstüme hırkamı örtmüştüm.

Kızımı kucağıma aldım. Mışıl mışıl uyurken sonunda Defne de geldi.

"Doktor randevunu aldım Defne'cim." Diyen kişi Elif'ti. "İstersen hemen şimdi doktora gidebilirsin." Dediğinde Defne kısa bir süre düşündü.

"Aslında olabilir." Dediğinde gülümsedi.

"Hadi sizinle birlikte gidelim." Dediğinde ikimiz de şaşkınca baktık.

"Bizimle mi?" Başını salladı.

"Tuna ile hastane koridorlarında olmak bence pek sağlıklı değil." Dediğinde ikimiz de güldük.

Böyle bir travma ile alay edecek hale gelmiştik. Tabi hiçbirimiz artık normal hayatlar yaşamadığımız için.

Kızımı alıp arabaya taşıyan kişi Elif oldu. Ben hamileymişim uğraşmama gerek yokmuş.

Arkaya binip kızımı dizlerime yatırdım. Aynı zamanda da onun saçlarını okşuyordum. Benim kızım çok tatlıydı.

Sonunda hastaneye geldiğimizde kızımı zorlukla uyandırdım.

İlk başta gelmek istemedi ama kuzenini merak etmiyor musun?" Dediğim an koşarak arabadan çıktı.

Doktorun odasına girdiğimiz an Defne'yi direk yatırdı.

Defne'yi kontrol ederken Mavi oldukça heyecanlı bakıyordu.

Ultrasona bakarken Defne de baktı. "Sağlıklı görünüyor." Dediğinde rahatlayarak nefesini verdi.

Doktor uzun bir incelemeden sonra ise Defne'nin farketmediği bir şey fark etti.

"Yalnız burada sizin fark etmediğiniz bir şey var." Dediğinde Defne şaşkınlıkla baktı.

Ufak bir incelemenin ardından doktora baktı. "Sorun görünmüyor." Dediğinde doktor bizzat kendisi gösterdi.

"Orada bir tane daha kese görüyorum." Elif de bunu fark ettiği an şaşkınlıkla kaldı.

"İkiz..." Diye fısıldadığında doktor başını salladı. "Tebrik ederim" dediğinde Defne şaşkınlıkla baktı.

"Aileden genetik ise bu tür şeyler mümkün." Dediğinde ikisi de bana baktı.

Tabi bebeğin babasının ikizi buradaydı.

"O zaman benim çocuklarımın da ikiz olma şansı yüksek." Dediğimde doktor kısaca beni inceledi.

"Bebeğin babasının ikiziyim." Dediğimde başını salladı.

Defne bir çocuk beklerken iki çocuk gelmesinin şaşkınlığını yaşadı.

"Bu genetik nasıl bize denk geldi? Hazal'ın bir çocuğu var." Dediğinde Mavi'ye baktım.

"Kızım bir ikizin olsun ister miydin?" Dediğim an başını olumsuz anlamda salladı.

"Kalsın anne," demesi çok tatlıydı.

"Yalnız ben burada bir tane daha kese görüyorum." Yuh!

Diyebileceğim tek şey bu ama!

Üçümüz de şaşkınca bakarken Defne'nin yüzü kıpkırmızı oldu. "Yandık." Gerçekten de yandınız.

"Şimdi ben üçüzlere mi hamileyim?" İdrak yetisini kaybetti zavallı.

"Evet Defne hanım tebrik ederim." Dediğinde gülümsedim.

"Allah analı babalı büyütsün canım" dediğimde Defne isyan etti.

"Bir tanesinden kendimi zor hazırlamışken üç tane mi?" Diye isyan edişine güldüm.

Defne kalktığında doktor ultrason fotoğrafını ona verdi.

"Hazır gelmişken sana da bakalım" diyen kişi Elif'ti. Başımı salladım. Hiç fena olmazdı.

"Olur, bakalım karnımda tek çocuğuma" Defne bu haline kızgınlıkla baktı.

Bende yattığımda doktor beni uzunca bir süre inceledi. O an üçü de şaşkınlıkla baktı.

"Tek çocuk beklerken fazla olan bir tek ben değilmişim." Bir dakika ne!

"Ne!" Bu gerçekten ne ama.

"Anne benim üç tane kardeşim mi olacak?" Diyen Mavi'ye üzüldüm.

"Şaka deyin lütfen" dediğimde Defne sırıttı.

"Dördüzlere selam olsun." Dediği an kalakaldım.

"Ne!"

"Harika beş tane çocuğun oldu." Bu imkansız değil mi ya?

"Şaka deyin" ben beş tane çocuk ile nasıl ilgilenecektim?

Ben daha Mavi ile zor uğraşıyorum bir de 4 tane daha mı? Ben yapamazdım.

"Doktor bize söylememişti." Dediğimde bir umuttu.

"Bazen kendilerini göstermezler. Ama merak etmeyin burada sadece iki tane kese var." Yani ikiz, hani dördüzdü!

Kızlara baktım. Beni endişelendirmek hoşlarına gitmişti.

"Sen kendine bak Defne üçüz." Dediğimde güldü.

Hemen Mavi'yi kucağına aldı. "O kısım bu ufaklık ile kapanıyor." Dediğinde haklı oluşuna yandım.

"Tebrik ederim ikimize de 3 tane çocuk ile mutluluklar." İkimizin de bakışları Elif'e döndü.

"Mavi'ye nasıl baktıysan bu ufaklıklara da öyle bakacaksın." Dediğimde güldü.

Defne ile birbirimize baktık. Bu şans zaten anca bizde olurdu. Bir değil iki değil tam üç tane çocuk.

Mavi ile ilgilenirken ben zaten bitiyordum. Şimdi iki tane daha!

Elif sinsi sinsi güldü. "Tuna üç çocuk olduğunda ne tepki verir sizce?" Diyen Defne ile kısa bir süre düşündüm.

"Heralde bir bayılır." Dediğimde başını salladı.

Alparslan da zaten mutluluktan bayılırdı. İkisini de ayıltmak ile uğraşırdık.

 

 

Bölüm : 09.07.2025 12:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...