
Gerçekte gördüğüm şeye ben bile şaşırdım. Elif'i bu konuda hiç düşünemiyorum. Elif'in babasını daha önceden tanırdım.
Rıza amca iyi bir insandı. Dı ekini niye söylüyorum şimdi. Hayla öldü olarak düşünüyorum ama adam ölmemiş tam karşımda.
"Rıza amca" diyerek şaşkınca ona baktım.
Nasıl yaşardı? O kazada ben de oradaydım, bende şahit olmuştum. Berbat haldeydi, yaşaması imkansızdı.
"Nasıl?" Diyen Karan da oldukça şaşkındı. Elif'i kucağına aldı ve babasına baktı.
Rıza amca bayılan kızına uzun uzun baktı. Ardından ise bize.
"Sizlere her şeyi açıklayacağım çocuklar." Dediğinde hayla şaşkınlığımı atamıyordum.
Şimdi söyleyeceği gerçekleri gerçekten merak ediyordum.
(...)
Anlattıklarını teker teker dinledik. Alparslan düğünün sonlarında kızımızı eve götürmüştü.
Ona işim olduğunu söyledim. Daha sonra açıklayacaktım ona da.
İki saattir Rıza amcayı dinliyorduk. Yaşadıklarını teker teker dinledik.
Öğrendiğim şeyler arasında komada kalması vardı. Eğer ki Rıza amcanın hayatta olduğunu öğrenseler bu sefer de Elif'e musallat olacaklardı.
Ama Elif'in de yaşadıkları kolay değildi. Bir anda yalnız kalmıştı Elif. Kimsesiz kalmıştı. Hayatının en acı gerçeğini öğrenmiş ve bu süreci yaşarken yalnız kalmıştı.
Rıza amca bayılan kızına baktı. Ona olan sevgisi gözlerinden belliydi. Elif uyanınca hesap soracaktı. Babasını kendinden uzaklaştırmak isteyecekti.
Rıza amca kızının saçlarını okşamaya başladı. Elif'in üstünü değiştirmiştik. Rahat kıyafetler içindeydi.
Elif'in uyanmaya başlaması ile ona döndük. Gözlerini hala açmamıştı ama hareket ediyordu. Gözlerini açtığı anda babasına döndü.
Babasının gerçekliğini sorguladı. "Elif" diyen Karan karısının yanına koştu.
"Gerçek değil di mi Karan?" Dedi. Bunu her şeyden çok istediğini görebiliyordum. "Gördüklerim bir hayal" dediğinde bunun olmadığını birazdan anlayacaktı.
"Kızım" Rıza amca kızına yaklaşmak istedi ama Elif onu eli ile durdurdu.
"Gerçek değilsin." Elif'in sesi titredi. Babasının gerçek olduğunu anlayamadı
Rıza amca hareketsizce kaldı. Yerinden kıpırdayamadı. "Rüyadayım ben bir rüyanın içindeyim." Dediğinde babasına bakamadı.
Karan'a baktı. "Gerçek değil di mi Karan?" Karan hiç bir şey söyleyemedi. Yutkundu. Sevdiği kadını böyle acı çekerken görmek onu mahvetti. O da darmaduman oldu.
"Şu an istemediğin kadar gerçek her şey Elif. Özür dilerim." Dediğinde Elif başını olumsuz anlamda salladı.
Elif bana baktı. "Hazal anlaşılan Karan da benimle aynı rüyanın içinde, sen söyle hadi gerçeği." Dediğinde yutkundum.
Onun yanına yaklaştım. "Şuan gördüğün her şey bir rüya değil Elif. Her şeyden çok gerçek. Senin baban yaşıyor." Hareketsiz kaldı Elif.
"Şaka deyin lütfen." Yalvarır gibi çıkmıştı sesi. Gözlerimi yere doğrulttum. Onun yüzüne bakamadım.
Elif ayağa kalktı. Yerinde kısa bir süre sendeledi. Ardından babasına baktı.
"Öldün sen" dedi. Ağlamaklı bir sesle. "Gözlerimin önünde öldün." Kilitlenmiş gibiydi Elif.
"Kızım" başını olumsuz anlamda salladı Elif. "Sus sus sus" susmadı Rıza amca.
"Kızım benim," dediğinde Elif başını defalarca sağa sola salladı. Kulaklarını kapadı.
"Gözlerimin önündeydi. Yaşaması neredeyse imkansızdı. Mümkün değil. Mümkün değil. Bana yalan söylemeyin artık!" Rıza amca kızına yaklaştı.
"Madem gerçek, annem nerede? O neden yok?" Dediğinde acıyla nefesimi verdim.
"O gerçekten öldü Elif" dediğimde yaşlar gözlerinden bir bir aktı.
"O öldüyse babamda ölmüştür." Dedi. Titremeye başladı.
"Kızım" başını salladı Elif.
"Sen kafamda bir sesten başka bir şey değilsin." Yutkundum.
"Elif, güzel kızım" ona dokunmak istedi ama Elif hemen geri çekildi.
"Hazal lütfen ben dayanamıyorum." Bir şey yapamadım. Karan'a baktı çaresizce. Karan da başını yere eğdi.
"Hayır hayır hayır!" Rıza amca o an kızını sıkıca tuttu. Ona zorlukla sarıldı.
Elif o an hareket edemedi. Kıpırdayamadı. Hareketsiz bir şekilde kaldı.
"Kızım benim gerçeğim, her şeye rağmen karşındayım." Elif o an gerçekleri idrak etti.
Karan'a bakıp kapıyı işaret ettim. Baba ve kızın yalnız kalması gerekiyordu. Karan Elif'e baktı. Nefesini acıyla verdi ve ardından kapının yolunu tuttu.
İkimiz de çıktıktan sonra baba-kız yalnız kaldı.
(...)
Elif sağa sola doğru hareket edip durmaktaydı. Karşısında gördüğü manzaranın gerçekliğini hayla sorguluyordu.
"Kızım." Elif başını olumsuz anlamda salladı.
Bazı gerçekleri hala idrak edemiyordu. Geriye doğru gitti. Babasını karşısında görmek onun bir hayali miydi? Yoksa bir kabusu muydu?
"Bunca zaman neredeydin?" Dedi ağlayarak.
"İmkansız, gözlerimle gördüm. Cesedini gözlerim ile gördüm." Dediğinde Rıza nefesini zorlukla verdi. "O kazadan çıkan biri bir anda iyi olamaz." Dediğinde Rıza konuştu.
"Komadaydım kızım" dediğinde Elif yutkundu.
"Madem komadaydın, bana neden baban öldü dendi?" Diyerek isyan etti.
Rıza amca kızına yaklaşmak istedi ama Elif ondan yine uzaklaştı.
"Senin zarar görmemen için kızım" dediğinde Elif acıyla nefesini verdi.
"Yalan yalan yalan inanmak istemiyorum ben bu gerçeğe, inanmak istemiyorum." Elif'in bu acı dolu hali babasını mahvetti.
Rıza amca kızına yaklaştı Elif bu sefer bir şey yapamadı. Kızına o an sıkıca sarıldı. Elif gözyaşları içinde babasının ona sarıldığını hissetti.
"Özür dilerim kızım, seni yalnız bıraktığım için özür dilerim." Diyen Rıza çaresizdi. Elif'in ağladığının farkındaydı.
"Baba gerçekten sen misin?" Dediğinde artık Elif bazı şeyleri idrak etmişti.
"Benim kızım" diyen Rıza ile Elif sonunda her şeyin farkına vardı.
Elif hemen babasından ayrıldı. "Neredeydin bunca zaman?" Diye bağırdı Elif.
"Sana en çok ihtiyacım olduğu zaman sen neredeydin?" Dediğinde Rıza amca yutkundu.
"Bende yanında olmayıp her şeyden çok isterdim kızım ama mümkün değildi." Dediğinde Elif acı ile kahkaha attı.
"Benim için öyle mi?" Dediğinde Rıza başını sallayabildi.
"Peki ben ne yaşadım?" Diye bağırdı.
"Ben şu zamana kadar bu mecburiyetleri çok fazla gördüm, Hazal'da gördüm." Diye konuştu.
"Babası onu sevdiği halde uzaktan korudu, kolladı. Hazal yetim olduğunu sanarken onu canından çok seven biri olduğunu bilemedi. Sonra kocası onu terk etti. Ve sonra öğrendik ki o da onu terk etmek de mecburmuş. Herkes onu sevdiği için terk ediyormuş." Güldü Elif.
"Bunları yaşadığında onun için üzülmüştüm. Ama ona gerçekler anlatılsa daha iyi olmaz mıydı? Bunu kendime çok sordum. Belirli bir yaşa geldiğinde bunu kaldırabilir demiştim. Hepsini haksız görmüştüm. Şimdi onun kaderi bana çevrildi ve ben seni de haksız görüyorum." Dediğinde Rıza yutkundu.
"Hadi tüm bunları da geçtim. Sensizliği de geçtim ama siz beni çok büyük bir gerçek ile tek başıma sınadınız." Rıza hiçbir şey diyemedi.
"Sen beni ölüme terk ettin bana" Rıza yutkundu. Bu gerçekle ayakta duramadı. Oturdu.
Başını ellerinin arasına aldı.
"8 yaşında bir çocuğun ne suçu olabilirdi?" Dediğinde Rıza cevap veremedi.
"Ben seni ölüme terk etmedim kızım." Dediğinde Elif acı ile kahkaha attı.
"O günü sen hiçbir şekilde hatırlamıyorsun ama ben çok iyi hatırlıyorum." Dediğinde Elif yutkundu.
"Sen o zaman yanımızda değildin bile, bakıcına bırakmıştık. Bakıcın seni eve bırakıp gitti. O zaman biz zaten hastanedeydik. Bizim geleceğimizi düşünüp bize bir şey demedi. O DNA testini yaptırdıktan sonra yanına gelmek istedim. O zamana kadar bakıcın sana bakıyor sanıyordum. Eve geldiğimde o halini gördüm kızım." Dediğinde Elif yutkundu.
Babasına inandı. İnanmak zorunda kaldı. "Sen benim öz kızım olmadığını öğrensem ben yine sana gelirdim. Çünkü ben bunca zaman seni kızım bildim. Sen bana baba dedin, bunu sana nasıl yaparım?" Ağladı Elif.
"Hiçbir gerçek beni bırakıp gittiğin gerçeğini değiştirmiyor baba." Dediğinde Rıza başını eğdi.
"Bugün seni fark etmesem senin yaşadığını yine öğrenebilecek miydim?" Dediğinde Rıza yutkundu.
"Ölü kimliğim sayesinde bir operasyona katılacaktım. Beni görmeseydin yine sana kendimi göstermezdim. Sen bayıldığında her şeyin bir düş olduğunu düşünebilirdin. Hazal ve Karan'a yaşadığımı gizlemem gerektiğini söyleyebilirdim. Ama o zaman ikisini de büyük bir acıya teslim edecektim. Üstelik Karan seni sevdiğinden bir süre sonra her şeyi anlatacaktı." Dediğinde Elif bir şey diyemedi.
"12 yıl olmadığın gibi bundan sonra da sana ihtiyacım yok baba. Bir daha karşıma çıkma. Seni istemiyorum." Dediğinde Rıza hemen ayağa kalkıp kızının yanına ilerlemek istedi ama Elif onu durdurdu.
"Çık git baba, sana ihtiyacım yok!" Dediğinde Elif ağlamamak için kendini zor tuttu.
Rıza acıyla kızına baktı. "Seni ben asla bırakmadım kızım, bundan sonra da bırakmayacağım. Ama madem yanında istemiyorsun o zaman hep arkanda olurum." Dedi.
Ardından odadan çıkıp gitti. Elif babasının gidişi ile çöküp ağlamaya başladı. Bunca yıl sonra babasını bulmuştu ve kendi isteği ile birkez daha kaybetmişti o gün.
(...)
O düğünden birkaç ay geçmişti. Elif babasını bir daha görmek istemediğini söyleyip onu kovmuştu.
Karan ile balayına çıkmışlardı. Karan onun sürekli babasını düşündüğünü söylemişti.
Defne ve Tuna ise balayından sonra işlerine devam etmişlerdi.
Bebeğimizin cinsiyetini öğrenme zamanı gelmişti.
Acaba İkizlerin cinsiyeti ne olacaktı? Ben üçüzlerin de cinsiyetini merak ediyordum.
Alparslan beni hazırlayıp arabaya bindirdi. Ben kendimi gerçekten zorluyorum. Ayakkabılarımı bile Alparslan giydiriyordu.
Bu şekilde tembellik gerçekten bana göre değildi. Ben hayatım boyunca her şeyi ne şartta olursa olsun tek başıma yapmayı öğrendim.
Mavi'ye olan hamileliğimde bile hayata karşı savaştım. Şimdi ise her şeyi benim dışımda başkaları yapıyordu. Bu sevdiğim adam olsa bile benlik bir şey değildi.
Buna kabul ediyorum hala alışamadım. Tamam ilk başta benimle ilgilenip yaşamadıklarımı yaşattı ama bu artık benim için kabak tadı verdi.
Hayatı boyunca yalnız olan ben bir anda başkalarının varlığına alışamadım. Bu şimdi mi kendini göstermeye başladı? Bunu bende anlamıyorum.
Belki de hamile hormonları yüzünden ama duygularım karışık.
Ben gerçekten alışık değilim. Sürekli ağlama isteğim kendini gösteriyor.
Alparslan iki gündür eve gelmemişti. Eskiden aklım hep onda kalırdı ama şimdi o kadar merak etmiyordum.
Sorumluluğu artmıştı ama en azından güvendeydi. İkimiz de artık masa başında duruyorduk. Eskisi gibi çalışmıyordum.
Hatta artık izne ayrılmıştım.
Alparslan'ın yardımı ile arabaya bindiğimde sürmeye başladı. Hatta benim ve bebeklerimizin güvenliği için arkaya binmemi bile söylemişti.
Mavi'ye hamile olduğumda ben 6 aylık iken otobüste gidiyordum. Şimdi ise böyle ilgi artık gerçekten sıkmıştı.
Yanımdan bir saniye ayrılmak istemiyordu Alparslan. Yanımda olmadığı zamanlarda beni anneme bırakmak istiyordu. Beni bir saniye yalnız bırakmıyordu.
Güzeldi gerçekten benimle bu kadar ilgilenmesi harikaydı ama ben hala alışamadım. Ona belli etmemeye çalışıyordum ama canımı sıkan bir şeyler olduğunun farkındaydı.
Doktora geldiğimizde onun eşliğinde arabadan indim. Hastaneye giderken elimi tutmayı da ihmal etmiyordu.
Doktorun odasına girmemiz ile bizi oturttu. Normal muayene için beni yatırdı.
Bebeklerin cinsiyetini merakla bekledim. "Ben burada bir tane kız görüyorum." Deyince Alparslan mutlulukla elimi tuttu.
Heyecanını her şekilde yaşadı. Alnıma öptü. "Ben burada bir tane de erkek görüyorum." Deyince benim de mutluluğum tartışılmazdı.
Alparslan ve benim toplamda iki kız bir erkek çocuğumuz vardı. Doğacak çocuklar bize mutluluk vereceklerdi.
Alparslan'ın mutluluğu ve benim mutluluğum görülmeye değerdi. Doktor ile birkaç konuşmadan sonra çıktık.
"Artık bir bebek alışverişi yapsak mı?" Dediğinde güldüm.
"Leyla ablasının giydiklerini giyer. Biz Cihan için bir şeyler alalım." Dediğimde Alparslan nefesini verdi.
"Mavi'ye aldıklarını sen tek başına almıştın, o zaman yanında ben yoktum. Şimdi bu mutluluğu sadece oğlumda hissetmek istemiyorum Hazal." Dediğinde buruk bir tebessüm ettim. O da kendine göre haklıydı.
"Öyle olsun Alparslan" dediğimde yanağımı öptü.
"Ama mümkünse bugün yapalım." Dediğimde başını salladı. Arabaya bindiğimizde telefonu çaldı.
Ekrana bakması ile mutluluğu toz oldu. Telefonu açıp bir süre karşı tarafı dinledi. "Tamam geliyorum." Dediğinde gülüşüm yarım kaldı.
Alparslan bana baktı. "Gitmem gerek güzelim." Başımı salladım. Ona gitme diyecek halim yoktu.
"Kendine dikkat et canım." Dediğimde arabayı sürdü.
"Seni annene bırakıp kaçıyorum." Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
"Sen beni eve bırak." Dediğimde beni dinlemedi.
"Evde tek başınasın, aklım sende kalır." Sıkıntıyla nefesimi verdim. Mavi'ye hamile olduğumda hep yalnızdım ama.
Yüzüm yine düştü. Ağlamaya başladım. Alparslan şaşkınca bana baktı. "Güzelim neyin var?" Dediğinde çocukça baktım ona.
"Sen ne demeye çalışıyorsun?" Dediğimde tabi ki anlamadı. "Güzelim seni gerçekten anlamıyorum."
"Ben çocuklarımı koruyamaz mıyım? Bunu mu demeye çalışıyorsun?" Dediğimde arabayı durdurdu. Ağlayan yüzüme baktı.
Gözyaşlarımı parmağı ile sildi. Beni göğsüne çekip saçlarımı okşadı. "Bakıyorum da çok duygusalsın." Dediğimde küskün bir tavırla ona baktım.
"Ve sende çocukların babası olarak Çek beni diyorsun güzelim, başımın üstünde yerin var. Senin her haline razıyım." Dediğinde konuştum.
"Mavi'ye hamile olduğumda bırak duygusal halimi çekmeyi yanımda bile değildin." Dediğimde arabada bir sessizlik oldu.
Bunu söylemeyi ben bile beklemiyordum. Ağzımdan istemsizce çıkmıştı. Alparslan uzun bir süre hiçbir şey diyemedi. Olduğu yerde kitlendi.
"Haklısın güzelim." Dediğinde sesi hüzünlü çıkmıştı.
"Geçmişi hiçbir şekilde telafi edemem. Ne kadar çabalasam da ne kadar özür dilesem de o zaman yaşadıklarını geri alamam." Dediğinde yutkundum.
"Alparslan" dediğimde elini yüzüme değdirdi.
"Söyle güzelim." Dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. "Kalbini kırmak istememiştim. Özür dilerim. Ben o zaman için seni suçlamıyorum sonuçta sende bizim için mecburdun." Dediğimde buruk bir şekilde gülümsedi.
"Sen sakın özür dileme, yaşadıklarını söylediğin için lütfen özür dileme." Dediğinde arabayı sürmeye devam etti.
Buruk bir nefes verdim. Bu sözüm tüm gün ona dert olacaktı. Umursamamaya çalışsa da biliyordum. Çünkü Alparslan'ı tanıyordum.
Eskiden ona söylediğim ağır lafları şimdi ne kadar düşündüğü aklıma geldi.
Ona 'umarım şehadet haberin en erkeninden kulağıma ulaşır.' demiştim. Bu laf ona ne kadar yük olmuştu?
Eve geldiğimizde beni direk kucağına aldı. "Alparslan yürüyebilirim." Dedim ama elbette beni dinlemedi.
Beni eve getirdiğinde dudağımı öptü. "Seni çok seviyorum güzelim." Dediğinde gülümsedim.
Beni bırakıp gittiğinde nefesimi verdim. "Kızım sen mi geldin?" Diyen anneme baktım.
"Damadın yalnız kalmama izin vermiyor anne" dediğimde güldü.
Yanıma oturdu. "Nasıl hissediyorsun?" Duygularım konusunda ne düşünüyorsun deseydi daha iyi bir cevap verebilirdim.
"Bilmiyorum anne" dediğimde bana baktı. "Bir şey mi oldu?" Başımı olumsuz anlamda salladım.
"O zaman anlat bakalım, hamile depresyonuna falan girmiş olabilirsin." Dediğinde güldüm.
"Ne hissedeceğimi bilmiyorum anne" dediğimde bana baktı ve konuşmamı bekledi
"Ben hayatım boyunca yalnız olan ve kendi başımın çaresine bakmak zorunda olan bir kadındım. Çünkü arkamda ne bir anne ne de bir baba vardı. Hayatım boyunca yalnızdım. Kızımın hamileliğinde bile yalnızdım anne. Elif vardı ama yine de yalnızdım. Şimdi ise kocaman bir ailem var ama ben şuan buna alışamıyorum." Dediğimde buruk bir nefes verdi.
"Hayatta tek başıma iken şimdi yalnız bile kalamıyorum ve bu da beni darmaduman etti diyorsun öyle mi?" Başımı salladım.
Annem yanıma yaklaştı. Dizlerine yatırdı. "Emin ol kızım bunu bende çok yaşıyorum." Dediğinde yutkundum.
"Hayla hayatıma alışamadım. Hayatıma alışmaya çalışırken abini kaybetmek..." Dediğinde ikimiz de konuşamadık.
Abim... Canım abim...
Onu bende annemde çok özlüyorduk. "Yani birbirimizi anlıyoruz kızım." Dediğinde anneme baktım.
"Alışmak ikimiz için de kolay değil ama bunu hep beraber üstesinden geleceğiz kızım." Dediğinde ikimiz de daha fazla konuşmadık.
(...)
Babamın eve gelmesi ile yanıma geldi. "Kızım" babama baktım.
"Nasılsın?" Diyerek saçlarımı okşadı. Oldukça tatlıydı.
"Baba" dediğimde bana baktı. "Çok uykum var." Akşam yemeğini yeni yemiştik.
"Eskiden sana ninniler söylerdim. Öyle uyursun, yine ninni söylememi ister misin?" Diye sorunca başımı salladım.
Yatağıma yatıp babamın ninni söylemesini bekledim. Söylediği ninni öyle güzeldi ki kısa bir süre sonra kendimi uykuya ait hissettim.
"Baba" diye mırıldandım.
"Söyle güzel kızım."
"Garip baba, belki hamile olduğum için mi bunları hissediyorum bilmiyorum ama garip. Hayatım boyunca kendimi yalnız sandım ben şimdi ise bir saniye yalnız kalmama izin vermiyorsunuz. Bende sanırım buna alışamıyorum." Dediğimde saçımı okşadı.
"Çünkü biz sana geç kavuştuk. Sen de buna alışık değilsin. İkizler doğduğunda sende onları bir saniye yalnız bırakmak istemeyeceksin. Fakat onlar bunu garipsemeyecek. Çünkü buna alışık olacaklar." Dediğinde aklıma Mavi geldi. Ben onu yeni doğduğunda hiç yalnız bırakmak istememiştim.
Babam haklıydı. "Bunları düşünme artık kızım, çünkü geçmiş hepimizin canını yakmaktan başka bir şey yapmaz. Sil demiyorum. Silemezsin bunun da farkındayım. Ama düşünme. Çünkü düşündüğünde geçmişin karanlığı şimdiki aydınlığını gölgeler." Dediğinde gülümsedim.
Uykuya dalmadan önce babamın söyledikleri ile rahatladım. Ardından rahat bir uykunun kollarına attım kendimi.
Evet bölüm nasıldı? Yetiştireceğim diye canım çıktı.
Elif'in babasını istememesi. Sizce Elif haklı mı?
Hazal'ın hissettikleri peki.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 67.97k Okunma |
5.4k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |