
Kendine gelemeyen bir Elif vardı. Eski fotoğraflara bakan Elif.
Annesi ve babası ile bir fotoğraf vardı. Annesinden nefret ediyordu. Annesini asla affedemezdi. Yaptıklarını öğrendikten sonra nasıl affedebilirdi?
Onun için önemli olan kişi daima babasıydı.
Babasının suçu azdı. Öğrendikleri ile artık affetmesi daha kolaydı. Ama affedemiyordu.
Bunca zaman yalnız kalmıştı. Babasına ihtiyacı olduğu zamanda babası yoktu.
Komada kalmış olması nedeniyle bir yıl önemli değildi. Ama peki ya daha sonrası ne olacaktı?
"Güzelim" Karan'ı gördüğünde Elif ayağa kalktı. Karan görevden geliyordu.
Yanına gidip ona sarıldı. Karan da ona karşılık verdi. "Seni çok özledim." Diyen Karan'ın lafına Elif gülümsedi.
"Bende seni çok özledim. İyi misin? Yaran var mı? Aç mısın?" Karan Elif'in sorularına gülümsedi.
"Aç olmak dışında hiç bir şeyim yok güzelim." Dediğinde Elif tebessüm etti.
"Tamam ben hemen geliyorum bekle." Dediğinde Elif gitti. Elif'in gidişi Karan'ı şaşkına çevirdi.
Elif bir süre sonra elinde yemek tepsisi ile geldi. Karan yemeği görünce tebessüm etti.
Elif tepsiyi Karan'ın önüne koydu. "Afiyet olsun." Karan yemeğini yemeye başladı.
Karan fotoğraflara bakınca tebessüm etti. O fotoğrafların arasında Elif ile kendi fotoğrafını buldu.
"Bunu hatırlıyor musun?" Elif fotoğrafı alıp inceledi.
Bu fotoğrafta minik Elif ile minik Karan vardı. İkisi de gülümsüyordu. "Güzel günlerdi Karan." Dediğinde Karan burukça bir tebessüm etti.
"O zamanlar babam bana sormuştu. Sen Elif'i çok sevdin demişti." Dediğinde Elif Karan'a baktı.
"Peki ya sen ne dedin?" Dediğinde Elif merakla cevabı bekliyordu.
"Baba ben büyüdüğümde Elif ile evleneceğim dedim." Dediğinde Elif güldü. "Babam bu cevabımdan sonra uzunca bir süre kendine gelemedi. Kendine geldiğinde ise sen aşık mı oldun demişti." Dediğinde Elif dikkatle onu dinliyordu.
"Ben Elif'i çok seviyorum baba mı dedin?" Dediğinde Karan başını salladı.
"Aynen öyle dedim. Babam bu cevabımdan sonra ise babandan biraz korktu." Dediğinde Elif güldü.
Elif fotoğraflara geri baktığında ağlamamak için kendini çok zorluyordu.
"Yapma artık güzelim." Dedi Karan. "Özlüyorsun babanı" dediğinde Elif bir şey diyemedi.
"O da kendine göre haklı, onu affet demiyorum ama babana bir şans ver be güzelim." Dediğinde Elif, Karan'a baktı.
"Ya bir gün babanın gerçekten şehadet haberi gelirse, ya bu sefer gerçekten ölürse" dediğinde Elif kalbine dokundu. Acımıştı.
"Sen kendine de babana da zulüm çektiriyorsun. Benim babam hayatta olsaydı ben ona bir şans verirdim. Çünkü o benim babam. En değerlimdi." Dediğinde Elif ağlamamak için kendini zor tuttu.
"Ya o gün babamı görmemiş olsaydım Karan, ya hissetmeseydim ne olacaktı? Kendini daima ölü mü gösterecekti?" Dediğinde Karan bir şey diyemedi.
"Onu hiçbir zaman affetmeyeceğini düşünüp seni daha fazla hayal kırıklığına uğratmak istemedi demek ki" dediğinde Elif çıldırdı.
"Babam ile ilgili konuşma sen" dedi en sonunda. Bu lafa Karan güldü.
"Bak güzelim babanı affetmek için evet çok erken ama ona bir şans vermek için değil." Dediğinde Elif acıyla konuştu.
"Ya onu hiç affetmek istemezsem" dediğinde Karan başını olumsuz anlamda salladı.
O an Elif bir aydınlanma yaşadı. "Hazal'ın babası sence babamın yaşadığını biliyor muydu?" Dediğinde Karan da bunu hiç düşünmemişti.
"Bunu Hazal biliyordur." Diyen Karan ile Elif başını salladı.
"Ona sormam gereken şeyler var." Dediğinde Karan kaşlarını çattı.
"Ne soracaksın?" Diye sorduğunda Elif iç çekti.
"Beni hiç düşündü mü? Nasıl olduğumu merak etti mi?" Beni hiç uzaktan izledi mi?" Ayağa kalktığı anda geri devrilmesi bir oldu.
"Gecenin bir vakti mi güzelim?" Diyen Karan ile Elif aydınlanma yaşadı. "Haklısın en iyisi Hazal'ı arayarak durumu sorayım" dedi ve direk telefonuna koştu.
Karan sevdiği kadının bu haline güldü. Tam o an Hazal'ı aradı. Karşı taraftan "alo" sesini duyunca Elif hemen konuştu.
"Hazal!" Diye bildiğin bağırdı. Hazal o sırada yüzünü buruşturdu. "Yavaş Elif" dediğinde Elif kendini toparladı.
"Hazal sana bir soru soracağım" dediğinde Hazal soruyu bekledi.
"Baban babamın yaşadığını biliyor mu?" Dediğinde telefonun diğer ucunda uzun bir sessizlik.
"Babana bunu sorduğunu tahmin etmek zor değil Hazal, seni tanıyorum." Dediğinde Hazal konuştu.
"Biliyordu." Dediğinde Elif başını salladı. "Baban ile konuşmak istiyorum." Dediğinde Hazal güldü.
"Babana bir şans vermek için sebep araman bile ona şans vermek istediğinin kanıtı Elif daha fazla zorlama" dediğinde Elif başını arkaya attı.
"Karan da sende üstüme gelmeyi bırakın artık" dediğinde Hazal güldü.
Telefonun diğer tarafından bir ses geldi. "Geliyorum Alparslan, Elif ile konuşuyorum Alparslan." Bu sefer Elif'in gülme sesi geldi.
"Bakıyorum da Alparslan seni yalnız bırakmıyor." Dediğinde Hazal homurdandı.
"Bir saniye yalnız bırakmıyor. Bırakmak zorunda kaldığı her an beni anneme bırakıyor." Dediğinde Elif güldü.
"Mavi'ye hamileyken yaşamadığın her şeyi yaşıyorsun işte. Sen bir ömür bunun için çabaladın kızım, değerini bil." Dediğinde Hazal konuşmadı.
"Noldu bir sustun?" Dediğinde Hazal karşı taraftan nefesini verdi.
"Alışık değilim Elif. Tamam ilk başta güzeldi ama artık değil. Ben bu ilgiye alışık değilim. Bunu Alparslan'a söylediğimde onun fazlası ile kalbini kırdım." Dediğinde Elif nefesini verdi.
"Alışacaksın Hazal. Bunları hissetmen normal sen bizim gibi bir ailenin içinde doğmadın." Dediğinde karşı tarafta bir sessizlik oluştu.
"Neyse bunları yine konuşuruz, benim babanla konuşmam gerekiyor. Sizin işlerinizin de saati olmuyor. O yüzden sen söyler misin ona?" Dediğinde Hazal direk kabul etti.
"Şimdi kapatıyorum. Sütümü içmem gerekiyormuş." Dediğinde Elif güldü.
Telefon kapandığında Elif'in düşündüğü tek şey babasıydı.
(...)
"Söyle bakalım kızım, seni dinliyorum." Elif yutkundu.
"Aslında Hazal'ın anlattığını tahmin ediyorum." Dediğinde Yavuz başını salladı.
"Bir şeyler söyledi elbette" dediğinde Elif başını salladı.
"Babamın yaşadığını biliyormuşsunuz." Dediğinde Yavuz başını salladı.
"Bizim gibi devlet adamları bazı şeylere mecbur kalırız kızım. Bizim için aile geri planda olmak zorundadır." Dediğinde Elif başını salladı.
"Peki ben babamı öldü sandığım zamanlarda onu görür müydünüz? Nasıldı? Beni hiç düşünür müydü? Beni uzaktan izler miydi? Fotoğrafımı saklar mıydı?" Dediğinde Yavuz güldü.
"Çok mu merak ediyorsun?" Diye sorduğunda Elif yutkundu. Cevap veremedi.
"Baban ile sık sık karşılaşırdık. Hatta yakın arkadaşız. Senin Hazal ile olduğun gibi. Hem ben hem o ikinizi de izlerdik. Fakat baban beni bile aştı. Madolyan takardı. O madalyanın içinde senin saç telin vardı." Dediğinde Elif yutkundu.
"Benim hakkımda ne derdi?" Diye sorduğunda Yavuz buruk bir tebessüm etti.
"Seni özlediğini, seni ne kadar çok sevdiğini söylerdi. Bazen özlemine dayanamaz ve sen uyurken yanına gelip saçlarını okşadı." Dediğinde Elif bir şey diyemedi.
Şimdi bazı sabahlar yanında babasını hissetmesinin nedenini anlıyordu.
"Bazen seni çok büyük bir acıyla tek başına bıraktığı zaman bunun acısını yaşardı. Komadan uyandığı ilk anda seni sordu." Dediğinde Elif cevap veremedi.
"Eğer ki ben babamı o düğün günü görmeseydim hiç karşıma çıkmayacaktı değil mi?" Dediğinde Yavuz kısa bir süre sustu.
"Senin onu hiç affetmeyeceğini düşündüğü için çıkmayı düşünmüyordu." Elif başını salladı.
"Babama der misiniz? Onu beklediğimi söyler misiniz?" Yavuz başını salladı. Elif daha fazla duramadı.
(...)
"Daha iyi misin güzelim?" Başımı salladım. Bu aralar sık sık tekme yediğim için iyi olduğum söylenemezdi.
Alparslan beni kucağına yatırıp masaj yapmaya başladı. Bu durumdan hiç de şikayetçi değildim.
"Artık Bebek alışverişinin zamanı geldi." Dedim. Çocuklarımıza artık kıyafet alabilirdik.
"İlk müsait olduğum anda gideceğiz söz veriyorum." Dedi. O sırada Mavi içeri girdi.
"Anne" direk yanıma koştu. "Kardeşlerim nasıl?" Dediğinde gülümsedim. Kızımın elini karnıma koydum.
"Tekmeleri hissediyor musun güzelim" dediğimde Mavi hissettiği an donakaldı. "Şuan da bana tekma atmak ile meşguller." Dediğimde kızım gülümsedi.
"Neden tekme atıyor ki kardeşlerim." Dediğinde gülümsedim.
"Her bebek atar kızım zamanında sen de atıyordun." Dediğimde şaşkınca kaldı.
"Ben nasıl tekme atıyordum ki" dediğinde Alparslan güldü.
"Kardeşlerin gibi güzelim" dediğimde kızım hiçbir şey anlamadı.
"Ben de kardeşlerim gibi durduk yere tekme mi atardım?" Diye sordu.
"Sen çok tekme atmazdın, tekme atmadığın için beni arada korkuturdun. Peki ne zaman tekme atardın biliyor musun?" Diye sorduğumda kızım bilmediğini gösterdi.
"Babandan bahsettiğim her an tekme atardın." Dediğimde kızım babasına baktı.
"Bunlar öyle değil, demek ki bana çekecekler." Dedim. Umarım bana benzerler. Tekrar gençliğimi çürütmek istemiyorum.
Alparslan bu halime güldü. "Abarttın sanki güzelim" dediğinde sinirle soludum.
"Abartmadım, ben hiçbir şeyi abartmadım." Mavi'yi gösterdim. "Ben senin kızına bakıcam diye ne canım çıktı be"
"Çok mu yordum ben seni anne" diye usulca sordu. Çok tatlıydı. Mavi'yi yanıma çektim. "Bakma öyle evet yordun ama ben bundan şikayetçi değilim. Çünkü sen benim canımsın. Biriciğimsin. Yorsan da bana nefessin sen güzelim" dediğimde onu öptüm.
Kızım da bana sarıldı. O sırada telefon çaldı. Arayan kişi Tuna'ydı. "Alo" dediğimde Tuna kısa bir an bekledi. "Tahmin et bakalım bebeklerin cinsiyeti ne?" Dediğinde güldüm.
"Bir kız ve bir erkek diğerini bilemem." Dediğimde Tuna güldü. "Doğru tahmin iki erkek bir kız" bu sefer gülen ben oldum.
"İsimleri belli mi?" Dediğimde Tuna sustu.
"Karar veremiyoruz." Dediğinde güldüm.
"Tuna hadi artık" diyen Defne'nin sesini duydum.
"Ben kapatıyorum sonra görüşürüz." Telefon kapandı.
"Bir önerim var." Diyen Alparslan'a baktım. Kızım da benimle birlikte baktı.
"Önce söylemem gereken bir şey var." Kızıma baktım. "Söyle bakalım Mavi kuzenlerinin cinsiyeti ne?" Dediğimde Mavi kısa bir an düşündü.
"İki erkek bir kız" yuh nasıl bildi. Kısa bir süre durdum.
"Doğru" gerçekten doğruydu. Kızım güldü. "Benim hislerim kuvvetlidir anne" gerçekten de öyle
"Konumuza geri mi dönsek" diyen Alparslan'a baktım. "Söyle hadi ne düşündün?" Diye sorduğumda cevabı dikkatle bekledim.
"Artık taşınma vaktimiz geldiğini düşünüyorum." Kaşlarımı çattım. Bu da nereden çıkmıştı?
"O nereden çıktı şimdi?" Diye sorduğumda Mavi'yi kucağına aldı.
"Çocuklar için oda yok. Üstelik ne zamandır aklımda ama daha sonraya kalsın istedim." Dediğimde ne diyeceğimi bilemedim.
"Annenlerin yanında satılık bir ev buldum. O evi direk satın aldım." Dediği an ona kızgınca baktım. Bana sormadan mı?
"Hemen öyle hayır deme, daha iyi olacak. Evimiz hem annenlere hem de Tuna'lara çok uzak." Tuna ve Defne babamın kendine ait olan bir evde yaşıyordu. Babam daha sonra bu evin tapusunu kardeşimin üstüne yapmıştı.
Orada babamın kendine ait birkaç evi daha vardı. Aslında ondan istesem bana verirdi ama Alparslan bunu gururuna yediremezdi.
"Sırf gururuna yediremediğin için direk satın aldın değil mi?" Dediğimde cevap vermedi.
"Öyle olsun vakti gelmişti." Dediğimde başını salladı. Sonunda taşınıyorduk ha.
Bu evde kötü iyi tüm anılar ile taşınıyorduk. Belki de vakti gelmişti. Geçmişi tamamen silmek için taşınmak en iyisiydi.
(...)
Eve eşya bakmak da yine bize düşmüştü. Alparslan o evdeki hiçbir şeyi almamıza gerek olmadığına değinmişti. Bizde ailecek eşya bakmaya karar vermiştik. Ama eşya bakmadan önce evi görmemiz gerekiyordu.
Ona göre seçecektim eşyaları.
Eve geldiğimizde annemlerin evine çok yakındı. Evin içeri girdiğimizde etrafı izlemeye başladık. Evi incelerken içime sindiği konusunda yalan söylemem doğru olmaz. Harika bir evdi. Alparslan'ın bu konuda güzel bir zevki vardı.
O sırada kapı çaldı. İlk misafirimizi de aldık. Kapıyı açan Alparslan oldu. Gelen kişi annemdi. Bizi görüp yanımıza gelmişti.
"Burada ne yapıyorsunuz kızım?" Diye sorduğunda gülümsedim. "Yeni evimize bakıyorduk anne" dedim.
Annem şaşkınca kaldı. Ona haber vermediğim için oldukça kızmıştı. "Kızım neden daha önce söylemedin? Gerek yok yeni eve. Burada kaç tane ev var kızım. Onlardan birine oturursunuz." Dediğinde güldüm.
"Biz bu evi çoktan satın aldık annecim" dediğimde kızgınlıkla bana baktı. Annemin kulağına fısıldadım.
"Kocamın da bir erkeklik gururu var anne" dediğimde daha fazla bir şey diyemedi.
"Burada olmanıza çok mutlu oldum." Dediğinde gülümsedim. "Torunların bakımı sende altı tane torun" dediğimde gözü fal taşı gibi açıldı. Annemin bu haline güldüm.
O sırada Ceylan yanımıza geldi. "Hoşgeldiniz Hanife hanım" dediğinde annem başını salladı.
"Kızım sana hiç sormadım. Senin mesleğin neydi?" Dediğinde Ceylan gülümsedi.
"Ben daha okuyorum Hanife hanım." Dediğinde annem mahalle teyzeleri gibi Ceylan'ı süzdü. "Ne okuyorsun?" Dediğinde Ceylan cevap verdi.
"Tıp" dediğinde annem başını salladı. "İleride doktor olacaksın yani" dediğinde Ceylan başını salladı.
"Aynı zamanda kendi kliniğimi de kurmak istiyorum." Dediğinde ona şaşkınca baktım.
"Ney?" Bir şey hatırlamış gibi baktı. "Ben size söylemedim değil mi?" Dediğinde Alparslan da yanımıza geldi.
"Neyi söylemedin?" Dediğinde Ceylan konuştu.
"Ben babamın bana bıraktığı miras ile bir klinik açmak istiyorum." Dediğinde Alparslan ile birbirimize baktık. İkimiz de bir şey demedik. Tebessüm ettik.
"Sen yaparsın güzelim, kimin kızısın sen. Tabi ki Fethi Güçlü'nün..." Dediğinde Ceylan buruk bir nefes verdi. Babası Fethi Güçlü ama o babasını tanımıyordu.
Bu da onun en büyük acısıydı. "Yalnız abi ben diyorum ki memlekete bir kez daha gidelim." Dediğinde tebessüm ettim.
En son oraya gittiğimizde pek iyi şeyler olmamıştı. Bir amaç için gitmiştik. Bir görev için.
Ceylan kendi memleketini çok sevmişti. Aynısı benim için geçerli değildi. Ben kendi memleketimi hiç sevmemiştim. Orada doğmuş olabilirdim ama orası benim evim değildi.
Orada yaşadıklarımı bir ömür unutamam. Unutmam mümkün değildi. Annem de kendi memleketine bir daha ayak basmazdı. Yani bizim memleketimiz kısaca artık orası değildi.
"Annecim" ona baktım. "Bence birlikte bir Rize fena olmaz." Annem hayatı boyunca neredeyse hiç gezememişti.
"Beni karıştırmayın kızım" kızgınca baktım.
"Öyle bir şey yok, bebekler doğduğunda gidiyoruz." Hep beraber olmak çok iyi gelecekti. Annem daha fazla bir şey diyemedi.
Evi gezerken bazı alacaklarımızı kafamda kurguladım. Evden çıkıp hemen alışverişe başladık.
Mavi kendi eşyalarını seçerken oldukça zevkliydi. Eşya seçerken oldukça ciddiydi. Bir çocuk nasıl bu kadar ciddi olabilirdi? Onu da anlamış değilim.
Bunun nedeninin Alparslan'ın genleri olduğunu anlamamak çok zor değil.
Acaba bana benzeyen çocuklarım nasıl olacaktı? Ben en çok bunu merak ediyordum.
Aynı zamanda doğacak ikizlere de bir şeyler aldık. En sonunda ise koskoca poşetler çıktı. Alparslan koskoca poşetleri taşırken gülmemek için kendimi zor tuttum. Ceylan hatta Mavi bile poşetleri taşıyordu. Ben ise boş boş yürüyordum.
O sırada Tuna ve Defne ile karşılaşmamız bir oldu. Bu sefer eli burnunda olan Defne'ydi. Yanında iki tane çocuk vardı.
O çocuklara bakmaya çalışıyordum ki hareketsiz kaldım. Yeğenlerim...
Abimin çocukları... Beni gördükleri anda yanıma koştular. Yere eğildim. Bana sıkıca sarıldılar. Bende onlara sıkıca sarıldım. "Hala" ikisine gülümsedim.
"Canlarım" ikisini de çok özlemiştim. Anneleri ile birlikte mutluydular. Arada onları ziyarete gidip vakit geçiriyorduk. Bugün Tuna yeğenlerini aldığına göre annelerinden izni koparmıştı.
Babalarının ölümünü bile anlayacak yaşta değillerdi. Sadece baba yukarıda sizi izliyor diyebilirdik. Bu acıtıyordu ama zamanla alışabilirdik.
Karnıma dokundular. "Orada Bebek mi var?" Başımı salladım. "Orada iki tane Bebek var." İkisi de dokundu. İkizler de kuzenlerini hissetmiş gibi tekme attı.
"Çok güzeller hala" güldüm. Birlikte yemek yedik. Ben ve Defne yemek konusunda çok seçici davrandık. Mavi ve kuzenleri hep birlikte oyun alanına daldı. Onların bu hali hepimizi güldürdü.
"Çocukları özlemişim" dediğimde Tuna da benimle aynı şeyi söyledi.
"Bensiz operasyonlar nasıl gidiyor?" Diyen Alparslan'a güldüm. Eski timini hala düşünmesi ayrı güzeldi.
"Orhan komutanım bize göz kapattırmıyor. Adam değişti komutan olunca" dediğinde güldüm. Orhan'ın ciddi halini asla düşünemezdim. Ama anlaşılan düşünmem gerekiyordu.
Bizimkilere taşındığımızı anlattık. Defne gerçekten sevindi. Ardından ise içeceklerimizi içince ayrıldık.
Bölüm nasıldı?
Elif'in bölümde bu kadar yer kaplamasından şikayetçi misiniz?
Elif ile babasının yüzleşmesi kaldı geriye, evet sizce neler olacak?
Yazarı olarak ben bile emin değilim.
Kendinize iyi bakın fıstıklarım
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 67.97k Okunma |
5.4k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |