8. Bölüm

8. Bölüm

Hatice Sare Tanır
haticemsare

 

Bazı şeyler kolay kolay geçmez. Bazı yaralar hemen kapanmaz. Ben malesef bunu çok geç anlamıştım. İşte benim yaptığım hata da buydu. Her şeyin çok kolay bir şekilde geçeceğine inanmıştım ama hiçbir yara kolay kolay kapanmazdı. Bunu artık yeni yeni anlıyordum.

Yavaşça ayrıldım. İkisi arasında bazı şeylerin içine girmemem gerekiyordu. Anne dahi olsam baba ve kız arasındaki duygulara karışamazdım. İkisinin sarılışları içimde bazı şeyleri içine girdiriyordu. Bende babama böyle sarılmak isterdim. Ama işte mümkün olmaması çok canımı yakıyordu.

Alparslan bana baktı. Gözlerimde gördüğü şey ne bilmiyordum ama yavaşça Mavi'den ayrıldı. ''Daha önce neden karşıma çıkıp gerçeği söylemedin baba'' babasına bu kadar hızlı alışacağını tahmin etmiyordum. ''Söyleyemezdim Mavi'm görevdeydim.''

Mavi elbette anlamadı. ''Ne görevi''

''Gizli görevim vardı. Ben bir askerim vatanımı korumak zorundaydım.''

''Peki daha önce neden karşıma çıktın?''

Bu sefer ne diyecekti acaba ''uzaktan seni görmeye dayanamadım.''

Mavi yavaş yavaş başını salladı. ''Önemli değil artık yanımdasın sonuçta'' aldığım nefesler beni bile geriyordu. Babasının elini tuttu. ''Hadi gel sana odamı göstereyim.'' ikisi Mavi'nin odasına girdiklerinde peşlerinden gitmedim. İkisini yalnız bırakmak istedim.

İkisi tüm gece o odadan çıkmadı. Bende o odaya girmedim. Gidip yatağıma yattım.

...........................................................

Sabah uyandığımda ikisini kontrol ettim. Baba ve kız yatakta beraber uyumakla meşguldü. Odanın kapısından onları izledim. İstemsizce yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Baba ve kız beraber uyuyordu. Böyle şeyler gördükçe içimdeki kendi babama karşı olan kasveti bitirmenin bir yolunu bulmalıydım.

İkisini uyandırmadan gidip kahvaltıyı hazırladım. Sucuklu yumurta yaptım. Alparslan ve Mavi bayılırdı. Alparslan sabahları çay içerdi. Mavi sıktığım portakal suyunu ben ise kahve içerdim. Çay yapsam mı yapmasam diye düşünüp durdum. Gerek yoktu ya onu düşündüğümü düşünmesine gerek yoktu.

Mükellef hazırladığım kahvaltı masasına baktım. Bugün hafta sonuydu. Alparslan'ın normal olarak izin günüydü ama benim karargaha gitmem gerekiyordu. İkisi artık tüm gün beraber takılabilirlerdi. Ben ise gönül rahatlığı ile işimin başında olabilirdim.

İkisini uyandırmak için odaya ilerledim. İkisi hala mışıl mışıl uyuyordu. Kapıya vurdum. Alparslan'ın uyanmasını umdum ama uyanmadı. Tekrar kıpırdattım ama ikisi de uyanmadı. Ulan bu adam nasıl bordo bereliydi ya o kadar sese uyanmıyordu.

İçimdeki ses konuştu yine ''çünkü burada güvende Hazal ailesinin yanında'' başımı olumsuz anlamda salladım. Git buradan içses

Yaklaştım. Tam uyandıracaktım ki durdum. Mışıl mışıl uyuyan Alparslan'a baktım. Nasıl da masumca uyuyordu böyle. İzlememe karşı koyamadım bir süre izledim onu, ardından aklıma gelenlere karşı içimdeki şeytanı durdurmak istedim ama elbette içimdeki şeytan da rahat durmadı. Telefonu nerede diye baktım. Yerde ne yapıyordu telefonu kontrol edicektim ki durdum. Telefonun kamerasını Alparslan'ın yüzüne geçirip

Açtım telefonu. Telefonu didik didik ettikten sonra masanın üzerine koydum. Konuştuğu hiçbir kadın yoktu. Bu benim rahat bir nefes almamı sağladı. Saçlarını okşama dürtüsüne engel olamadım. Kokum onu güvende mi hissettiriyordu? O yüzden uyanmıyordu. Dağda yaprak kımıldasa uyanacak olan adam benim kokum ve sıcaklığım sayesinde uyanmıyordu.

Saçlarında gezindi ellerim narince dokundum. ''Birbirimize bu kadar yakınken nasıl bu kadar uzak olduk Alparslan'' cevap gelmedi sadece sessizlik.

Aslında kurduğumuzun hayallerin içinde değil miydik? Çocuğumuz ile birlikte uyandığımız, ailecek yapacağımız kahvaltı hepsi bizim hayallerimiz değil miydi? Öyleydi ama eksik vardı. Kırık bir kalp ve sevmeyen bir adam. Kadın adamı tüm kalbini verecek kadar çok severken adam kadın için kalbinin hiçbir yerinde değildi.

Aklıma daha önce gördüğüm bir alıntı geldi. Belki kitap cümlesiydi. Belki de bir söz

Adam kadını ağlattı. Kadın sordu adama ''kızını ağlatsalar ne yaparsın?'' Adam cevap verdi. ''O benim kızım canını yakanın canını yakarım.'' ''Benim de babam olsa sende beni kıramazdın''

Bu laf aslında şuan tam benim lafım değil miydi?

Daha fazla oyalanmamak adına ikisini de dürttüm. ''Hadi uyanın artık'' ikisi de hafifçe göz kırpıştırdı. Gerçekten baba kız birbirlerine çok benziyorlardı. ''Kalk kalk'' ikisini de zorlukla ayılmasını sağladım. Mavi'ye dönüp ''günaydın annecim kahvaltı yapıcaz'' hafif göz kırpıştırmak dışında bir tepki vermedi. ''Hep birlikte mi?''

Gülmemek için zor tuttum kendimi ''evet'' gözleri aniden açıldı.

''Baba hadi kahvaltı yapalım.''

Alparslan uyanmamak için bayağı bir mücadele veriyordu şuan ''ama üçümüz kahvaltı yapalım annem birazdan işe gidecek''

Alparslan da gözlerini yavaş yavaş araladı. Mavi'yi kucağıma aldım. ''Hadi Alparslan ayıl gel kahvaltı masasına'' anlamamış gibi baktı. Onu kahvaltıya çağırmamı beklemiyor olmalıydı. ''Hadi!'' yerinde dikleşti. ''Çabuk ol.''

Ardından kucağımdaki Mavi ile odadan çıktım. Kızımın elini yüzünü yıkadım. Kızımı kahvaltı masasına oturttum. Tabağına kahvaltılıkları koydum. Sucuklu yumurtadan iki dilim koydum. ''Seviyorsun diye yaptım onlar biticek Mavi''

Sucuklu yumurtalara baktı. ''Babam seviyor mu?''

Tam seviyor diyecektim ki durdum. ''Bilmem gelince sorarsın'' bende tabağıma üç dilim sucuklu yumurta aldım. Mavi'ye döndüm. ''Hadi birtanem başlasana''

Omuz silkti. ''Babam gelmeden başlamam.''

Nefes verdim. ''Alparslan'' diye bağırdım. Salondan içeri girdi. ''Hadi Mavi sen olmadan kahvaltı yapmam diyor.''

Geldi, kızının yanındaki sandalyeye oturdu. Ayağa kalkıp kendime kahve doldurdum. ''Baba sen sucuklu yumurta sever misin?''

Sustu, gözleri sucuklu yumurtaya kaydı. Gözlerindeki iştahı görmemek imkansızdı ama yemeye çekiniyor gibiydi. Kahveyi masaya bırakıp sucuklu yumurtayı tabağına koydum. ''Kahve ister misin?'' diye sordum aynı zamanda.

Gözleri mutfağı taradı. ''Çay yok mu?''

''Çay'' diye düşündüm. ''Poşet çay var. Yapmak istersen'' dolabı gösterdim. ''Yapabilirsin.''

''Poşet çay mı?'' Eskiden Elif ile birlikte onunla sevgiliyken kalırken sürekli bize gelirdi ve evde çay olmazdı. O seviyor diye sadece ona özel çay alırdık.

''Doğru sen normal seviyordun değil mi? Unutmuşum'' böyle bir şeyi unutmam pek mümkün değildi. ''Fakat çay içmiyoruz. Poşet çay ile idare edeceksin.'' Ayağa kalkıp çayı aldı ve bardağa koydu. Sıcak suyu alıp içine döktü. Ardından geri yerine oturdu. Çaya bağımlıydı bu adam.

''Baba sen sucuklu yumurta seviyor musun?''

''Bayılırım kızım''

''Anlaşıldı kızımın sucuklu yumurta sevgisinin kimden geldiği.''

Kahvaltımızı yapmaya başladık. Kahvaltı boyunca Mavi babasını tanımak için birçok soru sordu. Alparslan da hepsini teker teker cevapladı. ''Şimdi sen kendini anlat bakalım Mavi''

''Anlat hadi tüm çirkefliklerini Mavi'' ikisi de bana döndüler. Kimse kusura bakmasın bu konuda zaten canım çok sıkkın ''Tıpkı sen ya tıpkı sen babasının kızı bildiğin''

''Babama mı benziyorum anne?'' diye sorduğunda aldığı cevap Alparslan'ın gülmesine neden oldu.

''Malesef var öyle bir şeyler''

''Anlaşılan anneni çıldırtmışsın Mavi''

''Okulun ilk günü kavga çıkarmışsın yan sınıftakiler ile kızım'' bebeğim sustu, kaldı. Alparslan ise yapma kızım böyle şeyler demek yerine kahkaha atarak güldü. Evet gerçekten yaptı bunu

''Afferin benim kızıma gerçekten babasının kızıymış.'' Allah'ım bu lütfen bir kabus olsun. Dirseğimi masaya yaslayıp elimle alnımı sabit tuttum. İçimde bulunduğum halden şuan gerçekten utanmıştım.

''Kızımı kötüye teşvik ediyorsun.''

''Kendisi doğuştan böyleyse ben ne yapayım''

''Üstelik arkadaşını da kendine benzetiyorsun Mavi okulun ilk günü geldi yanına nazikçe tanıştı seninle ama sonra o da kavgaya karışmış kızım. Etrafındakileri de kötüye teşvik ediyorsun.''

Alparslan'ın yüz ifadesi anında soldu. ''Ege mi kızım onun adı?'' Başını salladı Mavi ''ondan uzak duruyorsun ''

Bu sefer gülmemek için kendimi zorladım. ''Neden be ne güzel bu yaşında edepli bir çocuk anası babası çok güzel yetiştirmiişler''

''O babası varya o babası nasıl pislik bir-'' öksürdüm. Kızımın yanında küfretmesine de izin vermem ama

''Babasını tanıyor musun?'' meraklı bir tonda çıkmıştı sesim.

''Bizim timden Orhan işte'' gözlerimi şaşkınlıkla araladım.

''Haa o mu?'' Kahvemi sonunda bitirdim. ''Alparslan gelir misin?'' Salondan çıktım. O da peşimden geldi. ''Bugün benim karargaha gitmem gerekiyor senin izin günün kızım sana emanet'' bunu söylememi beklemiyor olmalıydı.

''Mavi'yi bana bırakacak kadar güveniyor musun?''

Sorunun cevabını büyük bir merak içinde bekliyordu. Güveniyor muydum? Ben ona canımı emanet edecek kadar güveniyordum ama onun bunu bilmesine gerek yoktu. ''Hayır sadece iyi bir baba olduğunu biliyorum.''

Nasıl bir tepki vereceğini merak etttim. Gözlerinde ona güvenmediğimin düşüncesi bayağı bir kırmıştı anlaşılan onu, kırsın o beni zamanında çok kırmıştı. Bende onu kırmaktan asla vazgeçmeyecektim. Böyle bir düşüncesi varsa bunları yapmadan önce düşünecekti.

''Sakın kızımı kendi evine götürmeye falan kalkışma leş gibi olduğunu tahmin etmek zor değil''

''Peki onun yanında dedi-'' lafını direk kestim.

''Kızımın yanında ne yaparsan yap, canını yakmadığın sürece sana karışmam. Şunu yap bunu yap demem. Çünkü bu işlerden anlamam bu işlerden anlayan sensin.'' Ne garip bir cümleydi ya bu işlerden anlamam dediğim iş aileydi. Kendi anne ve babamın hiçbir zaman yanımda olmadığını ama onun bir zamanlar yanında olduğunu çok güzel belirtmiştim. Evin anahtarını alıp ona uzattım. ''Belki dışarı çıkarsın falan sonra buraya geri getirirsin.''

Bir şey diyecekti ki yine engel oldum. ''Bu arada az önce hazırladığım kahvaltı yada başka bir şey sakın kendi üstüne alınma. Hepsi kızım için onun yanında üç kişilik bir aile olucaz. Birbirimiz ile olan problemlerimizi ona göstermiycez.'' Bir şey demesini bekledim.

Ama onun yerine başını salladı. ''Anladım.'' Bir zahmet anla

İçeri girdim ''annecim ben çıkıyorum. Size babanla iyi eğlenceler'' koştu. Bu kız bugün Alparslan'ı çok yorucaktı. Onun yanağına öpücüğümü kondurdum. Ardından bir şey demeden Alparslan'a gözümü değdirmeden çıktım.

.....................................................................................

''Bu kadını alıp konuşturmamız lazım'' Kadına Roza derlerdi. İskender'in kirli işlerini yapanlardan biriydi.

''Yalnız onu alırken kadın askerlerin bu görevde bulunmasını istemiyorum. Onların hayatını riske atamayız.'' Ben bu kadını asla anlamıyordum. Nasıl bir kadın masum hemcinslerine ve çocukları öldürmek isterdi ki , kadının zaafıydı ama normal bir zaaf değil onları gördüğü yerde direk öldürürlerdi. Asla karşısına çıkmazlardı kadın ve çocuklar çıktıkları anda ölüceklerinin bilincindeydiler ve malesef ki bu kadının dövüş konusunda oldukça usta olduğu söyleniyordu.

''Bu konuda haklısınız, askerlerimin hayatını riske atamam.'' onunla görev yaparken oldukça zorlanacağımı sanıyordum ama hiç öyle değildi. Belki bazı konularda bana zorluk çıkaracak olabilirdi ama bu konuda asla böyle değildi.

''Bunu hangi tim ile yapacaksınız.'' Cevabının Kartal olmamasını umdum ama öyle olmadı.

''Onlar için en iyi timimi çıkarmaktan başka ne yapabilirim.'' Derin bir nefes verdim. İşimin duygusal bir boyuta kaçmasını istemiyordum. Kendimi iş ve aşk arasında bir seçim yapmak istemiyordum ama sanırım buna mecburdum. ''Alparslan'ı çağırıp onunla konuşurum.'' Başımı sallamakla yetindim.

''O zaman izninizle'' başını salladı. Odadan çıktıktan sonra kendime biraz nefes almak için karargahın dışına çıktım. Gördüğüm yüzler ile gülümsedim. Alparslan kucağında Mavi ile timinin yanına ilerliyordu. Timi çardakta öylece oturmuş, sohbet etmekle meşguldü. Onun timi kim miydi?

Yüzbaşı Alparslan Güçlü

Kıdemli Üsteğmen Orhan Sert

Üsteğmen Tuna Kaya

Teğmen Karan Yazır

Astsubay Kıdemli Başçavuş Mustafa Yılmaz

Astsubay Kıdemli Başçavuş Koray Yıldız

Astsubay Başçavuş Demir Yiğit

Astsubay Kıdemli Çavuş Kaan Bayraktar

Astsubay Kıdemli Çavuş Efe Çoban

Onlar Kartal timiydi. Birçok terörist onları bilirdi. Namları her yerde vardı. Dağlarda Kartal Timi geliyor deseler korkarlardı. Gittikleri yerleri titretirlerdi. Alparslan'ın başarılı bir asker olduğunu biliyordum. Fakat timi de en az onun kadar iyiydi.

Tim Alparslan'ın kucağında duran Mavi'ye çevirdi bakışlarını herkesin gözlerindeki merak beni gülmekten öldürebilirdi. ''Baba'' dedi Mavi ''bu mu senin timin''

''O kız çocuğu komutanımıza baba mı dedi ben mi yanlış duydum'' dedi Üsteğmen Tuna Kaya. Bir şey farkettim. Orhan yoktu.

''Komutanım hayalse aynı hayalden bende görüyorum.'' Dedi Astsubay Kıdemli Çavuş Efe Çoban.

''Kartal'' diyerek yanlarında durdu. Bende o sırada Mavi'yi alması için Elif'e mesaj attım. Malum Alparslan'ın işleri vardı. ''Size kızım Mavi ile tanıştırayım. Mavi Güçlü'' Tim şaşkın bir şekilde bir Alparslan birde Mavi arasında duruyordu. Biraz ilerliyerek onların yanlarına ilerledim. Onlara görünmedim.

''Komutanım sizin kızınız mı vardı?'' Alparslan derin bir nefes aldı.

''Sizi tanıştırdığıma göre var.'' Haklı

''Komutanım bizi şaşırtıyorsunuz.'' Ardından Mavi'ye döndü. ''Merhaba Mavi ben Koray''

Mavi'nin ne yapacağını başta kestiremedim ama beni şaşırtacak bir hamle yaptı. ''Merhaba Koray abi memnun oldum.'' Dudağımın köşesi kıvrıldı. Gülmeden edemedim. Ardından timin diğer üyeleri ile de teker teker tanıştılar. Mavi ise sakinlikle onlarla tanışıyorlardı. ''Babam hepinizi teker teker anlatmıştı ben biliyordum zaten.'' Bu sefer de Alparslan güldü.

''Maşallah komutanım hık demiş burnundan düşmüş tıpkı siz'' malesef

''Mavi'cim baban bizi burada süründürüyor. Söylesen bize biraz nefes aldırsa alır mı?'' Az önce komutanını onun kızına mı şikayet etti? Bu adam yürek yemiş olmalı tabi Sevim gibi sevgilisi olursa heralde yiğecek. O kız insanın kafasını yedirir.

Ardından o tarafa doğru yürümeye başladım. Kızım sağ tarafına bakınca direk beni gördü. Hızlıca Alparslan'ın kucağından indi. Doğruca benim yanıma koşmaya başladı. ''Annee'' beni bu kısa sürede bu kadar özleyeceğini asla tahmin etmemiştim. Direk diz çöktüm. Hızlıca bana gelip sarıldı. Sarıldığım gibi onu kucakladım.

''Çok mu özledin sen anneyi'' timin yanına ilerledim. Başını salladı.

''Anne sen Kartal timini biliyor musun?''

''Biliyorum annecim''

Timinin yanında ne diyeceğimi ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Öylece kaldım ben neden buraya geldiysem. ''Yenge zor oluyor mu? Komutanımın kızına bakmak, annesi olarak''

''Malesef bazen babası gibi öyle bir şımarıyor ki'' Alparslan kaşlarını çattı.

''Ben mi şımarıyorum?'' Birde sorması yok mu?

''Sence''

''Hadi be oradan ben asla şımarmam.'' Ona imkansız bir şey söylemiş gibi baktım. Timinden bir gülme sesi geldiği an direk oraya döndü. Bu timinin susmasına yetmişti.

''Bu arada Albay seni çağırıyor. Önemli bir konu var.''

''Ee Mavi ne olacak?''

Düşündüm. Ardından ''sen ne olacaksın Mavi?''

''Ben ne olucam'' gülmemek için zor tuttum kendimi

''Teyzesi onu almaya gelicek.''

Anlamadı. ''Teyzesi?''

Cidden anlamamış mıydı? ''Elif işte'' tim bir anda Karan'a döndü. Anlamamış gibi bende ona baktım. ''Noluyor niye herkes''

''Yengecim bunun-'' ardından albayın arkadan sesi geldi. Yerimde biraz daha dikleştim ve Mavi'yi direk Alparslan'ın kucağına koydum. Mavi'm zavallım da işte napsın kollarını babasına sardı.

''Hayırdır evlatlar''

''Komutanım size kızım ile tanıştırayım.'' Kucağındaki kızımıza bıraktı. Ardından bir Alparslan'a baktı bir de bana ''ismi Mavi''

''Mavi, Merhaba Mavi'' lütfen kızım burada bizi sakın rezil etme lütfen

''Merhaba efendim'' işte bu Mavi işte bu aynen devam kızım.

Güldü Kudret Albay ''kucağıma verir misin yüzbaşı?'' Alparslan hiç tereddüt etmeden kızımızı kucağına verdi. Hiçbir şey demedim. Tepki bile vermedim. Mavi zavallım ise sessizce durdu. ''Merhaba evlat, sende büyüdüğünde annen ve baban gibi bu vatana hayırlı bir evlat olucaksın.'' Dedi. Sesinde tereddüte gerek yoktu. Birde şey beni çok dikkatimi çekti. Annesi mi? Albay beni yavaştan kabullenmeye başlıyordu anlaşılan.

Gülümsedim. Ardından kızımı yavaşça yere bıraktı. Mavi de Alparslan ve benim elimi tuttu. Albay buna bakt ve gözlerinde gördüğüm ifade beni bocalattı. Üzülüyordu. Ailesi yoktu zamanında iki çocuğu ve karısı vardı ama bir suikaste kurban gitmişlerdi. Bizde gördüğü şeyi eskiden kendinde görmüş olmaylıydı.2

''Alparslan işin bitince seni odamda bekliyorum.''

''Emredersiniz komutanım'' ardından yavaştan çekildi. Arkasından bakakaldım.

''Komutan bana her hangi bir laf çakmadan gitti mi?''

Timdekiler güldü. ''Komutanımız heralde size alışıyor yenge''

''Bu arada yenge hanım siz şu geleneği devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?''

Kaşlarımı istemsiz çattım. ''Ne geleneği?''

''Bizim timde bir gelenektir. Her hangi biri ya sevgilisi yada başka bir şey olduğunda bizleri ailecek ona davet eder.''

Alparslan'a baktım. ''Anlatmamıştın.'' Tam bir şey söyleyecekti ki ''Alparslan size ne zaman olucağını haber verir.'' Lafı ağzına tıktım. ''Oley'' dedi Mavi. Mavi'ye döndüm. ''Sen heralde onları baya bir sevdin kızım''

''Evet'' dedi Mavi çok sevdim.

Bu sefer time döndüm. ''Siz kızımı sevdiniz mi?''

''Tabi ki de yengecim çok sevdik.''

''O zaman onunla arada ilgilenirsiniz'' diyerek lafı ağızlarına çaktı Alparslan

Güldüm. ''Bende aynısını söyleyecektim.'' Yüz ifadelerine gülebilirdim.

Arkadan Alparslan amca diyen ses geldi. Time bakarak ''iyi izleyin'' demekle yetindim. Birazdan kıskançlık kotasını dolduracaktı beyefendi. Gelen kişi Ege'ydi. Ardından gelen kişi ise babası Orhan ikisini izledim.

Alparslan tam ona sarılmak için hamle yapacaktı ki yanındaki Mavi'ye baktığı anda durdu.

''Aa Ege'' ikimizin de elini bırakarak Ege'nin yanına koştu. Alparslan bu hareketine sinirlenmişti. Arkasından Orhan geldi. Mavi ile Ege'yi görünce güldüğünü gördüm. Anlaşılan her şeyi biliyormuş.

''Ne işin var burada?'' diye sordu Ege

Alparslan'ı gösterdi. ''Babam ile geldim.''

Alparslan'a baktı Ege ''baban Alparslan amca mıydı?'' Sevindi Ege ''harika artık eskisinden daha fazla görüşebiliriz.''

Alparslan dişlerinin arasından ''aynen Ege'cim buna çok izin veririm de'' bal gibi de izin verecekti. Dudaklarımın arasından gülmeme engel olamadım. Timde sessizce bir Ege ile Mavi bir Alparslan'a bakıyordu.

''Aa Mavi'cim'' dedi Orhan arkadan

''Aa Orhan amca'' ne ara tanışmışlardı ya

''Nasılsın bakalım''

''İyiyim sen nasılsın''

''Bende iyiyim babanların yanına gelmiştim. Anlaşılan baban da seni timi ile tanıştırdı. Biliyor musun bende onun timindenim''

Şaşırdı Mavi ''aa öyle mi''

''Öyle''

''Harika Ege ile artık daha fazla görüşebiliriz.''

''Kızım Allah aşkına oğlumu bir daha kavgaya bulaştırma''

''Bana kavgacı ve Ege'yi kötüye teşvik ettiğimi mi ima ediyorsun?''2

''Etmiyor kızım ederse başına gelecekleri iyi biliyor çünkü değil mi Orhan?'' Alparslan'ın, Orhan'a öyle bir bakışı vardı ki

''Etmiyorum kızım tabi ki bizim oğlan seni kötü şeylere temsil ediyor asıl''

Ege araya girdi. ''Baba daha geçen gün Mavi'den uzak dur üstelik Mavi diye isim mi olurmuş demiyor muydun?''

Bu sefer benim istemsizce kaşlarım çatıldı. ''Ne demek Mavi diye isim mi olurmuş? Kızıma koyduğum isme laf mı ediyorsun sen?''

''Yok yenge hanı-'' Alparslan lafını kesti.

''Mavi'den uzak dur derken''

Orhan yine cevap verecekti ki ''hatta sana bile laf atmıştı Alparslan amca dedi ki-''

''Oğlum bir sus babanı öldürmeye mi çalışıyorsun burada''2

''Baba ama yaptığın iki yüzlülük annem bana böyle öğretti.''

''Sen annene çekmişsin napalım artık''

''Bende babama çekmişim.'' Annem öyle diyor.

''Belli kavga çıkarmandan yeğenim'' adam az önce istemeden Alparslan'a laf mı sokmuştu.

''Anlamadım ne ima ediyorsun sen Orhan''

''Ne ima edicem komutanım anasına benzemiştir bu konuda kavga çıkarmasının nedeni sonuçta yengede az değil'' bu adam şimdi de bana laf mı attı?2

''Anlamadım Orhan düzgünce ima ettiğini söyler misin?''

Orhan soğuk terler döktüğü bir andaydık. ''Diyorum bu çocuğun yetişme tarzında sıkıntı mı var?''

''Anlamadım Orhan nasıl yetiştirmişim ben kızımı'' bu adam da stresten ne diyeceğini bilemeyip saçmaladığı bir andaydı.

''Çok güzel yetiştirmişsin yengecim bizim oğlanda bence bir sıkıntı va-'' durdu. Ardından isyan eder gibi ''yetti la karı koca soğuk terler döktürüyorsunuz burada tamam ulan diyorum. Mavi bildiğin babasına çekmiş. Onun gibi kavgacı dediği dedik. Anasında bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Ne kadar iyi yetiştirmeye çalışsa da babası gibi bir dağ ayısına çekmek de kızın suçu değil''

''Anlamadım.'' Dedi Alparslan

''Bende anlamadım.'' dedi Orhan. Gülmemek için kendimi zor tuttuğum bir andı.

''Haklısın ya tıpkı babası onun gibi öküz onun gibi dediği dedik onun gibi yaramaz ve onun gibi''

''Ama yetti be üstüme gelinme günü mü bugün'' diye en sonunda Alparslan da isyan etti.

''Gerçekler işte ne yaparsın?'' Diye onu daha da çıldırttım.

''Mavi gel babalarımız burada kavga ededursun biz seninle biraz gezelim'' tam gidiyorlardı ki

''Hayırdır Ege bana sormadan kızımı götürmeler falan''

''Onu biraz gezdirecektim.''

''Sana mı kaldı kızımı gezdirmek lan''

''Hayır ama-''

''Sus lafımı ikiletme''

''Ne var ya bırak gezsinler. Ege zaten yabancı değil hem kızımızı sağ salim getirir sonuçta''

Alparslan delirmenin noktasına gelmişti. ''Kızımı bırakayım da elin herifleriyle dolaşsın mı?''

''Onlar daha beş yaşında Alparslan''

''Bu söylediğim gerçeği değiştirmiyor.''

''Bence biz ileride bu gidişle dünür de oluruz ha komutanım.''

''Orhan şimdi bir çakıcam görüceksin sen dünürü ne dünürü lan evlenmeyecek benim kızım''

''Alparslan kıskançlığını biraz azaltsan mı?''

''Yalan mı lan.'' telefonumdaki mesaja cevap verdim.

''Doğru ama abartmaca''

''Her neyse'' Mavi'yi kucağıma aldım. ''Sen bırak onları annecim baban öküz işte''

''Hazal'' diye en sonunda çıkıştı. Kıskançlığın da bu kadarı ama yani

''Kıskançsın'' dedi Orhan

''Ama öylesiniz komutanım'' dedi Koray

''Fazlası ile komutanım'' dedi Demir

''Bu konuda haklılar bence komutanım'' dedi Karan

''Ulan ne kıskaçlığımı gördünüz.''

''Şuan görmekteyiz komutanım'' dedi Efe

''Ulan dövmekten hastanelik etmişliğin var. Açtırma bayramlık ağzımı'' diye bu seferde ben çıkıştım.

Tim bana döndü. Upss anlaşılan pot kırmıştım. ''Merhaba'' diyerek Elif'in sesi geldi.

Sonunda be kızım o gelmese buradan çıkışımız pek mümkün değil gibiydi. Sabaha kadar konuşur dururduk. ''Sonunda Elif''

Ardından Karan konuştu. ''Elif'' sesi istemsizce şaşkın çıkmıştı. Herkes ona döndü. Elif de ona bakınca gözünde bir duygu yakalayamadım.1

Ama Karan öyle değildi burada ne oluyordu böyle.1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 25.11.2024 19:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...