

Kitap nasıl ilerliyor?
Sizlerin düşünceleri benim için oldukça mühim.Lütfen benimle paylaşın.
Bölüm Şarkısı: Dedublüman & Mavzer Tabancas - En Dibine Kadar
Keyifli Okumalar Dilerim..
*****
"Kim yardım etti sana?" Adam, kadının başında bir gardiyan gibi dikilmiş,ellerini belinde birleştirmiş, sorguya çekmişti."Attığın her adımın sonunda canı yanan sen oluyorsun." Başıyla kadına ayağını işaret etti."Eminim feci şekilde zedelenmiştir."
Kadına kimin yardım ettiğini biliyordu elbette.Lakin bunu birde onun ağzından duymak istiyordu.
Anahtar,çalışma odasına Sancar için bir yem olarak bırakılmıştı.Çok sürmemişti ki, balık oltaya yakalanmıştı.Zira Köksal,akıllı bir adamdı.Kardeşinin o odaya girdiğinden, Efnan'a yardım ettiğinden haberi vardı.
Hatta polisleri aradığından dahi.
Mahalleye gelen polisler kurşuna dizilen Efnan ve Anıl'ın evinde araştırma yapmışlardı.Bu saldırıyı kimin düzenlediği hususunda soruşturma başlatılırken Köksal'ın evine de gelmişler, olay anında kapıda duran güvenliklerin ifadelerini almış ve karakola dönmüşlerdi.Ev sahibinin evde olup olmadığı sorulduğunda korumalar, Köksal'ın şehir dışında iş toplantısında olduğunu söylemişlerdi.
Olay yerine gelen Anıl'ın ve Efnan'ın aile büyükleri ise kızlarının karşı evde hapseldiğinden bir haber hastanenin yolunu tutmuşlardı.Polise verdikleri ifadelerinde kızlarının, evi kurşunlatan kişi tarafından kaçırıldığından şüphelendiklerini belirtmişlerdi.
Büyük bir belirsizliğin içerisinde sıkışıp kalmışlardı.
Kadın, cevap vermedi.Adamın yüzüne dahi bakmadı.Sol işaret ve orta parmağı ile hafif şişen ayağının belirli noktalarına baskı uyguladı.Durumunun ne derece olduğunu anlamaya çalıştı.Canı yanıyordu.
"Sana soruyorum?!" Adam, sesini yükselterek yüzünü kadına doğru eğdiğinde kadın, bakışlarını adama doğru kaldırıp gözlerinin en derinine dikti gözlerini.
"Anıl yaşıyor mu?!" Adamın söylediklerinden bağımsız şekilde dile getirdiği kelimeler Köksal'ın sinirlerini bozdu.Sakin kalmaya çalıştı.Usulca orta sehpanın ucuna oturdu.Kadının,koltuğa uzattığı ayağını kavradı usulca.Kadın,bu temasın verdiği sızıyla inlerken adam bakışlarını kadının ayağına indirdi.
"Seninle ciddi bir iletişim sıkıntısı yaşıyoruz!" Bir anda tüm parmaklarını kadının ayağına sarıp tüm kaslarının gücüyle sıktığında kadının acı dolu feryatları büyük salonun soğuk duvarları arasında yankılandı.Kemiklerinin çıtırtı sesleri duyuldu.Aynı zamanlama ile gözyaşları sel olup yanaklarına aktı.
"Gebermezse bile onu kendi ellerimle geberteceğim! Dua et, benim elime kalmadan o hastane odasında pis nefesini son kez versin! Zira elime kalırsa, ona yapacaklarım karşısında aklını kaybedebilirsin!"
Kadın,ellerini adamın ellerine sararak ayağını kurtarmaya çalıştı ama bu mümkün görünmüyordu.Adam, kadından kaçmaya çalışmayacağı ve bir daha asla Anıl'ın adını ağzına almayacağına dair bir söz istiyordu.Bu sözü alana kadar da durmaya pek niyeti yoktu.
"Senin hayatında yer edinebilmek için her şeyimden vazgeçebilirdim; tüm bu servetten, paradan,maldan mülkten ve kendi ellerimle inşa ettiğim bu güçten!"
"Bırak!" Dedi kadın, ayağını canının acımasından endişelendiği için çekmeye korkarken."Canımı yakıyorsun?!"
"Birlikte olman, evlenmen, hayatını paylaşman ve o eşsiz gülümsemeni sunman gereken kişi bendim! Hayatına benden önce dahil olmuş olması bunu onun hak ettiği anlamına gelmiyor!"
"Asla!" Başını her iki yana salladı."Bir daha biriyle evlenecek olsam bu yine Anıl olurdu! Hep Anıl'dı her zaman Anıl olacak!"
Ses telleri yırtılırcasına haykırdı.Aynı zamanlama ile adam bir kez daha tüm gücüyle baskı uyguladı kadının ayağına.Bu kadına karşı sabrı tükeniyordu artık.Zehirli ve sivri dili, adamı çığrından çıkarmak için yetiyordu da artıyordu.
Kadın hissettiği acı ile koltukta kıvranırken nefesinin kesildiğini hissetti.O hayatında daha önce böyle bir acı yaşamamıştı.Gözyaşlarının ardı arkası kesilmiyordu.Ayağındaki ağrı adamın her baskısıyla artık daha da dayanılmaz bir hal alıyordu.Dişlerini sıktı.
"Davranışların ve sözlerin kesinlikle kabul edilemez! Ve ben buna katlanmayacağım! Sen,kabullenmeyi öğreneceksin! Sana bunu öğreteceğim!"
Kadının ayağını bırakıp bir kolu ile dizlerinin altından diğer kolu ile de belinden kavrayıp bir çırpıda kucağına aldı.
"Bırak beni bırak!"
Adam, onun sesine kulaklarını sağır etti.Onun tüm karşı koymalarına ve tüm bağırışlarına rağmen üst kata çıktı.
Kadın,kaçmaya çalıştığı odaya bir kez daha dönerken adamın onu yatağa bırakmasının ardından öfkeyle oturduğu yerden kalkmaya çalıştı.Adam tarafından kollarından tutularak durduruldu.
Taş olsa çatlardı artık.Kadın dayanamıyordu.Tek bir saniye bile bu adamla aynı ortamda kalmaya dayanamıyordu.Duygularının hezeyanlarını en ağır şekilde karşılıyordu adamın bu zalim dünyasında.
Adamın ona söyledikleri bir bir yankılandı kulaklarında.
"Ve seni kendi karanlığıma öyle bir çekeceğim ki,kendini unutmak zorunda kalacaksın! Ailen kim,sevdiklerin kim,sen kimsin...Unutacaksın!"
Evet,bunu yavaş yavaş başarıyordu.Kadını,aslında hiç olmadığı bir kişiliğe eviriyordu.Efnan, sakin ve her zaman huzur dolu olan kişiliğini bir kenara bırakıyordu sanki ve bunun yerini hırçınlık ve öfke alıyordu.
Kadın bunları hak etmiyordu.
Adamın siyaha bulanmış hikayesinde bir tek kadın bembeyazdı.Adam, kadını karanlık dünyasından aydınlığa çıkmak adına bir umut ışığı olarak görmüyordu.Aksine kendisinin bulandığı gibi kadın da siyaha bulansın ve yine kendisi gibi bir ömür bu karanlığa hapsolup yanından ayrılmasın istiyordu.Zira biliyordu kendisinin bu karanlıktan son nefesini verinceye dek çıkamayacağını.
"Bırak beni! Artık dayanamıyorum senin bu zalimliğine! Gitmek istiyorum!" Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini adamın simsiyah gözlerine dikti.
"Allah aşkına bırak beni gideyim!"
"Bırakamam..." Kadın,ondan gitmesin diye elinden geleni yapacaktı.Elleri arasında sımsıkı tutacak,gitmemesi adına canını ortaya koyacaktı ama yine de bırakmayacaktı.Herkesten sakınacaktı.
Bu kaybetme korkusunun onun sonu olacağını bilmeden...
O,bu hayatta kimi kaybetmekten en çok korktuysa bir bir ellerinin arasından kayıp gidişine şahit olmuştu.Sayısız darbe almış,ağır bir enkazından altından çıkmış iken şimdi bir darbeyi daha kaldıracak gücü yoktu.
Başka hiçbir seçeneği yoktu.
Kadını kaybedemezdi.
Kadın,adamın kararlılığı karşısında direnmekte ısrarcıydı.Pes etmeyecekti.Karşısında seri bir katil ve ruh hastası bir adam duruyordu.Hastalığı o denli ileri seviyedeydi ki psikoloğa gitmeliydi,klinik tedavi şarttı.İleride kendisine bile zarar vermeyeceğinin bir garantisi yoktu.
"Bırakacaksın!" Kollarını adamın ellerinden kurtararak oturduğu yerden zor da olsa ayaklandı.Yaralı ayağının üzerine basamıyordu.Sağ eli ile yatağın demirine tutundu.
"Bana karşı gelmek uğruna kendi canının acısını bile hiçe sayıyorsun! Yaptığım hiçbir şey için beni suçlayamazsın! Bunların tüm müsebbibi sensin! Kulak verseydin bana,boşanıp kendi ayakların ile gelseydin ne o şerefsiz vurulurdu ne de sen bu hâlde olurdun?!" Kendinden emin bir şekilde sarf ettiği sözler kadını daha da çileden çıkarıyordu.
"Şaka yapıyorum felan sandın herhalde?! Ama söyledim sana,şakam yok benim!"
"Karşımda onlarca masumun kanı ellerine bulaşmış bir adam duruyor ve ben burada ona laf anlatmaya çalışıyorum! Aptallık bende!" İşaret parmağıyla kendini gösterdi.
"Hepsi düşmanımdı!"
"Küçücük bir çocuk senin nasıl düşmanın olabilir? Ya da masum bir kadın? Dur,doğru cevabı ben vereyim!" Birkaç saniye duraksadı."Hepsi senin ruh hastalığının bir kurbanı öyle değil mi?"
"Ailemi benden koparanların ailelerini onlardan kopardım,hepsi bu! Kısa ve net!"
Konudan konuya atlıyorlar ve birbirlerini en zayıf noktalarından vurmayı hedefliyorlardı.Kadının bunu yapmak için haklı bir nedeni, hatta nedenleri, olsa dahi adam tamamen suçlu konumdaydı.
"Öldürdüğün onca insan,düşmanlarının ailesi miydi?" Dehşetle açıldı gözleri.Adam, ona bir defasında "Düşmanlarım benim bile baş edemeyeceğim kadar çoktu" Demişti.
O,düşmanlarını böyle mi yenmişti?
Ailelerinin canlarını alarak...
"O halde bir gün karşına düşmanın çıkarsa ve tek amacı en sevdiğin kişiyi öldürüp seni yenmek olursa hedefteki kişi ben mi olacağım?!" Aklındaki sorulara bir cevap arıyordu.Fakat bu bir hayli zordu."Evet,böyle bir durumda hedeflerinde ben olacağım! Aynısını sana yapacaklar,bir zamanlar senin onlara yaptıklarını..."
"Öyle bir durum vuku bulursa şayet,ki bu söz konusu dahi olamaz,onların canlarını kendi ellerimle alırım! Bilirsin ne kadar soğuk kanlı biri olduğumu...Acımam!"
Sözlerinin devamını getirdi.
"Kocan olacak o it öldüğünde seninle evlenmek için önümde hiçbir engel kalmayacak! Bu gerçeğe kendini alıştırmaya başlasan iyi edersin! Varlığına tahammül edemediğin adama iyi bak,yakında kocan olacak!"
Kadını omuzundan hafifçe ittirdiğinde zaten tek ayağının üzerinde duran kadın yatağa oturdu.
"Ayağına bakması için birini göndereceğim! Üzerine basmayı kes! Yoksa sakat kalacaksın!"
Öfke ve nefret dolu bakışlarıyla adamın odadan çıkıp gidişini izledi kadın.
Ölürdü,
Ama yine de evlenmezdi bu ruh hastası psikopatla.
*****
"Seninle abi kardeş olduğumuzu sanıyordum kardeşim." Köksal,adamları tarafından önünde diz çöktürülmüş Sancar'a dikti bakışlarını.Ağzı yüzü kan içerisindeydi."Lakin yanılmışım.Aslında sen hiçbir zaman benim kardeşim olmamışsın."
"Sen bana ağabey olabildin mi benden kardeşlik bekliyorsun?! Hayatımın her deminde kullandın beni! Kendi çıkarların uğruna bir o yana bir bu yana savurdun attın! Hiç önemli olmadım senin için!" Öfkeyle yere tükürdü.Bu bir başkaldırışın simgesiydi.
"Annemizin veremediği sevginin eksikliğini en azından senin hissetmemeni istediğim için onca uğraş verdim! Bundan dolayı mı bu nankörlüğün?!" Sol elini cebine sokarken sağ eliyle saçlarını düzeltti."Bir kez olsun başını okşamadı,bir kez olsun sevmedi seni!" Dedi keskin bir nefes alırken."O kadar gaddar o kadar öfkeliydi ki babamıza karşı,tüm hıncını bizden çıkardı!" Duraksadı.İşaret parmağını kardeşine doğru uzattı."Şu an gözlerinde annemin gözlerinde gördüğüm o öfkenin aynısını görüyorum." Başını olumlu anlamda salladı ağır ağır."Sen ağabeyine ihanet ettin!"
"Sen hiçbir vakit abilik etmedin bana! Varsa yoksa kendi hayatın kendi isteklerindi! Başka hiçbir şey umrunda değildi! Bencildin abi! Her zaman olduğun gibi..."
"Demedim mi sana o kadınla buluşmayacaksın görüşmeyeceksin diye!" Gözlerini kardeşinden ayırmadan kelimelerin üstüne bastıra bastıra konuştu."O kız düşmanımız demedim mi?!" Birkaç adım attı kardeşine doğru."Ağabeyinin hain emelleri uğruna seni kullanacak,benden uzaklaştıracak demedim mi?! Beni bitirmen için seni öne sürecekler demedim mi?!" Başını sorarcasına salladı."Ne ara kaybettim ben kardeşimi Sancar?!"
"Sevdiğim kadınla evlenmeme engel olmayacaktın abi! Yapmayacaktın bunu!"
Köksal,bir anda kavradı kardeşinin yakasını.Ona doğru eğildi.Aynı zamanlama ile yumruğu indirdi Sancar'ın tam olarak elmacık kemiğinin üzerine.Başı yana savrulan Sancar,ağzına gelen kan tadı ile yüzünü buruşturdu.
"Ulan hala sevdiğim kadın diyorsun! Seni gebertirim! Gebertirim seni!"
Geriye çekildi.Elini öfkeyle saçlarına daldırdı.Kendini dizginlemeye çalıştı.Bunu başarmak pek mümkün görünmüyordu.Kardeşinin gözlerinin bu denli kör olması ve artık onun kontrolünden çıkmış olması işleri rayından çıkarmıştı.
"Görüyorum ki düşmanlarımız hain emellerine ulaşmışlar! Kardeşimi düşman etmişler bana! Öyle ki,Efnan'ın kapısını açıp kaçmasına yardım edecek kadar kinlenmişsin abine!"
"Birinin, tek zaafına el uzatması seni oldukça öfkelendirdi değil mi abi?!" Gözlerini kıstı."Senin insanlara reva gördüklerini insanlar da sana reva görünce canın nasıl da yanıyormuş! Ama sen daha dur! Düşmanlarının,hayatının merkezine oturtmaya çalıştığın kadından haberi olduklarında ne acılar tadacaksın,hep birlikte göreceğiz!"
"Tüm düşmanlarım bir araya gelip saldırsa dahi hiçbir darbe senin şu ihanetin kadar acıtmaz canımı! Ben sevdiğim kadını muhafaza etmesini bilirim elbet! Lakin bakalım sen sevdiğin kadını koruyabilecek misin?!"
Sözlerinde ki ima ile olacakların farkına varan Sancar hızla kendisini tutan korumalardan kurtulma çabası içerisine girdi.
Abisi,sevdiğinin canını alacaktı.
"Abi hayır! Hayır abi! Sakın!"
Köksal,kardeşinin söylediklerini umursamayarak oradan ayrılmak adına adımlamaya başladı.
"Onu odasına kapatın! Biraz düşünmeye ihtiyacı var!"
Sancar çırpınarak arkasından bağırdı.
"Seni affetmem ağabey! Duyuyor musun,eğer onun kılına zarar verirsen affetmem seni!" Kendisini daha da sıkı tutan adamların elinden kurtulamıyordu.Abisi gitgide uzaklaşıyordu ve artık onu durdurmak mümkün değildi.
Köksal,arkasına dahi bakmadan ellerini cebine soktu.
"Seni bana düşman etmenin cezasını en ağır şekilde ödeyecek kardeşim!"
Yapardı.
Hiç acımadan alırdı o kadının canını.
Her şeye rağmen.
Kardeşine,
Sancar'a rağmen.
******
"Ağlama artık Nilüfer.Oğlumuza bunu kim yaptıysa polis elbet bulacaktır.Dökme artık gözyaşlarını.Güçlüdür kuvvetlidir benim oğlum,bunu da atlatacaktır."
Anıl'ın babası Nihat Bey,bir yandan araba kullanırken bir yandan da yan koltukta ağlayan eşini sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Kim bizden ne ister ki Nihat? Oğlum hastanede canıyla cebelleşiyor,Efnan kızımın ise nerede olduğundan haberimiz dahi yok."
Evden çıkmışlar,hastaneye doğru ilerliyordı."Sakin ol,Nilüfer.Kalbinin yeniden sıkışmasını,fenalaşmanı istemiyorum.Bugünlerde oldukça güçlü olmalıyız.Biz yıkılır kendimi bırakırsa ailemiz dağılır.Bir arada kalmalıyız."
Elini,karısının elinin üzerine koydu ve destek olurcasına sıktı.
Virajı döndüklerinde anda karşılarına çıkan dubalar ile ani bir fren yapıp durmak zorunda kaldılar.Yolun kapalı olduğunu belirten tabelalar onlara dağın etrafını çevreleyen bir diğer yoldan gitmelerini söylüyordu.
"Ne oldu,Nihat?" Dedi Nilüfer Hanım,sessiz ve ince bir ses tonuyla."Neden durduk?"
"Yolu kapatmışlar.Çalışma olmalı.Oysaki sabah bu yolu kullanmıştım."
"Yapacak bir şey yok.Tabelanın gösterdiği yoldan gidelim."
Tabelanın yönlendirdiği yola saptılar.Güneş batmak üzereydi.Hava kızıla bürünmüştü.Tenha yolda tek bir araba dahi seyir halinde değildi.Buna rağmen ilerlemeyi sürdürdüler.
Yaklaşık bir on kilometre yol katettiklerinde az ileride arabasını sağa çekmiş,ikaz lambalarını yakmış bir adam gördüler.
"Orada biri var." Dedi Nilüfer Hanım."Arabası bozulmuş olmalı."
Adam ile aralarındaki mesafe gitgide kısalıyordu."Ona yardım edelim." Diyen kocasını onayladı kadın.Belli bir yakınlığa ulaştıktan sonra arıza veren arabanın hemen ardında durdurdular arabalarını.
Arabadan inen Nihat Bey'in ardından Nilüfer Hanım da arabayı terk etti.Adama doğru yaklaştılar.
"Merhaba,kolay gelsin.Arabanızda bir sıkıntı mı vardı acaba? Yardımcı olabilir miyiz?"
Arabasını tamir etmek ile uğraşan adam kafasını kaldırıp yaşlı çifte baktı.
O, Köksal Karadağ'ın ta kendisiydi.
Yüzüne yaydığı sahte tebessümü ile Nilüfer Hanım'a kısa bir bakış atıp Nihat Bey'e döndü.
"Merhaba." Sıcak gülümsemesi eşliğinde sözlerinin devamını getirdi."Teşekkür ederim." Bakışlarını arabasına çevirdi."Ana yola bir tabela asmışlardı.O tabeladan sonra bu yola yöneldim.Yol çalışması var zannımca.Arabam bir anda arızalandı." Elini birkaç kez kaputa vurdu."Aslına bakarsanız yıllardır benimle." Sesli bir şekilde güldü."Hiç böyle yapmazdı.Sanırım lastiklerimdeki hava basıncı azaldı."
Samimi tavırlarıyla insanların güvenini kazanıp,onları manipüle ediyordu.
"Yardım çağıramadım.Ne yazık ki şebekem çekmiyor.Bu yol,dağın başında."
"Biz size yardımcı olabilriz." Nihat Bey,adamın ona verdiği güvenle hareket etmeye koyulmuştu bile."En yakın petrol ofisine kadar sizi götürebiliriz.Belki orada size yardımcı olabilecek birini bulursunuz."
"Sorun değil,arabamda bekleyebilirim.Sizden tek ricam en yakın petrol ofisine ulaştığımızda benim için yardım göndermeniz."
"Yo yo..." Dedi Nihat Bey,ısrarcı olarak."Bizim arabamızla petrol ofisine kadar birlikte gidebiliriz.Sizi böyle yarı yolda bırakmaya gönlümüz el vermez.Sizi oraya bırakırsak sorununuz için daha hızlı bir çözüm bulabilirsiniz."
Birkaç adım geriye çekilerek eliyle Köksal'a arabaya geçmesini için 'buyur' anlamına gelen o hareketi yaptı.
Köksal,gözlerini kıstı.
Adeta avına odaklanan bir avcı gibi.
"Pekala,çok teşekkür ederim.Size minnettarım."
Yaşlı çiftin arabasına adımlamaya başladı.
Kurbanlarının her seferinde aynı oyuna gelmesinden zevk alıyordu.
Devam Edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |