1. Bölüm

DOĞUŞ

Hatun Can Demir
hatuncan

Güneş ışınlarını toplamış yavaş yavaş kasabayı terk ediyordu. Dağlar son aydınlığına sarılmış gökyüzü bu vedaya kan ağlar gibi kıpkızıldı iki küçük çocuk hayvanların tozuttuğu yolda yorgun ama eve kavuşma sevinciyle koyunların arkasından sürüyü kovalayarak ilerliyorlar. Sürüler yollarını ezberlemiş kasabaya varınca kendiliğinden iki gruba ayrılıyor küçük Çobanlar da kendi gruplarının başına geçiyordu. küçük olan sürünün başında İsa vardı güneşten yanmış yüzü kıpkırmızıydı rüzgardan yanakları soyulmuş ince derisi kırmızı yanaklarının Üstünde Kar Tanesi gibi duruyordu. Kumral saçları güneşte daha yanmış yanık bir sarışın yapmıştı onu. Bacakları kolları çelimsiz boyu yaşıtlarına göre epeyce uzundu ama cılız yapısını görenler onun 17 yaşında olduğunu asla inanmazdım. Bu akşam mutlu yatacaktı Çünkü öyle görmüştü anne ve babasından hayvanları Güden o gün iyi bir yemeği hak ederdi Hatta annesi tarafından saçları bile okşanabilirdi Aferin sözlerini duyacak sorumluluğunu yerine getirmeni iç huzuru ile uyuyabilecekti çitlerle sarılmış Toprak Damla evin avlusuna yaklaşınca karşısında iri yarı sert Bakışlı babasını gördü ve Yüzündeki gülümseme dondu annesi taşları yerinden çıkmış toprakla sıvanmış merdivenin üstünden sesleniyor- İsa gel ayaklarını yıka o ayaklarla girme içeri. Evet O ayaklarla girme içeri ayaklar Önemli çünkü annesi ile mahallenin kadınları bir araya gelince aralarında olmayan bir komşunun evini Hedef alır ve o eve şöyle kirli böyle kirli diye çekiştirip dururlardı. Dedikodu arkadaşlarından biri aralarından kalkıp Az önce dedikodusunu yaptı komşu gelince bu defa onunla ittifak kurulur gidenin arkasından konuşulmaya başlarlardı Ama muhakkak dedikodusu Yapılacak bir şey bulunurdu İsa ya da küçük kardeşi yanlışlıkla kirli ayaklarıyla içeri daldı mı Tokatı yerlerde ablası ve annesi hışımla üstüne sıçrar akşama kadar evi temizleyeceğiz diye belimiz kırılıyor "Elalem gelip şu evin halini görürse arkamızdan dedikodu yapar" konuşur da konuşurlardı İsa içinden kendine küfür eder nasıl böyle düşüncesizce davranıp bu kadar zılgıta Meydan verirdi şimdi bu Elalem davası uzar da uzardı isa'nın hayatında önemli bir sözcüktür.

Isa yanık yüzüne su atıyor sonra kollarına ayaklarını Ve boynunu yıkıyordu babasını İsa diye haykırmasıyla korkuyla gözlerine havluya dikti Yeşil Gözleri korkudan titriyordu büyüyüp küçülüyordu adeta- İsa şerefsiz koyunlardan biri yok Nerede lan nerede! İsa elindeki ibriği balkona fırlatıp Evin her yeri kırılmış boyası akmış tahta kapısını iterek içeri attı kendini babası ağzından tükürükler saçarak- lan şerefsiz koyun nerede korkuyla titreyen sesiyle - bilmiyorum Kasabanın girişinde Saydım hepsi tamamdı 19 taneydi. Söylediği yalanı karşıdakine de inandırıcı kılmak için - yemin ederim Saydım Allah beni çarpsın ki Saydım. Allah sözcüğünü İsa sadece yemin ederken kullanırdı bir de anne ve babası beddua ederken duyardı Allah belanı versin Allah seni bildiği gibi yapsın onda Allah konuşma dilinde gerekli bir sözcük gibiydi Bir de ilkokul öğretmeninin öğrettiği kadar Allah' bizi yaratan oydu İsa da bu güçlü varlığın ismine sığınıyor dışarıda ağzından tükürükler saçarak bağırıp küfür eder babasına kendisini inandırmaya çalışıyordu bir de Cuma namazlarını bilirdi bazen babası gitmek istemeyince annesi haykırarak Remzi kalk Cuma namazına git Fatma'nın Ayşe'nin kocası gidiyor Sonra adın çıkar Elalem Remzi cumaya bile gitmiyor derler isanın hayatında sadece ayıp vardı günah yoktu günahın ne demek olduğunu bilmiyordu cumaya gidilmek zorundaydı yoksa Elalem Kınardı. - İsa çık lan Köpek çık hesap ver! harabe kapı iyi korunak değildi Onun için, bir tekme ile yıkılacak yerle yeksan olacak gibi duruyordu ama biliyordu ki babası kapıyı kırma cesaretinde bulunamazdı çünkü kapıyı kırmak Babaya masraf anneye de temizlik mecburiyeti getirirdi İsa annesinin sesini duyma umuduyla bekliyordu onu koruması için bir cümle annesi- zaten Köyün en az koyunu bizimdi İsa Bey de azaltma peşinde deyince annesinin derdide böylelikle belli oldu artık umut edecek bir şey yoktu. kocaman gözlerinden güneş yanığı yanaklarına Yaşlar süzüldü yarım yamalak yıkadığı kirli yüzünden tuzlu bir kaynak dudaklarına doğru aktı uzun kirpikleri vardı kirpikleri ıslandıkça daha da belirginleşip koyulaşıyordu hemen arkasından Duran açık Pencereden esen rüzgar yanaklarından akan yaşları kurutuyor Kirpiklerini ok gibi sertleşiyordu rüzgarın biraz daha sert esmesi ona Kaçış yolunu açmıştı açık Pencereden kaçabilirdi sıska bacaklarıyla alçak duvara tırmanıp bir gecelik kaçışını tamamlamıştı karnı açtı bütün gün koyunların peşinden koşmaktan yorgun ve bitkindim. havalar iyice Kararmış Kasabanın bakımsız ve ışıksız sokakları daha da kasvetli ve çirkin görünüyordu İsa içinde bir ürperti hissetti ama bunu Kabullenmek ağır gelirdi ona erkek adamdı korkmamalıydı yolu görmeden kör yürüyüşü yapıyor orada sert bir cisme takıldı ve Yüzükoyun yere düştü alnından bir sıcaklığın aşağıya doğru Aktığını hissetti dizleri ağrıyordu ama kanın aktığı alnında herhangi bir acı hissetmiyordu büyükannesinin bir sözünü hatırladı " sıcak yara acıtmaz yara soğudukça acısını belli eder" alnına dokununca derin bir yara oluştuğunu gördü ve yaranın sebebi olan sert cismi merak etti elleriyle yerden destek aldı Yavaş yavaş doğruldu Geride kalan sertliği keşfetmek için ellerini karanlıkta biraz dolaştırdı düşmesine sebep olan bir kanalizasyonun eski ve paslı logarıydı.

Bölüm : 19.04.2025 01:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hatun Can Demir / Şah ve piyon / DOĞUŞ
Hatun Can Demir
Şah ve piyon

7 Okunma

0 Oy

0 Takip
2
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...