21. Bölüm

19.Yalvarışlar

rüveyda kul
hayal_edelim

 

Aziz'den

 

Mahalleye geldiğimde Peri'yi beklemeye başladım. Biraz bekledikten sonra gelmemesi üzerine telefonunu aradım ama açmadı. Açıkçası biraz tedirgin olmaya başlamıştım, normalde böyle yazmazdı. Yarım saat sonunda dayanamayarak arabadan indim ve eve doğru yürümeye başladım. Eve geldiğimde kapıyı Bengü Teyze açtı.

 

Aziz: Bengü Teyze, Peri evde mi?

 

Bengü: Hayır yavrum, bir buçuk saat önce seninle buluşacağını söyleyip çıktı.Bir şey mi oldu periye, yoksa .

 

Cevap bile vermeden dışarı fırlayıp etrafa bakmaya başladım. Gözden kaçırdım, bir şey olmalıydı ama ne işte o an yolun biraz ilerisinde perinin bilekliğini buldum.

 

Bilekliğin burada güzelim, peki sen neredesin...

 


Saatler geçmiş ama Peri'den hala haber yoktu. Ne ardında bir iz ne de bir ipucu bırakmıştı; öylece yok olmuştu, sanki hiç var olmamışçasına..

 

Peri ortalıkta yoktu, peki perinin yokluğunda Aziz ne yapıyordu bu sırada? Periyi bulamadıkça etrafına bağırıyor, arada sinir krizi geçiriyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, iki aile de farksızdı. Peri'nin babası ve Aziz'in babası karakolda Peri'yi bulmaya çalışıyordu. Peri'nin annesi ve Aziz'in annesi fenalaştıkları için hastanede sakinleştirici vurulmuştu. Cansu ise sinir krizleri geçirerek bayıldığı için hastanede yatıyordu. Durum bu kadar kötüyken Peri nasıldı peki?

 

Peri den

 


Uyanmıştım ama kollarım bir sandalyeye bağlı oturuyordum. Burası çok iğrenç kokuyordu, nerede olduğumu hiç göremiyordum ama kokuya dayanamıyordum. Bu ne kokusuysa, kusma raddesine gelmiştim. O sırada arkamdan bir ses duydum. Kafamı çevirdiğimde, o kimse bana doğru geliyordu. Adım sesleri beni yerimde titretmeye yetiyordu. Sonunda yanıma geldiğinde saçımı sevdi ve garip bir kahkaha attı. "Yazar: Abla, sen cidden misin? Göt elden gidiyor, senin derdine gülmenin garip olması mı?" Sus, sen bakıyım! Yeniden elini uzatırken bu sefer başımı çekerek elinin boşa gelmesini sağladım. Şimdi siz diyorsunuz, "Kızım salak mısın, konuşsana!" Valla ağzımı bağlamış şeref yoksunu, yoksa ilk elini ısırırdım. Konuşmasıyla irkilip ona döndüm.

 


Nasılsın aşkım? Uzun zaman oldu yüz yüze konuşmayalı, değil mi? Biliyorum, sen de özledin. Kısa olacak buluşmamız ama bir şey olmaz, ne de olsa bunları sonra konuşuruz. Sana bir sürü sürprizim var ama tatlım, böyle olmaz ki. Küstün mü bana? Niye konuşmuyorsun benimle?

 

Ya bu salak mı, salak numarası mı yapıyor? Alo, azımı bağlamışsın, nasıl konuşayım? A, doğru, unutmuşsun. Şu ağzını bir açalım, hele şükür angut seni.

 


Ağzımı açar açmaz üstüne kustum, burası dayanılmaz derecede kokuyor ve mide bulandırıcıydı.

 

Tatlım, böyle şeyler yapmamalısın. Neyse, bu seferlik affediyorum.

 

Su, su ver. Tamam, sen yeter. Suyu içip biraz enerji topladıktan sonra, ne istiyorsun benden? Tatlım, bunları öğrenmek için çok erken ama malum, zamanımız az. Sana göstereyim, bulunduğumuz yerin bir tarafına giderek ışığı açtı. Ufak bir göz kamaşması yaşasam da gözüm alışınca yavaşça etrafa bakmaya başladım. O an, keşke hiç açmasaydım dedim. Gördüğüm şeyler yine midemin bulanmasına neden oldu: 4 tane ceset ve ayaklarıma kadar gelmiş kan birikintileri. İşte o an yine kustum. Hahaha, tatlım, yapma böyle ama korkma, sen böyle ölmeyeceksin. Hem onların ölmek için haklı nedenleri vardı. Mesela şu neymiş, ben kafayı üşütmüşüm. Haha, düşünebiliyor musun ben? Neyse, sen onları boşver, beni tanıdın mı?
Bu psikopat ne diyor? Sadece özlerine kitlenmiş ve istemsizce ellerim titremeye başlamıştı. Şu an korkuyordum, hem de çok korkuyordum. Önümdeki bana bakarak gülen adamdan delicesine korkuyordum ve asıl ilginç şey, ben bu adamı hayatım boyunca bir kere bile görmedim.
Hatırlamadın mı tatlım? O kadar yolda yanımdan geçtin. Neyse, hatırlamaman beni biraz üzdü ama sorun değil, sonuçta artık benden başka hiçbir şeyi hatırlamayacaksın, merak etme, diyerek arkasını döndü. Giderken "DUR!" bağırmamla arkasını dönüp bana bakıp sırıtıverdi. "Beni burada bırakma lütfen," dedi. "Artık tek vücudum." Dil konuşurken sesimde titriyordu. Yanıma geldi ve eğilerek sadece ayaklarımdaki ipleri çözdü. Kolumdan tutarak yürütmeye başladı. Sorun şuydu ki yürürken kan birikintilerinden geçiyorduk. "Korkma, bu kadar su gibi düşün. Rahat hissedeceksin."2

 


Aziz, yalvarırım, bul beni. Dayanamıyorum artık...

 

Perim, korkma, geleceğim ve seni ne olursa olsun bulacağım...

Bölüm : 10.11.2024 23:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...