11. Bölüm

9. Bölüm

Hayaldenyazarr
hayaldenyazarr

"Ne!? Benimle dalga geçiyorsun, değil mi, Eris? İki ejderha mı!?" Revirden sadece birkaç saat önce çıkmıştım. Şimdi ise kütüphanede Eris'le buluşup bir plan yapmaya çalışıyorduk. Fakat bana şu anda iki ejderhanın da yakalandığını söylüyordu! "Laura, ne olur bağırma! Ben de bilmiyordum!" Derin bir nefes aldım ama sinirim dinmiyordu. Peki ya yavru ejderha? O neredeydi?

 

"Yavrunun da nerede olduğunu bilmiyorum." Bu cevabı duyar duymaz öfkem katlandı. O burada sakin sakin otururken ben deliye dönüyordum. "Cidden anlamıyorum, Eris. Ben burada ne yapacağımızı düşünüp kendimi yiyip bitirirken sen nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?" Sözlerim sert çıkmıştı ama haklıydım. Sanki ona hakaret etmişim gibi bir anda kaşlarını çattı, gözleri öfkeyle parladı. "Ben mi hiç bir şey yapmıyorum Laura? Sabahtan beri yavruyu bulmanın peşindeyim. Bir yandan da tutsak ejderhaları kurtarmak için plan düşünüyorum! Bana azıcık zaman versen her şey güzel olacak!" Bu kez sinirlenen oydu ama umurumda değildi. Ona doğru bir adım attım. "Tek yaptığın kaybolup geri gelmek ve kötü haber getirmek! Başka hiçbir şey yapmıyorsun! Buraları en iyi sen biliyorsun, ben buraya sonradan geldim! Plan yapma konusunda sana güvenmiştim ama onu bile beceremiyorsun!" Öfkeyle arkamı döndüm ve kütüphaneden çıkmaya yöneldim. Ama tam kapıya varmıştım ki Eris hızla kolumu kavradı. Yüzüne baktığımda alnını ovuşturuyordu, sinirini bastırmaya çalışıyordu. "Üzgünüm, paniklediğini biliyorum ama bunu bensiz yapamazsın. Yani... tek başına başaramazsın, Laura."

 

Sesi sakin ama kararlıydı. Gri gözleri -her defasında renginin tuhaflığını fark ettiğim o gözler- bana ciddiyetle bakıyordu. Bir an duraksadım, sonra derin bir nefes alarak ona döndüm. "Öyleyse... önce yavruyu mu bulacağız?" Eris, tuttuğu nefesi yavaşça verdi. Onu yanlış anlamamdan korkmuştu ama bir yerde de haklıydı. Plan için ona ihtiyacım vardı çünkü ben buraları onun kadar iyi bilmiyordum. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleşti, sanki içinde bir şeyleri netleştirmişti. "Geç otur. Ayakta tartışmayalım." Bunu söylerken eliyle masayı işaret etti. Bir an tereddüt ettim ama sonra derin bir nefes alarak ağır adımlarla sandalyeye yöneldim. Öfkem henüz tamamen dinmemişti ama şimdi kavga etmek yerine gerçekten bir plan yapmalıydık. "Öncelikle yavruyu bulmalıyız. Ama biz onu ararken diğer ejderhaları öldürme ihtimalleri var." Eris, düşünceli bir şekilde boşluğa bakmaya başladı. Gözleri hafif kısılmış, dudakları belli belirsiz oynuyordu. Sesli düsünmeye başlamıştı. "Orman Krallığı'ndan yardım isteyeceğim. Onlar yavruyu ararken biz de ejderhaları kurtaracağız." Ben de bir an durup düşündüm. Şu anda Işık Krallığı'ndaydık ve Brenda da güçlü bir müttefik olabilirdi. Ona güveniyordum. "Brenda da bize yardım edebilir. Ona güveniyorum." Eris gözlerini bana çevirdi, kaşlarını hafifçe çatarak şüpheyle baktı. "Bundan emin misin? O kız biraz... çıtkırıldım." Sözleri sinirimi bozmuştu. Kaşlarımı sertçe çattım ve ona dik dik baktım. "Eminim, Eris! Ve ayrıca kimseyi yargılamak sana düşmez!" Sözlerim havada asılı kaldı. Aramızdaki gerilim tekrar elle tutulur hâle gelmişti.

 

"Eğer Brenda bu işi başaramaz ve işler ters giderse, bunun sorumluluğu tamamen senin olacak." Eris'in sözlerine karşılık hafifçe gülümsedim. "O halde sen Orman Krallığı'na gidersin, ben de Brenda ile konuşmaya." Eris bileğindeki saate göz attı ve başını sallayarak ayağa kalktı. "Geç olmadan yola çıkmalıyım. Görüşürüz, Laura. Ve lütfen... ortalığı yine karıştırma." Bunu söylerken alaycı bir gülümseme takınmıştı. Arkasını dönerek kapıya yöneldi. Ben ise gözlerimi devirdim. Sanki yumurtayı bilerek bulmuşum gibi davranıyordu. Eris kütüphaneden çıkınca ben de ayağa kalktım, gözlerimi raflar arasında gezdirdim. Daha önce buraya gelmiştim ama etrafı detaylıca inceleme fırsatım olmamıştı. Rastgele bir rafın önüne ilerleyip kitapları gözden geçirmeye başladım. Tam o anda arkamdan bir ses geldi. Aniden sıçrayarak hızla arkamı döndüm. Yere düşen kitabı görünce derin bir nefes aldım. Muhtemelen ben çarpmıştım, buralar fazlasıyla dardı. Eğilip kitabı yerden aldım. "Kadim Kanatlar." İsmini okurken farkında olmadan fısıldamıştım. Kitabı alıp masaya doğru ilerledim ve dikkatlice kapağını açtım. Sayfalarını tek tek çevirmeye başladım ama bir sorun vardı-hiçbir sayfada yazı yoktu! "Bu nasıl bir kitap böyle?" Kaşlarımı çatıp sayfaları incelerken birden ince, tiz bir ses duydum ve irkilerek yerimde sıçradım. "Gözlerini kapat ve avcunun içi kapağa değecek şekilde elini kitaba koy." Hızla sağıma soluma baktım ama etrafta kimse yoktu. Tüylerim diken diken olmuştu. "Daha sonra 'Unutulmuş kelimeleri uyandır, kaybolan satırları geri getir. Bana göster, merak ettiğim kanatları.' de." Etrafı bir kez daha gözden geçirdim ama sesin sahibini göremeyeceğimi anlamıştım. İçimde garip bir his vardı ama merakım korkumdan ağır basıyordu. Derin bir nefes aldım, elimi yavaşça kitabın kapağına koydum ve gözlerimi kapatarak fısıldadım: "Unutulmuş kelimeleri uyandır, kaybolan satırları geri getir.Bana göster, merak ettiğim kanatları." Önce hiçbir şey olmadı. Sessizlik, nefesimin bile ağırlaştığı bir boşluk gibi üzerime çöktü. Tam elimi çekmek üzereyken aniden saçlarımın uçuştuğunu hissettim. Ardından avucumda keskin bir yanma başladı! Hızla elimi geri çektim, gözlerimi açtım ama görüşüm bulanıktı. Yanma hissi sadece avcumda değil, gözlerimde de yayılıyordu. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak etrafa bakmaya çalıştım. Bu da neydi böyle? Bedenimi bir ürperti sardı. Bu diyarda daha ne kadar gariplik görecektim? Gözlerim nihayet netleştiğinde kitabın ilk sayfasının açılmış olduğunu fark ettim. Önceden bomboş olan sayfalar artık yazılarla doluydu!

 

Sevinçle kitabı kavradım, parmaklarım hâlâ titriyordu. Az önce duyduğum o gizemli sese içimden teşekkür ettim.

 

Sayfaları dikkatlice incelerken gözüm iki ejderha türüne takıldı: Gölge Ejderhaları ve Buz Ejderhaları. Gölge olan, bana Eris'in sadık dostu Shadow Flame'i hatırlattı. Buz ejderhası ise Stormynight'ın soğuk ve asil duruşunu anımsatıyordu.

 

Heyecanla gözlerimi Gölge Ejderhası hakkındaki yazılara çevirdim. Parmaklarım sayfanın üzerinde yavaşça gezindi, kelimeler adeta beni içine çekiyordu.

 

"Karanlık güçlerin efendileridir. Gizlilik ve korku yaratma konusunda ustalaşmışlardır. Genellikle gecenin zifiri karanlığında ya da ışığın giremediği mağaralarda yaşarlar. Bulundukları yere huzursuzluk yayan bir aura bırakırlar." Merakla okumaya devam ettim. Sayfanın biraz daha aşağısına indiğimde, tüylerimi ürperten satırlara rastladım:

 

"Gölge Ejderhaları, düşmanlarına saldırırken karanlık, illüzyon ve zihinsel manipülasyon kullanır. Düşmanlarının aklına korku tohumları eker, onları kendi zihinlerinde hapseder. Gölgeler arasında sessizce süzülerek bir anda ortaya çıkar, hızla saldırır ve yeniden kaybolurlar. Sessiz ve ölümcül darbeleriyle düşmanlarını gafil avlarlar. Çarpışma sona erdiğinde, geriye yalnızca korku içinde titreyen, çökmüş bedenler bırakırlar. Ejderha ise zaferini gölgelerin ardında, sessizce kutlar." Derin bir nefes aldım. Bu satırlar, sanki sayfalardan taşarak odanın köşelerine yayılan karanlık gibi hissettirdi. Hem büyülenmiş hem de ürkmüştüm. Farkına varmadan yarım saat geçmişti.

 

Şimdi sırada Buz Ejderhaları vardı. Sayfaları hızla çevirirken kalbim daha hızlı çarpıyordu. Sonunda aradığım yere geldim.

 

"Buz Ejderhaları, kadim zamanlardan beri anlatılan efsanevi varlıklardır. Efsanelere göre, bu ejderhalar kışın kalbinde, buzun ve fırtınanın hüküm sürdüğü anlarda doğar. Bazı kültürler, onların buzlu yıldızlardan geldiğine ve göklerin yaratıcıları olduğuna inanır."

 

Sayfanın devamında soğuk bir güç hissi yayılıyordu:

 

"Buz Ejderhaları, nefesleriyle her şeyi dondurur. Buzdan mızraklar fırlatarak düşmanlarını uzaktan avlarlar. İstediklerinde bir buzul fırtınası yaratıp tüm çevreyi buzdan bir mezara çevirebilirler. Dokundukları her şey, ölüm sessizliğinde bir enkaza dönüşür."

 

Okudukça adeta iliklerime kadar üşüdüm. Kitaptan yükselen soğuk, tenime değiyormuş gibi hissettim.

 

Toplamda tam bir saat olmuştu. Vakit ilerliyordu ama bu kitap daha sonra çok işime yarayacaktı. Tereddüt etmeden kitabı yanıma almaya karar verdim. Sayfaları özenle kapattım ve hızla kütüphaneden çıktım.

 

Koridorlarda adımlarım yankılanıyordu. Odamın kapısını açıp kitabı yatağın üzerine bıraktım. Ama duracak zaman yoktu. Hemen Brenda'ya gitmeliydim. Nefes nefese onun odasının kapısına vardım. Yumruğumla hızlıca kapıyı çaldım. "Brenda, benim! Laura! Lütfen aç, çok acil!" Kapı hızla açıldı. Brenda'nın yüzünde endişeyle karışık bir şaşkınlık vardı. Üzerinde pijamaları vardı, belli ki uykuya dalmak üzereydi. "Ne oldu? İyi misin?" diye sordu, gözleri telaşla üzerimde gezindi. Hiç duraksamadan odaya girdim, o da arkamdan kapıyı kapattı. "Dışarıda konuşamam. Bu çok önemli." dedim, sesim telaşlı ve aceleciydi. Brenda yatağının kenarına oturdu, dikkat kesilmişti. Ben de derin bir nefes aldım ve yumurtayı bulduğum andan şu ana kadar yaşanan her şeyi anlattım. Her cümlemde Brenda'nın yüzü değişiyordu; şaşkınlık, korku, merak... hepsi sırayla gözlerinden geçti. Sonunda, bana ürkek ama bir o kadar da kararlı bir bakış attı. "Brenda... Bana yardım edecek misin? Lütfen..." Sesim neredeyse yalvarır gibiydi. Bir an duraksadı. Ama Brenda, bir karıncayı bile incitmekten kaçınacak kadar iyi kalpliydi. Eğer öyle olmasaydı benim gibi bir yabancıyı saraya davet etmezdi.Bu işin tehlikeli olduğunu biliyordu ama yine de pes etmeyeceğini biliyordum. Başını hafifçe salladı. "Tamam... edeceğim. Ama... bence Lorien de bize yardım edebilir." Sevinçle gülümsedim. Ne kadar fazla yardım o kadar iyi. O anda içimdeki tüm endişeler hafifledi. Hızla ona sarıldım. "Gerçekten teşekkür ederim, Brenda!" O da sarıldı. Bir süre öylece kaldık. Sonra geri çekildik. "Sabah Lorien'e kahvaltıya gelmesini söyleyeceğim. Sen de diğerlerine haber ver. Saat dokuzda çardakta buluşacağız. Bir plan yapmamız lazım. Bende sabah babamdan neler öğrenebilirim bakayım." Başımı onaylarcasına salladım.

 

Ne kadar hepsine tam olarak güvenmesem de, artık yalnız değildim. Ve bu, her şeyden daha önemliydi.

📖📖📖

Umarım bölümü beğenmişsinizdir lütfen oy vermeyi ve bölüm ile ilgili düşüncelerinizi yazmayı unutmayın.

Instagram: hayaldenyazarr

 

Bölüm : 16.02.2025 13:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...