4. Bölüm
Hayaliyazar22 / Hayat Tesadüfleri Sever / 4. Bölüm : Dem ve Delil

4. Bölüm : Dem ve Delil

Hayaliyazar22
hayaliyazar22

Keyifli okumalar dilerim. 🩵🩵

Arabaya bindiğimizde Hayat arka koltuğa geçip kemerini taktı. Kemer sesinden hemen sonra, sesi arabada yankılandı.

"Merhaba yakışıklı polis abi!"

Demir dikiz aynasından şefkatle gülümsedi. “Merhaba minik hanımefendi. Okul nasıldı bakalım?”

"Çok güzeldi! Ama matematikten bir soru vardı, hiç anlamadım. Siz anlamış mıydınız küçükken?"

Demir, göz kırparak “Ben de anlamamıştım, ama sonra polis olunca hepsini öğrenmek zorunda kaldım,” dedi.

Hayat şaşkınlıkla başını salladı. “O zaman ben de büyüyünce polis olabilirim. Ama sadece yakışıklı polislerle çalışırım!”

O an kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Bir yandan yüreğim sevinçle sıcacık olmuştu. Demir de hafifçe güldü.

Hatta tutamayıp biraz gülmüş olabilirim.

O an arabanın içinde bir aile gibiydik. Belki sadece birkaç dakika. Belki sadece bir oyun gibiydi. Ama kalbim o anı hiç unutmayacaktı.

Eve geldiğimizde Demir arabayı durdurup freni çekti.

Gözlerim ona döndü. "Teşekkür ederiz "

"Ne demek rica ederim "

Arabadan inerken aklıma gelenle ona döndüm.

"Gelmek istermisin birşeyler içelim? hem konuşuruz. "

Göz göze geldiğimizde kısa bir an düşündükten sonra kabul etti. "Madem çok ısrar ettin geleyim bari"

Gözlerimi devirdim. Klasik Demir Bozdağ yıllar geçse bile bu yanı değişmemişti.

Eve girdiğimizde Demir'in gözleri etrafa takıldı.

Hayat'ın oyuncakları, açık kalmış resim defteri ve duvarda geçen seneki 1. sınıf resimleri.

"Burası hiç değişmemiş ama çok değişmiş, sıcak hissettiriyor"

Öyleydi

Aslında o zamanlar kaldığım evimi Hayat ile giderken satmıştım ve buraya geldiğimizde şansıma geri alabilmiştim. Ve bu ev benim bütün anılarımı barındırıyordu.

"Elimden geleni yapıyorum burası sadece Hayat'ın dünyası bense onunla büyüyen biriyim"

Gözlerimiz kesişti.

"İyi iş çıkarmışsın "

Bir cümle sadece bir cümle bile yetiyordu insanı güçlü hissettirmeye.

O sırada Hayat geldi. Uykulu gözleriyle bana bakıyordu. "Anne bana süt verirmisin?

"Tabiki minik sincap "

Mutfağa süt ısıtmak ve ikimize kahve yapmak için gittiğimde onlar salona geçmişti.

Cezveyi ocağa koyup sütü ısıtırken konuşmalarına kulak misafiri oldum.

"Gidecekmisin? " diye sormuştu Hayat.

Merakla Demir'in cevabını beklerken bir yandan bardak çıkardım.

"Sen istersen biraz daha kalırım"

Sanki ona kıyamıyormuş ve ne derse yapacakmış gibi söylemişti.

"Kal ben seni sevdim annemde seni sevdi bakma sen onun öyle olduğuna "

Şaşkınlıkla gözlerim büyürken öksürmeye başladım. Neredeyse tepsi elimden düşecekti.

İçeriye girerken "Hayat! " diye cırladım.

İkisi halime kıkırdarken istemsizce tebessüm ettim. Çok tatlı duruyorlardı.

Hayat Demir'in yanına oturmuş alttan alttan çipil gözleriyle ona bakıyordu.

Bu kız az değildi.

Onlar oturup sohbet etti bense onları izledim. Hayat ne kadar saçma sorular sorsa da Demir ciddiyetle onu cevaplıyor hatta bazen ne söyleyeceğini bilemeyip bana bakıyordu.

Bu halleri sırıtmama neden oldu.

Hayat bir anda Demir'i tutup odasına götürmek için kaldırdı.

"Hayat, anneciğim belki gelmek istemiyordur rahat mı bıraksan "

Cevabın kapanan kapıyla olmasıyla derin bir nefes aldım. Demir'i görünce bir haller olmuştu. Sanki büyümüşte küçülmüştü.

Artık dayanamayacak raddeye geldiğinde yukarıya çıkıp kapıyı araladım.

Gördüklerimle şok geçirirken kalbim durdu.

İkisi yatağa uzanmış uyuyordu. Hayat minik parmağıyla Demir'in ellerini tutmuş. Demir'in eli ise Hayat'ın saçlarındaydı ve bacaklarının yarısı küçük yatağın dışında kalmıştı.

Kaç dakika geçti bilmiyordum ama sonsuza kadar onları izleyebilirdim. Gözlerimden yaşlar akarken burnumu çektim.

Odama gidip yatağıma kıvrılırken gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu.

Yıllar sonra karşılaşmak, ondan sakladıklarımla yüzleşmek onları aynı karede görmek...

Nefesimin daralmaya başladığını hissediyordum.

Aynı evde, aynı çatının altında… yıllar sonra ilk kez kalbim hem tamamlanmış hem de paramparça hissediyordu. Çünkü o gece, içimde bir şeyler fısıldıyordu: Gerçekler artık saklanamayacak kadar büyümüştü ama benimle bir süre daha devam edecekti.

 

 

 

✨✨

Mutfakta kendime kahve koyarken sabahı zor etmiştim. Aklımda bin bir düşünce kalbimde ise kocaman bir umut vardı.

Mutfağın girişinde Demir ve Hayat belirirken ifademi düzeltip gülümsedim. Herşeyden önce ben bir anneydim ve bu küçük sincab'a bakmalıydım.

"Günaydın annee "

"Günaydın minik sincap "

"Günaydın " gözlerim Demir'e dönerken "günaydın " diye karşılık verdim.

Artık birlikte çalışacaktık o yüzden iyi geçirmeniz gerekiyordu.

Göz göze geldiğimizde hafifçe tebessüm ettim. "Kahve ister misin? uzun bir gün olacak"

Demir'in kaşları çatılırken başını salladı. "Sen hiç uyumadın mı? "

"Şu davayı düşündüm o yüzden çok az uyuyabildim "

Uyuyamadım Demir. Uyuyamıyorum o günden beri uyku sorunu çekiyorum.

Kahveyi ona uzatırken yerlerimize yerleştik. Mutfaktaki sessizlik kısayadı ama bir ömür gibi gelmişti.

"Anne yakışıklı polis abiyle oynayabilirmiyiz?

" Malesef minik sincap işe gitmemiz gerekiyor belki daha sonra "

Hayat'ın gözleri Demir'e döndü. Dudakları büzülmüş ona kedi bakışları atıyordu.

Gözlerim kısılırken içten içe sırıttım. Bu manipülatifliği nerede görsem tanırdım çünkü sahibi diğer yanında oturuyordu.

Demir Hayat'a gülümserken saçını okşadı. "Annen haklı minik sincap işe gitmemiz gerek ama ne zaman istersen o zaman seninle oynamaya gelirim "

Acaba hissediyorlar mı?

Hayat bir anda kaşlarını çattı. "Bana öyle deme bir tek annem bana minik sincap diyebilir "

Demir gülmemek için kendini tutarken suçluymuş gibi elini kaldırdı. "Peki öyle olsun minik sincap "

Onu kızıdırmak için söylediği o kadar belliydi ki ikisine sırıttım. "Yaa çirkin polis abi seni "

Demir'in kaşları hafiften çatıldı. "Hani yakışıklı polistim? şimdi neden çirkin oldum? "

Hayat ise ona zevkle sırıttı. "Sinirlendirmek güzel oluyormuş "

Demir'in kaşları kalkarken gözleri kısıldı. "Demek öyle minik sincap? "

"Bana öyle deme çirkin polis "

"Asıl sen bana öyle deme "

"Önce sen başlattın "

İkiside aşırı misillemeciydi.

"Olabilir ama sürdüren sensin "

Bir an Demir'in gözleri 'ne yapacağım' der gibi bana kaydı. Dudaklarımı büzüp omuzlarımı kaldırdım.

"Cık cık büyüklerle öyle konuşulmaz "

Hayat minik ellerini beline koyarak ona döndü. "Birincisi bir çocukla tartışan sensin çirkin polis, ikincisi ise annem beni böyle çok güzel yetiştiriyor "

Bana dönüp kollarını boynuma doladı ve yanağıma öpücük bıraktı.

Artık kendimi tutamayıp kahkaha atmaya başladım.

"Annee! " "Güneeş! "

"Çok komikti vallahi "

Demir hafifçe tebessüm ederek, “Bak şimdi, bu işin içinde hem güzellik hem de zeka var demek ki sana minik peri desem hoşuna gider mi?” dedi.

Peri Hayat'ın top beşindeki en sevdiği canlılardandı. Olan ama var olmayan.

Hayat hemen atıldı: “Annem de çok zeki, ama sen çirkin polis olamazsın çünkü yakışıklısın.” diyerek onu onayladı.

İçten bir gülümsemeyle bakarken, “Görüyor musun, küçük sincap ne kadar ikna edici?” dedim.

Hayat da kıkırdayarak bana dahil oldu. O an kahkahalarımız mutfağı doldururken sanki içimizdeki buzlar biraz daha erimişti.

Demir, Hayat’ın elini tutup hafifçe salladı. “Oyun arkadaşı olmaktan onur duyarım minik peri.”

Hayat gözlerini kocaman açtı. “Sadece peri değilim, aynı zamanda çok hızlıyım. Yakışıklı polis abi beni yakalayabilir mi?”

Demir meydan okumayı kabul edercesine gülümsedi. “Öyleyse biraz antrenman yapmamız gerekecek.”

Gözlerimiz buluştuğunda, aramızdaki mesafe bir anlığına yok oldu. O an, yılların suskunluğunu biraz olsun yumuşatmış gibiydik.

"hadi bakalım okul zamanı hazırlanman lazım"

“Hadi bakalım, okul zamanı. Hazırlanman lazım minik sincap,” dedim gülümseyerek.

Hayat hemen yerinden fırladı, heyecanla saçlarını düzeltip ayakkabılarını aramaya başladı. “Çabuk olalım, polis abi beni yakalayacak!”

Demir kahkaha atarak ayağa kalktı. “Hazır ol, hızlı koşarım.”

Yüzümdeki gülümsemeyle ikisini izledim. İçim sıcacık oldu ikisi o kadar güzeldi ki.

Bir an düşünmeden edemedim. Acaba Hayat babasıyla büyüseydi nasıl olurdu?

 

 

✨✨

Arabam karakolda ve bozuk olduğu için Demir'le Hayat'ı okula bırakıp karakola gelmiştik.

Adımlarımız birbirine uyum sağlarken gözlerimi Demir'e çevirdim. "Bizi bıraktığın ve Hayat ile ilgilendiğin için teşekkür ederim "

Göz göze geldik. Çikolata kahvesi gözlerinden bir çok duygu geçti.

"Teşekkür etmek gerek yok Güneş tabiki sana yardım edecektim. Hayat'la da seve seve ilgilendim çok tatlı ve eğlenceli bir çocuk"

"Öyle sanki büyümüşte küçülmüş gibi bazen ben bile hayret ediyorum. "

Adımlarımız ekip odasına ulaştığında Demir kapıyı açtı ve geçmem için bana yol verdi.

İçeriye girerken diğerlerine selam verdim.

Doğu, Sergen ve Hakan işleriyle meşgulken İlayda'nın ters bakışlarını üstümde hissedebiliyorum.

Bu kadının benimle derdi neydi?

Bir dakika tabi ya Demir'den hoşlanıyordu ve beni tehdit olarak görüyordu. Ama Demir hiç oralı değildi. Kadının yüzüne bile bakmıyordu.

Ekip masasının etrafına oturduğumuzda Sergen dosyaları karıştırıyordu. Gözleri hafifçe bana kaydı, sonra Demir'e.

“Bu sabah adli tıptan yeni bir rapor geldi,” dedi, sesi sert ve netti.

Demir hemen yaklaştı. “Hangi dosya?”

“Sedef Yaman,” diye yanıtladı Doğu. “Ama bu sefer gelen şey adli inceleme değil… bir e-posta eki.”

Gözlerimi kıstım. “Ne demek istiyorsun?”

Sergen bize dönüp bilgisayar ekranını gösterdi.

Bir güvenlik kamerası görüntüsü. Tarih: Sedef’in kaybolduğu gece.

Görüntüde loş bir apartman girişi vardı. Kamera titrekti ama netti. Sedef hızlı adımlarla giriyor… ardından gelen kişi ise flu ama tanıdık bir silüet.

Demir’e döndüm. “Bu adam Gürkan’a benziyor.”

Doğu, sesini alçaltarak, “Ben de aynı şeyi düşündüm. Ama en ilginç kısmı bu değil,” dedi.

Sergen videoyu biraz daha ileri sardı. Sedef içeri girerken elinde tuttuğu telefonu apartmana girerken yere düşüyor.

Ertesi gün raporlarda telefon ‘kayıp’ olarak geçmişti.

Demir başını iki yana salladı. “Bu video bilinçli olarak dosyaya eklenmemiş.”

İçimde buz gibi bir şey aktı. “Birileri ya dosyayla oynadı, ya da içeriden biri bunu özellikle geciktirdi.”

İlayda ayağa kalktı. “Bu çok ciddi bir suçlama.”

Demir ona dönmeden, “Bu ciddi bir durum,” dedi.

İlayda’nın gözleri bana kaydı, yüzünde küçümser bir ifade vardı.

“Bazı kişiler olayları fazla kişisel alıyor olabilir.”

Gözlerimi kısmadan ona baktım.

“Bazı kişiler ise görevle duygularını ayırt etmeyi öğrenmeli.”

Ortam bir anda buz gibi oldu. Doğu durumu yumuşatmak için lafa girdi.

“Bence Gürkan yeniden çağrılmalı. Bu görüntüyle yüzleşmeden bu dava ilerlemez.”

Demir başını salladı.

“Ve o telefonu bulmamız gerek. Sedef’in kaybolduğu gece apartman önünde bulunan bir telefon her şeyi değiştirebilir.”

Ben de ekledim.

“Bu dava daha yeni başlıyor. Ama kim neyi saklıyorsa artık gün yüzüne çıkacak.”

Aniden aklıma gelenle gözlerimi ekrana çevirdim. "Sergen telefona doğru görüntüyü yakınlaştırırmısın? "

Görüntü yakınlaşırken iyice emin oldum ve hızla yağa fırladım.

"Doğu, olay mahalinde bulunan ve delil sayılabilecek eşyalar nerede tutuluyor?"

"Sol tarafta, ortadan üçüncü çekmece "

Adımlarımı o çekmeceye ilerletirken Demir konuştu. "Aklına ne geldi? Birşey mi hatırladın? "

"O gün çukura indiğimde bu telefonu ve bir sim kart gördüğüme eminim. Hatta alıp götürülmesi için diğerlerine vermiştim. "

Demir'de yanıma ilerlerken çekmeyi aramaya başladım.

Parmaklarım dosyaların, poşetlenmiş eşyaların arasında dolaştı. Üçüncü sıradaki çekmecede, tam ortada… sayısız delil poşeti arasında.

Etiketleri hızlıca taradım. Sedef Yaman yazılı olanlara odaklandım.

Ve sonra... onu gördüm.

Simsiyah, çatlamış bir telefon. Yanında numarasız bir sim kart poşeti.

“İşte bu,” dedim heyecanla "buldum görüntüdekiyle eşleşiyor"

Demir hemen eğildi, poşeti dikkatlice aldı. “Kimse bunu incelememiş mi?”

Doğu, omzunun üzerinden baktı. “Sadece ‘buluntu’ olarak girilmiş. Sahibi belli olmadığı için öncelikli dosyalara alınmamış.”

Demir dişlerini sıktı. “Ama bu telefon ve şeyin yanından çıktı. Nasıl incelenmeye alınmaz?”

Ben başımı salladım. “bu işte bir gariplik var”

Sergen hemen eldiven taktı. “Bunu teknik birime teslim etmeliyiz. İçindeki veriler hâlâ kurtarılabilir durumda olabilir.”

İlayda dudak büktü. “Bu kadar zamandır bir köşede durması oldukça tuhaf. Neden daha önce kimse ilgilenmedi ki?”

“Belki birileri özellikle ilgilenmedi,” dedim. Gözlerim hâlâ telefondaydı.

Demir gözlerini bana dikti. “Eğer bu telefon Sedef’e aitse, her şey değişir Güneş. Birçok ipucu ve sır buluruz.”

Kafamı salladım.

Sergen telefonu özel korumalı kutuya yerleştirdi. “Teknik ekibe haber veriyorum. Bugün öğleden sonra incelemeye alınır.”

Demir ile göz göze geldik.

“Elimizde ne varsa ortaya dökeceğiz,” dedim. “Gerekirse bu karanlığı parçalayana kadar.”

 

Hellooo

Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz?

favoriniz kim?

Yeni bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuz. 🫶💖

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨

Bölüm : 11.06.2025 22:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...