5. Bölüm
Hayaliyazar22 / Hayat Tesadüfleri Sever / 5. Bölüm : Gerçekler

5. Bölüm : Gerçekler

Hayaliyazar22
hayaliyazar22

Keyifli okumalar dilerim. 🩵🩵

Öğleden sonra telefon açılması için teknik birimlere gönderilmişti.

Şuanda ise ekip odadında ben vardım diğerleri mola için dışarıya çıkmıştı. Bir süre arkama yaslanıp gözlerimi kapadım.

Kapı'nın açılma sesiyle kaşlarım hafiften çatılırken 10 metreden bile tanıyacağım ayak sesleri bana doğru yaklaştı.

Burnuma erkeksi, hoş bir koku dolarken Demir'in parmakları kaşlarıma değdi. "Sürekli kaşlarını çatarsan erken yaşlanırsın "

Gözlerimi açtığımda çikolata kahvesi hareket ile bakıştık. Aramızda santimler vardı ve Demir hafif üstüme eğilmişti.

Hah diyene bak. Sanki sürekli kaşlarını çatan bendim.

"Kendinden biliyorsun herhalde bu kadar erken kırıştığına göre"

Demir kendini beğenmiş bir şekilde sırıttı. "Ben daha 30 bile olmadım Güneş 29 yaşındayım ve hatırlatırım küçüklüğümden beri kızlar benim peşinde koşar "

Kararlı bir şekilde gözlerimi kıstım. "Birincisi 30 olmana çok yok, ikincisi ise kızların peşinde koştuğu belli. Halen bir tane bulamamışsın "

Bana karşılık olarak sırıtmasını silip dudağının kenarını kıvırdı ve gözlerini kıstı. "Belki bulmak istemedim, belkide birini bekliyorumdur "

"O senin bileceğin iş Demir Bozdağ ben o kapıyı seneler önce kapattım"

Elindeki kahveyi alıp sandalyemi masaya yaklaştırdım. Böylelikle ondan uzaklaşmış oldum. "Kahve için teşekkürler"

Demir birkaç saniye sonra yanımdaki yerine geçti. Kahveden bir yudum aldığımda kaşlarım çatıldı. Bu kahve benim sevdiğim şekilde yapılmıştı. Şekerliydi ve soğuktu. Demir şekerli kahveden nefret ederdi.

Gözlerim Demir'e döndü.

"Hiç bakma öyle görevin başında uyuklama diye sana aldım"

"O kadar iyisin ki sağol, yoksa ben ne yapardım"

"Birşey değil "

Gözlerini devirip önüme döndüm. Bu adamın huyları bazen değişmiş gibi geliyordu ama sonra birşey oluyordu ve hiç değişmediğini görüyordum. Klasik Demir Bozdağ'dı.

İstemsizce tebessüm ettim. Sanırım bu hallerini biraz özlemiştim.

Saçmalama Güneş siz sadece iş ortağısınız arkadaş bile olamazsınız. Kendine gel!

Tam işe dalmışken kapı tıklatıldı ve içeriye Burak girip bizi selamladı. "Komiserim bunu bilişimden gönderdiler "

Demir ayaklanıp telefonu aldı. "Tamam Burak, teşekkürler "

"Rica ederim "

Burak çıkarken Demir yerine oturup telefonu poşetten çıkardı ve sim kartını takıp telefonu çalıştırdı.

Telefonun ekranı birkaç saniye titredi ve ardından açıldı. Ekranda eski bir arayüz, çatlamış camın altından titrek ışıklar yansıyordu.

Demir, telefonu dikkatle tuttu. “Batarya %3. Şarj aleti lazım.”

“Bende bir tane vardı,” dedim, çekmecemden şarj kablosunu çıkartıp prize taktım ve ucunu uzattım. Yedekte bulunmak her zaman iyidir.

Demir kabloyu takarken gözleri ekrana odaklıydı. “Kilit ekranı yokmuş”

İkimizin gözleri aynı anda ekrana kaydı.

Son uygulama: Mesajlar.

Uygulamaya girdiğimizde numaralardan bir Sevgilim olarak kayıtlıydı. "Sevgilisi varmış."

Mesajlar beklediğimiz gibi değildi. Çoğu zaman normal gibi gözüküyordu ancak Sedef eğer yakalanırsa çok kötü olacağını söylüyordu.

Sedef kime yakalanacaktı?

Veya kötü ne olabilirdi? Kim ona veya ikisine zarar verebilirdi?

Mesajlarda ilerlerken gözüme birşey takıldı. Refleks'le Demir'in koluna uzandım. "Demir dur "

Demir dururken o kişinin mesajlarına girdim. Numara kayıtlıydı ancak bilinmeyen numara olarak kaydedilmişti.

Ve mesajların çoğu silinmiş gibiydi bir tanesi hariç. Mesaj tarihi: Sedef’in kaybolduğu gece.

Mesaj: “Apartmana gir. Arka merdiveni kullan. Kamera seni görmeyecek.”

Altında ikinci bir mesaj daha vardı. İki dakika arayla gönderilmişti.

“Çabuk ol, gecikme. Yanlışlıkla birine yakalanırsan her şey biter.”

Demir’in gözleri şüpheyle kısıldı. “Bu numara kime ait hemen öğrenmeliyiz.”

“Bu, planlı bir buluşma gibi gözüküyor,” dedim. “Ve biri Sedef’in görünmemesini istemiş. Yani onu bir yere götürmek için...”

"Bizim o günün kamera kayıtlarına ulaşmamız lazım"

Demir başını salladı. “Ve şimdi o kişinin kim olduğunu öğrenirsek… bu dava çok daha farklı bir yere gider.”

Tam o sırada ikinci bir mesaj belirdi.

Demir telefonu biraz daha araştırdıktan sonra yavaşça masaya koydu. Aramızda kısa ama ağır bir sessizlik oldu.

“Güneş,” dedi alçak sesle. “Bu olayın içinde birden fazla kişi olabilir. Ve bizim bu olayı çözmemiz lazım "

Tam o sırada telefonun gelmesiyle birlikte gözlerim ekrana kaydı.

Metin Amir : Arama emri tamam sana bir kopyasını attım.

Demir'in gözleri bana döndü. "Önemli birşey mi oldu? "

Kafamı sallayıp Metin Amir'e yanıt verdim. "Sorgudan sonra içime kurt düşmüştü. Bende Metin Amir'den arama emri çıkartmasını rica ettim. "

"aferin sana "

"bu da neydi? Yaptığım şeyi onaylama mı? "

Demir sırıtırken hafif buğdayımsı, pürüzsüz teninde gamzeleri belirdi. "Belki de öyledir"

"O zaman şimdi söyleyeceğimi duysan bayılırsın her halde "

"Neymiş? "

"Arama emri Gürkan'ın bütün mal ve mülkleri için geçerli. Arabası, evi, mobilyacısı ve daha neyi varsa "

"Yani bu demek oluyor ki eğer işin içindeyse onu yakalayabiliriz"

"Aynen öyle "

"Gidelim o zaman önce evden başlayalım "

"Anlaştık, hadi gidelim "

Diğerlerine not yazıp Sedef'in evine doğru yola çıktık. Varmak üzereyken Demir'in telefonu çaldı.

Ekip İlayda... Arıyor

Demir aramayı yanıtlarken İlayda'nın sesi yankılandı.

"Bizi bırakıp gitmişsiniz komiserim hemde o yeni kadınla"

"Birincisi o da senin kıdemlin ve böyle konuşamazsın bana nasıl saygılı davranıyorsan ona da öyle davranmak zorundasın. İkincisi ise ne zamandan beri hesap verir oldum?"

İlayda sessiz kalınca Demir devam etti. " Ben sizin ekip liderinizim ve size hesap vermek zorunda değilim. "

Sesi açık ve netti. İçten içe sırıttım.

"Bizde yardım ederiz diye söylemiştim "

"Molayı uzatmak yerine işinizin başında olsaydınız yardım ediyor olurdunuz. Ha bu arada telefonu Sergen'i ver kopyalasın "

"Anlaşıldı "

Demir telefonu kapattığında gözleri yola döndü, yüzündeki ifadeyi görebiliyordum. Ciddiydi… ama dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.

“İlayda biraz zorlanıyor galiba,” dedim, bakışlarımı kaçırmadan.

Demir başını salladı. “Gücünü senin üstünden test ediyor. Ama sen de ona hiç alan bırakmıyorsun.”

“Ben işimi yapıyorum, yeteneklerimi ortaya koyuyorum. Bu da bazılarını kıskandırıp, rahatsız ediyor olabilir”

“Bazılarını da etkiliyor olabilir,” dedi sessizce.

Bakıştık ama bu defa göz göze geldiğimizde ikimiz de bir şey söylemedik.

Tam o sırada GPS, Gürkan’ın evine yaklaştığımızı bildirdi.

“Hazır mısın?” dedi Demir.

"Tahmin edemeyeceğinden de fazla "

"Güzel "

Demir arabayı kenara çekip indi. Bende arkasından inerken arama emrini ve telefonumu yanıma aldım.

Kapıyı çaldığımızda yaklaşık 2 dakika sonra açıldı. Meltem hanım şaşkınlıkla bize bakarken korkutmamak için hafifçe gülümsedim.

“Güneş Hanım… Komiser Bey…” dedi Meltem Hanım, gözleri kocaman açılmıştı.

"Merhaba Meltem hanım Gürkan bey içeride mi? "

Tam cevap verecekken içeriden Gürkan geldi. "Ne oluyor burada? "

"Sizin ne işiniz var? "

"Dava için Sedef'in odasına bakarsak belki birşeyler bulabiliriz diye geldik. "

Arama emrini hemen söylersek eğer suçluysa bunu duyunca birşeyler gizleyip kaçmaya çalışabilirdi.

Demir'de ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. "Evime giremezsiniz"

Demir gözlerini kıstı. "Niye birşey mi saklıyorsunuz? Yoksa bir ceset mi? "

"Hayır hiç birşey saklamıyorum"

"Evet, saklıyorsunuz"

"Saklamıyorum "

"Peki neden eve girmemize izin vermiyorsunuz? Demek ki sakladığınız birşeyler var "

"Yok dedim"

"O zaman içeriye girip işimizi yapmamıza izin verin "

Gürkan geriye çekilirken içeriye girdik.

Gürkan ise bizi takip etmeye devam ediyordu. Her adımımızı izliyor, gözleri sürekli etrafta geziniyordu. Elini cebine sokmasıyla refleksle ben bir adım Demir’in önüne geçtim.

“Çıkart elini cebinden,” dedi Demir, sesi birden sertleşmişti.

“Cebimde sadece anahtar var,” dedi Gürkan, ama sesi hafiften titriyordu.

Demir gözlerini onun cebine odakladı. “O zaman çıkar ve masanın üstüne bırak.”

Gürkan istemsizce anahtarları çıkardı, ama bu hareketin ardından salonda bir tedirginlik oluştu. Sessizce birbirimize baktık. Bu adam bir şeyler saklıyordu ve bunu bastırmakta hiç de iyi değildi.

“Bizi Sedef’in odasına götürür müsünüz?” dedim.

“Orada bir şey yok,” dedi hemen, fazlasıyla hızlıydı.

"Nereden biliyorsunuz? Bunu bilmeniz için birçok kez girmiş olmanız gerekiyor çünkü birşeyler varsa sürekli değişiyor olmalı " dedim.

Gürkan afalladı gözleri Demir'e sonra tekrar bana döndü.

Odaya geldiğimizde kapıyı açıp içeriye girdim. Oda fazlasıyla temiz ve düzenli duruyordu.

Sanki bilerek düzenlenmiş gibi...

İkimizde ayrılıp farklı yerlere bakmaya başladık. Gürkan ise kapıda duruyordu.

Gözlerim yatağın başlığına takılınca kaşlarımı çattım. Oraya ilerleyip yatağı biraz çektim.

"Demir, burada birşey var gibi duruyor "

Demir yanıma yaklaşırken gözleri yatak başlığına sabitlendi. Cebimdeki çakıyı çıkartıp açtım ve arka kısmını kestim.

Demir'in gözleri elimdeki çakıya döndü. Kaşları havalanırken şaşkınlıkla gözleri kısıldı. "Onun sende ne işi var? "

Zihnimde sesi yankılandı.

"Bu çakı sende dursun Güneş, her zaman ne olacağı belli olmaz "

Üstünde kocaman D harfi yazan kırmızı bir çakıydı. "Neden bende olmasın? "

"Halen saklıyorsun? "

"Çok güzel bir çakıydı bende atmaya kıyamadım. İkinci olarak ise tedbir iyidir ve benim işimi görüyor"

Demir bir an bana baktı. Yüzündeki ifade hem geçmişe hem bugüne uzanıyordu. Gözlerinde sorgulayan bir parıltı vardı ama bir şey demedi. Bunun yerine başını hafifçe eğip yanımda diz çöktü.

“biraz daha aç, bakalım ne çıkacak,” dedi sessizce.

Çakıyı dikkatlice aralığa sokup başlığı biraz daha açtım. Daha sonra elimi aralığa soktum. Bir hışırtı… ardından parmaklarım bir şeye dokundu.

Bir defter gibiydi. Defteri kavrayıp dikkatlice çıkardım.

İçinden küçük birşey düştü.

Demir USB belleği alırken doğruldu.

Defteri açınca aslında bunun basit bir defter değil Sedef'in günlüğü olduğunu fark ettim.

Defterin ilk sayfası karalanmış gibiydi, bazı kelimeler silinmişti ama hâlâ okunabiliyordu:

“Bir gün biri beni duyarsa… bunları bilsin istiyorum.”

İçimden bir ürperti geçti. Demir yanımda sessizce USB’yi poşetliyordu ama gözleri günlüğe kaymıştı. Sayfaları çevirdim.

“Bana babam gibi davranıyor ama gözleri… gözleri başka şeyler anlatıyor. Meltem o artık benim annem değil. Görmüyor, görmek istemiyor. Manipüle ediliyor. Ben bu evde sıkışıp kaldım. Güvenme, sakın kimseye güvenme”

Demir’in nefesi burnundan sertçe çıktı.

Başka bir sayfa daha.

" O benim hayatım, son zamanlarda bana iyi gelen en iyi şey bazen okula gidiyorum diyip onunla buluşuyorum.

Evet yalan söylüyorum. Çünkü izin vermezler özellikle Gürkan öğrenirse çok kötü olur"

Demir ile göz göze geldik. İkimizinde aklından aynı şey geçiyordu. Gürkan kesinlikle bu işin içindeydi ve gittikçe karmaşıklaşıyordu.

Demir’in çenesi kasıldı, yumruğu hâlâ poşeti tutarken istemsizce sıkıldı.

“Bu kadar bastırılmış, yalnız bırakılmış bir çocuk… bunu yıllarca nasıl fark etmemiş kimse?” dedi öfkeyle.

“Fark etmek isteyen biri olmadı Demir,” dedim, gözlerim hâlâ satırlarda. “Meltem dahil olmak üzere herkes gözünü kapamış.”

Birkaç sayfa daha çevirdim. Yazılar aceleyle yazılmış gibiydi, bazıları lekelenmişti — muhtemelen gözyaşıydı.

“Onu seviyorum. Ama korkuyorum. Eğer bu defter bulunursa, ne olacağını bilmiyorum. Belki de bu sonumuz olur.”

Kalem elimde titredi. Yutkundum.

Demir alçak sesle, “USB’de ne varsa… bu günlüğü destekliyorsa… Gürkan sadece manipülatör değil, aynı zamanda suç ortağı,” dedi.

“Ve bir genç kıza bunu yaşatan herkesin cezasını çekmesi gerekiyor,” dedim kararlılıkla.

Gürkan kapıda gözünü kaçırıyordu. Demir, ayağa kalktı ve ona doğru bir adım attı.

“Umarım iyi bir avukatın vardır, Gürkan,” dedi donuk bir ifadeyle. “Çünkü bu yazılar… sadece başlangıç.”

Gürkan’ın yüzü soldu.

Ben günlüğü dikkatle deftere sararken, Demir cebinden telsizi çıkardı. “Merkez, ben Komiser Demir Bozdağ. Gürkan Yaman gözaltına alındı. Suç delilleri ve ifadesiyle birlikte merkezimize götürüyoruz. Ekip yönlendirin.”

Cevap hemen geldi: “Anlaşıldı komiserim.”

Demir bana döndü. “USB’yi teknik birime, günlüğü ise savcılığa delil olarak geçireceğiz. Şimdi sıra gerçekleri ortaya çıkarmakta.”

Başımı salladım.

Karakol

Gürkan gözaltına alınmıştı. Meltem ise onun yanındaydı artık ona olan inancım yoktu.

Sergen USB belleği takıp çıkan video'yu açtı. Ekranda Sedef'in güzel yüzü belirdi. Bebek gibiydi, daha yaşayacak çok zamanı vardı ama yaşamını elinden almışlardı.

Yumruğumu sıktım. Tırnaklarım tenime batarken umursamadım. Sadece gözlerimi ekrana diktim.

Elimin üstüne bir el kapandı. Demir parmaklarımı ayırırken hafifçe avcumu okşadı.

"Kendine zarar verme " diye fısıldadı kulağıma.

Cevap verecekken video başladı.

Sedef'in gözleri tedirgindi. "Korkuyorum, çok korkuyorum. Onu öğrendi. Gürkan Efe'yi öğrendi bana hayatı zindan ediyor. Bazı günler odama giriyor. Genellikle sarhoş ama bazen ayıkken. "

Gözlerinden yaşlar süzüldü. "Bana hakaretler ediyor. Annemle tehdit ediyor. Onunla olmamı istiyor, bedenimden faydalanmak istiyor. "

Beynime kan sıçradı. Kendimi zor tutarken dinlemeye devam ettim.

O günkü mesajları gösterdi ekrana. "Beni oraya çağırdı eğer gelmezsem ve onunla olmazsam anneme herşeyi anlatıp onu döve döve öldüreceğini söyledi. "

Bir an gözleri kapıya döndü. Ve video burada kesildi. Ardından başka bir ses kaydı belirdi.

"Nasıl hissettiriyor ? madem or-s-luk yapıyorsun benim ol "

"İstemiyorum, ben birşey yapmadım, istemiyorum git "

"Eğer istediğimi yapmazsan o anneciğini zevkle döve döve öldürürüm. Yada seni . Annen bana birşey yapamaz çünkü öğrenirse benim tarafımı tutar"

Pis pis kahkaha attı. "Belkide biliyordur"

Midem bulanırken sandalyenin kolunu sıktım.

Bunlar nasıl insanlardı? O nasıl bir anneydi?

Demir ile göz göze geldik. "Hayır Güneş düşündüğün şeyi yapmayacaksın ve ikisini de içeriye tıkacağız"

Yerimden hızla fırlarken soluğu sorgu odasında aldım. Demir'de arkamdan gelirken bana sesleniyordu.

Kapıyı açarken yakasına yapıştım. "Yaptın mı? "

Gürkan söylediğimi anlayınca sırıtmaya başladı. "Evet yaptım hemde onu zevkle öldürdüm. Ben dünyadan bir s-r-t-ğü sildim. Ben namusumuzu korudum. "

"Sedef hiçbirşey yapmamış ama sen cehennemlerde yanacaksın "

Kahkaha attı.

Bütün gücümle suratına yumruk attım. Kırılma sesi gelirken burnundan oluk oluk kan almaya başladı.

Yere düşerken daha çok vurdum. "Bu ellerinle mi kıydın? " Ellerine bastım. "Buranla mı ona tecavüz edecektin?" Özel bölgesine tekmeyi bastım.

Çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Yere eğilip çenesini kavradım. "Kes sesini! Yaptıklarının yanında az bile yaptım. "

Bu sefer Meltem araya girdi. "Bırak kocamı "

Gözlerim kesinlikle ışık hızında ona döndü. "Ya sen. O senin kızındı, canındı. Onun bir tek saç telimi koklamaya kıyamaman gerekirken sen onu ölüme çektin. Kendi ellerimle öldürdün onu "

"Ben gerekeni yaptım."

Sinirle kahkaha attım. Delirecektim.

Gözleri bomboş bakıyordu sanki farklı bir evrende yaşıyordu.

"Sen sırf bu adam yüzünden kendi kızının canına kıydın " diye çıkıştım üstüne yürüyerek. "Keşke Sedef sizlerin yerine başka bir aileye düşseydi. İşte o zaman onu herşeyden koruyacak ve onu sevecek bir annesi olurdu. Sizin gibi ucuz biri değil "

Arkamı dönerken derin bir nefes aldım. Böyle birşey nasıl olabilirdi aklım almıyordu.

Demir diğerlerine ikisini alması için işaret verip yanıma geldi. Bana engel olmamıştı ama beni korumak için karışmamıştı.

"Tamam geçti, merak etme o şerefsizler en ağır cezayı alacak. Özlellikle de Gürkan pisliği"

 

Hellooo

Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz?

Güneş ve Demir?

Yeni bölümde görüşmek üzere. Çok güzel bir bölüm bizi bekliyor. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuz. 💖

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim.✨✨

Bölüm : 15.06.2025 17:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...