2. Bölüm

1. Bölüm : Yabancı

Hayaliyazar22
hayaliyazar22

Yeni bir kurguyla karşınızdayım umarım beğenirsiniz.Tesadüfler evrenine hoşgeldiniz❤️❤️

Aramıza yeni katılanlara ve tekrar başlayanlar hoşgeldinizz.

İyi okumalar dilerimm💜💜

Geçmiş

Karanlık, ıssız bir ormanda koşuyordum.

Önümdeki adam hızlıydı ama ben ondan daha hızlıydım. Belimdeki silahımı aldım ve ileriye doğrultup emniyetini açtım.

Adam hızlanıp gözden kaybolurken ayak bileğine doğru ateş ettim. Arkamda bir gölge belirdiğinde silahımı gölgeye doğru doğrulttum. Boynuma soğukluk yayılırken hissettiğim metal ile sırıttım.

Arkamdaki gölgenin boyu aşırı derecede uzundu, tahminimce 2 metre civarındaydı. Ben bile 1.78 boyumla çenesine geliyordum. Kafamı kaldırıp ay'ın yaydığı ışıkla gözlerine baktığımda, kar maskesinin açıkta bıraktığı keskin bakışlarının yüzümün her tarafında dolandığını gördüm.

Mavi hareleri alaylı bakışlarla gözlerime sabitlendi.

"arkadaşın seni bırakıp kaçtı galiba" Sırıttım "şimdi seni kim kurtaracak yabancı?"

Yabancı dudaklarını kıvırırken sanki gözlerimin en derinini görebiliyormuş gibi bakıyordu.

Yabancı gözlerime bakmak için kafasını eğdiğinde nefesi üstündeki body'nin açıkta bıraktığı boynuma vurdu.

"Peki seni benim elimden kim kurtaracak?" Alayla mırıldanışında hafif bir kendini beğenmişlik vardı. Sesindeki keskinlik ve otorite metrelerce öteden bile belli olabilecek türdendi.

Mavi harelerine bakarken dudaklarım tebessümle kıvrıldı. Ardından ciddileşip dizimi hafifçe kasıklarına geçirdim.

Hedefim kesinlikle bu yabancı değildi ve şuan bana zaman kaybettiriyordu. O yüzden güç kullanmamıştım sadece afallamasını sağlayıp oradan kaçacaktım.

Yabancı çok hafif sendelerken buram buram alayla kokan bir ifadeyle bana baktı. "nesin sen çocuk falan mı?"

Sesindeki aksan kendini net bir şekilde belli ederken gerçekten bir yabancı olduğunu doğruluyordu. Ama aksanına rağmen Türkçesi garip bir şekilde aşırı düzgün ve güzeldi.

Tahminimce benden 4,5 yaş büyük gözüküyordu. En azından şuanda tahminlerim o yöndeydi.

"nesin sen moruk falan mı? İçin geçmiş gibi" Onun sesinden yansıyan alayı kendi sesime yansıtıp dizimi bu sefer hırsla ve bütün gücümle kasıklarına geçirdim.

Ardından karnına vurduğumda beni yan çevirip önümüzdeki büyük çınar ağacına yasladı. Kafası siyah kıyafetimin açıkta bıraktığı omzuma düşerken şaşkınlıkla ona baktım.

Ne yapıyordu bu Allahın cezası?

"yalnız şuanda acı çekmen lazımdı-" Cümlemi tamamlayamamıştım ki omzum ile boynum arasında hissettiğim sızıyla ve irice açılmış gözlerime yansıyan şokla baktım yabancıya.

O benim köprücük kemiğimi mi ısırmıştı?

Omzundan akan sıcak kan vurulduğuna işaretti.

Ay ışığının aydınlattığı zifiri karanlık ormanda gözlerim bir an gölgelerin içinde bize silah doğrultan adama takıldı. Silahın ucundaki susturucu sebebiyle sesini duymamıştık.

Kaşlarım çatılırken silahımı hızla bize nişan alan adama doğrulttum. Ateş etmemle birlikte ayağımın kocaman bir taşa takılıp dengemi kaybetmem bir oldu.

Kurşun adamın omzuna isabet ederken onun silahından çıkan kurşun ise yanımızdan geçip ağaca geldi.

Bize ateş eden adam can havliyle kaçarken kalkıp onu yakalamak istedim ama üstümde olan yabancı bu işi kolaylaştırmadı.

Allahım sen nelere kadirsin gökten üzerimize taş yağdırıdın.

İç sesimin sözlerine içten içe sırıttım.

Yabancıyı bütün gücümle tekrar ittirdim. Yana dönmesiyle bulduğum boşluktan yararlanıp kalkmaya çalıştım. Ancak aynı anda bileklerimin sırtımdan bağlanması ve yabancının üstüne düşmem bir oldu.

Bileklerimi yakalayıp sırtımda birleştirmiş, beni kendine çekmişti. Mavi gözleri aşırı yakınımda parıldıyordu.

"beni üç saniye içinde bırakmazsan olacaklardan sorumlu değilim."

Yabancı sinirle savurduğum tehditle sırıttı ve yüzünü yüzüme yaklaştırıp fısıldadı.

"hodri meydan kitti ​​​​​​"(rusça: kedicik)

Kaşlarım çatılırken rusça aksanının çok iyi olduğunu fark ettim.

Bozuntuya vermeden koyu mavi gözlerimi buz mavisi olan gözlerine diktim.

Bakışlarından gözlerimi ayırmadan ona iyice yaklaştım ve ellerimi sıkıca kavradığı için yüzünü ortaya çıkarmak amacıyla dişlerimle maskesini kavradım.

Dişlerim siyah, ince kumaşa geçerken güç kullanarak tek hamlede yukarıya çektim.

Maske burnunun ucuna geldiğinde artık kırmızı dolgun dudakları, pürüssüz, kemikli ve sert hatlara sahip olan çenesi gözler önüne serildi.

"blin,kitti" (lanet olsun / Siktir, kedicik)

Buz mavisi hareketine yansıyan şaşkınlıkla bana bakarken bir anlık boşlukta bileklerimi saran elleri gevşemişti.

Bundan faydalanıp ayağa kalktım ve hızla koşmaya başladım. Bizi vurup kaçan adam görüş alanıma girdiğinde hızımı arttırıp ona yetiştim. Kollarını yakalayıp arkasında birleştirdim ve dizlerinin arkasına attığım sert tekmeyle basıp diz çökmesini sağladım.

Adam saniyeler içinde acıyla yere çöktü. Bileklerine pantolonumdaki kelepçelerden birini geçirdim

Yüzümde hedefimi yakalamanın verdiği memnuniyet dolu sırıtma oluşurken cebimden telsizimi çıkartıp dudaklarıma yaklaştırdım.

"ben Cumhuriyet Savcısı Dolunay Yıldırım, görev başarıyla tamamlanmıştır "

Günümüz

Daha bugün taşındığım evimin verandasında kahvemle birlikte keyif yapıyordum. Eşyaları yerleştirmeyi bitirmiştim.

Kapıdan gelen seslerle birlikte bakışlarım beyaz, yer yer metalimsi gri olan çelik kapıyı görüş alanına aldı.

Derin bir nefes verip oraya ilerlemeye başladım.

"birşey olmasa şaşardım zaten"

Verandadan içeriye girdiğimde şöminenin yanında bulunan maşa takımından bir tane maşa alıp adımlarımı hızlandırdım ve kapının arkasına saklandım.

Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Kulağıma sert ve ritmik adım sesleri dolarken elimdeki şömine maşasını daha sıkı kavradım.

Önümden bir adam geçip içeriye girdiğinde arkası dönük olduğu için yüzünü göremedim.

Elinde sallanan gümüş anahtarla Kaşlarım çatıldı.

Bu adam kimdi? Evimde ne işi vardı? ve en önemlisi, evimi açabilen anahtarlar onda ne arıyordu?

"evet şimdi girdim" Kafası etrafta çevrilirken bakışlarının evde gezdiğini anladım. "güzel ev" bir süre karşıyı dinledikten sonra kaşlarının çatıldığını hissettim. "pardon, ne görecektim?"

Bir eli beyaz, bol gömleğinin üstünden ince sayılabilecek beline gitti.

Üstünde aynı renk kırık beyaz, kumaş pantolon elimde ise bir evrak çantası vardı.

Sıkılmış gibi derin bir nefes verdi. "tamam Ömer bey kapat"

Arkasından yavaş yavaş yaklaşıp dibine girdim. Maşayı ensesine indirmek için kaldırdığımda hızla arkasını döndü. Maşayı beklemediğim bir çeviklikle elimden aldı ve bana doğrulttu.

Bir anda boynumda hissettiğim maşayla sırıttım. Bu an tanıdık gelmişti.

Bana doğrulttuğu eşyaya dudaklarını büzerek bakarken homurdandı. "Cidden şömine maşası mı?"

Duyduğum sesle ışık hızında gözlerimi yüzüne kaldırdım.

Keskin, kemikli yüz hatları, bir erkeğe göre düzgün burnu, belirgin elmacık kemikleri, kırmızı dolgun dudakları vardı. İpek gibi kirpikleri beynimden vurulmuşa dönememe sebep olan alaycı, buz mavisi gözlerinin üstünde ahenkle hareket ediyordu.

Bir kısmı asi tutamlarla anlına dökülen koyu kumral, dalgalı saçları onu tamamlıyordu. Üzerindeki ilk iki düğmesi açık olan gömlek, iri ve kaslı olan açık buğday tenini gözler önüne seriyordu.

Yabancı tam karşımda duruyordu.

İtiraf etmliyim ki aşırı yakışıklıydı. Sanki insana bir Yunan heykeline bakıyormuş hissiyatı veriyordu.

İkimizde bir süre şaşkınlıkla birbirimize baktık.

"yabancı!" "kitti!"

"evimde ne işin var?" "evimde ne işin var?"

Elimi uzatıp senkronize bir şekilde devam eden cümlelerimizi bitirmek adına onu susturdum.

"öncelikle burası benim evim" koltuğun arkasındaki masada duran çantamı aldım ve içinden gerekli belgeleri çıkartıp yabancı adamın gözüne soktum. "ikinci olarak burada ne işin var? "üçüncü olarak ise sen kimsin?"

Kollarını göğsünde bağlarken tek kaşını kaldırarak bana baktı ve taklidimi yaptı. "öncelikle burası benim evim seni" bakışları ciddiyeti "dolandırmışlar"

Buz mavisi gözleri kısıldı. "Sana kendimi tanıtmak zorunda değilim. İkincisi asıl senin burada ne işin var, iki yıl sonra karşıma çıkman tesadüf mü?"

Evrak çantasını açıp içindeki eve ait belgeleri çıkarttı ve bana uzattı.

Belgeleri geri verirken kaşlarımı kaldırıp sırıttım ve ona baktım. "yalnız beni dolandıran senide dolandırmış oluyor çünkü birisi bu evi ikimize de satmış"

"Haklısın "

Bir anda içime dolan sinirle gülmeye başladım. Biraz durulunca karşımdaki yabancıya döndüm. "hadi kardeşim evine, benim evimi terk et"

Dış kapıya doğru ilerledim ve kapıyı açtım. "normalde kimseye bu nezaketi göstermem o yüzden iki yıl önce yaşadığın hezimetin aynısını yaşamak istemiyorsan çek git"

Yabancı ağır adımlarla yanıma geldi ve yüzüme doğru eğildi. "Burası benim evim ve evimi kimseye bırakmaya niyetim yok"

Derin bir nefes alıp gözlerimi buz mavisi gözlerine diktim. "bak, dolandırılmış olman beni zerre alakadar etmiyor" gözlerimle etrafı gösterdim. "kimin eşyalarını görüyorsun, benim."

Ezbere bildiğim sözler otomatik olarak dudaklarımdan döküldü. "TCK madde 134 kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu ceza izinsiz görüntü ses kaydı vb durumlarda arttırılır."

Yabancının gözleri kısılırken bilmiş bir tavırla dudağının bir kenarı kıvrıldı.

Kollarını göğsünde bağlayıp merakla gözlerimin derinlerini arşınladı.

"Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurtulamaz. Yani eğer beni dava edersen veya şikayet edersen sanık hakkında beraat veya yaygın tabirle 'delil yetersizliğinden' beraat” kararı verilir.

Gözlerim kısılırken benimde dudaklarım kıvrıldı. "niye daha ismini bilmediğim bir adamı sırf dolandırıldı ve kendi evi olarak benim evime geldi diye evimde tutayım?"

"aynısı senin içinde geçerli kitti, ben seni niye burada tutayım? tek bir lafımla kendini sokakta bulursun"

Sözlerine karşı alayla meydan okurcasına dudaklarımı kıvırdım. "asıl sen benim tek lafımla kendini nezarette bulursun." Olan arkamı dönüp uzaklaştım "Maksimum 1 günün var yarın seni evimde görürsem işler değişir"

"kim gidecek, kim kalacak göreceğiz kitti " dedi meydan okurcasına

"göreceğiz yabancı"

 

✨✨

Ben: Adamı bulabildin mi?

Badem: Bulamamış olma ihtimalim varmı sence?

Aldığım yanıtla sırıttım.

Ben: Tabiki yok badem şekeri

Badem: 🤮kaç kere daha bana öyle hitap etme diyeceğim Ay.

Ben: ne yapayım seninle uğraşmak hoşuma gidiyor.😁 Ayrıca sende bana Ay diyorsun, ama benim adım Dolunay badem şekeri.

Badem: Dolunaaay!

Ben: öfkeli katil badem şekeri deşheti saçtı 🔪

Badem: Birazdan bir deşhet saçacağım göreceksin deşheti.

Ben"🙌🏻 teslim oluyorum, hadi sonra görüşürüz.

Badem çevrimdışı....

Badem olarak hitap ettiğim kişi en yakın arkadaşım ve sağ kolum Bade'ydi. Kendisi bu hayatta en güvendiğim kişilerin başındaydı.

"yarım saattir neye sırıtıyorsun?" duyduğum merak dolu sesle bakışlarım az ilerdeki adama döndü.

Karşımda dikilen ve merakla bana bakan yabancı ile göz göze geldiğimde gülüşüm silindi.

"ben çıkıyorum geldiğimde evimde en ufak birşey olsun emin ol herşeyin bedelini ödetirim"

Yabancı sözlerimle aklına birşey gelmiş gibi sırıttı ve değişik aksanıyla mırıldandı.

"bedelini ödiceksin kankaaa"

İşittiğim cümleyle kendimi tutamayıp kocaman bir kahkaha patlattım.

'Çocuk musun?' diyene de bakın siz.

"Bende çıkıyorum işlerim var" diyerek konuştuğunda kafamı sallayıp onayladım. Evimden çıkması işime gelirdi.

Yaklaşık 15 dakika geçmişti ve ben ıssız yolda karşımdaki arabayı takip ediyordum.

İçinde ise bize evi satan şerefsiz dolandırıcı Ömer vardı.

Ömer Yılmaz kendini emlakçı olarak tanıtan dolandırıcının tekiydi. Kim bilir kaç kişiye daha böyle satış yapmıştı.

Dikiz aynasından Aston Martin marka olan siyah renkli arabamın yanına, siyah bugatti marka bir araba geldiğini gördüm. Camları filimle kaplı olduğu için içi gözükmüyordu dolayısıyla içinde kim olduğunu göremiyor, bilmiyordum.

Dolandırıcı Ömerin olduğu arabayı sıkıştırırken diğer araba hızlandı ve önümüze geçip dolandırıcı Ömeri sıkıştırma yardım etti.

Kaşlarım havalanırken arabamı durdurup aşşağıya indiğimde Ömer'in arkasında duran arabanın kapısı açıldı.

Ve görüş alanıma bir silüet girdi.

Yabancı ahesta aheste yanıma ulaşırken içimi kemiren şaşkınlıkla ona baktım. "yok artık! Şaka yapıyorsun?"

O sırada yanıma varan yabancı sırıta sırıta bana baktı. "şaka değil kitti, kadere bak yollarımız hep kesişiyor"

Kaşlarımı çattım. "o zaman dikkat et de yollarımız yerine başka şeyler kesişmesin"

Arabaya doğru ilerleyip ince, uzun ,zarif parmaklarımı kaldırdım ve ön camı tıklattım. "Ömeeer, Ömeeer pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım"

Aradan birkaç saniye geçmesine rağmen ne kapı ne cam açılmamıştı ve bu beni sinir ediyordu. O sırada yabancı kollarını göğsünde kavuşturmuş bir şekilde merakla olacakları izliyordu.

"Açmıyormusun?" diye bağırdım. Sesim ıssız yoldaki sessizlikte yankılanırken yine bir hareket olmadı.

"Peki bunu sen istedin"

Birkaç adım geriye gittim ve tekmemi bütün gücümle arabanın sol ön camına geçirdim. Cam gürültüye parçalara ayrılırken ayağımı indirip yere bastım.

Gözlerim yabancıya takılırken dudaklarını büzmüş takdir edercesine bakıyordu.

Kolumu camdan içeri sokup kapıyı açtım ve koltukta korkuyla oturan Ömeri yakasından tutup dışarı çıkarttım. Ömer tedirginlik ve korkuyla bize bakarken ensesine tokadı yapıştırdım.

Onu görünce daha çok sinirlenmiştim. Benim evimi hangi cüretle başka birine satabilirdi. "ulan ne derdin vardı da evi ikimize sattın manyakmısın sen?"

Otuzlu yaşlarındaki adam kahverengi bakışlarını kaçırıp etrafa dikti. "affet abla bilemedim"

Cevabıyla sinirle güldüm "ne demek lan bilemedim? kim duruyor senin karşında. Oradan bakınca elimde mızrak, götümde yaprak mamut avlıyor gibi mi gözüküyorum, cahil miyim? Saf mıyım ben? neyi bilemedin?"

"estağfurullah abla"

"bir daha bana abla dersen kafanı, bedeninden koparmak suretiyle ayırırım" Yakasını kavrayan elimi serbest bıraktım. "şimdi git kaybol gözümün önğnden. Haa eğer bir daha böyle birşey yaparsan uyarıyla kalmam ona göre "

Tam hızla başını sallayarak beni onaylayan Ömer buradan ayrılacakken yabancı yakasından kavradı ve kaldırıp ayaklarını yerden havalandırdı. Yabancı o kadar uzundu ki 1.80'e yakın olduğunu tahmin ettiğim adam 2 metre havalanmıştı.

"eğer eceline susadıysan buyur devam et" Keskin, tehditkar ve uyarı dolu buz gibi sesi kulaklarıma doldu. "ama ben uyarmakla kalmam direk infazını gerçekleştiririm"

Ömer yere düştüğü gibi kalkıp korkuyla arabasına bindi ve topukladı.

İkimizde onun bu haline sırıtırken sırıtırken birbirimize döndük.

Tabiki bu konuyu sonraya saklayacak, derinlemesine araştıracaktım. Ve o zaman cezasını kesecektim.

Yabancıya elimi uzattım.

"Cumhuriyet Savcısı Dolunay Yıldırım, tanıştığıma memnun oldum yabancı"

Yabancı'nın dudakları kıvrılırken yanağında muhteşem bir gamze belirdi.

"biliyordum" diyerek elini uzattı ve hafifçe elimi sıktı. Elimi uzun, ince ve kemikli parmaklarıyla kavrarken avucum büyük avucuna yapboz parçası gibi oturdu.

"Cumhuriyet Savcısı Alex Karam Akaydın, bende tanıştığıma memnun oldum kitti"

 

Hellooo

İlk bölümü nasıl buldunuz?

Bu hikayede ara ara rusça kelimeler, cümleler geçecek zaten fark etmişsinizdir. Rusçalar ince ve yanlarında ise koyu renkle anlamları olacak.

Dolunay? Karam? Bakalım çiftimiz aynı evde nasıl yaşayacak? İlk kim evden ayrılacak?

Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Desteklerinizi bekliyorum. Sizi seviyorum tesadüflerim 🌠🌟

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨

Bölüm : 24.07.2024 18:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...