

Keyifli okumalar dilerimm.💜💜
Ellerimiz birbirinden ayrılırken göz temasını kesip arabama doğru ilerledim.
Elim kapıyı açmak için havalandı. Ne olduğunu anlamadan kolumdan çekilip ters döndürüldüğümde sırtım arabaya yapıştı.
Gözlerimiz kesişirken kaşlarım havalandı. "sen mi 3 saniye içinde elini çekersin, yoksa ben mi elini yok edeyim?"
Gözlerim yabancının boynumda yer edinen ellerine kayarken söylediklerimi zerre kadar umursamadı. Eli sıkmıyor sadece boynumu sarıyordu.
Tahminimce beni zapt etmek için yapıyordu. Her ne kadar rahatsız hissetmesemde bu durumu ona belli etmek zorunda değildim. Sonuçta yerini bilmeliydi.
Eli çeneme oradan orta boy, kumral saçlarıma yerleşti ve gözlerini gözlerimden ayırmadan canımı acıtmayacak şekilde saçımı hafifçe çekince açıkta kalan boynuma vuran nefesini hissettim.
"ne o kitty, korktun mu?"
Alaylı sözlerine kaşı kaşlarımı kaldırdım. "korkmuş gibi mi duruyorum?"
Yüzlerimiz arasındaki mesafe azalırken bana üstten bakmaya devam etti. Erkekler böyleydi işte karşısındakini av olarak görürler ve ava giderken avlanırlardı. Çünkü avlarını neler yapabileceğinden haberleri olmazdı.
Anlaşılan o ki beni tanımıyordu ve normal bir insan zannediyordu. Çünkü yapabileceklerim hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.
Yüzümü ona daha çok yaklaştırdığımda erkeksi ve hoş bir koku burnumu doldurdu. Sırıttım ve dudaklarımı kuş tüyü kadar hafif bir şekilde boynuna değdirdim.Yüzümün ötesinde duran adem elması inip kalkarken yutkunduğunu anlamam çok zor olmadı.
Elinden kurtulup arkamı döndüm ve tekrar kapımı açarken olduğu yerden bir an bile ayrılmamıştı. Gözleri pür dikkat beni izlerken arabama bindim ve kapıyı kapattım. Arabamı çalıştırıp camları araladım.
Tam hareket edecekken gözlerim kendi arabasına doğru ilerleyen yabancıya takıldı. Fark ettiğim detayla dudaklaeım kıvrılırken bunu ona göstermekten çekinmedim.
"yabancı"
Göz göze geldiğimizde kırmızı rujumun bulaştığı boynunu işaret ettim. "rujumu daha kalıcı olanla değiştirmem gerektiğini test ettiğin için teşekkürler"
Yabancı rusça birşeyler mırıldanırken gülüşüm daha çok büyüdü.
✨✨
Eve geleli yarım saat olmuştu. Benden yaklaşık 15 dakika sonra yabancı'da gelmişti ve ortalıklarda gözükmüyordu. Bahçeden gelen takırtılar ile ayaklanıp içime sızan merakla oraya doğru ilerledim.
Biri beni arkamdan yakalayıp sıkıştırırken kollarını tutup kendimi geriye doğru attım ve dizlerine vurup dengesini kaybettirdim. İkimizde yere düşerken beni yere bastırdı ve üstüme çıktı. Gözlerim en yakın arkadaşım, kardeşim, sağ kolum olan Bade ile kesişti.
Lise'de tanışmıştık ve o gün bu gündür hiç ayrılmamıştık. Bizimki arkadaşlıktan öte kardeşlik gibiydi.
Koyu, düz saçları, yeşil, adı gibi badem gözleri, hafif esmer bir teni vardı.
"hamlamışsın Ay'cığım" diye mırıldandı.
Bir anda dirseğimi karnına geçirip üstümden ittim ve onu çimlere yatırıp üstüne çıkarken bileklerinden kavrayıp ellerini kafasının üstünde birleştirdim.
Sırıttım. "asıl sen hamlamış görünüyorsun badem şekeri"
Ona hitabımla kaşlarını çatarken altımda debelenmeye başladı. "Dolunaaay!"
"yıllardır bana bulaşmaman gerektiğini öğrenemedin mi?"
Sorunla kaşlarını çattı. "asıl sen yıllardır beni delirtmemen gerektiğini öğrenemedin mi?"
Gözlerimiz aynı anda kısılırken ikimizde bir anda kahkaha attık ve yerden kalkıp üstümüzü silkeledik. Veranda'daki oturma alanına ilerledik.
Havadan sudan sohbet ederken kapıda Karam'ın görünmesiyle bakışlarım ona döndü. Üstünde siyah eşofman ve aynı renk vücudunu tam saran, kaslarını belli eden kısa kollu bir tişört vardı.
Duş aldığını belli eden koyu kumral saçlarından akan su damlaları yeri boyluyor, üstünden yayılan hoş koku buram buram duyuluyordu.
Elindeki havluyla saçlarını kurulurken buraya doğru adımladı.
Kaşlarım çatıldı. Bu adam ne ara eşyalarını getirmiş? ne ara duş almaya karar vermiş ve bunu eyleme dökmüştü?
Göz göze geldiğimizde bir an duraksadı ardından bu tarafa doğru yürümeye devam etti.
Badenin yeşil gözleri varlığını fark edip ona dönerken irileşti. "OHA! kim bu arkaTaş?" Bade heyecanla ve hayranlıkla Karam'a bakarken silkelenmiş gibi kendine geldi. Çok kısa bir an yüzünü buruşturdu. "ay yani arkadaş?"
Göz ucuyla yabancıya baktığımda gülümsediğini gördüm. Beyefendi halinden bir hayli memnundu.
"Selaam ben Bade"
"Karam" diyerek karşılık veren yabancı yanımıza ilerleyip boş koltuklardan birine kendini bıraktı.
Bade'ye olayı anlattığımda şaşkınlıkla dinledi.
"ne yani şimdi aynı evde mi kalacaksınız?" canım arkadaşım heyecanlanınca salağa bağlayabiliyordu. Sanırım o durumlarda algılama yetisini kaybediyordu. "hayır Bade, yarın gidecek"
"hayır, arkadaşın gidecek"
Karam ile höz göze geldiğimizde birbirimize ters bakışlar attık.
Bade aramızdaki gerginliği hissetmiş olmalı ki beni kaldırıp kahve yapmak için mutfağa sürükledi.
Ama konu kesinlikle kahve değil, Karam'dı.
Ben kahveleri yaparken Bade heyecanla konuya girdi. "eee nasıl biri?, Bekar mı?, sevgilisi varmı?-" Son sorusunu sormasına izin vermeden sertçe ve net bir şekilde ona baktım. "sakın Bade! Sakın aklından bile geçirme sizi yapmayacağım. Adam yarın hayatımızdan çıkıp gidecek"
Bade gözlerini kısıp bakarken mırıldandı. "sen Karam'dan mı hoşlanıyorsun?"
Gözlerimi devirip ona döndüm. "Saçmalama Bade, tabiki ondan hoşlanmıyorum"
Gözleri daha çok kısılırken tepkilerini süzdü. "yakışıklı, zevkli, zengin, akıllı. Adam resmen mükemmelliğin vücut bulmuş hali "
"daha yeni tanıştık dün bir bugün iki. Ayrıca ondan hoşlanmam için daha fazlası lazım."
Bade benden birşey çıkmayacağına ikna olunca hevesi kursağında kalmış gibi başını salladı. "peki, şimdilik kapatalım"
✨✨
Gözlerimi yavaşça araladığımda, güneşin sanki bu anı beklermişçesine hücum etmesi ve gözlerimi acıtmasıyla yüzümü buruşturdum.
Dün akşam hep birlikte vakit geçirmiştik sonra Bade evine gitmiş bizde odalarımıza çekilmiştik.
Tekrar üzerime uyku çökerken direnmedim ve gözlerimi kapattım. Biraz daha uyusam dünya yıkılmazdı. Yaklaşık 5 dakika sonra başlayan ve devam eden seslerle uyuyamıyordum.
'taaaak tak tak'
Sinirle gözlerimi açtım. "alt tarafı taşunacaksın, ha bu neyin gürültüsü?"
Ahh sinirlendiğim için yine şivem kaymıştı. Bir karadenizli olarak bazen sinirlendiğimde şivem kayıyordu ve ben bunu engelleyecek şeyi henüz bulamamıştım.
Yataktan kalkıp odadan çıktım ve sinirle merdivenlerden aşşağıya indim. "ne bu gürul-"
Görüş açıma giren manzarayla duraksadığımda adımlarım merdivenin basamaklarında kaldı.
Karam salonun yarısını boşaltmış kendi eşyalarını kuruyordu.
Kaşlarım çatılırken kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ne oluyor burada?"Sesimi duyan Karam eğildiği yemek masasının yanından kafasını kaldırıp bana baktı.
Yanına ilerleyip dikildim. "Bugün gidecektin hani, umarım kaşındığının farkındasındır."
Rahat bir şeklide omuz silkti ve kafasını kaldırıp bana alttan bakmaya devam etti. "masanın ayağı gevşemiş kırılacaktı düzelttim. Ayrıca gitmeyeceğim burası benim evim"
gözlerim masanın ayağına çevrildi. Cidden gevşemiş gibi gözüküyordu. Uzun zamandır yapmam gerekenleri arasındaydı ama bir türlü vakit bulamamış yada unutmuştum.
Gözlerimi devirip mutfağa doğru ilerlerken "borası bönim evöm" sırıtarak onu taklit ettim.
Salon aşırı büyük olduğu için amerikan tarzı açık olan mutfağa geniş bir alan kalmıştı.
"bakıyorumda beni taklit edebildiğine göre şive gitmiş" evet şivem gitmişti çünkü birazcık yumuşamıştım. Bu sefer o bana doğru sırıtarak ilerliyordu.
"çok komik, gül gül öldüm"
Arkamı dönüp mutfak dolabına ilerledim ve kapağını açıp bardak almak için uzandım. Boyum uzun diye bu kadar uzun mutfak dolaplı bir evi seçmek yanlış bir karardı sanırım.
Kaşlarım çatıldı. Hangi manyak o kadar yükseğe dolap yapardı ki?
Saçlarımda hissettiğim nefes ve elimin altından uzanan el bedenimin dibine girip beni adeta kıskacı altına almıştı.
Karam iki tane bardağı özenle parmakları arasına sıkıştırıp geri çekildi.
Ellerinin ne kadar güzel olduğunu ve sol kolunda parıldayan gümüş saatin ona ne kadar çok yakıştığını söylemişmiydim?
Kendime gelmeyi umarak silkelendim. Bende iyice Bade'ye benzemeye başlamıştım.
Karam bardaklardan birini bana uzatırken diğerini kendisi sahiplendi ve koca bir bardak su doldurdu. Sürahiyi elinden kapıp kendime su doldururken "teşekkürler" diye mırıldandım.
"rica ederim"
Onda bana tanıdık gelen birşeyler vardı. Bunu hissediyordum.
"kendime tost yapacağım sende istermisin?" Sorunla kafasını sallayıp beni onayladı. "olur, bende içecekleri yapayım ne içersin?" diyen Karam ile düşünmeden yanıtladım. "Portakal suyu"
Aldığı cevapla beni onayladı. "Portakal suyu"
Aslında canım kahve içmek istiyordu ama tostla güzel gideceğini düşünmüyordum.
Ben tostları yaparken o da portakalları sıkmakla meşguldü.
Elimin tost makinesine değerek yanmasıyla birlikte yüzümü buruşturdum ve dudağımı ısırdım. Aşırı kötü yanmıştım ve canım çok yanıyordu.
Karam bunu fark etmişti. Kaşlarını çatıp bana doğru yaklaştı ve elimi büyük, zarif elleri arasına alıp yüzüne doğru yaklaştırdı. "dikkat etsene Dolunay, ne acelen var? Elinin yarısı kıpkırmızı olmuş"
Bunu o kadar normal ve doğal bir şekilde yapmıştı ki bir an duraksadım. Sanki her zaman yaptığı birşeymiş gibiydi.
Ayrıca bana Dolunay mı demişti o?
Ne diyecekti? Toprağaam mı? Yoksa el ense çekip devrem mi diyecekti?
Saçmalama istersen içses sadece ondan adımı duymak garip geldi.
Karam beni lavaboya yaklaştırıp musluğu açtı ve elimi soğuk suyun altına tuttu. Soğuk su acımı azaltırken derime işledi.
Karam musluğu kapatıp kenardan aldığı peçete yardımıyla elimi kurularken, halen biraz sızlıyordu.
Bende sızlancak, canımın yanacağı zamanı bulmuştum. Normalde herşeye dayanıklı olan ben şuanda sebepsizce küçük bir yanık için sızlanıyordum.
Elimde hissettiğim havayla gözlerim büyüdü.
Kafamı kaldırdığımda Karam'ın elime doğru üflediğini gördüm. "Acıyor mu?" O kadar nazik ve dikkatli yapıyordu ki kendimi iyi hissettirmişti.
"Hıhı"
Ben Dolunay Yıldırım yakın arkadaşım Bade dışında ilk defa birinin sayesinde kendimi değerli hissettim.
Eğildiği için kafasını kaldırdığında altta kalan buz mavisi gözlerini bana dikti.
"tamamdır, daha iyi geldi mi?"
Kafamı sallayıp Karam'ı onayladığımda kendimi küçük bir çocuk gibi hissettim. "teşekkür ederim daha iyi geldi."
"rica ederim kitty"
Öyle böyle tostları ve içecekleri hazırlayıp verandaya çıkmıştık. Şimdi ise kahvaltımızı yapıyorduk.
"ee biraz kendinden bahsetsene çok genç görünüyorsun, savcı olmaya nasıl karar verdin?"
Öyleydi, gençtim hatta bazıları yaşıma göre beni toy ve acemi olarak da görüyordu. Hepsi ön yargıdan başka birşey değildi. "Kasım doğumlu olduğum için üniversiteye 17 yaşında başladım. Üstten dersler alarak ise üniversiteyi 3 yılda 20 yaşında bitirdim. Mezun olur olmaz direkt savcılık sınavına girdim. Şimdi ise 6 yıldır savcıyım"
"Vayy, güzelmiş"
Havadan sudan sohbet ederken daldığımda zihnime düşen hayal meyal hatırladığım, bulanık anılarla buruklaştım.
Geçmiş, İlahi bakış açısı
3 yaşında olan küçük Dolunay yerde oturmuş her çocuk gibi oyuncakları ile oynuyordu. O aralar tek derdi daha doğmamış olan kardeşiydi.
İlk başta yeni bir kardeşinin olmasına pek çok şekilde tepki göstersede sonradan bu durumu kabullenmişti ama yinede bu fikire karşı o kadar sıcak bakmıyordu. Kendinden 1 yaş küçük olan kardeşi Ayaz ona fazlasıyla yetiyordu.
Kardeşi Ayaz'a ters bakışlar atıp önündeki legolardan ev yapmaya devam etti. Ardından yaptığı eve gururla bakıp gülümsedi.
Tam o anda bir ses duyuldu, bir kurşun sesi. Kurşun legoları yıkıp Dolunay'ın minik ayağının dibine düştü. Küçük kız merakla kurşunu eline aldığında Merve odaya daldığı gibi kızı ve oğlunu kucakladı ve giysi dolabına kapattı.
İkisininde saçlarını okşayıp birer öpücük kondurdu ve cebinden ikisininde favorisi olan iki tane karemelli şekeri çıkarıp avuçlarına bıraktı. Bebeklerine olacaklardan habersiz bir şekilde gülümsedi.
"korkmayın tamam mı? Birazdan yanınızda olacağım" Ayaz çoktan gözlerini doldurup, dudaklarını büzmüştü, Dolunay ise merak ve endişeyle annesine bakıyordu.
Merve dolabın kapağını kapattı ve belinden silahını çıkartıp ileriye doğrulttu.
Kendisi bir polisti ve bu mesleği yapmaktan gurur duyuyordu. Kocası Hakan ise bir askerdi. Küçük çaplı bir operasyonda tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlardı.
Odayı bir gurup adam doldururken Merve sessizce küfür etti. Baş ederdi etmesine ama çocukları vardı eğer meslekleri yüzünden onlara birşey olursa asla kendini affetmezdi.
Yaklaşık 14 dakika geçmiş ve Merve adamları halletmişti. Tam dolaba ilerlerken kafasına aldığı darbe ile yere düştü.
Yara içinde ayaklanan adam bir vazo alıp acımasızca kadının başına geçirmişti.
Kanlar oluk oluk yere sızarken Merve dehşetle ve yavaşça bilincini kaybetmeye başladı. Gözleri son anlarında bile çocuklarını ölesiye merak etsede asla dolaba bakmadı. Çünkü oraya bakarsa onları bulurlardı.
Elleri zorlukla hareket edip silahına giderken bir ayak eline bastı. Merve dirensede artık gücü kalmamıştı. Silah ellerinden kayarken adam yere eğildi ve saçlarını kuvvetle çekip kendisine bakmaya zorladı.
Merve'nin dudaklarından acı dolu bir nefes sızarak havaya karıştı.
Merve iyice güçsüzleşmişti kendini artık gitmeye hazır hissediyordu. Tek korkusu çocuklarının onsuz büyüyecek ve onları bir daha göremeyecek olmasıydı. 'umarım' diye geçirdi içinden 'umarım onlara sevgimi hissettirebilmişimdir ve iyi bir anne olabilmişimdir'
Gözleri kaymaya başlamadan önce kırpmadan karşısındaki adama dikti. "GÜNDOĞDU! HEP UYANDIK SİPERLERE DAYANDIK,GÜNDOĞDU HEP UYANDIK SİPERLERE DAYANDIK. İSTİKLALİN UĞRUNADA AL KANLARA BOYANDIK ,İSTİKLALİN UĞRUNADA AL KANLARA BOYANDIK. SANDILAR! TÜRK UYUDU ATA CENGE BUYURDU, SANDILAR TÜRK UYUDU ATA CENGE BUYURDU, TÜRKÜN ASKER OLDUĞUNU TÜM DÜNYAYA DUYURDU "
Merve'nin gözleri karşısındaki terörist adama dikiliyken bağıra bağıra söylediği ve çok sevdiği marş tahmin ettiği gibi adamı sinir etmişti. Merve amacına ulaşmıştı.
"kes lan sesini! "
Kalmayan mecaliyle alayla gülmüştü adama. "uuu çok korktum"
Son anları olduğunu idrak edercesine gözlerini sertçe adama dikmişti. "Atamın bir sözü vardır 'Benin naciz vücudum elbet birgün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"
Naif bir o kadarda sert bir şekilde gülümsedi. Ölüm uykusu serpilmiş tipi gözlerine. "beni öldürsen bile bu topraklarda barınamayacaksınız. Biz Türkler bir ölür bin diriliriz, gerekirse bayrağımız için can veririz"
Adam sinirle ve bütün gücüyle Merve'nin boynuna yapışırken nefesini kesti ve karnına yumruğunu geçirdi. "Eşhedü en lâ ilâhe illâllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh"
Herşey bitmişti. Merve artık bu dünyaya gözlerini yummuş son nefesini vermişti.
Dolunay kardeşine sarılmayı bırakıp dolaptan fırlamış ve annesine koşmuştu. Dolaptan atlarken yere düşmüş ve dizini kanatmıştı ama o küçücük acı umurunda bile değildi. "anneeee!"
Gözleri annesine dönerken elindeki şeker yeri boyladı. "anne, uyan dizim acıyor"
Koyu mavi gözleri dolarken çaresizlikle mırıldanmıştı. Sanki hissetmişti annesini kaybettiğini o minik yüreğiyle.
Bir an annesine canının yandığını söylediği için uyanmadığını düşündü. Göz yaşlarını silerken annesinin elini daha çok sıktı. "acımıyor, acımıyor şaka yaptım"
Annesinin buz gibi yanağına bir öpücük bıraktı. "anne, uyan belki dizim öpersen geçer"
Annesini dürttü, elini tuttu, kana bulanmış güzel kahverengi saçlarını okşadı, saatlerce orada kaldı. En son üstüne çöken ağırlıkla direnmeyi bıraktı ama annesinin elini bırakmadı. Annesine sarılarak uyudu.
Uyandığında ise başka bir yerde buldu kendini.
O gün haberler ise şöyleydi; Şehidimiz var.
Merve Yıldırım, iki çocuk annesi aynı zamanda vatanını çok seven bir polisti. Malesef öğlen saatlerinde evinde uğradığı hain saldırı sonucu Şehit oldu. Hain terörist saldırının ardından yakalanırken Merve Yıldırım akşam ezanını takriben ...mezarlığına defnedilecek. Şehidimize Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.
Tabi kimse kardeşini gizleyen Dolunay'ın bu olaylara tanıklık ettiğini bilmiyordu. Daha deşhetin ne olduğunu bilmeden deşheti yaşamıştı. O gün annesinin karnındaki kardeşini istemediği için annesine zarar geldiğini düşünmüş kendini suçlamıştı ve ömür boyu karemelli şekerden nefret etmişti.
En önemlisi ise kardeşinden ayrılmış bir daha ondan haber alamamıştı.
Hellooo
Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.
Bölümü nasıl buldunuz? Karam ve Dolunay?
Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli desteklerinizi bekliyorum. Sizi seviyorum tesadüflerim🌠🌟
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim . ✨✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.05k Okunma |
322 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |