

Keyifli okullar dilerim. 💜💜
Mahkemenin ardından eve geçmiştik ve birkaç saat geçtikten sonra apar topar hazırlanmaya başlamıştım. Çünkü Karam beyefendisi beni bir yere götürecekmiş.
Hayır nereye gideceğimizi de söylemiyordu.
Elimi tutup “Sürpriz,” demişti sadece, o gizemli, güzel gülümsemesiyle.
Arabaya bindiğimizde, kalbim hızla atmaya başladı. İçimde bir heyecan vardı, ama aynı zamanda hafif bir endişede. Karam’ın yanında olmak, her zaman hem güven verici hem de beklenmedikti.
Karam eğilip yan taraftan göz bandajı çıkarıp bana uzattığında ona bakakaldım.
Kaşlarım havalanırken göz göze geldik.
"Gerçekten buna gerek var mı? "
"Evet ay ışığım, sürpriz olmasını istiyorum "
Elindeki göz bağını alırken "Peki öyle olsun ama altından birşey çıkarsa ödeşiriz" dedim
"Altından sadece sana olan sevgim çıkar ay ışığım, hadi kapat gözünü gidelim. Yolumuz uzun" diyerek bana gamzelerini göstermiş ve göz kırpmıştı.
İstemsizce saf saf sırıtırken gözlerimi bağladım. Ben Dolunay Yıldırım, ne ara bunlara sırıtacak hale gelmiştim?
Çok uzun bir yolculuğun sonunda bir yere gelmiştik. Karam elimi tutup beni arabadan nazikçe indirdirirken, diğer eli ise belime dolandı.
Varlığı ise bir dağ gibi arkamdaydı.
Bastığım yer sert bir zemin değildi sanki toprak gibi birşeydi.
Sanırım ormanlık bir yerdeydik.
Bir binadan içeriye girdikten sonra asansör olduğunu tahmin ettiğim yere bindik.
Sonra tekrar bir kapıdan geçtik. Kapı kapanma sesinden sonra Karam'ın yanıma geldiğini hissettim.
"İşte geldik, gözlerini açabilirsin"
Göz bandını çıkarıp bir süre bulanık görüşümün netleşmesini bekledim. Gözlerim etrafta dolaştığında bir an kalakaldım, resmen dilim tutulmuştu.
Burası kocaman bir binanın en üst katındaki terastı.
Etraf renk renk ışıklarla düzenlenmişti. Yerde temiz örtüyle kaplanmış kocaman şişme bir yatak, etrafında yastıklar vardı. Karşısına kocaman bir projeksiyon perdesi konulmuştu.
Çiçekler ve ışıklarla düzenlenmişti.
Gözlerim yukarıya kayınca nefesim kesildi.
Etraf zarif, tül perdelerle çevrilmişti ama gökyüzü açıktı ve net bir şekilde görülüyordu. Hatta gökyüzüne o kadar yakındık ki sanki elimi uzatsam dokunabilirdim.
Arkamız ormana bakıyordu, ön taraftan bakınca ise deniz gözüküyordu. Güneş batmak üzereydi, kuş sesleri, denizin kokusu, hafiften beliren yıldızlar, ışıklar herşey rüya gibiydi.
Karam'a döndüğümde bakışlarımız kesişti.
Yanıma yanaşıp saçlarımı geriye attı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Kolları belime dolanırken dünya'nın en güzel mavileri gözlerime sabitlendi.
"Hiçbir zaman yalnız olmayacaksın ay ışığım ben yanındayım ve son nefesime kadar seni seveceğim. Önüne çıkan olumsuzlukları engelleyemediğin, hayatla baş edemediğin zaman bana seslen. Belki ferhat değilim, Mecnun yada Kerem'de değilim ama ben senin Karamınım. Bizim aşkımız tarihe yazılmayacak, çünkü bizim aşkımız zaten dünyanın en güzel tarihi"
Dudaklarımda ufak bir tebessüm oluştu. "Peki benim için yıldızları indirebilir misin?"
Benden birkaç adım uzaklaştı. "Gözlerini kapatıp dileğini tekrar dile bakalım indirebiliyormuymuşum? "
Dediğini yapıp gözlerimi kapattım ve tekrar diledim. Bu sırada Karam'ın uzaklaşıp birkaç saniye sonra tekrar yanıma geldiğini hissettim.
Gözlerimi geri açtığımda Karam hafifçe çenemden tutup başımı kaldırdı ve görüş açımı gökyüzüne çevirdi.
Artık orada sadece gökyüzü değil perdelerin arasından dökülen yıldızlar vardı.
Kalp atışlarım hızlanırken dudaklarım şaşkınlıkla aralandı, dilim tutulmuştu.
Karam ile göz göze geldiğimizde gamzelerini ortaya çıkaracak şekilde gülümsedi.
"İyi ki doğdun güzel bebeğim benim, ömrüm, hayatımın anlamı, ay ışığım, kalbimin en güzel yeri. Burası artık bizim ve yıldızlar sana uzak değil, bir kol mesafesi kadar yakınında. Her istediğinde onlara dokunabilirsin"
Dudaklarım kıpırdasa da söyleyecek kelime bulamıyordum. O kadar güzeldi ki… ben bile kendime bu kadarını hayal edemezdim. Kalbimin ritmi, yıldızların titreşimiyle yarışıyordu sanki.
Alınlarımız birbirine yaslandı.
"Ben sana aşığım Dolunay ve değil yıldızları indirmek senin için bütün dünyayı yakarım"
Ben bu adamı hakedecek ne yapmıştım?
Şüphesiz ki Karam boktan hayatımın en güzel yeriydi ve ben bu adam aşıktım.
Kendime itiraf edemesem bile ben Karam'a deliler gibi, sırılsıklam aşıktım.
O an sanki zaman durmuş gibiydi. Ne düşmanlar, ne olaylar, ne geçmiş, ne de mesleğimiz vardı. Sadece biz vardık.
En çıplak, en savunmasız ve en saf halimizle Karam ve Dolunay vardı.
Dudaklarımı Karam'ın dolgun, pembe dudaklarına değdirip bir öpücük bıraktım ve kokusunu doya doya içime çektim.
Dudaklarımız tekrar birleşirken yavaş yavaş hareket etti. Nazik ve sakince.
Bu anlar bizimdi ve acelemiz yoktu.
Kalbim göğüsümden dışarıya fırlayacak gibiydi.
Ellerim ensesine dolanırken Karam'ın kolları belime dolandı.
Öpücüğün içinde kaybolmuştuk. Ne zaman başladık, ne kadar sürdü bilmiyordum. Sadece oradaydım. Onun teninde, nefesinde, kalbinde, ruhunda...
Dudaklarımız ayrıldığında gözlerimi ona çevirdim. "Kendimi bile yeni fark ediyorum ben Karam. Korkuyorum hemde çok aynı şeyleri yaşamaktan, seni kaybetmekten ve eskisi gibi olamamaktan. Çünkü bu kez yapamam bu sefer dayanamam. Ben kendimi kaybederim"
Belkide beynim bu yüzden silmişti o anları. Her ne kadar güçlü olsamda ona dayanamayacağımı bildiği için karanlığa gömülmüştüm.
Gülümseyip yanağını okşadım. Diğer elini tutup hızla atan kalbime değdirdim. "Ama sana aşığım Karam, hemde deliler gibi aşığım. Bu kalp hep senin için atmış ve hep senin için atacak "
Dünyanın en güzel deniz'ydi gözleri ve ben o denizde boğulmaya bile razıydım.
Karam gamzeleri belli olacak şekilde gülümsedi. "Tekrar dünyaya gelsem yine gözlerinde kaybolmayı, gülüşünde ısınmayı, sen olmayı, sende var olmayı seçerdim karanlığımın ışığı "
Karam yüzüme bakarken parmaklarını yanağımda gezdirdi. Öyle nazikti ki, içimdeki bütün savunmalar birer birer çözüldü.
Onunla olmak… varlığımı tamamlamak gibiydi.
Biz artık bir bütündük, tamamlanmıştık ve bundan ötesi yoktu.
✨✨
Gözlerimi kulaklarıma kuşların cıvıltısı doldu.
Sabah oluyordu ve güneş doğuyordu.
Kafamı yan tarafa çevirdiğimde Karam görüş açıma girdi. Mışıl mışıl huzurla uyuyordu.
Yüzündeki o tanıdık çizgiler, kaşlarının arasındaki hafif çatıklık, hâlâ uyuyorken bile tetikte olan hali... Hepsine hayran, hepsine aşıktım.
Onu izleyerek ellerimi dalgalı saçlarında gezdirdim ve şakağına minik bir öpücük bıraktım.
Bir süre sonra yüzünde ışıl ışıl gülümseme oluşurken gözlerini araladı.
Bakışlarım o güzelim mavilerle kesişti "Günaydın ay ışığım "
Bende ona gülümseyip saçlarını okşamaya devam ettim. Uzun zamandır böylesine huzurlu hissetmemiştim. "Günaydın sevgilim"
Karam'ın gözleri açılırken tamamen uyanmış hali vardı. Hafifçe doğrulup parıldayan gözlerini bana çevirdi. "Ne dediğini duymadım "
"Günaydın dedim "
"Hayır, demedin ben birşey duymadım "
Ne yapmaya çalıştığını anlayınca ufak bir kahkaha attım.
Parıldayan gözlerle bana bakarken o da sırıttı.
Ona doğru dönüp üstüne eğildim. Burnunun ucuna, alnına, elmacık kemiğine ve yanağına öpücük bıraktım. "Günaydın sevgilim "
Ona daha çok yanaşıp dudaklarımı dudaklarına sürttüm ardından fısıldadım. "Sevgilim" dudağının kenarına öpücük bıraktım. "Benim sevgilim" Öbür kenarına da küçük bir öpücük bıraktım."Deniz gözlü adamım"
Dudaklarımızı birleştirdiğimde tadı damağıma yayıldı.
Dudaklarımız ayrıldığında Karam beni sırıtarak yanına çekti. "İşte şimdi gün aydı. Ama her gün beni böyle uyandırırsan gün bizi bekleyebilir"
Kıkırdayarak tek kaşımı kaldırdım. "Hergün birlikte uyanacağımızı nereden çıkardın? "
Karam belimi kavrayıp beni tek hamleyle altına aldı ve üstüme çıktığında benim gibi kaşını havalandırdı.
"Bu saatten sonra senden bir saniye bile ayrı kalacağımı düşündüren nedir?"
Aklıma gelenle sırıttım. "Herşeyin böyle kolay olacağını düşünmedin herhalde Karam. Daha sürüneceğin günler seni bekliyor"
Karam gözlerini kıstı, yüzüme doğru eğilirken nefesi tenime değdi.
“Öyle mi diyorsun?” diye fısıldadı.
Sesinde hem gülme isteği hem de tehlikeli bir alttan alma vardı. Parmak uçları belimde dolaşırken yüzümdeki ifadeyi izliyordu.
“Sürünmek, ha?” Dudaklarının kenarı yavaşça yukarı kalktı. “Ben sadece senin için sürünürüm ay ışığım çünkü işin ucunda sen varsın”
Elini yüzüme yerleştirip yanağımı okşadı. Ardından nefesimi çalan bir dokunuşla içimi titreterek dudaklarımı hafifçe öptü. "Ve bunu sende biliyorsun güzel bebeğim"
Çeneme oradan tam şah damarımın üstüne öpücük bıraktı. "Ama şuanda daha önemli işlerimiz var"
Bakışlarımız kesiştiğinde dudaklarımı kıvırdım. "Neymiş o işimiz? "
Sorumla doğruldu ardından beni tek hamleyle kucaklayarak arkamızdaki kapıya ilerledi.
"Güzel bebeğimi doyurmalıyız, kahvaltı hazırlayacağım"
"Evi yakmazsın değil mi?"
Karam gözlerini devirirken bu sefer ben sırıttım.
"Orasını denemeden bilemeyiz "
Gözlerim etrafta dolandı. "Ciddiyim yakarsan bütün bunlara yazık olur "
"Sen yanımda olduğun sürece 100 kere yansa 100 kere tekrar yaparım "
Aşşağıya indiğimizde Karam bana evi dolaştırdı.
Ev aşırı büyüktü ama çok güzeldi. Rüya gibiydi, hiç bitmesini istemeyeceğim bir rüya.
"Evet başlayalım"
Kollarımı göğsümde bağlayıp tezgaha yaslandığımda Karam'ı izlemeye başladım.
"Sevgilim ne yapıyorsun? "
Gözlerini bana çevirdi ama duyamamış gibi bir ifadeyle baktı. "Efendim duymadım? "
Sırıtarak yanına ilerledim ve arkadan kollarımı beline dolayıp ensesine öpücük bıraktım.
Ona böyle hitap etmem aşırı hoşuna gidiyordu.
"Ama böyle yaparsan kahvaltı hazırlayamayız ve sonsuza dek böyle kalırız "
Sırıtmamı bastırdım. "Zaten hazırlayamıyorduk sevgilim. Önce buzdolabından yumurtaları çıkarmamız lazım "
Ondan ayrılıp dolaba ilerledim ve yumurtaları çıkardım. "O zaman ben güzel bir patatesli omlet yapayım sende domates ve salatalık doğra"
Beni onaylayıp içimi kıpır kıpır eden bir şekilde göz kırptı. "Emredersiniz savcım"
Bu adam beni öldürecekti.
Kahvaltıyı hazırladıktan sonra balkona çıktık. Manzara karşısında, sıcacık çaylarımızı yudumlarken sessizce oturduk. Rüzgâr saçlarımı hafifçe uçuruyor, Karam yanımdaki varlığıyla kalbime ağır ama güzel bir sıcaklık bırakıyordu.
İlk defa bir sabahı "geç kalmadan" yaşıyordum. Şuan acele yoktu, kaçacak bir dosya, kovalanacak bir suçlu, kapanması gereken bir yara yoktu. Sadece biz vardık.
Tam o an Karam’ın telefonu çaldı.
Titreşim sesi önce yok sayıldı ama sonra ısrarla tekrar etti.
Göz göze geldiğimizde Karam istemeyerek ekrana baktı. Ne gördüyse biraz ciddileşti.
“bilinmeyen numara arıyor.”
Kafamı sallayıp onayladım."Önemli birşey olabilir aç istersen"
Karam aramayı cevaplarken telefondan gelen sesi net bir şekilde duyabiliyordum.
Kulaklarıma dolan ses bir erkeğe aitti.
"Savcı Alex Karam Akaydın'la mı görüşüyorum? "
“Evet benim?”
"Ben savcı Emir Bozok bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakmayın, müsait miydiniz? "
"Evet müsaitim"
"Ben Cafer Ünal'ın bağlı olduğu örgütle ilgileniyorum ve sizin dosyanıza denk geldim. "
Arkadan kağıt çevirme sesleri geldi.
"Ve ilginç birşeye rastladım. Sanırım geçen davada onun avukatlığını yapan avukat ile kaçırdığı kadınlardan birinin ilgisi varmış "
Karam ile göz göze geldik.
Ezgi ve Cafer ne alakaydı?
Karam'dan telefonu alıp hoparlöre aldığımda içimdeki meraka engel olamayan dudaklarım aralandı.
"Ezgi Kaya'dan mı bahsediyorsunuz? "
Karşı hattaki adam çok kısa bir an duraksadı ardından tekrar konuştu. "Ta kendisi, siz kimsiniz? "
"Ben savcı Dolunay Yıldırım "
"Ah, bir arada olmanız isabet olmuş zaten sizi de arayacaktım. Gördüğüm kadarıyla olay artık sadece Cafer Ünal davası değil. Olay örgüsünün daha derin, daha bağlantılı bir yapısı var."
Karam kaşlarını çattı. "Açık konuşur musunuz savcı bey?"
Emir’in sesi değişti, artık daha net ve sertti.
"Cafer Ünal’ın kaçırdığı kadınlardan biri — adını vermem şu an için sakıncalı — hastanede tedavi altındayken savcılık korumasına alındı. Bilinci yeni yerine geldi ve ifadesinde çok dikkat çekici bir cümle kurdu: 'O kadını bir yerden tanıyorum. Cafer onunla göz göze geldiğinde hiç korkmamıştı. Onlar iş ortağı gibiydi...’ dedi."
Karam’la göz göze geldik. İkimizinde yüzünde istemsiz bir gerilim vardı.
Emir devam etti:
"Sonra kadına avukat Ezgi Kaya’nın fotoğrafı gösterildi. Tepkisi ani ve netti. 'Evet... buydu. Cafer’in yanındaki kadındı. Bizi teslim alan adamlara bu kadın emir verdi.’ dedi"
Telefonun başında birkaç saniye sessizlik oldu.
O an nefes almayı bile unuttuğumu fark ettim.
"Bu iddia henüz delillendirilemedi" dedi Emir. "ama sizin Ezgi Kaya ile olan geçmişiniz, davalarda karşı karşıya gelmeniz, hatta dün salondaki duruşmada oluşan gerilim… hepsi artık daha farklı bir ışık altında değerlendirilecek."
"Yani Ezgi, sadece bir avukat değil, aktif olarak örgütle bağlantılı olabilir mi diyorsunuz?" dedim.
"Şimdilik sadece bir şüphe tabiki ama çok güçlü bir şüphe. Ve bu, onun mesleki dokunulmazlığına rağmen soruşturma açmamız için yeterli. Bu konuda desteğinize ihtiyacımız olacak."
"Siz neredesiniz? "
"Şuanda hastanedeyim kadının ifadesi yarım kalmış onun için bekliyorum"
"Bizde hemen oraya geliyoruz "
Karam'ı onaylayıp aklıma gelenle birlikte ayaklandım. "Kadın'ın sorgusuna ben devam ederim. Biz gelene kadar sakinleşmiş olur hemde bir kadının onunla konuşması daha iyi olur "
"Tamamdır ben hastanede oda 204'ün önünde sizi bekliyor olacağım "
Hellooo
Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.
Bölümü nasıl buldunuz?
Karam ve Dolunay? Savcı Emir? Ezgi?
Yeni bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuz. 💖
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.07k Okunma |
323 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |