

Keyifli okumalar dilerimm.💜💜
Arabada sessizce ilerlerken radyoda hafif bir melodi çalıyordu. Şehir henüz tam uyanmamıştı, sokaklarda ise bir sabah serinliği vardı.
“Ezgi'nin adını o dosyada duymak… hâlâ çok garip geliyor.” diyerek sessizliği bozdu Karam.
“Bence de öyle, ama hislerim var Karam. Kadın eğer doğru söylüyorsa, Ezgi sadece Cafer’le değil, daha derin bir yapıyla bağlantılı olabilir.”
Kaşları çatılırken direksiyonu çevirdi. “Bizi hedef alan bir yapı mı diyorsun?”
Başımı iki yana salladım. “Henüz emin değilim ama bu iş kişisel. Ezgi’nin duruşmadaki bakışları, söyledikleri… hepsi bilinçliydi.”
“İşte bu yüzden yanında olacağım,” dedi kararlı bir sesle.
Kısa bir süre konuşmadan gittik. Hastanenin önüne vardığımızda arabadan inip binaya girdik.
Kadın'ın kaldığı odanın önüne vardığımızda koltuklarda oturup önündeki dosyaları inceleyen bir adam görüş açıma girdi.
Yaklaşık 1.85 boylarında ve yapılı sayılabilecek bir adamdı. 30'larının başında gibi duruyordu. Omuzları geniş, duruşu dimdikti, adeta odadaki havayı kontrol eden bir tarafı vardı.
Kısa kesilmiş, koyu kestane saçları alnından hafifçe geriye taranmıştı. Sakalsız çenesinde ve elmacık kemiklerinde belirgin hatlar vardı, bu da ona net, keskin bir ifade kazandırıyordu. Gözleri ela ama griye çalan soğuk bir tonda, bakışları insanın içine işler cinstendi; sanki bir bakışta yalanı ayıklayacak kadar dikkatliydi.
Gömleği düzgünce ütülenmiş, lacivert pantolonuyla uyum halindeydi. İçinde sade ama şık görünüyordu. Kravatı biraz gevşekti ve uzun saatler çalıştığını belli ediyordu. Elinde taşıdığı siyah bir evrak çantası ve kolundaki klasik saat, detaylara verdiği önemi gösteriyordu.
İlk izlenim olarak, hem güven verici hem de hafif mesafeli bir auraya sahipti. İşinin ehli olduğu belliydi ve hiçbir şeyden kolay kolay etkilenecek birine benzemiyordu.
Başını okuduğu dosyadan kaldırıp geldiğimizi hissetmiş gibi gözlerini bize çevirdi.
"Savcı Yıldırım ve Akaydın hoşgeldiniz. Ben Emir Bozok "
Karam uzattığı elini sıkarken merakla onu incelemeye başladı. Ardında uzanıp ben elini sıktım.
"Hoşbulduk" Kapıyı işaret ettim. "O nasıl? "
"Şimdi daha iyi gibi ama kimseyle konuşmak istemiyor. Sizi almadan önce netleştirmek isterim ki durumu çok hassas, ifadesi parçalı, bazen kopuk ama söyledikleri çok ciddi ve size güvenmesi çok önemli "
Onu onaylar kendi başımı salladım. "Anladım, halledeceğim ama herşeyden önce bir kadın olarak hemcinsim için ne yapılması gerekiyorsa yapacağım"
"Eminim yaparsınız ben sadece belirtmek istedim " ardından Karam'a döndü. "Siz girecek misiniz? "
Karam ellerini cebine sokup olduğu yerde dikilmeye devam etti. "Sizinde bahsettiğiniz gibi durum hassas ve Dolunay'ın konuşması herkes için iyi olur. Hem karşısında bir hemcinsi olduğu için ne kadar az baskı hissederse o kadar güvenir "
İkisi geride kalırken adımlarım odaya ilerledi.
Kapıyı tıklatıp hafifçe araladım. "Merhaba, gelebilir miyim? "
İçeride yaklaşık 21, 22 yaşlarında sarışın çok güzel bir genç kadın vardı. Yüzünün bir kısmında ve boynunda, kollarında yer yer yaralar vardı.
Daha çok gençti.
Ve ben bunların sorumlularının belası olacaktım.
Yeşil gözleri merak ve biraz tedirginlikle bana dönerken yüzüme hafifçe, nazik bir gülümseme yerleştirdim.
"Siz kimsiniz? "
"Ben Dolunay senin içinde olduğun davaya bakan savcılardan biriyim"
"Konuşmak istemiyorum, özellikle o olay..."
İçeriye girip kapıyı ardımdan kapattıktan sonra ilerleyip yatağının yanındaki koltuğa oturdum. "Kendini konuşmak zorunda hissetme ben sadece seninle sohbet etmeye geldim. İsmin ne? "
"Ekim "
Dudaklarıma sıcak bir tebessüm yerleştirdim. "Ne kadar güzel ismin varmış Ekim, bende Dolunay tekrardan tanıştığımıza memnun oldum "
"Teşekkür ederim "
"Rica ederim okuyor musun? "
Kafasını salladı. O kadar kırgın, yorgun ve hassastı ki...
Okulu aklına gelince gözlerinde bir an ışık belirdi. "Edebiyat öğretmenliği, son sınıfım"
Neşeyle gülümsedim. "Ne güzel. Biliyor musun bende 15,16 yaşlarındayken edebiyat öğretmenliği okumak istiyordum. "
Gözleri çekingen bir şekilde bana döndü. "Sonra ne oldu? "
Bacak bacak üstüne atıp rahat bir pozisyona geçtim.
"Bir süre bu fikrimi sürdürdüm ama sonra şuanda yaptığım mesleğin bana daha uygun olacağını düşündüm. Gittikçe aklıma yatmaya başlıyordu. İtiraf ediyorum başta aşırı zorlandım ama sonra mesleğimi çok sevdiğimi ve birilerine ufacık bir katkım bile olduğunda ne kadar mutlu olduğumu fark ettim. Benim için doğru olan buydu ve ben bu yoldan gittim"
Gözlerimiz kesişirken uzanıp yaralı elini tuttum. "Senin içinde doğru olan bu Ekim. Korkuyorsun biliyorum ama o şerefsiz ve yanındaki hiç kimse sana dokunamaz artık, yanında ben varım ve seni koruyacağıma söz veriyorum "
"Sende diğerleri gibi dava peşindesin tanınmak istiyorsun ve ilk fırsatta beni bırakacaksın" diye mırıldandı hüzün ve sinirle elini çekip.
"Hayır değilim."
Gözlerimi ona dikip bana bakmasını sağladım. "Ben herşeyden önce bir kadınım Ekim. Bir hemcinsin ve bir büyüğün olarak sana yardım etmek, o şerefsizi ve yanında kim varsa onları içeriye tıkmak istiyorum, ben artık sesimiz çıksın istiyorum ve bunun için yardımına ihtiyacım var "
Düşünceli gözlerini önüne çevirdi.
"Günde kaç tane kadın katlediliyor? kaç tanesi darp edilip tacize, tecavüze uğruyor? Bak seninle açık konuşacağım. Cafer'de bunlara sebep olanlardan biri ve çok geniş bir ağa bağlı olabilir şimdilik hapiste ve onu içeriye bizzat ben tıktım. "
Cafer'in ismini duyunca gözleri korkuyla büyüdü. Sakinleşmesi için elini tutup okşamaya başladım.
"Ama herhangi birşey çıkmazsa cezası düşürülebilir ve o çıkarsa ne olur? Daha birçok kadın katledilmeye devam eder. Ben bu mesleğe başlarken kendime bir söz verdim: ' işin ucunda ölüm bile olsa bizleri koruyacağıma söz verdim.' "
Etrafımızı işaret ettim. "Bak biz buradayız, çabalıyoruz hayatta kalmak için, adalet için ama hayat devam ediyor. Daha birkaç gün içinde bu olayda bulunan iki kadının cenazesi defnedildi. Ve onlar gibi tonlarcası."
Gözlerinden yaşlar süzülürken "korkuyorum" dedi titreyerek. "Tekrar aynı şeyleri yaşamaktan ölmekten çok korkuyorum "
"Onlarda korkuyordu! " diye çıkıştım kendime engel olamayarak ve telefonumdaki fotoğrafları ona gösterdim.
"Bak, ismi Elif, daha 7 yaşındaydı. Vücudunda bir çok kırık, yara izleri vardı. Ölesiye dövülmüştü, taciz edilmişti. Şimdi ise peluş oyuncağına sarılmış soğuk bir mezarda sonsuz uykuda. Özge evliydi, kocası tarafından katledildi. Sedef lisedeydi. Azra daha 14 yaşındaydı. Melis sadece okumak istiyordu, Ayşe ise yaşamak... Rüya, Gizem, ilkim, Zehra. Ve daha niceleri hepsi ya bir hayalete dönüştü ya da soğuk mezarlara gömüldüler."
Gözlerimi acı bürüdü. "En acı tarafı ise halen sıranın kendisine gelmesini bekleyen ve bunun farkında olan kadınlar var Ekim."
Derin bir nefes alıp yanına oturdum.
"Onlarda korkuyordu, halen korkuyorlar. Ve buna artık bir yerden dur demeliyiz. Sen şimdi buradasın ve yemin ederim seni tüm gücümle koruyacağıma söz veriyorum. Sadece başkaları için geç olmasını istemiyorum. Eğer bana onlar hakkında bilgi verirsen onları sonsuza dek içeriye tıkarım. Olanları engelleyememiş olsak bile olacakları engellemiş oluruz"
Ekim hıçkırmaya başlarken onu kollarımın arasına aldığımda bana sıkıca sarıldı.
Üstüne gittiğimin ve yaşadıklarından sonra bunların ağır geldiğinin farkındaydım ama yapmam gerekiyordu.
Onu sıkıca sararken rahatlaması için sırtını sıvazladım. "Tamam geçti, geçti güzelim ben yanındayım istediğin kadar ağlayabilirsin "
Bir süre sonra ağlaması dinerken kafasını kaldırıp masumca bana baktı. "Ben böyle olmasını istemedim ve istemiyorum ama sana güvenebilir miyim bilmiyorum. "
Ona içtenlikle bakıp elini sımsıkı tuttum. "Tabiki güvenebilirsin Ekim ve herşeyi anlatabilirsin de. Burada sadece ikimiz varız"
Kısa bir tereddütten sonra derin bir nefes aldı ve kararlı gözlerle baktı. "Tamam anlatacağım, susmak istemiyorum ve şuan buna hazırım"
Yüzünde bir gülümseme oluştu. "Aferin sana" Şefkatle sarı saçlarını okşadım. "unutma ben yanındayım ve hep olacağım kendini baskı altında hissetme"
Çantamdan ses kayıt cihazını çıkartıp konuşmayı kaydetmeye başladım.
"Öncelikle senden kendini tanıtmanı ve bu kayıt için onayının olduğunu belirtmeni rica ediyorum "
"Ben Ekim Günay, bu kayıt için rızam vardır "
"Cafer ile yolunuz nasıl kesişti? orada neler yaşadın? "
Ekim derin bir nefes aldı. Gözlerini yere sabitlemişti ama sesi kararlıydı.
“Cafer’le ilk kez bir etkinlikte tanıştım. Güvenilir biri gibi gösterildi. Öğrencilere yardım eden, çevresi geniş, iş bağlantıları olan biriymiş gibi…”
Göz ucuyla bana baktı, sonra devam etti.
“İlk başta nazik, anlayışlı ve ilgiliydi. Özellikle edebiyata ilgim olduğunu bilince daha da yakınlaştı. Kitaplar getirdi, bir dosya projesi ayarladı, hatta bir burs ayarlayabileceğini söyledi. O kadar inandırıcıydı ki…”
Yutkundu. Gözleri doldu ama kendini tuttu.
“Bir gün beni bir eve davet etti. " Orada birçok öğrenci olacağını ve edebiyat ile ilgili şeyler yapılacağını söyledi.”
“Ev büyük ve sessizdi. İçeri girdikten kısa süre sonra telefonumu aldı. 'Şarj etmem lazım' dedi ama geri vermedi. Sonra kapıları kilitledi. Panikledim. Sadece gitmek istedim ama kolumu tuttu. O an orada yalnız olmadığımızı fark ettim.”
“Alt katta başka kızlar da vardı. Kimi zaman 2-3, kimi zaman daha fazlası. Genellikle genç… çoğu benden de küçüktü. Onlara orada tutmak için ilaç veriliyordu. Renkli kapsüller... onlara ‘Uyku zamanı’ derlerdi. O günlerde dışarıdan adamlar gelirdi”
“Bu gelenleri tanıyor musun?” diye sordum yumuşak bir sesle.
Başını salladı.
“İsim bilmiyorum ama biri vardı... sağ kulağında yılan dövmesi olan biri. Gözlüğü vardı. Kızlar ondan çok korkardı. Cafer bile ona karşı daha temkinliydi. Ona ‘Abi’ diyorlardı. Bazen farklı bir telefonla konuşurdu onunla. Bir keresinde arka odadan 'patron' kelimesini duydum ama ne dediğini tam anlayamadım.”
Bir an Cafer'de de böyle bir dövme gördüğümü anımsadım.
→ "Yılan dövmeli adam, ‘Abi’ diye anılıyor. Patron vurgusu var."
Ekim devam etti.
“Evde güvenlik kameraları vardı. Hatta bazen bize kendi görüntülerimizi izletirlerdi. Amacı aşağılama, sindirme, korkutma... Psikolojik işkence gibiydi. Hatta bazı kızlar konuşamaz hale gelmişti. Bir tanesinin ismi Yağmur’du. Kıvırcık saçlıydı ve sürekli kardeşini özlediğini söylerdi.”
“Bu ev neredeydi Ekim? hatırlıyormusun?”
“Başlangıçta Gebze tarafında olduğunu sanıyordum ama bir gün mutfakta fısıldaşan iki adamdan ‘Tavşancık’ diye bir yer duydum. Ormanın içinde, yolu çakıllı bir bölgedeydi. Pencereler küçüktü, dışarıyı göremiyorduk.”
“Kaçış yolları? Alarm sistemi?”
“Kapıda şifreli kilit vardı. Pencereler demir parmaklıklıydı. Zemin katta küçük bir oda vardı, ceza odası derlerdi. Oraya gidenler günlerce çıkamazdı.”
Sesi çatladı. Gözleri tekrar doldu ama devam etti.
“Ben orada 1 ay kaldım. Kaç kez kendimi yok saymak zorunda kaldım bilmiyorum. Ama bir gün kapı açık kaldı... biri içeriye sinyal bozucu cihaz yerleştirmişti ve o cihazda tüm sistemi devre dışı bıraktı. Bu sayede oradan kaçabildim ve kendimi en ıssız motel'e attım. ”
Ellerini birbirine kenetledi. Sesi daha kısıktı şimdi.
“Karakola gitmek istedim ama korktum. Sonra sizi televizyonda gördüm. Duruşmada konuşmalarınızı izledim. O zaman karar verdim aslında. O an size ulaşmak istedim ama yapamadım, korktum.”
“Anlattığın her şey çok değerli ve gereken her adımı atacağız Ekim. Artık yalnız değilsin.”
"Son olarak sormak istediğim birşey var" Telefonumdan Ezgi'nin bir fotoğrafını gösterdim. "Bu kadını daha önce gördün mü? yada tanıyormusun? "
Gözleri fotoğrafa dönünce kocaman açıldı. "Bu...bu o kadın, arada eve gidip geliyordu. Cafer'in yanında gördüğüm biriydi. Onlardan birisi "
Gözlerim kısıldı. "İsmini hatırlıyormusun? "
"Ezgi... Ezgi Kaya, beni oraya çeken de oydu"
Şah mat
Ses kaydını kapatıp gülümsedim.
"Seni bizzat ben koruma altına alacağım Ekim. Artık devlet ve benim tarafımdan korunacaksın. Güvenli bir yere alınıp tedavi, psikolojik destek, maddi destek her türlü şeyin karşılanacak. Ama en önemlisi söylediklerinle birlikte başka hayatlar kurtulacak "
"Ve bende bu süreçte hep yanında olacağım "
"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim abla"
Bana kitabıyla içimde birşeyler koptu. Onun için için sızladı.
Uzanıp destek olmak için elini tuttum. "Asıl ben teşekkür ederim ablam. Ben sadece görevimi yaptım ama sen çok cesaretli ve güçlü davrandın"
Gözleri dolu doluydu ama bana gülümsedi. "Sen olmasaydın yapamazdım iyi ki geldin "
Yanına yaklaşıp kocaman sarıldım. "Yapardın güzelim yapardın. Sen çok güçlüsün, biz çok güçlüyüz ve artık sessiz kalmamalıyız. Ne olursa olsun ben her zaman yanında olacağım."
Elimle vedalaşıp oda'dan çıktığımda Karam ve Emir'in sandalyelerde oturup dava hakkında konuştuğunu gördüm.
Onlara yaklaşırken ikisinin gözleride bana döndü.
"Anlatmadı değil mi? "
Emir'in sözlerine karşı dudaklarım kıvrıldı.
Elimdeki ses kayıt cihazını havaya kaldırıp onlara doğru salladım.
"Tekrar tanışalım o zaman. Ben Dolunay Yıldırım, istediğim herşeyi alırım ve yapamayacağım hiçbir şey yoktur"
Karam bana gülümserken Emir şaşkınlıkla baktı. "Nasıl başardın? "
Sırıttım. "O da benim sırrım olsun "
Hellooo
Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.
Veee biz 2k olmuşuzz.🥳 Aşırı mutlu oldum. Hepinize destekleriniz için çook teşekkür ederim güzellerim.
Siz, güzel kızlarım, çiçeklerim…
Şunu unutmayın: Hepimiz çok özeliz ve en iyisini hak ediyoruz. Eğer şu anda böyle bir durumda olan varsa ya da çevrenizde böyle biri varsa, ne olursa olsun, olayın içinde en ufak bir psikolojik şiddet bile varsa durmayın sesinizi çıkarın. Yalnız olmadığınızı bilin. Bunlar normalleşemez. Bu toksiklikten, gaddarlıktan ve cehaletten birlikte kurtulmalıyız.
Bizler çok değerliyiz ve birbirimize sahibiz. Hepinizi çok seviyorum. Kendinize iyi bakın ve benim için siz de kendinizi sevin. Kocamaaaan öpüyorum! Hepiniz iyi ki varsınız. 💐💖🩷🪷
Ve bu bölümün sonunu, canım Atam’ın sözüyle kapatmak istiyorum:
> "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın."
Yeni bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuz. 💖
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.06k Okunma |
323 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |