

Keyifli okumalar dilerim.💜💜
Saat 21.56'yı gösteriyordu ve biz bahsedilen binanın önüne gelmiştik.
Şehirden uzak, orman'ın içinde ıssız bir binaydı.
Solumda Karam, diğer yanımda Emir, onun arkasında ise özel harekat ekibi vardı. Karam saatine bakarken kaşları çatıldı sanki birşeyler onu huzursuz ediyordu.
"Geçitin açılmasına 5 dakika kaldı. İçeride neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz" Gözleri Emir'e döndü. "İçeride termal hareket var mı? "
Emir gözlerini kısarak önündeki ekrana baktı. Biz gelmeden önce binaya termal kamera yerleştirmişlerdi.
"2 ile 4 arası kişi gözüküyor ama dediğin gibi içeride neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz"
Karam onu onaylarken gözleri binaya döndü. "Bu sessizlik hoşuma gitmedi "
Binaya doğru ilerleyen benimde gözlerim karanlık binaya döndü. Camları kırılmış , bazı yerleri yosun bağlamış, terkedilmiş bir binaydı. Ama içinde yalan birşeyler hissedebiliyordum.
"Siz soldan ilerleyeceksiniz, bizde sağdan geri kalan ekip ise her ihtimale karşı burada bekleyecek. Geçit'in batıya yani sizin gideceğiniz yere daha yakın olduğunu düşünüyoruz"
"Anlaşıldı "
"Anlaşıldı"
"Anlaşıldı"
Karam, ben ve 2 özel harekat polisi binaya doğru ilerledik.
Gece sessiz ve karanlıktı. Yolumuzu aydınlatan tek şey ise gökyüzündeki ay ışığıydı.
Saat 21.58'i gösterirken telsizlerimiz cızırdadı ardından kulaklarıma Emir'in sesi doldu.
"Geçit her an açılabilir hazır olalım "
21.59
Karam ile göz göze geldik. Gözlerinde tanıdık kararlılık vardı ama çenesi gergindi bu da içindeki huzursuzluğu ele veriyordu.
Kafamı sallayıp hafifçe tebessüm ettim ve telsizi dudaklarıma yaklaştırdım. "Biz hazırız "
"Tamamdır bizde hazırız, dikkatli olun "
"Sizde dikkatli olun"
Ve 22.00
Önce hiçbir şey olmadı sonra ıssız, sessiz ormanı mekanik bir ses doldurdu.
"Geçiti bulduk, yaklaşık 80 metre önümüzde "
Oraya yaklaştığımızda kilitli çelik bir kapı ve biraz ilerisinde aşırı dar bir tünel gözüktü.
Kapının önünde durduk.
Çelik kapının yüzeyi paslıydı ama yeni kullanılmış gibi de duruyordu. Yani terk edilmiş bir yerden çok, gizlenmiş bir geçitti bu. Üstünde hiçbir sembol yoktu. Ama küçük bir dijital panel hemen yan tarafında göz kırpıyordu.
Karam eğildi. “Bu tarz paneller genellikle zamanlı çalışır. Şanslıysak hâlâ aktiftir.”
Telsizden Emir’in sesi duyuldu. “Arka uçta şifreli bir sistem var gibi duruyor”
Yanımızdaki özel harekatçılardan biri panele yaklaşıp inceledi ve sonra bize döndü. "Panel sadece kişinin yüz taramasıyla açılabilir panellerden ve eğer denersek kapanıp bir daha açılamayabilir yada başka şeyler olabilir. Ama şuradaki tüneli deneyebiliriz"
Gözlerim kısılırken yandaki tünele döndü.
"Oraya giremeyiz çünkü girmemiz için çok dar" Karam haklıydı ama bu üçü için geçerliydi, ben oradan geçebilirdim.
Sırıtarak çantamı Karam'a attım. "Ben oraya girebilirim ve kapıyı açarım ç"
Karam çantamı havada yakalarken kaşları çatıldı. "Hayatta olmaz, orada ne olduğunu bilmiyoruz seni tehlikeye atamam "
"Ben kendimi savunabilirim Karam. Olduğum yere gelebilmek için sizden fazla eğitim gördüm ve orada birileri varsa gebermesi bir tekmeme bakar "
Başını iki yana salladı, ikna olmamıştı. "Yinede olmaz Dolunay seni tehlikeye atamam "
Yanına yaklaşıp bir elimi beline sardım. "O kadar insan buraya boşuna gelmedi sevgilim eğer imkanımız varken yapmazsak operasyonu tehlikeye atabiliriz. Hemen yan tarafında olacağım, bir telsiz ötende "
"Başlarım yan tarafa da operasyonun tehlikeye atılmasına da. Senin saçının yek bir teline dahi zarar gelmesine izin vermem"
Telsizden Emir'in sesi duyuldu. "Dolunay haklı Akaydın kendine gel. Hem orada başına birşey geleceğini zannetmiyorum Cafer köpeğinin de girdiği yer orası "
"Sen karışma" diyerek sinirle çıkıştı Karam Emir'e
"Karışırım, bu işte birlikteyiz"
Karam onun sözleriyle biraz daha sinirlenmişti ama Emir onu takıyor gibi değildi hatta sesi gülümsüyor gibiydi.
Sanırım Karam'la uğraşmak hoşuna gidiyordu.
Telsizi kapatırken Karam’ın yüzüne baktım. Elimi yüzüne uzatıp hafifçe yanaklarını okşadım. “Bana güven sevgilim. Hem ben ne zaman birine yenilmişim, hı?”
Kaşları hâlâ çatıktı ama bakışları yumuşadı. “Sana herşeyden, kendimden bile çok güveniyorum ve hiçbir zaman yenilmedin ama sana birşey olursa ben dayanamam”
Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. "Bana hiçbir şey olmayacak sevgilim söz veriyorum "
Onlara sırtımı dönüp tünelin girişine yöneldim.
Telsizimi sabitledim. Silahımı elime alıp sıkıca kavradım. Tünel o kadar dardı ki yürüyemezdim, dizlerimin üstünde ilerlemem gerekiyordu.
Hava ağır, taş duvarlar ise nemliydi. Ama ben geri dönmeyecektim.
Telsizden Karam’ın sesi geldi. “Sol taraftaki ses sensen, duvara iki defa vur.”
Tünelin duvarına iki kez hafifçe yumruk attım.
“Anlaşıldı. Dikkatli ol.”
İçimde keskin bir odaklanma vardı. Bu geçit, Ezgi’nin bahsettiği "o yer" olabilir miydi?
İlerledikçe tünelin sonunda hafif bir ışık göründü. Kalbim hızlandı. Işık varsa, içeride elektrik vardı. Ve bu da birilerinin hâlâ aktif olduğunu gösterirdi.
Son metrelerde bir parmaklık çıktı karşıma, ama kilidi basitti. Çantamdaki penseyle parmaklıkları sessizce açtım.
İçeri sızdım.
Burası eski bir arşiv odasını andırıyordu. Ama duvarlara yerleştirilmiş kameralar, köşelerdeki sensörler, bunun sıradan bir yer olmadığını fısıldıyordu.
Birden telsizim cızırdadı. “Dolunay, içeride misin?”
“Girdim, içerideyim. Yaklaşık 20 metrekarelik bir oda ve ilerisinde bir kapı var”
Karam’ın sesi aniden gerginleşti. “Sakın bir şeye dokunma tuzak çıkabilir. Emir, kapıyı açmak için hazır olun. Her an müdahale gerekebilir.”
Tünel havalandırmaya çıkmıştı ve daha ilerliyordu. İlerlemeye devam ettiğimde parmaklıklardan yan taraftaki oda gözüktü.
İçeriye baktığımda iki tane adamın oturmuş konuştuklarını gördüm.
Adamların ne konuştuğunu tam olarak duyamıyordum ama birinin sesi oldukça yüksekti.
Hafifçe yana kayarak kulak kesildim.
“…sabah olmadan hepsini çıkarmamız lazım. Biri hâlâ baygın ama uyanırsa sorun çıkarabilir. Patron acele edin dedi.”
“Tamam dedim ya, geçidi zaten kapatacağız. Polisler geldiğinde hiçbir iz bulamayacaklar.”
Gözlerim irileşti. İçeride birileri daha vardı.
Bir an önce içeriye girmem gerekiyordu. "İçeride başkaları esirler var onları buradan götürmekten bahsediyorlar, sayısı belirsiz ama adamlar iki kişi onları halledebilirim "
O tanıdık sesi duydum. Emir, telsize girdi:
“Dolunay, sana güveniyoruz. Ama ilk hedefimiz rehinelerin güvenliği. Eğer dikkat çekmeden içeri sızabileceksen, harekete geç ve kapı içeriden şifreli olabilir. Biz giriş için son hazırlıklarımızı yapıyoruz.”
Omuzlarımı geri attım.
“Anlaşıldı. Sessizce halledip kapıyı sizin için açacağım.”
Telsizden gelen tek ses Karam’ın iç çekişi oldu.
“Dikkatli ol... ve gözünü kırpma.”
Havalandırmanın parmaklığı baya eski duruyordu ve kolayca açılabilecek birşeydi. Parmaklığı yavaşça kendime çekip olduğum yere bıraktım ve yere atladım.
Adamların arkası bana dönük olduğu için benim geldiğimi anlamamışlardı. Bana yakın olana yaklaşıp silahımın kabzasını adamın ensesine geçirdim
O adam bayılıp yere düştüğünde diğer adam beni fark etmişti ama benim reflekslerim daha hızlıydı. Arkasına geçip boğazını sıktım ve diğer taraftan silahı kafasına dayadım.
"Kapının şifresi ne? "
Adam nefes nefese kalmıştı. Boğazına bastıran kolumla bir yandan nefes almasını engelliyor, diğer yandan silahın soğuk namlusunu şakağında hissediyordu. Gözlerinde korku, tedirginlik ve inat birbirine karışmıştı.
"Kapının şifresi ne?" diye yineledim, bu kez daha baskın bir sesle.
Boğazından boğuk bir ses çıktı.
"2… 7… 9… 1… tamam mı? Bırak- bırak beni lütfen!"
Onu kapıya ilerletip dizlerinin arkasına tekme attım. Yere düşerken acıyla inledi.
Ona doğru dönüp çenemle kapıyı işaretledim. "Gir şifreyi "
Titreyen parmakları şifreyi girdikten sonra önce tık sesi geldi daha sonra kapı mekanik bir sesle açıldı.
Silahımın kabzasını bu adamında ensesine geçirip bayılttım ve kelepçeledim.
Kapıdan içeri süzülen hafif bir rüzgar, içerideki havayı bir anda değiştirdi.
Dışarısı...
Yine ormandı ama farklı bir noktasıydı.
Girdiğimiz yerden biraz uzakta, belki de arka taraftaki bir yamacın altındaydık. Bu kapı, binanın arkasına gizlenmiş başka bir çıkışa açılıyordu.
Silahımı önde tutarak sessizce dışarı adım attım. Gözlerim karanlığa alışmıştı ama yine de etrafı taradım. Hafif eğimli bir patika, taşların ve dalların arasında aşağıya doğru iniyordu.
"Burası farklı bir çıkışa açılıyor, sizin olduğunuz kapı değil. Kaçış rotası olabilir. Ama taze izler var, burada yakın zamanda biri geçmiş.”
Geçmek üzere harekete geçerken Emir’in sesi yeniden duyuldu:
“Dışarı açılıyorsa bu ya dediğin gibi bir kaçış koridoru ya da malzeme sevki için kullanılan gizli geçit. Taze ayak izleri varsa büyük ihtimalle birileri hâlâ yakınlarda. Bize konumunu söyle Dolunay hemen oraya geleceğiz”
Konumunu söyleyip etrafı dikkatlice inceledim. Ayak izleri, çamura yarım ay şeklinde batmıştı.
Birden fazla kişi vardı ve biri ağır bir şeyi sürüklemiş gibiydiler.
Aniden mekanik bir ses doldu kulağıma. Algıladıklatımla gözlerim büyüdü, kapı kapanıyordu. Hızla koşarak kapının arasına girdim ve kapanmaması için ittirmeye başladım.
"Kapı kapanmak üzere ve yakın bir zamanda gelmezseniz kıymamı bulabilirsiniz"
Biraz sonra telsizden Karam'ın sesi geldi. "30 saniyeye oradayız Dolunay, dayan" Sesi sinirli geliyordu sanırım kapının arasına girmeme sinirlenmişti.
Sırıttım. "Sinirlenince çok tatlı olduğunu söylemiş miydim?"
Bir anda kulağıma Emir'in sesi geldi. "Iyyy daha çok piskopat gibi oluyor. Nemrut bir piskopat"
Diğerleri hızla yanıma gelip kapıyı tutarken Emir'e kahkaha attım.
Özel harekat polisleri iki adamı alırken içeriye ilerledik.
Diğer odanın içine girdiğimizde şok olduk.
"Yok artık "
İçeride küçük bir ameliyathane vardı bu iş sandığımızdan daha kapsamlıydı.
Emir telsizini kendine yaklaştırdı. Kaşları çatılmıştı. "Olay yeri inceleme ekiplerine haber verin "
Gözüm ilerde bulunan diğer kapıya takıldı. Emir kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi.
Kulağımı kapıya dayayıp sesi dinlemeye başladım. "Orada biri var mı? "
Nefes sesi duyuyordum kısık kısık ve derindi ama cevap yoktu. "Orada kim varsa zarar vermeyeceğiz sadece sizi buradan kurtarmak için geldik"
Kapının arkasından belli belirsiz zayıf bir ses geldi. "Yar-dım e-din lüt_fen"
Anında doğrulup diğerlerine döndüm. "İçeride biri var! Kadın ama baygın değil"
"Kapıyı kırmalıyız"
"Aynen öyle "
"Ben yaparım geri çekilin"
"Kapının önünde durmayın, geri çekilin "
Karam kapıya bütün gücüyle tekme atınca kapı kırılarak devrilirken güçlü bir ses çıkardı.
Küçük, loş bir odadaydık. İçeride demir parmaklıklı bir bölme, eski bir hasta yatağı, yerde kanlı sargılar ve köşede bir kadın…
Belli ki uzun süredir oradaydı. Üzerindeki giysi yıpranmış, teni solgundu.
Başını kaldırdığında gözleri bana odaklandı.
Kendimi tutmaya çalışsamda dehşet ve şokla kalakaldım.
“Nazlı...”
Gözleri büyüdü, dudakları titredi.
"Dolunay?”
Karam hemen yanımıza geldi, gözleri hızla etrafı taradı. “Temiz. Ama burası çökebilir, hemen çıkmalıyız.” daha sonra telsizini dudaklarına yaklaştırdı.
"Kadın rehine bulundu, durumu kritik hemen sağlık ekibi yönlendirin "
Koşarak Nazlı'nın yanına çöktüm.
Yüzü solgundu, dudakları çatlamıştı. Gözleri beni görünce canlandı sanki ama hâlâ tam uyanık değildi.
Titreyen elleriyle koluma uzandı.
“Elimi bırakma…” dedi fısıltıyla. “Beni… bırakma Dolunay…”
Boğazımda bir şey düğümlendi. Elini iki avucumun arasına aldım. “Seni bırakmadım. Hiçbir zaman da bırakmayacağım. Buradasın, güvendesin. Bende buradayım, tamam mı?”
Karam göz ucuyla ikimize bakarken telsizden bir ses daha geldi.
“Sağlık ekibi 2 dakika içinde içerde olacak, helikopter de inişe geçiyor.”
Nazlı’nın başını yavaşça omzuma yasladım ve ona kocaman sarıldım. Solukları düzensizdi ama bilinci hâlâ yerindeydi.
“Hatırlıyor musun?” dedi zorlukla. “Saklambaç oynardık… sen hep kazanırdın çünkü… kimse senin kadar iyi saklanamazdı.”
Gülümsedim, boğazım yanıyordu. “Ama hep seni bulurdum. Şimdi de buldum.”
Gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Karam, yanıma diz çöküp sessizce bize baktı.
Gözlerim Nazlı'nın üzerinde gezindi. Onun yaralı, kanlı, soğuk ve soluk tenine bakarken içim gidiyordu. "Kim yaptı bunu sana? "
Nazlı'nın gözleri bana döndü. Dudaklarını hafifçe oynattı ama sesi çok zayıftı. "E... " "E... "
Bir anda gözleri kapandı. Bayılmıştı "Nazlı! "
Bunu kimin yaptığını tahmin edebiliyordum ve burnundan fitil fitil getirecektim. Ben Dolunay Yıldırım bunun intikamını alacağım.
Yemin ederim, bu daha başlangıçtı.
Hellooo
Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.
Bölümü nasıl buldunuz?
Yeni bölümde görüşmek üzere. Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuz💖💞
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.06k Okunma |
323 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |