26. Bölüm
Hayaliyazar22 / Tesadüf Eseri (Savcı) / 25. Bölüm : İntikamın Kıvılcımı

25. Bölüm : İntikamın Kıvılcımı

Hayaliyazar22
hayaliyazar22

Keyifli okumalar dilerimm.💜💜

Karam hemen Nazlı'nın nabzına baktı. "Yaşıyor sadece bayılmış ama buradan bir an önce gitmeliyiz "

Helikopter sesi gelmeye başlayınca Karam telsizine doğru yaklaştı. "Rehine'nin bilinci kapalı ve nabzı zayıf. Helikopter hazırsa burayı hemen tahliye edelim"

"Karam savcıyı duydunuz burayı tahliye ediyoruz hazır olun ve almanız gereken herşeyi alın" Emir'in sözleriyle diğerleri harekete geçti.

Özel harekatçılar içerideki delil çantalarını ve kelepçelenmiş adamları taşımaya başladı. Arşivdeki dijital kayıtlar, birkaç klasör ve bazı kanlı tıbbi malzemeler dikkatlice poşetlendi.

Helikopter çoktan inişe geçmiş, pervaneler toprağı savuruyordu.

Sağlıkçılar Nazlı'yı sedyeye yatırıp helikoptere taşıdılar. Başı hafif yana düşmüş yüzü ise solgun duruyordu.

Bir anda duyduğum sesle ileriye odaklandım.

Ama o kadar gürültü vardı ki nereden geldiğini anlamak çok zordu.

Ses bebek sesine benziyordu ve tahminimce geçitin kapanmasına 6 dakika kalmıştı ve eğer içeride bebek varsa onu almadan gidemezdim.

“Sessiz olun!” Elim havadaydı, herkes bir anda durdu. Sadece helikopterin uğultusu ve yaprakların hafif hışırtısı vardı artık.

Ama arada, o ses... çok kısa, çok cılız... yine geldi.

Bir bebek sesi. Zor duyuluyordu ama oradaydı.

Sesin geldiği yöne doğru birkaç adım attım. Çalıların arasından esen rüzgarla birlikte bir şeyler kıpırdadı. Bir anlığına herkes nefesini tuttu. Sanki doğa bile sessizliğe bürünmüştü.

“Bu taraftan geliyor,” dedim fısıltıyla.

Karam hemen yanıma geldi. Gözleri dikkat kesilmişti. Emir telsizden “Geçit 4 dakikaya kapanacak,” diye uyardı.

Ama dönemezdim, yapamazdım.

Ayağımı dikkatlice çalıların arasına attım. Ardından gözlerim, küçük bir metal kapağa takıldı. Neredeyse yere gömülmüş, kamufle edilmiş bir girişti bu. Eğilip hafifçe bastırdığımda kapak tık etti ve açıldı.

Geçite bağlanan dar bir merdiven aşağı iniyordu. Aşağıdan tekrar o cılız ağlama sesi geldi. Artık daha net duyuluyordu.

“Orada biri var, bir bebek var” dedim. “İniyorum.”

“Ben de,” dedi Karam, itirazsız.

İkimiz birlikte aşağı indik. Dar, loş bir odada toprak zeminin üstüne yerleştirilmiş bir beşik vardı. Yanında boş bir biberon.

Ve içinde… gözleri yarı kapalı, ağlamaktan sesi kısılmış minicik bir bebek.

Kalbim sarsıldı.

Bebek yaşıyordu. Yaşıyordu ama çok zayıftı. Teni solgun, elleri incecikti. Hızla ilerleyip onu dikkatlice kucağıma aldım.

“Beni bırakma” der gibi minik parmakları elime sarıldı.

Yaklaşık 2, 3 aylık güzeller güzeli bir bebekti.

Dikkatlice kucağıma alıp ona sıkıca sarıldım. Karam elini belime sabitleyip yürümeme yardım etti.

Merdivenlerden dikkatli bir şekilde çıkarken Emir'in sesi duyuldu. "Geçitin kapanmasına 2 dakika kaldı. "

Geçit sarsılmaya başlarken merdivenler çökmeye başladı. Arkamızdan merdivenler çökerken ayağımın altına gelen küçük taşla birlikte ayağım kaydı.

Arkamdaki Karam beni sıkıca tuttu. Sırtım onun göğsüne yaslanırken bedenimi gövdesiyle sardı, bir eli sol tarafımdan karnıma dolanmıştı, diğer eli bebeği destekliyordu.

“Ayağını buraya koy!” dedi aceleyle, taş parçalarının altımızdan kayış sesi havada yankılanıyordu.

Sol ayağımı söylediği noktaya bastım ama zeminin bir kısmı çoktan parçalanmıştı. Altımızdaki merdiven basamakları çatırdıyor, geçit her an bizi yutacak gibi açılıyordu.

“Çabuk olun!” diye bağırdı Emir yukarıdan. “son 20 saniye ve merdiven çökmek üzere!”

Karam tüm gücüyle beni yukarı doğru çekti. Bebeği korumak için gövdemi hafifçe öne eğdim, kalbim sanki ciğerlerime çarpıyordu.

Son bir hamleyle Karam beni yukarıya itti ve kendisi de hemen ardımdan tırmandı. Tam o anda altımızdaki son basamak büyük bir gürültüyle çöktü.

Yukarı çekildiğimizde, geçidin içinden yükselen çökme sesiyle birlikte karanlık tamamen kapandı.

Yerde dizlerimin üstüne çöktüm, bebeği hâlâ göğsüme bastırıyordum. Nefes nefeseydim.

Karam yanıma çömelip ikimizi kontrol etti.

“İyi misiniz?”

Bebeğin minik göğsü inip kalkıyordu. Gözlerini yavaşça açtı. Bir an bana baktı, sonra başını boynuma yasladı. Sanırım beni sevmişti.

Yaşıyordu.

Kafamı salladım. "Yaşıyor ve herhangi bir hasarı gözükmüyor "

Emir bize doğru koştu. Nefes nefeseydi, üstü başı toz içindeydi ama yüzünde endişeli bir rahatlama vardı.

“İyi misiniz?” dedi soluk soluğa. Gözleri önce bana, sonra kucağımdaki bebeğe kaydı.

Karam ayağa kalktı, eli hâlâ sırtımdaydı. “Son saniyeydi. Bir saniye daha geç kalsak göçüğün altında kalabilirdik.”

“Beni boş verin,” dedim, bebeğin yanağına hafifçe dokunarak. “Bu küçük burada kalsaydı… düşünmek bile istemiyorum.”

Emir başını iki yana salladı, gözlerini yerdeki yıkıntıya çevirdi. “Bu geçidi bir daha kimse bulamaz artık, kapandı. Tamamen.”

Birkaç saniyelik sessizlik oldu. Yalnızca helikopterin sesi ve bebeğin zayıf nefesleri vardı.

Karam yanıma gelip diz çöktü ve elini bebeğin sırtına koyup yavaşça okşadı. “Sen olmasaydın onu kimse duyamazdı. O kadar gürültüde nasıl duydun?”

Omuzlarımı hafifçe silktim. “Bilmiyorum. Sadece… bir şey içime doğdu. Sanki biri fısıldadı.”

Emir, o anın gerginliğini bozmak istercesine kısık bir sesle söylendi. “Yoksa sen bir melek misin savcı hanım?”

Karam hemen yan yan baktı ona. “Daha saçma bir şey söyleyemezdin.”

“Ne?” dedi Emir, ellerini kaldırarak. “Duyduğu sesi nasıl açıklıyorsun peki? Altı dakikada hem bebek hem geçit. Tıpkı film gibi…”.

Sırıttım. “belkide bir kitapta'yız dır nereden biliyorsun film olduğunu?”

Helikopterden gelen görevli asker, bize seslendi. “Tahliye için hazırız. Lütfen alana gelin!”

Biz daha sadece ilk taşları kaldırmıştık ve bundan sonrasında ne olacağını yaşayıp göreceğiz.

Sağlıkçılar gelip bebeği almaya çalıştığında minik mucize tüm gücüyle ciyak ciyak ortalığı inletti.

Yüzünde gülümseme oluşurken miniği tekrar kollarıma aldım. Sesi anında kesilirken huzurla gözlerini yumup bana sokuldu.

Kucağımda bana sıkıca sarılmış olan bebekle helikoptere doğru yürümeye başladık. Ayaklarım taş ve toprakla dolmuştu ama kollarımdaki küçücük ağırlık, zihnimde yankılanan sesleri bastırıyordu.

Karam, bir elini sırtıma koydu, diğer eli silahının kabzasındaydı. Her an her şey olabilirdi. Burası artık sadece bir suç mahalli değil, bastığımız her karış toprakta iz bırakmış bir sistemin gölgesiydi.

Helikoptere binerken rüzgâr saçlarımızı savurdu, pervanelerin sesi uğulduyordu ama içeride bambaşka bir sessizlik vardı.

Sağlık ekibi Nazlı’nın başında çalışıyordu. Emir çoktan diğer ekiplerle konuşmaya başlamıştı. Onun sesi, telsizler, raporlar, isimler… her şey bir fon gibi akıyordu kulağıma.

Bir anda yüksek bir ses ile patlama oldu. Geçit'in olduğu yer ve araçlarımız patlayıp parçalandı.

Karam karşıma oturup elimi tuttu. "İyi misin güzelim? "

İçim kıpır kıpır olurken ona hafifçe gülümsedim "Bunları yapanı bulup gerekeni yaptığımda daha iyi olacağım sevgilim."

Patlamanın ardından helikopterin içi bir anda sessizleşti. Herkes gözlerini birbirine dikmiş, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sadece pervanelerin kesik uğultusu ve kalp atışlarımız vardı duyulacak.

Karam’ın gözleri dışarıdaydı. “O araçlar... hepsi gitti,” diye mırıldandı. “Kalan delillerin bir kısmı da onlarla birlikte.”

Emir, telsizle bağlantı kurmaya çalıştı ama cihaz bozuk bir ses verip sustu. “Bizi dışarıdan izliyorlardı. Bunu planladılar.”

Ben hâlâ kucağımda bebeği tutuyordum.

Nazlı’ya döndüm. Sağlık görevlileri hâlâ uğraşıyordu, siyah saçları sedyeye dağılmış, bembeyaz teni ise daha çok solmuştu.

Bebeğin küçük parmakları hâlâ bileğime sarılıydı. Gözleri kapanıyor ama arada titreyerek yeniden açılıyordu. Uyuyup uyanan bir güvercin gibiydi.

Emir göz ucuyla bize baktı, sonra başını çevirip iç çekti. “Bu olayda tek bir basit şey yok. Her adım planlıydı. Birileri bizi izliyor olabilir”

Sessizlik çöktü yeniden. O an fark ettim. İçimizden biri bu yapıdan geçerken geri dönemeyebilirdi.

Ama ben dönecektim. Hepsiyle. Hepsinin hesabını soracaktım.

O Gün'ün Akşam

Adımlarım sandalyedeki kadına ilerledi. Gözleri bağlıydı bilincinin ise yerine geldiği hareketlerinden ve nefes alışlarından belliydi.

Yanına ilerleyip göz bağını açtım.

Bakışları bir anda kırpıştı, ışığa alışmaya çalıştı ardından bana odaklanırken büyüdü gözleri. İlk başta hiçbir şey söylemedi, yalnızca baktı. Uzun, keskin ve meydan okuyan bir bakıştı bu.

“Merhaba,” dedim sakin bir sesle. Oysa içimde fırtınalar kopuyordu.

"Hilal? " dediğinde gülümsedim. Gözlerinde belli belirsiz bir korku vardı.

Gülümsemem yüzünden silinirken gözlerimi üzerine diktim.

"Karşında Hilal yok Dolunay var ama o da senin tanıdığın kişi değil."

"Neden buradayım? yaptıkların yetmedi mi? "

"Bunu sen istedin. Uyarmama rağmen bile isteye üstüme geldin ve artık bardak taştı "

Gözlerim üzerine çevrildi.

Nazlı'nın bahsettiği 'E' oydu.

 

Hellooo

Nasılsınız canlarımm? Umarım iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz? Sizce neler olacak?

Yeni bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuzzzz. 😘💖

Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨

Bölüm : 07.08.2025 14:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...