

Bu bölüm bol bol Dolunay ve Karam sahnelerini okuyacağız canlarımm.😁😉🥰
Keyifli okumalar dilerimm.💜💜
Araba evin önünde durduğunda Karam kapısını aralayıp indi ve kapatıp yanıma geldi. Kapımı araladığında emniyet kemerimi çıkartıp beni kucakladı.
Tek eliyle kapıyı kapatırken kollarımı ona dolayıp yüzümü boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim.
İkimizinde dinlenmeye ihtiyacı vardı ama en çok benim ihtiyacım vardı.
Kollarında taşınırken içimdeki bütün yorgunluk, bütün ağırlık bir anlığına hafiflemiş gibi oldu. Ritmik adımlarının sertliği bile bana huzur veriyordu; her adımı, “buradasın, güvendesin” der gibiydi.
Evin kapısına geldiğimizde kapıyı açıp itti. İçeriye girerken beni daha da kendine çekti, sanki bırakırsa dağılıp gidecekmişim gibiydi.
İçeri adım attığımızda sessizlik bizi tamamen sarınca derin bir nefes verdi.
"Artık burada seni rahatsız edecek hiçbir şey olamaz ay ışığım, evimizdeyiz"
Evimizdeyiz...
İstemsizce gülümsedim. Hayat çok garipti, birkaç ay önce bu ev için birbirimize girerken şimdi buraya evimiz diyebiliyorduk.
Ama ev, bir inşaat yapısı değildi, ev benim için deniz gözlü adamımdı. Ev benim Karam'ımdı, o benim yuvamdı.
"Karam" diye mırıldandım ona bakarken. "İndirebilirsin beni, yürüyebilirim"
Bu fikir hoşuna gitmemiş olmalı ki kaşlarını çattı.
"Hayır" diyerek beni net bir şekilde reddetti. "O günde söylediğim gibi artık senden bir an bile ayrı kalmayacağım bu sefer değil"
Yüzümde bir sırıtma oluştu. "O kadar çok mu aşıksın bana?"
Merdivenden çıkarken gözleri bana çevrildi, dudakları kıvrıldı. Hafifçe yüzüme eğildiğinde mavileri gözlerimi arşınladı. "Tahmin bile edemezsin"
Kalbimin atışları hızlanırken sertçe yutkundum. Her şartta nasıl kalbimi bu kadar hızlandırabiliyordu?
Yukarıya çıktığımızda odama ilerleyip beni yatağın üstüne oturttu.
"Şimdi sıcak bir duş alıp dinlen, biraz rahatlamaya ihtiyacın var. Bende güzel bebeğime bitki çayı yapayım"
Burnumun ucuna öpücük bırakıp itiraz etmeme izin vermeden aşağıya indi.
Kollarımdaki boşluğu hissettiğimde, odanın sessizliği bir anda üzerime çöktü. Yatağa yaslanıp derin bir nefes aldım. Karam’ın bıraktığı sıcaklık hâlâ tenimdeydi, yokluğu ise hemen fark ediliyordu.
Ona ne ara bu kadar alışmıştım?
Bir yandan başımı yastığa gömüp gözlerimi kapatırken, diğer yandan dün yaşananlar ve onun sözlerinin yankısı kulaklarımda çınlıyordu.
Bana o kadar mı aşıksın dediğimde “Tahmin bile edemezsin…” demişti. Kalbim hâlâ hızla çarpıyordu; her hareketi, her bakışı, her kelimesi beni tekrar tekrar ele geçiriyordu
Kendime gelmek adına ayağa kalkıp banyoya ilerledim.
Üstümdeki kirli kıyafetlerden kurtulup kendimi sıcak suyun altına attım.
Sıcak su tenime değdiğinde, tüm yorgunluğum bir anda eriyip gitmiş gibi oldu. Buhar odanın her köşesini doldururken, zihnimdeki karmaşa bir nebze olsun sustu. Karam’ın sesi, dokunuşu, bakışları aklımda dönüp duruyordu; ama suyun sıcaklığı ve akan damlaların ritmiyle kendime gelmeye başladım.
Düşüncelerim arasında kaybolmuşken, ellerimle saçlarımı yıkadım; suyun akışıyla birlikte üzerimdeki gerginlik ve endişe de süzüldü gitti. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, sadece suyun sesi vardı ve bu sessizlik bana huzur veriyordu.
Duşu bitirip havluma sarıldığımda odama dönüp pijamalarımı giydim.
Odada ilerlerken kapı tıklatıldı.
"Gelebilirsin Karam"
Kapı aralanırken içeriye Karam girdi. Kapıyı kapatıp bana doğru ilerlerken elinde bir fincan olduğunu gördüm.
Göz göze geldiğimizde kaşlarını çattı. "Karam'mı? Sevgilime ne oldu? "
Sözlerine kıkırdayıp yanına yanaştım.
O az önce kendi adını söylememden mi hoşlanmamıştı?
Kollarımı beline dolayıp başımı omzuna yasladım. Kulağıma sol göğsünden gelen kalp atışlarının ritmi doldu. İçim huzurla dolarken dudaklarım kıvrıldı. "Sevgilim"
Karam dudaklarını memnuniyetle kıvırken boşta kalan elini belime doladı. "İşte şimdi oldu"
Ona öyle hitap etmem çok hoşuna gidiyordu. Sanırım kocacığım falan dersem adam kalpten gidecekti.
Beni yatağıma ilerletip oturttu ve elindeki fincanı uzattı. Uzattığı fincanı alırken bir süre ortalıktan kayboldu ardından elinde kurutma makinesiyle geri döndü.
Suratım asılırken yüzümü buruşturdum. Oldum olası o aletten nefret etmişimdir.
Ne kadar itiraz edecek olsamda Karam inatla kabul etmeyip açlarımı kurutacağı için bu fikirden vazgeçtim ve sinir bozucu sıcak havanın üzerime üflemesini bekledim.
Karam nazikçe saçlarımı kuruturken bende fincandaki bitki çayımı yudumladım. Sıcaklığı ve hafif aroması, yorgunluğumu biraz olsun aldı.
Karam saçlarımın her telini özenle kuruturken, parmaklarının ritmi ve sıcaklığı bana tarifsiz bir huzur veriyordu.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Karam’ın varlığı, onun sessiz ama güçlü ilgisi, içimi tarifsiz hislerle dolduruyordu. Aramızda sessiz bir bağ vardı. Sözlere gerek yoktu, göz göze bakmamız bile yeterliydi.
Kuruma işlemi bitince Karam makineyi kapatıp saçlarıma küçük bir öpücük bırakıp nazikçe okşadı.
Elimdeki fincanı komidinin üzerine bırakıp yatakta ilerledim. Yatakta ilerleyip yorganın içine girdiğimde içeriye giren Karam'a yan tarafımı işaret ettim. "Yanıma gel "
Karam, hafifçe gülümsedi ve bana doğru kaydı. Yanıma uzandığında, kollarını nazikçe etrafıma doladı. Ona yanaşıp başımı göğsüne yasladım. Onun kalp atışlarını hissetmek dünyanın en güzel şeydi.
"Şimdi biraz dinlen ay ışığım. Nazlı'yı da merak etme odasının önüne polisler yerleştirdim, onu koruyacaklar"
"Teşekkür ederim Karam" uykulu sesim zar zor duyulurken kokusu beni mayıştırmaya başlamıştı. "İyi ki varsın, iyi ki yanımdasın"
Karam’ın sesi, kollarının sıcaklığı ve göğsünün ritmi… Her şey içimde ağır ağır dağılmış fırtınayı yatıştırıyordu. Gözlerim kapanırken dudaklarımdan istemsiz bir nefes kaçtı; rahatlama, teslimiyet ve güven dolu bir nefes.
Karam'ın parmakları saçlarımın arasında gezinirken anlıma derin bir öpücük kondurdu. "Ben, sen varsan varım güzel bebeğim benim, asıl sen iyi ki varsın ve yanımdasın iyikilerin en güzeli "
Ellerimi uzatıp saçlarına götürdüm ve nazikçe okşadım. Karam'ın gözleri kapanırken elimin altındaki her bir saç teli huzurla hareket etti.
Ona iyice sokulup yüzüne uzandım ve dudağının kenarına, diğer kenarına ve dudaklarına öpücük bıraktım.
Karam’ın nefesi göğsünde titredi. Gözleri yarı kapalı, sanki uykuyla uyanıklık arasında sıkışmış bir huzur hâlindeydi.
Kısa öpücükten sonra geri çekildiğimde kolunu boynumun altına geçirip eliyle başımı kavradı ve dudaklarımızı tekrar birleştirdi.
Karam’ın öpüşü aceleci değildi; sahiplenen, derin ama yumuşaktı. Sanki “buradayım” deyişinin başka bir diliydi. Nefesi dudaklarıma karışırken kalbim göğsümün içinde hızlandı, ama o hâlâ sakin, beni kendine çeken, koruyan o dingin kuvvetle hareket ediyordu.
Elimi göğsüne koyduğumda kalp atışları parmak uçlarıma vurdu. Her ne kadar dışarıdan soğukkanlı görünse de benimle her temas ettiğinde kalbinin nasıl karıştığını hissediyordum.
Dudaklarıma son bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde başımı boynuna gömdüm. O da yanağını saçlarıma yaslayıp kokumu içine çekti.
Karam’ın nefesi saç tellerimin arasından geçerken boynunun kaslarının gevşediğini hissettim. Sanki benim varlığım bile onu sakinleştirmeye yetiyordu.
“Böyle kal,” diye fısıldadı beni sıkıca sararken, sesi neredeyse uykulu bir tonda çıkıyordu. “Birazcık… sadece birazcık daha.”
Bana buradayım, yanındayım desede sanki kendisi benim varlığıma, yanında olduğuma inanamıyordu.
Ayrı kaldığımız yıllarda ona ne olmuştu? Ne yaşatmışlardı benim deniz gözlüme?
Neden ondan gitmeme bu kadar korkuyordu? Neden bensizlikten korkuyordu?
Kollarımı beline dolayıp ona daha sıkı sarıldım. O konuları sonraya bırakacaktım. Önemli olan şuandı, bizdik.
“Hiçbir yere gitmiyorum sevgilim” dedim ona varlığımı hissettirme ihtiyacıyla dolarken. “Buradayım deniz gözlüm. Yanındayım.”
Karam’ın parmakları belimin üzerinde, yatıştırıcı bir ritimle dolaşmaya başladı.
Her dokunuşu, her nefesi, kalbimin etrafında güvenli bir halka gibi sıkılıyordu. O an içimde tarifsiz bir his doğdu; sanki bütün dünya boşluğa düşse, o kolların içindeyken bana hiçbir şey olmazdı.
Karam’ın nefesi saçlarımın arasında dolaşırken, parmaklarının belimde çizdiği o ritimle birlikte bedenim tamamen gevşedi. Göğsünün yükselip alçalışını hissediyor, kalbinin her atışında bana tutunuyormuş gibi oluşunu duyuyordum. Sanki ben nefes aldıkça o da nefes alıyordu.
“Dolunay…” diye fısıldadı, sesi göğsünün derinliklerinden geldi. Bir ismin bu kadar şefkat ve sevgi dolu söylenebileceğini hiç bilmezdim.
Yanağımı boynuna yaslayıp gözlerimi kapattım. “efendim sevgilim? "
Karam kolunu biraz daha sıktı, çenesini başımın üzerine yaslayıp bir an sessiz kaldı. Sanki o anı içine çekiyor, beni kokusuna, sıcaklığına, varlığına kazıyordu.
“Sen… benim hayatımın en doğru yeri oldun.” Sözü, bir itiraf gibi değildi; yıllardır içinde taşınmış bir gerçekliğin nihayet dile gelişi gibiydi.
“Senden önce hiçbir şeyin anlamı yoktu. Senden sonra hiçbir şeyi kaybetmek istemedim.”
Sözleri beni içimde derin bir yerden vurdu. Kalbim bir anlığına durdu sanki.
Onun korkusunu hissettim…
Beni kaybetme korkusunu.
Yılların yalnızlığını, yaralarını, sustuğu zamanları, yaşadığı karanlıkları…
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Denize çalan buz mavisi gözleri loş ışığın altında bile titriyordu. Yorgundu, ama ilk kez bu kadar açık, bu kadar savunmasızdı.
Elimi yanağına koyup başparmağımla tenini okşadım.
“Karam…” dedim, adını bir teselli gibi, bir söz gibi. “Ben hiçbir yere gitmeyeceğim. Sen benim nefesimsin, insan nefessiz yaşayabilir mi? Zorlasam bile bırakamam seni.”
Bakışları yumuşadı. Bir an gözlerinin içindeki fırtına dindi.
Öne eğilip alnını benim alnıma yasladı. Sıcak nefesi dudaklarımın üzerine vurdu.
“İnanmak istiyorum,” dedi fısıltıyla “Bu sefer… gerçekten güvende olduğumuza inanmak istiyorum. Sensiz kalmayacağıma inanmak istiyorum”
O an boğazıma bir yumru oturdu.
O cümle, bir adamın içini döküşü değil… yıllarca susmuş birinin yarasını açışı gibiydi.
Elimi saçlarına götürüp nazikçe okşadım.
“Sana inanman için buradayım,” dedim. “Ben varım. Gitmeyeceğim. Ne olursa olsun yanında olacağım.”
Karam gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi, sanki içindeki yükün bir kısmı o nefesle birlikte dışarı çıkmıştı.
Sonra kollarını bana daha sıkı doladı.
Sıkıca.
Sanki dünyadan saklar gibi.
Ve o an…
Bütün korkuları, geçmişi, karanlığı… bir süreliğine sustu.
✨✨
Sabahın odaya vuran parlak ışıklarıyla gözlerimi araladım.
Bir an, nerede olduğumu anlamaya çalışır gibi gözlerimi kırpıştırdım. Sonra kolumun altındaki sıcaklığı, belimi kavrayan güçlü ama yumuşamış eli ve göğsümde ritmik şekilde yükselip alçalan nefesi hissedince her şey yerine oturdu.
Karam gece boyunca tek bir an bile beni bırakmadan uyumuştu.
Başını göğsüme yaslamış burnunu boynuma gömmüştü.
Başımı hafifçe kaldırdığımda onun yüzünü gördüm. Uykunun verdiği gevşeklikle çenesindeki sert çizgiler yumuşamıştı. Kaşlarının arasındaki o derin, endişeli çizgi neredeyse kaybolmuştu. Sanki yıllardır ilk defa huzurlu bir uyku uyumuş gibiydi.
Gözlerimi bir süre ayıramadım ondan.
Bir insanın uykuda bile bu kadar koruyucu görünmesi mümkün müydü?
Söz konusu Karam ise herşey mümkündü.
Elimi usulca saçlarına götürdüm, parmak uçlarım onun dalgalı saç tellerine dokundu. Karam hafif bir mırıldanma çıkardı ama tamamen uyanmadı.
Boynuna hafifçe düşen saçımı toparlamak için hareket ettiğim anda Karam’ın kolu otomatik bir refleksle belimde sıkılaştı.
Sanki “Gitme.” der gibiydi.
Gözlerimi kapatıp içimden gülümsedim.
Onun bu bilinçsiz hâli bile beni yumuşatmaya yetiyordu.
Tam saçlarını okşamaya devam ettiğimde Karam’ın kirpikleri kıpırdadı. Uykudan uyanmanın o tatlı ağırlığı gözlerine vurdu önce sonra yavaşça başını kaldırdı.
"Günaydınn" diye mırıldandım tüm sevimliliğimle.
Karam alttan bana bakarken kirpiklerini kırpıştırıp sevimliliğime gülümsedi. Gözleri ışıldarken biraz kısıldı ve dudakları dünyanın en güzel gülümsemesine kıvrıldı.
Ama o an kendi sevimliliğinden haberi yoktu. Kollarımın arasındayken o kadar masum ve tatlı gözüküyordu ki.
Uykulu ve boğuk sesiyle "Günaydın" diye mırıldanıp boynundan kafasına uzanan ve saçlarını okşayan kolumu öptü.
Ardından köprücük kemiğimi öperek boynuma çıktı ve dudaklarını boynuma bastırdı. Şah damarıma yaslı olan dudaklarında hissettiği nabzımla usulca gülümsedi.
Karam’ın dudakları boynuma değdiği anda nefesim istemsizce hızlandı.
O ise bunu anbean hissediyor, nabzımın hızlanışını sanki kendi kalbiymiş gibi okuyordu.
Boynumda, damarımın tam üzerinde duran dudaklarıyla hafifçe gülümseyip mırıldandı.
"Ben hiç uyanmadım ki, uyandırsana beni" diye mırıldanmasıyla sözlerine kıkırdadım.
Benimle birlikteyken gittikçe ilgi bağımlısı haline geliyordu deniz gözlüm.
Buna acilen bir çözüm bulmalıydım yoksa tabiri caizse donla göt gibi bir arada gezecektik.
Hatta ilerleyen zamanlarda bana haber vermeden işemeye bile gidemeyeceğine her idasına girebilirsin.
Karam’ın o masum, uykulu gülümsemesi hâlâ yüzündeyken, söylediklerine kıkırdadığım anda gözlerinde bir kıvılcım çaktı.
Boynuma yasladığı dudaklarını hafifçe hareket ettirdiğinde nefesimi yeniden hızlandırdı.
“Uyandırsana beni,” diye tekrar fısıldadı, bu kez daha boğuk, daha derinden gelen bir sesle.
Sözleri, boynumun tam ortasına nabzımın dans ettiği yere çarptı.
Elimi saçlarında gezdirdim, parmaklarım arasından kayan her bir tutam onun nefesini daha da ağırlaştırdı.
Kollarımın arasındaki o koca adam küçücük bir çocuğa dönüyordu; bütün o soğukluğu, bütün o sertliği, bütün o karanlığı sanki ellerimin arasında eriyordu.
“Sen çok fena ilgi bağımlısı olmaya başladın, farkında mısın?”
Karam gözlerini açıp bana alttan baktı.
O bakış bir insanı aynı anda hem öldürüp hem hayata döndürebilirdi.
Kaşını hafifçe kaldırdı ve sırıttı.
“Ne yapayım,” dedi sıcak ve hafif kısık bir sesle, “senin ilgine bağımlı olmak suçsa tamam teslim olurum savcı hanım.”
"Ayrıca," diye mırıldandı. "Temas bağımlılığımı unutmayalım lütfen "
Sözlerine kendimi tutamayarak kıkırdadım. Haklıydı, temas bağımlısı olduğunu unutmamak gerek.
Göz açıp kapayıncaya kadar üstüme çıktığında kollarını iki yanıma sabitleyip bana yaklaştı. Yüzünde çarpık bir gülümseme vardı.
Dudaklarını boynuma bastırıp derin bir öpücük bıraktı. "Ben bağımlıyım ay ışığım" Diğer boynuma da aynı şekilde öpücük bıraktı. "Senin bağımlınım" Yüzüme yaklaşıp çenemi tuttu ve hafifçe ittirdi. Dudaklarım aralanırken iyice yaklaşıp gözlerime baktı. "Sana bağımlıyım"
Üst dudağımı dudaklarının arasına alıp baskı uyguladı ve bıraktı. "Gözlerine, sesine, gülüşüne, kokuna, dudaklarına, güzel kalbine, ruhuna..." alt dudağımıda dudaklarının arasına alıp yavaşça, hiç acele etmeden öptü. "Senin her zerrene bağımlıyım"
Geriye çekildiğinde alınlarımızı birleştirip burnunu burnuma sürttü.
"Kalbimde, tenimde, beynimde, ruhumda, her bir zerrem sana bağımlı Dolunay Yıldırım. Sana her bir zerremle aşığım"
Kalbim göğsümde parçalanacak kadar hızlı atmaya başladığında kalp atışlarım kulaklarıma doldu. O an zaman bizim için durdu.
Onu o kadar çok seviyordum ki yaşayacağımız her an için, sesi, gözleri, gülüşü için, onun için ölebilirdim.
Yanağını okşayıp dudağına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktım. "Bende seni çok seviyorum Karam, hemde herşeyden çok seviyorum"
Karam gözlerini kapatıp nefesini tuttu.
Sanki benim “seni seviyorum” deyişimi duymak bile içinden geçen fırtınaları bir anlığına susturmuştu.
Göğsü bana yaslıyken kalbinin ritmi hızlandı.
Gözlerini tekrar açtığında bakışlarında bir şey vardı. Derin, yoğun, ateşli, kırılgan, özlem ve sevgi dolu…
Ve yalnızca bana gösterdiği o tarifsiz bağlılık.
Elini yanağıma koydu, başparmağını nazikçe dudağıma sürttü. Sanki biraz önce söylediğim sözleri tenimde mühürlemek ister gibiydi hareketi.
“Bir daha söyle,” diye fısıldadı. “Söyle güzel bebeğim, yine duyayım.”
Kulağına doğru yaklaşıp burnumu yanağına sürttüm ve kokusunu içime çektim. Ne kadar söylersem söyleyeyim duymaktan bıkmayacaktı değilmi?
"Seni seviyorum sevgilim. Seni çoook seviyorum"
Karam, gözlerini kapattı.
Göğsü derin nefeslerle inip kalkarken sanki uzun yıllardır duymayı unuttuğu bir cümlenin özlemi bir anda dolmuştu içine.
Sonra aniden beni kendine çekip sarıldı. Beni herşeyden korumak, saklayıp sakınmak ister gibi şefkatle, özlemle sarıldı.
✨✨
Hastaneye vardığımızda adımlarım Nazlı'nın odasına ilerledi. İçim onu görmeden rahat etmeyecekti.
Karam ile odanın önüne geldiğimizde iki tane polisin odanın önünde nöbet tuttuğunu gördüm. Karam söylediği gibi her ihtimale karşı Nazlı'nın odasının önüne polisleri dikmişti.
Ayrıca hastane içinde dolanan birkaç koruma gözümden kaçmamıştı. Bu da Karam'ın işi olmalıydı.
Adımlarımız eş zamanlı bir şekilde uyumla ilerlerken uzanıp yanağına hızlıca kısa bir öpücük bıraktım.
Karam, yanağına dokunan o hızlı ve masum öpücükle adımlarını durdurdu.
Sanki koskoca koridor bir anda sessizleşti. Bana baktığında bakışları yumuşarken sert çizgileri, o her zaman tetikte olan yüz ifadesi bir anlığına çözüldü.
“Bu da nereden çıktı şimdi? "
Gözlerimi ona çevirip belli belirsiz tebessüm ettim. "Benim bile düşünmediğim şeyleri düşündüğün, yanımda olduğun ve en önemlisi içimden geldiği için"
Karam'ın yüzünde güzel bir gülümseme belirirken bana yaklaşıp paltomun üstünden belimi sardı. Ona çekilirken ikimizi ilerletmeye devam etti.
"O zaman hep içinden gelsin ay ışığım. Ama dikkat et beni hazırlıksız yakalarsan kalp krizi geçirebilirim" başını yana eğip dudaklarını kıvırdı ama söyleyeceği şeyi beni delirtmek için söylemedi.
Sözlerine kıkırdarken önüne geçip dibine girdim ve tam gözlerinin içine baktım. Yüzümde küçük bir gülümseme oluşurken sırıttım.
"O halde dikkat et Alex Karam Akaydın çünkü... " Sözümü özellikle uzattım çünkü onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu.
Onun bakışları anında ciddileşti.
Sanki söylediğim her kelimeyi dudaklarımdan değil de nefesimden okuyordu.
“Çünkü…?” diye tekrar etti çehresini saran bir merakla. Bu kez sesi daha tok, daha sabırsızdı.
Gözlerimi kısarak ona meydan okurcasına başımı hafifçe yana eğildim.
“Çünkü tahmin edemeyeceğin kadar daha fazlasını yapabilirim.” kafamı hafifçe ona doğru kaldırdığımda dudakları neredeyse burnuma değecekti. "ve daha seni süründürmeden kalp krizi geçirmeni istemem."
Karam’ın dudaklarının kenarı bana bakarken tehlikeli bir şekilde kıvrıldı.
O bana yaklaşınca, nefesi yüzüme değdi, gözlerimin içine baktı. Aramızda kaçamayacağım, kaçmak da istemeyeceğim bir mesafe vardı.
“Beni delirtiyorsun,” dedi kısık bir sesle. “Bazen sinirden, bazen endişeden ama çoğu zaman...”
Cümleyi bitirmedi. Sanki bitirirse fazla açık verecekmiş gibiydi.
Sırıtmamı bozmadan meydan okurcasına ona bakmaya devam ettim. Bir elimi ortamıza 'buyur, devam et' dercesine uzattım.
“Devam et.”
Ne yalan söyleyeyim uzun süre sonra onunla atışmayı ve meydan okumalarımızı özlemiştim.
Uzun bir aradan sonra şuan kendime gelmiş gibi hissediyordum.
“Etmeyeceğim,” diye fısıldadı. “Bu sefer değil.”
Dudaklarımı büzüp onu onayladım ve arkamı döndüm. "Pekala, bende giderim o zaman "
Kapıya doğru yürümeye başladığımda tam saçlarımın arasında nefesini hissettim. "Nereye gidersen git güzel bebeğim, ben bir adım arkanda olacağım" bana biraz daha yaklaştığında dudakları kulağıma sürtündü. "Ve ikimizden biri istemediği sürece bunu ruhun bile duymaz "
Adımlarını o kadar sessiz atmıştı ki bir an gerçekten duymamıştım. Ama varlığını hissetmiş sessiz adımlarının rüzgarını anlamıştım.
Göremesem bile Karam'ın her zaman yanımda bir yerlerde olacağını çok iyi biliyordum.
Dudaklarım iki yana kıvrıldı.
“Bu arada,” diye ekledi tam arkamdan gelen sesiyle. “Bir daha beni haber vermeden öpersen hazırlıklı ol." Kulağımın altındaki çenemle birleşen yere içimi titreten tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. "Çünkü emin ol fazlasıyla karşılığını vereceğim.”
Kulağımdaki o hafif öpücüğün bıraktığı sıcaklık henüz kaybolmamıştı ki nefesim istemsizce titredi, kalp atışlarım hızlandı.
Karam bir iki adım kenara çekilip geçmem için kapının önünde bana yol açtı. Onunla birlikte diğer iki poliste kenara çekildi.
Adımlarım önümdeki kapıya ilerlerken bir an durup arkama döndüm ve Karam'a baktım. Sırıtarak elimi havaya kaldırdım ve dudaklarıma yaklaştırıp ona öpücük attım.
Evet evet bunu yaptım.
Sırf onu delirtmek için ve tabiki bu küçük jestine karşılık teşekkür maiyetinde yaptım.
Karam elleri cebinde bıraktığım yerde dikilirken yaptığımı görünce bir an dondu. Gözlerinde birkaç parıltı belirirken kafasını iki yana salladı.
İçeriye girmeden önce son duyduğum şey, içimde sırıtma isteği uyandıran ve çaresiz bir isyanla karışan sevdiğimin sesiydi.
"Sen cidden adama kalp krizi geçirtirsin Dolunay!"
Eeee Karam haklıydı. Sonuçta ben, Dolunay Yıldırım tehlikeli ve kalp krizinden hallice bir kadındım.
Hellooo
Nasılsınız canlarım? Umarım iyisinizdir.
Karam Karam diye ölmüşümmm.
Uzun bir aradan sonra tekrar bir aradayızz. Ben bebeklerimi yazmayı çook özlemişim. Sizinde özlediğinizi düşünerek bu bölümde bol bol Dolunay ve Karam sahnesi yazdım. Doya doya okuyun canlarım. 🥰💖
Ama bu demek değildir ki aksiyondan vazgeçtik. Asla vazgeçmeyeceğiz merak etmeyin.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli. Desteklerinizi bekliyorum. Seviliyorsunuzzzz.💞😘
Senin gibi parlak bir yıldız bu kitabın yıldızına basıp onu da parlatırsa çok sevinirim. ✨✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.07k Okunma |
323 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |