14. Bölüm

14. Bölüm 💫

E
hayalkusu_01

Selaaaammm aşklarımm

 

Nasılsınız

 

Bölüm sonunda Aden Lina'nın gelecekteki evinin direği kalbinin sahibi çocuklarının babasının adı varrğğğ

 

Neysem çok uzatmadan bölüme geçelim

 

İyii okumalarr 🧚‍♀️

 

14. Bölüm

 

Yazaraşkınızdannn 👸💅😎

 

Lina kapıyı çarparak çıkmıştı evden, herkes ne yapcağını bilmez hissiz gibiydi. Tuna ise olayları bildiğinden dolayı daha sakindi.

 

Meriç yumruklarını tek tek duvara geçiriyordu. Üzüntüsü sinire dönüşmüştü. Melike Hanım durmaksızın ağlıyor kızının ismini sayıklıyordu. Polat Bey yıkılmış bir durumdaydı asla böyle bir şey beklemiyordu. Bora, Orkun, Ege bu zamana kadar Aden Lina'dan bu kadar uzak oldukları için pişmandılar. Lina geldi geleli bir kez bile nasılsın diye sormamışlardı.

 

Berk, pişmandı yediremiyordu kendine nasıl bu kadar kötü olabilirim diye sorguluyordu Lina kanadı kırık bir kuşken onun kalbini kırıp ezip geçmişti. Kendini affettirmeyi geçmiş Lina'nın yüzüne nasıl bakacağını düşünüyordu.

 

Kuzey aşağıdan ablasının sesini duymuş odasında hüngür hüngür ağlıyordu.

 

"Polat ben kızım ko-koruyamamışım biz burda gülüp eğlenirken o neler çekmiş Polat." Dedi Melike Hanım fakat sesini kendisi bile zor duyuyordu.

 

"Abi yeter canını yakıp durma" Dedi Ege Meriç'e doğru

 

"Benim canım zaten yanıyor, benim göz bebeğim acı çekiyor."

 

Meriç sinirlerine hakim olmaya çalışsada olamıyordu.

 

"Nasıl dayandı abi nasıl nasıl?" Diyerek sürekli tekrarlıyordu Ege

 

Meriç'in gözleri Tuna'ya ilişti.

 

"Sen biliyordun dimi Tuna."

 

Tuna yerdeki gözlerini çekip abisine baktı boş boş sonra başıyla onayladı. Bora ona inanmaz gibi baktı "Nasıl söylemezsin bize Tuna."

 

"Söylesem ne olacaktı abi dur ben söyleyeyim ona Aden'e acıyacaktınız ben buna izin veremezdim."

 

"Eski ailesini komple götüttür Meriç. Bizim adamlara söyle götürsünler bizzat ben konuşacağım o şerefsiz ile o orospu çocuğunun ismini biliyorsan söyle Tuna onu da bulup götürsünler." Dedi Polat Bey sinirle içinde sürekli harlanan bir nefret vardı.

 

"Çınar olması lazım baba." Dedi Tuna çatallı sesiyle, Polat Bey Tuna'yı başıyla onaylamıştı.

 

Orkun'un ise aklında Lina vardı, almış başını gitmişti evdekilere bir göz gezdirip bir şey demeden evden çıkmıştı. Kapıda korumalara Lina'nın hangi yöne doğru gittiğini sorduğunda sahil yolunu göstermişlerdi.

 

Orkun sahile doğru yürümeye başladı. Aklında Lina ve Lina'nın yaşadıkları vardı. Nötr davransada suçluyordu kendini

 

Acımıyordu Lina'ya gurur duyuyordu onunla, aynı şeyleri kendisi yaşasaydı dayanamazdı bu kadar acıya

 

Orkun sen erkeksin smsmksnd

 

Babasına ara sıra mesaj geliyordu. Bebekleri kendisinin karıştırdığını etrafındaki insanlara dikkat etmesi gerektiğini söyleyen onlarca mesaj gelmişti.

 

Uzun uzun araştırmışlardı belki o Faruk iti (Lina'nın ex baba) bir şey söylerdi.

 

Sonunda sahile geldiğinde etrafı bir kolaçan etti gözleri kayalıkların üzerine oturmuş denizi seyreden kulağında kulaklığıyla şarkı dinleyen aynı zamanda ağlayan kıza takıldı.

 

Lina'ya.

 

Seri adımlarla ilerledi kayalıkların olduğu kısıma Lina yanında hareketlilik hissetiği için elleriyle göz yaşlarını silmiş sağına dönmüştü.

 

Orkun'u yanında görmeyi beklemiyordu gözleri hafif şokla açılsada geri eski haline dönmüş duygudan yoksun boş gözlerle bakıyordu.

 

Kurumuş dudaklarını ıslatıp boş bakan gözlerini gözlerime dikmişti.

 

"Noldu Orkun neden geldin ?"

 

Baktı Lina'nın gözlerine Orkun derinliklerde yatan yaralı kız çocuğunu görebiliyordu. Tek kelime etmemiş sadece sıkı sıkı sarılmıştı Lina'ya. Gözyaşları Lina'nın omzundan düşüyordu.

 

Lina ellerini kıpırdatmadan sadece algılamaya çalışıyordu.

 

Ona acıyor muydu?

 

Orkun ağladığından dolayı çatallaşan Lina'nın boynuna gömdüğü başı nedeniyle de boğuk konuşuyordu.

 

"Lina ben özür dilerim bu zamana kadar yanında olamadığım için seni koruyamadığım için özür dilerim. Ben ben kötü bir abiyim biliyorum koruyamadım seni, nötr davrandım ya da davranmaya çalıştım bilmiyorum ama tüm kalbimle senden özür dilerim."

 

Lina'nın gözleri dolmuştu elleri yavaş yavaş Orkun'un belline dolanıyordu.

 

"Beni neden daha önce bulmadınız." Dedi boğuk bir sesle

 

Orkun cevap vermemiş susmuştu. Ne diyebilirdi ki zaten

 

(...)

 

Karahan köşkünde de ( aljsksjskms şaka, öyle bir şaka şamata olsun dedim )

 

Karahan ailesinde de durumlar kötüydü. Berk kendini odasına kapatmış asla çıkmıyor sadece ağlıyordu ( Beter ol sıçmık suratlı)

 

Ege ve Kuzey de aynı şekilde odalarındaydılar. Kuzey durmaksızın ablasının adını sayıklıyor Ege ise canının yarısının bu zamana kadar acı çekmesini hissetmesine rağmen hiç bir şeyi farkedemediği için kendini suçluyordu.

 

Meriç, Bora ve Polat Bey Faruk itini ve Çınar şerefsizini almaya gidiyorlardı. Bunca yılın acısını, 17 senenin acısını 17 günde misliyle çekeceklerdi.

 

Tuna Lina'nın iyi olup olmadığını merak ediyordu. Abileri evden çıktığından beri evin içinde dolanıp duruyordu. Lina'yı ve Orkun'u arasada telefon çalıp çalıp susuyordu.

 

"Aradığınız kişiye şuanda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." Diyordu sürekli telefondaki kadın Tuna en sonunda "Anladık amınakoyayım ulaşılamıyor." demiş ve telefonu fırlatmıştı.

 

Iphone 15'di o salak ne fırlatıyorsun aptal

 

Melike Hanım, kendini tutmaya çalışıyordu ağlamamak için eğer kızı onu bu şekilde görürse üzülürdü. Güçlü durması gerekiyordu ona göre

 

Meriç'in içi çok karışıktı. Beklemiyordu böyle bir şeyi o zamanlar miniği acı çekerken onun gülmesi ağırına gidiyordu. Keşke diyordu, keşke seni daha erken bulabilseydik

 

Bora zaten pişmandı bunu öğrenmesiyle silahı alıp kafasından vurması için Lina'ya verebilirdi. Üzüntüsü sinire dönüşmüştü ve büyük ihtimal abisi ve babası gibi sinirini o itlerden çıkaracaktı.

 

♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡

 

BÖLÜM SONU

 

727 KELİME

 

Bölümm nasıldııı

 

Berk'e hiç üzülmüyorum Allah'ından bulsun sıçmık suratlı butonuyum >>>>>

 

Neysem sizleri çooook seviyorum 💞

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şaka şakaaa gülün diyee

 

Bölüme burdan devam edebilirsiniz aşklarımmmm

 

Meriç Karahan'dan

 

O iki şerefsizi bulmuştuk, bir iki yumruk atmış olabilirdik ama bu daha fragmandı.

 

O iki şerefsizi şimdi depoya götürüyorduk 17 senenin acısını 17 günde misliyle ödeyeceklerdi. O kadına dokunmamıştık o direk en ağır şekilde ceza alacaktı. Ömrünün geri kalanını içerde geçirecekti.

 

Depoya geldiğimizde korumalara iki iti sandalyeye bağlamalarını söyledik.

 

Babam ben ve Bora sırayla karşılarında dikilmiştik. İkisininde gözlerindeki korku 5 kilometre öteden okunuyordu.

 

"Bizim hiç bir suçumuz yok neden getirdiniz bizi buraya." Dedi Çınar iti

 

Bu it neden hapishaneye girmemişti. Gerçi ne bekliyorduk ki o kadar suçlu insan varken tacize uğrayan kadına yardım etti diye, kendini korumak için kocasını öldüren insanlar ceza alırken bunun gibi itler dışarıda kollarını sallaya sallaya geziyordu.

 

"Bizi neden getirdiniz buraya biz hiç bir şey yapmadık." Dedi Faruk

 

Kaşlarımı çatarak dudaklarımı büktüm "Bilmem ki Faruk sen daha iyi bilirsin neyin ne olduğunu değil mi Çınar." Dedim sert bir sesle

 

"Ben hiç bir şey bilmiyorum bırakın gideyim sizi şikayet de etmem." Diye çırpındı Çınar

 

Bora nefretle ona baktı sandalyesine bie tekme atmasıyla Çınar yere devrildi. Bora'nın sinirden boynundaki damarlar belli oluyordu.

 

"Bilmiyorum ne demek lan öldürürüm seni vasıfsız herif bir de şikayet etmezmiş siktir git et edebiliyorsan."

 

Korumalara işaret vermemizle sandalyeyi geri eski haline çevirdiler

 

Babam sinirli bakışlarıyla Faruk itine bakıyordu. "Benim kızım senin yüzünden ağlıyor anladın mı Faruk, benim kızım senin yüzünden acı çekiyor ANLADIN MI ÇINAR."

 

Boş boş babama bakıyorlardı. "ANLADINIZ MI LAN!" diye kükredi babam

 

Çınar alayla güldü lan daha iki dakika önce dayak yedin

 

"Güzel mi hâlâ Lina." Dedi ağzını yaya yaya

 

Yumruk yaptığım elimi suratına geçirdim. Bir tane daha geçirdim bir tane daha ve bir tane daha

 

"Abi tamam yeter öldüreceksin herifi."

 

Kanlı ellerimi çekip yüzüne baktım bence gayet güzel olmuştu.

 

"Bak ne kadar güzel oldun Çınar." Dedim alayla

 

"Kızımı bebekken kim karıştırdı." Dedi babam, büyük ihtimal hastanedeki hemşireyi konuşturmuştu

 

Faruk'un gözlerin de bariz bir korku belirdi.

 

"Siz siz nerden biliyorsunuz."

 

"Bizi siktir et sen nerden biliyorsun şerefsiz köpek." Dedi Bora

 

"B-ben bir şey bimiyorum." Dedi Faruk.

 

Bunun üzerine babam sinirlenmiş olacakki Faruk'un üzerine yürüyüp dövmeye başladı.

 

Korumalara verdiğimiz işaretle bir kaç alet getirmişlerdi. Biz bu itleri yakalayıp süs diye burda tutmayacaktık tabiki

 

Gayet nazik bir şekilde misafir edecektik.

 

Elime aldığım keskin bıçak ile Çınar'ın yanına yürüdüm Bora'da yanımdaydı.

 

Elimdeki bıçaktan ve bakışlarımız dan korkmuş olacakki elleri titriyor boncuk boncuk terliyordu.

 

"Sen benim Lina'ma dokundun bu ellerle değil mi ee biz yok edelim bu elleri hadi bak iyisin bilekten değil parmaklardan kesiyorum." Dedim.

 

Zorla aldığım titreyen ellerindeki parmakları tek tek kesmiştim her kesişimde daha da çok çığlık atıyordu. Ağlamaya başlasa da umursamamıştım "Alın bu parmakları köpeklere yem edin."

 

Bora ile alnımızdan akan terleri bileklerimizle sildik. Babam ise Faruk itini konuşturmaya çalışıyordu. Her bilmiyorum diyişinde diline kızgın kaşık bastırılıyordu.

 

Ağzından kanlar gelemeye başlamıştı bile Çınar'a baktığımda bayılmış bir şekilde yatıyordu.

 

"SÖYLEMEYECEĞİM ÖLDÜRSENİZ BİLE SÖYLEMEM ANLADIN MI POLAT KARAHAN!" Dedi bağırarak, ağzından kanlar gelse de karşı çıkıyordu hâlâ Faruk

 

"Alın bunu ne yaparsanız yapın ama söylemeden öldürmeyin acı çeksin. O Çınar'ı da alın öldürmeyin 17 gün boyunca öldürmeden işkence edin. Bayılırsa uyandırın acımayın sakın ama sakın acımayın bu şerefsizlere eğer biri ölürse kendinizi öldü bilin."

 

Korumaları sert bir şekilde konuştuktan sonra bir şey demeden çıkmıştık depodan Lina'mın yanına gidecektim. Galiba o zaman sinirim geçer kendimi huzurlu hissederdim.

 

Kolumdaki saate baktığımda saat 22.49'du. Eve gidesine kadar 12'yi bulurdu.

 

(...)

 

ADEN LİNA KARAHAN'DAN

 

Saatlerce Orkun'un göğsüne yaslanmış ağlamıştım. O da ağlamıştı bana sarılırken

 

Şimdi ise eve gidiyorduk saat 23.01'di. Orkun sessiz sakin yürüyordu bende baygın baygın yere bakıyor ve yavaş yavaş yürüyordum.

 

Eve gidince geri eski neşeli Aden pardon Lina olmam lazımdı annem üzülmesin diye

 

Artık ezberlediğim sokaklara girmiştik bu demek oluyor ki eve yaklaşmıştık. Göz yaşlarımı elimle silip yüzümü yelledim burnumu çekip yüzüme bir gülümseme kondurdum.

 

"Beni affeder misin Lina. Biliyorum eşşek herifin tekiyim seni koruyamadım hem 17 yıl boyunca hem de bize geldiğin 2 ay boyunca sen en iyisi beni süründür ama bir gün ne olursun affet gerek 1 hafta gerek 1 ay gerekse 1 yıl ama sonunda affet beni."

 

Orkun çatallı çıkan sesiyle konuşunca bakışlarımı ona yönlendirdim.

 

"Bilmiyorum Orkun kafam çok karışık ama düşüneceğim." Dedim, tebessüm edip başıyla onaylamıştı.

 

Sonunda eve gelmiştik. Kapıyı Meryem teyze açmıştı yavaş adımlarla salona adımladım. İçeride sadece annem ve Ege vardı. Annem içeriye giren bize bir göz gezdirdi sonra ayağa kalkıp sıkıca sarıldı.

 

"Kızım nasılsın annecim."

 

Yüzüme kondurduğum gülümseyemeyle annemin yüzünü avuçlarının arasına aldım. "Üzülme sultanım ben iyiyim endişelenecek bir şey yok sen dökme o incilerini."

 

"Hayır iyi değilsin ben anneyim anlarım ayrıca nasıl üzülmeyeyim ben kızımı koruyamamışım beni seni doğurdum diye anne olmamki olamam annelik evladını korumaktır onu sevgisiyle büyütmektir ben yapamadım ben iyi bir anne değilim."

 

Daha da çok ağlamaya başlamıştı. "Hayır anne sen benim gördüğüm en iyi annesin, bak 8 çocuk büyütmüşsün hepsi de pırlanta gibi üzme kendini beni de üzüyorsun. Hem babamlar nerde?"

 

"Babanlar dışarıya çıktı işleri varmış. Sen açmısın, Orkun bir şey yediniz mi?"

 

Orkun başını olumsuz anlamda sağa sola sallamıştı soru üzerine, annem hızlı adımlarla mutfağa adımlamıştı. Ege'ye baktığımda dolu gözler ile bana bakıyordu.

 

Yanına adımlayıp oturdum. Orkun'da annemin peşinden gitmişti.

 

"Ege ağlama artık çok çirkin bir şey oluyorsun."

 

Dolu gözlerini bana çevirmiş gülmüştü "Asıl sen kendine bak cadı, hem ben çirkinsem sende çirkinsin sonuçta ikizimsin."

 

Bir an dondum kaldım fakat sonra hemen kendime geldim. İkizim demişti kabul mu etmişti beni

 

"Senin burcun ne balık falan mı?" Dedim.

 

Salak mısın Lina aynı anda doğdunuz ya

 

Sen sus Nazmiye

 

Ne sus sen sus sıçtın sıvıyorsun şu an rezil. Ege'me yapılır mı bu

 

Ne Ege'si be nerden senin Ege'n oluyor

 

Sen sus deccal suratlı sıçmık

 

Ben deccal suratlıysam Ege'se deccal suratlı

 

Yooo Ege ile kendini aynı kefeye koyma

 

Git Nazmiye git

 

Ege'nin yanına mı

 

Cehennemin dibine

 

Kendi kendime konuşurken Ege'nin küçük kahkahasıyla gerçek hayata döndüm.

 

"Sence balık burcu muyum sen yay burcuysan ben balık burcuyum."

 

"Öff sus ya beynim yandı benim sende ağlama artık." Dedim ve ayaklandım salondan çıkacakken annem gelmiş önüme yemeğimi koyup bana yedirecekken "Anne odana git dinlen ben kendim yerim hadi sana iyi geceler." Dedim itiraz edecekken 'hadii' diyip odasına gönderdim.

 

Ben yemeğimi yerken kapı açılmış Bora, Meriç abim ve babam gelmişti. Önümdeki tepsiyi kenara koyup kapıya ilerledim.

 

Yüzlerine baktığımda solgun dağılmış yorgun olduklarını farkettim. Beni görmeleriyle yüzlerinde bir gülümseme belirmişti.

 

Onları incelediğimde abimin beyaz gömleğinde kan ellerinde de kurumuş kan ve yara olduğunu gördüm.

 

Babamda ve Bora'da da aynı şekildeydi. Telaşla yanlarına ilerleyip Meriç abimin eline baktım gözlerimi ellerinden çekip gözlerine kilitledim "Noldu size ne bu haliniz nerdeydiniz abi senin üstünde neden kan ver elleriniz neden yaralı biri bana bir şey söylesin."

 

Gözlerimi sırayla üçünde de gezdirdim hiç biri bir şey demiyordu. Meriç abim bana sarılmıştı bir süre sonra saçlarımı koklayıp "Bizi boşver sen nasılsın Lina'm."

 

"Ben iyiyim abi, hadi siz içeriye geçin ben size çorba katayım acıkmışsınızdır ama ondan önce elinize bir pansuman yapayım."

 

İtiraz etmelerine izin vermeden Orkun'a bağırdım "Orkuun ilk yardım çantasını getirir misin?" Bir süre sonra merdivenlerden gelen ayak sesiyle Orkun'un geldiğini anladım.

 

Abinleri içeriye gönderip Orkun'dan ilk yardım çantasını alıp ona bir şey olmadığını inandırıp içeriye geçtim.

 

İlk babamın eline pansuman yaptım sonra Meriç abime "Teşekkür ederim miniğim."

 

"Teşekkürlük bir şey yok abi." Diyip çekine çekine Bora'nın yanına ilerledim.

 

"Elini uzatır mısın pansuman yapayım." Dedim kısık çıkan sesimle

 

Bana bakıp umursamadan elini uzatmıştı. O eli ters çevirip sana so-

 

Neyse umursamazsa umursamasın banane yani ben insanlık görevimi yapayım da

 

Fazla uğraşmadan eline pansuman yapıp mutfağa ilerledim. 3 tane kase çıkartıp annemin yaptığı çorbadan kattım kaşık da alıp hepsini tepsiye koydum. Yavaş adımlarla içeriye girdim.

 

Babama uzattıp "Mercimek çorbası için iyi gelir başka bir şey isterseniz getiririm." Dedim.

 

Babam bana şefkat dolu bakıp "Teşekkür ederim güzel kızım." Ona gülümseyip Meriç abime uzattım sonra Bora'nın önündeki sehpaya çorbayı bırakıp tekli koltuğun birine oturup yarım kalan yemeğimi yedim.

 

*2 gün sonra*

 

Yavaş yavaş toparlanıyordum abimler her an yanımdaydı bir nebze yüzüm gülsün diye değişik şaklabanlıklar yapıyorlardı.

 

Şimdi instagramda gezinirken gördüğüm akımı yapacaktım. 'O sebahattin bokumu yesin.' Bu akım için ben, Meriç abimi babamı ve Ege'yi kullanacaktım.

 

Evet Ege ile azda olsa yaklaşmıştık. Babamı ve Meriç'i nasıl ikna ettiğimi sorarsanız babama dedimki gece seninle uyurum sonra Meriç atladı benimlede uyursan yaparım dedi bende tamam dedim.

 

Ege ise ben der demez kabul etmiş sonra ne dediğimi algılamış olacakki bir an gözlerini pörtletip bana baktı sonra sıçış gülümsemesiyle 'yapacak bir şey yok tamam dediysek yapacağız." Diye fısıldadı kendi kendine

 

Meriç abime pembe ruj, pembe çanta ve pembe topuklu ayakkabımı verecektim. Babama çiçekli uzun elbisemi, güneş gözlüğümü ve topuklu ayakkabımı Ege'ye ise şapka, kısa etek ve halka küpe takacaktım.

 

Ben ise kırmızı, beyaz puantiyeli elbise kot ceket ve beyaz converselerimi giyecektim.

 

Dolabımdan o kıyafetleri aldım ve yüklenip salano ilerledim. Bora ile Orkun işteydiler. Berk'i bilmiyordum şu sıralar pek yüz yüze gelmiyorduk. Tuna abim okuluna gitmişti. Ay aklıma gelmişken haftaya karne alıyorduk neysem annem Rüya teyzelere gitmişti Kuzey'de futbol kursu mu ne varmış oraya gitmişti. Keşke evde olsalarda çok gülerlerdi.

 

"Bak şimdi abi sen bunları baba sen bunları Ege sende bunları giyiyorsun ben hazırlanasına kadar hazır olmuş olun sizi çok seviyorum ben kaçtım." Merdivenlere yönelmeden önce son kez salona baktığımda kaşlarını çatmış verdiğim kıyafetleri anlamaya çalıştıklarını gördüm umursamadan odama çıkıp hazırlanmaya başladım.

 

Tamamen hazır olduğunda aşağıya indim. Girmem ile büyük bir kahkaha atmam bir olmuştu.

 

Lan bu ne

 

"Lina gülmez misin acaba kendimi çok kötü hissediyorum." Dedi Ege

 

Gülerek başımı iki yana salladım. "AHAHAHA Çok gü- ahahhah güzel olmu-ahahhaha olmuşsunuz."

 

Abim babam ve Ege deli dana görmüş gibi bana bakıyorlardı. Gülmem bittiğinde yanlarına gittim.

 

"Bakın şimdi ben ilk başta o sabahattin bokumu yesin diyeceğim sizde arkamdan güzel bir şekilde salına salına geleceksiniz tamam mı canım ailem."

 

"Bir gün bana çiçekli elbise giyeceksiniz deseniz inanmazdım." Dedi babam

 

"Ben yoktum o zamanlar eğer küçükken burda olsaydım şimdiye seninle botoks yaptırmaya giderdik babaşum."

 

Yüzünde buruk bir gülümseme olsa da geri eski halina dönmüş yaklaşıp başımdan öpmüştü "Sen iste ona da gideriz güzel kızım benim."

 

Yüzümde fazla sevgiden şımarmış kız gülümsemesi vardı.

 

Telefonumu yerleştirip süreyi ayarladım. Kayıt başlayınca kameranın açısına girip 'o sebahattin bokumu yesin' diyip kameranın açısından çıktım. Sonra babam ayağındaki ayakkabılarla ne kadar mümkünse o kadar iyi yürüyüp çıkmıştı ardından Meriç abim çanta olan kolunu büküp yürüyüp çıkmıştı. Ege'de kameraya eliyle öpücük atıp çıkmıştı.

 

Hemen kameranın yanına gidip kaydı durdurdum. Çektiğimiz videoyu izleyip güldüm çok güzel ve bir o kadar da komik olmuştu.

 

"Şimdi Meriçtom sen böyle yakışıklı ol ama abartma üstüne pijama giy gel. Şaka yaptım gül diye yapma öyle bir şey üstüne siyah gömlek giy altına da siyah keten pantalon giy gel." Elimdeki kızı belinden tutup götüren keşfette çok karşıma çıkan ama asla adını bilmediğim o reelsi gösterdim.

 

"Bak bundan yapacağız bahçede çekeriz sen hazırlan gel sizde eşyalarımı verir misiniz?"

 

Hepsi beni başıyla onaylayıp odalarına çekilmişti. İlk gelen Ege olmuştu kıyafetlerimi getirmişti. Ardından babam gelmişti. Getirdikleri kıyafetleri alıp odama gittim. Kıyafetleri bırakıp geri salona döndüm.

 

Abim dediğim şeylere yakın şeyler gitmişti sadece üstünde siyah gömlek yerine siyah pola yaka owersize thsirt giymişti.

 

Beğeniyle süzdüm abimi daha sonra beraber bahçeye çıkıp videoyu çekmeye çalıştık.

 

Abim belimden tutup götürecekken yere yapışmıştım. Kendi halime gülüp abimin endişe dolu gözlerine baktım uzattığı eli tutarak ayağa kalktım.

 

"Bir şey yok iyiyim." Dedim ve telefona ilerleyip kaydı tekrardan başlattım. Geriye doğru gittim abimde sağ taraftan gelip belimden tutup götürmüştü bu sefer oldu derken kaydı tekrar izlediğimde abimin kameraya bakıp sonra beni götürdüğünü gördüm. 2004 sil baştan Tamer oyunculuğu bu

 

"Meriçtom baştan çekmemiz lazım kameraya bakmışsın." Dedim. Abim sabır dileyip başıyla onaylamıştı beni

 

Kaydı tekrardan başlatıp abimin beni götürmesini bekledim abim gelip belimden tutup omzuna atıp çıkmıştı kameranın açısından

 

Anladık en kaslı sensin

 

Bu sefer çok güzel olmuştu video düzenleyip atacaktım. Geri salona döndüm baktığımda Tuna, annem Rüya Teyze ve Yiğit Aras'ı gördüm. Bir baş selamı verip odama çıktım.

 

Üstümdeki kıyafetlerden kurtulup açık kahverengi swit krem rengi eşofman ve kahverengi panduflarımı giydim.

 

 

 

 

Telefonumu alıp Furkan'ı aradım uzun zamandır konuşmuyorduk.

 

"Aradığınız kişi şu an uyuyor lütfen daha sonra tekrar deneyin."

 

"Furkimm nasılsın ?" Dedim

 

Telefondan bir esneme sesi gelmiş sonra uykulu bir sesle konuşmaya başlamıştı.

 

"İyiyim Aden'im sen nasılsın nasıl gidiyor?"

 

"Anlattım her şeyi." Dedim çat diye

 

Telefondan bir süre ses gelmeyince telefonu hopörlere alıp kulağıma götürdüm.

 

"NEEEE!" Furkan'ın tiz çığlığı kulaklarımı doldurdu.

 

Allah'ın belası senin nefes alman için oksijen üreten yaprağa sıçayım ben öküz

 

"Anlattım işte Furkan, kulak zarım patladı senin yüzünden."

 

"Ne dediler hâlâ aynı mı davranıyorlar." Dedi merak dolu sesiyle

 

"Yıkıldılar baya Meriç abim ile aram iyi diğerleri de eskisine göre daha iyiler, Berk'i bilmiyorum."

 

"Anladım buluşalım istersen bir tantuni gömer geliriz." Aslında hayır demezdim ama misafirimiz vardı. Ayıp olmasın diye gitmeyecektim.

 

"Misafirimiz var istersen yarın buluşalım." Dedim.

 

"Tamam bebeğim ben kapatıyorum."

 

"Tamam Furkim görüşürüz." Diyip kapattım telefonu aklıma gelmişken Tolga abimi de arayayım bir en son 4 gün önce konuşmuştuk. Telefon çalmış çalmış fakat açan olmamıştı. Bende işi vardır diyerek telefonu kapatıp aşağıya indim.

 

Babamlar da gelmişti Haluk amcayla, hemen babamın yanına gidip sıkıca sarıldım.

 

"Hoşgeldin babaşum."

 

"Hoşbuldum güzel kızım." Dedi sevgi dolu sesiyle alnımdan öpüp elindeki tatlı poşetini mutfağa bırakmak için ayrıldı.

 

Tuna abimin yanına gittim bu sefer "Abişim nasılsın nasıl gidiyor." Dedim.

 

"İyi gidiyor be Lina'm sen nasılsın."

 

"Bizde yuvarlanıp gidiyoruz be abi."

 

Tuna abimin yanından ayrılıp Kuzey'in yanına gittim.

"Ablam nasılsın."

 

"İyiyim abla sen."

 

"Bende iyiyim." Dedim, annemin yemeğe çağırmasıyla hepimiz yemek odasına ilerledik.

 

Berk'in yüzüne bakmıyordum gerçi oda bakmıyordu. 2 gün boyunca her zaman böyleydik şikayetçi miydim değildim.

 

Ama şunu farkettim bazı özelliklerim Berk'le aynıydı. Eğer bana bu kadar şey söylemeyip bir şeyler yapmasaydı en iyi anlaşacağım abim olabilirdi. Ama kendi böyle istedi.

 

Herkes yerlerine oturduğunda Yiğit'e kısa bir bakış attım. Babamın "afiyet olsun." Demesiyle yemeğe başladık.

 

Yemekte et vardı ve ben eti çoğu şeyde sevmezdim. Tabağımdaki et yemeğini alıp yanımdaki Orkun'un tabağına koydum ve kulağına yaklaşıp fısıldadım.

 

"Ben et yemeyeceğim sen yer misin?"

 

Bana bakıp başıyla onayladı ona gülümseyip yemeğime döndüm.

 

Masada bir göz gezdirdiğimde Haluk amcanın hafif bir tedirginliği olduğunu fakketsemde bir şey dememiştim.

 

Sonunda yemekler yendiğinde biz gençler yukarıdaki odaya çıktık.

 

Ay ben size söylemeyi unuttum galiba bu anne tarafı kuzenlerim ben hastanedeyken bir süre ziyarete gelip gitmişlerdi o yüzden evde değillerdi.

 

"Eee ne yapalım." Dedi Yiğit Aras

 

"DC oynayalım." Dedi Kuzey'de

 

Ben başımla onayladım. Diğerleri de onaylamıştı Meriç abim hariç "Abii hadi nolur benim için."

 

"Videoyu yayınlama oynarım."

 

Kaşlarımı çatıp başımı onaylamaz anlamda salladım. "Hayatta olmaz o video yayınlanacak."

 

Berk merak dolu sesiyle "Ne videosu?" Demişti onun sorusunu duymazdan gelip abime yalvarmaya başladım.

 

Meriç'e veya Tuna'ya her abi dediğimde diğerlerinin ağzından bir kaç mırıltı duysamda umursamamıştım.

 

"Aynen Lina'm ne videosu." Dedi Tuna abim, elimle bir dakika işareti yapıp telefonumu aramaya başladım. Burda olmadığını farkedince odama baktım. Geri abimlerin yanına gittiğimde Yiğit elinde benim telefonumla konuşmaya başladı.

 

"Tolga'm diye biri arıyor." Dedi kaşlarımı çatarak sorgu dolu bakışlarımı ona doğrulttum. "Ne işi var telefonumun sende."

 

"Bende değildi yastığın arasına düşmüş çalınca da doğal olarak baktım al telefonunu."

 

Göz devirip telefonumu elinden aldım ve aramayı yanıtladım.

 

"Efendim şirin babam."

 

"Aden'im beni aramışsın."

 

"Ha evet nasılsın ne yapıyorsun bakem."

 

"İyiyim öyle iş güç işte sen nasılsın nasıl gidiyor?"

 

"Bende iyiyim öyle bir dakika odama gideyim bi." Dedim ve odama ilerledim kapımı kapatıp telefona geri döndüm.

 

"Abi ben her şeyi anlattım." Dedim

 

"Anladım nasıl hissediyorsun kendini ne dediler?"

 

"Üzüldüler baya ama sonra moralim yerine gelsin diye uğraştılar eskisi kadar laf etmiyorlar."

 

"İyi mutlu olda abicim ben şey diyeceğim. Ben yurtdışına çıkıyorum 3 aylığına haberin olsun."

 

Buruk bür şekilde gülümsedim o görmesede

 

"Tamam şirin babam ordan gavur gelin getirme çarparım bir tane suratına."

 

Küçük bir kahkaha sesi yükseldi telefondan, "Tamam abim öpüyorum seni kapatmam lazım."

 

"Bende çok çok öptüm şirin babam benim kendine iyi bak."

 

"Sende iyi bak kendine Aden'im."

 

Görüşürüz falan dedikten sonra telefonu kapatmıştık. Odamdan çıkıp abimlerin yanına gittim kendi aralarında sohbet ediyorlardı benim gelmemle susmuşlardı.

 

"Hadi aç şu videoyuu." Dedi Tuna abim

 

Galerimden videoyu açıp hepsine izlettim. Hepside kahkaha atıyordu o Bora cancığı bile

 

"Abi senin dişil enerji şaka mııı?" Dedi Tuna

 

"Bir çarparım görürsün dişil enerjiyi velet hadi oyuna devam edelim." Dedi Meriç abimde

 

"Oynamayı kabul ettin yani."

 

"Ettim ettim hadi." Demesiyle oyuna başlamıştık.

 

(...)

 

Orkun Yiğit Aras'a soruyordu.

 

"D mi C mi?

 

"D"

 

Orkun bir süre düşünüp sorusunu sormuştu. "Var mı sevdiğin biri?"

 

Meriç abim hariç herkes merakla cevabını bekliyordu. Çok düşünmeden "Evet var." Dedi.

 

Dedi ama bana bakarak dedi. Ben ne alakaaa

 

Meriç abim delici bakışlarını Yiğit'in üstünde tutuyordu. Konuyu değiştirmek için şişeyi alıp çevirdim.

 

Ben Meriç abime soruyordum. "Var mı yenge menge ben görümce olacak mıyım olmasam da olur çok üzülmem yani."

 

"Yok olmayacaksın." Dedi rahat bir sesle, tuttuğum nefesimi bırakıp diğerlerine baktım sorgu dolu

 

"Valla bende yok abla." Dedi Kuzey'im ona gülümseyerek baktım.

 

"Bende de yok." Dedi Berk yılanı

 

"Sende olsa da olur sanki gelmiş senin evlenme yaşın." Dedim.

 

Bir şey demeyip önüne dönmüştü. Tuna'ya baktım bu seferde

 

"Bizde de yok vallahi." Dedi ellerini suç işlemiş gibi iki yana kaldırırken

 

"İyi iyi aferin böyle devam sen hariç Berk."

 

Gözlerime anlamlandıramadığım bir şekilde bakmıştı. Umursamayıp şişeyi çevirdim.

 

Ege bana soruyordu. "Böyle hoşlandığın sevdiğin biri var mı?" Dedi, bu soru üzerine bütün gözler beni bulmuştu.

 

"Yok." Dedim net bir sesle

 

(Yazarınız Aden'in gelecekteki çocuklarının babası evinin direği kalbinin sahibini düşünüp evde şarkı söyleyip duruyor hayır delirmedim. Modeli bile belliiiii.)

 

Herkes bariz bir şekilde 'oh' çekmişlerdi. Şişeyi tekrar çevirdiğimiz de Kuzey Berk'e soruyordu düşünürken aşağıdan bağrışma sesleri geldi. Ellerim refleksle kulaklarıma gitmesiyle Meriç abim, Tuna abim, Orkun, Ege ve Kuzey yanıma toplaştı güvende olduğumu anlayınca ellerimi kulaklarımdan çekip 'iyiyim' diye fısıldadım.

 

Daha fazla burda beklemenin anlamı olmayacağını farkedip ayaklanıp aşağıya indim biolarda arkamdan geliyordu.

 

Babam Haluk Bey'e bağırırken Yiğit Aras'ın telaşı belli oluyordu.

 

Annem babamı, Rüya Teyze'de iğrenerek ve hayal kırıklığıyla Haluk amcaya bakıyordu.

 

Abimler ne olduğunu anlamaya çalışırken babamın bağırışı kulaklarımı doldurdu.

 

"LAN BEN SENİ DOST BİLDİM DOST ŞEREFSİZ HERİF SEN NASIL YAPARSIN BÖYLE BİR ŞEYİ HA... CEVAP VER LAN BANA."

 

Yiğit Aras korkarak bakıyordu olanlardan, ama bu korku babama bir şey mi olacak korkusu değil ben ne yapacağım korkusuydu.

 

Ne oluyordu.

 

Rüya Teyze nefretle bağırmaya başladı. Anneme baktığımda ağladını hem kendini hemde babamı sakinleştirmeye çalıştığını gördüm.

 

"SEN NASIL YAPARSIN BÖYLE BİR ŞEYİ HALUK. KENDİ EVLADINDAN DA MI UTANMADIN. ŞU EVDE ŞU MASADA YEDİĞİN YEMEK NASIL BOĞAZINDAN GEÇTİ!"

 

Haluk amca cevap vermiyor olanları izliyordu tedirginlikle

 

Daha fazla dayanamayıp "NE OLUYOR BURDA BİRİ BANA AÇIKLASIN."

 

Babamlar bana bakarken Yiğit'in gözlerinde ki korkuya birebir şahit olmuştum.

 

Babamın ağzımdan çıkan sözcüklerle kanım donmuş dünyam başıma yıkılmıştı.

 

Söylediği her kelimeyi Yiğit Aras'ın bildiğine emindim.

 

Nedensiz bir şekilde kalbimden bir kopmuştu. Kalbim yanıp kül olmuştu güvendiğim insanlardan bunu asla beklemiyordum.

 

♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡

 

BÖLÜM SONU

BU SEFER GERÇEK SKSNDKN

 

3789 KELİME

 

Bölüm nasıldı?

 

Kitap nasıl gidiyor

 

Sondaki kavganın sebebi ne olabilir ?

 

Ayy dayanamadım ben Lina'nın gelecekteki çocuklarının babası evinin direği kalbinin sahibinin adı;

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pamir Kunt Oflas

 

Sizleriii seviyorum diğer bölüm görüşmek üzere

 

Yazım ve noktalama hataları için özür dilerim kitap final olduğunda düzenleyeceğim

 

Bölüm : 27.02.2025 20:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...