
Selam aşklarımm
Yeni bölümümüz geldiii,
Öncelikle asla kinci bir insan değilim ve bu yazdığım kitaba da yansımış olabilir.
İyii okumalarr 🧚♀️
ADEN LİNA -GERÇEK AİLEM-
22. Bölüm
Berk'in hastaneye kaldırıldığını öğrendikten sonra apar topar hastaneye gitmiştik, Pamir de bizimle beraber gelmişti.
Yaklaşık 3 saattir ameliyattaydı Berk, biz de ameliyathanenin önünde bir doktordan haber bekliyorduk.
Hastanelerden nefret ediyordum, çünkü insanların yaşadığı kayıplar sonucunda çığlıkları, isyanları o kadar acı vericiki,
Babam, Meriç ve Bora 1 saat önce çıkmışlardı hastaneden, nereye gittiklerine veya ne için gittiklerine dair hiç bir şey bilmiyorduk.
Annem, Tuna abimin göğsüne başını yaslamış, 'oğlum' diye sayıklıyor ve ağlıyordu, Tuna abim ise annemi teselli ediyordu.
Orkun abim herhangi bir doktordan ya da hemşireden bilgi edinmeye çalışıyordu, Kuzey ile Ege 'Berk abime bir şey şey olmaz saçma saçma davranmayın' diyerekten kendilerinden kötü düşünceleri silmeye çalışıyorlardı.
Ben, ben çok değişik hissediyordum, üzülmek istemiyordum ama içimde kardeşlik bağlarından dolayı bir üzüntü vardı, başımı Pamir'in omzuna yaslamış alamadığımı iddia ediyor fakat gözümden tek tük yaşların döküldüğünü hissediyordum.
Koridorun başından yaklaşan hemşireyle hepimiz ayaklanmıştık, yaklaştıkça fark etmiştim ki elinde bir kaç eşya vardı.
Hemşire yanımıza geldiğinde "Berk Karahan'ın yakınları sizler misiniz?" Diye sordu.
Annem öne atılarak "Evet evet, benim oğlum, bir şey mi oldu oğluma." Dedi telaşla
"Ameliyat hâlâ devam ediyor size herhangi bir bilgi veremem hasta hakkında, bunlar da Berk Karahan'ın üstünden çıkan eşyalar geçmiş olsun." Elindeki eşyaları annemin eline vermiş ve gitmişti.
Annem elindeki eşyalara bakarken gözlerinden düşen yaşlar eşyaların üzerine döküldü.
Annem daha demin oturduğu yere geri oturarak eşyalara baktı, kokladı sanki oğlunun kokusunu içine çekermiş gibi,
Bende geri oturdum, Pamir yanıma gelerek "Lina, bir şey ister misin hiç çekinme söyle." Dedi şefkatli çıkan sesiyle
Başımı iki yana sallayarak "Bir şey istemiyorum, yanıma gelir misin?"
Yüzünde gördüğüm fakat emin olmadığım tebessüm ile yanına oturdu ve başımı omzunun üstüne yerleştirdi.
Annem zor çıkan sesiyle "Lina bu senin kızım." Demişti, başımı Pamir'in omzundan kaldırarak anneme baktım, Berk'in üzerinden benim eşyam ne arasındı ki
Tuna abim yanıma gelerek bir kutu verdi, ardından Pamir'e bir bakış atıp geri annemin yanına geçti.
Normalde hepsi Pamir yanımda olduğu için onu dövme potansiyeline sahipti ama ne yeri ne de zamanı olduğu için sessiz ve sakindiler.
Kaşlarımı çatarak elimdeki kutuya baktım, beyaz bir kutuydu ve üstünde kurumuş kanlar vardı, üstünde açık toz pembe bir kurdele vardı, kurdeleyi çözerek kutuya baktım, kalp şeklinde dört yapraklı yonca kolyesi ve bir not vardı.
Notu elime alarak okumaya başladım,
"Lina'm, biriciğim, bu kolyeyi daha doğrusu benden gelen her şeyi kabul etmeyeceğini biliyorum ama en azından anı olarak kalsın sende takmasan bile, yurtdışından geldiğimde seni evde göremediğimde kaybetme korkusu yaşadım galiba hayat kısa güzelim olurda bir gün bana bir şey olursa sen takmazsan yeğenime tak olur mu? Beni affetmen dileğiyle
Abin (üstü çizili)
Berk."
Hiç bir şey hissetmiyordum, kırgın, kızgın, mutsuz veya mutlu sanki bütün duygularım sömürülmüş gibiydim.
Kolyeyi almadım, dokunmadım kutunun kapağını kapattım ve çantama attım.
Pamir, kutunun içine bakmadığı için anlamazca bana bakıyordu.
"Lina bir kötü oldun sanki bir şey mi vardı kutu da seni üzecek." Dedi endişeyle
"Hayır, hayır da bir lavaboya gideyim ben." Dedim ve oradan ayrıldım.
Yüzüme şu çarpıp, bir süre ayna da kendime baktım, başımı iki yana sallayarak kendime geldim ve lavabodan çıktım.
Çıkmam ile Pamir ile karşılaştım, Furkan ve Selin de yanındaydı.
Furkan, hemen yanıma gelerek sıkıca sarıldı aynı şekilde bende sıkıca sarıldım, "Aden'im güzelim, nasılsın?"
"İyiyim Furkan, endişe edilecek bir şey yok." Dedin sakince
Selin'de endişeyle yanıma gelerek sarıldı, "Lina, ne desen bilemiyorum geçmiş olsun."
"Sağ ol Selin."
"Ben geri gideyim ameliyathanenin önüne annemler yalnız kalmasın." Dedim kısık ve oldukça sakin sesimle
Arkamdan onların da geldiğini hissediyordum.
* 3 saat sonra *
6 saat olmuştu, Meriç ile Bora da gelmişti, Bora'ya nereye gittiniz diye sorsam da cevabını alamamıştım.
Meriç göz ucuyla baktığım, yıkılmış halde gördüm ilk defa onu bu şekilde görüyordum.
Ameliyathanenin kapısı açıldı ve bir kadın doktor yanımıza geldi.
"Berk Karahan'ın ailesisiniz." Dedi sorarcasına
Babam başıyla onayladı doktoru, "Oğlunuz geldiğinde çok kan kaybetmişti, üstelik araba 3 kez takla attığı için ağır yaralanmış ameliyat riskli bir ameliyattı size olumlu veya olumsuz bir durumla karşı karşıyasınız diyemem ama şu 24 saat içinde her şeye hazırlıklı olun, hasta yoğun bakıma alındı şu anlık görmeniz mümkün değil geçmiş olsun." Demiş ve yanımızda ayrılmıştı.
Annem yere çökmüş 'oğlum' diye haykırıyordu, inkâr etsem de gözlerimin dolduğunu boğazımın yandığını hissediyordum.
Galiba ben Berk'e karşı bir umut besliyordum, belki 1 yıl belki 5 yıl belki de 10 yıl ama yüzüne bakmam ama sonunda barışırız affederim diye umut ediyordum.
Daha doğru düzgün yüzleşememiştik ki, ben ona bağırıp çağıramadım, yüzüne karşı hissettiklerimi haykıramadım.
Her zaman düşündüm düşünürüm, Berk bana kötü davranmasaydı en sevdiğim abim olurdu.
Canımı yakan da buydu ümidim, umudum vardı ve yaşayamazsa ne yapacağım bilmiyordum.
Kısacası koskocaman bir boşluktaydım ne hissedeceğimi bilmiyordum.
Her algılayamasam da önümden sedye ile Berk'in çıktığını gördüm.
Annemin haykırışlarını, babamın ve Tuna abimin onu sakinleştirmeye çalışmasını, Pamir'in, Tolga abimin, Furkan'ın ve Selin'in etrafımda toplanması
"B-ben bir hava alayım, peşimden gelmenize gerek yok." Dedim ve oradan ayrıldım.
Daha fazla dayanamazdım o seslere, telâşlara
Hastanenin bahçesine indim boş bir banka oturdum, son 2 aydır çok değişik şeyler yaşıyordum.
Kuzey'in ikizi benim kardeşimin öldüğünü öğrenmek, onu öldürmekle suçlanan Oflas ailesi, gerçeği ortaya çıkarmak için uğraşmam, Meriç ile aramın bozulması, YKS sınavına doğru düzgün çalışamam, Berk'in kaza geçirmesi
Bunalmıştım, nefes alamayacak hâle gelmiştim resmen, tam her şey düzeldi derken neden böyle oluyordu, anlamıyordum.
Tamam herkesin bir imtihanı var bu dünyada ama benim imtihanım bitmedi mi daha yetmedi mi bu çektiklerim
"Lina, yapma böyle gözünü sevdiğim, bende dayanamıyorum bak seni böyle gördükçe, evet zor bir süreç anlıyorum ama yıpratma kendini lütfen kendin için etrafındakiler için, benim için."
Ne zaman geldiğini fark etmediğim Pamir'in konuşmasıyla daldığım yerden gözlerimi çekerek ona baktım.
Bu yaşadıklarımın bir kısmında da olsa benimle beraber olduğu için ona o kadar çok teşekkür etmek istiyordum ki
Ellerim bir anda Pamir'in boynuna dolandı ve sıkıca sarıldım, ilk başta elleri iki yanında asılı şekilde dursada çok geçmeden elleri belime dolanmıştı.
"Yanımda olduğun için çok çok teşekkür ederim Pamir Kunt."
Ses gelmedi, bir şey demedi sadece sıkı sıkı sarıldı, aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama uzun bir süre o şekilde kaldık.
"Gözlerindeki çelişkiyi görebiliyorum Lina, sanki istemiyorsun üzülmeyi ama elinden hiç bir şey gelmiyor, yani sende kendini yıpratmak istemiyorsun, ayrıca geçen gün Berk için bir şeyler söyledin, ne yaptı Berk sana neden ondan hoşlanmıyorsun?"
"Çok şey yaptı Berk bana da işte kardeş kalbi mi ne boksa üzülmeden edemiyorum."
Berk'in yaptıklarını dediklerini ona anlatacak kadar kendimi iyi hissetmiyordum o da üstelemedi zaten,
"Çok, çok güzel bir arkadaşsın Pamir Kunt." Dedim bir anda, içimden gelmişti söylemiştim.
Gözlerindeki parıldamalara şahit oldum, gülümseyerek bana döndü.
"Sende çok güzelsin."
"Yani arkadaş olarak."
"Güzelsin he yanlış anlama ama arkadaş olara-
Gülerek cümlesini kesmiştim, "Anladım Pamir, hem güzelim hem güzel bir arkadaşım ve benim gibisi zor bulunur biliyorum." Dedim şakayla karşık bir sesle
Bir şey dememişti sadec gülmüş ardından önüne dönmüştü.
"Hava kararmaya başlıyor üşürsün hadi içeriye geçelim." Dedi havanın kararmaya başlamasıyla
Başımı iki yana sallayarak konuştum, "Ben kalacağım sen gitmek istiyorsan git."
"Hadi Lina inat etme işte hasta mı olmak istiyorsun hem hatırlatırım daha kanıtlaman gereken gerçekler var."
Yanaklarımı şişirerek ofladım, "Yoruldum galiba." Dedim kısık bir sesle
"Yorulmuş olabilirsin ama ben varım Lina, yorulduğunda bana söylemen yeterli." Dedi
Genişce gülümsedim, tam konuşacakken "Teşekkür etmene gerek yok, hem arkadaşlar bunun için vardır."
"O zaman iyi ki varsın." Dedim.
(...)
Gece 4 civarındaydık, Pamir hâlâ gitmemişti, ailesinin merak edeceğini söylediğimde haberlerinin olduğunu benim bunu dert etmemem gerektiğini söylemişti.
Anne ve baba tarafından neredeyse bütün akrabalar gelmişti fakat babam hastane de kalabalık olmasın diye onları göndermiş bir şey olursa haber vereceğini söylemişti.
Ben, Pamir ve babam dışında herkes uyumuştu Daha doğrusu uyuya kalmışlardı.
Berk'in kaldığı yoğun bakım ünitesinin camına yaklaştım,
"Neden bana o kadar kötü davrandın Berk, hayatında bir kez bile görmediğin kardeşini neden öldürmek istedin, ne yaptım ben sana, neden aramız çok güzel olabilirken birbirimize yabancıyız, mesela ben senin doğum gününü bilmiyorum, en sevdiğin renk ne nelerden hoşlanırsın nelerden nefret edersin neye alerjin var hiç bir şey bilmiyorum senin hakkında, Berk ben seni affetmeye hazırdım taaki sen beni öldürmeye çalışasına kadar, kinci bir insan değilim maalesef hemen affederdim, huyum kurusun ama Berk sen elinin tersiyle ittin beni 'benim senin gibi kardeşim yok' dedin 'orospunun tekisin' dedin, çok merak ediyorum kalbin hiç mi sızlamadı çünkü sen bana onca şey yaşatmışken benim canım yanıy-
Bir anda hasta başı monitöründe kalbin durduğunu gösteren çizgiler belirdi, "BERK, DOKTOR, DOKTOR YOK MU." Diye avazım çıktığı kadar bağırdım,
Vücudumdaki bütün güçü almışlar gibi hissediyordum, ayakta duramayacak kadar başım dönüyor ve titriyordum.
Bir anda babamlar ve doktorların gelmesiyle kenera çekildim, Pamir hemen yanıma gelerek yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Güzelim, sakin ol ben burdayım, bir şry olmayacak Berk'e."
Ellerini yüzümden çekip sıkıca sarıldı, geri çekilerek yoğun bakım ünitesinin camından Berk'e yaptıkları müdehaleyi izliyordum ki perdeyi kapatarak görmemizi engellediler.
Orkun abim her ne kadar içeriye girmek istese de Bora ve Meriç Orkun abimi tuttu.
Yaklaşık 5 dakikanın ardından doktor çıktı, bir umut yüzüne bakarken yüzünde gördüğüm ifadeyle dondum.
"Maalesef, hastayı kaybettik, başınız sağ olsun." Dedi ve gitti.
"Hayır, hayır." Diye sayıklamaya başladım,
Annemin oğlum diye acı feryadı doldurdu bütün koridoru, nefes alamadım.
"Hayır hayır abim ölmez ölemez hem sözü vardı bana geldiğinde maça gidecektik, abim sözlerini tutar abim ölmez." Dedi Kuzey acı dolu sesiyle
Bora ne kadar sakin kalmaya çalışsa da içindeki yangınlar gözlerinden okunuyordu.
Meriç duvarları yumrukluyor, Orkun abim ise ağlayarak ona durmasını söylüyordu.
"Güzelim, Lina'm kendine gel, Lina kriz geçireceksin lütfen sakin ol lütfen." Dedi Ege
Düşünemiyordum, ben bu ihtimali hiç düşünmedim ki hem o şerefsiz Berk'ti, ölmezdi,
"BERK, BERK ÖLME YAPMA BE OĞLUM BUNU BİZE." Diye bağırdığını duydum Meriç'in.
"Kuzey Karahan'dan"
Abim yok,
Abim öldü.
1 kelime, 2 hece, 4 harf, 2 saniye, bana buna inanmamı bekliyorlar benden abimin öldüğünü inanmamı istiyorlar.
Ablam bile ona kötü davranmasına rağmen bu kadar acı çekerken ben çocukluğumu geçirdiğim insanın öldüğüne nasıl inanabilirim.
O benim abimdi, kahramanımdı, abimlerin işi olduğun da sürekli peşimden koşan, biriyle kavga ettiğimde hemen yanımda biten, abimlerin toplantısı, annemlerin işleri olduğu için gelemediği mezuniyetlerime, mutlu anlatıma gelendi.
Şimdi okuldan geldiğimde cebinden çikolata çıkarıp 'al yakışıklı' demeyecek miydi?
Yanağımı kalabalık alanlarda çektiğinde 'abi yapma' dediğimde 'ne oldu lan karizman mı çizildi küçük Karahan' demeyecek miydi?
Evet bir sürü abim vardı, hepsi benim için değerliydi ama benimle en çok ilgilenendi Berk abim.
-9 sene önce-
Kuzey 6 / Berk 14 yaşında
"Ya abi sana hile yapma diyorum sen bilerek benim gol atmamı sağlıyorsun." Dedi küçük Kuzey, ağlamaklı bir sesle
"Kim ne zaman dedi sana öyle bir şeyi? Ben asla hile yapmam hadi devam edelim bakalım." Dedi Berk ve kardeşinin yanağından bir makas aldı.
"Of ya of kimse beni anlamıyor." Diyerek ayaklarını yere vura vura eski yerine geçti Kuzey, abisi ise onun bu isyanına güldü.
Herkes Hazal ile uğraşırken Kuzey ile doğru düzgün ilgilenemiyorlardı, Berk ise Kuzey ile oyun oynamak için telefonunu bırakmış ve telefonla harcadığı zamanı Kuzey ile geçirmeye başlamış.
Kuzey küçük ayaklarıyla topa vurmuş, Berk, kardeşinin hile yaptığını anlamaması için topu tutmuş.
"Hadi bakalım bir daha at." Demiş ve topu geri Kuzey'e vermiş.
Kuzey yine aynı şekilde bütün gücüyle vurmuş topa Berk bu sefer kaçamadan top kafasına çarpmış.
"Ahh kafam." Demiş sessizce
Kuzey koşa koşa abisinin yanına gitmiş "Abi, abi ben özür dilerim kafana atmayacaktım." Demiş tatlı tatlı,
Berk biraz daha sanki başı açıyormuş gibi rol kesmiş ve yere eğilmiş, küçük Kuzey parmak uçlarında dikilerek abisinin başına bakmış,
Çok korkuyormuş abisinin canını acıtmaktan, Berk küçük Kuzey'i tuttuğu gibi omzuna atmış.
Kuzey abisinin aslında canının yanmadığını ve ona oyun oynadığını anlayınca mızmızlanmaya başlamış.
"Ya abi, ne yapıyorsun ya, canın yandı sandım, çok korktum." Demiş.
"Oy abin sana kurban olsun, senin yaptığın şeyden bana zarar gelmez üzülme bak iyiyim ben."
"İyi misin gerçekten." Diye sormuş Kuzey
"İyiyim tabi, abiye bir şey olur mu?"
"Olmaz mı?" Demiş Kuzey
"Olmaz tabi ya abilere hiç bir şey olmaz."
"Abi beni hiç bırakma, bırakmayın olur mu?"
"Bu nerden çıktı şimdi Kuzey, biz seni asla bırakmayız." Demiş ve kardeşinin saçlarının arasına bir öpücük kondurmuş.
"Seni çok seviyorum abi." Demiş küçük Kuzey, Berk ise genişçe gülümsemiş.
Kuzey 13/ Berk 21 yaşında
Berk arabasını çalıştırarak Kuzey'in okuluna sürmüş, okula geldiğinde sırtında çantayla onu bekleyen kardeşine gülümsemiş ve atabadan inip kardeşinin yanına ilerlemiş.
"Aslanım nasılsın bakalım bugün." Demiş ve her zamanki gibi yanaklarını sıkmış
"Ya abi yapma şunu." Demiş ve geri çekilmiş
"Ne oldu len karizman mı çizildi?"
"Hee karizmam çizildi, senin yüzünden okuldaki kızlar bana öcü görmüş gibi bakıyorlar."
"Kimmiş bakalım o kızlar." Demiş Berk alayla
"Ne kızı abi yok kız mız espri yaptım, seninde mizah seviyen yerlerde" Demiş ve arabaya ilerlemiş Kuzey, bir süre arabada sessizlik hakim olmuş kırmızı ışığın yanmasıyla Berk arabayı durdurmuş.
"Bugün sınıftaki erkek ben manga okuyorum dedi hocaya hoca bir saat o tür şeyler size bir şey kazandırmaz diyip durdu sen hiç okumadın mı?" Diyr sordu Kuzey merakla abisine
"Hayır ben manga okumadım dolu kadehi ters tut okudum."
Abisinin yaptığı soğuk şakaya karşı gülmemiş "Abi iğrenç ötesiydi esprin gerçekten mizah seviyen yerlerde."
Berk gülmüş ve yeşil ışığın yanmasıyla gaza basmış.
Günümüz
"Abi, ABİ ABİ UYAN, BAK SÖZ VERİYORUM BİR DAHA ÇEMKİRMEYECRĞİM, NE İSTERSEN YAPACAĞIM AMA UYAN ABİ!"
Ege'nin bağırmasıyla kendime geldim, gözlerim yaşlar süzülüyordu,
Ablama baktığımda Pamir'e sıkı sıkı sarılmış, bir şeyler sayıklıyordu.
Babam, bir eli göğsünde tutuyordu sanki kalbi sıkışır gibiydi, hatta gibisi fazla öyleydi, diğer eliyle de duvardan destek alıyordu.
"Orkun, oğlum n'olur bir şey yap kardeşin ölemez oğlum ölmemeli benim evladım ölmez." Dedi annem acıyla,
"ADEN LİNA KARAHAN'DAN"
Karşımda bir çukur, içinde Berk'in cenazesi ve üstüne atılan topraklar,
Annem zar zor ayakta duruyor, babam, Meriç ve Bora güçlü durmaya çalışıyor, Kuzey, Ege, Tuna abim ve Orkun abim artık kabullenmiş gibi ne ağlıyorlar ne bağırıyorlar hiç bir şey yapmıyor put gibi duruyorlardı.
Ben, ben iyiyim
İşte böyle kendimi kandırıyorum, ben iyi falan değildim perişandım, kabullenemiyordum.
Hoca telkin duası okumaya başladı cenaze gömüldükten sonra
(...)
2. gündü bugün, anneannemler, annemler helva kavuruyordu.
Pamir gitmişti, ailesi ile baş sağlığına geleceklerini söylemişti gitmeden önce,
Evde çıt çıkmıyordu, tanımadığım çok kişi vardı, helvalar dağıtılmaya başlamıştı,
Ayaz ve Alaz bana çok yardımcı olmaya çalışıyordu, aynı şekilde diğer kuzenlerim de
Salonda sandalye de oturuyordum, yanımda Tuna abim vardı.
"Helvanın şekeri az olmuş sanki." Diye bir kadının bir kadına fısıldadığını duydum,
Cenaze evinde, ölen kişinin ruhuna gitsin diye yapılan helvanın şekerinin az olduğundan bahsediyordu,
Sakin kalmaya çalış Lina
Rezillik çıkmasın Lina
Onların yaptığı rezillik değildi de benim ki mi rezillik olacaktı diye düşünürken ayağa kalktım, Tuna abim ise ne yapacağımı anlamış olacak ki kolumdan tutmuştu. Kulağıma eğilerek "Güzelim sakin ol, boş ver sen onları." Demişti.
"Başınız sağ olsun kızım, Berk oğlumda çok iyi biriydi." Dedi 50-55 yaşlarındaki kadınlardan biri, küçük bir tebessümle "Dostlar sağ olsun abla." Dedim sadece
"Bu Berk'te çok yakışıklı oğlandı, senin kıza alacaktık yazık oldu." Daha deminki helvayı şekersiz bulan kadın
Daha fazla duramadım bu ortam da ve Berk'in odasına çıktım,
Her yer derli topluydu, kokusu da yoktu zaten 2 aydır evde değildi, kazadan bir gün önce gelmişti, büyük ihtimal ben evden çıktıktan sonra gelmişti.
Acaba buraya hiç gelmeseydi her şey daha farklı olabilir miydi?
"Off Berk off." Dedim ve yatağına oturdum.
Düşünme sınırım dolmuştu, düşünemiyordum.
Yaklaşık 2 saat hiç bir şey yapmadan oturdum, havanın kararmasıyla aşağıya indim, bütün misafirler gitmiş sadece Pamir'in annesi babası ve Tolga abim vardı.
"Hoş geldiniz." Dedim sakince, Tolga abim ile Bora'nın yanına oturdum.
Yıldırım amca tam konuşacakken babamın telefonu çalmıştı,
"Yazardan"
Polat Bey, telefonunun çalmasıyla salondan ayrıldı, telefonu açarak kulağıma götürdü.
"Tahmin ettiğiniz gibi Polat Bey, normal bir kaza değil biri veya birileri frenleri bozmuşlar." Dedi Polat Bey'in korumalarından biri,
Polat Bey, Oflas'lardan şüpheleniyordu ki bu yapılan da onun iyice sinirlenmesine neden oldu,
"Eyvallah Alparslan." Diyerek telefonu kapattı ve sinirli adımlarıyla salona doğru yürüdü.
Kimse neden bir anda sinirle salona gelen Polat'ın neye sinirlendiğini bilmiyorlardı.
"Yıldırım, önce kızımla oğlunu arkadaş ettin ardından oğlun aracılığıyla ailemizden bilgiler öğrendin sonra da oğlumun arabasının frenlerini bozdun, Karahan'lardan bir can daha aldın Yıldırım Oflas, kendine kaçacak delik arasan iyi edersin." Dedi sert sesiyle Polat Karahan
Lina âdeta donup kalmıştı, Pamir böyle bir şey yapmış olabilir mi diye düşündü.
Meriç ise sanki zafer kazanmış gibi 'ben demiştim' der gibi sırıtıyor ve Lina'ya bakıyordu.
Yıldırım, oturduğu yerden kalkarak "Saçmala Polat, ben neden senin oğlunu öldüreyim."
"Sen çok iyi biliyorsun neden öldürdüğünü."
"Ben demiştim bak duydun mu Lin-
"Kes sesini Meriç, Yıldırım amca neden böyle bir şey yapsın mantıklı bir açıklamanız var mı?"
Lina kimseden ses çıkmadığını anladığında "Bende öyle düşünmüştüm." Dedi
"Lina saygılı ol karşında abin var."
"Ne abisi ya ne abisi sen beni 3 hafta önce sildin ailenden görmedin o günden beri ne sen benim abimsin ne ben senin kardeşinim." Dedi sinirle Lina
"Bir dakika bir dakika." Dedi ve çalan telefonuyla çıktı Pamir salondan
"Çıkın gidin evimden, bir daha oğlunu kızımın yanında görürsem yapacaklarımdan ben sorumlu olmam." Dedi Polat Karahan
"Benim oğlumu sen mi öldürdün Yıldırım, n'olursun doğruyu söyle 20 yıllık arkadaşlığımız hatrına doğruyu söyle." Dedi Melike Karahan
"Yapmadım öyle bir şey yemin ederim doğruyu söylüyorum." Dedi Yıldırım Oflas,
Polat Bey cevap vermeden salondan çıkıp gitmişti, yaklaşık 10 dakika sonunda Pamir ile Polat Bey salona geri girmişti.
Pamir Lina'ya,
"Kanıt adamın yazdığı mektup mu ne varmış onu bulmuşlar." Dedi.
Polat Bey oğlu Meriç'e
"Haluk öldürülmüş." Dedi.
♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡
BÖLÜM SONU
2800 KELİME

Berk'in ölümünü bazılarınız böyle

Bazılarınız böyle

Bazılarınız da böyleee okudu diye düşünüyorum.

Diğer bölüm görüşmek üzere hoşçakalın
Allah'a emanet olun sizleri seviyorum 😽💋😻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |