Seeeelllaaaammmmm aşklarrımmmm
Bu bölümün başını 1 ay önce yazmıştım. İnanılmaz enerjikmişim.
Bölümün geç gelme sebebi ise son zamanda yaşadıklarım ve yaşadıklarımız
Yaşanan kadın cinayetleri, çocuk, bebek katilleri, adaletin yerini bulamaması, Ankara'ya düzenlenen saldırı,
Öncelikle başımız sağ olsun, son zamanlarda çok kayıp verdik, bende Ankara'da düzenlenen saldırı da bir akrabamı kaybettim.
Akrabam olup olmaması önemli değil hepsi bizim vatanımızın insanlarıydı abilerimiz ablamızdı. Çok konuşmayacağım konuşursam ağlarım diye korkuyorum.
Sizleri seviyorum aşklarım kendinize iyi bakın, unutmayın ülke bizlere emanet.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun. Nice 29 Ekimlere :))
Uumarım iyisinizzzdirr, bu bölüm sizi iyi eder mi bilmiyorum çünkü smalaşaşsöld
Çayınızı kahvenizi alın gelin güzel bir bölüm sizi bekliyoorr
Ben mi?
Yitirmedim henüz aklımı,
lakin bu şehir bazen boğuyor beni,
biliyor musun?
12. Bölüm; Saudade "Kavuşamayacağını bildiğin hâlde birine duyduğun derin özlem."
Bir dakika ya? O benim burada olmamı burada kalması için bir sebep olarak mi görüyordu?
Ayrıca, beni burada bırakıp gittikten sonra gelip bana hangi yüzle bunu söyleyebiliyordu?
Hangi cesaretle gelip bana bunu söylüyordu?
O değil miydi? Beni umursama diyen o değil miydi beni unut diyen şimdi benimde onun beni düşünmesine ihtiyacım yoktu.
Bütün bunlar nedensizce gülmeme sebep oldu, ama mutluluk gülüşünden uzaktı daha çok alay doluydu.
"Ay savcım çok komiksiniz, yani gerçekten size ihtiyacım olduğunu düşünmeniz bile beni bir saat güldürebilir."
"Bana ihtiyacın olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum Saye. Ben sadece seni merak ettiğim için burdayım."
Ya sen değil miydin beni merak etme beni unut diyen şimdi sen neden beni düşünüyorsun, merak ediyorsun? Ha neden ya neden!?
"Bana bak Sinan, beni delirtme tamam mı beni delirtme ya sen değil miydin bana 10 sene önce 'beni merak etme beni unut' diyen ha sen değil miydin? Şimdi sende beni merak etme tamam mı? Unut beni, çünkü senin merak edebileceğin kişiler ailen, karın ve kızın ben senin hiçbir şeyin değilim."
Belki bir şeylerin farkına varırdı.
"MEHİİİİRRR ABLA YA KORAAYY HASTANEDEYMİŞ DE MERAK ETTİM GELDİM GÖRDÜN MÜ SEN ACABA!!?"
Ya gerçekten bugün ben gidip kendimi bir yerden atayım diye mi var ya!?
Allah bilir hangi flörtün bu senin, adam yoğun bakımdayken bile başıma iş açıyor ya!
"Koraay, vuruulmuuş merak ettim geldim dee nerdee acaba?"
Ağzını yayma çarpacağım bir tane
"Yoğun bakımda abim siz kimdiniz?"
"Ben mi? Ben Meliss, 24 yaşındayım bir işim yok babam var. Sonra en sevdiğim yemek makarna en sevdiğim renk mor-"
"Ne güzel Melis, ama ben abimin neyi olduğunu sormuştum."
"Ha okey, Koray'ın şu anlık flörtü; yoğun bakınan çıktığında sevgilisi tahmini 2 yıla nişanlısı 3 yıla karısı 4 yıla da çocuklarının anası hahahah."
Abi
Allah
Senin
Versin, diyeceğim de demiyorum.
Ya senin flört ettiğin kızlara tüküreyim ben ya! Annem görse parçalar bu kızı
"Koray iyi Melis gayet iyi sen git istersen evet evet sen git hem hastanede kalabalık yapmayalım."
Yani gitmezsen arkandan gelen abimin eski sevgilisi ve benim en yakın arkadaşım Nisa seni annemle beraber parçalar.
Nisa baştan aşağıya Melis'i süzerek konuştu. "Mehir, Koray'a bakmak için geldim de bu kızıl saç kim?"
Yani şimdi bende karşımda kızıl saçlı, dar kotunu vicdanına kadar çekmiş estetikten yüzü tanınmayan ve ağzını yaya yaya konuşan birini görsem şahsen bu kim derim.
"Ay ben Melis aşkım da sen kimsin? Koray'ın teyzesi halası falan mı?"
Yuh
Nisa galiba anlamıştı Melis'in kim olduğunu çünkü yüzünde ki samimiyetsiz gülüş 'teyzesi senin ebendir' der gibi bakıyordu.
"Ben Koray'ın arkadaşıyım, siz?"
"Ay tatlım git bir bakim bir şey yap valla otobüste seni görseler tabii boyundan dolayı göremeyebilirler ama oldu ki gördüler yer verirler teyze ayakta kalma diye hahahahah."
Ayrıca Nisa'nın neresi kısa ya? 1.68 kız 1.68, senin boyun 10 cm topukluyla 1.70.
"Bana bak Melis misin nesin! Benim tepemin tasını attırma tamam mı canım, Koray'ı merak ediyorsan da söyleyeyim Koray iyi, öğrendiğine göre çıkış yukarıda hadi canım hadi."
Sinan'a dönüp baktığımda garipseyen bakışlarla Nisa'ya bakıyordu.
Bilmiyordu çünkü, abimin Nisa'yı da beni de bırakıp gittiğini bilmiyordu.
"Ay sen kimsin ya! Beni hastaneden hangi cürretle kovarsın sen?"
"Bak Melis, anlıyorum Koray uyandığında ilk seni görsün senden etkilensin falan istiyorsun ama zor yani Koray seninle konuşurken bile en az 50 kızla daha konuşmuştur bu da demek oluyor ki ben Koray'ın konuştuğu her kızı buraya alırsam burası çocuk parkına döner o yüzden sen git söz ben sana haber vereceğim."
"Ne saçmalıyorsun sen be! Koray benim."
"Tamam Koray senin, ama hadi."
"Benim biliyorum zaten de neyse ben artık gideyim malum çok işim var."
"Tamam dedim ya Melis anladım."
"İyi o zaman şekerim, ben gidiyorum sen bana haber verirsin, haberleşiriz yaani."
Nisa derin bir sabır ver Allah'ım nefesi aldı ve sakince başıyla onayladı Melis'i.
Melis son kez benden tarafa dönüp "Ay görümceciğim seninle de haberleşiriz dimi ahaha."
Samimiyetsiz bir gülümsemeyle "Haberleşiriz haberleşiriz."
Ne?
Gözlerimi Sinan'a çevirdim. Boş gözlerle Melis'e bakıyordu.
Benim ona döndüğümü hissetmiş gibi o da bana döndü gözlerindeki o donukluk bir anda yok oldu bana dönmesiyle gözlerindeki duygu değişimi beni şaşkına uğratsa da mimik oynatmadan geri önüme döndüm.
"Ay yoksa sen benim enişte şahsı mısın? Ay sen şu Baran ay yok neydi kız adı Atlas, yok yok şeydi Barlas heh o musun sen?"
Neyse
Sinan gözlerini kısarak Melis'e bakıyordu, anlamaya çalışıyordu büyük ihtimalle
"Barlas ben değilim." dedi sadece
"He anladım ben seni sarı görünce Barlas beysi sandım da yanılmışım hahheahh."
Ayrıca 1, benim Barlas ile aramda hiçbir şey yok. İki, bu Barlas'ı falan nerden tanıyor ya?
"Ay neyse değerli ailecim ben kaçanzi." dedi ve gitti.
"Koray'ın yediği boklar çıkıyor işte tek tek, hayır yani ben ne günah işledim de bu herif neyse."
Gülerek söylese de gözlerinde ki kırgınlığı görmüştüm.
3 yıla döneceğim dediği sevgilisinin evlendiğini sonra boşandığını öğrenmişti üstelik 6 yıl sonra gelmişti abim.
(...)
"Ben anlamam Barlas gideceğim ve o DNA'yı alacağım sende bana yardım edeceksin."
"Mehir saçmalama, istediğin şey çok tehlikeli, o adam senin abini senin evinde elini kolunu sallaya sallaya vurup arkasına bakmadan çekip gitti. Abine onu yapan sana neler yapmaz."
"Her şekilde öleceğim Barlas. Ha böyle ha öyle ne fark eder."
Derin bir nefes alıp gözlerime baktı. İstemeye istemeye "Varım." dedi.
Ee Kerem Eğilmez yavaş yavaş kuyunu kazıyorum sanki
(...)
"Mehir Hanım? Çok şükür geldiniz, içeriye geçelim isterseniz."
Başımla onaylayıp ayakkabılarımı çıkarttım ve içeriye geçtim.
"Ben odaya gidip kanıtları alıp geleyim."
Elif, odadan çıkıp başka bir odaya girdi. Bir kaç tıkırtı sesinden sonra gelen adım sesleriyle buraya doğru geldiğini anlamıştım.
Elinde bie kutuyla salona giren Elif ile odağımı elindeki kutuya verdim.
Elif, yanımdaki koltuğa oturup kanıtları orta sehpaya koydu.
Bir CD uzatıp konuşmaya başladı "Bunun içinde Zeynep'e uyguladığı hem psikolojik hemde fiziksel şiddetlerinin görüntüleri var, birde Mehir hanım, Büşra'nın çocuğunun babası Kerem. Bu zarfta da o çocuğuna yazdığı mektuplar var."
Elindeki zarfı elime alarak okumaya başladım.
Gizliliği umrurumda değildi, mahkemeye sunmadan önce kontrol etmem gerekiyordu zaten,
Mektubun üzerinde 'Oğluma' yazıyordu.
Şu an dünyaya ilk gözlerini açtığın zamanın üstünden 1 yıl geçti. Hâlâ çok küçüksün ama, pek yanında olamadığımın farkındayım ama sana söz veriyorum büyüdüğünde her an yanında olacağım. Belki beni suçlayabilirsin veya benden nefret edebilirsin ama sen benim oğlumsun sen bir Eğilmez'sin. Bunu unutma.
Şerefsiz herif, Açelya'ya düşmanıymış gibi davranıp diğer çocuğuna melek gibi davranıyordu.
Evet o çocuğun hiçbir suçu yoktu ama Açelya'da masumdu.
"Lütfen Mehir hanım, lütfen hem Zeynep'i hem de Açelya'yı o adamdan kurtarın lütfen."
(...)
"Barlas ne kadar uzattın ya! Alt tarafı evine gideceğim tarağında saç teli var mı yok mu diye bakacağım sonra geri döneceğim."
"Çok tehlikeli, Mehir bak peşinde bir psikopat var ve sen bunun farkındasın her an herşey olabilir."
"Biliyorum Barlas ezberledim, söz veriyorum bana hiçbir şey olmayacak. 2 dakika bakıp geleceğim işte."
"Sen beni bekle arabanın içinde geleceğim birazdan."
Arabadan inip evin dış kapısına doğru ilerledim.
Umarım evin görevlisi uzatmaz çünkü 1 saat dil dökebilecek halim yok.
Açılan kapı ve sorulan soru ile hafif başımı kaldırdım.
"Avukat Mehir Saye Soykan ben, Zeynep'in avukatıyım. Açelya'nın kalan bir eşyasını almaya geldim."
"Anladım? Zeynep Hanım neden gelmedi?"
Bu evin içerisinde o Kerem pisliğinin adamları dolanıyor. O psikopata haber verseler her şey biter.
"Kerem Bey'e haber vermem gerekiyor."
"Hiç gerek yok, 2 dakika alıp gideceğim Kerem Bey'i böyle bir şey için rahatsız etmeyin."
"Haklısınız, buyrun ama sadece 2 dakika."
Ay çok üzüldüm, ben sabaha kadar kalmayı planlıyordum oysaki
Yüzüme takındığım samimiyetsiz gülümsemem ile "Peki." dedim.
"1 üst katta sağdan ikinci oda."
Anladım derecesine başımı sallayıp merdivenlere yöneldim.
Evinde ki merdivenlere tüküreyim senin puşt. Başka model mi kalmadı Allah'ın belası orospu çocuğu
Bu merdivenin direkleri neyse neyse edebimi bozmayacağım.
Umarım odan bu kattatır Kerem yoksa sana öyle bir küfür edeceğim ki yarına kadar kulakların çınlayacak.
Odaları kapılarını tek tek aralayıp baktım, tek bir oda kalmıştı ve sanıyorum ki o pisliğin odasıydı.
Kapıyı açıp içeriye baktığımda burasının yatak odası olduğunu anlamıştım.
İçeriye girip çekmeceleri tek tek karıştırdım ama bir tarak bile yoktu.
Yatağına yönelip yastıklara baktım ama yoktu. E son çare ebeveyn lavobosuna girdim ve tek tek tüm dolaplara baksam da yoktu.
Çıldıracağım ya bir tane saç teli istedik alt tarafı bu ne ya!
Ama yok ben o pisliği sevindirmem, en riskli ve olabilme ihitmali %50 olan B planını uygulamaya koyacaktım o zaman.
Çantamın içinden çıkarttığım Açelya'nın oyuncağıyla sakince aşağıya indim.
O kapıda ki görevli kadın merdivenin başında gözüktü.
Yani gerçekten durmuş beni bekliyormuş deli midir nedir
Elimdeki oyuncağı göstererek "Aldım." dedim ve kapıya ilerledim.
"Bir oyuncak için miydi yani?"
Sanane be! İster oyuncak için gelirim ister kıyafet için sanane yani çocuğun canı bundan çekmiş.
Daha da fazla muhattap olmamak için arkamı dönerek arabanın olduğu yere doğru ilerledim.
Arabanın kapısını açıp oflayarak oturdum. "Ne oldu alabildin mi?"
"Alamadım 1 tane saç teli yok herifin evin içinde."
"E ne yapacaksın? Bir planın var mı?"
"Benim bir b planım olmaması imkansız Barlas."
"Anladım Barlas tamam. Bu işin ne kadar tehlikeli olduğuyla ilgilenmiyorum bana sonucu lazım."
"Savcıya söyleme yeter Barlas."
"Tamam söylemeyeceğim ama Mehir, herhangi bir tehlike sezdiğin anda beni arayacaksın tamam mı?"
(...)
Ben bu şerefsizin odasına uçarak mı girecektim? Giremeyeceğime göre en acilinden bir plan yapmam gerekiyordu.
Şimdi bu Kerem'in içtiği suyun bardağı veya Dna'sının bulunduğu herhangi bir şey bulmam gerekiyordu.
Ay Mehir gerçekten değişik değişik işleri bulup gidip yapıyorsun. Bir gün başımız yanacak sırf bu yüzden ama hadi hayırlısı
Şimdi Dna'yın ben alamayacağıma göre birinden istemem lazımdı.
Cebimden telefonu çıkarıp rehberden Gökhan'ın isminin üstüne tıkladım.
"İyiyim de hayırdır bir şey mi oldu?"
"Yani oldu gibi sen holding de misin?"
Aldığım cevapla zafer kazanmış gibi gülümsedim ve planı anlatmaya başladım.
Derin bir nefes alıp arabayı holdinge doğru sürdüm.
Barlas'ı karakol da bırakıp arabasını almıştım. Gökhan ile yaptığım plan da Gökhan, Kerem'in dna'sını alıp bana getirecekti. Yani ben çok bir şey yapmayacaktım.
Aynı zamanda da Dna testini yapacak olan arkadaşım ile de konuşmuştum. 2 güne halledebileceğini söylemişti.
Son günde bütün belgeleri toparlayıp dosya haline getirmem gerekiyordu.
Ardından da davayı kazanacaktım.
Bu davanın garip yanı ise diğer davalarımdan daha çok yorulmuş olmam, zaten her anlamda garip bir davaydı, abim vuruldu bu dava yüzünden.
Ama istediğime ulaşacaktım. Bir anneyi ve kızını kurtaracaktım.
Avukat olma sebebim de bu değil miydi zaten?Lise de 10. sınıfa geçtiğimde acaba hangi mesleği seçsem diye kendimi yiyip bitiriyordum. Evet avukat olmak aklımda vardı ama zor olduğuna karar verip vazgeçmiçtim. Ta ki ülkede yaşanan kadın cinayetlerinin artması, adaletin kadınları korumamasını farkettiğim anda avukat olup kadınlarım ve çocukların arkasında duracağım dedim.
O zamanlar yapamazmışım gibi gelen şeyleri yapmıştım.
(...)
"Mehir, arka bahçeye gel vereyim şu piçin tükürüğünü."
"Tamam geleyim de nasıl gireceğim içeriye."
"Arka kapının oraya gel ben açacağım sana kapıyı hadi hızlı ol."
Telefonu bir şey söylemesine fırsat vermeden kapattım ve arka kapının olduğu yere doğru yürümeye başladım.
Umarım birine yakalanmadan şu işi hallederdik. Arkama dönerek peşimde birisi var mı yok mu diye kontrol ettim.
Arka kapının olduğu yere geldiğimde kapı 10 saniye sonra falan açıldı.
Kapıyı açan kişi Gökhan değildi.1
(...)
----------------------------------------------------
Koray'ın yattığı yatağın yanı başına oturdum, durumu iyileştiği için normal odaya alınmıştı ama hâlâ tehlike vardı olası bir durumda tekrar yoğun bakıma ya ameliyata alabilirlerdi ama çok düşük bir ihtimaldi bu söylediklerim.
Bir süre yüzüne baktım, ne kadar geçtiğinden hiçbir fikrim yoktu.
Zaten takmışsın bir tane kızı peşine beni de uğraştırıyorsun.
Yoksa ben göndereceğim ama bir daha dönemeyecek
Hayır yani mal sen nasıl vuruldun ya? Kaç yıllık polissin nasıl vurulabildin acaba çok merak ediyorum.
Uyan
Hem bilirsin beni unutmadıysan tabi çok meraklıyımdır ben, meraklı melehat derdin bana
O zamandan belliymiş ne mal olduğun da işte ben körmüşüm.
Cidden Koray ne yaptın da ben sana karşı kör oldum?
Hep kördüm ben sana karşı, ya ben seni bekledim. Bak şimdi bile bekliyorum onca şeye rağmen
Ama sen ben hariç bütün kızlara gittin, beni ya da bizi ne çabuk unuttun ya sen
Nasıl unuttun bana da söyle lütfen, senden nefret eden ben rüyamda neden seni görüyorum Koray.
Şimdi içimi dökeyim de uyanınca senden tekrar nefret edeyim.
Koray ben seni bekleyemeyeceğimi söyledim ya, yalandı o
Vallahi yalandı ya! Ben seni nasıl beklemeyeyim Koray, Allah aşkına ya! Gözlerime baksaydın anlardın sen anlarsın niye anlamadın beni o gün!
Bekledim ben seni yemin olsun bekledim, ama sen ne yaptın evlendin, evlendim görevindi senin görev icabı evlendin eyvallah ama sen dönmedin Koray.
Bana açıklama bile yapmadın sen! Ben senin evlendiğini de Barlas'tan öğrendim evliliğinin sebebini de!
Neden konuşmadın benimle! Neden?
Bana bekle diyen sen niye beni beklemedin!
Geldiğinde, İzmir'e ilk ayak bastığında içimdeki sana aşık olan Nisa buruk bir tebessüm etti. Vay be dedi döndü sonunda ama benim içimde eski heyevanım yoktu.
Evet küçük Nisa seni seviyor ama arkadaşı olarak, bense senden nefret ediyorum Koray.
Anladın mı nefret ediyorum senden!
Benim abim gitti.
Sevgilim aldattı.
Sonra sana sığındım, sende beni sığındığım limanından kovdun bir daha da çağırmadın.
Ama ben buna rağmen, ben sana rağmen kendime başka liman aramadım.
Koray senin için döktüğüm yaşlarımda boğul.
Ama Koray bir gerçek var ki, senden ölesiye nefret eden ben senin ölecek olma ihtimaline dayanamıyorum.
Bazen geber diyorum ya, yok içimden bir şey kopuyor sanki ama sonra diyorum ki o sana neler yaşattı sen ona bir şey söylerken bile içindeki çocuk kan ağlıyor ezik misin sen? Seni düşünmeyen birini düşünüyorsun.
Bak Mehir bile abimi unuttu, ya da unutmuş gibi davranıyor, önemsemiyor.
Ki bunun nedeni abimin evli olması
Ya da pardon Mehir'in abimi evli sanması
Ona gerçekleri söylemeye çalışıyorum benim gibi üzülmesin diye ama dinlemiyor beni
Söylesem de affetmez ama abimi
Sana sarılmak istedik sende ellerinle ittin bizi.
Bir anda Koray işaret parmağını oynattı. Ben dolan gözlerim yüzünden yanlış mı görüyordum yoksa gerçekten oynatmış mıydı?
Ellerim ile gözlerimi sildim ve dikkatle Koray'a baktım.
Parmağını hafifçe oynattı ardından da gözlerini kısık bir şekilde yavaşça açtı.
Doktoru çağırmak için ayaklanacağımda eli elimi tuttu.
-BÖLÜM SONU-
Bölüm nasıldıııı?
Umarım beğenmişsinizdir.
Sizleri seviyorum.
Hoşçakalın
((:
Okur Yorumları | Yorum Ekle |