14. Bölüm

XIII

E
hayalkusu_01

EMEK MAHALLESİ

13. Bölüm: Yeni Başlangıçlar

 

 

 

 

 

 

 

Evet mümkün

 

 

 

 

aynı anda

 

 

 

 

sevmek ve nefret etmek

 

 

 

 

 

 

 

🪻Keyifli Okumalar 🪻

Mehir Saye Soykan'ın ağzından;

Karşımdaki Gökhan değildi.

Evet evet karşımdaki Gökhan değildi.

Karşımdaki Sinandı.2

Bildiğimiz Sinan, Savcı Sinan Demir.

Neden buradaydı?

Benim burada olduğumu nasıl biliyordu?

Barlas söylemiş olamazdı.

Söylemezdi.

Söylemezdi değil mi? Söylememesi gerekiyordu. Çünkü elli kez uyarmıştım söylememesi için,

"Sinan?"

"Efendim Saye."

"Ne işin var senin burada?"

"Asıl senin ne işin var burada Saye?"

"Konuyu değiştirmez misin Sinan! Neden geldin buraya?"

"Saye senin bu Kerem itinin şirketinde ne işin var? Bu adam senin abini öldürüyordu Saye! Abini tanımadığı halde bunu yapan sana neler yapar hiç düşündün mü sen? Davayı kazanacağım diye tutturdun kendi canını hiçe sayıyorsun. Evet anlıyorum seni kurtarmak istiyorsun o kadının hayatını ama kendini koruman lazım Saye. Kerem itini boşver senin peşinde psikopatın teki var farkında mısın sen bunların?"

Yavaş gelseydin biraz, bir anda herşeyi yüzüme ne vuruyorsun.

"Niye geldin dedim sana?"

Başını kaldırıp sabır çekti ve bana dönerek "Hâlâ niye diye soruyorsun niye olabilir Saye. Merak ettim seni. Tamam mı? Kafamın etini yedim başına bir şey gelirse ne yaparım diye oldu mu?"

Hâlâ seni merak ettim diyordu. O dememiş miydi ya bana beni merak etme diyen şimdi ne hakla beni merak ediyordu?

"Etme beni merak tamam mı Sinan etme git kimi ediyorsan et ama beni merak etme tamam mı?"

Gözlerindeki burkulmayı görmüştüm. Evet o burkulma içimi sızlattı ama ses çıkarmadım.1

O kendi istemişti böyle olmamızı

"Abi kimse çağırmamış beni."

"Pardon kardeşim." Hâlâ bana bakarak Gökhan'a cevap verdi.

"Aa Mehir sen ne zaman geldin?" Şaşkın gözlerle bana döndü Gökhan.

"Çok olmadı geleli."

"He, bende sana şunu vereyim üstümde kalmasın."

Küçük kilitli bir poşetin içine bir çubuk koymuştu.

"Teşekkür ederim."

"Ne demek sorun değil, sen git istersen korumalar hınzır gibi dolaşıyorlar etrafta."

"Tamam tamam giderim dikkat et kendine görüşürüz."

"Görüşürüz."

Yanımızda sessizce duran Sinan benimle birlikte bahçeden çıktı.

"Saye biliyorum hakkım yok merak etmeye ama n'olur dikkat et kendine."

"Ediyorum zaten Sinan."

Ufak bir tebessüm etti. "Nereye gideceksin ben seni bırakayım."

"Teşekkür ederim ama Barlas'ın arabasıyla geldim."

"Anladım. Mahallede Görüşürüz o zaman."

Cevap vermeden ufak bir tebessümle arkama döndüm ve arabaya bindim.

Arabayı çalıştırmadan önce Sinan'a baktım. Gitmişti bile, gözümü yoldan çekip çantamda ki telefonu çıkardım.

Nisa'dan birkaç arama ve mesaj vardı.

Balımm: Mehir

Balımm: Niye açmadın telefonu merak ettim seni

Balımm: Abin uyandı. Durumu da gayet iyi

Abim uyanmıştı.

Sevinçten telefonu nereye koyacağımı bilemedim. Yan koltuğa fırlatıp arabayı hızlıca çalıştırdım.

Hastaneye abimin yanına gidiyordum.

(...) 

Nisa Demir'in anlatımıyla;

"Koray?"

Şaşkınlıkla elimi tutan ele bakıyordum.

Koray uyanmıştı.

"Nisa."

İyi miydi? Canı yanıyor muydu? Gözlerini bile tam açamıyordu şuan.

Kısık gözlerle yüzüme baktığını gördüm.

"İyi misin sen?"

"İyiyim."

Tek kelimeyi bile o kadar zor söylemişti ki iyi olmadığını bir yerinin ağrıdığını o an hissettim.

"Ben doktor çağırayım." diyerek elimi elinden çektim ve odadan çıktım şanslıydım ki Alp Hoca hemen karşımdaydı.

"Hocam, hocam hasta uyandı."

Başını sallayarak arkamdaki odanın kapısını açıp içeriye girdi.

Koray'ın kısık gözleri tam anlamıyla aralanmış bize bakıyordu.

"Koray bey kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"İyi."

"Ağrınız var mı peki?"

"Var ama çok değil."

"Anladım, ben şimdi ufak bir kontrol yapacağım sonra da dinlenirsiniz."

Alp Hocam ufak bir kontrol yapıp durumunun gayet iyi olduğunu ağrısı artarsa ağrı kesici vermemizi söyleyip odadan çıkmıştı.

Bende o sırada birkaç kez Mehir'i aradım ama telefonu açmamıştı.

Kendimi işi vardır belki diye düşünmeye zorlasamda ufaktan başına bir şey gelmiş olabilir korkusu içimi sarmaya başlamıştı bile

Siz: Mehir

Siz: Niye açmadın telefonu merak ettim seni

Siz: Abin uyandı. Durumu da gayet iyi

Mesajı attıktan sonra telefonu üniforma cebime atıp Koray'a döndüm.

"Ağrın artarsa yanında ki tuşa baş bir hemşire gelir yanına."

"Sen gelmez misin yani?"

"Melis gelir yanına Koray, rahat ol yalnız kalmazsın sen."

"Melis mi?"

Cümlesine devam etmesini beklemeden odadan çıktım.

İyiydi.

İyi olduğunu görmüştüm. İçim rahattı.

Yasemin teyze ve Oğuz amca benim çıkmamla odaya girmişlerdi.

Yasemin teyze kurban bile kesebilirdi. Oğlu iyiydi.

Oğuz amca için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Bakmam gereken birkaç hastaya da bakıp kantine indim.

Bir kahve içmek iyi gelecekti.

"Kahve mi?"

Şükran ablanın sorusuna tebessüm ederek "Evet." dedim.

Yanımdaki sandalyeyi çekip oturan kişiye baktım.

Alp hocaydı.

"Bende bir kahve alabilir miyim?"

Şükran abla başıyla onaylayarak bir kahvede Alp'e hazırladı.

"Koray'ın durumunun iyi olması seni pek hoşnut etmedi galiba." dedi samimi bir sesle

"Yok iyi olmasına sevindim yani ailesi için sevindim."

"Ailesi olmasa ölse de umursamaz mıydın?"

Şükran abla ikimizin de kahvesini önümüze koyup işine döndü.

"Bilmiyorum."

"Bence umursardın. "

"Ailesi olmasa umursamazdım. Emin ol Koray çok iyi bir insan değil. Ya da şöyle söyleyeyim bana çok iyi bir insan değil. Herkese öyle ama bana değil."

"Eski bir mevzu mu?" dedi kahvesinden bir yudum alıp

"Alp hocam acil hasta geldi ameliyata alınması gerekiyor."

"Tamam Umut geliyorum hemen."

Mahçupça bana döndü ve "Seni de burada böyle bırakacağım ama gitmem gerekiyor en kısa zamanda yine tekrarlarız."

"Problem değil. Olabilir böyle şeyler."

Ufak bir tebessüm edip yanımdan ayrıldı.

Elimdeki kahveden bir iki yudum daha alıp çöpe attım.

Birazdan stajer hemşireler yanımda doluşurlardı.

Aklıma gelen şey ile telefonumu elime aldım.

Mehir mesajıma bakmış mı diye kontrol ettim.

Görmüştü.

İçimin rahatlamasıyla beraber abımı aradım.

"Efendim Nisa?"

"Koray uyandı abi, ziyaret etmek istersen."

"Öyle mi? Durumu nasıl?"

"Gayet iyi."

"Tamam o zaman görüşürüz."

"Görüşürüz abi."

Telefonu kapatıp cebime attım ve üst kata çıktım.

(...) 

Mehir Saye Soykan'ın anlatımıyla;

Hastaneye geldiğimde arabayı hızlıca park edip indim.

Abimin odasının olduğu kata çıktım. Benimle beraber aynı anda karşı taraftan da Sinan geliyordu.

Bu ne ara öğrendi de geldi buraya ya?

Daha fazla bakmadan abimin odasına girdim kapıyı kapatacakken tahminen Sinan olduğunu düşündüğüm şahıs kapıyı tutup aralamıştı.

"Öldür beni Saye. Kapıya sıkıştırıp tost yap."

"Mümkün olsa seve seve yaparım Sinan."

"Şinan öyme şinan öyme öyme."

Beni taklit mi etmişti bu?

Küçükken bana bayılma numarası yaptığında öldü sanıp ağlamıştım.

Ve o bunu hatırlayıp gülerek taklit etmişti.

"Sinan ölme diye ağlayan Saye'den seve seve öldürürüm Saye'ye."

Asıl gururlanman gereken şeyi söyleyeyim mi?

Beni bu hâle sen getirdin.

"Şinanızı da kapınızı da ulan ben ölüyorum ben."1

Abimin huysuz çıkan sesiyle gözlerimi Sinan'dan çektim.

Yine saçmalamaya başlamıştı ama ben onun saçmalamasına kızamıyordum bile

"Abi." diyerek yanına yaklaştım ve olabildiğince sıkı sarıldım.

"Abim."

"Çok korktum öleceksin diye."

"Ölmedim ama." dedi egolu çıkan sesiyle

"Geçmiş olsun kardeşim." diyerek aramıza giren Sinan'a dik dik baktım.

Kardeşine tüküreyim.

Benim kardeşim bok böceği girme bir araya

"Sağ ol."

"Birazdan polisler ifadeni almaya gelecekler. Kötüysen daha sonra da alabilirler ama geç olmadan vermen lazım."

"Veririm şimdi."1

"Tamam."

"Abi ya sen kal yıllık polissin ne diye bilmediğin birini içeriye alıyorsun."

"Ben değil onlar beni içeriye aldılar. Marketten dönüyordum kapıyı açtım poşetleri bırakıp kapıyı kapatacakken bir ayak tuttu kapıyı silahı dayadı alnıma dedi geç içeri bende temkinli temkinli ilerledim belimdeki silahı çıkarmaya çalıştım adamlarından birini yaraladım da adamda beni yaraladı ya. "

"Gerçekten salaksın ama seviyorum seni."

"E sende biraz fesat, yılan, deli birisin ama bende seviyorum seni."

"Ne zaman gördün fesatlığımı?"

"Küçükken çok fesat bir şeydin sen dimi Sinan?"

"Sorma Koray baya baya yani mahallenin zillisi diyorlardı sana."

"Bizimkiler mi? Asla inanmam."

"Lan niye yalan söyleyelim diyorlardı işte." dedi abim.

"Neyse sen gittikten sonra da sana or***u Koray dediler." dedim şirince sırıtarak

"Kim dedi?"

"E Nisa."

Bütün odayı kahkaham ile doldurdum. Abimin bozulmuş suratını gördüğümde ise bu gülüş ikiye katlandı.

(...) 

Ertesi gün;

"Günaydın kızım."

Evde sadece babam ve ben vardık. Abim hastanedeydi e annemde doğal olarak onun yanındaydı.

Dün biraz abimin yanına durup dna testi için Kerem'in ve şüpheli oğlunun dnlarını bir arkadaşıma vermiştim. Testi o yapacaktı.

O işleri hallettikten sonra da eve dönmüştüm.

Şimdi ise babam ile kahvaltı yapacaktık.

Babam mükemmel bir kahvaltı hazırlamış çayları doldururken babama karşılık olarak "Günaydın babam." dedim yanaklarını öperek

Sandalyeyi çekip oturdum. Babamın da oturmasıyla tabağıma kahvaltılık bir şeylerden koymaya başladım.

Sabah sabah çok fazla yiyemeyeceğimi bildiğim için çok fazla doldurmadım tabağımı

"Nasıl gidiyor senin şu dava?"

Çayımdan bir yudum alıp konuşmaya başladım.

"Yani iyi gidiyor bir test sonucu bekliyorum işte, o testin sonucu gelsin dava bende."

"Aferin sana güzel kızım benim. Ben biliyordum senin abin gibi dangalak olmayacağını."1

"Oys yerim seni." dedim gülümseyerek

Emin değilim ama galiba bütün şansımı babamdan yana kullanmıştım.

Babam dışında hayatımda hiçbir şey güzel değildi.

Ha birde Nisa vardı.

Onun dışında abim bile beni bırakıp gitmişti.

Ona karşı bir kızgınlığım yok bu konuda ama kırgınım. Beni öylece arkasında bırakıp gitmesini istemezdim.

Yani ne bileyim ben abimin yerinde olsam kardeşim ve sevgilim perişan haldeyken onları bırakıp gidemezdim.

"Dangalak demişken abin ne zaman çıkıyor hastaneden biliyor musun?"

"Nisa 2 güne çıkar demişti ama emin değilim."

"Kalsın hastanede biraz daha ne olacak o fırlamaya."1

Ağzımdaki lokmayı yutup büyük bir kahkaha attım.

"Nisa aynı şeyleri düşünmüyor ne yazık ki baba, abimin hastaneden gitmesi için gün sayıyor resmen."1

"E haklı kız, bende evden ne zaman gidecek diye gün sayıyorum ama say say bitmiyor."

Ufak bir kahkaha attım ve ağzıma tabağımdaki omletten bir parça alıp attım.

"Bugün ne kadar işin var? Beraber kafeye falan gidelim istersen."

Günün ufak bir planını aklımda kurdum.

Büroya uğrayacaktım.

Umay ve Emre ile buluşacaktım.

Nisalara gidip Zeynep ve Açelya ile görüşecektim.

İşlerim bu kadardı. Artan vaktimi de babamla kafeye gitmek yerine evde film izleyerek geçirmeyi tercih ederdim.

"İşlerimi hallettikten sonra markete uğrayayım atıştırmalık alayım beraber film izleriz olur mu?"

"Olur tabii ki güzel kızım."

"Filmi seçmek senden."

"Babana güven, izlediğin en iyi filmler listesine girebilecek bir film seçeceğim."

Ufak bir tebessüm edip kolumdaki saate baktım.

Çıkmam gerekiyordu. Oturduğum sandalyeyi hafif arkaya iteleyerek ayaklandım.

"Gidiyor musun?"

"Hıhı saat geldi geçiyor bile biraz daha geç kalırsam akşamki plan iptal olacak."

"Hadi hadi hızlı hızlı hazırlan ama arabayı sakın hızlı sürme tamam mı kızım."

"Tamam baba."

Çantamı da alarak kapının olduğu tarafa ilerledim.

"Görüşürüz dikkat et kendine."

"Görüşürüz babacığım." diyip iki yanağından öptüm.

Topuklu ayakkabılarımı giyip son kez babama el salladım ve arkama dönerek bahçeden çıktım.

Babamım arabasını almıştım. Kendime acilen bir araba almam gerekiyordu.

Neyse ki zeki kızdım 18 yaşında çalışmaya başlamıştım ve azda olsa para biriktirmiştim.

Birikimimin üstüne biraz daha para eklersem güzel bir araba alabilirdim.

En yakın zamanda bu işi halletmeyi beynime not edip arabayı çalıştırdım.

(...) 

"Nehir günaydın, abin nasıl oldu?"

Emre'nin sorusuyla başımı telefonumdan kaldırıp Emre'ye döndüm.

"Günaydın Emre, abim iyi bir iki güne çıkacak hastaneden."

"Sevindim, Yasemin teyze yerinde duramıyordur şimdi."

"Öyle."

"Konuşuruz o zaman sonra işlerimi halletmem lazım."

"Görüşürüz." diyip yanından ayrıldım ve kendi odama ilerledim.

Odamın kapısını kapatıp çantamı ve dosyaları masamın üzerine bıraktım.

Zeynep'in duruşması için gerekli olan bütün belgeleri düzenledim.

Aradan geçen 2 saatin sonunda işim ancak bitmişti.

Kahve almak için odamdan çıktım ve mutfağa ilerledim.

Ne büyük şanstır ki Sinan da buradaydı ve telefonuna bakarak kahvesini yudumluyordu.

Gözlerimi üzerinden çekip raftan bir tane kupa aldım filtre kahve ile doldurduğum kupayı alıp camın kenarında ki oturma alanına oturdum.

Telefonumu cebimden çıkarıp gelen mesajlara baktım.

Ceren yazmıştı.

Ceren: Mehir merhaba rahatsız ediyorum ama bir şey soracağım

Ceren: Bugün bizim eve uğrama şansın var mı?

Ceren: Sana bir şey sormam lazım

Siz: Rahatsızlık vermiyorsun Ceren mahçup olmana gerek yok :)

Siz: Size uğrayacaktım zaten gelmişken seninle de konuşuruz

Mesajlarım anında görüldü olmuştu. Çok geçmeden de yazıyor yazısı belirdi.

Ceren: Görüşürüz o zaman

Siz: Görüşürüz

Ceren ile olan konuşmamı bitirip abimin yazdığı mesajlara baktım.

Bir kaç tane alınacak şey atmış ve hastaneye uğramadan önce bunları almamı söylemişti.

Siz: Gelirsem alırım abi, çok işim var bugün

Abim: Ne demek çok işim var

Abim: Abinim ben senin tabii ki geleceksin

Abim: Yalnız mı kalayım

Abim: Öleyim mı1

Siz: Ne alakası var abi

Siz: Drama queenliğin şaka mı dkdkdkkd psm'de

Abim: Mehiirrr çilekli süt istiyorum1

Siz: Para yok ben

Abim: Sus Allah aşkına paranla çarpılırsın

Abim: Sende bırak çilekli süt almayı çilekli süt fabrikası alacak para vardır

Siz: Abart biraz daha abi

Abim: Ya Mehiiir

Abim: Al iştee

Siz: Nisa'na söyle alsın

Siz: Nisa'ya*

Abim: Ne Nisam mı1

Abim: Onda da beni çilekli sütle dönebilecek sinir öfke ve nefret var canım kardeşim

Siz: Arabamı al çilekli süt alayım

Abim: Paramız yok diye enayi mı sandın lan beni

Siz: Paran varken de öylesin

Siz: Şaka abi

Abim: Anladım onu

Abim: Hadi al işte

Siz: Melis alsın

Siz: Alır o

Abim: Ne Melismiş ya dünden beri

Abim: Tamam istemiyorum bir şey

Abim: Git.1

Siz: tmm

Siz: 🚶🏻‍♀️

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 19.12.2024 09:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...