16. Bölüm

XV

E
hayalkusu_01

 

Sellaaammm aşklarımm

 

 

Nasılsınıızz bakeemm

 

 

Umarım iyisinizdir herşey yolundadır.

 

 

Çayınızı kahvenizi kapın geliinn

 

 

EMEK MAHALLESİ

 

 

15. Bölüm; Derin Yılmazer

 

 

"Açıkçası,

 

seni çok özledim.

ama;

 

içimde neleri kırdığını

 

bilseydin,

 

sen bile, bir daha

 

seninle konuşmak

 

istemezdin."

 

🌑

 

 

Telefonumda dolaşmaya devam ederken bir yandan da kahvemi yudumluyordum.

 

 

Bir anda önümdeki sandalyenin çekilmesi ve birinin oturmasıyla gözlerimi telefonumdan çektim.

 

 

"Hayırdır? Ne zamandan beri izinsiz insanların masasına oturuyorsun Sinan?"

 

 

"Yaklaşık 30 saniyedir." dedi alayla

 

 

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

 

 

Allah'ım sen bana sabır ver bende hiç kalmadı çünkü

 

 

"Sinan çek git başka masaya."

 

 

"Çok kabasın Saye."

 

 

"Ya sen anlamıyorsun herhalde izinsiz gelip karşımda oturamazsın."

 

 

"Oturabilir miyim?" dedi ayağa kalkarak

 

 

"Hayır." dedim ve geri telefonuma döndüm.

 

 

"Bende öyle tahmin etmiştim." diyerek geri oturdu. "Alt tarafı sohbet edecektik ne abarttın."

 

 

"Seninle sohbet etmek istediğimi kim söyledi?"

 

 

"Kuşlar söyledi."

 

 

"Yalan söylemişler o zaman Sinan kalk git ya."

 

 

"Fazla gerginsin bence papatya çayı falan iç."

 

 

"Sen iç papatya çayı." dedim sinirle

 

 

Gerçekten bir insan hiç mi değişmez ya! Küçükken de böyle gıcığın tekiydi.

 

 

"Ne konuşacaksın çok merak ettim."

 

 

"Havadan sudan konuşurduk ne bileyim konuşalım işte."

 

 

Git karınla konuş

 

 

Allah'ın belası

 

 

"Bir şey soracaksan sor uzatma."

 

 

"Sormayacağım."

 

 

"Sen şaka mı yapıyorsun ya? Delirdin herhalde ne konuşacaksan konuş."

 

 

"Var mı senin söylemediğin bir şeyler."

 

 

Çok şey var Sinan söylemek istediğim. 10 senenin içine sığdırdığım o kadar çok şey varki

 

 

Tek tek uzun uzun sana anlatmak istiyordum yaşadıklarımı ama olmuyor yapamıyorum seni affedemiyorum

 

 

"Hayır desem inanmazsın evet desem şimdi anlatmam."

 

 

"Başka zaman anlatmaz mısın?"

 

 

İsterim ama anlatabilir miyim bilmiyorum.

 

 

"Bakarız."

 

 

"İyi hadi konuştuk yeter kalk git."

 

 

"Neyse az da olsa konuştuk."

 

 

Bir şey söylemedim. Telefonumu da alıp sandalyeden kalktım ve kendi odama gittim.

 

 

Biraz çalıştıktan sonra Ceren'in yanına gidecektim.

 

 

Ne söylecek gerçekten merak ediyordum.

 

 

Zeynep'in duruşması için gerekli olan herşeyi hallettim.

 

 

Bir kaç dilekçe de yazdıktan sonra üstüme ceketimi geçirip odamdan çıktım.

 

 

Kapısını kilitleyip bürodan çıktım.

 

 

Önce bir markete uğrayacaktım. Babamla akşam film izleyeceğimiz için atıştırmalık alacaktım.

 

🌘

 

 

Nisaların kapısının önüne geldiğimde zile basıp kapının açılmasını bekledim.

 

 

Çok geçmeden kucağında Derin ile Ceren kapıyı açtı.

 

 

"Mehir hoş geldin."

 

 

"Mehiiy." diyerek kollarını bana doğru uzatan Derin ile tebessüm ettim.

 

 

Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye geçerken "Hoş buldum." dedim.

 

 

"Zeynepler içeride sen onlarla sohbet ederken bende kahve hazırlayayım."

 

 

"Tamam o zaman ben Derin'i alayım sen rahat rahat hazırla."

 

 

Gülümseyerek Derin'i kucağıma bıraktı.

 

 

Bu mendebur suratlı Sinan'ı nerden buldun be kızım sen

 

 

Yüzünden gülümsemesi eksik olmayan kız ile mendebur suratlı erkek ilişkisi

 

 

"Derin vallahi senin bu baban kafayı yemiş ciddi diyorum bak." dedim ağzından anlamadığım sesler çıkararak güldü.

 

 

O sırada bende salona gelmiş koltuğa bırakmıştım kendimi

 

 

"Gel sen benim kızım ol. Mis gibi bakarım ben sana."

 

 

"Mehiiy." dedi nazlanarak

 

 

"Sen büyüdün de bana mı nazlanıyorsun kız zilli."

 

 

"Mehir hoş geldin."

 

 

"Hoş buldum Zeynep nasılsın?"

 

 

"İyiyiz sen?"

 

 

"Bende iyiyim, yarınki duruşma için son kez dosyaları ayarladım geldim."

 

 

"Bitiyor değil mi bu çile."

 

 

"Bitiyor Zeynep kızını da seni de güzel bir hayat bekliyor."

 

 

Maalesef duruşmadan sona ikisi de İstanbul'a gideceklerdi.

 

 

Ara sıra ziyarete geleceklerini söyleseler de ikisini de özleyecektim.

 

 

"Umarım Mehir umarım."

 

 

"Kahveler hazır." diyerek içeriye giren Ceren ile başımı ona çevirdim.

 

 

Derin'i oyun oynaması için ayrılmış olan yere oturtup geri yerime geçtim.

 

 

"Dinliyorum seni Ceren ne söyleyecektin bana."

 

 

"Mehir aslında ben senden bir şey isteyeceğim."

 

 

Başımı sallayıp devam etmesini bekledim.

 

 

"Ben biliyorsundur belki askerim ve bir süreliğine ne kadar sürer bilmiyorum göreve gideceğim. Sinan'ında Ankara da işleri varmış ve 3 günlüğüne o da yok. Nisa'nın da nöbetlerden nefes almaya vakti yok. Kısacası Derin'i bakması için bırakabileceğim tek kişi sensin. Sadece bu seferlik dönersem bir bakıcı tutacağım."

 

 

"Anladım. Ben Derin'e tabii ki bakarım Ceren hiç sorun etme ne zaman gidecektin."

 

 

"Yarın akşam."

 

 

"Allah ayağınıza taş değdirmesin."

 

 

"Amin." dedi ufak bir tebessümle

 

 

"Ee Derin galiba bir süreliğine kızım oluyorsun." dedim gülerek.

 

🌗

 

 

Babamla film izleyip biraz sohbet ettikten sonra uyumuştum tabii ne kadar uyumak denirse

 

 

Duruşmayı düşünmekten gözüme uyku girmemişti.

 

 

Şimdiyse duruşma için hazırlanıyordum.

 

 

Üstüme krem rengi boğazlı bir kazak altıma da aynı tonda kumaş pantolon giymiştim.

 

 

Bordo renk deri kaban, topuklu bot ve çanta ile kombinimi tamamlamıştım.

 

 

Saçımı ve makyajımı yapıp takılarımı taktım.

 

 

 

Evden çıkmaya hazırdım. Duruşmaya 2 saat vardı.

 

 

Erken gitmenin bir zararı olmayacağı için arabama anahtarını da alıp evden çıktım.

 

 

Zeynep çoktan dışarıya çıkmış beni bekliyorlardı.

 

 

"Hadi bakalım bin."

 

 

Arabayı çalıştırıp duruşmanın yapılacağı yere sürdüm.

 

 

Mahkeme salonunun olduğu kata çıkıp beklemeye başladık.

 

 

Üstüme cübbemi çoktan geçirmiştim. Elimdeki dosyayla sıranın bize gelmesini bekliyordum.

 

 

Daha Kerem ve avukatı gelmemişti. Umarım korkup duruşmaya gelmemek gibi bir aptallık etmezdi.

 

 

Yaklaşık yarım saatin sonunda Kerem ve yanında avukatı geldi.

 

 

Avukatı ile bir şeyler konuşuyordu. Gözlerimi ikisinden çekip Zeynep'e çevirdim.

 

 

"Zeynep, sakın hakimin karşısında uslübunu bozma tamam mı? Kerem seni sinirlendirmeye çalıştıracak sakinliğini koru ve bana güven." dedim omzunu elimle hafifçe sıkarak.

 

 

Sıranın bize gelmesiyle tanıklarla beraber duruşma salonuna girdik.

 

 

Herkesin yerine geçmesi ve hakimin gelmesini beklerken derin bir nefes alıp Zeynep'in elini sıktım. Ve sakın kalması gerektiğini bir kez daha söyledim.

 

 

Hakim "Duruşmayı açıyorum. Davacı Zeynep Eğilmez ve davalı Kerem Eğilmez arasında görülen boşanma davası ve ceza yargılamasına başlıyoruz. Taraflar hazır mı?" diyerek duruşmayı başlatmıştı.

 

 

Ben ve Kerem'in avukatı ayağa kalkarak "Hazırız sayın hakim." dedik ve geri yerimize oturduk.

 

 

Hakim tekrardan konuşmaya başlamıştı.

 

 

"Davacı Zeynep Eğilmez hem kendisine hem de kızına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet gördüğünü, ayrıca aldatıldığını ve davalının bir kez de cinayete teşebbüs ettiğini iddia etmektedir. Savunmalarınızı alacağım fakat öncelikle davacıdan olayları anlatmasını istiyorum."

 

 

Zeynep ayağa kalkarak derin bir nefes aldı ve gayet cesur bir tavırla konuşmaya başladı.

 

 

"Sayın hakim, 8 yıllık evliyiz. İlk yıllarda küçük tartışmalarla başladı, ama zamanla şiddeti arttı. Hem fiziksel hem psikolojik şiddet gördüm. Beni tehdit etti ve hakaretler etti. 5 yaşındaki kızımıza bile bağırıyor, korkutuyor hatta ona bile vuruyordu."

 

 

Hakim Zeynep'i dinledikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

 

 

"Fiziksel şiddet iddialarınızı kanıtlayacak bir deliliniz var mı?"

 

 

Söz sırası bana geçmişti ayağa kalkarak konuşmaya başladım.

 

 

"Evet, Sayın Hakim. Müvekkilimin hastane raporlarını ve darp raporlarını sunuyoruz. Ayrıca yaşadıkları evin güvenlik kamerası kayıtları ve komşuların ve çalışanların tanıklıkları da mevcuttur."

 

 

Hakim beni dinledikten sonra "Bunları dosyaya ekleyin." dedi ve Zeynep'e geri döndü ve "Aldatma iddialarınızdan da bahseder misiniz?"

 

 

"Evet, kendisini birden fazla kez başka kadınlarla yakalamışlığım var fakat son yıllarda şirket ortağı olan Büşra Dalgın ile bir ilişkisi ve bir çocukları var."

 

 

Hakim bana dönerek söz hakkı verdi

 

 

"Sayın Hakim, aldatmaya dair fotoğraflar, otel rezervasyonlarını ve çocuğun Kerem Eğilmez'e ait olduğuna dair DNA testini delil olarak sunuyoruz."

 

 

"Bunları da dosyaya ekleyin. Peki cinayete teşebbüs iddianız nedir?"

 

 

"Sayın Hakim, bu olayın mağduru bizzat benim abimdir. Davalı Kerem Eğilmez müvekkilimden boşanmak istemediği için sürekli olarak takip ediyordu bende müvekkilimi korumak amacıyla yanıma aldım fakat Davalı benden intikam almak için abimi evimize gelerek silahla iki el ateş ederek yaraladı." dedim ve devam ettim.

 

 

"Olayla ilgili polis tutanakları, hastane raporları, güvenlik kamerası kayıtları ve Zeynep'e attığı mesajlar delil olarak sunuyoruz. Ayrıca çevredeki tanıklarda olayı gördü. Abim hâlen tedavi görmekte ve hayati tehlikeyi zor atlattı."

 

 

Hakim Keremlerin tarafına dönüp "Peki davalı ne diyecek?"

 

 

Kerem ayağa kalkarak konuşmaya başladı.

 

 

"Sayın Hakim, ben kendimi korumak için silahımı çıkardım abisi beni tehdit ediyordu. Silahı korkutmak için çıkardım ama yanlışlıkla vurmuş olabilirim."

 

 

Ay delirmek üzereyim. Yanlışlıkla vurmuş olabilirim ne demek ya? Bildiğin evimize girip vurdun sen demek istedim ama söz hakkım olmadığı için sustum.

 

 

Neyseki elimizdeki kanıtlar dediklerinin yalan olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

 

 

Hakim de sanki iç sesimi duymuş gibi "Güvenlik kamerası kayıtlarında sizin abiye yönelerek ateş ettiğiniz açıkça görülüyor. Üstelik olaydan sonra kaçtığınız tespit edilmiştir." diyerek son sözü söyledi.

 

 

Kerem'in avukatının bir şey diyememesi beni güldürecekken duruşma salonunda olduğumuz aklıma geldi ve sustum.

 

 

Bu sırada tanıklar dinlendi ve güvenlik kamera katıları detaylıca izlendi.

 

 

"Tanık beyanları, deliller ve rapolar doğrultusunda davacı Zeynep Eğilmez'in ve davalı Kerem Eğilmez'in boşanmasına 5 yaşındaki kızlarının velayetinin davacı anneye verilmesine Davalı Kerem Eğilmez'in aldatma nedeniyle davacıya 500.000 TL maddi 300.000 TL manevi tazminat ödemesine davalının fiziksel ve psikolojik şiddet nedeniyle 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına ancak sabıkası olmadığı için cezanın ertelenmesine ancak silahla adam öldürmeye teşebbüs suçundan 18 yıl hapis cezasına karar verilmiştir."

 

 

Başarmıştım. Başarmıştık.

 

 

Sonunda Zeynep ve Açelya bu pislikten kurtulmuştu.

 

 

Kerem gözlerimizin önünde kelepçelenerek tutuklanırken Zeynep'e döndüm.

 

 

"Başardık mı Mehir?"

 

 

"Başardık Zeynep başardık."

 

🌖

 

 

Akşam olmuştu ve Zeynepler toparlanmaya başlamıştı. Yarın sabah ilk uçakla İstanbul'a gidiyorlardı.

 

 

Zeynep'i ilk defa bu kadar huzur dolu gülümsediğini gördüm.

 

 

Hak ediyordu.

 

 

Ceren de gitmişti.

 

 

Derin'i sanki son kez öpüyormuş gibi öptü sarıldı. Ağladı hatta sonra bana baktı "Kızım önce Allah'a sonra sana emanet Mehir." dedi ve gitti.

 

 

Bende Derin'i uyutup üstümü değiştirmiştim.

 

 

Saat gece ön ikiye geliyordu ve ben hâlâ uyumamıştım.

 

 

Kapının önüne çıkıp oturaklardan birine oturdum.

 

 

Davayı kazanmıştım. Abim iyiydi. Ama hâlâ içimde bir burukluk vardı.

 

 

Galiba o burukluğun sebebi Sinan'dı.

 

 

Of Allah kahretsin ki ben ne onu unutabilmiştim. Ne de özlemimi dindirmiştim.

 

 

Hâlâ içimde ona karşı bir sevgi vardı. Ya 5 yıl önceki ben gelse sıkı sıkı sarılırım diye düşünürken bu ihtimali hiç düşünmemişti.

 

 

Acaba nasıl tanışmışlardı Ceren ile? Nerede ne zaman? Ankara'ya ilk gittiğinde nerede kalmıştı? Ne yapmıştı? Ceren ile düğününe bizi niye çağırmamıştı peki? Beni de geçtim ailesini niye çağırmamıştı.

 

 

Gerçekten biz onun için bir hiç miydik?

 

 

Daha doğru düzgün niye gittiğini bile bilmiyordum gerçi

 

 

Sadece babamla tartıştı demişti Nisa. Ama ufak bir tartışmadan dolayı niye bizi terk etsindi ki?

 

 

Yanımda bie kıpırdanma hissettim.

 

 

Yanıma oturan kişi aklımdaki kişiyle aynıydı.

 

 

Ne zamandan beri yanımdaydı.

 

 

Ve ne zamandan beri beni izliyordu.

 

 

"Ne işin var senin benim yanımda yine?"

 

 

"Çok asisin olmaz böyle."

 

 

"Ne istiyorsun Sinan?"

 

 

"Konuşmak için geldim. Sözün vardı."

 

 

"Sözüm falan yoktu bakarız dedim ben sana."

 

 

"Bana göre bir söz bu. Ne seni bu saatte bu kadar düşündüren?"

 

 

Senin tavırların diyemedim. Senin gözlerin diyemedim. Kısacası sensin diyemedim.

 

 

Sadece birini düşünüyorum dedim.

 

 

"Hm kim o kişi?"

 

 

"Ne yapacaksın Sinan? Allah Allah."

 

 

"Barlas mı?"

 

 

Gözlerimi şaşkınlıkla açarak "Saçmalama o sadece arkadaşım benim."

 

 

"Anladım. O pek öyle değil gibiydi de."

 

 

"Saçmalama Sinan."

 

 

"Peki, hadi birbirimize soru soralım."

 

 

Biraz düşündükten sonra "Tamam olur fakat saçma sapan sorular sormak yok."dedim.

 

 

"Tamam yok."

 

 

"İlk sen sor?" dedim önceliği ona tanıyarak

 

 

"Benim gittiğim ilk bana çok kızdın mı?"

 

 

"Kızdım ama sen bana beni merak etme dediğinde daha çok kızdım hatta kırıldım. Çünkü o mesaja kadar seni hep haklı gördüm."

 

 

"İlk gittiğinde nerede kaldın?"

 

 

Sokakta falan dersen aramız bozulabilir Sinan.

 

 

"Bir arkadaşımın evinde kaldım."

 

 

"Saye, beni çok özledin mi?"

 

 

"Ne yapacaksın be özleyip özlememi."

 

 

"Cevap ver."

 

 

"Özledim." dedim ve devam ettim. "Ama bir süre sonra sana olan kırgınlığım özlemimin üstüne geçti."

 

 

Gözlerinin parlaması ve sönmesi bir anda oldu.

 

 

"Sen özledin mi beni ya da bizi?"

 

 

"Özledim." dedi ve sustu. Benim gibi bir şey diyecek diye düşündüm ama demedi sustu.

 

 

"Niye geri dönmedin?" dedim.

 

 

İki kez soru sormuştum ama o bunu çok önemsememişti.

 

 

"Döndüm. Seni yani sizi gördüm. Senin sınava girişinde mezuniyetinde bazı duruşmalarında doğum gününde hep yanındaydım ama siz bilmiyordunuz."

 

 

"Peki neden hiç aramadın bizi."

 

 

"Aradım. Nisa ile konuşuyorduk biz."

 

 

"Nisa ile mi?"

 

 

"Haber vermedi sana, beni unutmaya çalışıyormuşsun söylersem unutamaz daha çok bağlanır dedi söylemedi."

 

 

"Anladım."

 

 

Eğer söyleseydi Sinan ile konuşmak isteyip ondan kopamayacağımı bildiğim için Nisa'ya hak verdim ve takmadım.

 

 

"Ben soru sormayacağım sana bir şey söyleyeceğim."

 

 

"Söyle canımı sıkacak bir şey ise defol git sonra söyle."

 

 

Güldü.

 

 

Gülüşünü özlediğimi bir kez daha farkettim.

 

 

"İtiraf da diyebiliriz."

 

 

"Hadi Sinan uzatmadan söyle."

 

 

"Saye ben hiç evlenmedim. Ceren benim eşim değil arkadaşım." dedi ve gitti.

 

 

Doğru mu duymuştum.

 

 

Rüya mı görüyordum acaba? Kendime tokat atıp gerçek olup olmadığını sorguladım.

 

 

Canımın acımasıyla ahladığıma göre gayet gerçekti.

 

 

Ne demek biz evli değiliz.

 

 

Derin'i evlenmeden mi yaptınız puşt. Hiç evlenmedim dedi. Ceren benim arkadaşım dedi.

 

 

Derin'in babası kimdi o zaman? Çok kafam karıştı.

 

 

Şimdi Ceren ve Sinan arkadaş ortada Sinan'a baba diyen Ceren'e anne diyen Derin var.

 

 

Derin Sinan'ı babası mı sanıyordu?

 

 

Kafam yanmıştı resmen

 

 

Puşt söyleyip kaçmıştı. Aptal herif beynimi yakıp kaçmak adaletli bir davranış değil.

 

 

Of banane ya? Neyse ne

 

 

Madem öyle niye sırıtıyorsun?

 

 

O şeyden

 

 

Aynen aynen şeyden

 

🌕

 

 

"Deriin uyandın mı sen? Ha uyandın mı sen?"

 

 

Ağzından mırın kırın edip kollarını bana uzattı.

 

 

İsteğini yerine getirip kucağıma aldım.

 

 

Sabah erkenden Zeynepleri uğurlamak için kalkmıştım. Ve saat şu an dokuz falandı.

 

 

"Gel bakalım kahvaltı yapalım seninle."

 

 

Evde kimse yoktu her zamanki gibi, sadece Derin ve ben vardık.

 

 

"Sana muzlu pankek yapayım mı?"

 

 

Ceren, Derin'in ne yiyeceğine dair bir liste oluşturup atmıştı.

 

 

Ona göre bir şeyler yapacaktım.

 

 

"Yapayım yapayım."

 

 

Tezgahın üstüne oturağını koyup üstüne Derin'i oturtturdum.

 

 

"Sana da kendime de yapıyorum ama seninki biraz farklı galiba annen öyle söylemiş."

 

 

Derin yine anlamadığım sesler çıkardı. Neyse en azından kendi kendime konuşuyor gibi hissetmiyordum.

 

 

Ceren'in verdiği tarife göre muzlu pankeklerden yaptım. Kendime de tekrar pankek yapmaya üşendiğim için sandviç yaptım.

 

 

Şimdiyse hem Derin'e yemek yedirip hem de kendim yiyiyordum.

 

 

"Bugün Koray abin eve geliyor. Umarım onun çenesine dayabilirsin."

 

 

Tatlı tatlı gülünce kısılan gözleri benim de gülümsememi sağladı.

 

 

"Ne yapalım acaba bugün seninle." diyip düşünmeye başladım.

 

 

Parka mı götürsem. Ama yanıma birini almalıyım.

 

 

Çünkü her ne kadar itiraz etsem de peşimde sapığın biri vardı.

 

 

Barlas ile gidebilirdim.

 

 

"Ba ba."

 

 

"Baban Ankara'ya gitti be güzellik."

 

 

"Baa ba."

 

 

"Ay seninle parka gidelim mi bugün."

 

 

"Oluy."

 

 

Aldığım cevap ile beraber ikimizin de iyice karnını doyurup hazırlanmak için odama gittik.

 

 

Önce kendim mi hazırlansam yoksa Derin'i mi hazırlasam diye düşündüm.

 

 

Derin'i hazırlarım o oyuncaklarıyla oynarken kendim hazırlanırım.

 

 

"Gel bakalım senin cicilerinden bir şeyler seçelim."

 

 

"Cici."

 

 

"Hıhı cici."

 

 

Krem rengi bir kazak üstüne de kalpli desenleri olan kot tulumu seçmiştim.

 

Hiç zorlanmadan hemencicik Derin'in üstünü değiştirdim ve saçlarını iki yandan bağladım.

 

 

 

 

 

"Yerim bak seni."

 

 

O kadar tatlı olmuştu ki gerçekten yanaklarını ıssırasım gelmişti.

 

 

"Şimdi sen oyuncaklarınla oyna bende üstümğ değiştireyim."

 

 

Dolabıma yönelip mavi beyaz çizgili bir gömlek ve mavi kot pantolon aldım.

 

 

 

 

Hızlıca üstüne geçirip beyaz çantamın içine anahtar telefon cüzdan gibi sıradan şeyleri koyup bıraktım.

 

 

"Mehiy cici."

 

 

Ufak bir tebessümle Derin'e bakıp geri aynanın karşısına geçtim ve saçlarımı taradım. Şekillendirmeden salgın bırakacaktım.

 

 

Derin'i kucağıma alıp

 

 

"Hadi çıkalım bakalım." dedim.

 

 

 

 

-Bölüm Sonu-

 

 

Bölümm nasıldıı efenimm

 

Bölümden birkaç kare

 

⬇️

 

Bölüm : 17.02.2025 15:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...