27. Bölüm

25. Bölüm

Su Perisi
hayalzago

Nefret edenler, başarısızlıklarınızı haykıracak, başarınızı fısıldayacak insanlardır.

-Will Smith.

Ben Anastasia, kızıl saçlarımla ve mavi gözlerimle dikkat çeken biri olarak, hem dışarıdan hem de içeriden bir mücadele veriyorum. Gözlerimdeki derinlik, çoğu zaman yaşadıklarımın bir yansıması oluyor. Birçok insanın dikkatini çekebiliyorum ama asıl dikkatimi çeken şey, en yakın arkadaşım Irene. O, beyaz saçları ve mavi gözleriyle zarif bir peri gibi. Her zaman etrafında bir aura var; onun yanında olmak, kendimi daha güçlü hissettiriyor.

Irene ile nasıl arkadaş olduğumu hatırlıyorum. Küçük yaşlarımızda, büyülü okula adım attığımızda her şey başladı. İlk günlerde herkes yeni, herkes çekingen, ama ben o gürültü içinde onu gördüm. O, diğer çocuklar gibi sıradan değildi; bir yere odaklanmış, hayalleriyle dolu bir kızdı. Yanına yaklaşmak için cesaretimi topladım ve o gün, ilk sohbetimizde, kalbimde bir bağ oluştu.

Zamanla, büyü gücümüzü keşfettikçe dostluğumuz da derinleşti. Onun yanında kendimi güvende hissediyordum. İkimiz de ateşle, güçlü ve tutkulu bir şekilde birbirimizi destekliyorduk. Ama şimdi, içimde bir huzursuzluk var. Irene’nin güçsüz olduğunu düşündüğümde, onu koruma içgüdümle birlikte bir şeylerin yanlış gittiğini hissediyorum.

Irene’nin parlayan beyaz saçları ve masum mavi gözleri, onun ne kadar güçlü bir ruh taşıdığını gizliyor. Onun içindeki potansiyeli görebiliyorum ama ne zaman onun yanındaysam, bir şekilde kendimi yetersiz hissediyorum. Belki de bu yüzden onu daha fazla korumak istiyorum. Ama son günlerde, etrafımda bir şeyler değişiyor. Krallıkların arasındaki düşmanlık ve güç savaşları, dostluğumuzu tehdit ediyor.

Kendimi sorgularken, bazen içimdeki seslerin beni manipüle etmeye çalıştığını hissediyorum. “İrene’nin yanında olma,” diyorlar. “O seni geride tutuyor.” Ama bu düşünceler, onun bana verdiği sevgi ve destekle çelişiyor. Benim için, Irene her zaman en yakın arkadaşım olacak. Bunu bilmek, içimde bir güç yaratıyor ama bu gücün nasıl kullanıldığını bilmiyorum.

Irene’nin dostluğu zorlayıcı olabilir, ama aynı zamanda bana birçok şey öğretti. Geçmişteki anılarımız, ne kadar yakın olduğumuzu hatırlatıyor. Irene ile geçirdiğimiz zamanları düşündüğümde, birlikte büyüdüğümüz, birbirimize destek olduğumuz anları unutamam. Onun güçlü bir karaktere sahip olduğunu biliyorum; belki de kendini bulması gereken o güç içindeki ateşi henüz keşfetmedi.

Bütün bunlarla birlikte, içimde Irene’yi koruma isteği daha da artıyor. Ama Krakonların varlığı, her şeyin daha karmaşık hale gelmesine neden oluyor. İkimizin arasındaki dostluğu nasıl koruyacağım konusunda tereddütlerim var. Bu düşmanlık bizi ayıracak mı, yoksa bir araya getirecek mi? Bilmediğim birçok şey var ama bildiğim bir şey var; dostluğumuzu korumalıyım.

Irene ve ben, bu zorlu yolculukta birbirimizi desteklemeliyiz. Onun güçlü yanlarını ortaya çıkarmasına yardım etmek ve kendi içimdeki mücadeleleri aşmak için savaşmalıyım.

Kütüphanenin ağır kapısını kapatırken içimdeki gerginlik bir nebze olsun azalmıştı. Karşıma çıkan sessiz ve derin havayı soluyarak, aradığım yanıtları bulmak için bu kutsal alana adım attım. Kitapların tozlu raflarında sakladığı sırlarla dolu olduğunu biliyordum. Eğer Irene’nin neden bu kadar garip davrandığını anlamak istiyorsam, burası tam da ihtiyacım olan yerdi.

Kütüphanenin içine adım attığımda, yüreğimde bir amaç hissettim. “Irene neden böyle davranıyor?” diye düşündüm. Onun güçsüzlüğü, bana olan düşmanlığı, bu krallığın bir parçası haline gelmiş gibi görünüyordu. Ama biliyordum ki, bu durum onun içindeki ateşi söndürmemeliydi. O, beyaz saçları ve mavi gözleriyle benim için her zaman özel bir yere sahipti.

Rafların önünde durup kitapları incelemeye başladım. “Burası, güçleri ve elementleri anlamanın en iyi yeri olmalı,” diye düşündüm. Her bir kitap sayfasını çevirirken, bir şeylerin ortaya çıkmasını bekliyordum. Belki de eski büyü kitaplarında, Irene’nin içindeki gücü yeniden ortaya çıkarmak için bir çözüm bulabilirdim.

Bir sayfayı çevirirken, aklıma Irene’nin geçmişteki halini getirdim. O, enerjisi ve tutkusuyla etrafına ışık saçıyordu. Ama şimdi, o enerjiyi kaybetmiş gibi görünüyordu. “Bir şeyler yapmalıyım,” dedim kendi kendime. “Ona yardım etmeliyim. İçindeki güç sadece gizlenmiş durumda.”

Gözlerim, “Ruh Hayvanları ve Güç Kaynakları” başlıklı bir kitaba takıldı. Bu kitapta, ruh hayvanlarının insanın içindeki potansiyeli nasıl ortaya çıkardığı anlatılıyordu. “Are,” diye fısıldadım. “Ruh hayvanı, ona destek olmak için burada.” Ama Irene’ye nasıl yardım edeceğimi bilemiyordum.

Birden, kitaptaki bir cümle dikkatimi çekti: “Güç, yalnızca kişinin içindeki inançla serbest kalır.” Bu cümle beni sarstı. “Evet, Irene’nin inancını yeniden alevlendirmeliyim,” dedim. Ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. İçimdeki kararsızlıkla birlikte, kütüphaneden çıkmaya karar verdim.

Bahçeye doğru koşarken, ruhumda bir kıvılcım hissettim. “Irene’nin içindeki gücü tekrar keşfetmesine yardımcı olmalıyım,” diye düşündüm. “Onun yanındayken, ruh hayvanı Are’nin gücünü kullanmasına olanak tanımalıyım.”

Bir şeyler bulmak için harekete geçmek zorundaydım. Arkadaşımın içindeki ateşi bulmasına ve tekrar güçlü bir şekilde parlamasına yardımcı olabilmek için kütüphaneden öğrendiklerimi kullanarak bir plan yapmalıyım. Bütün bu karanlık ve düşmanlık içinde, onun yanındaki destekçi olmalıydım. Irene’nin dostu olarak, ona yardım etmek ve bu zor zamanlarda yanında olmak için cesaretimle yola çıktım.

Artık harekete geçmeliydim. Dostluğumuzu korumak ve ona güç katmak için her şeyi göze alacaktım.

Kütüphanede geçirdiğim süre boyunca kafamda dönen düşünceler, Irene’nin neden bu kadar uzaklaştığını anlamamı zorlaştırıyordu. Kitaplar arasında kaybolmuşken, aklımda sürekli bir soru vardı: “Irene’nin bu davranışları benim yüzümden mi?”

Gözlerim, “Güç Kaynakları ve Ruh Hayvanlarının Etkisi” başlıklı bir kitabın sayfalarında kayboldu. İçimdeki hisler, onu kurtarmak için doğru şeyi yapıp yapmadığıma dair bir belirsizlik yaratıyordu. Ama bu, Irene’nin gözünde bana karşı bir ihanet izlenimi yaratıyordu. “Ya onu yanlış anlıyorsa?” diye düşündüm. “Ya ben doğruyu yapmaya çalışırken, o tam tersi bir şey düşünüyorsa?”

Aniden, kalbimde bir ağırlık hissettim. “Irene’nin gözündeki hayal kırıklığını görmek istemiyorum,” diye düşündüm. Ama içimde, onun tepkisini düşündükçe, kendi karanlık düşüncelerimle savaşmak zorundaydım.

Irene, bana olan güvenini kaybetmişse, bu hiç de iyi bir şey değildi. Krallıkların kurnazlığına karşı dikkatli olmalıydım. “Beni yanına almaktan vazgeçmemelisin, Irene,” diye fısıldadım. Ama içimdeki kaygı, onun kalbinde bir soğukluk bıraktığını hissettiriyordu. “Beni ihanetle suçlayabilir,” diye düşündüm. “Ama bunu istemem. Arkadaşımın yanında olmalıyım.”

Irene’nin benden uzaklaştığını görmek, kalbimdeki en derin yarayı açıyordu. Kütüphanede araştırma yaparken, aklımı meşgul eden düşüncelerle boğuşuyordum. “Neden böyle hissediyorum?” diye sorguladım. Belki de korkuyordum; onunla olan dostluğumun, düşmanlıklarla örülen bu karmaşık ağda kaybolup gitmesinden.

Irene’yi ne kadar sevdiğimi biliyordum. Onun gözlerinde kaybolmayı, arkadaşlık bağımızı güçlendirmeyi istiyordum. Ama şimdi, sanki bir perde arkasında gizli bir düşman varmış gibi hissediyordum. “Beni yanlış anlıyor,” dedim içimden. “Eğer bu böyle devam ederse, onu tamamen kaybedebilirim.”

Geçmişimizi düşündüm. Birbirimize sıkı sıkı sarıldığımız, sırlarımızı paylaştığımız günleri hatırladım. Ama şimdi, her şey bir hayal gibi soluyordu. “Kendimi kanıtlamalıyım. Irene’nin yanındayken onu nasıl koruyacağımı bilmiyorum ama savaş başladığında, yanımda olmasını sağlayacağım,” dedim.

Sarayın bahçesine çıktığımda, rüzgarın yüzümü okşadığını hissettim. Fakat kalbimdeki endişe ve kaygı, huzurumu bozmaktan geri durmuyordu. “Kendime güvenmeliyim,” diye mırıldandım. Fakat aklımdaki sesler, düşmanın tuzaklarıyla doluydu.

“Irene, bana olan güvenini kaybetmişse, bu hiç de iyi bir şey değildi. Krallıkların kurnazlığına karşı dikkatli olmalıyım. Onu ihanetle suçlamadan önce, doğru olanı bulmalıyım,” diye düşündüm. Ama içimdeki kaygı, onun kalbinde bir soğukluk bıraktığını hissettiriyordu. “Beni ihanetle suçlayabilir,” diye geçirdim içimden. “Ama bunu istemem. Arkadaşımın yanında olmalıyım.”

Kütüphaneden ayrıldım ama içinde bulunduğum bu karmaşa, sanki beni hiç bırakmayacak gibiydi. O anda Irene’nin bana olan duygularını anlamadan, asla doğru bir karar veremeyeceğimi düşündüm. Kendi içimde savaşı sürdürürken, onun da beni anlama çabalarını görmeyi umuyordum.

Irene’nin Anlatımı

Bahçede yalnız kalmıştım, her şey kafamda dönüyordu. Anastasia’nın kütüphanede ne yaptığını düşünmekten kendimi alamıyordum. Sonunda, onun bana neden bu kadar uzaklaştığını anlamak için harekete geçmeye karar verdim. Ama içimde bir huzursuzluk vardı. “Beni sevmediği için mi böyle davranıyor?” diye düşündüm.

Kütüphaneye gittiğini biliyordum ama aklımda tek bir soru vardı: “Neden?” Belki de başka arkadaşlarla konuşuyordu. Ya da belki de Krallıkların planlarını öğrenmeye çalışıyordu. Kafamda dönen düşünceler içinde, onu ihanetle suçlamaya başlamıştım. “Eğer beni sevmiyorsa, neden bu kadar yakın arkadaş olduk ki?”

Anastasia, benim yerime geçiyordu ve bu, bana büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyordu. “Artık benden uzaklaşma isteği duyuyor,” dedim içimden. Kütüphaneye giderek beni bir kenara itmişti ve belki de o sırada başkalarıyla birlik olup beni kötülemek için planlar yapıyordu.

Bu düşünceler, beni iyice tedirgin etmeye başlamıştı. “Ona güvenmiyorum,” dedim kendi kendime. “Belki de düşmanlarla bir araya gelmiştir.” İçimdeki öfke birikmeye başladı. Bu belirsizlikle başa çıkamıyordum.

Bütün bu düşünceler içinde kaybolmuşken, bir anda kendimi kaybetmeye başladım. Hislerim, düşmanlığın ve yalnızlığın pençesinde kıvranıyordu. Kalbimdeki acı, içimdeki güçle birleşip büyüyordu. Ve birden, savaşın kaçınılmaz olduğunu hissettim.

Bunu yapmalıyım. Artık sessiz kalmam gerekmiyordu. Beni anlamayanlara karşı bir savaşa hazırdım. İçimdeki öfke ve çaresizlik, beni harekete geçmeye zorluyordu. “Artık hiçbir şey aynı olmayacak,” diye düşündüm. “Savaş zamanı geldi!”

Anastasia’nın gözünde bir ihanet algısı yaratmış olabilirdim ama artık bunun üstesinden gelmeliydim. Ne olursa olsun, kendimi korumak için savaşmak zorundaydım. Hayatımda en yakın arkadaşım olan Irene ile aramdaki bağı koparacak kadar güçlü hissetmeye başlamıştım. Ve bu savaş, her şeyi değiştirecekti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 02.11.2024 15:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...