
Arkama baktığımda mavi gözlü, siyah saçlı geniş omuzlu ve iri vücutlu birini gördüm kim olduğunu anlayamamıştım. Önüme döndüğümde Arin'in ayağı kaymıştı onu tutmak için koştuğumda hiçbir şey umrumda değildi eğer düşeceksek de beraber düşelim , beraber ölelim diye düşünüyordum çünkü Arin yoksa ben de yokum. Arin'i belinden kavrayıp kendime doğru çektiğimde kahverengi dalgalı saçları benim yüzüme çarpıyordu.
Arin iyi misin?
Neden bırakmadın he ölecektim ben zaten yaşamıyorum ki neden bırakmadın beni Azad ( Bağırarak)
Bıraksaydım da ölse miydin delinin kızı? Olmaz Arin hem bu kadar kolay benden kurtulamazsın.
Azad karabeyli'nin kara gözleri baktıkça daha da ondan nefret ediyordum. Azad karabeyli'nin kucağından çıktıktan sonra karşımda duran kişi Kuzenim Arslan Kırımlı'ydı. Ne arıyordu burda ve bu halde? üstü başı mahvolmuş elinde bir içki perişan bir haldeydi.
İyi misin Aslan? Dediğimde sadece bana bakıp ağlıyordu. Arin bile demesine kalmadan Aslan'nın yanına gidip ona sarıldım. Aslan elindeki içki kutusunu düşürüp bana sımsıkı sarılarak ağlamaya başladı. Hayatımda ilk defa kuzenimle bu kadar çaresizdik, ikimiz de yıkık dökük perişan bir haldeydik. İkimizin de kalbi paramparçaydı.
Uzunca bir süre sesizlikten sonra ilk defa Arin demişti ne yapıyorsun bu ne hal ?diye bana bağırıp kızmıştı ne yani Azad olmasaydı atlayacak mıydın ? He söyle Arin.
Ona dönüp ya sen diye başladığımda "beni boşver "diye bana çıkışmıştı. Tam elimden tutup beni götürecekti ki Azad karabeyli'nin sen kimsin de karıma sarılıyorsun ve götürüyorsun diye bağırıp silahini çıkarmıştı. O anda Aslan'nın da cebindeki silahı çıkarmasıyla beraber kendimi onların ortasında bulmuştum ama çok geç kalmıştım o silah sıkılmıştı ve üçümüzden birine denk gelmişti...........
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |