6. Bölüm
Gamze / Siyaz / 6- Saklı Geçmiş

6- Saklı Geçmiş

Gamze
haziranege62

Hoş Geldiniz Kitabıma Umarım Okurken Keyif Alırsınız İyi Okumalar Dilerim Öpüldünüz 💋

 

Dikkat ⚠️ : Bu kurgu kan, cinsellik ve rahatsız edici öğeler içermektedir . Küçük yaşta ve çabuk etkilenen okuyucuların okumasını tavsiye etmiyorum .

                       

 

🎵 REVENGE 🎵

 

 

Ben pislenmiş bir evin sararmış duvarlarında huzurla yaşayabilirim bakıldığında senin ihanete bulanmış kalbinde de yaşadım yıllarca ve inan bu ev karanlıktan daha temiz .

 

Günümüz...

 

Arkamızdan gelen bir kaç koruma bizi üst katta bulunan helikopter pistinin bulunduğu noktaya sağ salim getirmişlerdi Karan bir çeşit oyun oynuyordu bu barizdi fakat istediği intikam mı yoksa bundan fazlasımıydı ?

" Daha fazla bekleyecek miyiz ? "

Karan pantolonuna sıkıştırdığı parmaklarını çıkartı, ardından ceketinin cebinde duran sigara paketini bana doğru uzattı gözlerimin içine bakarak ,

" Almak ister misin ? "

Bu an bana çok tanıdık gelmişti bir kaç gün önce Denizle bu anı yaşamıştım şimdi ise bir katille, babamın katil'ile .

" Cidden mi ? Babamın katilinin elinden su bile içmem ben ! "

Karan'nın dudaklarında beliren sinsi gülümsemeyle bana doğru yöneldi dudaklarında belli belirsiz bir fısıltı ile baktı,

" İşte ben bu ateşin hastasıyım, intikam ateşi insana her şeyi yaptırır, senin yaptığın gibi..."

Elindeki sigara paketini tekrardan ceketinin cebine yerleştirip bu sefer sağımda duran

adamına döndü ;

“ Her şey hazır mı ? Bu akşam İstanbul’da olmamız lazım ! “

Dedi ciddi bir yüz ifadesi ile yanımda duran adama bakarak, adam gözlüğünü düzelterek beni baştan aşağı süzdü ardından Karana döndü ;

“ Sorun çıkarmazsa eğer akşama oradayız abi . “

Karan bu sefer bana döndü fakat cümlesine devam edemeden helikopterin tiz sesi kulaklarımda yankılanmıştı bile ;

“ Bunları evimde konuşalım sana açıklama borcum var . “

Dedi cümlesini yarıda kesmek istemeden, helikopterin aşağı yavaşça inişi izledik kafamda duran düşünceleri susturmak için biraz geride ve sesi bir alanda durakladım derin bir nefes aldım,

" Kaçmayı düşünüyorsan hiç yorulma bence, hastaneden kaçman için ölmen gerek, anca bu şekilde kurtula bilirsin "

Yalancı bir tebessüm ile ona baktım iğrendiğim, öldürmek için can attığım adamla aynı yerde aynı ortamda olmak nasıl bir his, hiç bir fikrim yok ama bildiğim tek şey ölümün soğuk hissi ellerimden olacağıydı

" Kaçmak mı ? Asla, bir söz verdiysem onu tutarım kaçmaktansa ölümü alt etmek için her şeyi yaptırırım ! "

Gözlerinde yanıp sönen ışıkları gördüğümde kendimi tutamadım ve sordum ;

" Gözlerinde, bir şey var..."

Elimi hızla yakalayıp parmaklarımı, göz hizasına getirip meydan okurcasına baktı ;

" Gözlerimde yanan, intikam ateşinin külleri ,kendi gözlerine baktığında görüceksin; ateş'in nasıl bir lanet bıraktığını anlayacaksın..."

Elimi onun ellerinden kurtarmak için çabalarken, Karan hızlı davranarak hiç bir şey yokmuş gibi bıraktı kolumu ve arkasına döndü, yanında ki korumasına beni gözetlemesi için bir uyarıda bulundu,

Helikopter piste indiği anda Karan ve korumaları eşliğinde yavaş adımlarla ilerledim, helikoptere bindiğimde ise, korumalar hariç içerde Karan, ben bir de yanında bulunan, üzerinde ki kıyafetler bile bollaşmış sıska gözlüklü bir genç daha vardı, elinde tuttuğu dosyaları Karan'a gösterip hafif fısıltılarla konuşmaya başladılar .

" Ares çok temkinli, eğer onun gibi biri ile oynayacaksak, o olmalıyız, onun gibi birine dönüşmeliyiz ! "

Yanındaki sıska bana kısa bir bakış atıp Karan'a döndü,

" Onu buraya boşu boşuna getirmedik abi işimize bu konuda yarayacak..."

Karan ceketini hafifçe düzeltip, dosyaları kaldırması için sıskaya işaret etti;

" Ares hakkında tüm bildiklerini anlat bakalım Duru "

Söz dönüp dolaşıp sonunda bana gelmişti tedirgin bir yüz ifadesi ile ona baktım, iğrendiğim pis kan kokusu burunumu sızlatmıştı,

" Demek tüm derdin Ares, pekala madem Deniz'in yaşaması buna bağlı anlatacağım ."

Karan üzerinde ki çeketi çıkarmadan hemen önce kopilota işaret ederek helikopteri havalandırmasını istedi ;

 

18 Ekim 202

Deniz elimden tutup beni hızla içeri soktu ;

" Nereye geldik böyle !? "

Deniz sessiz olmamı söyler gözlerle bana ardından önün de ki kırmızı kapıyı araladı,

" Sonunda kardeşim "

Kapı aralanırken içeri yavaş bir adım attım içerisi karanlık ama aynı zamanda mumlarlar görüle biliyordu, etrafta bir kaç mum ve tam ortasında sandalyede oturan arkası dönük adamdan çıkmıştı ilk çümle,

" Zamanı gelmişti artık tanışma zamanı..."

Yutkunarak yarım yamalak gördüğüm adama baktım ayağa kalktı ve bize döndü .

Elimi tutan Denizdi ama diğer elimi hep tutan kişi Ares'ti ; Deniz beni kandırmıştı...

Karşımda Ares vardı bütün oyun açıklığa kavuşmuştu bütün yaşananlar hepsi onunla tanışmam içindi .

Ama Ben 4 yıl Sonra Öğrenecektim

 

Günümüz...

 

Karan anlatmamı beklerken büyük bir sessizlik uğramıştı aramıza ;

" Aresi tanımıyorum sadece seni bulmak için Deniz araçılığı ile bize ulaşmış birisi . "

Karan donuk gözlerle bana baktı ve boğazımı yakalayıp sıkıca sıktı beni koltuğa yapıştırarak

devam etti ;

" Lan ! Neden o zaman onunla iş yaptığını söylüyorsun onun hakkında bu kadar bilgiyi nerden öğrendiğini söyle !? "

Elini gevşetiği anda tırnaklarımla dersini yavaşca çizdim zorulukla öksürerek koltuktan doğruldum ,

" Her şeyi Deniz ayarladı, bana onun hakkında tek dediği Türkiye'nin hatta Avrupa'nın hakimi olduğuydu . "

Karan'ın elleri hâlâ boğazımdayken gözlerinin içi parlıyordu, içinde öfkeyle harmanlanmış bir merak, bir cevap arayışı vardı. Ama cevaplar sadece onun aradığı gibi değildi; bazıları can yakar, bazılarıysa sessizlikten daha ağır gelir.

"Ben... söyledim... her şeyi," diye tısladım, kelimeleri zorla boğazımdan çıkararak.

Karan'ın elleri gevşedi, geriye çekildi ama gözlerini gözlerimden ayırmadı. O an içimdeki korku değil, öfke daha baskındı.

"Senin o pis oyunların yüzünden her şey bu hale geldi! Ares'i ben seçmedim, Deniz seçti! O beni korumak için yaptı bunu!"

bağırdım. Sesim helikopterin içinde yankılandı, içerdeki sıska gözlüklü çocuk bile irkildi.

Karan’ın sesi bu kez daha düşük, ama daha tehditkârdı:

" Seni koruyacak tek bir kişi kaldı mı ki?"

İşte bu cümle, sinir uçlarımı delip geçen şeydi. Gözüm karardı. Koltuktan fırladım ama yanımdaki koruma beni hemen tuttu. Karan ise arkasını dönüp dışarıyı izlemeye koyuldu.

"Senin neyin var, ha? Neden hep yok etmeye çalışıyorsun? Bir kere olsun kendinle yüzleşmeyi denedin mi?"

Karan hafifçe başını yana çevirdi, sesi buz gibi geldi:

"Ben her gün kendimle yüzleşiyorum, Duru. O yüzden yaşıyorum. "

Koltuğa yavaşca yaslandım ve yaklaşık 3 saat öylece kafamın içinde dolaşan bütün konuşulanları düşündüm .

Sessizlik uzun bir süre sürmüştü . Yalnızca helikopterin pervane sesi vardı, bir de kabin içindeki sinmiş nefesler.

O sırada gözlüklü çocuk araya girdi, sesi ürkekti:

"Abi… inişe geçiyoruz. Dosyaları toparladım."

Karan başını salladı, ardından bana döndü:

"Aşağıda konuşmaya devam edeceğiz. Ares’i tanıdığını inkâr etme, çünkü senin gözlerinde o herifin izleri var. Ben insanları tanırım."

Başımı çevirdim, gözlerim dolu ama dirayetliydi.

"Sen sadece insanlara nasıl zarar vereceğini biliyorsun, Karan."

 

Bir saat sonra…

 

Helikopter nihayet ağır bir iniltiyle piste kondu. Camın arkasından gördüğüm manzara geceye meydan okuyan bir karanlıktı; etrafı çeviren projektör ışıkları sadece gölgeleri büyütüyordu. Burası bir malikane değildi, bir sığınak gibiydi. Betonun soğuk yüzü, tel örgüler, ağır silahlı adamlar… Her şey fazlasıyla organize, fazlasıyla kasvetliydi.

İçimden tek bir cümle geçiyordu: “Buradan sağ çıkamayabilirim.”

Karan, sanki düşüncelerimi okur gibi başını bana çevirdi. Gözlerinde yine o lanet parıltı vardı.

“Hoş geldin Duru. Burası benim evim değil… ama hikâyemin başladığı yer.”

Koruma kolumdan tuttu, istemsizce sürüklendim. İçerisi dışarıdan daha da boğucuydu. Uzun, dar koridorlardan geçerken duvarlara kazınmış eski simgeler gözüme çarptı; kimisi haç, kimisi eski bir tarikat işaretiydi. Tüylerim diken diken oldu.

Sonunda büyük, yuvarlak bir salona geldik. Ortada yuvarlak bir masa, masanın üzerinde kalın dosyalar ve eski bir tabanca vardı. Karan sandalyeye oturdu, eliyle bana oturmamı işaret etti.

“Seninle pazarlık yapacağız,” dedi sakin ama tehditkâr bir sesle.

Kaşlarımı çattım. “Benimle değil. Ben senin kurbanın değilim, oyuncağın hiç değilim.”

Karan gülümsedi. Yavaşça tabancayı aldı, masaya çevirdi, namluyu bana doğrultmadı ama parmağı tetiğin üzerindeydi.

“Senin kaderin bana bağlı, Duru. Bunu inkâr edemezsin. Deniz… baban… hepsi benim hikâyemin içinde yan karakterlerdi. Ama sen…” Sözünü kesmeden bana doğru eğildi, gözlerini gözlerime kilitledi. “…sen benim hikâyemin en önemli parçasısın.”

Kalbim deli gibi çarpıyordu ama korkumu göstermedim. “Sen saplantılı bir manyaksın.”

Bir kahkaha attı, ama kahkahasında eğlence değil, zehir vardı. Ardından masadaki dosyalardan birini açtı ve önüme itti. İçinde tanıdık fotoğraflar vardı: Deniz, Alev, Daniel… hatta benim çocukluk fotoğrafım bile.

Donakaldım. “Bunları… nereden buldun?”

Karan parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi. “Ben senin hayatını senden önce inceledim. Çocukluğundan bugüne kadar. Biliyor musun, senin içinde Ares’in bıraktığı izleri görüyorum. Ama sen farkında bile değilsin.”

Ares adı geçtiğinde boğazım kurudu. Ona belli etmemeye çalıştım ama gözlerim istemsizce büyümüştü. Karan bunu yakaladı.

“İşte bu bakış… Evet, Duru. Sen Ares’i tanıyorsun. Belki hatırlamıyorsun, belki de hatırlamak istemiyorsun. Ama onunla aranda kan bağı olmasa bile başka bir bağ var.”

“Saçmalıyorsun,” dedim ama sesim titredi.

Karan ayağa kalktı, tabancayı elinde çevirerek odada dolaşmaya başladı. “Saçmalıyor muyum? Peki o gece… 18 Ekim 2021… Deniz’in seni nereye götürdüğünü sanıyorsun? Seni Ares’in huzuruna çıkardı. Sen onunla karşılaştın, Duru. Beş yıl önce. Ve işte o günden beri hayatının rotası değişti.”

Gözlerim doldu. Beynimde yankılanan tek şey o gecenin sisli hatıralarıydı. Mum ışıkları, kırmızı kapı, karanlık bir siluet… Ares’in sesi. “Tanışma zamanı…”

Kalbim paramparça oldu. “Hayır… bu doğru olamaz. Deniz bana asla böyle bir şey yapmazdı…”

Karan birden önüme eğildi, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. “Sana gerçeği söyleyeyim mi? Deniz seni korumadı. Seni sattı. Çünkü Ares’in gözünde sen, anahtar kişiydin. Ve işte o yüzden… şimdi karşımda oturuyorsun.”

Nefesim kesildi. İçimde bir şey kırıldı. Öfke, korku ve çaresizlik birbirine karıştı. Yumruğumu sıktım, dişlerimi gıcırdattım.

“Yalan söylüyorsun.”

Karan başını yana eğdi, gözlerinde o uğursuz parıltı yine vardı. “Zamanı gelince gerçeği sen de göreceksin. Ares geri döndüğünde…”

Cümlesini bitirmeden kapı gürültüyle açıldı. İçeri aceleyle giren başka bir adam vardı, yüzü solgundu.

“Abi… acil haber var. Ares’in adamları İstanbul’da görüldü.”

Salonun havası bir anda buz kesti. Karan’ın yüzündeki ifade değişti; gülümseme kayboldu, yerini sert bir ciddiyet aldı.

Ben ise o an tek bir şey düşündüm: Ares gerçekten geri mi dönüyor? Ve eğer dönüyorsa, bu kez benim hayatım nasıl altüst olacak?

 

DEVAM EDECEK…

Bölüm : 25.09.2025 22:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...