
Reyyan duyduğu sesle hızla başını kaldırdı. Miran sinirini her halinden belli edecek şekilde kaşlarını çatmıştı.
R:Mi-Miran..
Miran çatılı kaşlarıyla Reyyan’ın yanına geldi. Sinirle karısının gözlerine baktı.
M:O başını bir daha eğmeyeceksin. Sen utanacak bir şey yapmadın. Başını eğmeni gerektirecek bir şey yok.
Bakışlarını etrafında ki insanlarda gezdirdi. Kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı. Reyyan’a başını çevirmeden elini elinin arasına aldı.
M:Hiçbirinizi tanımıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse de, kaç yıllık arkadaşını gözünü bir an bile kırpmadan satan bu insanların hiç birini tanımak istemem. Reyyan adına gerçekten üzgünüm. Böyle arkadaşlarla hayat sürdürmek zor olmalı. Ama artık ben hayatında olduğuma göre bu problem çok rahatlıkla ortadan kalkacaktır. Evlenmek sanılanın aksine ayıp bir şey değil. Öyleymiş gibi davranmayın. Bizim evliliğimiz bizi ilgilendirir. Hiç birinizin haddine değildir bunu sorgulamak veya saçma sapan bir kıskançlık yüzünden karımı üzmeniz. Benim sizi tanımadığım gibi sizde beni tanımıyorsunuz. Reyyan’ın gözünden akacak bir damla yaş için kime ne yaparım hiçbir fikriniz yok. Olmasını da tavsiye etmem açıkçası. Herkes kendi işine baksın. Benim karımı üzmeyeceksiniz. Herkes haddini bilecek. Üzerseniz, kıracak bir şey söylerseniz bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ki, bunu duyarım. Duymamı hiç istemezsiniz. Merak ediyorsanız da bizzat ben söyleyeyim. Reyyan değil, evlilik için beni ayartmak, benimle evlenmemek için bir sürü bahane uydurdu. Onu ikna etmek için neler söylediğimi, nasıl ikna ettiğimi, ne kadar dil döktüğümü tahmin bile edemezsiniz. İki kişi arasında ki, görmediğiniz, duymadığınız, şahit olmadığınız bir şey hakkında nasıl böyle yorumlarda bulunuyorsunuz anlamış değilim. Gerçi bire beş katmakta âdetiniz olmalı. Cahillik bende ki sizi sorguluyorum.
Bakışlarını insanların üzerinden çekip, karısına çevirdi. Sadece Neşe ve Derin görebilmişti gerçeği. Miran’ın o çatılı kaşlarının, karısına bakmasıyla birlikte yumuşadığını.
M:Hadi gidelim. Bugün derse girmesen de olur. Ben bizim Zaferle konuşur, konun neyse sana en iyi şekilde anlatmasını rica ederim. Zaferin beş dakika da anlatacağını, sana bir yılda anlatamaz buradakiler. Zafer Türkiye’nin en başarılı doktorudur. Duymuşsundur belki adını. Zafer Atalay.
R:Du-duydum. Bizim okula seminere gelmişti. Mesleğinde çok iyi gerçekten, konuşmasından bile belli.
M:Güzel. İşte buna sevindim. Çok yakın arkadaşım olur. Bu işi de hallettiğimize göre gidelim.
R:Miran tamam okula gitmeyeyim haklısın, bende istemiyorum.
M:Ama…
R:Ama ben bir şeyle uğraşmazsam duramam.
M:Yani.
R:Ben hastaneye gitmek istiyorum.
M:Reyyan eve gitsek daha iyi olmaz mı?
R:Miran lütfen, kafamı dağıtmam lazım…Lütfen..
M:Tamam sen nasıl istersen öyle yapalım. Canını sıkma sen..
Birlikte el ele arabaya binip, gözden uzaklaştılar. Arkalarından Neşe’nin keyfini göremediler.
N:Enişteme bak be. Ne de güzel savundu karısını gördün mü Derin?
D:Gö-gördüm. Açıkçası hayran kaldım savunmasına, sahip çıkmasına ama senin de dikkatini çekti mi?
N:Ne?
D:Reyyan’a bakışı.
N:Sanırım Reyyan’ın bilmediği şeyler var.
D:Kesinlikle var. Bence bu adam Reyyan’ı seviyor. Evlilik hakkında söylediklerini duydun değil mi? Evliliğe karşı olan adam nasıl savundu?
N:Akıl karışmış, beyin yanmış, kalp işlevini ele almış..
D:Kesinlikle..Neyse yakında muratlarına ereler diye düşünüyorum. Göreceğiz..
Reyyan ve Miran hastanenin önüne gelmiş, arabanın içinde duruyorlardı.
M:Daha iyi misin?
R:Sen gitmemiş miydin?
M:Senin bu kadar huzursuz olmanı, senin tahmininden daha fazla önemsiyorum. Boşuna olmayacağını düşünüyordum. Senin yanından ayrılınca arabayı park edip, geri döndüm. Bir şeyler olacağını tahmin ediyordum ama bu şekilde konuşacaklarını tahmin etmemiştim açıkçası.
Miran’ın elinin üzerine elini koydu.
R:Teşekkür ederim. Sen gelmesen oradan nasıl çıkardım bilmiyorum? İyi ki varsın.
Miran elinin üzerinde ki karısının eline bir öpücük kondurdu.
M:Sende iyi ki varsın. Bana teşekkür etme..Sen şimdi içeriye gir, hastalarınla ilgilen akşam gel eve, ben sana bir insan kocasına nasıl teşekkür eder göstereyim.
Reyyan istemsizce bir gülümseme kondurdu.
R:Aklın fikrin hep aynı yerde.
M:Tövbe de valla çarpılacaksın. Senin için fesat, ben yemek hazırlarız birlikte öyle anlaşırız diye söylemiştim…Ama senin farklı düşüncelerin varsa bana uyar, fark etmez.
R:Off yaa. Ben bugün rezil olmalara doyamadım. Neyse ben gidiyorum artık. Yoksa bu konu uzayacak.
M:Ben uzun konuları çok severim valla. İstersen uzun uzun konuşabiliriz. Ben arabayı kuytu bir yere çekeyim, arka koltukta konuşuruz.
R:İyi günler Miran. Hadi sende git şirkette çalış biraz. Belki biraz fesat düşüncelerinden kurtulursun.
M:Hiç işime gelmedi ama bu benim.
R:Ahh ahh.
M:Aferin of değil a..
R:Hadi ben kaçtım. Deli…
Reyyan hastaneye girmiş, stajyer odasına gitmişti. Üzerini değiştirirken, düşüncelerde bulmuştu kendisini. Arkadaşlarının yorumları beyninde tekrar canlanırken, kocasının gelişini hatırlamasıyla yüzüne bir gülümseme kondurdu. Stetoskopu boynuna asarken kapıdan çıkmış, Serkan hocanın yanına doğru gidiyordu. Ellerini boynuna götürdü. Boğazlı kazak iyi hoştu ama ocak ayında bile olsa Reyyan’ı boğuyordu.
R:Eh Miran ben sana ne diyeyim? Boğulacağım senin yüzünden.
S:Bana mı dedin Reyyan?
Reyyan korkuyla başını hızla çevirdi.
R:Ho-hocam.
S:Merhaba Reyyan. Az önce bana bir şey mi dedin? Tam olarak anlamadımda.
R:Yok hocam bir şey demedim.
S:Ben yanlış duydum sanırım. Ee. Senin burada ne işin var? Dersin yok muydu bugün senin?
R:Evet vardı gittim de zaten. Ama bugün hiç okula gidesim olmadığına karar verdim. Bende buraya geldim tekrar.
S:Neden kötü bir şey mi oldu?
R:Hayır hocam. Olmadı bir şey. O nereden çıktı?
S:Sen okulda da, hastanede de vakit geçirmeyi seversin. Çok kötü bir şey olmadığı müddetçe bir adım bile uzaklaşmazsın. Ne oldu anlat hadi?
R:Olmadı bir şey hocam. İlginiz için teşekkür ederim.
S:Bana her şeyi, her zaman rahatlıkla anlatabileceğini biliyorsun değil mi?
R:Te-teşekkür ederim hocam. Ama anlatacak bir şeyim yok.
S:Şu evliliğinle mi alakalı? Boşanmak mı istiyorsun? İki ay demiştin, o da doldu zaten.
R:Hocam siz onu mu hesaplıyorsunuz?
S:Evet. İlk öğrendiğim de, ne zaman özgür olacağını hesaplamıştım?
R:Hocam ben de bu konuyu nasıl açacağımı düşünüyordum. Geçen gün için..
S:Senin bir suçun yok. O despot kendini bir şey sanıyorsa sen ne yapacaksın?
R:Hocam geçen gün olanları, Miran’ın yaptığını doğru bulduğumu söyleyemem, bunu Miran’la da konuştum. Ama onunda tamamen haksız olduğunu söyleyemezsiniz. Kim olsa karısının elini tutan birisine tepki verirdi.
S:Reyyan, sen onun karısı değilsin. Bir imzayla katlanmak zorunda olduğun bir adam o. Senin zor anından yararlanıp, seni böyle bir şeye mecbur bıraktı.
R:Başta öyle olabilir ama kocamı sevdiğimi söylemiştim size.
S:Ama o seni sevmiyor. Boşanmak için gün sayıyor değil mi? Senden kurtulmak için gün sayan bir adamı sevmezsin sen. Tanıyorum ben seni.. Söyle bakalım şimdi, ne zaman boşanıyorsun? İstersen sana bir avukat ayarlayabilirim. Lise arkadaşım avukat olmuştu, onunla konuşabilirim. Yarın davayı açar, tanıdıkları araya koydun mu, dava günü de erkene alınır. En geç bir ay sonra boşanmış olursun.
R:Hocam..Siz Miran’ı hiç tanımıyorsunuz. Tanımadığınız insanlar hakkında çok rahat yorum yapıyorsunuz. Biz şimdilik boşanmayı erteledik.
Serkan’ın yüzü gözle görülür bir ölçüde beyazladı. Şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Ne diyordu bu kız? Hani iki ay sonra boşanacaklardı. Ne demek ertelemek? Ama..ama neden?
S:Na-nasıl ertelendi? A-ama neden? Hani iki aydı?
R:Uzatmaya karar verdik. Amacımıza iki ayda erişemeyeceğimizi anladık.
S:Ne kadar bir süreden bahsediyoruz?
R:Tam belli değil…Artık hastalara bakalım mı hocam?
S:Konuşuyorduk.
R:Başka zaman konuşuruz hocam. Olmaz mı?
S:Tamam Reyyan. Sen nasıl istersen? Ben beklerim seni de, seninle konuşmayı da.
Reyyan bu tarz konuşmadan sıkılmıştı. Bir an önce uzaklaşmak istiyordu. Derin bir nefes çekip, hastasının odasına ilerlemeye başladı. Ardından da Serkan ilerledi. Birlikte birkaç hastayı kontrol ettiler. Reyyan sabah ki olayı unutmuş, tamamen işine konsantre olmuştu.
Bir saat kadar aralıksız çalıştı. Karşılaştığı her hastayla hayatına bir şükür iliştiriyordu. En son yanına girdiği hastayla bir muhabbet tutturmuştu. Serkan yüzünde bir gülümsemeyle izliyordu Reyyan’ı. Sabah okulda bir şeyler olduğuna artık tamamen emindi. İlk geldiğindeki haliyle şimdiki arasında dünya kadar fark vardı. Müsait bir zamanda tekrar sormaya karar verdi. Yavaşça yanlarına yaklaştı.
S:Ahmet amca, birazcık daha sabret. Bu ağrılarında sızılarında geçecek. Çok az kaldı.
A:Dayanırım dayanırım oğlum. Allah sizden razı olsun inşallah. Reyyan kızım ayrı, sen ayrı yokladınız beni.
R:O nasıl söz Ahmet amca? Geleceğiz tabi. İşimiz o..
A:Hadi oradan yeni yetme. Benimle güzel alakadar oldun, bunu küçümseme.
S:Bu kızın mütevaziliği öldürecek beni ama bakalım ne zaman?
A:Tövbe tövbe..
R:Allah korusun hocam. O nasıl söz?
S:Neyse..Reyyan Ahmet amcanın tansiyonunu ölçelim sonra çıkalım artık.
R:Peki hocam.
Reyyan hafif eğilip, steteskopu kulağına taktı. Tamamen nabzı dinlemeye konsantre olmuştu. Saçı önüne doğru gelirken, hızla kulağının arkasına attı. Boynuna giren saçla birlikte derin bir nefes çekti sinirle içine. Boynuna elini götürüp çıkarttığında, Serkan’ın şaşkınca kendisine baktığını bilmiyordu.
S:Re-Reyyan..Gelir misin hemen?
R:Ne oldu hocam?
S:Ahmet amca sen dinlen, ben hemen senin için bir hemşire göndereceğim. Bizim bir hastamız var da, aklıma daha yeni geldi.
A:Tamam oğlum. Siz bakın işinize ben iyiyim.
S:Sağol Ahmet amca.
Hızla Reyyan’ın yanına geldi. Kolundan tutup hafifçe çekti dışarıya doğru. Reyyan şaşkınca kaşlarını çatmış, olanları anlamaya çalışıyordu.
R:Hocam ne oluyor?
S:Asıl sana ne oluyor Reyyan? Ne demek bu?
R:Hocam ne diyorsunuz anlamıyorum? Bu dediğiniz ne?
S:Boynun diyorum Reyyan. Boynunu aç..
Reyyan şaşkına dönmüştü iyice. Eli istemsizce boynuna gitmişti. Gözünün önünde anında o sahneler canlanırken, istemsizce yutkundu.
R:Hocam..
S:Sana hocan olarak emrediyorum Reyyan. Boynunu aç..Görmek istiyorum.
R:Hayır..
S:O adam..o adam sana vuruyor mu? Nasıl böyle bir şeye izin verirsin sen? Nasıl sessiz kalırsın?
R:Hocam bilmediğiniz çok fazla şey var. Miran’ı böyle bir şeyle suçl..
S:O adamı hapse attıracağım, sana hangi hakla el kaldırır? Ne yaptı boğmaya falan mı kalktı? Boşanmak istediğini söyledin de boğdu mu seni? Neden aramadın beni?
R:Hocam bir sakin olur musunuz? Miran öyle birisi değil. Onun ne kadar anlayışlı, ne kadar kibar olduğunu bilmiyorsunuz..Onunla yaşamadınız, onu tanımıyorsunuz. Beni değil boğmak, sesini bile yükseltmedi o bir kez bile. Onun bana nasıl davrandığını bilmiyorsunuz. Bilmediğiniz şeyler hakkında böyle yorum yapamazsınız.
S:Nasıl böyle morardı senin boynun. Açıklamak ister misin?
R:İstemem..Özel hayat diye bir şey var.
Serkan, Reyyan’ın kolundan tuttu. Kendisine çevirdi vücudunu. Hafif bir zorlamaydı ama Reyyan’ın itiraz edecek hali yoktu.
S:Reyyan inkar etmene gerek yok. Ben her zaman senin yanındayım. Bu zulme katlanmak zorunda değilsin. Ben seni kurtarırım. Bu formalite evlilikten kurtarırım seni.
R:Benim kurtulmaya ihtiyacım yok. Ben hayatımdan gayet memnunum. Kimsenin müdahale etmesine gerek yok. Boynum sizin sandığınız gibi bana şiddet uyguladığı için olmadı. Bizim evliliğimiz formalite değil. Hakiki bir evliliğimiz var bizim.
S:Yalan söylüyorsun. O adamla birlikte olmuş olmazsın.
R:Saçmalamayın hocam. O benim kocam. Hep söyledim size. Ben kocamı seviyorum. İlk gördüğüm andan aşık oldum.
S:Sen beni seviyordun. Nasıl kendini teslim ettin?
R:Ben sizi sevmedim. Bunu nereden çıkarttınız, kim size ne söyledi bilmiyorum? Ama öyle bir şey yok. Tamam Miran’la tanışmadan önce sizden hoşlandığımı sandığım zamanlar oldu, inkar edecek değilim. Ama dediğim gibi öyle sanıyordum. Ben Miran’ı ilk gördüğümde aşık oldum. Sadece anlamam biraz zamanımı aldı o kadar. Bu bizim kocamla özel hayatımız, özür dilerim ama bunu sorgulamak sizin haddiniz değil. Şimdi müsaadenizle, Miran beni almaya gelecekti.
S:Reyyan..
R:Size iyi günler dilerim hocam.
Reyyan hışımla üzerini değiştirmeye gitti. Giderken de elini cebinde ki telefona attı. Yüzüne istemsizce bir gülümseme kondurdu. Birkaç çalıştan sonra telefondan gelen kocasının sesiyle iyice keyfi yerine geldi.
M:Buyurun Miran Aslanbeyin telefonu.
R:Miran Aslanbey kimdi çıkaramadım? Ben kocamı aramıştım.
M:Siz boş verin şimdi kocanızı. Ben sizinle tanışmak istiyorum. Kocanızı cebimden çıkartırım ben.
R:Yok ben kocamı hiçbir şeye değişmem. Bir tanedir o.
M:Hiç şansım yok mu?
R:Yok maalesef. Ben kocama çok naif bir aşkla bağlıyım.
Reyyan’ın gülümseyerek söylediği sözü Miran yine ciddiye almadı.
Reyyan İç Ses:Bir insan daha kaç kez aşkını itiraf eder de, hiç birisinde ciddiye alınmaz. Ben ne kadar bahtsız bir insanım ya.
R:Neyse ciddiyete davet ediyorum sizi Miran Aslanbey..
M:Hemen icabet ediyorum.
R:Beni almaya gelir misin?
M:Ne oldu? Daha çıkmana bir saat var.
R:Bunaldım biraz. Sabah ki olaydan sonra konsantre olamıyorum. Kimseyi de riske atmak istemiyorum. En iyisi eve gideyim, kocamın dizine başımı koyup dinleneyim dedim. O da gelirse tabi.
M:Gelmez mi? Benim tanıdığım kocanız, montunu alıp çoktan yola çıkmıştı bile.
R:Tamam o zaman bende üzerimi değiştireyim, evimize gidelim.
M:Tamam en geç on dakika sonra oradayım.
R:Tamam görüşürüz.
M:Görüşürüz canım.
Reyyan’ın üzerini değiştirip, hastaneden çıkması beş dakikasını almıştı. Kapının önünde Miran’ı beklerken, kendisini izleyen gözlerden haberi yoktu. Miran’ın gelmesiyle yüzüne kondurduğu gülümsemeyi de, Miran’ın gelip dudaklarına kondurduğu hafif öpücüğü de, kıskanç bakışlarla izleyen gözlerden haberi yoktu.
R:Hoş geldin..
M:Çok Çok hoş buldum. Hadi eve gidelim, önce sevişelim sonra sen dizlerim de uyu.
R:Hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun.
M:Asla kaçırmam. Benim göbek adım kertenkele. Fırsatçı kertenkele..
Reyyan kaşlarını çattı hızla..Bakışları derinleşirken, keskin gözleriyle kocasına bakıyordu. Miran kendisine bakan gözleri fark ettiğinde, yüzünde ki gülümseme anında söndü. Alt dudağını dişlerinin arasına aldı. Kırdığı potun farkına varmıştı. Reyyan’ın ateş eden bakışları gayet net anlatıyordu ne düşündüğünü.
M:Şe-şey yani..Fırsatçı derk..
R:Kime karşı fırsatçılık yaptın ki sen, adın öyle kaldı?
M:Şaka yapmıştım ben.
R:Bu nasıl şaka? İnsan karısına böyle mi şaka yapar?
M:Ettim bir cahillik valla..
R:Cahillik etmişmiş..
M:Sen bana laf ediyorsun şimdi öyle mi?
R:Evet öyle..
M:Hesap soruyorsun?
R:Evet soruyorum.
M:Tamam ama önce sen hesap ver.
R:Neyin hesabını verecekmişim ben sana? Benim adım fırsatçı diye çıkmadı.
M:O hoca bozuntusunun hesabını verebilirsin mesela. Neden konuşuyorsun o kılıksızla?
R:Sen nereden biliyorsun?
M:Ben bilirim, sen ne yapacaksın nereden bildiğimi? Ee..Cevap vermek istemez misin?
R:Neyin cevabını verecekmişim? Ben onunla konuşmak, çalışmak zorundayım. O benim hocam.
M:Banane..Gitsin o zaman..
R:Oldu canım. Ben şimdi söylerim, akşama başka şehre taşınır.
M:Tamam hadi ben seni bekliyorum, git söyle gel..
R:Ne?
M:Ben kocamla çok mutluyum, sizde bir toz zerresi kadar umurumda değilsiniz de. Hayatımdan çıkın gidin, yoksa kocam çıkartmasını bilirmiş de…Hadi git de gel..
R:Oldu canım. Altı yıllık okulum, on altı yıl olsun. Benden önce sen cevap ver. Kime kertenkelelik yaptın sen de, adın öyle çıktı.
M:Şaka yaptım be kadın şaka..
R:Tabi canım bende yedim.
M:Çok merak ettiğim bir şey sormak istiyorum.
R:Tabi sor dinliyorum.
M:Sen şimdi yaptığım şaka yüzünden kıskançlık krizine girdin. Peki sen vaktinde bana başka kadınlara gidip, cinsel ihtiyacımı onlardan karşılayabileceğimi söylemiştin. Onu nasıl yaptın?
R:Ne sen sor, ne ben söyleyeyim? Kafayı yiyordum az kalsın. Sonra çok pişman oldum ama söylemiş bulundum işte. Geri dönemedim..
M:Kıskandım diyorsun yani..
R:Ne alakası var canım?
M:Tabi canım hiç alakası yok..Hadi gidelim artık. Hastane önünde tartışıyoruz olmaz böyle.
R:Bacaklarım ağrıdı valla..
Biraz önce tartışan onlar değilmiş gibi, gülümseyerek arabaya doğru gittiler. Miran yine karısının kapısını açmıştı. Çapkınca baktılar birbirlerine.
M:Eee günün nasıl geçti?
R:Baştan belliydi nasıl olacağı? Okulda başladı hastanede devam etti. Serkan hocayla uğraştım tüm gün.
M:Ne dedi o kılıksız?
R:Boynumu gördü. Senin bana vurduğunu, hatta beni boğduğunu düşündü…Hatta düşünmekle kalmadı, bu şiddete sessiz kaldığım için azarladı.
M:Allah Allah. Özgüvene koş..Neden beş dakika önce söylemedin? Bir insan nasıl boğulurmuş, uygulamalı olarak gösterirdim ben.
R:Boşver Allah aşkına Miran. Valla uğraşacak halim de moralim de yok.
Miran yüzüne hain bir gülümseme kondurdu.
M:Demek moralin yok he..
R:Yok valla. Dizini de istemiyorum şu anda. Eve gidip, yorganın altına girip, kafama kadar gömülüp uyumak istiyorum.
M:Aşk olsun alınırım bak. İnsan kocasına böyle şeyler söyler mi?
R:Ben kocama çok güzel cümleler kurarım ama şimdi eve gidelim ne olursun?
M:Yok olmaz evden önce başka bir yere gideceğiz.
R:Nereye?
M:Başka bir yere..
R:Miran..
M:Reyyan..
R:Söyle hadi..
M:Dedim ya. Bir yere gideceğiz. Sürpriz.
R:Ben sürprizleri hiç sevmem.
M:Yani. Ben ne yapabilirim bu konuda?
R:Gideceğimiz yeri söyleyebilirsin mesela.
M:Sen ne üçkağıtçısın varya. Konuyu değiştirip benim ağzımdan laf alacaksın öyle mi?
R:Aman yeme sen zaten hiçbir şeyi.
M:Yemem tabi. Hadi sen gözlerini kapat, ben gelince uyandırırım seni.
R:Uzak mı?
M:Çok azıcık..
R:Ne kadar mesela? Şehir dışımı.
M:Hayır değil..Reyyan şu anda markete giden küçük bebek gibisin yemin ederim. İstediğinin olmayacağını biliyorsun ama ısrar etmeye devam ediyorsun. Hadi sen uyu..
R:Aman bee tamam. Sustum..Konuşmuyorum artık..Ne kadar ısrar edersen et, ağzımdan tek bir kelime bile çıkmayacak artık..Çok kırıldım sana. İnsan karısına böyle şey yapar mı yaa? Ben ne dedi…
M:Reyyan..Sen tek kelime mi çıkmayacak diyordun?
R:Aman uyuz herif..
Reyyan kollarını göğsünde birleştirmiş, suratını asmıştı.
M:Küstük mü?
R:Evet..
M:Konuşmayacak mısın benimle?
R:Evet..
M:Ne zaman tekrar konuşmaya başlarsın tahminen?
R:Bilmiyorum.
M:Bir saat sonra barışmış olur muyuz?
R:Belki.
M:İyi o zaman.
R:Uyuz..
Miran’ın ufak çaplı attığı kahkahayla yüzüne bir gülümseme kondurdu Reyyan. Şimdi nasıl küs kalacaktı ki bu adama? Böyle güzel gülen bir adama trip atılmazdı ki..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |