
Miran arabayı kullanmaya devam etti. Arabada sadece radyodan gelen kısık bir şarkı sesi vardı. Miran dönüp Reyyan’a baktı gözünün ucuyla. Reyyan gerçekten de uyumuştu. Kirpiklerini, kaşlarını, burnunu, dudaklarını, çenesini, yüzünün her ayrıntısını inceledi. Duru güzelliğiyle derin bir nefes çekti içine. Bu kızla yaşamak gerçekten bağımlılık yapıyordu. Ev o olmadığı zaman boş geliyordu. Önceden oturduğu koltuk bile onsuz çok boş geliyordu. Nasıl başarmıştı ki bu kız bunu? Daha tanışalı ne kadar olmuştu ki? Hem sadece kendisi de değil, annesi, arkadaşları da onu çok seviyordu. O cadı, soğuk, suratsız Ebru bile çok sevmişti.
Bir an..sadece bir an ondan boşandığını düşündü. Hiç şüphesiz ki Suat’ın söylediği gerçek olacaktı. Daha iki gün olmadan erkekler peşinden koşmaya başlayacaktı. Başta da o Serkan kılıksızı. Elini hızla ensesine götürdü. Hızla vurdu. Derin bir nefes çekti içine. İyice daralmıştı. Ne yani o vücuda başkası mı sarılacaktı? O güzelim saçları başkası mı okşayacaktı? O dudaklara başka dudaklar mı değecekti? O sıcacık bedeni, uyurken kime yaslanacaktı? Düşündükleri bütün sinirlerini tepesine çıkartmıştı. Böyle bir şeye nasıl izin verecekti?
Bilinmezlikle başını tekrar Reyyan’a çevirdi. Şimdi yumulu bu gözler başkasına da, kendisine baktığı gibi bakar mıydı acaba? O dudaklarda ki gülümseme başkasını mutlu eder miydi?
Düşünmeyi bıraksa iyi olacaktı. İyice sinirleri gerilmişti. Hem nereden gelmişti ki bu sorular aklına şimdi. Saçma sapan..Reyyan kendi karısıydı. Boşanana kadar söylediği her şey kendi hakkıydı. Bu anların tadını çıkartsa iyi ederdi. Başını iki yana sallayıp kendisine gelmeyi denedi. Ardından eline telefonu alıp, sabah konuştuğu numarayı tekrar aradı. Kısık sesle konuştu ardından da gülümseyerek kapattı. Yeni bir numarayı daha arayıp, her şeyin hazır olduğundan emin oldu. Bir aksilik olmadığı için huzurunu üzerine takınıp, yola baktı tekrar.
Binanın önünde durup, arabanın motorunu kapattı. Karısının yanağından öpüp uyanmasını sağladı. Reyyan açtığı gözlerini tekrar kapatıp, homurdanarak elini kaldırdı. Kocasının yanağına götürüp, hafifçe sakallarını okşadı.
R:Geldik mi?
Gözleri kapalı sorduğu soruyla Miran gülümsedi tekrar.
M:Evet geldik. Kalk bakalım uykucu.
R:Çok güzel uyudum valla.
M:İyi bari. Azıcık dinlenirsin. Buradan sonra bir yere daha gideceğiz çünkü.
R:Nereye geldik ki?
M:İnde, nereye gelmişiz bakalım?
Reyyan elini dudaklarının üzerine kapatıp, yavaşça esnedi. Kollarını ileriye doğru uzatıp, esnetirken kendisini izleyen kocasının farkında değildi.
Arabadan indikten sonra başını kaldırıp baktığında, ağzı tam anlamıyla açık kaldı. Sürücü kursu yazıyordu.
R:Miran..
M:Ne Miran? Kaç yaşında kadınsın? Hala ehliyet almamışsın..Olmaz. Hemen başvuruyu yapalım.
R:Ne gerek var şimdi? Sen zaten bırakıyorsun beni gideceğim yere.
M:Hee oldu. Ben de zaten senin özel şoförünüm. Sen özgür bir kadınsın, bir yere giderken öyle izin ister gibi beni bırakır mısın dememelisin? Her zaman ve her konuda ayaklarının üzerinde durman lazım. Hem biliyorsun ben yaşlı bir adamım.
R:Kim sen mi yaşlısın?
M:Evet ben.
R:Daha dün dipdiriyim, hiç yorulmadım bile diyordun.
M:O ayrı bu ayrı. Konuyu dağıtma. Bir gün hastalanırsam ve hastaneye gitmem gerekirse ne yapacaksın?
R:Ambulansı ararım.
M:Burası İstanbul. Ya geç gelirse. Ölsün mü dalyan gibi kocan?
R:Taksi çağırırım.
M:Boş taksiyi buldun, bir de iki dakika da evinde olacak öyle mi? Komaya mı girsin senin kocan?
R:Arkadaşlarını ararım.
M:Onlarda sevişmeyi yarıda kesip benim için depar atar gelirler..Felç mi kalsın senin kocan?
R:İnsanlar her dakika sevişmez yaa.
M:Onlar benim arkadaşlarım. Sevişirler..Biz iki günde kaç kez seviştik? Sevişmeyip ne yapacaklar, kurusunlar mı? Onları beklersen, arkadaşlarımı bilmem ama ben kururum. Kurusun mu senin kocan?
R:Miran bütün kötü olaylar bir anda senin başına mı gelecek Allah aşkına, her şeye bir cevap veriyorsun.
M:Vereceğim tabi. Hem insanlık hali..Olduğunu düşünsene bir. Şu yakışıklı yüze, fit vücuda bir şey olsa üzülmeyecek misin hiç? Telefonu açıp, sağı solu arayana kadar anahtarı alıp, beni arabaya atıp, hastaneye yetiştirsen ne olur sanki? Zahmet mi veririm sana?
R:Yok canım ne zahmeti?
M:İnan bana her yönden çok iyi olur. Sen bana güven.
R:Ben bilmem ki sürmeyi falan.
M:Bu yüzden ehliyet kursuna geldik ya zaten. Hem bende öğretirim sana. Emin ol çok güzel öğretirim ben.
R:Ee tamam o zaman..Yazılalım bakalım.
R:Konuyu açmak istemiyorum ama hani bizim evliliğimiz geçici yaa, öyle senin kötüleşeceğin zamanda ben senin yanında olamayabilirim.
M:Gören duyan evlilik düşmanı olanın ben değil de, sen olduğunu sanır. Bu ne boşanma merakıdır arkadaş.
R:Ben sadece olacağı söylüyorum.
M:Sonra söylersin artık. Hadi gidelim.
R:İyi bakalım.
Birlikte binanın içine girdiler, gerekli işlemlerden sonra ellerinde bir kitapçıkla çıktılar dışarıya.
M:Evet şimdi geldik ikinci sürprize.
R:Şimdi nereye?
M:İlk sürprizle bağlantılı ikinci sürprize. Hadi gidelim. Valla çok heyecan yaptım haa.
R:Bir de beni düşün.
M:Seni sonra düşünürüm artık. Geç kalacağız.
Birlikte tekrar yola çıktılar. Reyyan kitapçığı kurcalamaya başlamıştı bile.
R:Miran şu işaret ne?
M:Reyyan o kadarını bilmiyor olamazsın.
R:Bilmiyorum. Ne olmuş söyleyiversen?
M:Söylerim canım da, hiç mi duymadın?
R:Ders çalışıyordum deli gibi, onlar için ayıracak zamanım yoktu.
M:Bahaneye bak hele.
R:Aman tamam demedim bir şey.
M:O hemzemin geçidi..
R:Hee tamam o zaman, çok iyi anladım... Miran delirtme beni. Hemzemin geçidi ne?
M:Tren yolu.
R:He tamam o zaman. Teşekkür ederim.
Yarım saat sonra gelecekleri yere varmışlardı bile. Şehir dışında bir oto galeriydi burası. Reyyan şaşkınca baktı kocasına.
R:Yok artık.
M:Ne oldu? Çok güzeller değil mi sende şaşırdın?
R:Miran bu ne demek oluyor?
M:Araba bakmaya geldik işte Reyyan? Araba alacağız.
R:Bana mı?
M:Sana tabi. Ben arabamdan gayet memnunum. Şık, konforlu, güçlü, gösterişli..
R:Miran..
M:Sana alıyoruz. Ehliyeti alıyorsun, tek başına ne işe yarayacak o ehliyet. Cüzdanında dursun diye mi alıyoruz biz?
R:Miran olmaz. Bu çok fazla. Şimdiye kadar aldığın kıyafetlerle, takılarla bunu kıyaslayamazsın. Bu, bu gerçekten çok fazla. Asla olmaz.
M:Olur.
R:Olmaz.
M:Olur.
R:Olmaz dedim Miran.
M:Bende olur dedim Reyyan. Hem sana ne oluyor? Sana ne de, benim karıma aldığım hediyeye karışıyorsun.
R:Tabiki karışacağım. Senin karın benim.
M:Benim özgürlüğümü neden elimden alıyorsun?
R:Ne özgürlüğü?
M:Benim karıma hediye almaya hakkım yok mu? Var… Bu hakkı benden ne hakla alırsın sen?
R:Miran bu çok fazla. Tamam bak kuyumcuya gidelim. Bir zincir alalım ben senden hediye diye, ömür boyu saklarım valla.
M:Oldu canım. Yüz elli binlik mal yerine, üç yüz liralık malla beni kandırmaya çalışıyorsun. Bu ne böyle? Ben bunu yer miyim?
R:Mirann.
M:Hadi gidelim sıkıldım bak ben.
R:Miran diyorum.
M:Bence kırmızı olsun. Şöyle ateş kırmızısı, onun içinde sevişmek…yani o araba rahat, konforlu olur.
R:Demek o arabanın içinde sevişmek konforlu olur.
M:Yok canım nereden çıktı o? Ben arabanın konforundan bahsediyordum.
R:Ben senin derdini anladım. Ben senin niyetini çok iyi çözdüm.
M:Valla yanlış anladın. Neyse gel bakalım.
Birlikte baktıkları birkaç arabadan sonra, Miran Reyyan’ın çaktırmadan bir arabaya baktığını gördü. Çok kısa, belki de başkası için çok önemsiz bir şeydi. Ama Miran için anlamı çok büyüktü. Onun gözünde ufacık bir imrenme, özenme görmek ve yerine getirmek için fırsat kolluyordu. Elini cebine attı. Reyyan’ın baktığı arabayı aklına kazıyıp, önünde ki arabaya döndü.
M:Bence bu çok güzel. Sen ne diyorsun Reyyan?
R:Gerek yok diyorum Miran, ne diyeceğim?
M:Demek sende beğendin. Sevindim buna.
R:Sen beni neden ciddiye almıyorsun?
M:Asıl sen beni ciddiye almıyorsun. Kaç yaşında adamım beni azarlıyorsun.
R:Ne? Ben mi?
M:Evet çocuğunmuşum gibi hissediyorum bazen. Bir insan bu kadar azarlanmaz ki canım. Allah’tan benim öyle küsme huyum yoktur. Olsaydı bilmiyorum ne yapardık?..Senden özel bir isteğim var küçük hanım.
R:Ne gibi?
M:Bu araba yüz kırk beygir. Hızlı gitmeyeceksin.
R:Tamam anlaştık. Sadece kırk beygirini kullanırım. Yüz elliyi geçmem, hızdan korkarım ben.
M:Allah’tan korkuyorsun. Demek ki korkmasan seni üç yüzden aşağıda göremeyeceğiz.
R:Almanya da hızdan trafik cezası kesilmezmiş biliyor musun?
M:Evet biliyorum. Eğer hızlı bir araban varsa, basmakta serbestsin. Aslında doğru bir bakış açısı. Madem o hızla gidince ceza yazacaksın, o zaman neden o hızda araba satıyorsun. Haklı bir gerekçe bence.
R:Kesinlikle doğru. O yüzden korkmana gerek yok. O hızlar için ya Almanya’ya gideceğim ya da araba yarışına katılacağım. Yani telaşa mahal yok. İstesem de hızlı gidemem.
M:Sen bir ehliyetini al. Benim gözetimim altında birazcık hız almana izin verebilirim. Ama tekrar söylüyorum benim gözetimim altında.
M:Reyyan..Reyyann..
Reyyan mutfaktan seslendi kocasına.
R:Efendim Miran.
M:Bir gelir misin?
R:Elim bulaşık.
M:Ama önemli. Durulasan elini olmaz mı?
R:Tamam dur geliyorum.
Reyyan bir dakika sonra elinde havluyla göründü kapıdan. Miran aldığı masayı evin manzarasına doğru kurmuş, üzerine bütün kitaplarını dizmiş, hatta kalemini bile defterin üzerine koymuştu.
Gülümseyerek Miran’ın yanına geldi.
R:Miran bu ne?
M:Ee misafirimiz var yaa..
R:Misafir mi? Ne misafiri? Kim geliyor? Miran neden bana haber vermedin? Evde yiyecek hiçbir şey yok.
M:Tövbe de Reyyan valla çarpılacaksın haa. Bu mutfak bu kadar yemek ve atıştırmalığı, inşaatından beridir görmedi. Annemin bile doldurmasına izin vermiyordum.
R:Neden?
M:Ee biliyorsun. Ben yalnız yaşamayı severim. Yalnız olunca da insanın pek yiyesi olmuyor. Zaten işten evde yemek yemeye de vakit olmuyor. Annem yapsa bile bıraktığı yemekler iki gün sonra bozuluyor. O da ayrı bir sıkıntı oluyordu. O yüzden ben hep dışarıdan yerdim.
R:Hımm. Değişen bir huy diyorsun yani. Neyse iyiymiş. Evet söyle bakalım kim geliyor?
M:Ben sana söyledim ya Zafer gelecek diye.
Reyyan şaşkınca açtı gözlerini.
R:Şaka..
M:Hayır değil. Neden şaka olsun?
R:Bildiğin Zafer Atalay bize gelecek.
M:Evet gelecek..
Reyyan elini yüzüne doğru sallayınca, Miran kaşlarını çatıp baktı karısına.
M:Ne oluyor? Ne bu heyecan?
R:Yok canım ne heyecanı? Aşk olsun Miran.
M:Ben anlamam. Kendine gel. Sen benim karımsın.
R:Aman tamam demedim bir şey hemen kız sende zaten.
M:Kızdırma sende beni…
R:Sen beni neden çağırmıştın?
M:Akıl mı bıraktın bende? Masanın yerini soracaktım. Rahat edebilir misin böyle?
Reyyan gülümsedi hafifçe. Elini kaldırıp kocasının iki yanağına koydu. Hafifçe sıkınca, tam bir bebek olmuştu.
R:Allah’ım ben seni yerim ya. Nasıl da düşünürmüş karısını? Teşekkür ederim. Gayet iyi.
M:Sanki çocuk seviyorsun. İnsan kocasına böyle mi teşekkür eder?
R:Nasıl edecekmişim?
M:Hemen göstereyim.
Kendisine doğru bir adım atan kocasından bir adım uzaklaştı hızla.
R:Hayır Miran. Daha yeni misafir gelecek dedin, hazırlık yapmam lazım.
M:Sonra yaparsın, bende sana yardım ederim.
R:Bitmez o.
M:Biter.
R:Geç kalırız.
M:Kalmayız. Ben yeri gelince çok hızlı olurum.
R:Rezil oluruz.
M:Sevişmekten insan rezil mi olurmuş? İlk kez duydum. Sanki Zafer hiç kadın görmedi.
R:Miran…
M:Hadi acele edelim. Yarım saat yeter bugünlük.
R:Ne yarım saati Miran? Valla geç kalırız. Bunun duşu var, duşta senin sırnaşman var.. Olmaz.
M:Olur olur..Hadi bak zaman kaybediyoruz..Ayrıca gözün merdivende benden kaçmaz. Birde bana naz yapıyorsun. Hiç utanmadın da değil mi?
R:Hiçde bir kere sana öyle gelmiş. Merdivene bile bakmıyorum ben.
M:Hadi oradan benden daha çok heveslisin sen ama çaktırmamak için burada bana kurdeşen döktürüyorsun. Koş hadi.
R:Hiçde istemiyorum ama bu kadar ısrar ettin madem hadi gidelim bari.
M:Sen insanı çıldırtırsın kadın.
Reyyan haklı çıkmıştı. Gerçekten aradan geçen zaman yarım saatin çok üzerindeydi. Beklenen misafirde hala gelememişti. Odaya çıkmadan önce Miran’ın, Zafer’e attığı mesajdan haberi yoktu.
R:Miran, Zafer beyin başına bir şey mi geldi acaba? Daha gelemedi. Bir arasan mı acaba?
M:Gelir Reyyan acelen ne?
R:Miran acelen ne demek ne Allah aşkına? Saat kaç oldu?
Miran kolunu kaldırıp saate baktı. Dudaklarının arasından mırıldandığı cümleyi karısının duyduğunu bilmeden konuşmaya başladı.
M:Allah’tan biraz geç gel dedik sana da, vur dedik öldürdün. Hayır madem bu kadar geç kalacaksın haber verde bende işimi ona göre ayarlayayım ama değil mi?
Reyyan çattığı kaşlarıyla baktı kocasına.
R:Miran..
M:Efendim hayatım.
R:Sen ne dedin az önce?
M:Gelir Reyyan acelen ne dedim.
R:Ondan sonra ne dedin? Hani ağzının içinde gevelediğini soruyorum.
M:Yoo gevelemedim.
R:Yemedim Miran..Sen adama geç gel diye mesaj mı attın?
M:Yaa attım ama neden attım bir sor?
R:Allah’ım şaka gibisin Miran…Çok merak ettim neden attın?
M:Hıı.
Miran’ın şaşkın yüzü bahane bulamadığını gayet net anlatıyordu.
R:Neden attığımı sor dedin ya. Soruyorum işte..Neden geç gelmesi için mesaj attın?
M:Şey için..Şey işte..Şey de şey olunca şey oldu işte.
Tam o anda çalan kapıyla hızla ayağa kalktı Miran.
M:Ahaa kapı çaldı, sen hiç yorulma karıcığım ben açarım.
R:Kaç tabi kaç. Cevap veremedin kaç.
M:Hiç alakası yok. Adamcağız kapıda kalmasın diye şey ettim ben.
R:Evet tabi..
Miran kapıyı açıp arkadaşıyla tokalaşmış, konuşarak salona girmişlerdi. Reyyan üstünü başını düzeltip başını kaldırdı. Kaldırmasıyla birlikte dona kalmıştı.
R:Ayy ama ohaa..
M:Pardon..Anlamadım kime dedin sen onu?
Miran’ın kaşlarını çatarak sorduğu soruyla kendisine geldi Reyyan. Başını hızla iki yana salladı.
R:Çok afedersiniz ben şaşırdım bir an ondan oldu. Kusura bakmayın ama siz bizim okulda bir idolsünüz. Şimdi benim evimde, benim misafirim olunca mani olamadım dilime. Özür dilerim..
Z:Yok canım hiç önemli değil.
M:Ne idolü yaa? Bizim Zafer işte. Konuyu kapatsak mı?
R:Yalan mı söyleyeyim Miran öyle işte. Bizim sınıfta desem ki, Zafer hocayla aynı ortamda bulundum, yemin ederim herkes kıskançlıktan çatlar.
Miran elini ensesine vurdu hızla. Dudaklarının arasından çıkan homurtuları doymak nerdeyse imkansızdı.
M:Şimdi ben çatlayacağım o olacak. Verdiği tepkiye bak yahu.. Evli barklı kadın elin adamına oha diye tepki verdi yavv. Allahım sen aklıma mukayyet ol.
Z:Bu arada kusurumu mazur görün lütfen isminizi bilmediğim için, nasıl hitap edeceğimi bilemedim.
R:Yok canım ne kusuru? Benim adım Rey...
M:Yenge.
Miran’ın hızla söze atlamasıyla şaşkına bakmaya başladı Reyyan.
Z:Yenge derken?
M:Yanlış anlama kardeşim, senin yengen olduğu için öyle söyledim. İsmi Reyyan.. Ama dediğim gibi halk arasında yenge deniliyor, yanlış anlaşılmasın..
Z:Yok canım ne yanlış anlaşılması? Ben hiç seni yanlış anlar mıyım?
M:Anlamazsın..
Z:Evet anlamam.. Nasıl ki seni görünce bindiğin, bilmediğin, istediğin, istemediğin her şeyi anlarım. Hatta senin anlamadıklarını.. En az o kadar da yanlış anlamam.
M:Ne anladın dakika bir gol bir?
Z:Anlatayım mı?
M:Anlatabileceğin bir şey mi?
Zafer bakışlarını Reyyan’a çevirdi. Ardından da süzen bakışlarla Miran’a baktı.
Z:Haberi olup olmadığına bağlı.
Miran, Zafer’in imalı bakışlarıyla gözlerini karısına çevirdi. Zafer’in imalarının Reyyan hakkında olduğu açıktı. En iyisi Zafer’in saçma sapan imalarını Reyyan olmadığı zaman dinlemekti.
M:Sanırım haberi yok.. Yani neyi kastettiğini anlamadım ama anladığım şeyle ilgiliyse sonra konuşalım..
R:Siz ne konuşuyorsunuz acaba? Bende anlarsam eğer, kendimi salak gibi hissetmem belki.
M:Estağfurullah canım. O nasıl laf?
R:Öyle hissediyor insan. Neyse buyurun Zafer hocam. Salona geçelim.
Z:Geçelim tabi. Yalnız baştan söyleyeyim konu tıp olunca, pek sevecen bir insan değilim. Sonra kaçma benden.
R:Yok ben sizi önceden araştırdım. O taş görünüşünüzün altında ki kediyi görüyorum.
Zafer içten bir gülümseme kondurdu yüzüne. Miran şaşkınca bakıyordu Zafer’e. Çünkü Zafer bu şekilde gülümseyecek bir insan değildi. O hep ciddi dururdu. Peki bu ciddiyetin bozulmasına sebep neydi?
M:Seni gülümserken görmek ilginç.
Z:Öyle mi diyorsun?
M:Evet öyle diyorum. Hayırdır benim bilmediğim ne oldu?
Z:Çok fazla şey oldu aslında.
Reyyan elini dizine vurup ayağa kalktı. İkiliyi yalnız bırakmak en iyisiydi belli ki konuşacak şeyleri vardı.
R:Hocam konu uzayacaksa eğer, siz konuşmayı bitirene kadar ben çay falan getireyim. Yemek falan ayarlayayım. Aç mısınız?
Z:Teşekkür ederim YENGE.. Hiç aç değilim. Hatta tıka basa doluyum.
M:Allah Allah konu ilginçleşiyor. Karıcığım sen birazcık oyalan bende o ara Zafer hocanın ifadesini alayım. Tamam mı?
R:E tamam o zaman.
Reyyan’ın gidişiyle birlikte hızla Zafer’e çevirdi gözlerini.
M:Anlat bakalım kim bu hanım?
Z:O-Onu nereden çıkardın?
M:Kekelemenden.. Sen iki şeyde kekelersin. Ya hastanı kaybetmişsindir, ailesine durumu anlatman gerekiyordur. Ya da anlatamayacağın bir şeyi anlatmak istiyor ama anlatamıyorsundur.. Seni dinliyorum.
Z:Bazen beni böyle iyi tanıman sinirlerimi bozuyor.
M:Dökül hadi.
Z:Dökülecek bir şey yok aslında. Bir kız var ama yok gibi de.. Yani var ama benim istediğim şekilde yok.
M:Evet..
Z:Anlatabildim mi?
M:Hayır anlatamadın. Karıma da böyle ders anlatacaksan işimiz var.
Z:Nasıl anlamadın ya? Zor durumdaydı işte, evime almak durumunda kaldım ama kaldıkça alıştım, alıştıkça bağımlılık yaptı. Bir an bile ayrı kalmak istemiyorum. Böyle bir adım uzaklaşınca huysuzlanıyorum, önceden yaptığım hiçbir şeyden zevk almamaya başlıyorum. Ama korkuyorum da. Bir gün karşıma geçip “Tamam benden bu kadar ben gidiyorum” derse, ya da daha olası bir ihtimal, aşık olursa. Benim karşıma geçip “ben aşık oldum” derse. Ya onu kaybedersem. Bilmiyorum, neler oluyor çözemiyorum. Aklıma sadece bir ihtimal geliyor aşık mı oldum diyorum ama o da çok saçma. Ben kim aşk kim? Sence ne oluyor abi? Ne kadar seviyorum aşığım diye bağırmasan da, hatta tersini söylesen de, ben anlarım.. Sen aşkı tatmış adamsın evli barklısın, yuvanı kurmuşsun. Söyle bana sen Reyyandan uzak kalınca ne hissediyorsun? Benim gibi mi oluyorsun?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |