
Miran istemsizce bakışlarını kaçırdı. Aklında dönüp duran o kadar soru şimdi sorulmuştu işte ne cevap verecekti?
M:Ben Reyyandan uzak kalınca hayır senin gibi düşünmüyorum. Düşünme yetimi tamamen kaybediyorum. Seni ne kadar iyi anladığımı tahmin bile edemezsin. Reyyan bende bağımlılık yaptı ciddi anlamda. Bir kaç ay önce böyle bir şey söylesen kahkaha atardım sabaha kadar ama şimdi bunu yaşıyorum. Okuldan çıksın beş dakika geç kalsın, “Nerde? Neden geç kaldı? Başına bir şey mi geldi? Neden bana haber vermedi? Birisi bir şey mi yaptı? İyi mi? “... Ben bu sorulara cevap aramaktan kafayı yiyorum. Aynı senin gibiyim.. Avuçlarımın arasından kayıp gidecek diye aklım çıkıyor.. Kimseye itiraf edemiyorum ama bazen öyle bir korku sarıyor ki içimi, beni bırakır, benden boşanır, benden vazgeçer diye aklımı kaçıracak gibi oluyorum. Şimdi bana soruyorsun ya, bana ne oluyor diye.. Sen bana cevap ver, bana ne oluyor?
Z:Kardeşim sana olan olmuş, senin için bitmiş, gitmiş.. Akıl karışmış, beyin yanmış.. Anlamamakta ısrar ediyorsun bence. İnşallah anladığında çok geç olmaz.
M:Sen de Suat gibi cins cins konuşma Allah aşkına.
Z:Tamam konuşmam iş işten geçtikten sonra bize ağlama.
M:Sen kendi işine bak sanki benden çok farklısın. Derler ya hani kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş diye aynı o hesap.
Z:Benim aklımda bir şeyler var.
Zafer'in kurduğu bu cümle Miran’ın dikkatini çekmişti. Saklama ihtiyacı duymadığı bir merakla sordu arkadaşına.
M:Ne gibi?
Z:Onu yanımda tutmam gerekiyor. Bunun da çok kolay bir yolu var.
Konu iyice ilginçleşmişti şimdi. Bu ne demek oluyordu?
M:Neymiş o yol?
Z:Zeynep’le evleneceğim.
M:Ne?
Z:Evet evleneceğim. Ancak evlenirsem yanımda kalması için bir bahanem olur. Ama diğer türlü her zaman onu kaybetme ihtimalim var. Ben Zeynep’i kaybetmeyi göze alamam.
M:Bence acele karar veriyorsun. Evlilik, birisine bağımlı kalmak..Bunlar senlik şeyler değil.
Z:Dedi karısının üzerinden gözlerini ayıramayan arkadaşım. Senin benden ne farkın var acaba? Reyyan’ın duru güzelliğini fark etmemek için kör olmak yetmez. Eğer karar veremezsen de, serbest bırak ki, kızda kendi hayatını yaşasın. Düzenini kursun. Bencillik etme. Kendi zevkin uğruna kızın zamanını çalma. Tekrar söylüyorum. Bence eğer bir şeyler hissediyorsan ona karşı, geç olmadan ne düşündüğünü söyle ona. Yoksa o başkasının elini tutup, onun yanında olurken elin böğründe geç kalmanın pişmanlığıyla izlersin haberin olsun.
M:Çok güzel moral verdin yaa. Valla bak..Çok sağol..
Z:Ne demek kardeşim benim görevim bu.
M:Ya sabır ya Allah.. Reyyan... Reyyan.. Güzelim gel şu gıcık hocanı al başımdan. Sana ders anlatsın diye çağırdık, bana ders veriyor..Az kaldı o çok bilmiş çenesini dağıtacağım biraz sonra..
Reyyan yüzünde gülümseme, elinde tepsiyle çıktı mutfaktan. Miran hızla yerinden kalkıp Reyyan’ın yanına geldi. Elinden tepsiyi aldı. Karısına uzaktan bir öpücük atıp, Zafer’e kahvesini uzattı.
M:Al zıkkımlan. Karnını doyurmaya mı geldin anlamadım ki?
Z:Alınırım bak. Sen nasıl misafir ağırlıyorsun?
M:İstediğin kadar alınmakta serbestsin. Azıcık alınsan keşke. Sende o potansiyel yok ama..
Reyyan gözlerini kocaman açmış kocasına bakıyordu. İnsan hiç misafire böyle davranır mıydı? Hele ki o misafir Zafer Atalay ise.
Kocasının kulağına doğru hafifçe gülümseyerek eğildi.
R:Miran..Miran ne yapıyorsun Allah aşkına, acilen kendine gelir misin lütfen?
M:Sen zaten hep başkasına hak ver. Bana neler dedi duymadın sen?
R:Ne dedi?
M:Heee?
R:Ne dedi dedim. Hani bana neler dedi duymadın dedin ya. Onu soruyorum ne dedi sana?
Miran bakışlarını hızla kaçırırken kendisini ele verdiğini fark etmişti.
M:Düşündüm de öyle çok kötü şeyler de demedi. Haksızlık olmasın. Zıkkımlanmasına gerek yok. Afiyet olsun yeter.
Z:Neyse Mirancığım. İnan seninle muhabbet etmeyi hiç özlememişim..yani çok özlemişim demek istemiştim. Ağzımdan kaçtı, sen sakın üstüne alınma.
Miran kaşlarını çatıp baktı Zafer’e.
M:Olur alınmam.
Sinirle homurdanmasıyla Zafer sinsi bir gülümseme kondurdu yüzüne. Bu adamı sinir etmeye bayılıyordu gerçekten. Suratını asması, ağzının içinde homurdanması çok hoşuna gidiyordu.
Z:Biz sonra devam edelim. Ben Reyyan’la müsait bir yere geçeyim. Biz hemen başlayalım. Zira Zeynep evde tek kaldı. O bunalmıştır şimdi.
M:Müsait bir yer derken.
R:Aslında ben şeyi düşündüm. Bizim yatak odasını….
M:Nee?...Sen ne dediğinin farkında mısın? Anlamadım. Ne yatak odası? Reyyan sen bana kafayı mı yedirteceksin? Eğer amacın oysa başardın çünkü. Ne işin var senin elin adamıyla yatak odasında?
Z:Aşk olsun kardeşim ben elin adamı mıyım?
M:Yok canım hiç öyle olur musun? Arkadaşımsın diye, karımla yatak odasında bulunman senin en doğal hakkın. Benim iş bilmezliğim kusura bakma.
R:Miran bir lafın sonunu mu dinlesen acaba? Bir farklılık olur senin içinde. Ben yatak odasının yanında ki çalışma odası demek istemiştim. Sen sözümü kestin.
M:Hee tamam o zaman...
Birkaç saniye bekledi. Sonra idrak ettiğiyle tekrar sesini yükseltti.
M:Yokkk.. Olmaz..
R:Neden?
Z:Orası neden olmaz?
M:Şeyden tabi..Şeyden..Sıcak..Sıcak tabi ondan olmaz.
Z:Ocak ayında mı sıcak?
M:Tabi ben geçen yandım orada. Sizi düşündüğümden ben yani. Yoksa yanlış anlamayın. Siz ikiniz, yalnız başınıza, baş başa ders çalışacaksınız. Olağanüstü güzel bir kadınla, yakışıklılığının farkında bile olmayan bir çapkın..Ne sakıncası olabilir ki? Benim için hiç mi hiç sıkıntı değil. Ama dediğim gibi sıcak o yüzden olmaz.
Z:Yemedim ama neyse tamam. Gözünün önünde çalışırız biz.
M:Estağfurullah ben öyle bir şey demedim. Sen kendin söyledin. Sen bilirsin. Bende hiç zorlama yok. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim tabi. Hele bir o odaya doğru adım atmaya başla, ondan sonra olacaklardan kesinlikle ben sorumlu değilim. Tercih senin.
Z:Korkmadım.
M:Neden?
Z:Senden büyüğüm.
M:Sadece altı ay.
Z:Ve senden bir santim daha uzunum.
M:Devede de boy var.
Z:Ayrıca senden otuz kilo daha ağırım.
M:Ağzını yüzünü dağıtırım diyorsun.
Z:Estağfurullah ben öyle bir şey demedim. Sen kendin söyledin.
M:Bazen seni hiç sevmiyorum bilesin.
Z:Demek duygularımız karşılıklı. Bende, sen böyle kör olunca, anlama kıtlığı yaşayınca hiç sevmiyorum seni.
Reyyan iğneleme dolu bir sesle konuşmaya başladı.
R:Sizin birbirinize olan bağlılığınıza gerçekten hayran oldum. Ne güzel anlaşıyorsunuz siz öyle?
M:Övünmek gibi olsun öyleyizdir.
R:Okulda sizin ilişkinizi anlatsam, sanırım heyet onayına gerek kalmadan deli damgasını yapıştırırlar bana. İki ciddi adam, sabahtan beri çocuk gibi didişip duruyorsunuz.
Z:Önce senin sinir kocan başlattı.
M:Hiçte bir kere. Ne dedim ben?
Z:Daha ne diyeceksin? Bir evden kovmadığın kaldı.
M:Estağfurullah sen benim misafirimsin. Evden kovmak ne demek? Duymamış olayım lütfen.
Z:Ya sabır ya Allah..Reyyan biz başlayalım mı artık?
R:Tamam başlayalım.
M:Tamam başlayın. Ben burada sessizce oturuyorum. Sizi hiç rahatsız etmem.
Z:İyi edersin.
Reyyan ve Zafer ellerinde kahveleriyle masaya geçtiler. Tüm hazırlıkları yapmış, tam derse başlayacaklardı ki, Miran yerinden kalkıp, ellerini arkasında bağlayarak yanlarına geldi.
M:İyi dersler. Allah zihin açıklığı versin inşallah.
Z:Sağol kardeşim.
M:Ben sana demedim ki, karıma dedim. Sen ders anlatıyorsun. Anlaması gereken benim karım. Onun zihninin açık olması lazım. Senin değil.
Z:Reyyan şu kocanı gönder lütfen. Başımı ağrıtmaya başladı.
M:Hahaha çok komiksin.
Z:Hadi git..
M:Kendi evimden beni mi kovuyorsun?
R:Hayır o değil ben kovuyorum Miran. Merak ediyorsan da söyleyeyim. Evet seni kendi evinden kovuyorum. Ama bana bir şey söyleyemezsin, kovmak gibi bir ihtimalinde yok. Çünkü burası benim de evim. Şimdi ders çalışıyoruz. Müsaade eder misin birazcık?
M:Tabi canım. Ne demek? Sen öyle diyorsun madem. Ben şurada oturayım. Sizde güzelce, uslu uslu ders çalışın.
Z:Teşekkürler.
Miran biraz önce kalktığı koltuğa tekrar oturdu. Yanaklarını şişirerek bir nefes çekti içine. Durduk yere kendisine yakışıklı bir rakip çıkartmıştı. Neden getirmişti ki bu adamı? Reyyan dikkatle Zafer’in anlattıklarını dinlerken, Zafer gözlerini bir an bile kitaptan kaldırmıyordu. Peki neden böyle huzursuz oluyordu? Oturduğu yerde sadece birkaç dakika oturabildi. Ellerini dizine vurup tekrar ayağa kalktı.
M:Sizin kahveniz bitmiş. Ben size bir çay getireyim en iyisi.
Reyyan, Miran’ın kendilerine rahat vermeyeceğini anlamıştı. Ama anlaşılan o ki geç anlamıştı.
R:Tamam Miran olur.
Sadece birkaç dakika sonra önlerine konan iki bardak çaya konuşmadan mimikleriyle teşekkür etti ikisi de. Hala ders hakkında konuşuyorlardı. Miran tekrar koltuğuna oturdu. Canı sıkılmıştı. En iyisi birazcık televizyon izlemek diye düşündü.
Düğmesine basıp, televizyon açıldığı gibi kendisine çevrilen bakışlarla tekrar kapattı.
Birkaç dakika sonra tekrar kalktı ayağa. Başlarına gitti. Zafer’in sinirden kasılan çenesini çok umursamıyordu.
M:Ben çayın yanına bir şey getirmemişim. Reyyan çok güzel kurabiye yapmıştı. Birde ondan getireyim ben size.
R:Miran. Aşkım sen bir evden gitsene..
Miran duyduğu kelimeyle yüzüne kocaman bir gülümseme kondurdu. Önceden böyle kelimeler, hitap şekilleri çok çocuksu gelir, saçmalığından şikayet ederdi. Ama Reyyan kendisine aşkım deyince çok hoşuna gitmişti doğrusu.
Reyyan söylediği kelimeyi dudaklarından döküldükten sonra idrak etmişti ama artık iş işten geçmişti. En iyisi hiç bozuntuya vermemekti. Ama yapamıyordu. Daha kaç kez itiraf edecek ve ciddiye alınmayacaktı. Artık gururuna dokunuyordu. Gözlerini bir noktaya sabitledi istemsizce.
M:T-ta-tamam ben şey yapayım..Şey..Neydi? Zafer yardım et..Ne yapacaktım ben?
Z:Dışarıya çıkacaktın.
M:Hee..Evet öyle yapacaktım..Ben gideyim o zaman..Gidiyorum.
Z:Git hadi..
M:Gideyim..
Z:Git..
M:Gidiyorum..
Z:Çık git be adam. Git artık.
M:Sanane be. Ben senden mi cevap bekliyorum? Ben karımla konuşuyorum. Her lafa da cevap veriyor ya..
Z:Biraz önce benden yardım istiyordun.
M:O biraz önceydi. Artık istemiyorum.
Z:Miran..Bak gerçekten engel oluyorsun.
M:Tamam gidiyorum.
Miran evden gitmişti ama hala Reyyan bakışlarını sabitlediği yerde kalmıştı.
Z:Bence bugünlük bu kadar ders yeter.
R:Hıı..
Z:Bence diyorum, onu sevdiğini söylemelisin. Benim arkadaşım diye söylemiyorum ama tam bir taş kafalıdır.
R:Ben onu sevmiyorum.
Z:Ben bir doktorum Reyyan. İnsanın hal ve hareketlerinden neler olduğunu şıp diye anlarım. Miran’ın seni ciddiye almadığını düşünüyorsun, senden kurtulmak için fırsat kolladığını.
Reyyan’ın gözlerine yaşlar hızla dolarken, onları tutmak için mükemmel bir çaba harcıyordu.
R:Ben söyledim ona. Hem de kaç kez..Ama umurunda bile olmadı. Şimdilik boşanmayı erteliyor ama sebepleri var. Benden sıkılınca ilk fırsatta boşanacağını kendisi söyledi.
Z:Bana inanabilirsin. Onunda kafası karışmış. Daha önce hayatında bu kadar uzun soluklu bir ilişki olmadı. Hala ne hissettiğini anlamıyor. Sana tavsiyem, öyle laf arasında falan değil, gülümseyerek değil. Karşısına geçip gayet ciddi bir şekilde onu sevdiğini söylemen. Onu inandırman.
R:Yapamam..Sevdiğime inanmaz. Parası için onunla evli kalmak istediğimi düşünür. Çıkarcı bir kadın olarak görülmek istemem. Hem ciddiye alsın almasın, ben defalarca söyledim onu sevdiğimi.
Z:Gurur yapıyorsun.
R:Hakkım değil mi biraz gurur yapmak? O gururum çok kırıldı çünkü.
Z:Aşkta gurur olmaz bence. Söylersen ne olur, söylemezsen ne olur? Bunları karşılaştır bence.
R:Nasıl yani?
Z:Diyelim ki gururunu bir kenara bıraktın ve tekrar ama ciddi bir şekilde onu sevdiğini söyledin. Sonucunda belki de çok mutlu bir evliliğiniz olacak..Bir ömürlük..
R:Ya olmazsa. Ya benim ne çıkarcı bir insan olduğumu yüzüme vurursa. Bu sefer benden nefret eder.
Z:Tamam o ihtimali de düşünelim. Diyelim ki söyledin ve seni reddetti. İlk fırsatta da boşandı senden..Ne kaybedeceksin? Zaten önü sonu boşanmak değil mi? Birbirinizin hayatından bir gün çıkacaksanız madem, bu bir gün önce bir gün sonra ne fark eder?
R:Aslında çok şey fark eder. Onunla bir dakika benim için bir ömre bedel.
Z:Bir de itiraf etmediğini düşünelim. Bir gün boşanacaksınız. Elde var sıfır. Üç ay, beş ay, bir sene, birkaç sene..Vakit ilerleyince ne olacak? Hep bekar kalacak halin yok. Evlenmek istediğinde onu unutmuş olacak mısın? Peki ya Miran. Bir gün yolda denk gelseniz. Yanında başka bir kadın, kucağında senden olmayan bir çocuk..Ne hissedersin?
Zafer konuştukça Reyyan daralıyordu. Gözyaşları çoktan akmaya başlamıştı. Zafer başını iki yana salladı.
Z:Sana bunları ağla diye söylemedim. Kadınların ağlaması hiç hoşuma gitmez. Hiçbir kadına ağlamak yakışmaz, sana da hiç yakışmıyor.
R:Ben yapamam. Daha fazlası olmaz.
Z:Sen bilirsin. Ben aranızda ki ilişkiye karışamam haddim değil. Ben dışarıdan bir gözle ikinizi gördüğüm için söylüyorum. Karar sizin.
R:Ben teşekkür ederim. Çok naziksiniz gerçekten. Hiç ilgilenmeyebilirdiniz..
Z:Sen bizim böyle Miran’la kedi köpek gibi atıştığımıza bakma. Gerekirse bir an bile düşünmeden canımı verebilirim. Aynı şeyi Miran’ın yapacağından da eminim. Kardeşimin karısı benim için her zaman değerlidir. Üzülmenizi, pişman olmanızı istemem. Ama üzülerek söyleyebilirim ki, çok pişman olacaksınız.
Zafer, Reyyan’la konuşmasının ardından evden çıkıp gitmişti. Reyyan pencerenin kenarına gidip, dışarıyı izlemeye başladı. Düşüncelerinden kurtulamıyordu. Zafer hoca haklı olabilir miydi? Ya sonra pişman olursa. Ya daha cesur olmadığı için kendisine kızarsa…
Ama hayır. Bu sefer yapmayacaktı. Reyyan söylemişti. Kaç kez itiraf etmişti. Eğer Miran anlamamakta ısrar ediyorsa yapabileceği bir şey yoktu. Gururunu daha fazla ayaklar altına alamazdı. Artık olmazdı…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |