Araba ile hastaneye geldikten sonra uygun bir park yeri bulup arabayı park ettim. Arabadan inerek hastanenin girişine doğru yürümeye başladım. Bir yandan da Çağın’ı arayarak geldiğimi haber verdim.
Alo
Evet Çağın, geldim. Şimdi içeri doğru ilerliyorum. Sen kaçıncı kattaydın?
Ben 3. Kattayım Asya’m. Zaten Genel Cerrahi katı. Hastane krokisinde bulabilirsin.
Tam telefonu kapatacakken aklıma gelen bir detay ile tekrardan konuşmaya başladım.
Bu arada… Çağın şimdi ben silahla geziyorum ya. Biliyorsun zaten. Sence sadece asker kartımı göstersem yeterli olur mu?
Güvenlik seni pamuklara bile sarar. Yeterli olur mu ne demek?
Çağın’ın bu dediğine gülerken onun gülüşünü de telefondan işittim.
İyi tamam ben kapatıyorum o zaman.
Unutmadan. Bizim katın elektirikler gidik. Bir de bugün burası biraz karışık sen gelince ara beni.
Telefonu kapattıktan sonra hastane kapısından içeri girdim. Kapı gibi olan metal dedektörüne girmeden güvenliğin olduğu tarafa geçtim.
“Merha-“ Derken adam serçe sözümü böldü.
“Siz de dedektörün altından geçin hanımefendi.” Dedi ve gözleri ile beni süzdü. Gözleri son görevimden almış olduğum yaralara takıldı.
“Pek tekin bir insana benzemiyorsunuz. Bu aralar toplum alanlarına özellikle böyle insanları almıyorlar.” Dedi.
Yine oldu işte. Yargıladılar. Hem sen nereden bileceksin ki sen burada hastane kapısında insanlara atar gider yap diye benim ölümle kaç kere burun buruna geldiğimi?
“Tamam.” Dedim derin bir nefes vererek.
Makinenin içinden geçtiğim gibi makine deli gibi ötmeye başladı.
Adamın gözünde haklıymışım bakışı oluştu. İnsanlar gözlerini benden ve güvenlikten çekemezken güvenlik konuşmaya başladı. “Metal veya yaralayabilecek neyin varsa çıkar!” Dedi.
İlk başta abimin bana verdiği araba anahtarını ve diğer anahtarlarımı çıkardım. “Biliyorum daha var. Çıkar onları da!” Aklı sıra halkın kahramanı olacaktı.
O ben buradayken imkansız tatlım Ben halkın gizli kahramanlarından biriyim.
Etrafa kaçamak bakışlar atarak elimi silahımın olduğu yere götürdüm. Diğer güvenliklerin ve onlar dışında herkesin bana baktığın, hatta güvenliklerin ellerini hazırda tuttuklarını görebiliyordum.
Oyun mu oynanacaktı? Asya Öncü en alasını yapardı.
Silahımı çıkardığım gibi insanlar çığlık atıp kaçışmaya başladı. Güvenlikler ise ellerinde silah ile etrafımı çalmıştı.
“At silahını! Kaldır kollarını ve Türk’e teslim ol!” Diye bağırıyorlardı.
Sanırım şuan deja vu yaşıyorsun Asya.
“At silahını! Diz çök ve Türk askerine teslim ol!”
“Sen yalnızsın Türk askeri. Ama ben değilim.” Bunu diyen karşımda ki adam sadece baktım ve güldüm. Ama bu gülme ‘ben mi yalnızım?’ mesajı veriyordu.
“Unutma ki, Türk askeri hiçbir zaman yalnız değildir.” Bunu dememle beraber saklandıkları yerden benden hareket bekleyen Işık Timi’ne hareketi vermiştim.
Ve haklıydım. Bir Türk Askeri mezarda bile yalnız olmazdı.
“Sana bir kez daha demeyeceğiz!” Dediklerinde. Yüzümde bir gülümseme meydana geldi.
“Senin gibi bir piç kurusu bize emir veremez. Ateş hakkımız var. Seni yaralamamızı istemiyorsa teslim ol!”
Hızlı bir hareketle cüzdanımdan askeri kimliğimi çıkarttım.
“EDİRNE SINIR ASKERİ BÖLGESİ, 14.TUGAY KOMUTANLIĞI ÜSTEĞMEN ASYA ÖNCÜ!” Dememle şaşkınlık ile yavaşça indirmeleri bir oldu.
“Eğer o silahınızı hızlıca indirmezseniz hepiniz işinizden olursunuz! Ayrıca insanları yargılamadan önce bir dinleyin.” Dedim ve benim sözümü kesen güvenliğe baktım.2
İnsanlara göz gezdirirken sesi duyup buraya gelip meraklı bakışlarla bize bakan Çağın’ı gördüm. Biraz hayal kırıklığına uğramış duruyordu. Sakince sadece beni çağıracaktı. Bunu istemezdi, bende istemezdim.
Kalabalığın arasından sıyrılıp yanıma geldi. Derin bir nefes vererek bana sarıldı. Bende kollarımı ona sardım.
Kulağıma fısıldadı. “Sesleri duyunca çok korktum Asya.” Dedi ve benden ayrıldı.
“Özür dilerim. Öyle olsun istemezdim. Ama mecbur kaldım. Hani pamuklara bile sararlardı. Az kalsın vuruluyordum!” Dedim gülerek.
“Ama iyisin sonuçta güzelim. Her neyse ben nöbetimi bitirdim. Çıkacaktım. Senin daha erken geleceğini düşünmüştüm.” Dedi. Üstüne göz gezdirdiğim sırada üstünü değiştirip bir kazak ve pantolon giydiğini gördüm.
“İyi o zaman. Çıkalım.” Dedim. Çağın başını salladıktan sonra elimi tuttu. Güvenliklere ters bir bakış attıktan sonra derin bir nefes verdi. El ele bir şekilde çıkışa ilerlediğimizde unutmadan anahtarlarımı aldım ve bir ters bakışı da onlara ben attım.
Abimin arabasına bindiğimiz sırada “Bir askeriyeye uğrayalım. Abimin işi vardı ona uğrayayım. Bir de görevdeyken Barış’ın bir eşyasını almıştım. Onu vereyim. Biliyorsun bizimkiler koğuşta kalıyor.” Dedim. Yan koltuktan bana başını salladı.
Askeriyeye gittiğimizde ben ilk başta Barış’ın yanına koğuşa uğradım. Elimdekini fırlatırcasına ona attım. Ve çok vakit kaybetmeden abimin yanına uğradım. Çağın bahçede oturuyordu. Muhtemelen diğer doktorlar ile konuşuyordu.
Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Sinirli bakışları beni görünce daha da gerilmişti.
Be terslikte bir iş yok mu Asya?
“Yine ne yaptım ya?” Dedim karşısında ki koltuğuna kendimi tabiri caizse fırlatarak oturdum.
“Allah razı olsun Demir Bey! Kardeşinize ne kadar ilgilisiniz ya! Araban iyi. Sormamıştın ama söyleyeyim, ben de iyiyim.”
“İyi tamam. Şimdi bana anahtarı ver ve defol git. Sırf beni sinir etmek için geldiğini biliyorum.”
“İyi tamam be! Gel sen de hava alalım. Ben gidiyorum zaten. Başka bir askere patlamadan biraz derin nefes al.” Abim biraz düşündü ve sonrasından ayağa kalktı. Bende onunla birlikte ayağa kalktım ve dışarı çıktık. Çağın’ı göremeyince yüzüm biraz değişmişti.
Tam abim konuşacaktı ki. Arkamdan duyduğum ses ile arkama döndüm. Ama hayatımın şokunu yaşadım desem doğrudur.
Çağın bir bacağının üstüne çökmüştü ve elinde bir yüzük tutuyordu. Abim derin bir nefes verdikten sonra ilerledi.2
“Bugünü çok düşündüm, söyleyecek çok şey düşündüm ama destansı bir şey bulamadım. Diyebileceğim tek şey seni çok seviyorum Asya, hayatım boyunca da seveceğim. Hayatının devamını benim ile paylaşır mısın? Benimle evlenir misin Asya Öncü?” Dediğinde gözümden akan yaşlara hakim olamıyordum. Heyecanla başımı salladım ve titreyen sesim ile “Evlenirim.” Dediğimde Çağın ayağa kalktı ve yüzüğü taktı.1
Etrafımıza diğer askerlerinde toplandığını gördüm. Çağın bana sıkıca sarıldığında bende ona çok daha sıkı sarıldım. Çağın saçlarıma minik bir öpücük bıraktığında ayrılmıştık. Gözümden akan yaşları temizlediğinde etrafıma baktım. Uzaktan bizi izleyen abimin çok hafif bir şekilde güldüğünü, hatta biraz ağladığını gördüm. Benimle göz göze geldiğinde arkasını dönüp uzaklaştı.
Kalabalığın içerisinde Albay’ın bize doğru yürüdüğünü fark ettim.
Albay yaklaşıp “Bu kalabalığı görünce kavga var sandım Allah şahit. Ama gördüğüm bu görüntü gerçekten içimi sıcacık etti Asya. Tebrik ederim çocuklar. Çok iyi bir seçim yaptınız ikinizde.” Dedi.
Albay’a teşekkür ettikten sonra bağırarak kalabalığı dağıttı.
Bugün benim hayatımın gerçekten en mutlu günü olmuştu.
Yaz kenara bu tarihi Asya Öncü Ender.
-Devam Edecek…-3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.93k Okunma |
559 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |