Neredeyse tüm bu örgütlenmenin başı olan adamı bulmuştuk bulmasına. Ancak bir sorunumuz vardı. Esirler.
Bizim geleceğimizi ön görerek bir kaç tane esir almışlardı. Evet sanki pazardan elma alır gibi yaş yaş Türk vatandaşı vardı önümüzde. Ve onu almak demek onları tehlikeye atmak demekti. Esirleri almakta ülkeyi daha büyük bir tehdit altında bırakmak demekti. Çünkü o hala serbest olacaktı.
Eğer benim adım Asya Öncü ise onu sağ bırakmam. Buraya da yazıyorum bunu.
"Hassiktir." Diye mırıldandı Yüzbaşı.
"Ne oldu Türkler? Ön göremediğiniz bir şey mi oldu?"
"Aksinize her zaman her şey için bir ihtimal olduğunun farkındayız. Siz de bunu yaparak bizim damarımıza bastığınızın farkındasınız. Saldırırız, acımayız. Bize el uzatan eli kırarız." Dedi Yüzbaşı.
"Edebiyatınız güzel ama karşınızdakiler sizden ya nefret ediyor ya korkuyor. Size değer vermeyen insanlar için kendiniz paralamanız sa-" Geri kalanı acı dolu bir inlemeydi. Susmalıydı. Susmayınca susturmuştuk.
"Sanırım canın yandı. Konuşmaya devam etmemeni öneririm." Dedim gülümseyerek. Gülümsemem peçemin altında kaldığı için gözükmemişti. Görmesin zaten.
"Ah, tamam bu kadar konuşma yeter. Size tekliflerle geldim."
Kabul etmeyeceğiz, biliyorsun. Nefesini boşuna harcama.
"Bunca yıllık hayatında Türk askerlerinin sizin gibi şerefsizlerle iş birliği yapmayacağını anlayamadın mı hala?"
"Siz de o kadar adam dinleyemediniz mi?" Göz devirdim.
"Saçma sapan edebiyatlar yapma! Söyle ne söyleyeceksen. Dinleriz. Anlarsın nezaket falan."
"Nazik askerler." Üçe kadar say Asya. "Şimdi dağlarımızdan çekileceksiniz ve esirleri size vereceğiz." Sahiplik eki miydi o? Bu düşünceyi içimde tutamadım.
"Nasıl sizin dağlarınız burası?! Burası Türkiye Cumhuriyetinde bulunan Edirne şehrinin bir dağı. Onun dışında Altay Dağları'ndan Tuna Nehri'ne kadar Türk yurdu buralar! Nasıl sahiplik eki getirmeye cüret edersin!" Dedim.2
"Her neyse. Ya da ben teslim olacağım ama esirler ölecek." Dedi.
Seni duymamazlıktan geldiğini geçiyorum Asya. Ama bu nasıl bunlara seçenek diyebilir?
Sırıtan yüzü yavaş yavaş soldu, cildi beyazladı. Çünkü haber yollamış olduğumuz destek ekipleri gelmişti. Onun gülümsemesi artık bizim yüzümüzdeydi.
"Asya!" Diye seslendi komutan ona döndüğümde. Bana başıyla esirleri gösteriyordu. Çoğunluğun çocuk olduğu bu insanları böyle bir tramvadan olabildiğince korumalıydık. "Alev!" Diyerek ona seslendikten sonra beraber esirleri gelen araçlara götürdük. Bizde onlarla birlikte araca bindik. "Diğer askerler gelmeyecek mi?" Diye sordu bir çocuk.
"Onlar birazdan gelecekler ablacığım." Diye gülümseyerek yanıtladım.
"İyi misiniz? Size bir şey yaptı mı o kansızlar?" Diye sordu Alev.
"Yapmadılar Allah'a şükür." Dedi yaşlı teyze.
"Sizin adınız ne asker ablalar?" Diye sordu küçük bir kız çocuğu.
"Benim adım Asya." Diye yanıtladım.
"Benim adım da Alev ablacığım." Diye yanıtladı Alev.
"Peki senin adın ne?" Diye sordum.
"Narin." Dediğinde hepimizin aklı aynı kişiye gitmişti. Üzülsekte belli etmedik.
"Ne kadar da güzel bir ismin varmış." Diye mırıldandı Alev.
"Kızım siz kaç yaşındasınız?" Diye sordu yaşlı adam.
"İkimizde 25 amcacığım." Diye cevapladım.
"E kızım ne güzel gencecik kızlarsınız. Güzelsinizde ne işiniz var dağda taşta. Erkek avlayacağınız yaşta terorist avlıyorsunuz." Dedi Teyzede.1
Tam ona cevap verecekken timin buraya doğru geldiğini gördüm.
"Teyzem, biz bu işe gönül verdik yıllarca eğitim aldık sizin düşündüğünüz kadar kolay değil zaten bu kararı vermek. Her insan 5 yaşıyorsa biz 3 yaşıyoruz ama yine de ömrümüzü vatanımıza, bayrağımıza ve şehitlerimize adıyoruz." Dedi Alev.
"Evet. Tim geliyor." Diye mırıldandım.
"Ben söyleyeceğim söyleyeceğim diyorum ama söyleyemedim bir türlü. Ben sizden korkuyorum. Aynı yaşta olsak bile onlara bakışınız çok korkunçtu ve bize aynısını yapmayacağını-" Diyordu yaşıtımız olan bir kız derken kapı açıldı ve sürüne sürüne gelmeye çalışan bir terörist gözüktü. "Bir dakika." Dedim kıza ve ayağımla zaten son güç kırıntısı ile buraya gelmiş olan adamın başına bir tekme indirdim. Kapıyı kapatmadan tim geldi.2
"Evet biliyorum size aynısını yapmayacağımız ne malum falan filan ama şuan da biz gelmesek ölmüş olacağınıda unutma." Dedim.
Ve ardından yola çıkıldı. Timin gereksiz muhabbetti yerine bize sorulan soruları cevaplıyorduk.
Askeriye için yapılmış ve kısa olan yol üzerinden gittiğimiz için yaklaşık 7 saat sonra varmıştık.
Evet bu süre sizin için uzun olabilir ancak saatlerce yolculuk yalan bizler için kısa bir süreydi. Yol boyu düşündüğüm bir nokta vardı;
İnsanlar kendi yargılarına göre seni bir başkasına kötüleyebilir. Ancak gerçek senin o olmadığını ve bunun sadece bir söylenti olduğunun farkında olmak gerekir.
Aynı bizim gibi. Halk bizi kötülüyordu ancak kim olduğumuzu ve ne yapmayacağımızı onlardan daha iyi bildiğimiz için onları umursamıyorduk.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |