6. Bölüm

Deniz’in Sırrı

Hicran Bucak
hicrwn_

Perdemden süzen ışığın gözlerime çarpmasıyla gözümü açtım ve saate baktım.

Saat 13.48 geçiyordu.

Üzerime düzgün bişeyler giyindikten sonra merdivenlerden aşağı doğru baktım,herkes uyanmıştı ve bi koşuşturma vardı evin içinden.

Tekrar odama dönüp telefonuma baktım ve Kerem’den 3 cevapsız çağrı 10 tane de mesaj vardı.

Mesajlarına baktım önce.

GELİYOLARMIŞŞŞ!!!

E ne yapacaktım ben!Elim ayağım birbirine dolanmıştı.Hemen duşa girdim.Saçımı kuruladım ve üzerimi giyindim.

Sonra aşağıya indim.Annem baş koltukta oturuyordu bana bakıp hiçbir şey demeden önüne baktı.

İpek arkamdan gelip sarıldı hemen.

”Günaydın ablacımmm”

”Günaydın ablamm”

diye karşılık verdim bende.

”Bugün misafirlerimiz var o yüzden böyle her tarafta bi koşuşturma var”

dedi sanki içimden geçen soruları duymuş gibi.

”Kim misafir”

diye sordum bende.O sırada annem oturduğu yerde cama doğru bakarak

”Keremler ve ailemiz için de önemli değere sahip olan 2 aile daha geliyor.”

“Anladım”dedim en kısık sesimle.Sonra mutfağa ilerledim.Açlıktan midem deliniyor gibiydi.Tezgahın üstüne duran börekten 2 tane alacakken hizmetli olarak çalışan abla

”Efra Hanım siz oturun isterseniz ben kahvaltınızı hazırlayayım”

Bana çok ters gelen bu cümleye

”Hayır teşekkür ederim ben alabilirim”

diye karşılık verdim.

Bir tabağa 2 börek ve bir kaç siyah zeytin koyup yanına da taze demlenmiş çayımı alıp mutfaktaki sandalyelerden birine oturdum.

Bir yandan börekten ısırık alarak diğer yandan da Keremle mesajlaşıyordum.

Buraya gelmelerine çok az kalmıştı.

Odamı düzenlemek için çıktığımda kapıyı açtığımda her şeyin yerli yerinde toplu olduğunu gördüm.Benim gerçekten hiç alışık olmadığım ve hoşlanmadığım şeylerdi.O yatağı ben toplamazsam,eşyalarımı ben yerleştirmezsem benim odamın olmasının ne anlamı olacaktı,gerçi burası benim odamda değil ya orası çok ayrı bi konu.

Hemen aşağı annemin yanına indim.O ise bahçeye çıkıp akşam yemeği için arka bahçenin dekorunu hazırlamalarına yardımcı oluyordu.

Yanına gittiğimde bana baktı ve ben konuşmaya başladım.

”Benim burada kaldığım bu süreçte odamın toplanmasını istemiyorum toplarsam ben toplarım toplamazsam da öylece dağınık kalır ama kimse şuan kaldığım odaya öyle ya da böyle girmesin.”

Yardımcı olmaya devam ederken bi yandan da bana cevap veriyordu.

”Bu evde kalıyorsan eğer bunlara alışacaksın ve kuralları öğreneceksin,sabah kahvaltıya katılmadın ilk gün olduğu için hiçbir şey demedim ama bir daha asla ,bu evin düzeni asla bozulmayacak”

Hiçbir şey demeden yukarı odama gidecekken yan odamda geçen bir konuşmaya şahit oldum.

İki hizmetli kendi aralarında konuşuyorlardı hemde benim hakkımda

“Zaten yeni kız böyle devam ederse Sezen Hanım çok fazla tutmaz onu bu evde bari bizde böylesine dağınık biri için 2 kat daha da yorulmayız” diyordu

ilk gördüğüm andan beri gözümün hiç tutmadığı turuncu saçlı benim yaşımda olan o hizmetli.

Diğer hizmetli 30-35 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim sabah bana kahvaltı hazırlamak isteyen abla ise

“Deme öyle Elif sen burada bi çalışansın unutma!Efra Hanım’ın da İpek Hanım’dan bir farkı yok ikiside Sezen Hanım’ın kızları.Bir daha asla duymayayım sakın!”

”Tamam ne dedim ya sanki”

O sırada onların odasına girdim.

Elif bana bakıp sonra önüne dönerek işine devam etti.O abla ise

”Bişey mi istediniz Efra Hanım?”

Hanım mı?Abla senden kaç yaş küçüğüm neden hanım diye sesleniyorsun ki.

”Hayır sadece seslerinizi duydum ve eğer Elifcim benim hakkımda böyle konuşmaya devam edersen kendini yarın kapıda bulursun tatlım çok net bir şekilde anlaşıldığımı varsayıyorum anlamazsan da zaten sonuçlarına çok güzel katlanırsın”

Elif sadece bakakaldı bana ve hemen

”Özür dilerim Efra Hanım.Ne haddime sizin hakkınızda öyle konuşmak lütfen bağışlayın beni”

Hiçbir şey demeden çıktım odadan.

Odama geçip camlarımı kapatırken bir arabanın bahçeye giriş yaptığını gördüm ve gelenler Kerem ve ailesiydi.

Hemen acele ile aşağı indim,kapıyı çoktan açıp onları karşılamaya geçmişlerdi bile.Bende hemen annemin ve İpek’in ortasına geçtim karşılama yerimi aldım.Hepsine teker teker “Merhabalar,hoşgeldiniz”dedim ve Kerem’in de geldiğini gördüğümde elim ayağıma dolandı ne diyeceğimi ve ne yapacağımı bilemedim.Annem Kerem’e hoşgeldin dedikten sonra bende hemen

“Hoşgeldin Kerem”

dedim ve herkesi salona aldıktan sonra bizde salona geçtik.

Hepimiz koltuklara oturmaya geçtik ve Kerem’de tam karşımda oturuyordu.Ona görünce istemsiz bir gülümseme tutuyordu.Kaç kere göz göze geldiğimizi bile hatırlamıyorum her baktığımda gülümsüyordum ve o gülümseme en az 5 dakika boyunca yüzümü terk etmiyordu.

Kerem’in annesi bana dönüp

“Sende hoşgeldin evine Efra’cım.Kerem senden ilk bahsettiğinde şok olmuştum ama şimdi annenle olan benzerliğini görünce ikna oldum.Nasılsın daha iyi misin?”

Annemle benzerliğim mi?Annemle zerre benzemek istemiyorum neden ona benzetti ki şimdi.

Gülümseyip konuşmaya başladım.

“İyi olmaya çalışıyorum diyelim”

Kerem’in annesi de bana karşılık vererek.

“Bu üzücü haberi aldığımızı bizde çok etkilendik.Baban Serdar Bey gerçekten bizim içinde çok değerliydi aile dostumuzdu ve özünde çok iyi bir insandı rahmetli.Mekanı cennet olsun.Hemen oradaki işlerimizi halledip bir an önce buraya gelip Sezen’e destek olmak istedim çünkü Sezen ve Serdar’ın arasında ki çok başka bir aşktı birbirlerine büsbütün bağlıydı.Canım arkadaşımda çok etkilenmiştir diye hemen soluğu İstanbul’da aldık.”

Annem gözyaşlarına hakim olamıyordu.O ağladıktan sonra Kerem’in annesi Sıla Hanım’da anneme sarılıp ona destek çıkmaya çalışıyordu ortamda çok garip bi sessizlik vardı.Benimde dolmuştu gözlerim ama tutuyordum kendimi.İpek de çok etkilenmişti babamın ölümü nedeniyle o da ağlayıp hemen koşarak odasına gitti.Babamın konusu açılınca hep çok üzülüyordu.Bende hemen İpek’in arkasından gittim.Kapısını çaldım ve içeri girdim.

“Ablacım girebilir miyim?”

dedim adımımı içeri doğru atarken.

Başını evet diye aşağı yukarı salladı.Hemen sarıldım ona ,o da bana sarıldı sonra ağlamaya devam etti.Bişey diyemiyordum ona çünkü ben babamı çoktan kaybetmiştim nasıl teselli edecektim onu.Kelimeleri beynimde toplayıp anlamlı cümleler kurmaya çalıştım ve sonunda konuşmaya başladım.
“Ablacım lütfen ağlama yapma kendine bunu.Her babamın konusu açıldığında nasıl üzüldüğüne bizzat şahit oluyorum ama üzülmen babamızı geri getirmez biliyorsun değil mi?Babamı en çok ne mutlu eder biliyor musun senin üzülmemen,başarılı bir şekilde hayatına devam etmen ve onun adına hayırlı işler yapmak onu mutlu eder.Emin ol ki o da istemezdi seni böyle görmek.Her insan ölümün nefsini tadacaktır bir gün sende olmayacaksın bu dünyada,can bize verilen çok büyük bir emanet ve nimettir senin şu an yapman gereken o cana sahip çıkmak daha fazla üzülüp de o canı harap etmek değil.Bende üzülüyorum ama bak kendimi yıpratmamaya özen gösteriyorum.Üzülmemen babamı sevmediğin anlamına gelmez aksine onu da üzmediğin için daha çok sevdiğin anlamına gelir.Ağlama lütfen sen ağlayınca bende dayanamıyorum yapma kendine böyle”

dedim onun gözyaşlarını silerek.Arkadan yaklaşan birini duyunca arkama döndüm ve Kerem’di.

Gelip yanımıza oturdu ve o da İpek’i teselli etmeye çalışıyordu.

İpek’i biraz sakinleştirdikten sonra salona geri döndük.Ama birbirimize dönüp tek bir kelime dâhi etmedik.Ardından abim geldi.Üzerini değiştirdi ve o da salona yanımıza geldi.Herkesle selamlaştıktan sonra oturdu.

Kendimi o kadar yabancı hissediyorum ki…

Her türlü şeye yabancılaşmıştım.Aileme,babamın ölüm hissiyatına,evime,ortamdaki o gerginliğe,herkesin bana tereddütlü bakışlarına ve en çok da kendime.

Bir insanın kendine yabancılaşması kadar berbat bir durum var mıdır bu dünyada?Etrafa boş gözlerle bakıyordum.Ne hissettiğimi bile bilmediğim o gözlerle.

Kerem’in bana baktığını görünce sadece gülümseyebiliyordum.Belki fazlasıyla hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama onu da başaramıyordum.Ne başarabildim ki zaten ben bu hayatta.

Annemin

”kızım”

diye seslenmesi ile toparladım düşüncelerimi.Kızım dedi bana ve herkesin içinde.Bu duyguyu o kadar özlemiştim ki.Bazıları için normal bir kelimeydi belki de ama benim için fazlasıyla anlamlıydı.Ve ardından devam etti.

”Sıla teyzen bir şey soruyor sana cevaplamayacak mısın?”

Önce anneme sonra Sıla teyzeye bakarak,

”Kusura bakmayın duymadım dalıp gitmişim.Bir daha alabilir miyim sorunuzu?”

“Kasabaya geri mi döneceksin yoksa burada mı kalacaksın artık”

Ne diyeceğimi bilememiştim.Anneme baktım sonra da İpek’e.O sırada İpek,

“Bizimle kalıcak,öyle değil mi ablacım bizimle kalacaksın dimi bırakmayacaksın bizi.”

İpek’in başını okşayıp Sıla teyzeye cevap verdim.

“Şu an kasabaya dönmeyeceğim ama ileride ne olur bilemiyorum”

Kerem bana gitme kal burada der gibi bakıyordu.

Sohbetler böyle akıp giderken ben ne zaman Kerem ile konuşabilirim diye düşünüyordum.

Ben bunları düşünürken telefonuma bir mesaj geldi.

Bir numaradan gelmişti mesaj kim olduğunu bilmiyordum.

Şöyle başlıyordu mesaj

“Özür dilerim Efra.Ben bittim sende biraz tüken istedim son sözlerimi söylerken,gözlerimle anlatırım diye sandım ama ya ben anlatamadım ya sen anlamadın seni görünce tekrar atmaya başlayan kalbimin o heyecanını.Doğru ya şimdi hatırladım senin için ,gözler sözlerin sözler ise kalbin yalancısıydı,öyle değil mi?Madem senin için böyle bir söz var neden inanayım sana?Neden beni o gün bile isteye terk etmediğine inanmayayım da zorunda olduğun için terk ettiğine inanayım?Sözler boş değil miydi senin için!Senden şuan bir açıklama istemiyorum ama yeri geldiğinde bana açıklamayı yapmak zorundasın Efra.Ben o 4 yılda büyüdüm ama bi o kadar da acılar çektim!Kimseye güvenemedim kimseye inanamadım sırf geçmişte beni hiçbir şey demeden terk eden bir sevgilim olduğu için.Sana takıntılı olduğumu düşüneceksen düşünme asla değilim sadece açıklama istiyorum sadece bu 4 yılın bedeli olabilecek, mantıklı bir şekilde anlatabileceğin bir açıklama.İstersen tekrar çıkarım hayatından ama lütfen açıkla artık bunu bana.Sen beni terk edişinden beridir ben hep o parka gelip seni bekledim o parkta aldı polisler benim ifademi o parkta kaç kere ölüp dirildim ben o parkta senden sonra kaç kediyi besleyip okşadım senden sonra o parka kaç kere tek gittim ben işte bunları bilemezsin sen.Bana mantıklı bir açıklama ile geleceğin gün mesaj atmanı bekliyor olacağım.Kendine iyi bak hayallerimin ve ruhumun katili Efra.

Fırat.”

Donup kalmıştım mesajı okuduğumda, salonun dört bir köşesinde misafirler varken kapıdan dışarı çıkacakken donup kalan ben vardım.

O son “hayallerimin ve ruhumun katili Efra”cümlesini okuduğumda kendimden geçmiştim zaten.

Ailemin bana benimse birilerine açıklamam gereken koskoca 4 yıl vardı geçmişimde kalan.Bazen birilerine seni seviyordum demek çok ağır gelir,seni seviyorum ama bitirmeliyiz demek daha da ağır gelir.Bundan mı kaçmıştım ben.Bundan dolayı mı terk etmiştim ben Fırat’ı.Onun duygularını hiçe saymam kendi duygularımı yüceltmem için miydi?Kendimi rahatlatmak için mi kırmıştım ben bir insanı,onun için mi beni her şeyden çok seven insanı kendime düşman ettirmiştim.Ben aileme kızarken kendimi hiç görmemişim ki.Ben aileme bana katil diye suç atmalarına kızarken gerçekten birinin hayallerinin ve ruhunun katili mi olmuştum ben.Bir insanı bitiren de zaten hayal ve ruh yoksunluğu değil midir?O zaman ben her halükarda katildim.Üstüme suç atılmamıştı ben gerçekten birinin katiliydim.

Ben bir meleğin duygularını yok eden şeytani bi katildim.

Gözlerimi açtığımda yatağımda uzanır pozisyonda başımda ise annemin ve keremin olduğunu gördüm.Tepki veremiyordum gözlerimi yavaşça açıp onlara bakıyordum sadece.Annem birden

”uyandı kızım uyandı”

diye telaşla kapıya doğru giderken,Kerem’in bana hem endişeli hem de çatık kaşlarla baktığını görüyordum.

Üzerimde hiç anlatamadığım bir yorgunluk hissi vardı,kalkmaya çalışınca Kerem

“dur,daha yeni serumun bitti kendini iyi hissedince kalkarsın”

dedi sinirli ama yumuşak davranmaya çalışır bir ses tonuyla.

Ben ise gözlerimi zorla açıyor ve diğer elimle de parmaklarımı saçlarım içinde gezdirerek

”Ne oldu bana,neden takıldı serum?”

Kerem hiçbir şey demeden tepkisizce bana bakıyordu.O sırada annem ve Sıla teyze girdi odaya.

Sıla teyze direkt

”Daha iyi misin canım,ne oldu başın mı döndü başın hâla ağrıyor mu?”

Soru işaretleri ile kafamdan çıkan bir bulut baloncuğuyla

“Hiçbir şey hatırlamıyorum ne olmuş ki bana”

Annem direkt atladı araya

”Bian da pat diye yere düştün kafanı sanırım kapıya da çarptın neyse ki Kerem yetişti hemen sana,aldı odana getirdi sonra da doktoru çağırdık.Doktor da ne olduğunu anlamamış ama düzenli bir şekilde yemeğini yesin ve bol bol yürüyüş yapsın dedi”

Anlamış bir gibi tepki verip Kerem’e bakıp

”teşekkür ederim”

dedim.O da istemsiz bir gülüş sergiledi sadece.Annemler aşağı indikten sonra Keremle tek kalmıştık ve dayanamayıp neden böyle davrandığını sordum.

Elinde ki telefonu ve bir mesajı gösterdi.

Görmüştü Fırat’ın mesajını.

”Yani?”

dedim bende.

”Ne yani Efra?Bu kim ne istiyor senden?”

Bir şey demeden sadece suratına bakıyordum.

”Kim olduğu zaten belli de ne istiyor senden ne 4 yılından bahsediyor?”

”Ayıp”

dedim bende

”Sana hâla kimsenin konuşmalarını okumaman gerektiğini öğretmemişler sanırım,öğreteyim mi ben ister misin Kerem ha ayrıca o kişiyi tanımıyorum ben 4 yıl olarak da neden bahsettiğini bilmiyorum.”

İstemsiz bir kahkaha bastırarak elinde ki telefonu yatağıma fırlatıp

”Sen kimsin Efra!Gerçekten kimsin sen!Aşağıda ailenin sana olan bakışını gördüm sonra bu veledin yazdıklarını da gördüm daha ne görmem gerekiyor?Neden herkes uzak senden!Neden herkes senden nefret ediyor?Ben bunların açıklamasını istiyorum.”

Kanım donmuştu.Bian da sinirlenip ayağa kalktım ve

”Aaa herkes de bi açıklama istiyor benden ,ben hiçbirinize açıklama yapmak zorunda değilim çık odamdan ve ayrıca sen kimsin de benden hesap soruyorsun ya kimsin ki sen benim abim misin babam mısın yoksa sevgilim mi neyimsin yani?İşte cevap yok çık dışarı Kerem.”

derken Kerem odamdan çıkmamakla ısrarcı olup bir an duraksayıp soruma da cevap vermişti.

“Ben kimim biliyor musun seni gördüğüm günden beridir seni seven,senin o gece benim yüzümden ağladığın yanağından süzülen gözyaşları için yatamayan,gelecekte ki hayallerine seni de ekleyen,belki oluruz belki beni seversin umuduyla asla vazgeçemeyen,seni aslında son 2 yıldır tanıyan ama asla cesaretini toplayıp gelemediği için bu 2 koskoca 2 yılı sensiz geçiren,limonlu dondurmayı,iskele başında yanlız oturmayı,kedilere karşı ayrı bi hassasiyetinin ve her sahilde küçük cocukların aileleriyle gezdiğinde nasıl hıçkıra hıçkıra ağladığını bilen o Deniz’im işte.

Düşüncelerimin bir an için duraksamıştı.Ne hissedeceğimi ve neler söyleyeceğimi bilememiştim.Direkt bir şey demeden boynuna atlayıp sarılsam mı yoksa saatlerce kızsa mıydım ona?

Deniz o muymuş?

Bundan 2 sene önce tarihini pek hatırlamıyorum ama zaman güneşin battığı saatlerdi.Ben yine her şeyi içime atmış apar topar akşam yemeğini toplamış anneanneme ise seslenerek cüzdanından 2 top limonlu dondurma almak için para almıştım.

İskeleye gitmiştim hemen.O gün denizle arkadaş olmuştuk aslında.

Ben tekrar aynı pozisyonda otururken bir taşın altına sıkıştırılmış bir defter vardı o defterin bi kenarına da onu farketmem için biraz parıltı dökülmüştü.

Defterin üzerinde “EFRA BEN DENİZ”

yazıyordu.

Sağıma soluma bakmıştım hiç kimse yoktu.Belki de bu defteri oraya bırakanında benim gibi acılar çektiğini kendi karanlığında boğulduğunu sandığım ve arkadaş edinemediği için kendisi gibi yalnız olan beni seçtiğini düşünmüştüm.Her üzüldüğümde her sevildiğimde o deftere yazıp nereye saklayacağımızı ve nereden alacağımızı yazıyorduk ama o kişiyle asla yüz yüze gelmek istemiyordum o kişi benim için sadece bir denizdi.Önümde maviye boyanan şeffaf bir su olan denizdi.Her zaman en büyük sırdaşımdı.Her zaman benim dertlerimi dinlerdi benim dertlerime çözüm arardı.Ben sabah yazar oraya bırakıp o akşam gelip cevaplardı ve ben her gece sabahı hayal ederdim.Deniz’in erkek olduğunu biliyordum ama o kişinin Kerem olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi.Hatta o ilk sayfamı açtığımda şunlar yazıyordu dün gibi hatırlıyorum o sayfayı

”Merhaba Efra ben Deniz.Sana bunu yazmak o kadar heyecan verici ki arkadaşım.Seninle uzun zamandır konuşmak istiyordum ama gelen arkadaş tekliflerini her zaman sinirle geri çevirdiğin için buna pek bir cesaretim yok ama umarım beni reddetmezsin tek amacım arkadaşın olmak beni su farzet,önünde maviye boyanan güneşin ışıltısıyla parlayan o deniz zannet ve öyle yaz ne yazacaksan belki öyle daha çok anlaşırız:)”

Hatırlayamadığım cümlelerde vardı aralarında ama bunlar aklıma kazınmıştı.Kerem’e bi adım yaklaştım ve gözyaşlarımın yavaşça yanağımdan süzüldüğünü hissettim.

”Demek deniz sendin öyle mi?Neden sakladın kendini?Neden sonra beni hiç tanımıyormuşsun gibi davrandın?Neden yaptın bunları?Hani arkadaşımdın sen benim.Arkadaşlar böyle yapar mı deniz?Ama gerçekten bi ödülü hak etmiş olmalısın mükemmel oynadın.Ben bir daha nasıl güveneyim sana,nasıl gözlerine baktığımda utanmadan bi konuşma gerçekleştirebileyim ki,madem sen denizdin neden öyle kalmaya devam etmedin neden çıktın karşıma?”

Gözlerini dikmiş sadece beni dinliyordu.Bir tepki bile vermiyordu.Sonra dilinin bağı çözülmüş kafasında kurduğu cümleleri bir bir söylemişti.

“Korktum sadece,bana verebileceğin bu tepkiden korktum.Belki şimdi söylersem şimdi bilirsen en azından güvenini sarsmayacağını düşündüm ama galiba yanılmışım.İstersen konuşmazsın benimle ne deniz olarak ne de Kerem olarak çıkarım hayatından veda ederim sana Efra.Ben sadece sevmiştim seni ama galiba sevmeninde kendine göre suçları oluyormuş.Hayatına bir yabancı gibi girip sana kendimi daha farklı tanıttığım için gerçekten özür dilerim ama amacım bu değildi umarım beni anlarsın.Neyse ben aşağı ineyim artık”

dedi yüzünde ki soluk sesinde ki kırık bir ton ifadesiyle.

Gözlerim gözlerine kilitlenmişti tek bir şey söyleyememiştim ama nedense çok garip hissediyordum sanki sarılsaydım o an ona tüm dertlerimi unutacak ya da unutmaya hazır gibiydim.Bende içimden geçeni uyguladım direkt,sarıldım.Ona sarıldığımda asla geri çevirmedi hatta daha sonrasında ağlamıştı bile.

”Çok özür dilerim Efra”

dedi sayısız kere.

Ben hiçbir şey demeden sadece sarılıyordum.Gözlerimi kapatıp iskelenin başında olan ilk tanışmamızı hayal ediyordum.
Aşağıdan gelen seslenme ile toparlamıştık kendimizi.

Yemeğe çağırılıyorduk.

Aşağı yemeğe indiğimde aklım hâla o konuştuklarımızdaydı.

O akşam sadece birbirimize uzun uzun bakıyorduk.

Evet sarılmıştım hislerime yenik düşerek ama ben nasıl güvenecektim Kerem’e?Ben bunu nasıl düşünmeden hareket ederdim ki!

Gözlerine baktığımda gözlerinde ki kırgınlık ve şefkatle dolu olan bakışları içimde ki tüm olumsuzlukları siliyordu ya da korktuğum o şey mi başıma geliyordu?Ben Kerem’e aşık mı oluyorum?!

Bölüm : 13.03.2025 03:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...