
Zeynep'in nişanından 1 hafta sonra Baran ve Dilan'ın evlilik yıl dönümüydü. Baran, sabah erkenden evden gitmişti. Dilan ise Baran'dan bir kutlama mesajı bekliyordu. Ama artık ondan da ümidini kesmişti. Çocuklar okula gittikten sonra ağır ağır kafeye indi. Artık doğuma 2 ay kalmıştı. Kafeye indiğinde Gökçe müşterilerle ilgileniyordu. Dilan hiç bir şey demeden masalardan birine karnını tutarak yavaşça oturdu. Yüzünde belli belirsiz bir hüzün vardı.
Dilan: Günaydın Gökçe.
Gökçe: Günaydın Dilan! Hoş geldin. Nasılsın? Erken gelmişsin bugün.
Müşteri kahvesini alıp gittikten sonra Gökçe, Dilan'ın yanına geldi. Dilan, tabureye yavaşça oturdu.
Dilan: Ne yapayım Gökçe... Uyumadım ki doğru düzgün. Zaten karnım da ağırlaştı iyice. İki ay kaldı doğuma.
Gökçe, Dilan'ın yüzündeki solgunluğu fark etti.
Gökçe: Hadi gel ben sana güzel bir kahve yapayım. İyi gelir. Bugün özel bir gün senin için, değil mi?
Dilan'ın yüzünde buruk bir tebessüm belirdi.
Dilan: Özel gün mü? Ben artık özel gün falan beklemiyorum Gökçe. Biliyorsun, her zamanki Baran... O çoktan unuttu herhalde.
Gökçe yutkundu. Sürprizi söylememek için kendini zor tutuyordu.
Gökçe: Emin misin? Belki de bir sürprizi vardır. Baran sever böyle şeyleri.
Dilan başını iki yana salladı.
Dilan: Sanmıyorum. Sabah erkenden evden çıktı, bir mesaj bile atmadı. Ümidimi kestim artık. Çocuklar da okula gitti, ben de öylece indim buraya.
Gökçe: Anladım... Neyse sen de burada benimle durursun. Hem evde de canın sıkılmıştır senin?
Dilan gülümsedi. Gözleri hâlâ dalgındı.
Dilan: Öyle... Sıkıntıdan içim şişti valla.
Öğleye kadar kafeye müşteriler gelip gitti. Dilan da oturduğu masada telefonunu sürekli kontrol etmeye başladı. Belki bir arama, bir mesaj gelme ihtimaline karşın hep tetikteydi ama nafile. Öğleden sonra Baran bürosundan öğle arasına çıkmış, kafeye gelmişti. . Dilan onu görünce şaşırdı. Baran, bu günün yıl dönümleri olduğunu unutmuş gibi davranıyordu.
Baran: Selam millet! Ne var ne yok?
Dilan: Baran? Erken geldin bugün. Hayırdır?
Baran: Evet, işlerimi hallettim, kafeye uğrayayım dedim. Kötü mü yapmışım?
Dilan cevap vermedi. Baran yutkunduktan sonra Dilan'ın oturduğu masaya gelip boş sandalyeye oturdu.
Baran: Dilan... Şey... Seninle bir şey konuşacaktım.
Dilan: Hayırdır?
Baran derin bir nefes aldı. İçinden heyecandan ölüyordu.
Baran: Akşam işin var mı?
Dilan'ın kalbi bir an hızlandı. Acaba yıl dönümlerini hatırlamış mıydı?
Dilan: Yok... Bir işim yok. Neden ki?
Baran: Şey... Sana bir yemek ısmarlayayım dedim. Malum, son zamanlarda çok yoruluyorsun... Hem deee kalbini kırdım ya. Biraz baş başa vakit geçirelim.
Dilan gülümsedi. Bu beklenmedik teklif hoşuna gitmişti.
Dilan: Olur. Nereye gideceğiz?
Baran: Sürpriz olsun. Sen hazırlan, ben akşam gelip alırım seni.
Dilan: Peki.
Baran ayağa kalktı.
Baran: Tamam o zaman... Ben gideyim şimdi. Biraz büroda işlerim var. Görüşürüz akşam.
Dilan: Görüşürüz.
Baran kafeden çıktığında Dilan kendi kendine gülümsedi ama bu gülümsemesi birden bire söndü. Kendi kendine söylendi.
Dilan: Hayvan! İnsan bir "yıl dönümümüz kutlu olsun" der. Öküz!
Baran ise kafeden çıktığı gibi Büşra, Zeynep ve Büşra'ya mesaj attı.
Baran: Akşam Dilan'ı en güzel şekilde giydirin. Evlilik teklifi edeceğimi de çaktırmayın!
Büşra: Tamam abi.
Zeynep: Tamam abi.
Gökçe: Tamam Baran. O iş bizde merak etme.
Baran, kafeden çıktığı gibi kendini bir taksiye attı ve soluğu Kapalı Çarşı'daki meşhur bir kuyumcuda aldı. İçeri girdiğinde kalbi hızla atıyordu. Hayatında belki de ilk defa Dilan için bu kadar özel bir şey yapacaktı.
Kuyumcu: Hoş geldiniz Baran Bey, nasıl yardımcı olabilirim?
Baran: Merhaba. Bir evlilik yüzüğü bakıyorum. Biraz... Biraz özel olmalı. Eşimin zevkine uygun, zarif ama gösterişli de...
Kuyumcu, Baran'a birbirinden farklı yüzükler göstermeye başladı. Baran her birine dikkatlice baktı, Dilan'ın zevkini, parmağının inceliğini düşündü. En sonunda, üzerinde minik pırlantalarla süslenmiş, sade ama çok şık bir tektaşa karar verdi.
Baran: Tamam, bu olsun. Dilan çok beğenecek buna eminim.
Yüzüğü aldıktan sonra Baran'ın bir sonraki durağı, evlenme teklifini yapacağı mekandı. Önceden internetten araştırdığı, boğaz manzaralı şık bir restoranı aramıştı. Restoranın işletmecisiyle telefonda konuştu.
Baran: İyi günler, Baran Malikyan ben. Bu akşam için özel bir rezervasyon yaptırmak istiyorum. Boğaz manzaralı, sakin, romantik bir masa arıyorum. Ve küçük bir sürpriz planım var.
İşletmeci: Memnuniyetle Baran Bey. Kaç kişilik bir masa düşünüyorsunuz? Ve sürprizinizle ilgili detayları öğrenebilir miyim?
Baran: İki kişilik bir masa. Ve evlenme teklifi edeceğim. Bu yüzden masanın çiçeklerle ve belki birkaç balonla süslenmesini rica edecektim. Müzik de ayarlayabilir miyiz?
İşletmeci: Elbette Baran Bey! Bu bizim için bir onur. En güzel masamızı sizin için hazırlayacağız. Çiçekler ve balonlar da hazır olacak. Müzik konusunda da yardımcı oluruz. Sizin için özel bir şarkı çalabiliriz.
Baran, telefonda duyduklarıyla rahatlamıştı. İşletmeciye teşekkür etti ve telefonu kapattı. Ardından doğruca bir çiçekçiye gitti.
Çiçekçi: Hoş geldiniz Baran Bey. Nasıl bir çiçek arıyordunuz?
Baran: Karım için özel bir buket istiyorum. Kırmızı güller... Ama öyle sıradan olmasın. Böyle kalabalık, gösterişli, aşkımı anlatan bir buket. Bir de birkaç adet de kırmızı balon istiyorum, kalp şeklinde olursa daha iyi olur.
Çiçekçi, Baran'ın tarifine uygun, devasa bir kırmızı gül buketi hazırladı. Kalp şeklindeki balonları da ayarladı. Baran, elinde yüzük kutusu, kocaman çiçek buketi ve balonlarla restorana doğru yola çıktı. İçinde tatlı bir heyecan vardı. Akşam olacakları sabırsızlıkla bekliyordu. İlk defa bu kadar çapkınlıklarından uzak, gerçekten kalbinden geçen bir şey yapıyordu.
Akşam saatleri yaklaşırken, Dilan'ın evinde tatlı bir telaş başlamıştı. Baran'ın mesajıyla görev başına geçen Büşra, Zeynep ve Gökçe, Dilan'ı adeta bir prensese dönüştürmek için kolları sıvadılar. Dilan, Baran'ın sıradan bir akşam yemeği teklif ettiğini sanıyordu ama kızlar, bunun çok daha ötesi olduğunu biliyorlardı.Dilan, duşunu alıp çıktığında salonda üçünün de hazır beklediğini gördü.
Dilan: Kızlar, ne yapıyorsunuz burada? Siz de mi yemeğe geliyorsunuz?
Gökçe: Yok canım, biz sana yardım etmeye geldik. Bugün özel bir akşam.
Büşra: Aynen öyle! Baran abim senin için bir sürpriz hazırlamış, en güzel halinle gitmelisin.
Zeynep, Dilan'ın kıyafet dolabına yöneldi.
Zeynep: Bakalııım... Ne giyeceğini karar verelim. Şöyle hem şık hem de rahat bir şeyler bulalım.
Kızlar Dilan'ın elbiseleri arasında bakınırken, içeri Yusuf ve Ömer girdi. Okuldan gelmişler, annelerinin hazırlanmasını merakla izliyorlardı.
Yusuf: Anne, çok güzel olmuşsun. Nereye gidiyorsun?
Ömer: Babamla mı gideceksin? Onun için mi böyle hazırlanıyorsun?
Dilan gülümsedi. Çocuklarının saflığı içini ısıtmıştı.
Dilan: Evet canlarım, babanızla yemeğe gideceğiz. Hadi siz de bana yardım edin bakalım.
Yusuf ve Ömer hevesle annelerinin etrafında dolaşmaya başladılar. Biri annesinin terliğini getiriyor, diğeri saç tokasını bulmaya çalışıyordu. Küçük elleriyle Dilan'ın kıyafetlerini düzeltmeye çalışmaları, odada neşeli bir hava estiriyordu.
Gökçe, Dilan için bordo renkli, zarif bir elbise seçti. Büşra hemen saç maşasını hazırladı.
Gökçe: Hadi Dilan, şunu dene. Bu renk sana çok yakışacak, ışıl ışıl olacaksın.
Dilan elbiseyi eline alıp incelemeye başladı.
Dilan: Çok abartılı değil mi bu yemek için?
Büşra: Asla! Tam tersine, tam da bu akşam için. Giy sen bunu.
Dilan, elbiseyi giydikten sonra aynanın karşısına geçti. Gerçekten de çok hoş durmuştu. Hamile göbeği de elbisesinin içinde belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştı. Dilan kendi kendine gülümsedi. Büşra ve Zeynep hemen makyaj malzemelerine yöneldi.
Büşra: Şöyle doğal ama etkileyici bir makyaj yapalım. Gözlerini ön plana çıkaralım.
Zeynep: Aynen, parlamalısın bugün.
Dilan makyaj yapılırken çocuklarıyla şakalaşıyordu. Ömer, annesinin allığını alıp kendi yanaklarına sürmeye çalışmış, Yusuf ise annesinin rujuyla dudaklarını boyamıştı. Kızlar ve çocuklar kahkahalarla gülüyordu.
Yaklaşık bir saat süren hazırlığın ardından Dilan, nihayet hazırdı. Saçları özenle yapılmış, makyajı kusursuzdu. Seçilen bordo elbise, onun güzelliğini daha da ortaya çıkarmıştı. Gökçe, Zeynep ve Büşra, Dilan'a hayranlıkla baktılar.
Gökçe: İşte bu! Tam bir kraliçe oldun Dilan. Baran gözlerini alamayacak senden.
Zeynep: Muhteşemsin Diloş!
Büşra: Şimdi git de abimin aklını başından al!
Dilan, kızlara ve çocuklarına sarıldı. İçinde tuhaf bir heyecan vardı. Baran'ın hazırladığı "sıradan" yemeğin, aslında ne kadar özel olacağından habersizdi. Kapının zili çaldığında, herkesin kalbi hızla atmaya başladı. Baran gelmişti.
Romantik Akşam
Kapı çaldığında, Dilan son bir kez aynaya baktı, derin bir nefes aldı ve kapıya doğru yürüdü. İçinde tuhaf bir heyecan vardı. Kapıyı açtığında, karşısında takım elbisesiyle her zamankinden daha şık ve gergin görünen Baran'ı buldu. Elinde kocaman, kıpkırmızı güllerden oluşan bir buket ve kalp şeklinde balonlar vardı. Dilan'ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
Dilan: Baran... Ne bunlar? Ne oluyor?
Baran gülümsedi. O anki şaşkınlığı ve mutluluğu yüzünden okunuyordu.
Baran: Akşam yemeği dedim ya. Senin için özel bir akşam hazırladım. Buyur, bunlar senin için.
Baran, Dilan'a buketi ve balonları uzattı. Dilan titreyen ellerle aldı, güllerin kokusunu içine çekti. Gökçe, Zeynep ve Büşra da merakla kapıya yaklaşmış, bu anı izliyorlardı.
Baran: Hadi gidelim. Geç kalmayalım rezervasyona.
Dilan: Tamam... Hadi gidelim.
Dilan, kızlara ve çocuklara veda ederek Baran'la birlikte evden çıktı. Baran, lüks bir taksi çağırmıştı. Taksici, onları boğaz kenarındaki şık restorana götürdü. Restoranın girişinde onları işletmeci karşıladı.
İşletmeci: Hoş geldiniz Baran Bey, Dilan Hanım. En güzel masanızı sizin için ayırdık. Buyurun lütfen.
İşletmeci onları boğaz manzaralı, loş ışıklı, romantik bir köşeye yönlendirdi. Masa, taze çiçeklerle ve minik mumlarla süslenmişti. Hafif bir caz müziği çalıyordu. Dilan, etrafa şaşkınlıkla bakınıyordu. Burası sıradan bir akşam yemeği mekanı değildi.
Dilan: Baran... Burası çok güzel.
Baran utanarak gülümsedi.
Baran: Senin için her şeyin en güzeli olmalı Dilan. Otur lütfen.
Garsonlar menüleri getirdi. Yemek boyunca Baran, Dilan'a iltifatlar yağdırdı, onunla şakalaştı. Dilan da kendini bu romantik atmosfere kaptırmış, tebessüm ediyordu. Yemek bittikten sonra Baran, birden ayağa kalktı. Dilan ona şaşkınlıkla baktı.
Baran: Dilan...
Baran'ın sesi titriyordu. Cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkardı ve tek dizinin üzerine çöktü. Dilan'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Kalbi göğsünü sıkıştırıyordu. Restorandaki diğer müşteriler de merakla onlara bakmaya başlamıştı.
Baran: Dilan'ım... Hayat arkadaşım, çocuklarımın annesi... Belki son zamanlarda her şey yolunda gitmedi. Hatalar yaptım, seni çok üzdüm. Ama sensiz bir hayat düşünemiyorum. Sen benim güneşim, nefesimsin. Benimle... Benimle yeniden evlenir misin? Bana bir şans daha verir misin?
Dilan'ın gözleri dolu dolu oldu. Bir an ne diyeceğini bilemedi. Bu kadarını beklemiyordu. İçindeki bütün kırgınlıklar, öfke, şaşkınlık ve mutlulukla karışmıştı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.
Dilan: Baran... Ben...
Baran endişeyle Dilan'ın yüzüne baktı.
Baran: Dilan, ne olur bana bir şans daha ver. Her şeyi düzelteceğim, söz veriyorum.
Dilan yutkundu, sonra hafifçe gülümsedi.
Dilan: Evet Baran... Evet! Seninle yeniden evlenirim!
Baran'ın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Ayağa kalktı, yüzüğü Dilan'ın parmağına taktı ve ona sımsıkı sarıldı. Restorandaki müşteriler alkışlamaya başlamıştı. Dilan, Baran'ın kolları arasında derin bir nefes aldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.61k Okunma |
86 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |