İşte gelmiştik Denizimin yanına şimdi sıra onu ikna etmekteydi. Yavaşça kapıya yaklaştım anahtarımı ararken içerden gelen bağırış sesleri ile beynimden vurulmuşa döndüm bir süre etraf karardı gibi hemen kendime gelip anahtarımı elime aldım ve kapıyı açtım Poyrazlarda en az benim kadar endişelilerdi. İçeri girince gördüğüm görüntüye inanamadım..
...
Aylardır sesini duymadığım arkadaşımın sesini duymuştum. Ama buna sevinemiyordum çünkü acı çığlıklarıyla duyurmuştu bana sesini. Odada onu sakinleştirmeye çalışıyordum o ise hiçbir tepki vermiyor sadece duvara dümdüz bakıyordu.
Bir süre sonra içtiği sakinleştiricilerin etkisiyle mayışmış ve en sonunda derin bir uykuya dalmıştı. Salona döndüğümde ikinci kere aynı görüntüyü görüyor olmama rağmen yine de akıl sıra erdiremiyordum. Bembeyaz duvarın üstünde kocaman harflerle "Seninle daha işim bitmedi. Kimseye hiçbir şey anlatma yoksa sonun kötü olur." Yazıyordu.
Yazdığı şeyi önce kırmızı boya sanmıştım ama şimdi kokusundan kan olduğunu anlıyordum bu adam psikopattı. İşler iyicene sarpa sarıyordu bir an önce intikam oyununa başlamalıydık. Hiç kimse ile göz teması kurmadan balkona adımladım, temiz havayı içime çektim ve düşünmeye başladım.
Yılanlar asil varlıklardır. Asil oldukları kadardakorkunç ve sinsi varlıklar. Devasa bir insanı bile korkudan titretecekhayvanlardır yılanlar. İşte bu yüzden elimdeki madalyonun üzerinde yılan var.Kumarhanemin giriş simgesi olan madalyonun üzerinde beni temsil eden yılanlar vardı.
Elimdeki madalyonu havaya atıp tuttum. "O adama bir kurşundan fazlasını harcarsanız ben üçünüzü tek kurşunla öldürürüm anladınız mı beni?" dedim ifadesiz bir şekilde. Volkan sırıtırken ikizler sözleşmiş gibi aynı anda yutkundu.
Etrafımdaki herkes dengesizdi. Kafamı kamera görüntülerinin yansıtıldığı büyük ekrana çevirdim. Mekanıma belli başlı kişiler girebilir ve hile yapmaya çalışanlar direkt farklı yollar ile infaz edilirdi.
Ancak ekrana döndüğüm anda saçları ile dikkatimi çeken kadını ilk defa görüyordum. Gece mavisi saçları ve üstündeki simsiyah elbisesi ile oldukça dikkat çekici bir kadındı.
O kadına odaklandığım anda arkamdan gelen sesle hızla kendime geldim. "Abi Papatya arıyor." Diyerek elindeki telefonumu uzatan Emirhan'a kısa bir bakış atıp elinden telefonu aldım. Telefonu açarak kulağıma yaklaştırdım ve yumuşatmaya çalıştığım sesim ile "Efendim Papatyam" diyerek konuşmayı başlattım. "Dünyadaki en yakışıklı erkek olduğunu söylemiş miydim?" diye sordu.
Derin bir of çekip "Ne istiyorsun baş belası." Dedim. "Erken gelebilir misin bugün?" diye sordu çocuksu bir ses tonuyla. "Bugün imkanı yok Papatyam burası çok yoğun bugün,yarın sabah güzel bir kahvaltı yaparız hep beraber olur mu?" diye sordum yumuşak tutmaya çalıştığım sesimle.
"Peki bende gideyim de Pamir ile uğraşayım." Dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Başınızı belaya sokmayın da ne yaparsanız yapın." Dediğimde. "Tamamdır hayatımdaki en değerli varlıklarımın başını çeken taş adam." Dediğinde dudağımın kenarı hafif yukarı kalktı. "Yalakalık yapma hadi kapat işim var benim Papatyam." Dedim karşımda bir şey söylemek için çırpınan Volkanı görünce.
Cevabını beklemeden telefonu kapatmış Volkana dönüp "Söyle." Dedim. "Abi Mehmet Milan ile Cengiz Kaya bir işler çeviriyorlar." Dediğinde kaşlarım kendiliğinden çatıldı. " O it nasıl girer buraya volkan yaşlı bunak ile benim mekanım da pis işlerini planlamayı düşünemezken nasıl gelip bunu yapabilir?" diye hiddetle bağırdım ve masamdaki bibloyu yerle buluşturdum. "Abi kapıdaki adamlar madalyonu görünce içeri almışlar ama o iki bunak nereden buldu madalyonu onu araştırıyoruz?" dedi volkan.
Sinirle yumruğumu masaya geçirdim. Kapının aniden açılması ile hepimizin kafası oraya döndü. Kameradan gördüğüm kadın şu an kapının önünde sırıtarak bize bakıyordu. Volkan nazik olmaya çalışarak uyardı kapıdaki dik başlı kadını.
Kadın volkana ismiyle hitap edip üstelik sonuna –cım ekini ekleyince çatık kaşlarımla kadını süzdüm. Batuhan çaktırmadan elini belindeki silahına götürmüş ve "kimsin sen?" diye sordu. Kadın yüzündeki sırıtışı daha da arttırıp anlaşma ve nezaret gibi bir şeyler saçmaladı ve gene Batuhan'ın adının sonuna da -cım eki getirmişti.
Tek kaşımı kaldırarak ne anlaşmasından bahsettiğini anlamaya çalıştım. Volkan her zamanki gibi laubaliliğini yapıyordu. İkizler ise silahlarını karşımdaki kadına doğrultmuşlardı.
Kadında ise tek bir mimik değişi yoktu yüzündeki alaylı gülümseme ile hepimize bakıyordu kollarını önünde bağlamış hiçbir şey olmuyormuş gibi. Neyin nesiydi bu kadın? Bence bu kadın manyaktı çünkü şu durumda misafirperverlikten bahsediyordu.
Kulağımda söylediği cümle yankılandı. "AA ama hiç misafirperver değilsiniz ayrıca ben sizin yerinizde olsam bir baş komisere silah doğrultmazdım." Baş komiser?
Bu gece mavisi saçlı kadın baş komiser miydi? İkizlere ufak bir el hareketi yaptım. Hemen silahlarını bellerine yerleştirdiler. Kadın gelip masamın önündeki sandalyeye rahatça oturdu. Derin bir nefes alıp "Ne istiyorsun?" diye sordum kendi sandalyeme oturarak.
Elindeki dosyaları uzattı ve beni alttan alttan tehdit etti. Dosyalarda bütün işlediğimiz suçlar vardı. Tüm cinayetler, tüm kumarhaneler, tüm yasadışı mekanlarım vardı. Hepsinin de benimle, Volkanla ve ikizlerle olan bağları dosyalardaydı. Bu kadın ne kadardır beni araştırıyordu veya benim bütün ortadan kaldırdığımı sandığım delilleri bulacak kadar gücü nereden buluyordu?
Dosyalardaki başımı kaldırarak sorgular biçimde gece mavisi saçlı kadına baktım. "Sen bunları nereden buldun?" diye sordum. Sırıtarak "Orası bende kalsın Poyraz Karadağ." Diye cevapladı beni. İttifak kurmak istediğini söylemişti, bende ittifak kurarsak elindeki dosyalar ile beni kazıklamayacağını sorguluyordum bunu baş komiserin yüzüne karşı söylediğimde bana verdiği cevap dikkat çekici ve memnun ediciydi. "Ben benimle ortak olan kimseyi satmam Karadağ eğer benimle ortak olursan o dosyaları ne duydum ne gördüm ha ama yok olmazsan veya bana bir şey yapmaya çalışırsan o dosyaların kopyasının olduğu tek kişi onları karakola gönderecek ve dosyalar direkt işleme sokulacak."
Kadın buraya ölmeyi göze alarak gelmişti ama ölürsem sizi de yakarım mesajı veriyordu. Vanessa Gece Milan mekanımda ki bunakla bir bağlantısı vardı bu kadının ama nasıl bir bağlantı bunu öğrenmem gerekiyordu.
Beni tehdit etmesinin elbet bir bedeli olacaktı fırsatı da kendi bana vermişti. Önce onu yakından tanıyacak ardından onu hassas noktasından vuracaktım.
Ama önce Denizin intikamını birlikte alacaktık. Hiçbir kadının fiziksel, zihinsel şiddet görmesine müsamaha göstermezdim ki bunu yapan benimde düşmanım olan Faruk Kaya ise hiç müsamaha göstermezdim.
Faruk Kayanın abisi Cengiz Kaya daha yeni mekanımdan çıkmıştı hem de Bunak Milan ile birlikte. Kimsenin bilmediği çok büyük işler dönüyordu burada sonunda olaylar patlak verecekti. Şimdi saçlarının rengini adından almış kadınla yaptığı emrivaki üzerine onun evine gidiyorduk arkadaşı Denizi ve eşyalarını alacaktık.
Benim evime yerleşeceklerdi yine emrivaki üzerine. Bu yaptığı emrivakilerinde hesabı sorulacaktı ama şimdi mantıklı hareket etmeliydim. Bu yaptığı emrivakiyi de sadece onu daha yakından tanıyabilmek bilgiler toplaya bilmek amacı ile kabul etmiştim.
Onu evime, kardeşlerimin yanına sokacaktım bu yüzden daha dikkatli olmalıydım. İçimde ona karşı gereksiz bir güven duygusu vardı ve bu durum kendime sövmeme neden oluyordu. Evinin önüne geldiğimizde içerden gelen çığlık sesleri ile en başta Gece olmak üzere hepimiz endişeyle içeri girmiştik. Deniz bizi görünce daha çok çığlık atmaya başlamıştı Gece zar zor Deniz'i sakinleştirmiş içeri götürmüştü.
Emirhan bana dönüp "Abi bu nasıl psikopatlık adam kanla duvara yazı yazmış." Dedi. Sadece duvardaki yazıyı inceliyordum. "Abi ne yapacağız şimdi?" diye sordu Volkan. " Ne olursa olsun canınız pahasına Denizi koruyacaksınız." Dedim net ses tonumla. "Bu sırada da ben ile baş komiser planı uygulayacağız yavaş yavaş İkrayı da o lanet aileden kurtaracağız." Dedim.
Gece gelip bizimle göz teması bile kurmadan balkona çıktığında başımı ovup peşinden gittim. Gece "Planı hemen başlatmamız lazım Karadağ." Dedi yüzüme bile bakmadan. Haklıydı biran önce güzel bir plan yapıp Denizi ve ikrayı kurtarmalı, dünyayı bir pislikten temizlemeliydik.
Sonunda gözleri bana döndü, gözleri kızarmış olmasaydı ağladığı anlaşılmazdı duygularını saklamaya çalışıyordu ama bunu kısmen becerebiliyordu. "Benim için bir şeyler planladığının farkındayım Karadağ ama öncelliğin Denizimi kurtarmak olmazsa ben senin için planlarımı bir saniyede devreye sokarım beş dakikada gerçekleştiririm." Dedi iddialı bir ses tonuyla. Dudağımın bir kenarı yavaşça yukarı kalktı üstüne doğru eğilip kısık ses tonumla "Çok korktum baş komiser." Dedim alayla ve onu balkonda bırakıp içeri geçtim.
Arkamdan söylenmesi üzerine yüzümde bir gülümseme oluştu hemen kendimi düzeltip içeri geçtim. "Baş komiser hazırlanın gideceğiz birazdan bekletilmekten hoşlanmam." Dedim. Bana yandan bir bakış atıp hızla içeri geçti. Şimdi sıra plandaydı, plan için yapması gerekenler baş komiser hanımı bayağı sinirlendirecekti.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |