
(Lütfen bölüm bittiğinde sondaki kısmı okuyunuz, iyi okumalarr)
Bu çocuk neden sürekli zihnimle oynuyordu ki? Ya da benimle derdi neydi?
Kalbim ve aklım her zaman bu konuda çatışıyordu ki gerçekten artık ne yapsam bende karar veremiyordum. Onu daha affetmemiştim, ama şu anda bana sırnaşıyordu. Aramıza mesafe koymalı ve tavrımı korumalıydım ancak bunu neden yapamıyordum? O Ayaz Öztürk'tü, yeni başlamaya cesaret ettiğim hayatımı daha başlayamadan yıkan, umutlarımı söndüren düşmanım. Ama bir yandan ise bebekliğimdeki sadık dostum ve can yoldaşımdı, Ayaz Öztürk benim için kimdi?
Sorular beynimi yakarken kalp acısı hissetmemek imkansızdı, aramızdaki garip ilişki neydi daha biz bile bilmiyorduk. Arkadaş değildik, flört değildik, düşmandık ama ben hiç böyle düşman da görmemiştim.
Son birkaç günde olan olayları beni yıprattı hem de çok, gerçek ailemin ortaya çıkması, Ayaz'ın bana anlattıkları, aramızda gelişenler...
Ben tüm bunları bir anda kabul etmemiştim, bir anda ailemin ortaya çıkmasını, aniden gördüğüm abimlerle samimi olmayı kabul etmemiştim ne kadar garip görünse de sebepleri vardı.
Onların gerçek ailem olmadığını biliyordum, her zaman da bu bilgi ile yaşamıştım fakat kimse beni anlamamıştı. Kim anında ailesini terk ederek gerçek ailesine gitmek isterdi ki? Bu ben değilim. Şu an annem ve babam evde yok gelmeleri için yaklaşık bir hafta olduğunu biliyorum bu yüzden Ayaz ile anında evden çıktım ve abilerimle görüşmek istedim. Biliyorum eğer döndüklerinde öğrenseler beni gerçek ailem ile tanıştırmayacaklardı ve bende ilk fırsatta hiç vakit kaybetmeden onları görmek istedim. Belki de dışarıdan işler erken ve aceleyle gerçekleşti gibi görünmüş olabilir fakat olması gereken buydu, benim vaktim yoktu.
İnsanlar her zaman bir şeyleri kafalarına göre kurar ve farklı şekillerde anlarlardı, kimse gerçekte neler yaşandığını neler olup bittiğini bilmezdi.
Ayaz ile kalmak aklımda bile yoktu fakat bir anda gerçekleşmişti abilerimi dinleyerek gelmiştim fakat olanlar hiç de istediğim şeyler değildi. Abilerimin konusu ise çok çok farklıydı. Elbette onlar ile görüştüğüm gibi samimi olmamıştım, arkasında çok farklı bir sebep vardı.
Bizim gerçeklerimiz bazı insanların sadece dedikodusu olurdu.
Ayaz beni çekip sarılmıştı, en çok da buna şaşırmıştım. Gün garip gelişmişti fakat küçüklük anılarımızdan bahsetmek her ne kadar iyi olsa da şu an bundan çekilmem lazımdı. Karanlıktan sadece küçükken korkuyordum şu anda öyle bir şey yoktu fakat o yine de bunu bile hatırlıyordu, acaba o zamanlar onu ne kadar sevdiğimi de hatırlıyor muydu?
"Çekil Ayaz." sözlerimle sarılmasını yumuşattı ve kafasını hafifçe geri çekerek gözlerimin içine baktı "İstemiyor musun?" sesinde tanımlayamadığım bir şey vardı.
"Evet, çekil böyle olamayız." biraz afallasa da geri çekildi. Ona pek şans vermeden her şeyi bir anda saydırmaya başladım.
"Bak, biz sadece düşmanız evet geçmişimiz olabilir samimiyetimiz de olabilir ancak eskisi gibi olmaya devam edebilir miyiz? Ben senin bu hallerine dayanamıyorum Ayaz. öyle olman beni güçlü kılıyordu ancak şimdi ne yapacağımı bile bilmiyorum lütfen, zihnimde bir oyun dönüyor ve ben sanki o oyunun temeli gibi hissediyorum. Bazı konularda yardımcı oldun teşekkür ederim ama böyle olmaya devam etmeyelim eskisi gibi iki düşman olalım, belki konuşuruz ama mesafemizi koruyalım. Şu anda yaptıklarım da çok yanlıştı, abilerimi dinleyip senin yanında kalmamalıydım." bir şey demedi sadece yüzüme baktı, fikrimi değiştiremeyeceğini çok net biliyordu. "Ailemi bulmama yardım ettin, ne kadar teşekkür etsem azdır, ama bana yaptıklarına say kumralım." Neyden bahsettiğimi biliyordu, bütün yaptıkları, bende bıraktığı travmalar asla geçmeyecekti fakat yaralarımın üzerini de o saracaktı.
"Eskisi gibi olmamı mı istiyorsun? Peki, zaten ben kimim ki seninle arkadaş olmaya çalıştım." sesi biraz pişmandı fakat konuşurken alaycı bir şekilde gülüyordu. Işıklar olmadığı için onu göremiyordum, yüzünü okuyamıyordum. Telefonumun flaşını açtıktan sonra kapıy doğru yöneldim Ayaz da arkamdan geldi.
Kapıya yaklaştığımda ona son kez döndüm ve görmek için flaşı ona tuttuğumda neredeyse gözleri doluydu. Ayaz Öztürk, okulun meşhur duygusuz zorbasının şu anda gözleri doluydu...
"Görüşürüz kumralım."
"Belki bir gün bundan daha iyi olarak görüşürüz Sarışınım."
Bu bir düşmanlık hikayesi değildi, imkansızlıkları yıkmaya çalışan iki gencin hikayesiydi...
...
Sokakta sadece boş boş yürüyordum, bene ne yaptığımı bilmiyordum. Sadece kalbim sızlıyordu, aklım türlü türlü bahaneler uyduruyordu. Hangisi daha mantıklıydı kalbim mi yoksa aklım mı?
Gecenin bu vaktinde sokakta kimseler yoktu, rahat bir şekilde yürüyordum fakat nereye gideceğimi bilmiyordum. Evime oldukça yakın bir yerdeydim yani sokak anımsatıyordu fakat eve de gitmek istemiyordum.
Gerçi benim evim neresiydi ki?
Evi olmayan mı daha çok acı çekmişti, yoksa gerçek evini hiçbir zaman bulamayan mı?
Sokakta sadece arada sırada yanımdan birkaç kişi geçiyordu , kış ayındaydık fakat daha ilk kar bile yağmamıştı. İlerlemeye devam ederken evimin olduğu yere yaklaştım, ayaklarımı resmen zora götürüyordum. Kalbimdeki ağrının sebebini bulamazken sadece boş boş yürüdüm, yaşadığım her şeyin sahte olduğu, yeni bir sayfa açmak isterken tüm sayfayı tekrar batırdığım o evin bahçesine geldim.
Asıl kalbim şimdi yerinde atıyordu çünkü bahçede arabamız vardı, annem ve babam gelmişlerdi. Ama nasıl olurdu? Daha gelmelerine bir haftadan daha fazla süre vardı. O an sadece evden uzaklaşmak istedim ama yapamazdım benim her şeyim oradaydı, gerçi bir valiz hazırlayarak buradan gitmem lazımdı burası benim ne yuvamdı ne de evim.
Kapıya doğru yaklaştığımda içeride oldukça fazla hareketlenme vardı, yine kavga ediyorlardı ama ne yüzünden. Bu kadar erken dönüş sebeplerini de bilmiyordum ki, kalbim küt küt atmaya devam ederken kapıyı çaldım. İçeride bir anlık sessizlik oluştu ardından kapıya doğru yürüme seslerini duydum. Kapı açıldığında hem annem hem de babam bana bakıyordu tabi onlara böyle seslenmek her ne kadar doğruysa.
Aniden babam kolumdan sertçe çekti beni eve soktu ve kapıyı sertçe vurarak kapattı. Bense hala şoktaydım, bu sert tavır da neyin nesiydi?
Annem ise her zamanki gibi bakıyordu biraz üzgündü ancak beni suçlayan bir ifade daha vardı. Aniden babam bağırmaya başladı
"Seni sadece birkaç gün yalnız bıraktık ve yaptıklarını biliyor musun!" ne yapmıştım ki ben yine? Gerçi her suçlarının sorumluluklarını bana atıyorlardı doğal olarak yine bir şey olduysa onlara göre benim suçumdu.
Annem babamın omzuna elini koydu "Vural, sakinleş onu bırak ve konuşalım." babam bağırmaya devam etmek istese de annemi dinledi ve elini üzerimden çekti fakat bana her an vurmak istediğini biliyordum. Annem nazikçe bana yaklaştı fakat bu işin altında başka bir şeyin olduğunu da biliyordum.
"Annem bu saatte neredeydin? Ayaz nerede seni onunla bırakmıştım?" bunu bilerek mi yapıyorlardı? Beni çıldırtmak istedikleri kesindi. Benden bu kadar büyük bir şey sakladıkları yetmemiş gibi birde şu an gerçek ailem gibi rol yapıyorlardı.
Babam bu sefer bir sinir patlaması daha yaşadı ve annemi iterek bana yaklaştı ve yakamı sıkıca tuttu "Sen ne yaptığını biliyor musun!" öğrenmişlerdi, belgeleri bulduğumu biliyorlardı ve sanırım abilerimle buluştuğumu da.
"Ne yapmışım?" annem tekrar bizi ayrımaya çalışırken babam bir kere daha onu koluyla iterek uzaklaştırdı, yakamdaki elleri beni o kadar sıkıyordu ki bir an boğulacağım sandım.
"Belgeleri bulmam mı sizi bu kadar üzdü yoksa abilerim ile görüşmem mi?" sessizlik oluştu fakat babam yakama daha da sıkı sarıldı.
"Senin yüzünden ne haldeyiz biliyor musun! Onlarla görüşmeyecektin, tanışmayacaktın! O iki vellette gitmiş Hasan ve Tuğçe'ye söylemişler!"
Bu isimler Ayaz'ın bana annem ve babam olarak tanıttığı kişilerdi yani abilerim onlara beni anlatmıştı fakat bunda ne gibi bir sakınca vardı?
"Aydıner ailesi ne kadar güçlü biliyor musun sen! Ve şu an senin yüzünden bize dava açtılar! Dosya sahteciliği için yargılanıyoruz! Elbette yıllar sonra kızlarını bulunca bırakmayacaklardı!" dediklerini pek umursamadım ama onlar benim için şu an bile mücadele ediyorlardı tek önemsediğim buydu, abilerim onlara elbette söyleyeceklerdi. Bir hafta erkenden gelme sebeplerini sonunda öğrenmiştim, dava için yargılanıyorlardı ve gelmek zorunda kalmışlardı.
"Sen benim babam değilsin bırak!" elini itmeye çalıştım çünkü artık nefes almam zorlaşmıştı. Annem hızla yerden kalktı ve babamın ellerini çekmeye çalıştı "Vural bırak! Onu boğuyorsun!"
"Sadece bizi değil Öztürk ailesini de batırdı! Aile şirketimiz ve ortaklığımız artık bitti, iflas ettik Ece nasıl yapayım?" o belki babam değildi ama Ece benim gerçekten annem gibiydi. Her zaman yanımda olmuş, beni desteklemişti, sevmişti, o benim gerçek annem gibiydi ben ona kıyamazdım ki. Şirket battıysa annemle konuşmam lazımdı, bu evi terk edecektim fakat annemi arkamda o şekilde bırakamazdım, yapamazdım. "Vural çekil dedim! Polisi ararım." babamın gözleri büyüdü, annem ilk defa böyle yapıyordu ve onu böyle tehdit edici görmesi eminim şok etkisi yaratmıştı. Annem uzun yıllarca onun sözünde yaşamıştı daha doğrusu bu psikopat adam ile diyebilirim fakat bundan sonra yapamazdı.
"Yapamazsın Ece beni polise veremezsin biliyorum." annemle konuşurken stresten elleri gevşemişti daha rahat nefes alabiliyordum, annemin bunu yapamayacağına inanııyordu.
"Şu anda zaten savcılık tarafından aranıyoruz birkaç gün süremiz vardı kaçmak için ancak burada olduğumuzu ihbar edersen ikimiz de içeri gireriz." annemi korkutmaya çalışıyordu bu onun en iyi yaptığı şeydi. Bir anlık sinirini bırakarak annemi ikna etmeye çalışmaya devam etti.
"İkimiz de girersek güzel kızına kim bakacak Ece? Ona senin gibi iyi bakabilirler mi?" annem tereddüt etti, babam böyle olacağını biliyordu ve devam etti "Sakın polisi arama, yoksa güzel kızın bir başına kalır değil mi?" annem çok fazla tereddüt ediyordu fakat başını dik bir şekilde kaldırıp cevap verdi "Onun gerçek ailesi ona iyi bakar Vural, beni bu şekilde korkutmaya çalışma." babam hafifçe kahkaha attı "Aydıner ailesinin onu kabul edeceğini mi sanıyorsun? Yıllar sonra ortaya çıkmış bir çocuk, onu kesinlikle sokakta bırakacaklar." annem başını iki yana salladı
"Olmayacak, onlar iyi insanlar. Hem olsa da arkasında arkadaşları var." babam annemle konuşmaya devam ediyordu fakat elleri hala yakamdaydı sıkıydı ve asla bırakmıyordu.
"Arkadaşları mı? O Ayaz'ın bu saatten sonra Kumsal ile konuşacağını mı sanıyorsun? Onlar belki bu olaydan sıyrılırlar çok güçlü bağları var fakat Kumsal ortada kalacak." annem artık her ne kadar bıkmıştı bilmiyorum fakat ihbar etme konusunda oldukça ciddiydi.
"Sen delisin!"
"Bak sen şuna, bunu yeni mi anlıyorsun karıcığım?" hayır, annem bunu zaten biliyordu fakat iyi aile rolünü oynuyordu.
Annem hızla köşeden bir silah aldı, silah burada ne arıyordu bilmiyordum fakat oldukça sinirli ve bıkmıştı artık ben bile ne yapacağını kestiremiyordum. Babamın gözleri büyürken annem bağırdı "Kızımı bırak Vural!" babam daha çok güldü "Kızın mı? O senin kızın değil." annemin gözünden bir göz yaşı düştü. "Kan bağımız olmasa da onu ben büyüttüm, annesi benim." babam ellerini daha da sıkılaştırdı.
"Vural bırak bak benim canım Kumsal, ona zarar verirsen yapamam." babam umursamadı, ben ise şu an neyin içinde olduğumu sorguluyordum.
Annem bir elinde telefonunu tutarken diğer elinde silah doğrultmaya devam ediyordu. Babamın ellerinin hareket etmediğini görünce telefondan numara tuşladı ve çalmasını bekledi.
"Ece şu an polisi arıyor olamazsın!" tam olarak da öyle yapıyordu, sonunda telefon açıldı ve annem tam olarak kendi adlarını vererek aranan kişiler olduğunu belirtti ve telefonu kapattı. Babam inanmazlık ve şok içerisinde bakıyordu.
"Ece sen ne yaptığının farkında mısın! Bizi almaya gelecekler!." annemin ses onu gayet sakindi "Farkındayım, ellerini kızım üzerinden çek demiştim Vural." babam benim yakamı bıraktı ve beni bir köşeye fırlattı, bu sefer anneme doğru yöneldi hatta elindeki silahı umursamıyordu bile o kadar gözü dönmüştü. Yerde sonunda nefes almayı başardığımda hafifçe öksürdüm "Yaklaşma Vural, bana kendini öldürtme." babam olduğu yerde bir an durdu annem ise babamı dikkatle izleyerek hızla yanıma geldi ve eğildi, silahı doğrultmaya devam ediyordu.
kulağıma eğildi ve fısıldadı "O silahı umursamıyor, şimdi kalk ve işaret verdiğimde benimle kaç." sessiz fısıltısını onayladım ve onunla ayağa kalktım. Babam ikimize de bakıyordu ve öne doğru bir adım attı "Sence ben senin beni vurmayacağını bilmiyor muyum Ece? Sen bunu yapamazsın?"
"Annem yapamazsa ben yaparım." sesimi duyduğunda bakışları geri bana çevrildi "Beni bu kadar delirten sizsiniz!" annem babamın dikkatini dağıtmak için yandaki vazoya kurşun sıktı ve babam oraya bakarken hızla elimi tutarak koşmaya başladı, babam bizim kaçtığımızı gördüğünde hemen arkamızdan gelmeye başladı. Bir odaya girdik ve annem hemen kapıyı kilitledi.
"Aç kapıyı Ece! İkiniz yüzünden bu haldeyiz!" annem elleriyle kulaklarımı kapattı ve bana bakarak gülümsedi fakat gözünden bir damla yaş düştü.
babala bir şey hakkında tartışıyordu o konu üzerineydi tek duyduğum bir şey vardı.
"Ben evi terk ediyorum, ve sende yakalanarak hapse götürülürsün!" o esnada dışarıdan bir ses geldi "Evin etrafı çevrili! Sakın kaçmaya çalışmayın yoksa sizi vurmak zorunda kalırız, ters bir hareket yapmayın içeri gireceğiz." babamın gülme sesini duydum "Bak ece özel kuvvetler bile gelmiş, ama evin kapısı ve her yerini kilitledim giremezler."
Annem dikkatini babamdan çekerek geri bana verdi "Kumsal şimdi beni iyi dinle itiraz istemiyorum." bir şey diyemedim onu dinlemeye devam ettim.
"Birkaç dakika sonra içeri girecekler ve babanı alacaklar ve seni de götürecekler. Karakolda seni gerçek ailen olduğu için Aydıner ailesine verecekler ve bu istesen de istemesen de olacak o yüzden bir sorun çıkarma tamam mı anneciğim." ona kafamı salladım fakat gözümden yaşlar durmadan akmaya devam ediyordu.
"Bir gün seni tekrar bulacağım ama karakolda hiçbir sıkıntı çıkarma , onlar senin gerçek ailen ve iyi geçinmeye çalış tamam mı?" ona tekrar kafamı salladım fakat ben onlarla yaşamak falan istemiyordum, ben annemi Ece'yi istiyordum. Şu an ne düşündüğümü de biliyordu ve bana sıkıca sarılarakteselli etmeye çalıştı.
"Senden yıllarca sakladım özür dilerim." sesi ağlamasından dolayı boğuk çıkıyordu, devam etti ve hıçkırıkları yükseldi "Ama ben bile inanmıştım, benim kızım olduğuna o kadar inanmıştım ki seni bırakmak istemedim. Ve şimdi oluyor kumsal benden gidiyorsun."
biz sarılarak ağlamaya devam ederken özel kuvvettekiler içeri girmiş ve babamı yakalamışlardı ve evde annemi arıyorlardı.
"Annem biliyorum istemiyorsun ama hiç sorun çıkarma bak o kadar tekrar ettim lütfen. Benim için sorun çıkarma ve onların evinde kal güvende olduğunu bilmek istiyorum. Onları tanımasan da lütfen orada kal ve iyi davran ki seni bırakmasınlar tamam mı?" kafamı salladım fakat ağlamaya devam ettim "Ben seni bırakmak istemiyorum, anne lütfen babamla boşan beraber yaşayalım lütfen." sesim çaresiz bir yalvarış ile doluydu. Annem cevap bile veremeden odanın kapısı çalındı ve annem kapıyı açtığında birkaç özel hareket polisi vardı. Dışarı çıkmamızı beklediler, annem göz yaşlarını sildi ve elimden tutarak odadan çıktı. Beraber çıktığımızda polisler en azından annemin babam gibi so4run çıkarmadığını bilerek en azından birazcık alan verdiler. Birkaçı yanımıza geldi ve annemi kelepçelemeye başladılar.
"Bekleyin! Her şeyi babam yaptı annemi bıraksanıza!" bir polis yanıma yaklaştı, diğerlerinden daha genç gibiydi ve ellerini omuzlarıma koyarak beni tutmaya çalıştı "Bak, belki durum senin için zor ama annen baban ile ortak olduğu için onu da götürmek zorundayız." söylediklerini işlemek benim için daha da zordu, göz yaşlarım arttı polisin elini iterek anneme sarılmaya çalıştım. O da benim gibi ağlıyordu ancak hiçbir zorluk çıkarmıyordu.
"Anne benim suçum yok desene!" annem başını iki yana salladı "Yapamam, babanla ortağım beni de almak zorundalar." polis diğerlerine de işaret ettiğinde bir kaç polis daha geldi ve beni anneden çekip ayırmaya çalıştılar.
"Ya bıraksanıza! Annemin suçu yok abi yemin ederim yok!" polisler beni sıkıca tuttu ve annemden ayırdılar, birkaçı annemi tutarak evin dışına çıkardı peşlerinden koştum fakat tekrar tutuldum. Annem gözlerimin içine baktıktan sonra aracın içine bindi ve polisler tarafından götürüldü.
İçimdeki acı o kadar büyüktü ki bunu nasıl atabileceğimi bile bilmiyordum sadece ağlayıp bağırıp çağırıyordum.
"Benim kimsem yok annemi geri getirin!" büyük ihtimalle polisler olayı biliyordu yani Aydıner ailesinin de ortaya çıkan kızları olduğumu biliyorlardı bu yüzden yaklaşık on ikiden fazla özel harekat polisi vardı.
"Şimdi seni ailenin evine götürmemiz lazım." dedi içlerinden birisi. Ona sertçe baktım ve ittim "Benim evim burası! Annem de götürdüğünüz o kadın!" bu tarz olaylara alışmış olmalılardı ki onlara gayet normal geliyordu. İçlerinden daha yaşlı olan birisi öne çıktı "Bak kızım evet belki zor geliyor ama olayları biliyorsundur, onlar gerçek ailen değil evrakta sahtecilik yaparak devleti bile kanırdılar ve seni kızları olarak gösterdiler."
İçlerinden umursamaz olan birisi konuştu "Hem Aydıner ailesi en zengin ailelerden birisi, şansını bilmelisin hem ne dersiniz millet sizce kızlarını götürdüğümüzde bize de teşekkür için bir miktar verirler mi." birkaçı bunu tartışırken diğerleri onu onaylamayarak susturdular.
Birisi yanımıza yaklaştı "Kızı karakola mı götüreceğiz yoksa evine mi teslim edeceğiz?"
"Hayır bu zaten devletle ilgili bir mesele ve duyulması istenmiyor. Üstlerden aldığımız emir sadece ailesini karakola kızı da evine göndermemiz, hiçbir yasal işleme gerek yok daha öncesinde yapılmış." biri daha konuştu "O zaman onu artık götürelim." birkaçı daha onayladıktan sonra beni özel arabalarına oturttular. Arkamızda ve önümüzde de birkaç araba vardı, arka koltukta oturuyordum önce ve arkada yanımda birkaç polis daha oturuyordu ben bu kadar önemli bir insan değildim ki.
Sorun çıkartmak içimi dökmek istiyordum ancak anneme bir sorun çıkartmamaya söz vermiştim. O benden uslu durmamı Aydıner ailesi ile tartışmaya girmeden bir süre yaşamam gerektiğini hatta duygularımı bile belli etmememi istemişti ve bende öyle yapacaktım. Yolda giderken ağlamaya devam ettim. İnsanlar duygularını dışarıda yaşamaya utanırdı ancak benim şu an utanacak bir halim kalmamıştı her şeyim olan annem benden gitmişti. Araba hıçkırıklarım ve arada burun çekişimin sesiyle doluydu onun haricinde hiçbir polis konuşmuyordu fakat arada sırada bana bakıyorlardı.
Telefonumu neredeyse birkaç gündür kullanmıyordum ve açtığımda ise neredeyse yüzlerce mesaj gördüm hepsi kızlardandı fakat aralarında yeni bir mesaj vardı gönderen ise Ayaz'dı, onunla ne zaman konuşsam ismini farklı şekilde kaydediyordum. Mesajın üzerine tıklayıp açtım.
Ayaz: Kumsal iyi misin?
Ayaz: Mesajıma bak.
Ayaz: Olanları şimdi annemlerden öğrendim, neredesin?
Ayaz: Seni nereye götürdüler veya neredesin. Mesajıma baksan iyi olur, yerini söyle geleceğim.
Olanları nasıl bu kadar çabuk öğrenişti o da garipti fakat onunla yaptığım son konuşma sonrasında bana tekrar yazabileceğini bilmiyordum
Ben: Ayaz ben iyiyim boş ver, senden bir şey isteyebilir miyim?
Hemen mesaja okundu bildirimi geldi.
Ayaz: Evet evet her ne istersen söyle yapacağım.
Ben: Kızlara olayları anlat, benim anlatmaya dilim varmaz tamam mı ve iyi olduğumu da söyle endişelenesinler. Bu konuyu konuşmak istemiyorum bunu bilsinler ama yazarlarsa cevap veririm, birkaç gün boyunca onlarla buluşamayacağım.
Ayaz: Tamam onlara söylerim, birkaç gün orada alış daha sonrasında zaten ben gelirim.
Ben: Neden geleceksin? Seninle görüşmek istemiyorum.
Ayaz: İşte sana bu yüzden aptal sarışın diyorum, kızım hani ben zaten abilerin ile yakın arkadaşım ya senin için geleceğimi kim söyledi?
Mesajına cevap vermeden görüldü atarak hızlıca çıktım. Araba ilerlemeye devam ediyordu, göz yaşlarım artık kurumuştu fakat içten içe ağlamaya devam ediyordum. Sadece anneme verdiğim söz yüzünden böyle yapmam lazımdı, oraya vardığımızda istediğimle gitmiş gibi yapmam ve onlara sevgi göstermem gerekiyordu. Arada sırada bana atılan bakışlar sinirimi bozmaya yarıyordu.
"Annemi nereye götürdüler." ön koltuktaki polis bana doğru döndü "Onu büyük ihtimalle karakola götürdüler, mahkeme sonrası cezası belli olur."
O esnada bir bildirim daha düştü.
Ayaz: Görüldü?
Bir de şimdi onunla uğraşacak vaktim yoktu telefonu kapatarak cebimin içine koydum. Hiç kimse ne yaşadığımı anlamıyordu Ayaz da öyleydi.
Evdeyken bana defalarca kez abilerimi gördüğüm gibi nasıl samimi olabildiğimi sormuştu ve yargılamıştı ama ben herkese anında güvenen salak birisi değilim elbette. Aslında abilerim ile daha öncesinde tanışmıştık fakat abim olduklarını bilmiyordum. Bir nevi arkadaş gibiydik, onlarla buraya taşındığımızda sokakta yolumu kaybettiğimde tanışmıştık çok içten insanlardı bazen sokakta görürsem selam verirdik ve konuşurduk bu yüzden de abilerim olarak gördüğümde sarılıp onlarla samimi bir şekilde konuşabilmiştim.
İnsanlar neyin ne olduğunu bilmeden sadece yargılarlardı bu genel bir şeydi.
Anneme verdiğim sözü nasıl tutacağımı düşündüm bir an, o olmadan nasıl başka bir evde başka kişilere ailem diyebileceğimi sorguladım.
Sonunda yoldan bir köşeye döndüğümüzde kocaman bir malikanenin olduğu yere çıktık, gerçekten de abarttıkları kadar vardı. Bahçe girişinde korumalar vardı ve içeri girerken ilk öndeki araçlar geçmek için beklerken önden biz geçtik ve görevlilerin yanında araba durdu. Koruma camı açmamızı işaret etti ve açtığımızda konuştu "İçeri girme izniniz yok, lütfen geri dönün." polisler alaycı bir şekilde hafifçe güldü.
"Bak bu arabada kim var biliyor musun?" korumalar bir an sorgulayıcı bir bakış attığında polis devam etti "Aydıner ailesinin yıllardır aradığı kayıp kızını getirdik." korumaların gözü hemen açıldı ve kapıyı geçmemiz için açtılar. Araba içeri devam ettiğinde arkamızdan bir kaç araba daha girdi ve kapı kapandı. Arabayı park ettiklerinde inmedim ve bir süre arabanın içinden dışarıyı inceledim. Bahçe bil çok görkemliydi ki evi saymıyorum bile. Arka arabadaki tüm özel harekat polisleri indi ve aracımıza yaklaştı. Öndekiler indi ve benim de inmem için kapı açtılar. Gecenin bir vaktiydi fakat bahçe aydınlatılması o kadar fazlaydı ki etrafı çok net bir şekilde görebiliyordum.
Araçtan inmek istemiyordum fakat polislerden birisi kolumdan çekerek beni araçtan çıkardı.
İleri baktığımda evin kapısı görünüyordu ve o görüntü...
Tüm aile üyeleri kapının önünde beni bekliyordu hatta hizmetliler bile meraklarından pencerelerden bakıyor veya kapıda bekliyorlardı.
Yiğit ve Doruk abim bana gülümseyen bir biçimde bakıyorlardı sonunda yanlarında olacağım için mutlulardı sanırım. Hemen yanlarına baktığımda ise okul müdürümüzü gördüm yani gerçek babam. Babam annemin omuzlarına kolunu sarmış ve beraber gülümseyerek bana bakıyorlardı, annem ise gözünden yaşlar düşüyordu, belki de kaybettiği kızını yıllar sonra görmesi onun için bunaltıcıydı. Fakat fark ettiğim bir şey vardı o kadın gerçekten de benim kopyam gibiydi ve annem olduğuna şüphe yoktu. Hareket etmedim olduğum yerde kaldım. Abilerim hızla bana yaklaştı ve sıkıca sarıldılar, Yiğit abim saçlarımı karıştırdı "Evine hoş geldin ufaklık." Doruk abim de aynısını yaptı ve beraber güldüler, bende onlara gülümsedim fakat sahte bir gülümsemeydi.
O esnada adını hatırlamadığım annem hızla bana koştu ve abilerimi iterek beni kucakladı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu, en kadar da ironik bir durumdu değil mi? O çocuğunu buldu diye sevinirken çocuğu ise onu değil annesi olmayan birisini annesi olarak görüyordu.
"Evine hoş geldin kızım, güzel Ayşin'im benim." Ayşin? bana neden öyle sesleniyordu? Şu an bunu sorgulamamam gerektiğini bilerek işleri oluruna bırakmaya karar verdim. Babam ise polislere yaklaşarak teşekkürler etti ve bir süre sonra polisler gitti. Babam da bize yaklaştı ve elini eşinin omzuna koydu "Hadi Tuğçe, kızı biraz rahat bırak alışsın." demek adı Tuğçe'ydi, bundan sonra ona anne olarak asla hitap edeceğimi düşünmüyordum sonuçta benim gerçek olmasa da tek annem Ece'ydi ve bu asla değişmeyecekti ama yine de belki ona baba diyebilirdim.
Abim ikisini de geri çekti "Anne evet kardeşimizi biraz bırak nefes alsın hem de içeri girelim üşümesin." Tuğçe abla hemen beni bıraktı ve elimi tutarak evin içine soktu diğerleri de peşimizden tek tek geldiler. Oturma odası olarak tahmin ettiğim yere girdiğimizde beni koltuğa oturttular yanıma Tuğçe abla ve Hasan abi oturdu, şu an okul müdürümün yanında bu şekilde olmam gerçekten de inanılmazdı.
İki abim de hemen karşı koltuğa oturdular ikisi de çok güzel gülümsüyorlardı.
Bazı insanların acısı diğer insanların mutluluğu olurdu.
...
Yaklaşık iki saat kadar geçmişti ve az da olsa samimi olmuştuk, diğer olaylardan bahsetmiştik. Tuğçe abla ise benden ayrılmak istemiyormuş gibi bana yapışmıştı ve bir an bile ayrılmıyordu. Onların yanında az da olsa açılmış gibiydim yani öyle davranmak zorunda kaldım, annem bana böyle yapmamı söylemişti.
"Peki Ayşin okulun nasıl gidiyor ?" yine o ismi kullanıştı, anlamaya çalışır gibi baktığımda Doruk abim hemen açıkladı "Anne onun ismi Kumsal lütfen öyle seslen." Tuğçe abla abimi azarlar gibi yaptı "Oğlum biliyorum ama ağzımdan öyle kaçıyor."
"Bana neden öyle sesleniyorsunuz?" hepsi bir an duraksadı sonra babam nazik bir tonda konuştu "Sen doğmadan önce annen ve ben sana bu ismi koymuştuk, ay gibi güzel, değerli anlamına gelir." demek eğer doğduğumda böyle olaylar olmasa ve bu ailede kalsam adım Ayşin olacaktı.
Tuğçe abla saçlarımı elleriyle tararken beni ikna etmeye çalıştı "İstersen ismini değiştirebiliriz, bu kolay." genelde cevap vermekten kaçınmıştım fakat bu dediğine saniyesinde cevap verdim "Hayır, bu ismi annem koydu." Tuğçe ablanın yüzü düşmüştü, annem diyordum ve ona asla anne demeyecektim aslında o da biliyordu Ece gibi olamayacağını.
Yüzü düşse de belli etmemeye çalıştı "Tamam ismin kalabilir, Ece güzel isim seçmiş." ondan bahsetmeleri neden kalbime hançer saplıyordu? Çok acıyordu, itiraf edebileceğimden bile fazla. Ona şu anda ne yaptıklarını ya da ne muamele gösterdiklerini bilmiyordum fakat iyi davranmadıkları kesindi.
Babamın sesi ile düşüncelerimden çıktım "Neden ağlıyorsun? Yanlış bir şey mi söyledik?" hızla toparlandım, ağladığımın bile farkında değildim fakat aniden kendimi tutamayarak hıçkırarak ağlamaya başladım. Yüzümü ellerimin arasına ağlarken hıçkırıklarımın sesi yükseldi.
Abilerim hemen karşı koltuktan kalktı ve yanımda eğildiler, Yiğit konuştu "Hey, sorun ne hadi söyle bize." Doruk abim onu dürterek sessizce mırıldandı "Belki de bu gün yaşadığı olay içindir." ikisi bakıştıktan sonra geri bana döndüler.
"Annemi istiyorum." sesimdeki o çaresiz isyan belirgindi. Tuğçe abla sırtımı ovmaya başladı "Buradayım anneciğim." yanlış anlamıştı benim annem o değildi...
Kafamı kaldırdım ve kızarmış gözlerimle onlara baktım ağlamaya devam ediyordum "Hayır, annemi istiyorum." Doruk annesine susması için bir bakış attı fakat Tuğçe abla konuşmaya devam etti "Tamam işte Kumsal annen benim, o kadın değil." öyleydi benim annem o kadın dediği Ece'ydi. Daha da fazla ağlamaya başladığımda Yiğit abim bana sarıldı "Neye bu kadar üzülüyorsun? Söyle halledeyim abiciğim." yapamazdı ki, bende ondan bunu isteyemezdim. Kafamı omzuna gömdüm ve ağlamama devam ettim. Çok canımı acıtıyordu, ben annemle olmak istiyordum orada ona ne yaptıkları belli değildi.
"Abi lütfen." diye fısıldadım devamını getiremedim, o ise sabırla bekledi. Babam da arkadan konuştu "Seni ne bu kadar üzdü kızım bize söyle."
hepsi söylememi bekliyordu.
"Annem." kimden bahsettiğimi hepsi biliyordu, ona bu kadar bağımlı olduğumu yeni fark etmişlerdi.
"Annemi oradan çıkartın lütfen." Tuğçe abla bu duruma nedense hemen karşı geldi "Onlar seni yıllarca benden ayırdılar Kumsal olmaz." ses tonu gayet netti. En çok da canımı acıtan onun oradan çıkamayacağı düşüncesiydi.
"Lütfen, onun bir suçu yoktu beni hep sevdi bende onu seviyorum." abim sırtımı ovmaya devam etti, ortamda bir sessizlik oluştu.
Sonunda babam konuştu "Madem bunu çok istiyorsun sanırım yapabilirim, ancak bir aya yakın sürer." ağlamam bir anlığına durakladı kafamı hızlıca kaldırarak ona baktım. "Gerçekten mi?" başını onaylarcasına salladığında hemen göz yaşlarımı yüzümden sildim. Yiğit abim bana baktı ve yanaklarımı mıncırdı "Şimdi şöyle yapalım ufaklık, ağlamayı bırak bunu halledeceğiz." Tuğçe abla ise bu fikirden hiç hoşlanmamış gibiydi
"O zaman bir şart var, Ece çıkacak ama sen bizimle yaşamaya devam edeceksin anlaştık mı kumsal?" onlarla yaşarsam annem oradan çıkacaktı ve belki de orada yaşayacağı şeylerin hepsinden kurtulacaktı. Bir umutla hızlıca başımı salladım "Tamam anlaştık, sizinle kalacağım annemi oradan çıkaracaksınız." anlaşma basitti.
Doruk abim hemen konuyu dağıttı "Hadi hadi hepiniz odalarınıza gidin güneşin doğmasını beklemeyelim olur mu?" şakacı sözleri belki de moral içindi.
"Abi benim odam var mı?" gülümsedi ve beni yerden kaldırdı "Evet, hem de bir sürü kendin ait odan var ama şimdilik yatak odna gidelim evi yarın gezersin olur mu?"
Herkes dağılmaya başlamıştı abilerim ise beni yaklaşık üçüncü kattaki bir odaya çıkarttılar, kapıya geldiğimizde biraz da heyecanlı görünüyorlardı. Kapıyı açtılar ve içeri girmem için hafifçe işaret ettiklerinde odama girdim ve içeriyi incelemeye başladım. Oda aslında çok hoş ve sadeydi tam da istediğim gibi. Kendime ait çift kişilik bir yatak, yatağın yanında minik bir kitaplık odanın içerisinde ders çalışma masası, makyaj malzemeleri için bir masa daha ve bir dolap vardı.
"Beğendin mi?"
"Evet, teşekkürler." Doruk abim anlayışla başını salladı "Bu arada kıyafet odan var haberin olsun, sonrasında biliyorum olaylar ani gelişti ve yanına hiçbir şey alamadın bu yüzden yarın beraber gideriz ve almak istediğin eşyalarını alırsın, şimdilik uyu." iki abim ile de vedalaştıktan sonra odanın kapısı küçük bir tık sesi ile kapandı fakat hemen arkasından kapı tekrar açıldı ve Doruk abim içeri girdi "Sana bir şeyi vermeyi unuttum." neyden bahsettiğini anlamak için ona baktığımda cebinden bir kağıt çıkarttı ve bana uzattı "Bir hayranından, eğer anlarsan." şakacı şekilde göz kırptıktan sonra hemen odadan çıktı. Elimdeki kağıtla yatağa gittim ve oturdum açıkçası bunu kimin verdiği zaten ortadaydı.
Kağıdı açtım ve okumaya başladım;
Kalbimin rıhtımında adın,
Sensizliğin yüklerini taşıyor adım adım.
Hatalar yaptım, batırdım,
Rıhtımdaki gemileri yaktm.
Yoktur düzeltme şansım,
Bir şansa bakar hayatım,
Bir daha bu hataları yapamayacak kadar pişmanım.
~Asla barışamadığın sevgili düşmanın
Selammm evett sonunda bölüm geldi ve hepinizin rahat ettiğini biliyorum. Öncelikle şunu söyleyim bana asla kızmayın çünkü bilen bilir ben bölümleri uzun zamandır atmaya çalışıyorum ve sitede bir sorun çıkmıştı bölümler atılmıyordu, yetkililer ile görüşerek bunu hallettik ve bu gün sonunda açıldı. Merak etmeyin bundan sonra düzenli olarak yine buradayım bölüm hakkında yorumlarınızı yaparsanız çok mutlu olurum asklarımmm.
( bu arada imkanı olanlar instagram hesabıma gelebilir adı hilalgundogdu123 orada kitapla ilgili açıklamalar yapıyorum.)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.24k Okunma |
1.93k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |