39. Bölüm

24.Bölüm

Hilal Gündoğdu
hilal.gundogdu

 

Biliyorum ara veriyorum dedim ama dayanamadım yine bölüm atıyorum, yetişirse yarın da bölüm gelecek. Bu aralar yorum sayısının çok fazla düştüğünü fark ettim hadi azıcık yorum atın da sohbet de ederiz. Az yorum gelirse bölümü geç atarım wjdhıufhe şaka şaka ama olsun siz yine de yorum da yapın beni daha çok motive ediyor, bölüm kısa ama yarın tekrar gelecek ya merak etmeyin.

İyi okumalarrr

 

 

 

 

Belki de insanların konuşurken anlatamadıkları şeyleri yazılara dökerek anlattıkları doğruydu. Duygular belki söylenirdi ancak yazıldıklarında herkes onu hissederek okurdu. Ayaz da bilerek mi bu mektubu yazmıştı? Bu kadar şeyin içerisinde bir de onunla ilgileneceğimi falan mı sanıyordu ki bu eşşek?

Açıkça ona son sözümü söylediğimi düşünüyorum. Evet, aramız karışıktı ama bir iyi bir kötü oynaması sinirimi bozuyordu. En azından belki eskisi gibi mesafeli kalsak daha iyi olacaktı, tam da bir mesafe denemez tabii konuşuyor eğleniyorduk ancak aramızda gereksiz samimiyet yoktu. Şimdi yine konuşup şakalaşmaya devam ederdik ama o kadar samimi olmazdık. Onunla zaten bu şekle de gelmek istemiyordum ancak bir anda olmuştu işte.

Elimde onun verdiği kağıdı tutarken ne yapsam bilemedim aklım çöpe at diyordu kalbim ise atma, sonuç olarak kağıdı çalışma masamın üzerine koydum, illa ki bir gün atacaktım ama o güne kadar benimle kalabilirdi en azından.

Olayları zihnim bile algılayamıyordu, gerçekler ortaya çıkmıştı, gerçek ailem olduğunu öğrenmiştim, abilerimin asılında buraya geldiğimden beri tanıdığım ve sevdiğim kişiler olduğunu öğrenmiştim, annem gitmişti ve şimdi ise gerçek ailemin yanına gelmiştim. Tabii söylemesi bile zorken yaşaması ne kadar yorucuydu kimse bilemezdi, şimdi ise yeni odama bakıyordum, hakkım olan ama asla kendimin olarak göremediğim o oda.

Eşyalar bana ait değildi, ama yarın eve giderek oradaki istediğim eşyalarımı alabileceğimi söylemişlerdi. Gittiğimde bakacaktım fakat alabileceğim bir iki kişisel eşyam vardı onların haricinde pek de bir şey almayı planlamıyordum, burada fazlası vardı.

Boş bir şekilde yatağa uzandım aklımda hiçbir şey yoktu, daha doğrusu düşünemeyecek kadar doluydum. Alışık olmadığım yerlerde asla uyuyamazdım, bu düşünce aklıma eski olan bir anıyı getirmişti.

 

Bir gün yine Ayaz ile onların evindeydik, küçüktük ancak o küçük bedenlerde kocaman bir sevgi vardı. Akşam saatleriydi ve uyuma vakti gelmişti, bu gün farklı olarak başka bir odada yatacaktım ve Ayaz'ın annesi beni odaya götürdüğünde hafifçe korkmuştum. Ama bir şey diyemedim, gittiğinde ise yatağa hafifçe yerleşmiştim ancak uyumuyordum, gözlerim açıktı ve minik ellerimle yorganla oynuyordum.

Benim gibi bir çocuk alışık olmadığı yerlerde genelde uyuyamazdı, uykum olsa da yarı açık gözlerle yorganla oynamaya devam ettim bir nevi teselli ediciydi.

Kapının bir anda açılma sesini duyduğumda gözlerim hemen kapıya dönmüştü ve kim olduğuna bakmıştı, içerisi karanlıktı ve pek göremedim ancak figür kapıyı örttü ve yanıma yaklaştı, ardından ise hafifçe yatağa çıktı.

"Uyuyamadın mı sarışınım?" hafifçe kafa salladım "bu yatağa alışık değilim ya uyuyamadım." dedim hafif dudak bükerek. Ayaz köşedeki gece lambasını açtığında onun tatlı mı tatlı ela gözlerini görmüştüm, yüzünden belli oluyordu o da en az benim kadar uykuluydu.

Yorganı kaldırdı ve içine girerek ikimizin de üzerini iyice örttü.

"Senin bu gece odanda uyuman lazım değil mi?"

"Senin olmadığın yerde benim işim yok." çocuk suratı kararlı ama tatlı görünüyordu, "Ama orası senin odan." tekrar başını iki yana salladı "Hayır, sen burada uyuyorsan o zaman odam burası." küçüktüm, aklıma bir sürü soru geliyordu.

"Peki ya ben gittiğimde o zaman burası evin olmuyor mu?" biraz düşündü ve tekrar bana baktı "Kesinlikle hayır." şaşırmıştım, artık hafif de uykum kaçmıştı "Nasıl? Ama senin evin burası." yorganın içinde ilerleyerek bana yaklaştı.

"Sen yoksan burası evim değil, ama anlamadın ev olarak burayı demiyorum seni diyorum."

"Evim sensin."

Çocuk kalbim yumuşamıştı ve hafifçe kendime kıkırdamıştım "Sende hep böyle konuşuyorsun, bana da böyle konuşmayı öğretir misin?"

"Bunları söylemek içimden geliyor sana nasıl öğreteyim ki?" o an o çocukça masum akılla "Eğer içinden geliyor söylüyorsan içine bir bakabilir miyim? Belki görürüm." demiştim. Ayaz ise o yaştaki flörtözlük ile nasıl yaptığını bilmediğim bir şekilde karşılık vermişti "Eğer içime bakacak olursan tek göreceğin şey sana olan sevgim olur." utanarak ellerimi yüzüme getirerek minikçe tatlı bir çığlık atmıştım, nerden bilirdim ki o yaşta bu tür şeylerden konuşup utanmayı.

Ayaz yatakta bana tam olarak yaklaşıp sarılmıştı, artık küçük bedenlerimiz iç içeydi. Belki iki küçük bedendi fakat birleşince kocaman bir kalp ediyordu. Ayaz kollarıyla bana nazikçe sarılmaya devam ediyordu bende itiraz etmeksizin başımı ona yasladım.

"Neden uyuyamıyordun."

"Bu yatağa alışık değilim." hafifçe kafasını kaldırıp güldü "O zaman artık rahatça uyuyabilirsin."

"Ama yatağa ve bu odaya alışık değilim."

"Ama kucağımda olmaya alışkınsın, şimdi uyuyabilirsin." hafifçe ona gülümsedim ve utanarak daha çok ona gömüldüm.

 

Anılar aklımda dolanırken yüzüm çoktan gülmeye başlamıştı farkında bile değildim, bu sefer aklıma diğer minik minik kesit olarak hatırladığım hatıralar geldi.

 

Ayaz ve ben yine onların evindeydik ancak annesi ve babası yoktu bir işleri vardı ve evden birkaç günlüğüne gitmişlerdi bu yüzden bakıcı ve evde çalışan görevliler bizimle ilgileniyorlardı, burada kalıyordum çünkü hem benim ailem de ortak oldukları için onlarla beraber gitmişlerdi.

Bir gün yine evde Ayaz ile oyunlar oynuyorduk ancak onun oyuncakları hep erkeklere göreydi ve bana göre pek de bir şey yoktu.

"Kumral." tatlı gözleriyle bana dönüp bakmıştı "Efendim sarışın?"

"Ben arabalarla oynamaktan sıkıldım." elindeki arabayı köşeye koydu ve bana döndü "Neyle oynamak istersin peki?" aklımda bir şey vardı ve onun izin vermeyeceğini biliyordum, beni her ne kadar sevse de ve her şeyini verse de o şeyi asla benimle paylaşmazdı

"Akülü arabana binebilir miyim?" o kadar tatlı sormuştum ki izin vereceğini sanıyordum fakat sertçe kafasını salladı "Hayır olmaz." genelde pek kavga etmesek de bunun gibi kavga ettiğimiz konular oluyordu ve akülü araba da bunlardan birisiydi.

Ayaz'ın araba sevgisi ve bağlılığı tam o zamandan beri vardı.

Yaptığım yüzün işe yaramadığını anlayınca iş başa düşmüştü, gidip ona binecektim. Daha o bir şey demeden hızla evin içinde koşmaya başladım, amacım bahçeye ulaşmaktı. Hemen arkamdan Ayaz da koşmaya başlamıştı "Hayır!", koşmaya devam ettim, bahçeye çıktığımda ise hedef belliydi ve oraya yöneldim ancak bir anda Ayaz beni geçti ve fırsat vermeden akülü arabaya atlayarak yerleşti. Hayal kırıklığıyla duraksamıştım, Ayaz ise hemen arabasındaki yerini sağlamlaştırmak için kemerini takıyordu.

"Ama bende binmek istiyorum." Ayaz bana baktı şiddetle kafasını salladığında gözlerim dolmaya başlamıştı. Göz yaşlarımı sildim ve ani saldırıyla saçından sertçe tutarak onu akülü arabadan atmaya çalıştım "İnsene!" saçını çekerken bağırıyordu ancak inmemekte kararlıydı, ben ise sürükleyerek onu oradan çıkarmaya çalışıyordum. "Ah!" Ayaz daha da çok bağırıyordu ancak ben kendi gururumla o akülü arabaya binmek için elimden geleni yapıyordum. Sonunda onu arabadan saçından sürükleyerek indirdim, ancak tekrar binmesin diye saçını çekerek daha da uzağa sürüklüyordum. "Tamam!" diye bağırdığında saçını bıraktım ve geri çekilerek ona baktım "Bıraktım kumralım ama bende binmek istiyorum." sonunda başını salladı "İyi ya bin, ama sadece bir süre." hızla beklemeden akülü arabaya atladım ve tuşlarla oynayarak sürmeye başladım, Ayaz ise bir köşede oturmuş mutsuz mutsuz beni izliyordu. Zaten normalde akülü arabaya bir ilgim yoktu fakat hızla geçecek bir heves vardı ve birkaç dakika sürdükten sonra hevesim kaçtı ve durdurarak indim "Ben sıkıldım." Ayaz ise şaşırmıştı, sonuçta o koltuğu almak için çok çabalamıştım.

...

Birkaç saat sonrasında vakit geçmediği için beraber bir çocuk filmi izliyorduk ve birazcık sohbet ediyorduk.

"Senin en sevdiğin atıştırmalık ne?" Ayaz bana döndü "Jelibonları severim ama diğer şeyleri de seviyorum." o anda bile önünde bir jelibon vardı ve yiyordu.

Ayaz filmi izlerken heyecanla bana baktı "Bende senin kahramanın olabilir miyim?" kafa sallamıştım "Evet, kahramanım ol."

"Hep mi?"

"Hep."

Hizmetçi ablalar bizi izliyordu ve bu tatlı hallerimiz karşısında gülümsemelerini tutamamışlardı, birisi bize seslendi "Çocuklar film izlemek yerine oyun oynasanız daha iyi olur." ikimiz de bakıştık ve hemen ayaklandık "Ay ne oynayalım kumralım." dedim sondaki m harfini uzatarak.

Ayaz güldü "Ben süper kahraman olayım seni kurtarayım." kabul etmiştim, bir süre sonra oyunu oynuyorduk. O kahraman rolünü yaparken bende kurtardığı genç kız rolünü oynuyordum.

"Çok teşekkür ederim kahraman bey, peki siz kimsiniz?" gülümsedi

"Adım, sarışının kumralı."

"Bende, kumralın sarışınıyım."

 

Zihnimdeki düşünceler akarken sanki zaman donmuş gibiydi, tüm anıları tekrar kafamda canlandırmak çok hoştu en çok da Ayaz'ın o zamanki hallerini hatırlamak oldukça komikti.

Düşünceleri bir kenara ayırdıktan sonra sonunda gerçekliğe dönebilmiştim, olan biten her şeyin gerçekliği tekrar beni vuruyordu ancak fark etmesem de yüzüm hala gülüyordu.

"Neye bu kadar gülüyorsun bakalım hanımefendi?" duyduğum sesle bir an yatakta sıçradım ve hemen gözlerim sesin geldiği kapıya gitti. Doruk abim kapıya yaslanmış ve gülümseyerek bana bakıyordu, bir an ne yapacağımı bilemedim sonuçta büyük ihtimalle saçma sapan davranışlarımı görmüştü. Abim içeri girdi ve kapıyı örterek yatağa doğru yaklaştı "İzninizle oturabilir miyim?" başımı salladığımda hemen yataktaki bir noktaya rahatça oturdu, en azından nazik birisiydi bu konuda şanslıydım.

"Anlat bakalım neden uyumak yerine bir boşluğa gülüyordun?" ah, işte şimdi buna sıçtım diyebilir miydik? "Bir şey yok ya sadece birkaç şey düşünüyordum."

"Ayaz mı?" adam tak diye bilmişti! "Sanırım." tek kelimelik cevabıma hafifçe tek kaşını kaldırdı, ardından yatakta aynı benim gibi arkasına yaslandı.

"Onu yıllardır tanırım iyi çocuk, tabii kendince." diyemedim ki o iyi birisi değil diye. Sanırım şu an benimle bir miktar dertleşmeye çalışıyordu veya yakınlaşmaya.

"Ayaz ile nasıl tanıştın?" bu sorunun bir çok cevabı vardı tabi hepsi de anlamca farklıydı.

İlk tanışmadan mı bahsediyordu?

İlk görmem mi?

Kendi yüzünü öğrendiğim ilk seferden mi?

Yoksa daha öğrenemediğim gerçek yüzüyle mi?

Soruyu normal bir ses tonuyla cevapladım "Yıllar önce ben küçükken de Antalya'da yaşıyorduk, o zaman ailelerimiz şirket ortağıydı bu yüzden evlerine gittiğimde onunla konuşmaya başlamıştım. Ancak her şey bitmişti, İstanbul'a taşındık, Ayaz ile bir daha iletişime de geçmemiştik sanırım onu unutmuştum. Bir gün babam tekrar Antalya'ya taşınacağımızı söylemişti, en başında istememiştim ancak sonra zorla geldim işte. Onunla markette tekrar denk geldim, oraları geçelim olaylar biraz saçmaydı. Onu tanımamıştım ancak kalbimde tanıdık bir his vardı, daha sonra yeni okuluma kayıt edildiğimde ilk günümde gördüm, koridorda karşılaştık ve aynı sınıflara düştük." beni sabırla dinledi ve her seferinde başıyla onaylama vererek devam etmem için beni cesaretlendirdi, sonunda bittiğinde ise küçük bir nefes verdi.

"Yani sınıf arkadaşısınız ve sohbetiniz de öylece devam ediyor." başımı salladığımda devam etti "Ayaz aslında iyi birisi ancak duygularını dışa vurmayı bilmez, o her şeyi içinde yaşar. Emin ol söylediklerini hissetmeyen birisi, her zaman tam tersini yapar." Bence Ayaz öküzü öyle değildi abim öyle konuşuyordu.

"Onunla düşmanız." şaşkınlıkla başını bana çevirdi "Öyle mi? Bizi tanıştırmak için ilk çağırdığında oldukça iyi görünüyordunuz." hafifçe başımı salladım, ellerim yorgan ile oynamaya devam ettim "İşte senin de dediğin gibi sadece zaman için öyleydi, her şey üst üste gelince belki de duygusal bir destek istedim bilmiyorum ama normalde öyle değiliz ve o anlaşma bitti." onun yakın arkadaşıydı ancak bana da anlayış ile bakıyordu.

"Tamam abiciğim sen rahat ettiğini yap, ama Ayaz bazen bize gelir beraber takılırız, bu senin için sorun olur mu?" beni düşünecek kadar düşünceliydi fakat ben ise kimdim ki? Sonuçta burası onun eviydi ve kimin girip kimin giremeyeceğine karışmak benim haddime değildi.

"Hayır, yakın arkadaşsınız istediğini yap abi." onun için böyle yaptığımı çok net bir şekilde anlamıştı ancak yine de bir şey demedi.

İkimiz arasında sessizlik daha da uzarken bana günlük hayattan sorular sormaya çalıştı, saat geçti ancak sohbet etme fikri benim için hiç de fena değildi.

"Abi, Yiğit abim uyuyor mu?" başını iki yana salladı "Hayır, büyük ihtimalle sevgilisiyle konuşuyor." sevgilisi mi? Ah bana bundan bir ara bahsetmişti, en azından ondan bilgi alamamışken belki şimdi alırdım.

"Sevgilisi kim?" söylese bile büyük ihtimalle tanımayacaktım ama yine de duymak istemiştim, hafifçe gülümsedi "Neden bunu bilmek istiyorsun?" omuzlarımı hafifçe silktim "Hiç, sadece merak ettim." büyük ihtimalle inanmamıştı, gerçi kimdim ki onu kandırabileyim?

"Hm, sana söyleyeceğim ama bunu ona karşı kullanma sevgilisine çok bağlı ve benim söylediğimi duyarsa ikimiz de ölürüz küçük hanım." cümlesinin sonuna gelirken çoktan gülmeye başlamıştı, bunu düşünmek benim de yüzümü güldürüyordu.

"Tamam aramızda kalacak hadi söyle."

"Ah peki peki söyleyeceğim." heyecanla devam etmesini bekledim, "Sevgilisinin adı Hüda, iyi kızdır." Demek Yiğit abimin sevgilisinin adı Hüda'ydı.

"Peki abim o kız için beni azarlar mı ya da yarı yolda bırakır mı?" o da biliyordu, terk edilmekten, onlarsız kalmaktan ne kadar korktuğumu biliyordu. Cevabı vermeden önce kısa bir süre bekledi fakat sonrasında kendisinden çok emin bir şekilde cevap verdi "Eğer bir gün öyle bir şey olsaydı Hüda seni ayırmak yerine Yiğit'e karşı savunurdu o tür bir kız değil emin ol, sana abla gibi bakardı." bu en azından içime birazcık da olsa su serpmişti.

"Peki senin sevgilin var mı?" soruyu sorduğum anda yüzü hafifçe kızardı ve dikkati dağıtmak için öksürdü "Eh, evet var." Ne! Yani, her iki abimin de sevgilisi mi vardı? Onlarla ileri zamanda kesinlikle tanışmam gerekecekti. "Peki seninki kim?" sanki bilmiyormuş gibi bir an duraksadı, bunun beni kızdıracağını çok iyi biliyordu.

"Adı Eda, o da senin gibi sarışın." Benim gibi bir sarışın mı?

"Peki her ikinizin de sevgilisiyle ne zaman tanışırım?"

"Şu olaylar bitsin her şeyi yoluna sokalım bakarız abiciğim." ne kadar süredir konuşuyorduk bilmiyorum, zaten odama geldiğimde saat gece dört buçuk falandı ancak yine de hala uykum yoktu.

Abim de aynı şekilde kolundaki saate baktı ve ardından bana döndü "Saat çoktan altı buçuk olmuş, sen uyu istersen." yataktan kalkıp gitmeye hazırlanırken arkasından seslendim "Uykum yok, uyumayacağım hem sabah olmuş." yüzünde hafif bir gülümseme belirdi "Peki aslında ben de uyumayacağım, benimle mutfağa gelmek ister misin? Kahve falan içeriz." biraz uykulu olsam da artık bu saatten sonra uyuyamazdım bu yüzden bende yataktan kalktım ve o odadan çıkarken hemen arkasından takip ettim. Beraber merdivenlerden inerken etrafa bakındım, her ne kadar artık burada yaşayacak olsam da alışmak istemiyordum.

Mutfağa girdiğimizde Abim masayı işaret ettiğinde istediği gibi bir sandalyeye oturdum, o ise kahve makinasını çalıştırdı ve ikimize de bir kahve hazırlamaya başladı.

"Yapılacak çok şey var, bu gün yoğun olacak." evet yoğun olacaktı, daha eve gidip almam gerekenleri alacaktım buraya taşıyacaktık ve birkaç şey daha. Ona sadece kafa salladım pek bir şey demedim, kahveler olduğunda iki kupayı da aldı ve yanıma oturdu.

"Dikkat et sıcak, yanarsın."

"Ben zaten yanmışım abi." sorgulayıcı bir bakış attı "Kime?" Kumralıma, benim ela gözlü kumralımla yanmışım. Aklımdaki düşünceleri hemen lanet ederek erteledim, hem böyle düşünmemeliydim o benim düşmanımdı değil mi?

"Kimseye ya ağzımdan çıktı öyle." inanmayan bir bakış attı, ama konuyu daha fazla uzatmadı.

"Ayaz bizi ilk tanıştırdığında nasıl anında samimi olduğumuzu garipsedi mi?" başımı iki yana salladım "Hayır ona sizinle daha önce tanıştığımı, bana yardım ettiğinizi ve buraya geldiğimden beri tanışmış olduğumuzu biliyor." anlayışla başını salladı ve kahvesinden bir yudum daha aldı.

"Bu gün bize gelecekti dün mesaj attı, ayrıca sana iletmemi istediği mektubun içerisinde ne vardı?" içtiğim kahve boğazımda kaldı ve öksürdüm, hızla elini sırtıma vurdu ve nazikçe ovaladı "Hey, boğulacak kadar ne yazmış olabilir bizim hödük?" yüzünde bir sırıtma vardı

"Şey yok ya bir şey sadece yine düşman olmamızla alakalı bir şeydi." gülümsemesi büyüdü "Abiye yalan söylenmez, Ayaz öyle bir şey yazmaz tanırım onu." demek ki tanımıyormuşsun abi, o bana düşman olmakla alakalı bir sürü yazı yazmıştı.

O esnada birkaç adım sesi duydum ve ardından neşeli bir ses gecikmedi "Günaydın!" Yiğit abimdi, acaba her gün bu kadar mutlu mı uyanıyordu? Her ikimiz de Yiğit abimin neşesine aynı neşeyle karşılık verdik.

Yiğit abim de bizim gibi masaya oturdu, uykudan yeni uyanmış olsa da gülümsemesi çok güzel görünüyordu bunu inkar etmeyecektim. Aramızda çok da bir yaş yoktu bu yüzden dışımdan her zaman abi desem de içimden genelde sadece adlarını kullanıyordum

Doruk, Yiğit'in omzuna hafifçe vurdu "Bu sabah neye bu kadar mutlusun?" Yiğit abim gülümsemeye devam etti "Eh Dün gece full Hüda ile konuştum, ve barıştık." mutluluğunun sebebi anlaşılırdı, sevgilisi ile arası bozuktu ve dün düzelmişti. Yiğit abim hemen ardından bana döndü

"Ah bu arada senden zaten haberi var yani yıllardı, ve seni bulduğumuzu duyduğunda çok sevindi tanışmak istiyormuş sana uyar mı?" Ne! Bir dakika bir dakika nasıl yani abimin sevgilisi benim ile tanışmak istiyor ve zaten yıllardır abim beni ona mı anlatıyordu?

"Şey tabi tanışırım." Doruk abim kesti sözümü "Olmaz Yiğit, zaten kız o kadar şey yaşadı bırak birazcık alışsın, okula bile gitmiyor bir haftadır." Yiğit abim hatırlamış gibi pes etti "Ah tamam tamam birazcık zaman verelim bence de." ikisiyle şu an böyle olmak çok güzeldi acaba onlar da aynısını hissediyorlar mıydı? "Bu gün daha Kumsal'ın eşyalarını almaya gitmeliyiz çok işimiz var." o evden ne alabilirdim ki? Sonuçta burada neredeyse her şey vardı, sadece kitaplarımı ve bilgisayarımı alırdım sanırım. Son bir aydır çok yoğun olduğum için yazdığım kitaba da bölüm atmamıştım, çok fazla okur kitlem yoktu ancak okuyan birkaç kişinin olması beni mutlu ediyordu.

"Ne zaman gideceğiz peki?" Yiğit abim Doruk abime baktı ve bana geri döndü "Ne zaman istersen." açıkçası çok fazla ertelemek istemiyordum, o yeri düşündükçe aklıma son anılar gelecekti ve bence hemen gidip gelmek daha iyiydi.

"Şey saat erken ama şimdi gitsek olur mu? Hem dönüşte markete de uğrarız kahvaltı için bir şeyler alırız." çok zenginlerdi ve evde bütün ihtiyaçlar vardı fakat bununla kafa dağıtmak istediğimi biliyorlardı bu yüzden bir şey demediler. Doruk abim masadan kalktı ve hemen ardından Yiğit abim de aynı şekilde kalktı "Hadi kalk gidelim." Nasıl? Yani bunu demiş olabilirim fakat anında da buna uymalarını beklemiyordum.

Peşlerinden bende kalktım ve beraber evden çıktık, kimin arabasıydı bilmiyorum fakat tam karşımızdaki son derece yeni model olan bir araba vardı. Kapılarını açtıktan sonra ben arkaya bindim onlar ise ön koltuklara geçtiler.

"Kemerini tak bakayım." Ah doğru, bunu bile unutmuştum, dediği gibi kemeri taktıktan sonra araba çalıştı ve sonunda caddeye karıştık. Yolda ilerlerken pek konuşmuyorduk arkada hafif tonda bir şarkı çalıyordu ben ise yolu izliyordum, belki de o evde son kez bulunacaktım bunu bilemezdim.

"Kumsal." ses Yiğit abime aitti, kafamı uzatarak ön koltuğa baktım "Efendim abi." Gözünü yoldan bir saniye ayırdı bana baktı ve ardından geri dönerek yola baktı "Oradan çok fazla şey almana gerek yok biliyorsun bundan sonra ne istersen olacak, olduracağım." bir saniye duraksadı, ardından devam etti.

"Sadece çok gerekli olanları al, aslında onlara da gerek yok yenileri alınır ama belki dosyaların falan vardır." cevap vermesem de kafamı salladım.

Bu sefer ben ona seslendim "Yiğit Abi"

"Efendim?" O esnada Doruk abim ise bizi sessiz

Bu sefer Doruk abim nazik bir sesle konuştu "Kendini zorlama, rahat hissettiğinde geri gidebilirsin sonuçta yok yazılmıyorsun." Doğru ya artık böyle ayrıcalıklarım vardı sonuçta babam okulun müdürüydü, tabi kimsenin bilmediği babam.

"Okuldakiler olayı öğrenmemiş değil mi?" endişemi anlıyorlardı sonuçta yeni gelmiştim çok fazla da tanışmamıştık okuldakiler ile.

Yiğit abim kafasını iki yana salladı "Onlar zaten aileni tanımıyorlardı arkadaşların hariç, yani okuldakiler seni şu anki halinle müdürün kızı olarak tanıyorlar korkmana gerek yok." doğru ya sınıfta da zaten kimse aile durumumu bilmiyordu bunun için endişelenmeme gerek yoktu.

"Hani bana annemi görmem için soyadınızı almam gerektiğini söylemiştiniz ya bende kabul etmiştim." ikisi de bir an duraksadı fakat devam etmemi beklediler "Dediğiniz gibi soyadımı sizinkiyle aynı yaptım, annemi ne zaman göreceğim?"

Yiğit abim yutkunurken bu sefer Doruk söz aldı "Götüreceğiz sadece birazcık sabret, zaten şikayeti geri aldık ve çıkartmak için iyi bir avukat tuttuk, ama o adam orada kalacak." Klasın zaten, onun gibi bir insanın dünyada boş boş dolaşması hiç olmazdı, ama annem o melek gibiydi kime ne zararı olabilirdi ki?

Sonunda eve vardığımızda araba durdu ve beraber indik. Hala o günkü gibiydi, dağınık. Kapıdan girdiğimizde her şey o günkü gibiydi, kalbim acıdı.

Yiğit Abim kolunu omzuma attı ve o günün anılarını zihnimden uzaklaştırmaya çalışarak gülümsedi "Hadi bakalım fıstık, odana gidelim yolu göster." düşüncelerimden onun sayesinde kurtulmuştum ve bir anlık içimden teşekkür etmiştim. Onları odama doğru götürmeye başladım, içeri girdiğimizde ben eşyalarıma bakarken ve önemli olanları seçerken onlar ise odamı inceledi.

"İyi odan varmış." bunu söyleyen Doruk abimdi, evet belki iyi bir odaya sahiptim ancak iyi bir aileye sahip değildim.

"Evet, ama biraz kötü zaten taşınalı çok da olmamıştı." sadece birkaç eşya almıştım bunlar laptop, günlük ve biraz da not defterlerimdi gerisine ihtiyacım yoktu. Koca kitaplığıma baktım tüm kitapları nasıl götüreceğimi düşünürken bir ses duydum "Kitapları almana gerek yok, evimizde kocaman bir kütüphane var, sana özel yaptırmıştık." Ne yani daha varlığı belli olmayan çocuklarına evlerinde bölüm mü ayırmışlardı?

"Neden?"

"Sen olmasan da belki bir gün gelirsin umuduyla annem yaptırmıştı, senden hiç vazgeçmedi." Bakışlarım Yiğit abime çevrildi bunu doğrulamasını bekliyordum.

"Evet, garip davranışlarına bakma sonuçta yıllardır özlemini çektiği ve ölmedi diye inandığı kızı ortaya çıktı. Sanırım birazcık onun da psikolojisi bu süreçte bozuldu, merak etme günler geçtikten sonra birbirinize alışırsınız." kafamı salladım "Gidebilir miyiz? Bana sadece bunlar yeter." elimdeki sadece bir iki tane eşyaya baktılar, ama bir şey demediler ve evin çıkışına doğru yöneldiler bende arkalarından gittim.

...

Marketin içerisinde beraber dolanıyorduk, ben açıkçası çekindiğim ve onların parasını harcamak istemediğimden bir şey almadım ama onlar ise her elime alıp incelediğimi veya uzun süre baktığım ürünü sepete koydular.

"Abi, boş ver hepsi gereksiz." Yiğit abim ev ihtiyaçlarına göre etrafta ürün ararken Doruk abim ise yanımdaydı, "Buna takılmana gerek yok, eğer sen baktıysa bence gereksiz değil." ikimiz de birbirimize gülümsediğimizde reyonlara bakmaya devam ettik, hatta bir süreden sonra artık eğleniyorduk.

"Abişler, çikolatalı süt alabilir miyiz?" Doruk abim bir kahkaha attı "Abişler mi? Ah bu tatlılık bana fazla kız kardeşim." ikimiz de gülerken Yiğit abim sakin kalsa da ağzında minicik bir gülümseme oluşmuştu, dolaşmaya devam ederken su kısmında yine o görüntüyü gördüm.

Ayaz su reyonundaydı.

Yine aynı seneryo yaşanıyordu resmen dejavu yaşıyordum, arkasına baktığında beni gördü bir anlık gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Ancak abilerim de onu fark ettiğinde yanına gittiler ve sohbete başladılar.

"Hey! Seni burada göreceğimi bilmiyordum." dedi Doruk abim, Yiğit abim de hemen arkasından Ayaz öküzünün yanına gitti, pek fazla görmek istemiyordum o yüzden hemen ortamı bozdum "Abi, kahvaltıya geç kalmayalım gidelim hadi." planımın işe yarayacağından o kadar emindim ki ters köşe olabileceğimi fark etmemiştim.

"Hadi Ayaz sende bizimle gel, ailen yok evde teksin biliyorum en azından karnın doysun sen yemek yapmayı bilmezsin." Ah! Bu kader bana karşı neden bu kadar inatçı?

Ayaz bana doğru baktı ve dudakları yukarı kıvrıldı, o şeytanın aklında kesinlikle planları vardı.

 

 

Ecrin Altınışık

 

Son birkaç hafta o kadar berbat geçiyordu ki bunu açıklamaya bile gerek yoktu. Belki de kaderimiz tam bu noktada batıyordu, bunu bilemezdim fakat tüm olaylar karışmıştı.

Ailemin olayının üzerinden yaklaşık bir buçuk hafta kadar geçmişti, o gece hayatım bitecek sanıyorken bana bir şans daha verildi. Çok sevdiğim adam o gece bana çıkma teklifi etmişti, Aras. O zamandan beri sevgiliydik, normalde kızlarla kalırdım ama herkes bir süreliğine dağılmış gibiydi benim durumum belliydi ve Kumsal ise zaten berbattı. Onun olayını Ayaz bize anlatmıştı gerçekten üzülmüştüm, onun yanında olmak isterdim ancak o ailesiyle kalmaya başlamıştı, illaki bir gün geldiğinde sohbet edeceğiz ancak bu konuları açmayacaktık. Onu daha çok üzmek yerine konuyu normal karşılayarak ona sorular sormayacağımıza söz vermiştik kızlarla, onun en büyük desteği bizdik sonuçta.

Okulun ilk döneminin ortasındayken yeni kız haberini almıştım bir şey olmaz diye düşünmüştüm fakat o kızın gittiği gün ben okulda değildim, akşamı Dilara ve Yüsra beni aramıştı onlarla çok yakın arkadaştık zaten. Kızın Kumsal adında olduğundan ve çok sevdiklerinden bahsetmişlerdi , kıskanmadım desem kesinlikle yalan olurdu. İlk onunla tanıştığımda pek ısınamamıştım, birkaç gün öyle de devam etmişti ancak lavabodaki olaya kadar. O gün canı acıyan bendim ancak sanki canı acıyan oymuş gibi bana sarılarak ağlamıştı, oradaki öğrencilere bağırmıştı.

Sonrasında Beste ve ekibi ile yaptığımız kavgayı da es geçmeyelim en iyisi oydu, Yüsra'nın masadan birilerinin kafasına uçması hariç.

O günden sonra Kumsal ile çok daha yakın olmuştuk, artık hepimiz bir takımdık. Erkekler ile daha doğrusu onlara şeytan dörtlüsü diyorduk, onlar ile düşmandık evet ancak çok da iyi geçinen düşmanlardık bence. Zamanı geldiğinde kavga eder zamanı geldiğinde ise kavgada birbirimizi savunurduk. Onlarla eğlendiğimiz zaman çok fazla oluyordu, bu daha da devam edecek ancak ben Aras ile sevgiliyim sanırım artık diğerleri kadar onlara düşman değilim.

O geceden sonra Aras beni korumaya başlamıştı, söylemeye çekindiğim şeyi o yapmıştı ve o gece sonunda sevgili olmuştuk yoksa ben ömür boyu bunu itiraf edemeyeceğimi hissediyordum. Gayet de iyi çift olmuştuk, bu gün okulda program vardı yani boştu gitmemiştim ancak birkaç güne tekrar başlayacağı için Aras'ın kişisel evinde son birkaç günümüzdü. O Ayaz e diğerleri ile yaşadığı eve gidecekti ben ise kızlarla kaldığım eve gidecektim, bu son günlerin de azıcık tadını kesinlikle çıkarmaya kararlıydım.

Güzel mi güzel rüyam duyduğum bir ses ve sarsıntı ile bozuldu, gözlerimi açmaya çalışırken sesler daha da netleşiyordu.

Sonunda gözümü açtım ve baktığımda ise Aras dün gece uyuduğumuz pozisyonda olmaya devam ediyordu ve uyanık bir şekilde bana bakıyordu, uyandığımı görünce gülümsedi. İkimiz de yorganın içerisindeydik ve onun ise üzeri yoktu, çıplak göğsüne yaslanmak beni çok rahatlatıyordu.

"Günaydın Ecrin'im." sabah sabaha çok fazla keyifli gibiydi, ben ise somurtuyordum "Ne var ya, uyuyordum." Yorganın altında belimi saran kolları daha çok sıkılaştı "Yalnız saat öğlene yaklaşıyor hanımefendi ne zaman kalkacaksın da kahvaltı yapacağız?" hızla panikle yataktan kalktım "O zaman ben kahvaltıyı hazırlayım." dememle mutfağa koşmam bir oldu. Arkamdan gülerek bağırdı "Bu kadar aceleye gerek yok!" olsun, ben yine de onunla kahvaltımızı güzel yapmak istiyordum hem uykum da zaten çoktan kaçmıştı.

Tezgahın başına geçtikten sonra masaya birkaç kahvaltılık çıkarttım ve e basit kahvaltıyı hazırlamak için malzemeleri çıkarttım. Yapmaya çalışırken Aras'ın geldiğini hissedebiliyordum ancak dönmedim, kahvaltı daha önemliydi şu anda. Arkamdan sarıldı ve kollarını belime doladı, kalp atışım yükselirken miğdemdeki kelebekler ise neredeyse ağzımdan çıkacaktı. Üzerini giyinmemişti hissedebiliyordum sadece altında eşofmanı vardı.

"Utandın mı sen bakıyım." dalga geçmesiyle yüzüm daha çok kızarırken o ise belime arkadan sarılmamış gibi çenesini omzuma koydu, eh bu hareketiyle tamamen savunmam çöktü diyebilirim.

"Yapmasana utanıyorum." sesim kısık çıkmıştı, minik bir kahkaha attığını duydum "Yataktayken utanıyorum demiyorsunuz ama hanımefendi." ben daha da utanırken o ise benden birazcık uzaklaştı ve ardından beni kendine çevirdi. Anladığım gibi üzeri çıplaktı sadece eşofmanı vardı.

Ben bir şey diyemeden elleri ile belimden tuttu ve hiç zorlanmadan beni kaldırarak tezgaha oturttu, ardından kendi ise tam geldi ve yaklaştı.

"Ama ocak." dememe kalmadan bahaneyi kabul etmeden hemen bir eli ile ocağın altını kapattı. Tam hizama geldiğinde kollarını belime doladı ve bana yapıştı, bacaklarım otomatik olarak beline çoktan sarılmıştı. Yüzünü önce boynuma gömdü ve kokumu içine çekti, ardından boynuma bir öpücük bıraktığını hissettiğim anda vücudumda bir irkilme oldu, o da tepkimi hissetmişti gülüşü genişledi.

Boynuma birkaç öpücük daha bırakırken gıdıklanarak ondan çekilmeye çalışırım ancak çekilmez. Sonunda bahaneler üretmeye başladım son çare olarak "Ama mutfak burası, nimetler var ayıp çekil işte." aniden beni kaldırdı ve kucakladı, ne yaptığını anlamaya başlarken çoktan yürümeye başlamıştı "O zaman mutfak olmayan bir yere gidelim." yüzündeki kurt gibi gülümsemesiyle söyledikleri bedenimde minik bir ürpert, hissettirmişti.

Odaya girdiğinde beni yatağa nazikçe bıraktı ve hemen ardından ise üzerime yerleşti, bana çok fazla bastırmıyordu ancak kesinlikle haraktsiz bırakıyordu.

"Bu sefer ne bahanesi üreteceksin bakalım." ah, evet bahanem kalmamıştı.

"Seni seviyorum." bir kahkaha daha attı "Bu söylediğin beni vazgeçirmez, aksine daha da fazla yükseltir aşkım."

Aras tekrar eğildi ve dudaklarını benimkilere bastırdı, istemiyorum desem de yalandı şu an çok fena istiyordum.

Öpüşü bir tutkuyla artarken eli ise vücudumda geziniyordu, öpücüğüne sonunda cesaretimi toplayarak aynı zevkle karşılık verirken o ise benden aldığı yanıtlla öpüşürken hafifçe gülümsedi. Hareketleri daha da cesaretli hale gelmişti eli vücudumda gezşinmeye devam ederken ağzı ise ateşli bir öpücükle beni yakmaya devam ediyordu.

İkimiz de nefessiz kaldığımızda öpücükten hafifçe çekildi, soluklanırken o kurt gibi sırıtışı devam ediyordu, ardından eğildi ve boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Bunlar tam olarak nazik bir öpücük değildi kızarıklar bırakıyordu, işaretliyordu.

Aynı zevki bende alıyordum karşı koymak da istemiyordum "Ama yapma onu birileri görür." altından sıkıştırmaya devam etti "Hm, peki ya ben bunu yapmak istiyorsam." sesimi çıkaramadım şu an bunu bende delicesine istiyordum, alçak sesiyle boynuma mırıldanarak devam etti.

"Seni tüm gün öpebilirim."

O andan sonrası ikimizde de kopmuştu, birbirimizin zevkinde adeta kaybolmuştuk, belki bundan bir çıkış yoktu ancak birbirimizin bu zevk fırtınasında kaybolmuş haldeydik.

 

 

 

Evet arkadaşlar yazılılarımız mis gibi bitti ancak ben şu an şehir dışına çıktım ve bilgisayardan yazma şansım yok, evine döndükten sonra birleşik 3 bölüm atacağım umarım anlayışla karşılarsınız 💕

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 07.03.2025 23:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...