9. Bölüm

8.Bölüm

Hilal Gündoğdu
hilal.gundogdu

Bunu duymuş olması imkansızdı yani yada ben öyle sanıyordum fakat içimden dediğimi sandığım için hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmiştim ve o şu an karşımda bana neden diye soruyordu. Ona bir süre baktıktan sonra endişemi bastırmaya çalışarak konuştum "Ne zaman demişim yanlış duymuşsundur sen." artık daha fazla sinirlendiği belli olacak şekilde sırıttı "Hayır çok net duydum bana Kumral dedin." Bu çocuk hiç mi pes etmez kardeşim zaten bana gelenler de akıllı olsa şükür edeceğimde neyse.

"Peki evet ama sadece ağzımdan kaçtı." şüpheci şekilde üzerime bir adım attı.

" Peki kumral demendeki sebep nedir? " köşeye sıkıştığım oldukça beliydi ve bu lanet olası çocuk o kadar inatçı ki bir adım bile olsa tartışmadan geri çekilmiyordu.

"Adını bilmediğim için seni ilk markette gördüğüm gün beynimde Kumral olarak kodlamıştım ve o günden beri öylesin."

"Fakat tam olarak kumral değilim biliyorsun."

Olsun sen benim kumralım ol.

"Evet biliyorum ve şimdi adını öğrendiğime göre sorun kalmadı değil mi?" tam gideceğim esnada aniden aynı şekilde çantamı tuttu

"Nereye gidiyorsun? Daha konuşmamız bitmedi." yüzündeki gülümseme genişlerken devam etti "En son karşılaşmamızda sana eğer bir daha karşılaşırsak seni mahvedeceğimi söylemiştim hatırlıyorsun değil mi? Ve bence artık adımlarını daha dikkatli atsan iyi olur aptal sarışın."

Çantamı bıraktığında daha cevap vermeme fırsat vermeden uzun bacakları sayesinde hızla uzaklaştı.

...

Eve yorgun şekilde girdiğimde annem meraklı şekilde

Bana baktı “İlk günün nasıldı mavişim?” hırkamı üzerimden çıkartırken anneme baktım

"Sonra konuşsak olur mu anne , şu an biraz yorgunum dinleneceğim." annem her zamanki anlayışıyla kabul etti. Merdivenlerin sonundaki odama çıktığımda çantamı bıkkınlıkla yere attım ve üzerimi değiştirme zahmetinde bulunmadan çalışma Masama ilerledim. Oturarak çekmecesinin birinin içinden günlüğümü çıkarttığımda kalemliğimin içinden her zamanki kalemimi alarak günümü yazmaya başladım.

Sevgili günlük, bu gün okulumun ilk günüydü açıkçası sabah çok heyecanlıydım. Okula gittiğimde ise hiç beklemediğim bir olay yaşanarak son birkaç gündür karşılaştığımız ve tartıştığım kişi olan kumral yani Ayaz ile karşılaştım. Asıl şok ise aynı sınıfta olduğumuzu öğrenmemde. Artık ona nasıl tahammül edeceğim bilmiyorum ama olsun bu arada sınıfta kendime yeni arkadaşlar buldum. Dilara ve Yüsra ikisi de çok tatlılar beni ilk gördükleri andan beri yargılamadılar ve konuştular. İlerleyen zamanda aramızın daha da iyi olacağını hissetmeden duramıyorum. Her okuda olduğu gibi okulun o yalaka kızı bizim sınıfta ve adı ise Beste kendisi yetmiyormuş gib birde yanında iki kişi gezdiriyor. Ayaz ise yanında iki arkadaşı var adları Çınar ve Fatih fakat ikisini de daha tanımadığım için yargılayamayacağım. Yüsra Fatih kelimesi geçtiğinde açıkça üzüldü fakat bunu sinirle örtmeye çalıştı. Neden yaptı kim bilir fakat ilerleyen bir zamanda bana da söyleyeceklerini söylediler. Okul çıkışında yine o Ayaz denilen eşek ile karşılaştım. Daha doğrusu karşılaşmadım beni takip etti. Bir şey sormak istediğini ima ettiğinde pek istemesem de dinledim ve bana ona neden kumral dediğimi sordu. Ben bunu ona nasıl açıklayayım ki şimdi. Ah birde sınıf öğretmenimizden bahsetmeyi unuttum. Ayça Sönmez kendisi İngilizce öğretmeni ve sınıf öğretmenimiz. Oldukça tatlı bir kadına benzediği için ilerleyen zamanlarda daha da çok alışacağımı düşünüyorum. Yani açıkçası yeni okulumu beğendim ve yarını sabırsızlıkla bekliyorum. Fakat Ayaz gerçekten ilgimi çekmiş gibi hissediyorum nedeni ise belirsiz.

Günlüğü tekrar aynı çekmeceye koyduktan sonra günün yorgunluğuyla masamdan kalkıp soğuk çarşaflı yatağıma uzanarak rahat bir nefes verdikten sonra annemin ne zaman duyacağını merak ettiğim sesini duymam geç olmadı "Kumsal kızım!" Ne var yine ne! ne yani sürekli sesleniyor ama asla konuşmanım devamını getirmiyordu. Galiba bu özellik annelere özellikle yükleniyor ayrıca birkaç özelliği daha var seslendiği halde cevap versem de asla cevabımı yanıtlamaz yanına gidene kadar bekler. Yavaş ve bıkkın adımlarla uykulu gözlerimi kırpıştırırken merdivenlerden dikkatlice düşmemeye özen göstererek inmeye başladım. Düşsem de fena olmazdı aslında hem birkaç gün sadece yatar dinlenirim. Tanrım aklımdan neler geçiyor böyle şu an kendimi yaralamayı düşündüğüme inanamıyorum galiba gerçekten delirdim.

Fakat bence delilik kelimesi diğer insanlara sadece dışlanmış ve aslında diğer insanlardan daha da üstün olan kişiler için kullanılıyor. Diğer insanlara göre deliler sadece hurafelere yada diğer insanların göremedikleri veya duyamadıkları şeyleri hem duyup hemde görebildikleri için deli deniyordu. Ama bence bu insanlar diğerlerinin aksine daha zekilerdi ve deli denmeleri hoş değildi çünkü düşünsenize sen bir şeyi göremiyorsun fakat onun görme ve duyma yetkisi var bu onları diğer tüm insanlardan ayrı kılan bir şey. Yani insanlar her zaman aksini söylemeyi sever, bence biz deli olmalıydık ve o insanlar ise zeka, ve güç. Bizde olmayan yetenekleri dünyadaki diğer şeylerden haberleri olması başlı başınca zaten bir üstünlük.

Mutfakta annemle aynı masada oturuyorduk ve günümün nasıl geçtiğini anlatıyordum olayları Anlatırken annem biraz şoke olsa da bıkkın bir şekilde anlatmaya devam ettim ve asıl kısım Ayaz beye geldiğinde ise hafifçe gözlerimi devirerek devam ettim. "Anne hatırlıyorsun değil mi sana bir çocuğu anlatmıştım hani şu markette su için kavga ettiğim." merakla eğilerek dikkatli gözlerini üzerime dikerek "Evet hatırlıyorum peki ya o ?"

koltuktaki yastığa tek elimle uzanarak çektikten sonra kucağıma koydum "İşte okulda birisiyle çarpışmıştım ve başımı çevirdiğimde ise o çocuğu gördüm." şaşkınlıkla gözleri açıldı "Ciddi misin bu gerçekten ilginç." kafamı hafifçe yana eğerdim ve daha yeni oje sürdüğüm tırnaklarımla oynayarak "Dahası var birde bu çocukla aynı sınıfta çıktık hatta adı Ayaz yani ben öyle öğrendim." annem şaşkınlık içinde bir soluk verdi.

"Bu inanılmaz peki şimdi ne yapmayı planlıyorsun ondan nefret ettiğini söylemiştin."

"Evet öyle dedim ve kararım şimdi de geçerli." devam ederek "Bir şekilde bakacağım çaresine işte." mutfaktan hafif bir ötme sesi geldiğinde kahvelerin hazır olduğunu anlayarak annem ayağa kalktı. Bir süre sonra ayak sesleri duyduğumda mutfağa doğru baktım ve elindeki tepside iki adet kahve gördüm. Tepsiyi masaya koyduktan sonra tekrardan beni dinlemeye hazırlanarak masadaki yerini alarak devam etmemi belirten bir el işareti yaptı. "Sonrasında sınıfımda iki kızla tanıştım. Biri Dilara diğeri ise Yüsra ikisi de çok eğlenceli kızlara benziyorlar. Ve belki de gelecekte iyi anlaşırız bilemiyorum ama onları sevdim." annem anlayışlı şekilde kafa salladı "Artık birileriyle arkadaş olmak istediğine sevindim biliyorsun eski okulunda hep tek takılırdın." sıcak kahveden çekingen bir yudum aldım "Biliyorum fakat bu kızlar öyle değiller. Yani ben öyle hissediyorum."

Bir an aklıma gelen yapmayı unuttuğum şey gelerek hızlıca kahveyi bıraktıktan sonra kucağımdaki yastığı atarak hızla koltuktan kalktım.

"Ay unuttum ya bu gün kırtasiyeye gidecektim." annem ise telaşımla oda biraz telaşlanmıştı fakat sonra sorunun bu olduğunu duyunca güldü.

"Kızım var ya sen bir gün benim kalbime indireceksin." alaycı tavırla "Sakin ol annem ben zaten kalbindeyim." çarpıcı şekilde göz kırptığımda ikimiz de daha fazla dayanamayarak güldük. "Neyse anne o zaman ben artık gideyim yoksa hava kararacak."

"Tamam mavişim ama dikkatli ol tamam mı? Kızım bak zaten buraya daha alışmadın eğer kaybolduğunu hissedersen babanı ara seni almaya gelir."

...

Çoktan aradan birkaç saat geçmişti fakat ben bu kırtasiyeyi o kadar sevdim ki içinden çıkasım hiç yoktu. Ve her geçen süre sepetime yeni şeyler ekliyordum. Büyük olsam da renkli ve hoş kalemler, defterler, boyalar oldukça hoşuma gidiyor bu yüzden ne bulduysam hiç düşünmeden sepete attım. Kafa dinlendirmek için alışverişten daha iyisi yok bence çünkü hem sevdiğin şeyleri alıyorsun hem de rahatlayarak kafa dağıtıyorsun.

Önümde gördüğüm günlüğü elimi atarak aldığımda incelemeye başlarım fakat diğerlerinden bir farkı var oda yanında minik bir kilit yerinin olması.

Açıkçası bence oldukça güvenli görünüyor evdeki günlüğümden daha korumalı olduğu kesin. Sepetimdeki ürünlerle birlikte kasaya doğru giderken bir yandan da telefon kılıfımın arkasındaki kredi kartını çıkarttım. Kasiyer ürünleri okutarak bir poşetin içine doldurması bittiğinde elimdeki kartı uzattım ve diğer elimle ise poşeti kendi elime aldım.

Çalışan oldukça nazik bir şekilde gülümseyerek kartın onayladığını belirterek

"İyi günler efendim." nazikliğinden etkilenmemiş gibi yapmaya çalışarak aynı gülümsemeyi sundum "İyi günler." diyerek çıkış kapısından çıktım. Kendi evimizin olduğu sokağa ilerlerken bir yandan da nazikçe şarkı mırıldanıyordum. Aslında pek fazla Türkçe şarkı dinlemem ama kumralım şarkısı benim için gerçekten bir başyapıt gibi. Şarkının sözlerini kendi kendime mırıldanmaya devam ederken bir kısmına gelirim "Söyle kumralım benim adım neydi?" tam bunu söylediğim anda arkamdan bir ses duyulur "Kumsal mı demeliyim yoksa aptal sarışın mı? Bilemedim sen seç adın ne?" sesi duyduğum anda şarkı mırıldanmayı anında bıraktım ve hafif bir korku ve tedirginlikle birlikte sesi duyduğum yöne döndüğümde tahminimde yanılmadığımı çok iyi anladım. Bu kişi Ayaz'dan başkası değildi ve her zamanki alaycılığı yüzündeydi...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 30.09.2024 23:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...