
*Bölüme oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayınız.
-İyi okumalar
Karşımda oturan Pars'a bakarken yüzümde ki ifadesizliğin onun canını yaktığından emindim.
Soğuk bir ses tonu ile "Beni neden buraya getirdin?" diye sorduğumda dik duran omuzlarının bir nebze de olsa düştüğünü gördüm.
"İlk geldiğinde sana karşı yanlış davranışlarım olduğunu fark ettim,"
"Abileriniz niye gelmedi?"
"Çağla gibi bir kızla tanışmak istemedikleri için kendilerini yormak istemediler aslında biz de istemedik ama sizi kıramadık."
Dudaklarımı sahte bir üzüntüyle büzüp "Hatırlatmak isterim ki ben ilk geldiğimde beni görmek bile istememiştiniz Parscık." dediğimde ne diyeceğini bilememiş gibi boğazını temizlemişti.
Tüm bunları unutacağımı mı sanmıştı?
Öyleyse büyük yanılmıştı.
"Sedef, biliyorum seni çok kırdık-"
Pars'ın sözlerini hızla kestim omuzlarım eskisinden daha dik bir hal aldı.
Alayla kıkırdayıp "Siz kimsiniz ki sizin yüzünüzden kırılayım sizi böyle yücelten annenizdi ama bak şu an bu masa da annen yok, ben varım ve sen Pars Akel şu an gözümde elimden kaçmaya çalışan bir böcekten farkın yok." dediğimde yüzünde ki bozulmayı gördüğüm için fazlasıyla gururluydum.
İstediğim kişiye istediğimi söylediğim için babama minnettardım.
Masanın üstündeki elinin yumruk olduğunu gördüm. Bu lafları gururuna yediremiyor gibiydi.
"Sedef, haksız olduğum için bir şey demiyorum ama umarım bu tavırların beni abin olarak kabul ettiğinde böyle olmaz."
Elimle saçlarımı geriye attığımda alayla kahkaha attım.
"Hadi ya! desene bu tavırlarım her zaman böyle olacak."
Çenesi sertçe kasıldığında kendini sakin olmak için zorluyormuş gibi gözüküyordu. Sakin olmak için kendini daha fazla zorlamalıydı çünkü gece daha yeni başlıyordu.
"Büyük konuşuyorsun Sedef Akel sen sadece büyük konuşmakla yetin gerisini ben hallederim."
Gerizekalı.
İddialı ve baskın bir sesle "O zaman çok işin var ama işini azaltmak istiyorsan ilk önce emir verip benimle inatlaşmakla değil yalvarmakla başlıyabilirsin" dedim ve alaylı bir sesle ekledim "Tabii prenses gururun izin verirse."
Göz temasını kesmeden tepkilerini incelediğimde nefes alış verişlerinin hızlandığını gördüm şu an hiç eğlenmediği her halinden belliydi ama onun aksine ben çok eğleniyordum.
"İleri gidiyorsun Sedef,"
"Tıpkı zamanında senin yaptığın gibi,"
Sert bir soluk bıraktı. "Eğer beni dinlersen bana hak vereceksin."
Dudaklarımı birbirine bastırıp gülerek "Ne oldu Çağla sana kötü şeyler yaşattı sen de Sedef bana kötü davranmasın ben ona kötü davranayım mı dedin?" diye sordum.
Acısıyla dalga geçmem onun daha da sinirlenmesine sebep olmuş olmalı ki elini sertçe masaya geçirdi.
Yaptığı şey restaurantta dikkat çekmemize sebep olmuştu. Sinirli ve soğuk bir sesle "Haddini bil Pars Akel alınacaksan oynamayalım!" diyip hızla masadan kalktım lavaboya gidecektim.
Lavobaya geldiğimde işlerimi halledip yanımda getirdiğim çantamdan kırmızı rujumu çıkartıp yenilemeye başladım.
Lavobonun kapısı sert bir şekilde açılıp kapandığında aynanın yansımasından gelen kişiye baktım.
Pars ile buraya geldiğimden beri bizi dikizleyen kadındı. Platin sarısı saçları lens olduğu her yerden belli olan mavi gözlere sahipti.
Gözlerini bana dikip yanıma yaklaştığında bana saldırma ihtimaline karşı belli etmeden savunmaya geçtim.
Kadın yanıma geldiğinde eli çantasına gitti aynadan rujumu tazeliyor gibi gözüksemde kadının neler yaptığını dikkatle inceliyordum.
Çantasından bir kutu çıkarıp bana uzattığında "Fırat Bey'in selamı var." dedi ve ben daha cevap veremeden kutuyu bırakıp gitti.
🌕
Dakikalardır kutuyla bakışıyordum içimden bir ses kutunun içindeki şeyin hoşuma gitmeyeceğini söylüyordu. Çünkü Fırat Kılıç bir şey yaptıysa o şeyde hayır yoktu.
Derin bir nefes alıp kutuya uzandım ve gözümü kapatıp hızla kutuyu açtım. Ancak şimdi ise gözümü açmaya korkuyordum.
Yavaşça gözümü açıp kutunun içine baktığımda gördüğüm şey gözümün dolmasına sebep olmuştu.
Kutu da bir bıçak vardı. Kurumuş kan lekeleri olan bir bıçak.
Küçükken herkesten saklı bir şekilde büyüttüğüm köpeğimin kan lekeleri vardı.
Fırat Kılıç'ın gözlerimin içine bakarak boğazını kestiği köpeğimin kurumuş kanları vardı.
"Baba yapma yalvarırım öldürme onu!"
Titreyen elim ağzıma gittiğinde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Geçmişi hatırlayıp korkmamı istiyordu.
Fırat Kılıç bunun hesabını ödeyecekti.
Lavoboda uzun süre vakit geçirdiğim için her ne kadar başaramamış olsam da kendimi toparlamaya çalıştım.
Bıçağı kutuya koyup kutuyu çantama koyduğumda gözlerimi ağlamamak için sürekli kırpıştırıyordum.
Pars ile olan yemeğe bu halde devam edemezdim. Restourantın arka kapısından dışarı çıkıp taksi beklemeye başladım.
Taksinin gelmesiyle hemen arka koltuğa oturup evin adresini söyledim. Buraya Pars'ın arabası ile gelmiştim ama şu an onun arabasına binmek istemiyordum.
Taksi şoförünün aracın aynasından bakıp "Abla iyi misin?" diye sormasıyla başımı evet anlamında sallayıp "İyiyim," diye cevap verdim.
🌕
Yatağıma uzanmış halde olanları düşünüyordum. Yemekte ki eğlencemden gram bir şey kalmamıştı. Dün eve geç saatlerde gelmiştim ve hiç kimseye bir şey demeden yatağa uzanmıştım.
Gözümü her kapattığımda o an aklıma geliyordu.
Köpeğimin öldürülme anı.
Geçmiş Zaman
Yazardan
Sedef, ceketinin kapüşonunu kendini saklamak ister gibi iyice çekiştirdi. Aslında doğruydu kendini saklamak istiyordu ve bunu yaparken oldukça dikkatliydi çünkü özenle yapılmış saçlarının bozulması demek bir gün boyunca yemek ve içecek yasak demekti.
Sedef evlerinde koruma olmayan kısma geldiğinde küçük kömür siyahı renginde olan köpek sevincini göstermek ister gibi hemen ayağa kalktı.
Sedef köpeğin bu haline gülüp "Geldim Kara'm yanına geldim." diye fısıldadı.
Birkaç gün önce on yaşına girmişti ve evde gösteriş amaçlı büyük bir kutlama olmuştu.
Herkes o gün Sedef'e hayranlıkla bakarken Sedef kimseye belli etmeden titriyordu çünkü o günün gecesinde hiç hoş şeyler olmayacağı annesinin ve babasının bakışlarından belliydi.
Biraz hava almak istedi çünkü korkudan hızla atan kalbini sakinleştirmesi lazımdı.
Bakışlarını yere eğerek kalabalığın arasından hızla sıyrıldı ve hiç bir korumanın olmadığı o köşeye gittiğinde onu gördü. Kömür siyahı, kısa bir süre önce doğduğu her halinden belli olan köpeği.
O günü -gecesi her ne kadar acı verici olsa da- gülümseyerek hatırlıyordu.
Süresinin azaldığını fark edip yanına getirdiği çantadan yiyeceklerini çıkardı ve sahiplendiği köpeğine yedirmeye başladı. Kara, hepsini yediğinde ceketinden çıkardığı mendil ile köpeğini temizleyip kafasına ufak bir öpücük koydu ve yerinden kalktı.
Kara, Sedef'in gideceğini anlamış gibi üzüntüyle Sedef'e baktığında Sedef hüzün içinde dudaklarını büzdü.
"Şimdi gitmem lazım söz veriyorum geri geleceğim kendine iyi bak olur mu?"
Sedef hızla ve gizli bir şekilde odasına çıktığında bir tarafı buruktu. Kara'yı odasına getirmek istiyor ama getiremiyordu. Kendini dikkatle yatağa bıraktığında büyükçe bir off çekti. Ancak daha hareketini tamamlayamadan odanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı ve kapandı.
Sedef, hızla yatağından kalktığınde babasını kaşlarını çatmış bir halde ona bakarken buldu.
Babasına tek bir kelime söyleyemeden yediği tokatla yere düştü. Fırat Kılıç o kadar sinirliydi ki Sedef'in kafasına kurşun sıkmamak için kendini zor tutuyordu.
"Sedef Kılıç ayağa kalk ve bana hesap ver!"
Sedef ne olduğunu anlayamasa da korkuyla ayağa kalkıp babasına baktı.
Fırat Kılıç Sedef'in yanağına sert bir tokat daha attığında Sedef'in yanağı acıyla uyuşmuş gibiydi. Sedef tokadın etkisiyle tekrar yere düştüğünde ağlamak istiyor ama korkuyordu. Titreyerek tekrar ayağa kalktı.
Fırat Kılıç Sedef'in boğazından tutup havaya kaldırdığında Sedef kızarmaya başlamıştı.
Sert bir hamleyle yere bıraktığında Sedef'in burnu ve dudağı çarpmanın etkisiyle kanamaya başlamıştı ama bunu sorun etmedi. Bu kez ne yapacak diye merak etmeye başladı.
Odanın kapısı çalınıp açıldığında bir korumanın kucağında onu gördü. Kara'yı.
Fırat Kılıç sert bir hamleyle Kara'yı boğazından tuttuğunda "Bu it senin mi!?" diye bağırdı.
Kara ne olduğunu anlamamış gibi Sedef'e baktığında Sedef gözlerini kaçırıp ayağa kalktı ve kafasını iki yana sallayarak inkar etti.
Fırat Kılıç alayla kahkaha attığında boştaki eliyle cebinden bir bıçak çıkartıp "O zaman ölmesinde bir sakınca yok!" diyerek bıçağı Kara'nın boğazına tuttu.
Sedef'in gözlerini korkuyla büyüdüğünde kendinden beklenmeyecek şekilde bağırdı. "Benim köpeğim o!"
Sedef'in bağırması Fırat Kılıç'ın daha da hoşuna gitti. Psikopat gibi gülerek "Hani senin değildi!?" diye sordu ve ekledi "Yalanının bedelini ödeyeceksin!"
Fırat Kılıç bıçağı daha sert bir şekilde Kara'nın boğazına bastırdığında Sedef korkuyla çığlık attı.
Herkes duydu bu çığlığı ama kulaklarını tıkadılar zaten bu evdeki herkes bir tek Sedef'e sağırdı.
"Köpeğinin ölmesini istemiyorsan ayaklarıma kapan ve yalvar!"
Sedef gururunu bir yana bırakıp hemen babasının önünde eğildi.
"Lütfen,"
"Lütfen, baba onu öldürme,"
Fırat Kılıç sinirlendi bu kez "Sen kimsenin önünde eğilemezsin büyüdünde de böyle mi yapacaksın!?" diye bağırdı ve Sedef'in karnınan tekme atarak onun savrulmasına neden oldu.
Fırat Kılıç'ın elindeki bıçak hareket etmeye başladığında Kara, Sedef'e veda eder gibi baktı.
"Baba yapma yalvarırım öldürme onu!"
Sedef'in bağırması işe yaramadı Fırat Kılıç hızla bıçağı çektiğinde odada rahatsız edici bir ses duyuldu.
Yatak kan oldu.
Sedef'in aynası kan oldu.
Bıçak kan oldu.
Kömür siyahı olan Kara orada öldü.
Sedef'in kalbi bir kez daha kanadı.
Günümüz
Sedef'ten
Gözümden bir yaş daha yastığa doğru süzüldüğünde ağzımdan hıçkırık kaçtı.
Elim yorganı sıktığında tamamen dağılmış bir haldeydim. Kapı çaldığında sessizliğimi koruyarak kapıya baktım.
Beliz Hanım gelmişti.
Kapıyı örtüp bana baktığında uyumadığımı ve dağılmış halimi görünce telaşlı bir sesle "Kızım," dediğinde yataktan kalkıp alayla güldüm.
"Kızım mı!?"
"Ben senin kızın değilim!"
Yalvaran gözlerle bana bakmaya başladığında "Kızım beni bir dinle," diye mırıldandı.
Alayla gür bir kahkaha attım kelimenin tam anlamıyla çıldırmıştım.
"Neyini dinliyim Çağla'yı nasıl evlat edindiğini mi yoksa oğullarını nasıl yücelttiğini mi!?"
"Kızım yalvarırım bir dur bir yerine zarar vereceksin!"
Ellerimi saçlarımdan sertçe geçirdiğimde hızla makyaj masasının üstündeki şeyleri yere attım.
"El birliğiyle hayatımı siktiniz!"
Aynanın karşısına geçip sinirle ve hırsla aynaya yumruk attığımda Beliz Hanım'ın çığlığını duydum.
"Ben de böyle çığlık attım zamanında hepiniz kulaklarınızı tıkadınız! Ne yaptım ben size, ben mi dedim beni doğur diye!?"
Elime geçen parçayı odamın camına attığımda camın parçalanma sesini, Beliz Hanım'ın çığlık sesini ve kapının açılıp kapanma sesini duydum.
"Madem benim annemdin Kerem beni taciz ederken neredeydin!? Zorla nişanlandığımda hayatım sikilip atıldığında neredeydin!?"
Gözlerimden düşen yaşlara inat gür kahkaha attığımda "Ben nerede olduğunu söyleyim!" dedim ve ekledim "Çağla'nın yanındaydın!"
Atakan'ın yanıma yaklaştığını gördüğümde sinirden çıldırmış haldeydim. Elime geçen ruju Atakan'ın kafasına attığımda isabet ettirmiştim.
"Madem ailemdiniz o zaman neredeydiniz!?"
Ellerimi saçlarımdan yolarcasına geçirdim ve bağırarak "Çenenizi kapatmayın ve hangi sikik yerde olduğunuzu söyleyin!" dedim.
Kimsenin verecek bir cevabı yoktu.
Hırsla yürüdüğümde hiç bir şey düşünemiyordum.
Yatağımdaki yorganı yastığı sinirle çekiştirip yere attım. "Susmaya neden devam ediyorsunuz!?"
"Sikik çeneniz şimdi de açılsın hadi! bekliyorum!"
Cevap vermelerini beklerken onun sesini duydum babamın. "Güzel kızım,"
Babamın sesini duymak rahatlamama sebep olurken gözlerimin kaydığını hissettim.
Babamın "Düşecek!" diyen sesini duyduğumda ayağımın yerden kesildiğini ve Karan'ın beni tuttuğunu hissettim.
BÖLÜM SONU
Selam gençlik!!!
Nasılsınız?
Her neyse sorulara geçelim bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?
Bu bölüm en sevdiğiniz karakter kim?
Peki en nefret ettiğiniz karakter kim?
En sevdiğiniz sahne neydi?
Sorularım bu kadardı kendinize iyi bakın seviliyorsunuz 🌼🌼🌼.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 62.81k Okunma |
4.11k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |