15. Bölüm

İstenmeyen Şüpheler

Havva Aleyna
himmel356

*Lütfen bölüme oy verip yorum yapmayı unutmayınız.

-İyi okumalar

Yanağıma atılan sert tokat ile başım yana doğru düştü.

Başımı kaldırıp Fırat Kılıç'a baktığımda bu halimden eğlendiğini yüz ifadesinden anlayabiliyordum.

"Eee sahte kızım biricik baban gelsin de kurtarsın."

Acıyan yüzüme inat gülerek "Seni zamanında kurtarmadılar herhalde bu yüzden bu kadar ısrar ediyorsun." dediğimde eliyle saçlarımı sıkıca kavrayıp sert bir şekilde tekrar tokat attı. Yüzüm acıdan uyuşmuş gibiydi.

Buraya nasıl geldiğimi merak ediyordum çünkü hatırladığım kadarıyla en son yatağıma yatıp uyumayı bekliyordum.

Fırat Kılıç benim ne düşündüğümü anlamış gibi alayla güldükten sonra "Buraya nasıl geldiğini merak ediyor musun?" diye sorduğunda tepki vermeden yüzüne baktım.

Fırat Kılıç cevap vermediğim için cevabımı evet olarak almış gibi "Pars," dediğinde nefesimi tuttum.

Pars bunu yapmış olamazdı.

Yüzüme doğru eğilerek "Sana bu isim tanıdık geliyor mu sahte kızım?" diye sordu.

Cevap vermeden düz bir suratla bakmaya devam ettiğimde onu gördüm.

Pars gülerek buraya geliyordu.

Yataktan aniden kalktığımda elimi hızlı atan kalbimin üzerine katıp soluklanmaya başladım.

Kâbus görmüştüm bunu sakinleşmek için kendime tekrar ederken biraz daha iyi görünüyordum.

Yataktan kalkıp telefonumdan saate baktığımda saatin gece üç olduğunu gördüm.

Gördüğüm kâbustan dolayı ter içinde kaldığım için hızlı bir duş alıp giyinme odama geçtim ve iç çamaşırlarımı giyip üzerime eşofman takımı geçirdim.

Kâbustan dolayı bütün uykum kaçmıştı ne yapacağımı bilemediğim için yatağımın örtüsünü topladıktan sonra yatağa oturup telefonumdan Instagram'a girdim.

Uzun bir süre kendimi oyalamaya çalıştığım sırada gözüm Batı'nın profiline çarptı.

İlk başta kendimi tıklamamak için durdurmaya çalışsamda gerginlikle ve heyecanla tıkladım.

Deniz manzarasında arkadan gölgesi çıkacak şekilde poz vermişti. Ve açıkça söylemek gerekirse etkileyici gözüküyordu.

Kapının çalmasıyla sanki bir suç işlemişim gibi hızla telefonu kapatıp kapıyı çalan kişinin gelmesi için komut verdim.

Kapı açıldığında Buğra'nın içeri gelmesiyle yataktan kalkıp ne olduğunu sorgulayan gözlerle ona bakmaya başladım.

Gergince yutkunduktan sonra "Rahatsız ettiysem özür dilerim." diye mırıldandı.

Kısa kesmesini istediğim için "Ne oldu?" diye sordum.

Gözlerindeki hayal kırıklığını umursamadan soğuk bir yüz ifadesiyle bakmayı sürdürdüm.

Bir an önce bu durumdan kurtulmak istiyormuş gibi hızla "Yarın arkadaşlarım ve ablaları ile buluşacağım sen de benim ablam olarak oraya gelir misin?" diye sordu ve bir cevap vermemi beklemden hızla odadan çıktı.

Doğru mu duymuştum?

Şizofren olmadığıma göre kesinlikle doğru duymuştum.

Ne yapacağıma karar veremediğim için düşünmeyi boşverip telefonumu alarak yemek odasına indim.

Babam ve Pars hariç herkes kahvaltı için beni bekliyordu. Babam ve Pars ise muhtemelen şirkete gitmişti.

Karan ile günaydınlaştıktan sonra masaya oturup en ufak bir sesin bile olmadığı masada kahvaltımı yaptıktan sonra odama çıkıp Fransızca çalışmaya başladım.

Fransızca çalışmam telefonuma gelen bildirim ile son buldu.

Telefonu elime alıp gelen bildirime baktığımda Pars'ın mesaj attığını gördüm.

Kimden: Pars Akel'den: Akşam bir yere gideceğiz.

Kaşlarım çatılmış bir şekilde telefona bakarken mesajı defalarca kez okuyordum.

Beni nereye götürebilirdi ki? Aklımdan ihtimalleri düşünürken biraz ürperdiğimi hissettim.

Gördüğüm kâbusa inanacak kadar çocuk olduğumu düşünmüyordum fakat yine de acaba olabilir mi diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

Stresle Pars'ı onaylayan bir mesaj atıp odamdan çıktım. Aşırı sıkılmıştım ve ne yapacağımı bilmiyordum.

Bahçeye çıkıp oturakların yanında ki salıncağı gördüğümde vücudumun titrediğini ve kalp atışlarımın hızlandığını hissettim.

Geçmiş Zaman

Yazardan

Sedef kendini yorgunlukla yatağına bıraktı fakat üzerindeki elbisesinin kırışmaması için dikkatle yatması gerekti çünkü annesi ona kızabilirdi.

Yorgunlukla nefesini verdiğinde gözleri uyumamak için can çekişiyordu. Henüz sekiz yaşında olmasına rağmen evde gördüğü eğitim ve dersler onu çok yormuştu.

Annesi ve babası Sedef'in başarılı olması için sürekli çabalıyorlardı.

Bahar Kılıç kızının hanımefendi gibi yetişmesi taraftarıyken Fırat Kılıç ise Sedef'i varisi yapmak için planlarına başlamıştı bile.

En ufak şeyde bile kavga ve gürültülerin içinde olmak Sedef'i küçücük yaşına rağmen çok yormuştu.

Hafif tombul yanaklarını sıkıntı ile şişirip sesli bir şekilde bıraktı. Bu hareketi yapmak hoşuna gittiği için kıkırdayarak tekrar ve tekrar deneyip güldü.

Annesi eğer böyle bir şey yaptığını görseydi çok kızardı ama bu seferlik umursamamaya karar verdi.

Bir süre daha kendini böyle oyaladıktan sonra yataktan kalktı ve kendinden kat kat daha büyük olan aynanın karşısına geçip kendine iltifat etmeye başladı.

Kendine söylediği iltifatları başkalarının annesinden duymuş ve öğrenmişti ona annesi söylemiyordu ama söylemese de olurdu Sedef kendine yeten bir kızdı böyle olduğunu babası söylemişti.

Aynanın karşısından çekilip koşar adımlarla pencerenin önüne geldi ve annesinden gizli koyduğu sandalyenin üzerine basarak pencereden dışarı bakmaya başladı.

Evlerinin karşısında büyük bir park vardı. Sedef buraya gitmeyi çok istiyordu fakat annesi ve babası gitmesine hiç izin vermemişlerdi.

Belki de bu sefer izin verirler sonuçta ödevlerimi bitirdim diye düşündü ve ani bir cesaretle odasından çıkıp babasının çalışma odasının önüne geldi.

Minik elini yumruk yapıp kapıya vurdu babasının sesini duyunca kapıyı açıp kapının arkasından masumca babasına baktı.

Fırat Kılıç sert bir sesle "Kendini korkak birine dönüştürmekten vazgeç ve yanıma gel Sedef. " diyerek kızını çağırdı.

Sedef içeri girip çekingen adımlarla babasının karşısında durdu.

Dudağını ısırıp kısık bir sesle "Baba," diye mırıldadı.

Fırat Kılıç kızının aksine sert ve soğuk bir sesle "Söyle," diyince Sedef bir adım geri gitmemek için kendini zorladı ve "Parka gitmek istiyorum bütün ödevlerimi bitirdim." diye tatlı bir sesle mırıldandı.

Sedef'in sözlerinin bitmesiyle Fırat Kılıç'ın çenesi kasıldı. Sinirle sert bir soluk aldı.

Sedef'in eğlenmeye hakkı yoktu.

"Çok mu istiyorsun?"

Sedef minik dudaklarını sertçe ısırıp babasından gözlerini kaçırdı ve belirli belirsiz başını salladı.

Fırat Kılıç Sedef'in cevabıyla ile iyice kızdı. Oturduğu sandalyeden ani bir şekilde kalktı ve Sedef'in üzerine yürüdü.

Sedef korkuyla adımlarını geriye attıkça babası daha da ileri atıyordu.

Ancak bu uzun sürmedi çünkü Fırat Kılıç hızla öne atılarak eliyle Sedef'in boğazını yakaladı ve onu havaya kaldırdı.

Sedef korkuyla çığlık atmak istedi ama Sedef'in yüksek ses çıkarması yasaktı bu yüzden tek yapabildiği sessizde gözlerinden yaş akıtmaktı.

Yanlış bir karardı babasının yanına gelmemeliydi.

Fırat Kılıç Sedef'in küçük bedenini sert bir şekilde yere attığında Sedef'in çığlığı odada yankılandı.

Fırat Kılıç sinirle Sedef'in karnına tekme attı. Sedef'in yapabildiği tek şey babasının daha da sinirlenmesini engellemek için eliyle ağzını sıkıca kapatıp dizlerini karnına çekmekti.

"Parka gitmek mi istiyorsun!?"

Bir tekme daha attı.

"Kendini çocuk mu zannediyorsun!?"

Bir tekme daha.

"Sen Sedef Kılıç'sın sokakta oynayan bir bebek değil!"

O gün tekmeler hiç bitmedi.

Sedef'in kanayan kalbi hiç iyileşmedi.

Sedef bir daha parka gitmek istemedi.

Günümüz

Sedef'ten

Anılar kötüyse kalbinizdeki yaraları kanatırdı.

Gözümü salıncaktan kaçırıp hızla bahçedeki minderlerden birine oturdum.

Elimi saçlarımdan geçirdiğimde kalbim yerimden çıkacak gibi atıyordu.

Derin bir nefes aldım.

Geçmişti.

Derin bir nefes daha aldım.

Artık beni koruyacak bir babam vardı.

Kendimi biraz daha sakinleştirmeyi başardığımda telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonuma baktım. Kozmetik ürünlerinden gelmişti.

Dikkatimi telefonuma verdiğim sırada birinin kendini mindere atmasıyla yerimden sıçradım.

Gelen kişi Gökmen amcamın oğlu Ali'di. Şaşırmış bir halde ona baktığımda omuz silkerek rahat bir tavırla "Naber kuzen?" diye sordu.

Rahat tavrına şaşırsamda ona ayak uydurmak için ben de omuz silkip "İyidir senden naber?" diye sordum.

"İyidir canım sıkıldı ben de dedim ki benim güzeller güzeli bir kuzenim vardı onu görürsem canımın sıkıntısı geçer."

Gülerek "Beni görünce geçti mi peki?" diye sorduğumda sırıtarak "Senin olduğunu söylemedim ki," dedi.

Yüzümdeki gülümseme aniden soldu ve dirseğimi karnına geçirdim.

Kahkaha atarak geri çekildiğinde "Tamam sensin benim güzeller güzeli kuzenim." dedi.

Omuz silkerek yüzümü başka tarafa çevirdim. "Sana inanmak istemiyorum."

Geri yanıma yaklaştığını hissettim.

Ona baktığımda "Beni affetmen için sana bir şey diyim mi?" diye sordu.

Başımı belirli belirsiz salladığımda "İkinci bir ismim var." diye mırıldandı.

Şaşkınlıkla ona baktığımda gülerek "Aslında ismim Ali Asaf hatta genellikle böyle seslenir değer verdiğim kişiler." diye mırıldandıktan sonra ekledi "İlk tanıştığımız gün sana bunu söylemek istemedim çünkü senin kötü bir kuzen olma ihtimalin vardı ve sevmediğim birinin bu ismi kullanmasını istemem"

Rüzgarın esmesiyle önüme düşen saçımı geriye atarken söylediklerini düşünüyordum.

Aslında mantıklıydı sanırım ben de böyle bir şey yapardım. Sessizliği bölmek için "Mantıklı bir kararmış hatta benim de sana söylemek istediğim bir şey var." dedim.

Omuzlarını dikleştirip bana merakla bakmaya başladı. "Sen ne söyleyeceksin bana."

Ciddi bir ses tonu ile "Benim de ikinci bir ismim var." dedim. Gözlerini kırpıştırdı daha fazla tepki vermesini beklemeden devam ettim. "Kimseye söylemedim ama sana güveniyorum bu yüzden söyleyeceğim."

Daha fazla merak etmesini istediğim için birkaç saniye bekledim.

"Hadi söyle kuzen meraktan ölmemi mi istiyorsun?"

Omuz silktikten sonra sırıtarak "Şükufe," diye mırıldandım. Şaşkınlıktan ağzı açılmış bir şekilde ayağa kalktığında "Ne?" diye sordu.

Cevap vermediğimde "Ciddi misin gerçek adın Sedef Şükufe mi!?" diye sorduğunda oyunumu daha fazla devam ettiremeden gülmeye başladım.

Hiç bir zaman içten bir şekilde gülemeyeceğimi düşünen benim gülmekten nefesim kesilmişti.

Şaka yaptığımı anlayan Asaf kendini yanıma bırakıp "Aman ne komik," diye mırıldandı ancak benim gülmeme daha fazla dayanamamış olmalı ki o da gülmeye başladı.

Asaf iyi ki benim kuzenimdi.

🌕

Gerginlikle boynumda ki kolyeyi düzelttiğimde aynada ki yansımamı izliyordum.

Asaf yanımda biraz daha durduktan sonra gittiğinde odama çıkıp Pars'ın beni götüreceği yere hazırlanmaya başlamıştım.

Üzerimde siyah bir gömlek altımda ise siyah, kumaş ve bol bir pantolon vardı. Kombinimi uygun takılar takarak ve güzel bir makyaj yaparak tamamlamıştım.

Pars'a güvenmediğim için üzerime her hangi bir olumsuzlukla karşılaştığımda rahatça hareket edebileceğim şeyler seçmiş saçımı sıkı ve güzel duracak şekilde tepeden toplamıştım.

Umarım kötü şeyler olmazdı.

Kapının çalmasıyla "Gelebilirsiniz," diye mırıldandım.

Kapı açıldığında gelen kişinin babam olduğunu gördüm. İçten bir şekilde gülümseyerek etrafımda döndüm ve küçük bir kız çocuğunun heyecanıyla "Nasıl olmuşum baba?" diye sordum.

Yanıma geldi ve saçlarımın tepesinden öpüp "Dünyadaki tek çiçeğin sen olduğunu kanıtlayabileceğin kadar güzel olmuşsun güzel kızım." diye mırıldandı.

Gülerek "Babama çekmişim," dediğimde ikimizde gülmeye başladık.

Gülmemiz yavaşladığında "Güzel kızım, Pars onu affetmen için seninle vakit geçirmek istemiştir ama yine de çok dikkatli ol olur mu?" diye sorduğunda başımı sallayarak babamı onayladım.

Babam odamdan çıktığında aynaya son kez bakarak mırıldandım.

"Bakalım gideceğimiz yerde beni ne bekliyor."

Pars Akel onu affetmem için kelimenin tam anlamıyla sürünecekti ancak benim yapacağım tek şey gülerek onu izlemek olacaktı.

BÖLÜM SONU

Merhabalar!!!

Her neyse sorulara başlıyalım

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler

Bu bölüm en sevdiğiniz sahne neydi?

Peki bu bölüm en sevdiğiniz karakter kim?

Sorularım bu kadardı hepiniz kendinize iyi bakın ve unutmayın hepinizi çok seviyorum.

İyi ki varsınız🩷🩷🩷

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.02.2025 21:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...