* Bölüme oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın.
Arslan Bey ve Beliz Hanım'a olan sorum onların gerilmesine sebep olmuştu.
Beliz Hanım ağlamamak için dolan gözlerini kırpıştırdı ve yutkunarak "Çağla'yı nereden tanıyorsun kızım?" diye sordu.
"Oğullarınız bana karşı olan nefretinden bahsederken Çağla ile hiçbir farkımın olmadığını ima etmişti."
Beliz Hanım cevabımla dudaklarını birbirine bastırarak Arslan Bey'e baktı. Sanki gözleriyle anlaşıyorlarmış gibiydi.
Arslan Bey boğazını temizledikten sonra "Çağla sizin kardeşiniz." diyince kaşlarım anlamadığımı gösterir şekilde çatıldı.
Beliz Hanım kısık bir sesle "Çağla üvey kardeşiniz." diye mırıldandı kafam daha çok karışmıştı. Çağla'nın nasıl üvey kardeş olduğu konusunda bütün ihtimalleri düşünmeye başladığım sırada Arslan Bey derin nefes aldı.
"Çağla ne benim ne de annenin öz kızı. Sen daha annenin karnındayken herkes sana çoktan bağlanmıştı. Ancak aramızda sana en çok bağlanan kişi annendi. Sen doğduğunda senin öldüğünü sandığımız için hepimiz yıkıldık ama tahmin edersin ki annen hepimizden daha çok yıkılmıştı."
Arslan Bey konuşmakta zorlanıyormuş gibi yutkunup duraksadığında Beliz Hanım destek verircesine elini Arslan Bey'in eli ile birleştirdi ve konuşmaya Beliz Hanım devam etti."Hiç birimiz senin öldüğünü kabul edemiyorduk. Bu yüzden toparlanabilmek adına bir evlat edinmek istedik. Her şeye sıfırdan başlamak istediğimiz için yeni doğmuş kız bir bebek istiyorduk. Biz de Çağla'yı evlat edindik."
Beliz Hanım ve Arslan Bey konuşmaları bittiğinde tepkimi öğrenmek için yüzüme bakıyorlardı. Ben ise hiçbir tepki veremiyordum.
Her insan üzülür her kalp kırılırdı. Benim kalbim kırılmıştı hemde defalarca kez. Fakat kalbimin ilk defa bu kadar çok kırılma sebebini anlayamamıştım.
Beni öldü sandıklarında acılarını evlat edinerek silmişlerdi.
Beni öldü sandıklarında her şeye sıfırdan başlamak istemişlerdi.
Neden beni her seferinde bu kadar değersiz görüyorlardı?
Belkide, eğer yaşasaydı bizi mutlu görmek isterdi diye bir bahaneye sığınmışlardı.
Belkide, beni sadece çocukları olduğum için sevmek zorunda hissetmişlerdi.
Sen sevilecek bir kız değilsin!
Aklıma Fırat Kılıç'ın söylediği cümleler geldiğinde aksini istermiş gibi kafamı iki yana salladım.
Belkide başından beri inat etmek kendimce birşeyleri ispat etmek yerine Fırat Kılıç'ın haklı olduğunu kabul etmeliydim.
Sol gözümden bir damlanın süzülmesiyle hemen elimle sildim. Eğer göz yaşın ilk sol gözünden akarsa acı ve üzüntüden ilk sağ gözünden akarsa umut ve mutluluktan akar derler.
Yirmi iki yıllık ömrümde bir kez bile göz yaşımın sağ gözümden aktığına şahit olmamıştım.
Gözümü kırpıştırıp kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım.
Arslan Bey ve Beliz Hanım ayağa kalkıp yanıma gelmeye çalıştıklarında ayağa kalktım.
"İzin verirseniz birkaç dakika olanları sindirmem gerekiyor." diye mırıldanıp yanlarından geçerek mutfağa girdim. Tezgaha yaklaşıp titreyen ellerimle su içtim.
Biraz daha rahatlamıştım şu an mantıklı davranmam gerekiyordu. Her ne kadar Fırat Kılıç'ın haklı olduğunu bilsemde ya onlarla aramdaki mesafeyi açıp Fırat Kılıç'ın haklı olduğunu onlara gösterecektim ya da yanlarında gurursuz ve yüzsüz gibi durup Fırat Kılıç'ın haklı olduğunu onlara belirtmeyecektim.
Zaten ne yaparsam yapayım gurursuz ve yüzsüz olacağım için Arslan Bey ve Beliz Hanım'ın yanına yani salona döndüm.
İkiside koltuğa oturmuş halıyı inceliyordu. Yanlarına vardığımda aynı anda kafalarını kaldırıp bana baktılar.
Hiçbir şey olmamış gibi koltuğa oturup "Film seçtiniz mi?" diye sordum.
Hiçbir şey olmamış gibi davranmama şaşırsalarda kendilerine geldiler. Beliz Hanım "Seçtik," diyince ayağa kalkıp ışığı söndürdüm ve geri yerime oturdum.
Arslan Bey de filmi açtığında direk filme odaklandım bilim kurgu filmiydi konusu hoşuma gitmişti.
Yaklaşık iki saatin sonunda yiyecekler, içecekler ve film bitmişti.
Filmin bitmesiyle Arslan Bey ve Beliz Hanım'a baktığımda Beliz Hanım'ın Arslan Bey'e sarılarak uyuduğunu Arslan Bey'in ise eşini izlediğini görünce ayağa kalkıp dağıttığım yerleri toplamaya başladım.
Arslan Bey ben ortalığı toplarken karısını kucağına alıp odasına götürdü daha sonra ise gelip bana yardım etmeye başladı.
"Bize karşı kırıldığının farkındayım."
Hiçbir cevap vermeyip ortalığı toplamaya devam ettiğimde derin bir nefes aldığını işittim.
"Bize karşı kırılmakta tamamen haklısın kızım."
Benden yine cevap alamayınca "En azından bize karşı gerçek duygularını yansıt iyiymiş gibi rol yapma sen bizim evladımızsın sana değer veriyoruz." dedi.
Ortalığı toplayınca Arslan Bey'e bakmadan "İyi geceler." diye mırıldanıp odama gitmek için merdivenleri çıkmaya başladım.
Odama geldiğimde kapıyı kapatıp giyinme odama girdim ve üzerime iki takımdan oluşan bir gecelik giyip makyajımı sildim.
Her ne kadar çevreme rol yapsamda kalbime ve kendime rol yapamıyordum.
Kendimi yatağın üstüne bıraktığımda kafam oldukça karışıktı.
Kime nasıl davranacağımı biliyor ama kendime karşı nasıl olacağımı bilmiyordum.
Fırat Kılıç'tan intikam almayı istiyor ama nasıl intikam alacağımı bilmiyordum.
Bu işin içinden çıkmam ve mutlu olmak için çabalamam lazımdı.
Fakat ben yarınımın nasıl olacağını bile bilmiyordum.
Bir şekilde kimin yanına gitsem gururum kırılıyordu artık bende gurur namına bir şey kalmamıştı.
Düşündükçe işin içinden çıkamayacağımı fark ettiğim için kafamdaki bütün düşünceleri silmeye karar verdim.
Işığı kapatıp yatağa düzgünce yattım ve uykunun bedenimi ele geçirmesini beklemeye başladım.
🌕
Alarmın sesi ile uyandığımda göz kapaklarım birbirine yapışmış gibi hissediyordum. Yatakta oturur pozisyona gelip gözlerimi ovaladım.
Yataktan kalkıp yatağımı düzenledikten sonra kendime gelmek adına her sabah olduğu gibi duş alıp hafif bir makyaj yaptım.
Giyinme odama gidip siyah bol pantolon üzerine beyaz gömlek geçirdim. Ayağıma beyaz spor ayakkabı giyip saçlarımı sıkı ve güzel bir şekilde topladım. Son olarak boynuma güzel bir kolye taktığımda hazırdım.
Makyaj masasının üstünden telefonumu alıp kahvaltı yapmak için yemek odasına ilerledim.
Yemek odasına girdiğimde Arslan Bey ve Beliz Hanım'ın olduğunu gördüm ikisiylede göz teması kurmadan sandelyeye oturup "Günaydın," diye mırıldandım.
Aynı şekilde karşılık verdiklerinde tabağıma birşeyler katıp yemeğe başladım.
Arslan Bey'in bana seslenmesiyle onunla göz teması kurdum .
"Eğer sen de istersen soyadının Akel olmasını istiyoruz."
Artık Kılıç ailesinin soyadını kullanmak istemediğim için kafamı olur anlamında salladım ve "Olur isterim, kimliğim odamda kahvatıdan sonra veririm." diye mırıldandım.
Kimlik işleri ile uğraşmak istemediğim için direk Arslan Bey'e kimliğimi vermeyi kabul etmiştim.
Kahvaltımı bitirince odama çıkıp çantamdan kimliğimi alıp Arslan Bey'e verdim ve odama geri çıktım.
Bugün Fransızca çalışmak istiyordum. Küçüklükten beri yabancı dillere ilgim vardı bu sebeple altı tane dil biliyordum. Fransızcaya ise yedinci dil olarak başlamıştım.
Dil öğrenmek için kullandığım defterim bittiğinden bugün kırtasiyeye gitmeye karar verdim.
Çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım. Aşağı indiğimde Beliz Hanım'ın salonda televizyon izlediğini görünce yanına ilerledim.
Beni görünce gülümseyerek bana baktı.
"Bir yere mi gidiyorsun kızım?"
Başımı sallayarak Beliz Hanım'ı onayladım "Evet, haber vermek için gelmiştim."
Beliz Hanım'a veda edip evden çıktım. Arslan Bey sanırım işe gitmişti.
Çantamdan arabamın anahtarını çıkartıp arabama bindim ve yola koyuldum. Evden çıktığım için iyi hissediyordum. Kırtasiyeye geldiğimde arabamı park edip direk içeri girdim.
Sert kapaklı hoşuma giden birkaç defter aldıktan sonra kalemlerin yanına gittim. Beğendiğim bütün kalemleri aldıktan sonra ücretimi ödeyip saatime baktığımda kırtasiyede bir buçuk saat geçirdiğimi fark ettim.
Resmen kalem ve defter alırken kendimi kaybetmiştim. Dışarıda daha fazla vakit geçirmek istemediğim için eve geri döndüm.
Eve gidince direk odama geçip Fransızca çalışmaya başladım.
Masanın başından kalktığımda üç saat Fransızca çalışmıştım. Sıkıldığım için aşağı inmeye karar verdim.
Odamdan çıkıp aşağı indiğimde kimse yoktu.
Beliz Hanım'ın sesiyle düşüncelerinden uzaklaşıp Beliz Hanım'ı incelediğinde üzerini değişmiş olduğunu gördüm.
"Abinler bizi akşam yemeğine davet etti."
"Onlar ile karşılaştığımızda pek iyi şeyler olmamıştı."
"Sen de gel kızım annene güven bir şey olmayacak."
Dudaklarımı birbirine bastırdım gitmek istemiyordum ama onlardan kaçıyormuş gibi de olmak istemiyordum.
"Süper, baban beş dakika içinde burada olur."
"Ben odama çıkıp hemen geliyorum."
Ayağa kalkıp odama geldiğimde fazlasıyla gergindim hemen aynaya bakıp hafif dağılmış saçlarımı düzelttiğimde gayet iyi görünüyordum.
Telefonumu alıp aşağı indiğimde Arslan Bey'in gelmiş olduğunu gördüm.
"Hoş buldum güzelim hazırsanız çıkalım."
Cevabımla ayağa kalktılar ve dışarı çıktık. Arslan Bey'e arabası ile gidicektim çünkü stresten titreyen ellerimle araba sürebileceğimi pek zannetmiyorum.
Arabaya binip arka koltuğa oturduğumda herkes binmiş yola koyulmuştuk. Arabada kimseden ses yoktu Arslan Bey kendini yola odaklamıştı Beliz Hanım eşini izliyordu.
Ben ise yolu izlemeye başladım umarım kötü geçmezdi ya da bana laf atmazlardı çünkü onlara cevap verebileceğimi zannetmiyordum.
Bu durum için sıralabileceğim bir sürü bahanem olabilirdi ancak her şeyden öte korkuyordum.
Arslan Bey ya da Beliz Hanım oğullarını tercih edip beni yine unutmaya çalışırlarsa diye korkuyordum.
Ben düşüncelerimle boğuşurken geldiğimizi fark ettiğimde kapıyı açıp arabadan indim.
Oğullarının yaşadığı evi incelediğimde gözüme şık gelen sade bir villa olduğunu fark ettim.
Arslan Bey kapıya yaklaşıp zili çaldığında ben gerginlikten ölüyordum.
Kapı açıldığında kapının yanında duran dört kişiyi gördüm. İkisi daha önce eve gelmişken diğer ikisini daha önce görmemiştim.
Onlar ise beni Beliz Hanım'ın biraz daha gerisinde olduğum için görmemişlerdi.
Evin en küçüğü mutluluktan gülümseyip annesine ve babasına hoş geldin derken gülümsemesi beni görünce soldu.
Çocuğun tepkisi, içlerinden biri hariç diğer abilerinin alttan alttan sırıtmasına sebep olmuştu.
Arslan Bey'in beni korumasıyla yutkundum yine başlıyorduk.
İçlerinde en büyük duranı sert bir sesle "Bunu evimizde istemiyoruz." dedi.
Ağlamamak için dolan gözlerimi kırpıştırdım. "Benim bir arkadaşımla konuşmam lazımdı onu unuttum en iyisi ben eve gideyim."
Saçma bir bahane öne sürüp arkamı dönüp evden uzaklaşmaya başladım.
"Benim evde birkaç işim vardı eve geçmem lazım ben seni bırakırım güzelim."
Arslan Bey'in sesiyle durup ona baktığımda kimse Arslan Bey'in bu bahanesine inanmamıştı. Arslan Bey hiçbir şey demeden beni arabaya yönlendirdiği sırada Beliz Hanım ve oğulları içeri girmişti.
Arabaya bindiğimde başımı yerden kaldırmıyor ve tırnaklarımın avuç içime batmasını umursamadan ellerimi sıkıyordum.
Ben bir daha Beliz Hanım'a güvenmek istemiyordum.
Arslan Bey arabaya binip arabayı sürmeye başladığı sırada ağlamak istemediğim için Arslan Bey ile göz teması kurmadan "Söylediğiniz bahaneye kimse inanmadı." diye mırıldandım.
Arslan Bey eline fırsat geçmiş gibi gülerek "Bak bana benzediğini gösteren bir ortak noktamızı daha buldum senin bahanene de hiçbiri inanmadı." dediğinde Arslan Bey'e hiçbir cevap veremedim.
Sessizce yola devam ettiğimizde kısa bir süre sonra Arslan Bey'in arabayı sahil yolunda durdurduğunu fark ettim.
Arslan Bey'in sesi ile ona dönüp göz teması kurduğumda bana baktığını gördüm.
"Abinlere ve kardeşine karşı neden hiçbir şey yapmıyorsun?"
Arslan Bey'in sorusu ile göz temasını kesip kucağımdaki ellerime bakmaya başladım.
"Bir şeylerden korkuyorsun. Neyden korkuyorsun güzel kızım?"
Aniden sol gözümden bir damlanın düşmesiyle elimle hemen sildim.
"Oğullarınız neden böyle? Yani neden bana karşı bu kadar ön yargılılar?" diye fısıldadım.
Arslan Bey'i anlatması için onayladım.
"Annen yetimhanede büyüdü yetimhanelerin nasıl bir yer olduğunu tahmin edebiliyorsundur. Annenin annesi ve babası askerlerdi ve maalesef bir görevde ikisi de şehit olmuş. Hiç kimse annene sahip çıkmayınca sosyal hizmetler anneni yurda bırakmış. Annenle evlendiğimizde ikimizde çok gençtik. Annen on dokuz ben ise yirmi bir yaşındaydım."
Arslan Bey'e baktığımda aklına Beliz Hanım gelmiş olmalı ki yüzünde tebessüm vardı.
"İlk çocuğumuz yani en büyük abin doğduğunda annen yirmi ben yirmi iki yaşındaydım. Annen her ne kadar annem ve babamı annesi ve babası gibi görse de yüreğinde annesizlik ve babasızlık vardı. Çocuklarının annesiz ve babasız büyümesini istemiyordu ben de aynı şekilde. Bu yüzden üniversiteyi yarıda bıraktı ve kendini çocuklarına adadı hiçbir çocuğumuzun bir dediği iki olmadı aynı şekilde Çağla'nın da abilerinin ve kardeşinin bu kadar şımarık davranması bu yüzden. Ayrıca neden ön yargılı davrandıklarını merak ediyorsan sebebi Çağla'nın onlara yaşattıkları yüzünden kız kardeş istememeleri ancak tüm bunlar onların yaptıklarını haklı kılmıyor."
Arslan Bey'e bir cevap vermedim.
"Senin sorduğun sorunun cevabını verdim. Sen de bana cevap verebilir misin neden abinlere ve kardeşine karşı bir cevap vermiyorsun?
Derin nefes aldım çökük omuzlarım biraz daha çöktü.
Cılız bir sesle "Korkuyorum." diye fısıldadım.
Arslan Bey'e göz ucuyla baktığımda kaşlarını hafif çattığını gördüm.
"Benden yine vazgeçmenizden korkuyorum, size bir tercih sunarlarsa oğullarınızı seçmenizden korkuyorum."
Cümlemin bitmesiyle Arslan Bey'in dik omuzlarının çökmesine, sertçe yutkunmasına benimki ile aynı tonda olan gözlerinin dolmasına şahit oldum.
"Sana... seni bırakacak, seni tercih etmeyecek gibi mi davranıyoruz?"
Beni yanlış anladığını düşünerek hızlıca "Hayır, öyle davranmıyorsunuz." dedim.
"O zaman neden böyle düşünüyorsun?"
"Arslan Bey sizce de her şey çok açık değil mi? Daha iki gün öncesine kadar birbirimizi bile tanımıyorduk."
Arslan Bey cevabım karşısında kollarını bana doğru uzatıp beni kendine yaslayarak sarıldı.
O an ilk defa Arslan Bey'in sarılışına karşılık verdim ve ona sıkıca sarıldım.
Bir süre birbirimize sarılmış halde kaldık.
Ayrıldığımızda Arslan Bey'in yüzünde hafif bir gülümseme vardı.
"Güzel kızım küfür edeceğim için özür dilerim ama yedi cihan beni sikse ben seni bırakmam sen benim kızımsın."
Arslan Bey'in cümlesine kendimi tutamayıp kıkırdadığımda Arslan Bey de nefesiyle gülmüştü.
Kendimi mutlu hissediyordum çünkü Arslan Bey'in beni bırakmayacağına inanmıştım.
"Güzel kızım kim sana ne derse desin hoşuna gitmeyen en küçük durumda bile ona karşılık ver. Kılıç ailesinde Fırat Kılıç ile nasıl anlaşıyordunuz bilmiyorum ama hiç kimse seni savunmuyorsa bile ben senin daima arkandayım. "
"Size de karşılık verebilir miyim?"
Arslan Bey soruma gülerek başını salladı. "Evet güzel kızım bana da karşılık ver."
Gülüşü bir anda dondu sertçe yutkunduktan sonra "Gerçekten mi?" diye sordu.
Başımı sallayarak onu onayladım.
"Siz gerçekten iyi bir babasınız.
Arslan Bey sevinmiş gibiydi beni göğsüne yaslayıp tekrar sarıldığında bende ona sıkıca sarıldım.
Arslan Bey ile ayrıldıktan sonra eve geldik. Beliz Hanım Arslan Bey'e bugün oğullarında kalacağını haber vermişti.
Arslan Bey ile saat geç olduğu için birbirimize iyi geceler diledikten sonra odama geçip duş aldım ve üzerime iki takımdan oluşan gecelik giydim.
Işığı kapatım yatağa girdiğimde yüzümde gülümseme vardı Arslan Bey'in benim arkamda oluşu bana cesaret ve özgüven vermişti.
Ben de Arslan Bey'e sözümü tutmak için elimden geleni yapacağım.
Neredeyse herkes Sedef Kılıç'ı ezmek için bir şeyler yapmıştı ama Sedef Akel devri herkesin ayağını denk almasını bana karşı saygı duyulmasını sağlayacaktı.
Hepinize kocaman merhabalar!!!
Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Her neyse bu bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?
En beğendiğiniz sahne hangisiydi?
Çağla'nın kim olduğunu tahmin etmişmiydiniz?
Bu bölüm Sedef için düşünceleriniz neler?
Sedef için ve kitap için aslında bu bölüm büyük bir dönüm noktasıydı ne demek istediğimi diğer bölümlerde anlayacaksınız.
Bu bölümde diyeceklerim bu kadardı kendinize her zaman iyi bakın mutlulukla kalın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
51.79k Okunma |
3.6k Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |