2. Bölüm

Yeni Umutlar

Havva Aleyna
himmel356

* Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı lütfen unutmayınız.

Sabah uyanıp saate baktığımda alarmdan yarım saat önce kalktığımı gördüm. Esneyerek yatakta oturur pozisyona geldim bugünün alarmını iptal ettim. Yataktan kalkıp duşa girdiğimde tamamen ayılmıştım.

Duştan çıkıp makyaj masasının karşısına geçtiğimde saçlarımı güzel bir hale getirdikten sonra kararmış olan göz altlarımı da kapatıp güzel bir makyaj yaptım.

Makyaj masasından kalkıp giyinme odama girdim. Giyinme odamdaki elbiselerin büyük bir çoğunluğunu siyah elbiseler kaplıyordu.

Annem hanımefendi görünmem için sürekli elbise giymemi istiyordu. Babam ise siyah renk asil gösterdiği için siyah giymem taraftarıydı. Bende ortayı bulmak için siyah elbise giyiyordum ve siyah elbise giymekten zevk alıyorum.

Giyinme odamdan siyah bir elbise giydikten sonra aynadan baktığımda bakımlı ve güzel gözüküyordum. Ayağıma siyah topuklu ayakkabılarıda giydikten sonra odamdan çıkıp kahvaltı yapılacak alana doğru yürümeye başladım.

Kahvaltı yapılacak yere ilerlerken bugün kahvaltı masasında nasıl bir kavganın çıkacağını merak ediyordum. Nihayet masaya geldiğimde annemle babama yapay bir gülümseme sunup sandalyeye oturduktan sonra "Günaydın." diye kısık sesle konuştum.

Annem bana karşılık verdikten sonra bitki çayından kısa bir yudum aldı. Babamı incelediğimde ise telefonuyla uğraştığını gördüm.

"Sedef,"

Annemin bana seslenmesiyle babama bakmayı kesip anneme baktım.

"Efendim."

"Bugün Kerem ile konuştum,"

Annemin sözleri üzerine yutkundum. Masanın altındaki elim yaşadığım gerginlik yüzünden yumruk oldu. Kerem ona laf attığımı mı söylemişti? Ama o lafı geri iltifata çevirmiştim.

"Kerem dün gittiğiniz akşam yemeğinin güzel geçtiğini söyledi."

Annemin söylediklerini anlamaya çalışırken masanın altındaki yumruk olan elim biraz gevşemişti. Annemin gerginliğimi görmesini istemediğim için yapay olan gülümsememi genişlettim.

"Sedef, dün Kerem'i tehdit etmedin değil mi?"

Annemin söylediklerine şaşırmamam gerekiyordu. Çünkü Kerem yemekte ona karşı hiçbir kötü tepki kullanmasam bile anneme şikayet edecek bir şey bulurdu.

Kerem'in anneme yemeğin güzel geçtiğini söylemesine şaşırmıştım ancak Kerem'i birazcık bile tanıyorsam bir şey isteyecekti.

"Hayır anne Kerem'i tehdit etmedim."

"Eğer tehdit etseydin neler olacağını biliyorsun çünkü tehdit hanımefendilerin işi değil."

Annemin uzun uzun açıklama yapmasıyla dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı anladım anlamında salladım.

"Her zaman hatırlatmama rağmen bir türlü anlamamakta ısrar ediyorsun! Sedef bir hanımefendi değil o bir varis benim varisim!"

Babamın sert bir sesle konuşmasından sonra annem gözlerini kısarak babama baktı ve babamın sesine zıt bir şekilde sakince konuştu: "Sedef bir hanımefendi olacak."

"Eğer hanımefendi olan bir çocuğunun olmasını istiyorsan sana zevkle yardım ederim sevgili karıcım ancak doğan o çocuk bu evde büyümeyecek bir tane daha bebek sesi çekebileceğimi sanmıyorum!"

Babamın söyledikleri kaç yaşında olursam olayım iğrençti. Anneme baktığımda sinirlendiğini fark ettim. Dudaklarımı birbirine bastırmış bir şekilde her sabah olduğu gibi kavgalarını izliyordum.

"Eğer Çiğdem ile yatmamış olsaydın bile dediğini kabul etmezdim!"

Annemin konuşması ile kaşlarımın çatıldığını hissettim. Babam Kerem'in annesiyle mi yatmıştı?

"Sen Kenan ile yatmasaydın ben de Çiğdem ile yatmazdım!"

Babamın söyledikleri ile bir an kusacağımı zannettim. Annem Kerem'in babasıyla yatmıştı ve babam da annemle inatlaşarak Kerem'in annesiyle yatmıştı. Bu yaptıkları sadakatsizliğin kaçıncı evresiydi?

Babamın söyledikleri ile annemin yüzü bir saniye bile olsa kızarmadı aksine yüzünde bir sırıtma oldu.

"Ben sırf Kenan ile yattığım için beni kıskandın. Benimde seni kıskanmamı istediğin için Çiğdem ile yattın değil mi!?"

Babam başını sallayarak annemi onayladı. Annem ve babam iğrençlerdi sandalyeden kalkmak istiyordum ama maalesef ki bu yasaktı.

Annem babamın kendisini onaylamasıyla sandalyeden resmen fırlayarak kalktı.

"Bak ben de seni kıskanıyorum!" diyip üstünde bir tek kuş sütünün eksik olduğu masa örtüsünü çekerek kapıya ilerledi.

Annemin masa örtüsünü çekerek gitmesi babamın psikopat bir şekilde sırıtmasına sebep oldu ancak annemin yaptığı şey benim midemin bulantısını arttırdı.

Babamın bana bakmasıyla yüzündeki sırıtmayı silmesi bir oldu.

"Duyduğun şeyler umarım çalışma hırsını olumlu anlamda etkiler. Şirketteki işlerin bittikten sonra herhangi bir aksilik çıkmaz ise yatma vaktine kadar antrenman yapacaksın."

Gözü masaya çevirdim ve yutkundum. Umarım bir aksilik çıkardı ve antremanlardan kurtulurdum.

"Tamam."

Babam benim cevabımı duyduktan sonra sandalyeden kalkıp dışarı çıktı sanırım şirkete gidecekti. Babamın gitmesiyle hızla merdivenlerden çıkarak odama girip lavaboda yüzümdeki makyajı umursamadan yüzümü yıkamaya başladım.

Eğer yüzümü yıkamasaydım kusacağıma eminim babam sırf çalışma hırsım artsın diye böyle yapması sinirlerimi bozmuştu.Bozulan sinirlerimle aynanın karşısında kendi halime bakarak gülmeye başladım.

Duygularımı ayna karşısında kendimi izleyerek yapmayı seviyordum. Duygularımı yaşarken tepkilerimi izlemeyi seviyordum. Belki de yaptığım saçma bir şey ancak bazen saçma olan şeyler bize özel olmaz mı?

Bir süre gülerek kendimi izledim. Rahatladığımı hissettikten sonra makyaj masasına geçip yüzümdeki makyaj kalıntılarını temizleyip tekrar makyaj yaptım.

Makyajım bittiğinde giyinme odamdaki çantaların olduğu bölümden siyah bir çanta alıp telefonumu ve gerekli eşyalarımı koyup odamdan çıkarak bahçeye indim.

Bahçedeki korumalardan biri arabamı getirdiğinde arabama binip şirkete sürmeye başladım. Kahvaltıda yaşananlar inanılır gibi değildi resmen birbirlerinin inadına aile dostlarıyla yatmışlardı.

İşin garip yanı ise annemle babamın birbirinin inadı için yattığı kişilerin oğlu ile zorla nişanlandırılmıştım.

Şirkete geldiğimde diğer günlere nazaran daha mutsuzdum. Odama çıktığımda masamın üzerinde biriken işleri gördüğümde ise mutsuzluğum artmıştı.

Sandalyeme oturup işlerimi bir an önce bitirmek için çalışmaya başladım. İşlerimi bitirmek için kendimi dışarıdan soyutladığımı ise defalarca kapımın tıklatılmasından anladım.

Benim "Gelebilirsin," demem ile içeriye sekreter gelmişti. Sekreterin bitki çayımı masaya koymasıyla çalışmaya devam ettim.

Yaklaşık üç saatin sonunda işim bitmişti. Resmen mutluluktan ağlayacak durumdaydım hemen eşyalarımı toplayıp şirketten çıktım. Eve geldiğimde beynim doluydu odama geçip duş aldıktan sonra antrenman yaparken rahat olmak için bol bir t-shirt ve şort giyip saçımı kuruttuktan sonra at kuyruğu yapıp kendimi yatağa attım.

Biraz olsun dinlenmek için telefonla uğraşmaya başladım. Günlük hayatta telefonu çok az kullanıyordum çünkü yapacak hiçbir şeyim konuşacak neredeyse hiç kimsem yoktu.

Yaklaşık on dakika dinlendikten sonra yataktan kalkıp odamdan çıktım ve merdivenlerden inerek bodrum kattaki spor salonuna girdiğimde derin nefesler alıp ısınma hareketlerine başladım.

Yatana kadar çalışmak istemiyordum ancak babam veya annem emir vermiş ya da bir şey söylemişse sorgulamak bana düşmezdi.

Isınma hareketlerini tamamladıktan sonra dövüş tekniklerini çalışmaya başladım.

Sen Kenan ile yatmasaydın ben de Çiğdem'le yatmazdım!

Umarım duyduğun şeyler çalışma hırsını olumlu anlamda etkiler.

Tahminimce kırk dakika boyunca çalışmıştım ve nefes nefeseydim.

Çalışmama su içmek için ara verdiğim sırada çalan telefonumla duraksadım telefonumu spor salonuna gelirken koyduğum masadan alıp arayan kişiye baktığımda babamın aradığını gördüm. Bugün daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyorum. Hiç beklemeden aramayı yanıtladım.

"Efendim baba."

Ben konuşmamı bitirir bitirmez babamın sert sesiyle "Her ne yapıyorsan bırak ve konumunu attığım hastaneye gel." dedi ve telefonu suratıma kapattı.

Telefonu suratıma kapatmasını umursamadan odama çıkmaya başladım. Babam neden hastaneye gelmemi istemişti? Anneme bir şey mi olmuştu? Bu ihtimali hemen kafamdan sildim çünkü anneme bir şey olsaydı babam beni aramazdı.

Odama geldiğimde hızlı bir şekilde duş alıp makyaj yaptım ve üzerime dizlerimin biraz üstünde biten siyah bir elbise giyip topuklu ayakkabılarımı giydim. Sabah hazırladığım siyah çantamı alıp olabildiğince hızlı bir şekilde evden çıktım ve arabamı babamın attığı konuma doğru sürmeye başladım.

Hastaneye geldiğimde arabamı park edip hastaneye girdim. Hastanenin girişinde uygun yere geçip babama mesaj attım.

Kime: Fırat Kılıç: Baba hastaneye geldim nerdesiniz?

Babam telefonumda adı ve soyadı ile kayıtlıydı sonuçta her ne kadar konuşurken baba diyor olsamda telefonum benim özelimdi. Ayrıca aynı şey annem ve Kerem içinde geçerliydi.

Kimden: Fırat Kılıç'tan: Dördüncü kat sağdan üçüncü odaya gel.

Babamın mesajıma yanıt vermesiyle odayı bulup annemin öğrettiği hanımefendilik kurallarına uyarak kapıyı tıklattım ve "Gel" komutuyla kapıyı açıp odaya girdim.

Odaya girdiğimde gözüme ilk çarpan şey doktor olmuştu.

Ardından babam ve annemi gördüğümde yanlarına ilerleyerek boş olan sandalyeye oturdum. Anneme göz ucuyla baktığımda kahvaltıki haline göre daha sakindi.

Anneme bakmayı kesip etrafa baktığımda bana bakan kadını ve hemen yanında oturan adamı fark ettim. Adam ve kadın direk bana bakıyorlardı onlarla göz temasını kesip ne olduğunu soran gözlerle babama baktım.

Babamdan cevap alamayınca geri önüme döndüm. Odadaki sessizlik sürüyordu yaklaşık otuz saniye sonra sessizliği bozan şey ise doktorun sesi oldu.

"Sedef Hanım'da geldiğine göre açıklama yapabilirim. Hastanemizde her iki yılda bir doğum arşivleri kontrol edilir. Ancak anlaşılan o ki arşivlerin kontrolleri düzgün yapılmamış. Hastanemize yeni atanan doktor arşivleri kontrol ederken bir hatayı fark etmiş. Bizi de bu durumdan kendisi haberdar etti. 18 Temmuz 2002 tarihinde hastanemizde beş bebek doğmuş. Doğan bebeklerin üçü erkek iken diğer iki bebeğin cinsiyetinin kız olduğunu tespit ettik."

Doktorun söylediği şeyler ile kaşlarım çatıldı. Sabahtan beri ne anlatıyordu? Bu anlattıklarının bizimle ilgisinin olduğu için anlattığı belliydi ancak anlatılanların bizimle olan ilgisinin ne olduğunu anlamamıştım fakat yine de doktoru dinlemeye devam ettim.

"Sizin de anladığız gibi kız olan bebeklerin biri Kılıç ailesine ait iken diğer bebek Akel ailesine ait. Fakat doğan kız bebeklerden biri doğduğu gün vefat etmiş ve yıllarca bu bebeğin Akel ailesine ait olduğu zannedilmiş. Hastanemize yeni atanan doktorumuzun fark ettiği hatayla vefat eden bebeğin Kılıç ailesine ait olduğunu düşünüyoruz. Yani açıklamamın özeti 18 Temmuz 2002 tarihinde doğan kız bebeklerin hemşire hatası sebebiyle karıştırıldığını düşünüyoruz."

Doktorun konuşmasını bitirmesiyle biraz önce beni inceleyen kadının gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

Ağlarken de "Yaşıyormuş, bizim kızımız yaşıyormuş" diye sayıklıyordu.

Kadının yanında oturan adam ise doktorun konuşmasının bitmesiyle ayağa fırlayıp doktorun boğazına yapıştı.

Annem ve babam ise oturup olayları izliyordu.Ayağa kalkıp annem ve babama bakmadan kadının yanına geçtim.

"İyi misiniz?"

Kadın soruma başını iki yana sallayarak cevap verdi. Hâlâ hıçkırarak ağlıyordu.

"Sakin olmayı dener misiniz? Şu an yaşadığımız durum herkes için sarsıcı. Eğer sakin olabilirseniz bir an önce işlemler biter ve herkes biraz olsun rahat olur."

Sadece kadının duyabileceği sesle konuşmuştum. Kadın başını sallayarak beni onayladı ve sakinleşmek için derin nefesler alıp vermeye başladı.

Doktorun masasında ki hazır suyu aldım ve şişeyi açtım. Su içilmemişti suyu kadına uzattım.

"Su içmek ister misiniz?"

Kadın suyu aldı ve yavaş yudumlarla içmeye başladı. Kadın sakinleşmeyi başarmıştı. Doktorun boğazına yapışan adama baktığımda ise güvenlik görevlilerinin odaya girdiğini gördüm.

Kısa bir süre içinde adam doktordan ayrılıp kadının diğer tarafına oturunca onların yanından kalkıp annem ve babamın yanındaki boş sandalyeye geri oturdum.

Doktora baktığımda biraz önceki doktor gitmiş başka bir doktor gelmişti. Yeni gelen doktor hemen söze girdi. "Biraz önce giden doktorun açıklamasını tekrar etmeme gerek yok diye düşünüyorum. Bebeklerin gerçekten karışıp karışmadığını öğrenmek için DNA testi yapacağız. Sedef Hanım, Fırat Bey ve Arslan Bey siz yan odada kan verebilirsiniz. DNA testinin sonuçları yarın açıklanacak."

Doktorun sözlerini bitirmesi ile babam, ben ve adının Arslan olduğunu öğrendiğim adam odadan çıkıp yan odaya girdik.

Kan vermek için beni çağırdıklarında hemen hemşirenin yanına ilerleyip sedyeye oturdum.

Hemşire hızlı bir şekilde kan alıp iğneyi batırdığı yere bastırmam için pamuk verdiğinde sedyeden kalkıp kimseyle göz teması kurmadan odadan çıktım.

Koridora çıktığımda kimsenin olmadığını gördüm. Duvara yaslanarak annem ve babamın odalardan çıkmasını beklemeye başladım.

Bugün kü yaşadıklarımı unutacağımı hiç düşünmüyordum. DNA testinin sonuçlarının ne olacağını bilmiyordum çünkü Akel ailesini hiç incelememiştim.

Eğer sonuçlar pozitif çıkarsa yani karışmışsam işler daha karışırdı ancak içimdeki büyük bir taraf sonuçların pozitif olmasını istiyordu.

Annemin odadan çıkmasıyla yaslandığım duvardan ayrıldım annem büyük bir hızla yanıma geldi.

"Baban daha çıkmadı mı?"

"Hayır kan verecekti en son."

"Tamam, ben dışarıdaki işlerimi halledeceğim."

Benim cevabımı beklemeden merdivenlere yöneldi. Annemin gitmesinden birkaç dakika sonra babam odadan çıktı bana bakmadan merdivenlere yöneldiğinde bende peşinden ilerledim.

"Annen nerede?"

"Dışarıda işleri varmış onları halletmeye gitti."

"İşlerim var sen eve geçip antrenmanlara devam et."

Hastaneden çıktığımızda arabama binip eve gitmek için yola koyuldum. Acıktığımı hissediyordum eve geldiğimde mutfağa doğru yürüdüm. Mutfağa geldiğimde görevliler yemek hazırlıyorlardı.

"Zehra abla salata yaptınız mı?"

"Yaptım Sedef Hanım getiriyorum."

Zehra abla yaklaşık on yıldır çalışanımızdı. Aslında kendimi yakın hissettiğim sayılı kişilerdendi ama annem onu işten kovmakla tehdit ettiği için bana karşı mesafeli davranıyordu.

Salatamı yedikten sonra her ne kadar doymasamda antrenmanlara geri dönmek zorundaydım.

Odama çıkıp makyajımı temizledikten sonra üstüme rahat şeyler giydiğimde artık hazırdım.Odamdan çıkıp spor salonunda çalışmalarıma başladım.

Isınma hareketlerim bittiğinde zaten DNA testi yapmadan önce dövüş tekniklerine çalıştığım için silah çalışmak için poligonlara geldim.

Birinci poligona geldiğimda masadan aldığım silahın tetiğine bastım. Hedefi vurduğumda gülümsedim.

İkinci poligonun karşısına geçtim hedef aldım.

Sedef annen ve ben senden nefret ediyoruz. Umarım bu gerçeği yarına kadar kabullenirsin.

"Annen ve baban senden nefret ediyor Sedef." kendime hatırlattığım gerçekten sonra tetiğe bastım hedefi vuramamıştım.

Kendime sinirlenerek annem ve babamın bana karşı olan nefretlerini yüzüme çarpa çarpa hedefi vurana kadar çalıştım.

Hedefleri vurmaya başladığımda ise saat gece on iki olmak üzereydi. Spor salonundan çıktığımda direk odama geldim duş alıp üzerime iki parçadan oluşan saten geceliğimi geçirdiğimde ise gözlerimden uyku akıyordu.

Kendimi yatağa bıraktığımda hiç beklemeden uykuya daldım.

BÖLÜM SONU

Hepinize kocaman merhabalar

Nasılsınız?

Bölümü nasıl buldunuz?

Fırat Kılıç ve Bahar Kılıç hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kendinize iyi bakın iyi günler.

 

Bölüm : 11.12.2024 10:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...