1. Bölüm

Yirmi İki Yılın Yorgunluğu

Havva Aleyna
himmel356

*Bu kitap kendini güçsüz hisseden güçlü kadınlara ve güçlü kız çocuklarına ithaf edilmiştir.

-Kitaba oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın.

-Kitaba başlama tarihinizi buraya yazabilirsiniz.

-Kendinize bırakmak istediğiniz bir not varsa buraya yazabilirsiniz.

-İyi okumalar!!!

Çalan alarm sesiyle ayılmak için gözlerimi kırpıştırıp yatakta oturur pozisyona geldim. Ardından yataktan aniden kalktım. Yataktan aniden kalktığım için gözüm kararsada şu an bunu önemsemeyip duş almak için banyoya ilerledim.

Dün ailecek katıldığımız davette aşırı yorulmuştum. Fakat kimsenin bu yorgunluğumu önemsemeyecekti. Duşa girdiğim an kendimi buz gibi soğuk suya bıraktığım için ilk başta kasılsamda sonradan suyun soğukluğuyla uyuşan bedenim bana kolaylık sağlamıştı.

Duş aldıktan sonra suyu kapatıp bedenimi havluya sardım. Ardından hızlı hareketlerle banyodan çıkıp makyaj masamdaki yerimi aldım ve yüzüme hafif bir makyaj yapmaya başladım.

Makyajım ve saçım bittiğinde giyinme odasına ilerledim ve dizlerimin bir karış üzerinde biten siyah elbiseyi giyip elbiseme uygun bir topuklu ayakkabı da giydikten sonra aynanın karşısına geçtim. Aynadan kendime baktığımda iyi olduğuma karar verdim.

Artık hazır olduğum için aşağıya inebilirdim. Odamdan çıkıp yemek odasına ilerlemeye başladım. Merdivenlerden inip yemek odasına gireceğim sırada yüzüme yapay bir gülümseme ekledim. Ardından masaya ilerlemeye başladım. Masaya gelip sandalyeme oturduğumda annemle babamın bana baktığını fark ettim.

İkisi için yapay olan gülümsememi biraz daha genişletip "Günaydın." diye mırıldandım. Annem hanımefendiliğini bozmadan yapay bir şekilde karşılık verirken babam hiçbir şey dememişti.

Sofraya baktığımda her zaman ki gibi bir tek kuş sütünün eksik olduğunu gördüm ancak kahvaltı yapmam yasaktı. Annem her hafta olduğu gibi kilomu kontrol ettiği zaman biraz kilo aldığımı fark ettiği için sıkı bir diyet programı yapmıştı.

Aslında kahvaltı yapmam her zaman yasaktı fakat annem bu hafta bu bahaneye sığınmıştı. Fakat her ne kadar kahvaltı yapmasamda sabah erkenden kalkıp bu masaya oturmak zorundaydım. Bu konuyu boş verip anneme tekrar baktığımda sert bir ifadeyle beni incelediğini gördüm.

"Bir şey mi oldu anne?"

Annem elindeki bitki çayını bırakıp boğazını temizledi.

"Makyajını yüzünü öne çıkartacak şekilde yapmamışsın ayrıca dün katıldığımız davette birkaç kere yüzünü astığını gördüm."

Yine başlıyorduk sinirlenmiş olan annemi biraz daha sinirlendirmemek için kısa kestim.

"Özür dilerim bir daha olmaz."

Anneme cevap verir vermez babamın sert bir soluk aldığını duyduğumda yutkundum. Babam sinirle "Özür dileyeceğin kişi annen bile olsa asla özür dileyemezsin!" diye resmen kükredi.

Masanın altından elimi yumruk yapıp "Anladım." diye kısa bir cevap verdim.

Babamın söylediği şeye sinirlenen annem sert bir sesle "Fırat, Sedef'in özür dilemesine karışma en azından bu tür şeylerde nazik olsun!" dedi.

Annemin olaya karışmasıyla "Sedef benim varisim ve bir varis asla özür dilemez!" diye anneme çıkıştı. Ben ise dudaklarımı birbirine bastırmış bir şekilde ikisini izliyordum.

Annem babamın çıkışmasıyla babamı boş verip yüzünü bana çevirdi. "Bugün Kerem ile akşam yemeğine çıkacaksın."

Annem Kerem ile yemeğe çıkacağını söylediğinde yüzüm kolayca fark edilebilir şekilde düştü.

Kerem, ailem tarafından zorla nişanladırıldığım nişanlımdı. Kendisi tamamen paragöz biriydi. Fakat hem aile dostumuz olduğu için hem de anneme güzel bir şekilde yalakalık yapıp durduğu için bana uygun görülmüştü.

"Kerem'e düşmanmış gibi davranmayı kes! Sen her ne kadar istemesende ilerde onunla evleneceksin."

Masanın altında yumruk olan elimi biraz daha sıktım ve hayatta sayılı kez yaptığım fakat her zaman başarısız olduğum şeyi itiraz etmeyi denedim.

"Anne Kerem ile evlenmek istemiyorum."

Annemin sözümü sonuna kadar dinlemesini tek sebebi hanımefendiliğini bozmak istememesiydi. Ancak cümlem bittiğinde annem her zaman ki gibi bir şeyleri yüzüme vurmak için söze başladı.

"Sedef seni bu şekilde kabul edecek tek kişi Kerem bunu unutmamalısın. Ayrıca bana bir daha Kerem konusunda itiraz etmeni istemiyorum!"

Kafamı tamam anlamında salladım. Annem sert bir şekilde masadan kalkıp bize bakmadan "Dışarıda işlerim var." diyip gitti.

Babama hiç bakmıyordum gözüm masadaydı.

"Annenin söylediklerine kafanı takmanı istemiyorum."

Babamın hayatımda ilk defa beni teselli edeceğini zannedip tam sevinecektim ki babam sözlerine devam etti. "Hocaların silah eğitimlerinde hedeflerin bazılarını vuramadığını söylediler."

"Baba, ufak sıyrıklarla kaç-"

"Açıklama istemiyorum bu tür saçma konulara kafanı takarak çalışmalarını aksatacağını zannedemezsin!"

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne bekliyordum ki? Yirmi iki yıllık hayatımda beni teselli etmeyen babam şimdi mi teselli edecekti?

"Anladım."

"Umarım anlamışsındır. Bugün şirkette ki işler daha az onları hallettikten sonra eve gelip antrenman yapacaksın. Ardından annenin yanına git akşam yemeği için elbise alacakmış onun yanında olursun. Daha sonra Kerem ile akşam yemeğine çıkacaksın zaten."

Babam bugün ki yapacaklarımı sıraladıktan sonra masadan seri adımlarla kalkıp gitti. Babamın gitmesiyle dik duran omuzlarım yenilgiyle düştü. Günlük kahvaltı dozumu bu şekilde almıştım.

Misafirlerimiz genellikle olmazdı ve misafirlerin olmadığı neredeyse bütün kahvaltılarımız bu şekilde olaylı geçerdi. Ne yazık ki bu olaylardan zararlı çıkan ben olurdum.

Ben Sedef Kılıç, babasının her zaman güçlü kalmak zorunda olan varisi; annesinin her zaman hanımefendi olmak zorunda olan prensesiyim. Kısacası ailemin hiçbir şeyiydim.

Babamın kalkmasından birkaç dakika sonra görevlilerin geldiğini fark ettim.

Omuzların dik dursun Sedef!

İçimden kendime hatırlattığım şeyle omuzlarımı dik tutmaya başladım. Masadan kalkıp hiçbir görevliyle göz teması kurmadan odama çıkmak için merdivenleri çıkmaya başladım.

Odama geldiğimde aynanın karşısına geçip yüzüme baktım. Yüzümde yaşadığım yirmi iki yılın yorgunluğu vardı. Aynaya bakmayı kesip makyaj masasına oturdum ve annemden insanların ortasında azar yememek için yüzümü ön plana çıkartacak makyaj yaptım.

Makyajımı tamamladığımda artık hazırdım. Odamdan çıkıp merdivenlerden indim ilk olarak şirketteki işlerimi bitirmem lazımdı.

Evden çıkıp bahçeye geldiğimde korumalardan arabamı getirmelerini istedim. Babam ve annem varlıklı ailelerin çocukları oldukları için hiçbir zaman maddi sıkıntı çekmemiştik.

Babaannem babam küçükken evi terk etmiş olduğu için vefat eden dedemden kalan bütün miraslar aynı zamanda tek çocuk olduğundan babama kalmıştı.

Annem ise dedem ve anneannem trafik kazasında vefat ettiği için bütün mirası kardeşi ile paylaşmıştı.

Annem iki kardeşti ablası yurt dışında yaşadığı için annem ile görüşmüyorlardı. Teyzemin bir tane çocuğu olduğu için sadece ailede bir tane kuzenim vardı fakat onunla da çok görüşmüyordum. Kuzenim hakkında bildiklerim erkek olduğu ve benden bir yaş büyük olmasıyla sınırlıydı.

Ayrıca annemin ve babamın ailesinden kalan miraslardan hariç babamın kurduğu bir şirketi vardı. Şirketin ismini soyadımızı koymuştu Kılıç.

Arabamın gelmesiyle arabama binip odamdan getirdiğim siyah çantamı yan koltuğa katıp şirkete doğru yola çıktım.

Şirkete geldiğimde arabamdan inip arabamın anahtarını güvenliğe teslim edip odama doğru ilerlemeye başladım.

Şirket sekiz katlıydı benim odam beşinci kattaydı. Şirket moda tasarımı üzerine kuruluydu.

Babamın varisi olduğum için yakın zamanda şirketin başına ben geçecektim. Fakat aldığım eğitimler sadece şirketi yönetmek üzerine değildi.

Babam uyuşturucu ticareti gibi karanlık işlerle uğraşıyordu ve ben yakın zamanda bu işlerinde başına geçecektim. Bu yüzden her türlü dövüşü sanatlarını ve silah kullanmayı bilmek zorundaydım.

Aslında bana sorarsanız iki işin de başına geçmek istemiyordum. Fakat benim sorgulama hakkım yasak olduğu için bu tür şeylere boyun eğmek zorundayım.

Annem ve babamın başka bir çocuk yapmak yerine bana yüklenmesinin sebebi ise babam ve annem bebekleri sevmediği için bir kardeşimin olması istememişler ve bu yüzden günah keçisi olarak doğan ilk çocuğu yani beni seçmişler.

Odama geldiğimde hemen masamın başına geçip işime odaklanmaya başladım. Yaklaşık yirmi dakika sonra sekreter geldi ve annemin hazırladığı diyet listesine uygun olan bitki çayını getirip geri gitti.

Bitki çayını içerken işime odaklanıp iki saat içinde bütün işlerimi bitirip şirketten çıktım.

Kısa bir yolculuğun ardından eve geldiğimde kendimi biraz yorgun hissediyordum. Ancak yorgunluğumu umursamadan hemen odama çıktım. Hızlı bir duş aldıktan sonra siyah yarım atlet ve şort giyip evin bodrum katında bulunan spor salonuna girdim.

Her ne kadar yorulmuş olsamda spor odasında vakit geçirmeyi seviyordum. Isınma hareketlerini tamamladıktan sonra antrenmanlara başladım. Babamın kahvaltıda bahsettiği hocalar haftada bir çalışmalarımın nasıl gittiğini kontrol etmek için geliyorlardı.

Bir süre antrenman yaptıktan sonra boks torbasında çalışmak için hazırlanıp boks torbasının karşısına geçtim. Çalışmaktan dolayı ter içinde kalmıştım. Derin bir nefes alıp kendimi odakladıktan sonra boks torbasına vurmaya başladım.

Bu tür saçma konulara kafanı takarak çalışmaları aksatacağını zannedemezsin!

Bir daha Kerem konusunda itiraz etmeni istemiyorum!

Boks torbasına vurmaya başladığım andan itibaren aklıma annemin ve babamın kalbimi bin parçaya ayıran sözleri geliyordu.

Annemin dediği gibi çevremde benimle evlenmeyi kabul edecek tek kişi Kerem'di çünkü Kerem beni değil benimle evlendikten sonra gelecek parayı önemsiyordu. Gerçeklerin yüzüme sert bir şekilde tekrar çarpmasıyla dolan gözlerimden yaş akmaması için art arda defalarca kez kırpıştırdım.

Ellerim yara olmasın diye sardığım bezleri sertçe elimden çıkartıp kendime yere attım ve sakinleşmek için derin nefesler alıp vermeye başladım.

"Aklına gelen düşüncelerin seni hırslandırması güzel bir şey."

Babamın sesini duyduğum anda ayağa kalkıp derin nefes alıp vermeye o şekilde devam ettim. Yanıma gelip tam karşımda durdu.

"Kaç saattir çalışıyorsun?"

Başladığım saati hemen hesapladım. Ben süreyi hesapladığım süre boyunca babam yüzümü inceliyordu.

"Dört saat oldu."

"Bir süre daha çalış ve silah çalışmalarına ağırlık ver."

"Tamam."

"Silah çalışmalarını birlikte yapacağız."

Babamla bazen birlikte çalışma yapıyorduk ve babamın özel olarak benimle ilgilendiği anlar sadece bu zamanlardı.

Bu yüzden en sevdiğim zamanlar genellikle bu vakitler oluyordu.

"Tamam."

Babamın önden ilerlemesi ile peşine takıldım babamın bana olan nefreti gözlerinden okunuyordu. Annem sinirlendiği zamanlarda babamın ve kendisinin bana olan nefretlerini ortaya dökerdi.

Anneme ilk başta inanmamıştım fakat babam ben on üç yaşındayken her şeyi anlatmıştı. O zamanlar hâla içimde beni sevdiklerine dair içimde umut olsada zamanla umudum tükenmişti.

Atış poligonlarının önüne geldiğimizde masanın üstünde duran silahlardan birini aldım babamın uzun zaman önce gösterdiği gibi içindeki mermileri kontrol ettikten sonra poligonun tam karşısında durdum ve hedef aldım.

Babam bu süre boyunca her hareketimi inceliyordu. Poligonun karşısında durup hedef aldığım sırada tam arkama geçtiğini hissettim. Dikkatimi dağılmasına izin vermeden tetiğe bastım. İlk hedef tam isabet etmişti.

İlk poligondaki hedefi vurduktan sonra ikinci poligona geçip hedef aldım. Fakat bu sefer bir süre bekledikten sonra ateş ettim. Bu hedefide vurmuştum babamın yüz ifadesini merak ediyordum fakat babam tam arkamda durduğu için yüz ifadesini görmüyordum.

Üçüncü poligona geçip hedef aldım. Fakat tetiğe basacağım sırada tam arkamda duran babamın kulağıma eğilip fısıldadı.

"Senden nefret ediyorum."

Elimin titrediğini hissettim. Fakat elimin titremesini umursamadan tetiğe bastığımda hedefi vuramadım.

Poligonda birkaç adım geriye gittim ve babamın karşısında durdum. Babama bakmıyordum. Alayla güldüğünü işittim.

"Hala senden nefret etmemizi aşamadın değil mi?"

"Hedefi vuramamış olmamın sebebi nefretinizi aşıp aşmamam değil sadece bir anda kulağıma fısıldadığın için ürktüm."

"Ürkmeyeceksin! Duydun mu beni? düşmanın arkandan geldiğinde ürktüm mü diyeceksin!? Sedef aklını başına topla! Ama ben seni tanıyorsam hâla senden nefret etmemizi aşamadın!"

Babama karşı hiçbir şey diyemedim. Haklıydı konu ürkmek değildi benden nefret etmelerini aşamamıştım. Babam fark ettiği gerçekle güldü ancak gülüşü alay dolu bir gülüştü.

"Sedef, annen ve ben senden nefret ediyoruz. Umarım bu gerçeği yarına kadar kabullenirsin."

Yutkundum. Babam son sözünü söyledikten sonra spor salonundan çıktığında kendimi yere bıraktım. Bağıra bağıra ağlamak istiyordum.

Ağlamak güçsüzlük göstergesidir bir daha ağladığını görmeyeceğim!

Ayağa kalktım ve spor salonundan çıkarak odama geldim ve duş aldım.

Duştan çıktığımda siyah bir elbise giydim ve çantamı da alıp odamdan çıktım.

Aşağı indiğimde babamın salonda kahve içtiğini görünce yanına ilerledim göz teması kurmadan "Annemin yanına gideceğim nerede?" diye sordum.

"Korumalardan biri seni götürsün."

Tamam anlamında kafamı salladıktan sonra bahçeye indim ve Akın'ın yanına gittim.

"Beni annemin yanına götür."

Kafasını salladıktan sonra garaja doğru ilerlemeye başladı. Arabaya bindiğinde arka koltuğa geçtim. Akın arabayı çalıştırıp garajdan çıkarttı.

Yaklaşık yarım saat sonra bize ait olan büyük alışveriş merkezine geldik. Alışveriş merkezine girdiğimde annemin birinci katta olduğunu öğrendim ve yanına ilerlemeye başladım.

Yanına geldiğimde ilk önce yüzümü inceledi yaptığım makyajı beğenmiş olmalı ki bir şey dememişti.

"Buraya gelme sebebinin Kerem'le çıkacağın yemek için elbise alacak olmamız farkındasın değil mi?"

"Evet, farkındayım."

"Farkında olmana sevindim. Seninle vakit geçireceğimizi düşünme diye dedim."

Hevesimi kırmasının sebebini bir türlü anlamıyordum. İki saat boyunca mağazalarda dolaştık. Annem benimle dolaşmaktan sıkıldığı için kırmızı bir elbisede karar kıldı.

Daha sonra hızlı bir şekilde eve geldik. Eve gelir gelmez annem beni birkaç görevliyle birlikte akşam yemeğine hazırlanmam için odama gönderdi.

Fazlasıyla yorgun hissediyordum ancak birkaç saat daha dayanmak zorundayım. Görevlilerin yardımıyla yaklaşık bir saatin sonunda elbisemi giymiş makyajımı bitirmiştim.

Odamdan çıkıp salona geldiğimde Kerem'in babamla sohbet ettiğini gördüm. Topuklu ayakkabıların sesi salona ulaştığı için babam ve Kerem bana doğru baktı. Kerem beni gördüğü andan itibaren sırıtmaya başlamıştı.

Salonun ortasına geldiğimde babamın yanında duran annemi fark ettim. Annem beni süzdükten sonra Kerem'e baktı.

"Oğlum, Sedef'te geldiğine göre iyi eğlenceler."

Bana kızım demeyi bile çok görmüştü.

Kerem annemin sözlerine gülümsedikten sonra bana doğru ilerledi ve bana sarıldı. Sarılmasına karşılık vermediğim için bozulsada bir şey demedi.

Tüm bunlar olurken babam bana karşı hiçbir tepki vermemişti. Sadece Kerem ile tokalaşıp vedalaşmıştı. Kerem'e daha fazla bakmadan kapıya ilerlemeye başladım.

İşittiğim adım seslerinde Kerem'in arkamdan geldiğini anladım.

Fakat Kerem'in telefonunun çalmasıyla arkamı döndüğümde bir saniye diye işaret edip telefonla konuşmak için rastgele bir odaya girdi.Kerem odaya girer girmez annem yanıma geldi.

"Salonda Kerem'in sarılmasına karşılık vermedin. Kerem sana sarılırsa ya da başka bir şey yaparsa karşılık ver zaten yakında kocan olacak."

Annemin benimle bu şekilde konuşması fazlasıyla gurur kırıcıydı. Dudaklarımı birbirine bastırıp tamam anlamında kafamı salladım.

Aradan geçen birkaç dakikanın sonunda Kerem geldi ve annemle tekrar vedalaşıp arabaya bindik. Kerem şoför koltuğuna otururken mecburen ben de yan koltuğa oturmuştum.

Kerem bana bakmadan arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladı. Camdan akıp giden yolu izlerken arabadaki sessizliği Kerem bozdu.

"Hayatım, çok güzel olmuşsun."

Bana bakarak kurduğu bu cümle midemi bulandırdığı için sadece yapmacık bir gülümsemeyle karşılık verdim.

Yolun geri kalanı sessiz geçmişti. Restauranta geldiğimizde Kerem arabadan indi kapımı açacağını anladığımda hızla kapımı açıp aşağı indim.

Kerem yanıma gelip elini belime kattı. Elini itmek istiyordum fakat Restauranta ilerlemek dışında hiçbir şey yapamadım.

Restauranta girip görevlinin bizi masamıza yönlendirmesiyle masamıza geldik. Kerem nazik olduğunu düşünerek sandalyemi çekince göz teması kurmadan sandalyeye oturdum.

Bu gecenin bitmesi için bütün servetimi verebilirdim.

Garsonlar Kerem'in menüden seçtiği yemekleri masaya koymaya başladılar.

Acıktığımı hissediyordum. Sadece öğlen annemin yanındayken diyet listeme uygun bir şeyler yemiştim.

Kerem benim ne yaptığımı umursamadan yemeğe başladığında her ne kadar yüzümü buruşturmak istesemde kendimi tuttum ve önümdeki salatadan yemeğe başladım.

Görevliler Kerem'in kısa bir sürenin sonunda yemeğini bitirmesiyle masayı topladılar. Kerem ise ağzını peçeteyle temizledikten sonra benimle göz teması kurdu.

"Sana çok aşığım."

Kerem'in sözlerine alayla güldüm.

"Sen daha çok paraya aşıksın."

Ağzımdan çıkan cümle için pişman değildim ancak bunu dememeliydim. Çünkü Kerem konuştuklarımızı olduğu gibi anneme aktarıyordu bu sefer bitmiştim.

Kerem'in yüzü dediklerimden sonra bozulmuştu. Elini yanağıma temas ettirdiğinde geri çekilmek istesemde çekilmedim.

"Beni kıskandığını varsayıyorum."

Yutkundum ve kendimi zorlayarak "Evet seni kıskanıyorum." dedim

"Hem paraya aşık olmam bir şeyi değiştirmez sonuçta yakın bir zaman sonra parayla değil seninle evleneceğim."

"Biliyorum."

Kerem elini yanağımdan çektiğinde rahatladım.

"Artık kalkalım mı güzelim?"

Başımı onaylar biçimde salladım. Garsonu çağırıp hesabı ödedi ve restaurantdan çıktık. Hızlı bir şekilde arabamız getirildi ve arabaya bindikten sonra hiçbir şekilde sohbet etmeden evin önüne geldik. Bir şey demesini beklemeden arabadan inmek için kapıyı açacağım sırada Kerem kolumdan tutarak ona dönmemi sağladı.

"Benimle vedalaşmak yok mu güzelim?" diyip kollarını dolayarak bana sarıldı.

Kerem sana sarılırsa ya da başka bir şey yaparsa karşılık ver.

Annemin sözlerinin aklıma gelmesiyle Kerem'in sarılışına karşılık verdim. Sarılmamız bittiğinde gülümsedi ve dudaklarını yanağıma bastırdığında gözlerimin dolmaması için büyük bir çaba sarf ettim.

Kerem benden ayrıldığında hiçbir şey demeden arabadan indim ve koşar adımlarla eve gelip zili çaldım kapıyı açan görevliye bakmadan hızlı adımlarla merdivenlerden çıkıp odama geldim.

Yavaş hareketlerle üzerimdekilerden kurtulup duşa girdim. Kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Duş aldığım süre boyunca sürekli yanağımı temizliyordum.

Duştan çıkıp üzerime gecelik takımlarından giydikten sonra yatağa geçtim. Hiçbir tepki vermeden tavanı izliyordum.Tam uykuya dalacağım sırada sol gözümden bir damla yaş aktığını hissettim ve kendimi tamamen uykuya teslim ettim.

 

BÖLÜM SONU

Selamlar!!!

İlk bölümü nasıl buldunuz?

Bu bölüm Sedef'in önceki hayatını anlatıyordu.

Kitapta ilk başlar sakin ilerlese de sonra gelsin kaos jkjjksjsjjjsjsjs.

Hepinizin gününün iyi geçmesi dileğiyle iyi günler.

Bölüm : 10.12.2024 13:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...