3. Bölüm

3. Bölüm

Hira Nisa uludağ
hiranisud

Hayat bazen üzerime üzerime geliyordu. Bana yaptıkları tam bir felakete yol açıyor iken başka insanlara yaptıkları inanılmaz kıskanmamı sağlıyordu. Daha küçük bir çocukken yetimhaneden bir eşya gibi sahiplenilmiştim.

Annem ve babam tam bir kontrolcü ebeveynlerdi. Bana hiç bir zaman sevgi ile gelmemiş olsalar da niyetlerini sonradan öğrenmiştim. Çocukları olmadığı için Hanzade Gruba varis yoktu. Tam onlara layık bir evlattım. Bütün gün çalışır akademik puanıma özen gösterirdim. Ne dediklerini önemser aile bağlarına özen gösteririm. Ta ki üniversitesi sınavına kadar. Onlar işletme okumamı istiyorlardı. Onların aksine ben tıp yazmıştım. Pişman mıyım?

Hayır!

Yine olsa o baskıya rağmen yine yazarım. Ama yine de Hanzade varisi olarak istediklerini yerine getiriyordum. Hanzade holding benimdi. Şirket her zamanki gibi yükselişteydi. Her zaman gitmesem de arada uğrar oranın yönetimini en yakın arkadaşım veyahut da kardeşim dediğim Çağan'a bırakmıştım.

Üniversitede farklı fakültede olmamamıza rağmen tanışmıştık. Ben ailemden kaynaklı fazlaca asosyaldim. Çağan belli bir süre benimle uğraşarak arkadaş olmayı başarmıştı. Ona minnettarım çünkü şu hayatta tek arkadaşım oydu.

Üniversiteden sonra bir yıl mesleğime kavuşamamış şirketi yönetmiştim. Sonra Çağan, bana şirektin yönetimini ele alabileceğini söyledi. Ona güveniyordum ama yapabileceğinden emin değildim.
Şirketi ona devredip mesleğime kavuşmuştum. Çağan, hayallerimi yaşamama yardım eden bir insandı. Benim için çok değerliydi.

Günün son hastasını göndermiştim. İnanılmaz denecek bir olay olmamıştı. Uzun zamandır Çağan'la görüşmediğim için onu aramış evine gidecektim. İki haftadır iş sehatindeydi. Hastaneden çıkmaya hazırlanırken içeri birden Can girdi.

Şaşkınca ona bakmaya başladım. Ne oluyordu?

"Hocam, hocam! Acile bir hasta geldi. Birden yere yığılıp nöbet geçirmeye başladı. Alp hoca sizi çağırıyor!"

Dolaptan hemen önlüğümü çıkarıp üzerime giydim ve acile koşmaya başladım. "Hasta hakkında bilgi ver Can."

"Hocam 24 yaşında hasta, beyninde kalıcı hasar veren bir nöbet geçirmiş daha önce. Şuan da epilepsi nöbeti geçiriyor."

"Nöroloji uzmanları nerde?"

"Hocam şuan da hastanede sadece iki tane nöroloji uzmanı var. Deha hoca ameliyatta. Aynı şekilde Meriç hocanın on dakika sonra önemli bir ameliyatı var."

Acile geldiğimizde sedyede şok geçiren bir hastayı zor zaptediyorlardı. "Sakinleştirici yapın çabuk!" Hemşire gelip sakinleştirici yaptığında fonksiyonları kontrol ediyordum.

"Hasta kayıtlarından hangi ilacı kullandığını bulun." Can koşarak yanımdan uzaklaştığında

"Beyin tomografisi alın çabuk!" Can yanıma geldiğinde hastanın ilacını hazırlamıştı.

-

Acilden çıktığımda saat gece yarısını geçiyordu. Arkamdan koşarak gelen Can'a baktım. Yeter ama ya!

"Hocam telefonunuzu unutmuşsunuz onu dicektim." Elinden telefonu alıp yürümeye başladım. " Hocam bir yabancı numara 5 kere aradı açmadık haberiniz olsun." Ona başımı sallayıp arabaya bindim.

Çağan'ın evine geldiğimde beni kapıda karşıladı. Saat bire geliyordu ama beni beklemişti. "Hoşgeldin kuşum." Ellerini belime sarıp beni kendine çekti. Bende ellerimi boynuna sardım. Çok özlemiştim çağan'ı.

"Hoşbulduk" sesimin mırıldanmadan farkı yoktu.

"Hadi gel içeri geçelim. Aç mısın?" Ona başımı sallayıp içeri girdim.

"İş nasıl geçti? İhaleyi kazanabildin mi?" Mutfağa geçerken sorularımı sormaya başladım. Bana dönüp ellerini beline koydu ve cilveli bir hâl aldı.

"Bu adam almayacakta kim alacak pardon? Hayırdır." Ona kıkırdadım.

"Tabi ki sen alacaksın. Başka kim alacaktı?" Bilmiş bir tavırla konuşup önden mutfağa geçtim. Bu tavırlarım Çağan'a özeldi. Rahat olabileceğim tek insandı Çağan. Belki bir abim, belki de bir kardeşimdi. Ama Çağan benim ailemdi.

"Ne yemek istersin kuşum?"

"Salata olur." Başını sallayıp tezgaha yöneldi.

"Bir ara şirkete uğrasan iyi olur. İmza işleri var." Başımı salladım doğradığı salatalıktan yerken. Çağan önceden şeflik yapıyordu. Ama açtığı restorantı pek iyi işlememişti. Kısa bir süre sonra kendi isteğiyle restorantı kapatıp şefliği bırakmıştı. Daha sonra da benim şirketimde CEO olmuş, hayatını düzene koymuştu. Ama şefliğin her zaman içinde ukte kaldığını biliyordum. Belki bir gün üzerindeki bu yükü alırsam işine geri dönerdi.

Hazır olan salatayı alıp ada tezgaha koydu ve sandalyelerden birine oturdu. Bende yanına oturup yemeği yemeye başladım. Gece gece yağlı şeyler yemek pek iyi olmazdı. Bu yüzden çoğu zaman salata tarzı şeyler yerdim. Çünkü sabah erken çıkar öğle molasına kadar yemek yemezdim. O zaman da az yerdim. Yeme düzenim biraz bozuktu.

Salatayı yedikten sonra misafir odasına geçmiştim. Bugün sabah 48 saatlik nöbetim olacaktı. İyi bir uyku çekip görevimi yerine getirmek istiyordum.

-

Çağan'ın dolabından bir tişört alıp altıma dünkü pantalonumu giydim. Ayakkabımı giyip evden çıktım. Saat yedide evden çıkmıştım. Ben evden çıkarken Çağan, koşudan yeni dönmüştü. Ona veda edip arabaya binip hastaneye sürdüm.

Odama geçip üzerime önlüğümü geçirip terlik giydim. Hastanede bütün gün ayağımda ayakkabı ile yapamazdım. Konforlu bir gün hiç olmazdı o zaman.
Kafetaryadan bir kahve alıp odama geri çıktım. Randevulu hastalar gelmeye başlamıştı.

Bütün hastalar bitmişti ve normal şartlar altında mesaide bitmişti ama nöbete kaldığım için acile inmem gerekiyordu. Hastaların son kontrolünü yaptıktan sonra acile indim. Sakin gibiydi şuan da acil, yoğun bir kalabalık yoktu. Acil kapısından içeri giren adamla yerimde dikleştim. Omuzundan boylu boyunca kan akıyordu. Oldukça soğuk kanlı durup etrafına bakıyordu.

Yanına koşup kolunu tuttum. Yere kanlar damlarken en yakındaki sedyeye uzandırdım. Alet aracını yanıma çekip eldivenleri elime geçirdim. "Nasıl oldu bu?"

Burnundan seslice gülüp kafasını bana çevirdi. Yüzümü dikkatlice inceleyip konuşmaya başladı. "Bu kadar çok telaş yapmayın doktor hanım, basit bir bıçak yarası işte."

"Basit? Buradan bakınca eğer şuan hemen tedavi etmezsem kolunuzu bir daha kullanamayacak gibi görünüyorsunuz."

"Vay be! O zaman hemen beni tedavi edin. Bende kolumu kullanabileyim." Ona gözlerimi devirip alet aracını yanıma çektim. Eldivenlerimi giyip dikkatlice müdahele etmeye başladım.
Kolunu tedavi edip ilaç yazdım. Eldivenleri çıkartırken yanıma Can geldi.

"Hocam, iki gün önce gelen asker sorun çıkartıyor çıkmak için. Hemşireleri bezdirdi." Burnundan sert bir nefes verdim. Bugün bilerek Arzu'yu göndermiştim işi olduğu için. Durumu nasıldı bilmiyorum ama çıkmaya bu kadar istekliyse iyi demekti.

"Tamam Alp geliyorum." Alp yanımdan uzaklaştığında sinirle koltuktan kalktım. Diğer hastaya dönüp konuşmaya başladım.

"Sizede iki hafta rapor yazacağım lütfen o sıra içerisinde dinlenin." Başını iki yana sallayıp ayağa kalktı.

"Bana bir hafta yeter." Tatlı olmaya çalıştığı gülümsemesini ortaya koyup konuştu. Bana kalırsa pek başarılı bir girişim değildi. Bir hasta ile daha uğraşamayacaktım. O yüzden kabul edip bir hafta raporunu verdim. Alparslan Bey'in odasının önüne geldiğimde içeriden sesler geliyordu. Kendime sabır dileyip içeri girdim.

"Ne oluyor burada?!" İçeride 3 tane asker vardı ve Alparslan beyi zor tutuyordu. Askerler bana dönünce sakince geri çekildiler.

"Burası bir hastane, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!?"

"Doktor hanım şöyle, komutanım şuan çıkmak için çok zorluyor." Başımı Alparslan Beye çevirip tek kaşımı kaldırıp bakışlarımı diktim.

"Bırakın çıkıyorsa çıksın. Reşit ve aklı başında bir birey, Galiba. Ne yapacağını biz söyleyemeyiz değil mi. En fazla bir kaç gün sonra dikişlerini patlattığı için geri gelir bu hastaneye." Ellerim hastane önlüğünde, sert sözlerim ile odayı terk etmiştim. Onu burada zorla tutamazdık. Ne yapmak istiyorsa yapsındı.

Saat sabaha gelirken acil bomboştu. Kahvemi yudumlarken kafamı oturduğum döner sandalyenin yanındaki duvara yaslamıştım. Henüz uykum yoktu.

Aslında sadece bir gün nöbet tutacaktım ama bir haftalık iznine ayrılmış doktor arkadaşımızın nöbetini biz sırasıyla tutuyorduk ve benimki üst üstte gelmişti sadece. Bu yüzden 48 saatlik nöbeti tutuyordum. Eymen yanıma gelip önümde poşet sallandırdı.

"Hocam çok yoruldunuz, acıkmadınız mı?" Eymen benim ekibimin en küçük üyesiydi. Kıvırcık tatlı bir çocuktu. Ona gülümseyip elinden poşeti aldım. İçinde salata vardı.

"Teşekkür ederim çocuk. Beni çok mutlu ettin." Oradan ayrılıp dinlenme odasına geçtim kısa bir sürede bunu yiyip nöbetime geri dönecektim.

Yemeği yedikten sonra sabahtan beri hiç elime almadığım telefonu elime aldım. Yabancı numara iki kere daha aramıştı. Bu ısrarı neydi ve kimdi bilmiyorum ama saat çok geç olduğu için sabah arayacaktım. Ve bu ısrarının sebebini anlayacaktım.

Acile geri dönüp sandalyeye oturdum. Bir kaç doktor daha vardı yanımda. Bir konu hakkında tartışırlarken ben konuya dahil olmuyordum. Burada insanlarla pek yakın değildim. Kendi ekibim beş kişiydi. Arzu, Eymen, Dide, Didem ve ben. Dide ve Didem ikizdi. Çok konuşan iki kız burada herkesle anlaşırdı. İyi kızlardı. Arzu, sessiz sakin bir kızdı. Kendi halinde takılır kimseye bulaşmazdı. Severdim onu. Eymen ekibimizde ki en küçük ve tek erkekti. Ona karşı biraz anlayışlıydık. Eymen fazla çocuk ruhluydu. Etrafa o tatlı gülüşlerini saçar kızları kendine hayran bırakırdı. Daha sonra Oğuz vardı. O da hastanedeki tek cerrah arkadaşım. Pek yakın olmasakta iyi bir cerrahtı. Şuan da hayatı pek iyide olmasada olabildiğince normal davranmaya çalışıyordu. İki gün önce dört günlük izne ayrılmıştı dün. Biraz zamana ve bolca şansa ihtiyacı vardı.

Can ise stajyer doktordu. Her yere koşturan, her işi halletmeye çalışan biriydi. Başarılı bir doktor olacaktı. Bunu biliyordum.

Saat yediye geliyordu ve bir saat kadar kestirmek için dinlenme odasına geçmiştim. Bir saat sonra hastalar gelicekti. O zamana kadar dinlenmek istiyordum...

Alarmın iğrenç sesiyle gözlerimi açtım. Yeni uyumuştum ama! Sinirle yataktan kalkıp saçlarımı dağıttım. Terliğimi giydiğimde yeni gözlerimi açmıştım. Karşımda Alparslan bey duruyordu.

Alparslan mı?

Şaşkın gözlerle ona bakıyordum. Ortadaki masanın etrafına dizilmiş sandalyede oturmuş beni izliyordu.
"Siz burada ne arıyorsunuz?" Sert bir sesle dile getirdiğim sözlerle ayağa kalktı. Bir kaç adım atıp yanıma yaklaştığında bana üstten bakmaya başladı.

"Özür dilemeye geldim. Size zorluk çıkarttım biliyorum. Özür dilerim Alya." Şaşkınca ona bakmayı sürdürdüm. Bu kadar yakınımda olması iyi değildi.

Bir adım geri çekildiğim de ayağım ranzanın demirine çarptı ve geriye doğru sendelendim. O sıra da Alparslan Bey kollarını belime sarıp üzerime eğilmişti.

Gözlerimi büyütüp ona baktım. Çok yakınımdaydı. Gözleriyle yüzümü talan ederken dudaklarını oynattı. "Nefes al Alya, nefes al." Kendimi geri çekip derin bir nefes aldım. Ne oluyordu?

"Her neyse dikkatli olun lütfen bir dahakine. Size teşekkür ederim. Bugün görev yerime geri dönüyorum. Belki bir gün tekrar görüşürüz, bilemem. Ama ben görüşmeyi çok isterim" son sözlerini söyleyip odadan çıktı.

Kendimi arkamdaki yatağa bırakıp az önce ne yaşandığını düşünmeye başladım. Ne demişti o bana?

Olayı sindirmem biraz uzun sürecekti. Duvardaki saate gözüm takıldığında kendime saydırmaya başladım. Allah kahretsin. Geç kalmıştım. Koşarak odama girdim. Daha kimse gelmemişti. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp odamdaki koltuğa oturdum ve hastaları almaya başladım.

-

Gece nöbetimi bitirmiştim. Gün içinde asla boş vaktim olmamıştı. Bu yüzden yemek bile yiyememiş direkt acil nöbetine başlamıştım. Saat yedide nöbetimi bitirmiş elime telefonu almıştım acil bir şey var mı diye. Yabancı numara bir kere daha aramıştı. Saati umursamadan numaranın üzerine tıkladım. O sırada dinlenme odasına yürüyordum. Açılan telefonla bir erkek sesi duydum.

"Merhaba?"

"Merhaba, bir kaç gündür bu numarayı arıyorsunuz galiba. Konu neydi?" Bir boğaz temizleme sesi geldi.

"Konu sizin hayatınız Alya hanım." Arkadan mırıldanma sesi geldi.

"Hanım ne ya?! Salak mısın" kendi kendine konuşuyordu.

"Hayatım? Biraz daha açık olur musunuz?"

"29 yıl önce doğduğunuz hastanede bebeklerin karıştığı ortaya çıktı. Bir hafta önce kayıt departmanında kontrol yapıldı ve sizin gibi beş ailenin daha yanlış aileye verildiği ortaya çıktı." Yürüdüğüm koridorda adımlarımı durdurdum.

Hastanede bir kaç kere böyle bir olayla karşılaşmıştık ama şimdi benim başıma gelmesi garipti. Ailem beni evlat edinene kadar yetimhanede büyümüştüm ve gerçek ailemin beni istemediğini düşünmüştüm. Ama beni bırakan insanların ailem olmadığını öğrenmek ağır gelmişti.

"Orada mısınız?" Derin bir nefes alıp yürümeye devam ettim.

"Evet buradayım. Yarın öğleden sonra orada olacağım hangi hastane?"

"Özel Akarcalı Hastanesi..." Telefonu kapatıp dinlenme odasına girdim.

___________________________________________

68747470733a2f2f73332e616d617a6f6e6177732e636f6d2f776174747061642d6d656469612d736572766963652f53746f7279496d6167652f65487167.jpg

Kendine müslüman neden oy ve yorum kullanmıyorsun?

Geçişlerin hızlı olduğunu düşünüyorum sizce biraz daha uzun mu yazayım?

Alparslan➡️

Alya➡️

Çağan➡️

Telefon konuşması➡️

Öptümm💋💋

Bölüm : 16.11.2024 14:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...