19. Bölüm

1.4

Hiv
hivs4u

İyi okumalarrr<3

☀️

Meteyle beraber otobüse binip eski evime doğru yol almıştık fakat beyefendiyi bir türlü susturmayı becerememiştim. Yol boyunca şikayet edip durmuştu. Hayatında ilk defa otobüse binmiş paşam. Neymiş çok sallanıyormuş, çok fazla insan varmış, onu ellemişler... Ve daha sayısız şikayet.

Otobüs tıka basa doluydu 'yanlışlıkla eli değmiş sana' diyorum 'hayır beni elledi o' diye hayıflanıyordu. Geçtiğimiz yerleri gördükçe beni kötü yola sokuyorsun deyip ağlamaklı surat ifadesini yapıyordu. Suratına bir tane yapıştırmamak için içimdeki tüm gücü kullanıyordum.

Anlamıyordum bu çocuk hiç mi buralardan geçmemişti. Hayatında hiç mi gecekondu görmemişti? Tam yaz dizilerindeki o zengin, her şeyi peri masalı sanan başrol erkeklere benziyordu.

"Mete.. Bak elimin tersindesin yapıştırıcam şimdi ağzına bir tane. Sus artık ya incez işte birkaç dakikaya. Ne ağladın be"

Aklımda bulunsun bir daha bu çocukla otobüs yolculuğuna çıkmayacağım.

Bu cümle artık hayatımın metoduydu. Mete yine isyan edip konuşmaya başlayacak gibi olmuştu.

"Elim kaşınıyor bak"

Ciddi olduğumu anlayınca hemen ağzını kapatıp sustu. Ben de o sırada düğmeye bastım sonraki durakta inmek için. Otobüs durağa geldiğinde durdu ve kendimizi hızlıca dışarıya attık.

"Allah'ım, Allah'ım sana şükürler olsun yarabbim. Temiz olduğunu bilsem yeri öpeceğim şimdi"

"Bir de bayıl istersen"

Bana ters ters bakınmakla yetindi.

Onu peşimden eski evimin olduğu yere doğru sürüklemeye başladım. Eve yaklaştığımızda tartışma sesleri geliyordu. Yaklaştıkça bu seslerin Duruya ve eski anneme ait olduğunu fark etmiştim. Ne için tartıştıklarını duymak için yaklaşmama gerek yoktu. Durunun üstündeki mini etek her şeyi açıklıyordu.

 

"Ya yeter anladın mı! Bacak benim bacağım namus benim ne taktın be moruk. Kaçıncı yüzyıldayız biz. Kendine gel, modernleş biraz şekerim"

Haklı konuşsa da bu onun itici olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Özellikle konuşmasındaki o üslupsuzluk onu batırıyordu ama bu aileye gerçekten böyle bir kız gerekiyordu. Duru bunların başına ne getirse desteklerdim o derece nefret ediyordum.

Benim çok azıcık görünen göbeğim için bile emdiğim sütü burnumdan getiren aile bu kızın dekolteli kıyafetlerine mini eteklerine ne tepki veriyorlardı acaba?

 

"Ne diyorsun kızım sen. Elalem izliyor bizi. Bizi düşürdüğün şu duruma bak. Millete rezil ettin bizi. Senin yüzünden insan içine çıkamaz oldum"

"Cahil cahil konuşup sinirlerimi bozma benim. Saman altından yürüttüğün suları ortaya çıkarttırma şimdi bana. Git başımdan daha fazla çekemiycem seni. Zaten o pislik oğlun yüzünden mahallede tıkılı kaldım kaç gündür avmye gidemiyorum"

O ahlak bekçisi kadın tek kelime edemeden çekti gitti. Gerçekten kuyruğunu kıstırıp öylece gitmişti. Karşısında ben olsaydım saçımdan tutup beni eve sürüklerdi.

Durunun yaptığı imaydı onu durduran ama yine de şaşırmıştım acizliğine. Ben tehdit etmezdim onu ama etmeye kalksam önce tehdit ettiğim için sonra bildiğim bilgi için döverdi beni, en sonunda da susmam için

Ben eskiden de onun bir şeyler karıştırdığını, temiz olmadığını bilirdim ama ses etmezdim. Öğrenmek, kanıtlamak için de çabalamazdım ama Durunun dedikleriyle bir nevi kanıtlanmış oldu.

 

Hem niye dışarı çıkma yasağı koymuşlardı ki kıza. Duruyu bilmesem haline üzülecektim şimdi.

Mete'ye baktığımda şaşkın şaşkın onları izliyordu. Sanırım olayı idrak edememişti garibim.

Duru ilerlemeye başlayınca biz de peşinden gittik. Sonunda kendi gibi yılan olan Cemrenin yanında durunca biz de onları net duyabileceğimiz bir yere geçtik.

"Of kanka ya napcaz biz. Sen mahalleden dışarı çıkamıyorsun, paramız da bitti."

"Kim dedi paramız bitti diye."

Elinde Mete'ye ait olduğunu düşündüğüm kartı salladı Cemreye doğru.

"Oha kredi kartı mı o? Nerden buldun lan, içinde para var dimi?"

" Benim eski ailedeki ezik kardeşimden aldım."

"Nasıl ya öylece verdi mi? Seni sevmediklerini sanıyordum."

"Tabiki verecek hele bi vermesin bak neler yapıyorum ona. Korkutmak için az uğraşmadım, o ailede en çok onun üzerine titredim ben. Neyseki ağacım meyve verdi, şimdi köpek gibi korkuyor benden. Ne desem yapıyor. Gerçi bunda onun sırrını bilmem de etkili ama olsun"

Sinirden elim ayağım titremeye başlamıştı artık.

"Ay ben bunu yolarım"

Mete ve yılanlar daha ne olduğunu anlamadan Durunun üstüne atladım. Önce saçlarından tutup ayağa kalkmasını sağladım sonra en sağlam tokadımdan birini yapıştırıp yere düşmesini sağladım. Tam üstüne çıkacakken biri saçlarıma asıldı. Ona dirseğimi geçirip saçlarımı bırakmasını sağladım. O sırada gözüm Duruya kaydı ve ayağa kalkmak üzere olduğunu görünce tekme atarak tekrar düşmesini sağladım. Tam arkamı dönüp Cemreye dalacakken o bana çok fena bir yumruk attı. Çenem kırılmıştı sanırım. Bu kız ne zamandan kavga etmede bu kadar iyiydi ya?

"Mete al şu kızı başımdan. İki kişiye birden yetişemiyorum"

Bir yandan Duru bir yandan Cemre olmuyordu. Dayak atmak yerine dayak yiyen taraf oluyordum.

"Şey, ben.. şey.. yapamam bir kadına el kaldıramam."

Mete hüzünle bana bakıyordu

"Lan gel kızı döv mü dedim ben! Al şunu başımdan dedim. Tut yani. Sıkı sıkı tut ki yaklaşamasın bana, ben de o sırada şu yılanın işini halledeyim"

"Haa öyle desene"

Öyle demiştim zaten..

Mete, Cemreyi tutunca meydan ben ve Duruya kalmıştı. İkimiz de aynı anda birbirimize saldırdık. O benim saçımı, ben onun saçını tutmuş bir haldeydim. İkimizin de bırakmaya niyeti yoktu. Ben bunun sonunun olmadığını anlayınca onun saçını bırakıp ona vurmaya başladım ama nafile bırakmıyordu şerefsiz. Son çare olarak koltuk altlarından gıdıklamaya başladım, istemsizce gülüp saçımı bıraktı. Gıdıklamak kesinlikle kavgada kullanılabilecek en iyi silahtı.

Gönül isterdi ki ağlatayım ama..

Tam tekrardan ona saldıracakken o, Mete'ye doğru konuştu.

"Cemreyi hemen bırak Mete"

Anladı tabi tek başına beni yenemeyeceğini Cemreyi bıraktırmaya çalışıyordu.

Mete bana bakınca olumsuz anlamda kafamı salladım.

"Onu bırakmazsan neler olacağını biliyor musun Mete"

Öyle bir Mete diyordu ki sanki yılan dile gelmiş konuşuyordu. Onun gibi kısık ve sinsi bir şekilde Mete diyordu, tıslar gibi. Sonuna ss dese tam olacaktı.

"Ah hadi ama bu çok sevdiğin yeni ablan bunu duysun istemezsin. Yoksa ister misin?"

Mete titrer gibi olmuştu. Hemen olaya el atmam gerekiyordu yoksa Mete beni yarıyolda bırakacaktı ve yediğim dayakla ortaca kalakalacaktım.

"Ne konuda kardeşimi tehdit ettiğini bilmiyorum ama bunun için benden sağlam bir dayak yiyeceğin kesin."

"Duysan yine de böyle der misin acaba?"

"Mete her ne yapmış olursa olsun, iyi ya da kötü her türlü arkasında duracağım. Hem onun kötü bir şey yaptığını düşünmüyorum. Yapmış olsa bile bir sebebi vardır."

"Öyle mi dersin?" Duru bana hiç bakmadan konuşuyordu. Bakışlarını Meteden ayırmıyordu.

"Bırakmayacağına emin misin Mete? Bırakmazsan sırrımıza bir kişi daha ortak olacak"

Mete Cemreyi bırakır gibi olmuştu. Zaten Cemreyi zar zor zapt ediyormuş gibi duruyordu.

"Lan Mete adam mı öldürdün olum naptın!"

Kafasını şiddetli bir şekilde iki yana salladı.

"E o zaman ne bu tantana" diyerek elimi Duru'nun saçına attım. Öyle bir kuvvetle çektim ki Duru çığlık atıp ağlamaya başladı.

"Mete.. Mete.. bak söylüyorum"

Cevap alamadı Meteden. Sırrı her neyse Mete artık umursamıyor gibiydi aynı zamanda kabullenmiş gibi duruyordu.

"Mete bir hırsız"

"Evet, kalp hırsızı"

Onun saçını bırakmıyor aksine tüm gücümle çekiyordum. Gözlerim bir anlığına Meteye çevrildiğinde ağladığını gördüm.

"Bi dakika... Tehdit ettiğin sır bu muydu yani?! Lan ben de bir şey sandım yaa. Cidden bu muydu?"

"Sen nerden biliyorsun? Mete söylemiş olamaz."

"Ablayım lan ben bilirim tabi. Hem sen şaka mısın ya"

Yere yatırıp okkalı bir tokat attım. Nasıl olur da bir insanı zayıflığından dolayı tehdit ederdi. Hele bu insan zamanında kardeş sandığı biriydi

 

"Küçük bir çocuğu hasralığından dolayı tehdit etmek ha"

Bir tokat daha atmıştım.

"Ve bu çocuk zamanında senin kardeşindi ulan. Destek olmak yerine bunu şantaj malzemesi yapmak ha"

 

" Ayıp bir şey mi bu!"

"Hele bir kere daha Mete'ye yaklaş, hele onu aradığını, tehdit ettiğini göreyim asıl o zaman gör ben sana neler yapıyorum. Tokat atmakla yetinmem"

Duru ağlıyordu ve onu bırakmamı söylüyordu, onun ağlama sesine siren sesi de karışınca ortalık daha da karışmıştı.

 

Ben kendim kalkacakken biri beni Durunun üstünden hızlıca çekip aldı. Ne olduğunu anlayamadan elime kelepçe geçirildi. Mete ve Cemreye baktığımda onlara da kelepçe takıldığını gördüm.

Polisler bizi tek hamlede arabaya bindirdiğinde şaşkınlıktan konuşamamıştık bile. Cemre ve Duru ağlayarak suçsuz olduklarını polislere kanıtlamaya çalışıyor, bizi kötülüyorlardı. Yol boyunca onlara maruz kalmıştık. Mete de durmadan napacağız biz deyip durmuştu.

Ne bileyim ben ne yapacağımızı.

Olayların buraya geleceğini hiç düşünmemiştim. Bir anlık gözüm dönmüştü ve her şey çorap söküğü gibi gelmişti.

 

Nezarethaneye getirilmiştik. İfademizin alınması için başkomiserin gelmesini bekliyorduk. Cemre ve Duru başka bir yere alınmıştı önlem amaçlı.

Ben o ikisini düşünürken o sırada yan tarafımdaki hücrede bulunan Mete şarkı söylüyordu. Pek şarkı sayılmazdı da neyse

 

"Düştüm mapus damlarına öğüt veren çok olur, ahey ahey"

 

Şarkıda bildiği tek bildiği kısım bu olduğu için geldiğimizden beri papağan gibi bunu söylüyordu.

"Sus artık ya beynimi siktin beynimi"

"Sen ne kadar küfürbaz biri çıktın öyle ya. Hiç de öyle görünmüyordun halbuki"

"Sence konu şu an bu mu Mete"

"Konu ne?"

Sabır çekerek ayağa kalktım o sırada nezarethanenin de kapısı açıldı.

Yanlış mı görüyorum diye gözlerimi kapatıp açtım

Görüntü değişmiyordu

Berk tam karşımda sinirle bize bakıyordu

Mete'nin sessiz sandığı mırıldanışı kulaklarıma ilişti

"İşte şimdi sıçtık"

Ben alışmıştım bu söze artık. Her gün illa bu sözü söyletecek bir şey yaşıyordum.

☀️

💃🏼 Nasıldıııı??

💃🏼 Bir sonraki bölüm upuzuun olacak, hazır olunn

Bölüm : 23.11.2024 16:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...