
İYİ OKUMALARR <3
☀️
Neler olduğuna bakmak için aşağı inmeye karar verdim, Mete de yatmaya devam etti. Bu çocuğun umursamazlığı bitirecekti beni. Aşağıda adeta küçük bir kıyamet kopuyordu ama beyefendinin umurunda bile değildi. Sesler iyice artmaya başlayınca Mete de kulak kesildi seslere. Önemli bir şey olduğunu anlamış olacak ki ayağa kalktı. Benim merakım Mete'ninkinden daha ağır bastığı için hızlıca odadan çıktım.
Sesler merdivenlerden indikçe netleşiyordu
"Kalk lan kalk, aç şu televizyonu"
"OĞLUM KALKIP AÇ ŞUNU"
"DELİRİCEM"
"Deniz sana diyorum"
"Sakin ol"
"Abartıyorsun"
Her kafadan bir ses çıkıyordu ama en telaşlısı ve yüksek desibeli Furkandan çıkıyordu. Sonunda salona vardığımızda Demir dışında kardeş takımının full salonda olduğunu, salonun savaş alanına döndüğünü gördüm.
Furkan telaşlı telaşlı ayaklarını sallıyor, Deniz kumandayı bulmuş titreyen eliyle bir şeyler açmaya çalışıyor, Buğra Furkan'a yastık fırlatıyor ve son olarak da Berk de koltukta yayılmış uyukluyordu. Bu kadar seste nasıl uyuyabildiğini her ne kadar anlayamasam da onun sesle ilgili sorunu yok gibiydi.
"Neler oluyor burada?"
Furkan bize dönüp heyecanlı heyecanlı konuştu
"Oha koşun koşun Çiçek sonunda yeni bir video yayınladı. Lan Mete bak sana bu kız geri döner demedim mi?" Mete neler olduğunu anlamış olacak ki ilk başta boş bakan bakışları sonradan parlamaya başladı. Ben de neler olduğunu anlatsın diye yüzüne dik dik bakmaya başladım. Yani madem anladın bize de anlat biz de anlayalım kardeşim.
"Bu ikilinin çok sevdiği resmen fanı oldukları bir kız var: youtuber. O video yüklemiş şimdi ona çıldırmışlar"
"Ee ne var bunda çok normal değil mi youtuber dediğin video yükler zaten"
"Yok işte, o uzun zamandır yoktu. Son çektiği videodan sonra ortadan kayboldu. "
Alık alık Mete'ye baktım. Benim kanalımdan bahsetmiyordur herhalde. Yok canım ne alaka. O kadar kişi arasından benim hayranım değillerdir ya. Hem tek ortadan kaybolan uzun zamandır video atmayan YouTuber ben değilimdir canım.
"Sonunda attı be. Neler yaptı acaba. Kemoterapiye başlamış mıdır?"
Kemoterapi diyor?
"Onu bunu bilmem ama kanser olduğunu öğrendiği andaki sesinin titreyişini ölsem unutmam."
Kanser diyor?
Sonunda Deniz videoyu bulup başlatmıştı ama.. Umarım korktuğum başıma gelmez. Açılan videoya baktım ve bu video bana bir yerden çok tanıdık geliyordu. Hem de çok fena tanıdık geliyordu. Allah'ım beni yok et.
Anlarlar mı acaba? Salak değillerse anlamaları gerek ama bizimkilerde var biraz mallık. Peki ya Buğra ve Berk... Onlar zehir gibiydi.
"Videonun başlığı 'Ufak bir karışılma meselesi' mi? Ne alaka şimdi. Ben kanserle ilgili olur sanmıştım."
Sesinin tonu yarım saattir düşmeyen Furkan bu sefer ultra yüksek bir sesle bağırdı:
"Ne demek ufak bir karışımla meselesi? Ufak bir karışılma meselesi ne demek!"
Ben hayatımın taa orta yerine sıçtım...
Işık hızında ortamı terk etmem gerekiyordu.180 derece dönüp geldiğim gibi sessizce kaçacakken bir el hızlıca tuttu kolumdan. Yaz dizisi mi çekiyoruz burda kardeşim. Kaçmam lazım, yok olmam lazım diyorum; sal kolumu
"Nereye Ahu, abiye selam vermek yok mu?"
"Hay selamına da abine de" içimden söylediğimi sanıyorken Buğra'nın çatılan kaşlarını görünce dışımdan söylediğimi anladım.
Acilen stres olunca dışardan konuşmayı kesmem gerekiyordu. Yoksa bu gidişle her şeyi ortaya dökecektim.
"Yani abi şey.. ıı şey, ben, benim yukardan almam gereken bir şey varmış onu unutmuşum alıp geleyim ya"
Türkçe'yi de unuttuğuma göre gerçekten boka battık demektir.
"Yakalandın Çiçek kaçışın yok. Bu sefer beni kandıramazsın"
Çiçek mi dedi o?
Ses tonu kırgınlık ve kızgınlık arasında kalmış gibiydi.Daha video başlamadan anlamıştı. O zaman diğerleri kesin anlardı. Bu kadar erken anlaması beni beklemediğim bir yerden vurmuştu.
Biraz nefes almak ve neler uydurabilirim diye kafamı kaldırıp etrafıma bakındım. O sırada Mete'yle göz göze geldim. Kafası karışmış gibi duruyordu. O sırada bakışlarını benden çekip televizyona baktı sonra yine baktı sonra yine televizyon yine ben..
Mete'nin izleyip de anlamaması imkânsızdı zaten bunu nasıl unutabilirdim. Aynı yer, aynı konum, her şey aynı. Bir de beraber editlemiştik.
Ulan salak kıyafetlerin bile aynı
Kıyafetlerim mi? Buğra o yüzden daha video başlamadan anlamıştı. Doğru ya. Ah benim aptal kafam. Ne zamandan beri bu kadar tedbirsiz ve aptal davranıyordum ben. Şimdi ne yapacağım, ne diyeceğim? Kanser ufak bir grip değil ki 'önemli bir şey değildi söylemeye gerek duymadım' diye geçiştireyim.
Ben kara kara ne yapacağımı düşünürken video bitmişti. Deniz Mete'ye baktı ve kaşları çatıldı , ben de oraya baktım ve mete'nin gözlerinin dolu dolu bana baktığını gördüm. Deniz de onun bakışlarını takip ederek bana baktı. Önce anlamadı kaşları çatık bana baktı bir süre sonra ışık hızında kafasını televizyona çevirdi sonra bana sonra yine ben yine televizyon yine yine.. Anlamıştı
"Hass"
Furkan hızlıca ayağa kalktı
"S*KTİR! Allah aşkına bu ülkede her gün çocuklar mu karıştırılıyor? Önce Ahu şimdi de Çiçek"
Herkes ölüm sessizliğindeydi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Sanki biri tek bir ses çıkarsa gerçek bir kıyamet kopacak gibiydi.
"Bir de Boğaziçi okuyor bu çocuk. Çiçeği en çok takip edip seven de o , ay pardon Ahu mu demeliydim?"
Berk hayal kırıklığı ve sinirle karışık bir sesle bana dönük konuştu. O da anlamıştı; herkes gibi. Zaten anlamamak mümkün değildi.
"Abi Ahu ve Çiçek ne ala-" birden susup bana baktı. Sanki bütün yapboz parçalarını birleştirmiş gibi. O da Mete ve Deniz'in yaptığı gibi bakışları ben ve televizyondaki ben arasında mekik dokudu.
"ŞAKA?"
"CİDDİ OLAMAZSIN?"
"Bu sefer gerçekten hass s*ktir"
Furkan pat diye yere düşünce hepimiz üstümüzdeki ölü toprağı atıp ona doğru koştuk. Furkan bayılmıştı, haklı da bayılmakta.
Kaldıramadı garibim.
"Hay böyle işin" Berk söylene söylene Furkanı kaldırıp koltuğa yatırdı.
"Ne bakıyorsunuz olum bön bön gidin kolonya falan getirin."
Odama doğru hızlıca koştum ve Dalin kolonyamı aldığım gibi geri salona indim. Koşar adımlarla Berk'e ulaşıp kolonyayı eline verdim. Berk hiç bakmadan direkt Furkanın bileğine eline burnunun dibine sıktı. Sonrasında hızlıca kolonya baktı
"Ahu bu ne?"
"Kolonya" ters ters cevap verdim. Yani kolonya işte başka neye benziyor.
"Ya siz benim sabrımı mı sanıyorsunuz. Bebek mi bu çocuk. Deniz git limonlu güllü ne bileyim şöyle keskin kokulu bir kolonya getir gözünü seveyim"
"Abi evde kolonya mı var?"
"Yok mu?"
"Ne bileyim abi ya soruyorum işte var mı"
"Sınanma günüm galiba bugün. Deniz sorgulama bir şey de deme git marketten kolonya al. Orda yoksa başka bir yerden al. Hatta Mete'yle beraber gidin"
Mete ve Deniz daha fazla Berk'i sinirlendirmemek adına hızlıca evden çıktılar. Buğra'ya baktığımda hâlâ yerinde oturuyor halıyı izliyordu.
"Sen şimdi kanser misin?" Bana hiç bakmadan sorduğu soruyla put kesilmiştim olduğum yerde. Furkanın bayılması biraz da olsa dikkatleri üzerimden çekti diye mutlu olurken Buğranın sorusuyla geri gerçekliğe çekilmiştim.
"Abicim şimdi hiç sırası değil şu çocuk bi uyansın hepsini konuşucaz. Her şeyi açık açık hep beraberken konuşucaz"
"Kanser lan kanser.."
"Abicim, Furkan"
"Abi sen de ne abarttın alt tarafı bayıldı bi tane tokat yapıştırsan kendine gelir. Ama kanser öyle mi?"
Berk, Buğra'nın haklılığıyla sustu, ben zaten suskundum iyice dibe çökmüştüm.
"Doğru ya" Berk aklına bir şey gelmiş gibi hızlıca kalkıp Furkana okkalı bi tane tokat yapıştırdı. Buğra'nın dediğini yapmıştı ve gerçekten Furkan yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı.
"Abii, bir rüya gördüm var ya offf... Çok fenaydı. Noldu biliyor musun şimdi benim izlediğim bir kanal var hani böyle anonim takılıyor adı çiçek hah işte o Ahuymuş. Abi kız kanserdi. Yani Ahu da kanserdi. Abi çok kötüydü ya. O an aklıma Ahu'nun kanser olduğu, kemoterapi olduğu, saçlarının döküldüğü, ne bileyim bu savaşı kazanamadığıyla ilgili bir sürü düşünce ilişti. Abi çok kötüydü ya"
Furkan, Berk'e hızlıca sarılıp ağlamaya başladı. Sonra bana baktı, baktıkça daha çok ağlamaya başladı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi kafasını bana döndürdü ve baştan aşağı baktı. Tekrar tekrar baktı bana
"Yok ebesinin kör nikahlısının beşik kertmesi amk"
Ayağa kalktı salona baktı abilerine baktı sonra yine bana baktı
"Rüya değildi dimi"
Hafif gözleri kayar gibi olmuştu ki Buğra birden bağırdı
"Yine bayılırsan seni ıslak havluyla döve döve uyandırırım Furkan!" fazla sinirliydi, çok fazla hem de. Onun bu yönünü hiç görmemiştim. Buğranın uyarısından sonra Furkan yerine oturmuş tavanı incelemeye başlamıştı. O sırada kapı açıldı ve içeriye nefes nefese kalan ikili girdi.
"Abi bir tek bunu bulabildik. Aa abim uyanmış. Lan o zaman boşuna mı o kadar koşturduk" gerçekten de çok fazla terlemişlerdi. Bulmak için çok uğraştıkları beliydi
"Geçin oturun şuraya" Buğra'nın kesin komutundan sonra seslerini çıkarmayıp oturdular. Onun sesini duydukları gibi kuzu olmuşlardı. Demekki onun bu sinirli halini daha önce görmüşlerdi. Berk bile sessiz kalmıştı.
"Bize söylemeyi ne zaman düşünüyordun Ahu, ölünce mi?"
Bir şey diyemedim. Ne diyebilirdim ki, ya o beni kıracaktı ya ben onu. O beni kırsaydı daha iyiydi ben kıran taraf olmak istemezdim.
"Cevap vermeyecek misin? Kızım senin kılına zarar gelse dünyayı ayağa kaldırırdım ben ve sen kalkmış kanser olduğunu söylüyorsun. Gerçi onu da bize değil seni tanımayan yabancı insanlara anlatıyorsun."
Yine sustum
"Kanser ya bu kanser. Ufak bir kazadan bahsetmiyoruz. Senin hayatın söz konusu. Ahu sana diyorum!"
Daha fazla dayanamadım. Kolay mı sanıyordu? Öyle üstüme gelince haklı mı olacaktı?
"EVET KANSERİM. BUNUN DA FAZLASIYLA FARKINDAYIM. ZATEN O KENDİNİ HİÇ UNUTTURMUYOR"
Bağırmamla şaşırmış sessiz kalmıştı.
"Ne kadar zordu benim için biliyor musun sen? Hayatım boyunca sevgi, ilgi görmedim ben. Babam beni okulun yurduna bıraktığında daha 15 yaşında bile değildim. Ama yine de mutlu oldum onlardan ayrıldım diye. İnsan ailesinden uzaklaştı diye mutlu olur muydu? Ben oldum. Ve hayatım boyunca en mutlu günlerim o yurda bırakıldıktan sonra oldu. İlk defa huzuru tattım ben orda. İlk defa gerçekten güldüm. Sonra noldu peki doktor bana kansersin dedi. Ya daha 16 yaşındayım ya 16! Ne yaşadım ki ben kanser olayım. Ne yaptım bunları hak edecek. O günü zaten hepiniz izlemişsinizdir. Apar topar kaçtım hastaneden. Ne kanseri, kaçıncı evre olduğunu bile bilmiyordum belki birkaç aylık ömrüm kalmıştı. Bir hafta ruh gibi gezdim ortalıkta. Yaşamı sorguladım, kendimi sorguladım, ailemi sorguladım. Ve noldu biliyor musun? Ölmek istedim. Ölüm benim için en iyi seçenekti. "
Nefeslerini tutmuş beni dinliyorlardı. Gözümden bir yaş düştü, hepsinin bakışı gözümden düşen yaşın çizdiği yolu izliyordu. Derin bir nefes aldım
" Sonra noldu peki, sözde babam onun kızı olmama ihtimalim olduğunu söyledi apar topar hastaneye götürdü. Ve gerçekten de onu kızı değilmişim. Daha neyin ne olduğunu anlamadan başka bir ailenin ortasına düştüm: beni istemeyen bir ailenin. Ya hepiniz birbirinizi tanıyordunuz aranızdaki tek yabancı bendim ama benim için herkes yabancıydı. Tanıdık kimsem yoktu ama yine de sizin yaptığınız dramı,sizin yaptığınız ön yargıyı ben yapmadım halbuki benim hakkımdı onlar. Sen bana hep iyi davrandın sana gerçekten güvendim, abim olduğunu hissettim ama söylesene daha ben bile kabullenememişken bu hastalığı sana nasıl söyleyebilirdim ki? Ne kanseri olduğumu öğreneli daha birkaç gün olmadı. Kemoterapi almak için izin belgesi imzalatmam gerekiyormuş, zaten söyleyecektim ama bu belge yüzünden elim ayağıma dolandı çünkü hemen söylemem gerekiyordu. Aceleye geldi nasıl söyleyeceğimi bile bilemedim. Ve siz bu şekilde öğrendiniz. Ne bekliyorsunuz benden ağlayıp ya evet haklısın keşke söyleseydim dememi mi? "
Başım dik, sözlerim kesindi. Hiçbir kelimesinden pişman değildim ve haklı olduğumu onlar da biliyordu hatta en çok onlar biliyordu. Ahkam kesen Buğra bile diyecek kelime bulamıyordu.
"Sordun söyledim işte şimdi niye susuyorsunuz?"
Odağıma Berk'i alacakken üstüme biri atladı
"Abla.. abla çok özür dilerim, seni fark edemediğim için, sana başlarda kötü davrandığım için. Gerçekten çok pişmanım. Nasıl olur da anlamam seni, nasıl olur da gözümün önünde eriyip gittiğini göremedim. Abla lütfen ölme, daha yeni kavuştuk biz"
Bu hikayede en saf ve masum varsa o da sensin be küçük kardeşim. Daha çocuk olduğu için kıyamıyordum da. Zaten ağlıyordum onun dedikleriyle iyice ağlamaya başladım.
"Ne ölmesi yavrum. Sen videoyu izlemedin mi? Doktor iyileşeceğimi söyledi, kemoterapiyle o kanser hücreleri yok olacak. Yaşayacağım ve başınıza bela olacağım"
Kafasına bir tane yapıştırdım sonra daha sıkı sarıldım ona. O sırada Denizle göz göze geldik, o da ağlamak üzereydi ben ona gülümserken gözümden bir yaş düştü eş zamanlı, onu görüp kendini zar zor tutan Deniz ağlamaya başladı. Oturduğu yerden kalkıp bana sarıldı.
"Daha yeni aramız düzelmişken gidemezsin zaten. Bana ikizim bile demedin hâlâ, nereye gidebileceğini sanıyorsun. Dediklerinle sonuna kadar haklıydın ama ne bileyim insan neden söylemedi keşke söyleseydi diye düşünmeden edemiyor. Evet hakkım değil ama durduramıyorum kendimi. Özür dilerim ikizim, her şey için herkes için"
Biz hem ağlayıp hem birbirimize sarılı haldeyken bir güç bizi birbirimizden kopardı.
"Yeter lan ağlayıp zırladığınız. Biraz daha ağlarsanız evi sel basacak. Ne abarttınız ya, tamam ölmüyor kimse. Kız dedi ya kemoterapiyle hallolacak diye daha neyin tantanası bu. Kendinize gelin. "
"Of abi iki dakika dram yaptırmıyorsun ya"
"Sus Mete zaten yapıştın kıza bırakmıyorsun. Şimdi siz odalarınıza geçin dinlenin hepimiz için karmaşık ve yorucu bir gün oldu. Zaten birazdan babamlar gelir görmesinler sizi böyle."
Haklıydı, gelip de bizi böyle görseler kim bilir neler olacaktı. Mete ve Deniz kalkıp odalarına doğru ilerlerken ben salonda kaldım.
"Ben kendim onlara söylemek istiyorum. Bunun için bana biraz zaman verir misiniz? Onların da sizin öğrendiğiniz gibi öğrenmesini istemiyorum.
Buğra sessizliğini bozup bana döndü
" Elini çabuk tutsan iyi olur. Her ne kadar dediklerinde haklı bile olsan biz senin aileniz bilmeye hakkımız var. En çok da annemiz ve babamızın hakkı var."
Kafamı sallayıp odama doğru ilerledim. Son bir kez arkama baktım ve arkamda üç enkaz bıraktığımı gördüm. Furkan hiç konuşmamıştı ama ayıldığındaki tepkisi her şeyi açıklıyordu yeterince. Hepsiyle aram daha iyiye gitmişken Furkanla hep yerinde saymıştı. Onun üzülmesini bile beklemezken şimdi bir enkazdan farksız oluşu beni derinden yaralamıştı.
İyi kötü büyük sorunu atlattığımıza göre sıra daha büyük sorunlardaydı.
Ben bunu anneme ve babama nasıl söyleyecektim?
☀️
✨Biraz hüzünlü bir bölüm oldu sanki?
✨Ne düşünüyorsunuz bölüm hakkında?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |