36. Bölüm

2.6

Hiv
hivs4u

İYİ OKUMALARRR<3

☀️

Taksiyle bilmediğim garip sokaklardan geçiyorduk. Sonunda eve gideceğim ve aileme kavuşacağım için çok heyecanlıydım. Furkan'ı bile özlemiştim , onu özleyeceğim aklıma gelmezdi. Onlara fazlasıyla bağlanmıştım kısa sürede, ilk zamanlardaki umutsuzluğum ve kararsızlığım aklıma geliyor ve şimdiki halimle karşılaştırıyordum. Yepyeni bir insan olmuştum. Sanki eski, neşesiz, hayattan nefret eden, umutsuz Ahu gitmiş onun bedenine bambaşka birini yerleştirmişlerdi. Ailem beni yeniden hayata bağlamıştı, dünyanın sonsuz renkten oluşabileceğini öğretmişti. Şimdi onlarsız bir hayat düşünemiyordum bile, evet Furkansız bile...

Zaman geçtikçe yaklaştığımızı hissediyor ve heyecandan yerimde duramıyordum. Dizimi durmadan sallıyor şoför abiye saçma sapan sorular soruyordum.

"Abi kaç dakika kaldı? dediğimde adam bana ters bir bakış attı.

"Bacım şu virajı da geçtim mi sizin evin ordayım, daha fazla sorma artık valla ben de seni hızlıca indirmek istiyorum. " dedi ve ofladı. Napmıştım sanki adama bir de ofluyordu.

"Tamam abi ne kızıyorsun?"

"Saniyede bir sorduğundan olabilir mi?"

"Olabilir tabii..."

Daha sözüme devam edecekken araba aniden durdu. Şoför aynadan bana baktı.

"Geldik" dedi ve derin bir nefes aldı şükür eder gibi

"Kesin mi?" dediğimde adam elini yüzüne atıp başını sıvazladı. Sanırım kalkıp beni arabadan atacaktı. O beni atmaya kalkmadan kendim sakince ineyim bari, elimi kapının koluna atmışken adam kendi kendine söylendi sonra arabanın aynasından bana baktı.

"Subhanallah, Allahım sabır ver. Geldik bacım geldik."

"Tamam abi, sen burda kal ben bizimkilerden yolun parasını alıp geleyim. Borcum ne kadar?"

Önce ters ters baktı yüzüme sonra taksimetreye baktı.

"1570 bacım"

"Yuh, ben onu kilometre sanmıştım." dedim. Şoför bey abi derin bir nefes alıp yavaşça verdi. Gerçekten sinirlendi galiba

"O kadar yol geldik az bile tuttu, sırf seni erkenden indireyim diye ne kadar kestirme varsa ordan geldim. Şimdi bacım gözünü seveyim in artık, parayı getir de ben artık kurtulayım bu eziyetten." dediğinde ona ters ters baktım

"Ne eziyeti ya-" sözlerimi onun bana olan bakışları yüzünden kesmek zorunda kalmıştım. Daha da bağıracaktım ama korkudan yerime sinmiştim.

"E ben ineyim o zaman.

"İn"

 

Kaba herif, eziyetmiş pehhh. Asıl eziyeti ben çektim. Ters olduğunu düşündüğüm bakışımla geriye dönüp adama baktım ama onun bakışı daha kötü olduğu için hızlıca önüme döndüm. Eve girince beni kapıda korumalar karşıladı hepsinin yüzünde şok ifadesi vardı. Hem bir dakika.. Bu adamların beni araması gerekmiyor muydu niye burda taş gibi duruyorlardı? Bu hainler beni aramıyor muydu yoksa? Bu evi onların başına yıkardım ulan!

Kapıyı sertçe çaldım, evin hizmetçisi mi aşçısı mı hala bilmediğim kadın açtı kapıyı.

"Ablacım bana acil 1570 tl versene ya"

"Ahu Hanım??" şaşkın çıkan sesi ve şokla açılan gözlerine hiç takılmadan konuşmaya devam ettim.

"Abla şimdi değil şimdi değil. Sonra şaşırsın önce bana şu parayı bul ya."

Kadın neye uğradığını şaşırmıştı. Hala beni duymuyordu.

"Ablacım 1570 tl ya!!!" yüzüne bağırdığımda kendine gelmişti. Ona bağırmak istemezdim benden yaşça büyük kadın sonuçta ama mecburdum, beni duymuyordu.

"Tabi Ahu hanım"

"Kapıdaki korumalardan birine ver sonra bu parayı gitsin kapıdaki taksiciye versin"

"Hemen efendim"

Kadın mutfağa doğru koşturunca ben de salona girdim. İki elimi arkada bağladım, mapushane ağaları gibi yavaş ve sert adımlarla yürüyordum. Gözüm koltuklara kaydı orda bizimkileri görmeyi bekliyordu ama kimse yoktu. Neyse ki. Yoksa onları bir kaşık suda boğardım. Ben orda can çekişirken onlar burada keyif çatsaydı var ya... Düşüncesi bile gözümü döndürmeye yetmişti.

"Kimse yok mu evde ?"

Avazım çıktığı kadar bağırmıştım ama hiç cevap alamamıştım. Tekrar bağırdım, bağırırken de bahçeye geçtim. Hem bağırıyor hem etrafa bakıyordum o sırada içerden biri 'noluyor ya' diyerek seslenmişti. Arkamı dönüp baktığımda dedemi gördüm.

"Dedeee"

"Yaşlılıktan mı özlemden mi bilmiyorum ama ben galiba Ahumun sesini duyuyorum."

"Dede, burdayım dede. Bahçeye bak"

Dedem bakışlarını bahçeye çevirdi ve beni gördüğü gibi gözleri doldu. Hızlıca yanına gidip sarıldım. Ona sarılınca kabuğum taştan cama dönüşüp kırılmaya başladı. Kendimi tutamadan ağlamaya başladım. Dik durmak buraya kadardı.

"Ağla kızım ağla iyi gelir."

Dedem de bana sarılmış bir eliyle saçımı okşuyordu. Çok savunmasız ve kırılgan hissediyordum ama dedemin varlığı daha iyi hissetmeme yardım ediyordu. Güven duygusunu tüm varlığımla hissediyordum. Sonunda kendimi savunmak zorunda kalmadığım ve diken üzerinde yürümem gerekmediği için mutluydum kendimi korumama gerek yoktu artık, beni koruyacak birinin yanındaydım.

"Geçti yavrum geçti. Şimdi bana bak bakalım, anlat noldu sana hem babanlar nerde?"

Kafamı kaldırıp dedeme baktım. Yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı. Hem özlem gibiydi hem merak gibi hem de acıma gibi...

"Bilmiyorum ki dede. "

"Seni onlar getirmedi mi?"

"Yoo ben kendim geldim"

Gururla göğsümü kabarttım. Dedem de iyice kafası karışmış bir halde bana baktı.

"Gel hele otur bakalım şuraya en baştan anlat bakalım ne oldu?"

Bahçeye geçtik o sırada dedem de kahve istetti yanına da atıştırmalık şeyler. Derin bir nefes alıp başladım anlatmaya. Her şeyi eksiksiz anlattım. Mahmut'u bile anlatmıştım. Dedem de pür dikkat beni dinlemişti ama bazen fazla sinirleniyor sonra benim o adamlara yaptıklarımı duyunca sakinleşiyor ve keyifleniyordu.

"Aslan torunum benim"

Elini sırtıma koyup pat patladı. Dedecim ben torununum senin yaa, askerlik arkadaşın değil. Yemedi tabi söylemek.

"Bizim çocuklara söyliyim de şu Neco denen adamı bulsunlar. Alnından öpücem onun. "

Oturduğum yerden heyecanla kalktım ve umutla dedeme baktım. Gerçekten bulur muydu acaba? Neco ne kadar beni kaçırmış olsa bile o süreçte bana iyi davranmış hatta kaçmamda yardım bile etmişti. Abimmiş gibi hissettirmişti, özellikle de Furkan gibi... Bu kadar abi neyime yetmiyorsa artık.4

"Ay bulur muyuz ki dedee"

"Buluruz kızım."

İnşallah be dedem ama umudum yok. Diyemedim ki siz daha beni bulamadınız onu nasıl bulacaksınız diye. Neyse bozmayalım şimdi koskoca adamı.

"Ee babam, abimler, annem nerdee?"

"Annen biraz rahatsızlandı o yüzden babaannenle beraber yukardalar şimdi. İyi ama şimdi meraklanma. Baban ve abinler ise polislerle beraber seni aramaya çıktılar ama bulamamışlar seni. Polis eve gidin demiş, yoldalar gelirler birazdan. Seni burda görünce de onlar buldu sandım"

Demek birazdan gelecekler ha? Bir de beni bulamamışlar ha inanılmaz şaşırdım şu an. Ben onların beni bulmasını beklesem çürürdüm orda. Geldiklerinde beni burda bacak bacak üstüne atmış bir şekilde onları beklediğimi gördüklerinde yüzlerinde oluşacak ifade için sabırsızlanıyordum. Her neredelerse hızlı olabilirler mi çünkü düşüncesi bile beni heyecanlandırıp vücudumun karıncalanmasına sebep olmuştu. Onları nasıl karşılasam acaba? Dedemle konuşuyormuş gibi mi yapsam, dizi izliyormuş gibi yapsam, şurda top mu oynasam kendi kendime. Hangisi en şaşırtıcı olanı olurdu? Bunları düşünürken aynı zamanda kendi kendime prova yapıyordum, dedem de garip garip bana bakıyordu.

"Ahu, kızım iyi misin ne yapıyorsun?"

Adam delirdiğimi sanmasın diye geri yerime oturup sevimli bir gülüş takındım yüzüme.

"Ayy dedecim napim öyle egzersiz falan. Hani bağlıydım ya hatırlatırım."

Adamın ufak da olsa olan o neşesini de kaçırmıştım. Al işte oldu mu bu Ahu Hanım.

"Ne desem bilemiyorum kızım, bizim tedbirsizliğimiz. Özür dilerim keşke bunları yaşamak zorunda olmasaydın"

Koskoca adama özür dilettim ya bana da yazıklar olsun.

"Şaka yapıyorum dede. Asıl ben özür dilerim hem benim salaklığım o an bağırabilirdim ama salak ben olayın ciddiyetine varamadığı için tıpış tıpış onlarla gittim. Sor niye, dedim belki beni kocama götürüyorlardır. Böyle zengin yakışıklı kaslı falan.. Nerden bileydim göbekli kel bir şey olacağını."

Ben şimdi düzelteyim derken daha da batırdım galiba çünkü dedem yan tarafında duran bastonuna elini uzatıyordu. Umarım düşündüğüm şey için değildir. Ayağa kalkmaya mı niyetleniyor o?

"Ne dedin sen? Koca ha! Bu yaşta ne kocası? Kızım sen beni kalpten mi götürmek istiyorsun?"

"Dede valla şakaydı. Yemin ederim. Dede niye kalkıyorsun yerinden sen yaşlısın dinlenmen gerek... Dede o bastonla niye üzerime geliyorsun."

Kaç Ahu kaç. Dedem beni bastonuyla hamur gibi açacak yoksa. Adamda da nasıl güç kuvvet varsa hiç benimle aynı hızla yürüyor utanmasa koşacak.

"Dede gelme yaa"

"Ahu kaçma kızım gel sadece birkaç fiske vuracağım o da aklın başına gelsin diye"

"Ne fiskesi dede ya"

Ben kaçıyordum o kovalıyordu, yaşlı başlı adam yorulmuyordu da. Şimdi abimler gelse bizi böyle görse olacak iş mi ya? Hiç de havalı bir durumda değildim ve eminim ki koşmaktan yüzüm kızarmıştır bile. Ağlamak istiyorum.2

"Kimse yok mu evde, yardım edin!!!"

Dedem sonun da yorulmuş geri yerine oturmuş nefes almaya çalışıyordu.

"Utanmıyor musun beni bu yaşımda peşinden koşturmaya"

"Asıl sen utanmıyor musun bu yaşında peşimden koşturmaya. İşinize gelince nasıl koşuyorsunuz ama otobüste yer istemesini de iyi bilirsiniz."

"Neyse ki arabam var da siz vefasız gençlerin yer vermesine kalmadım"

Havaya bak gören de çok zengin, şirketleri var sanacak. Son kez dedeme baktım kalıcı bir şekilde mi oturmuş dinlenme amacıyla, baya sandalyeye yerleştiğini görünce ben de kendimi çimlere bırakıp yattım. Azıcık dinleneyim de sonra kalkıp havalı hareketime çalışayım. Bacak bacak üstüne atıp elimde kitap okuyarak onlara yandan bakış atmak en havalısı olurdu, hatta şöyle siyah bir gözlük de takardım. Onları görmek çok beklendikmiş gibi gözlüğü hafif aşağı indirip yukardan onlara bakıp 'aa siz mi geldiniz?' derdim. Böylesi en iyisi, düşüncesi bile güldürmeye yetmişti ayaklarımı sallayıp hafif çığlık attım. Tam o sırada araba sesi düşüncelerimi böldü.

"Geldiler galiba"

Yok dede gelmemişlerdir ya, biz yanlış anlıyoruzdur. Allah kahretmesin daha hiç hazırlık yapmamıştım ki.. Nerde gözlük nerde kitap. Hızlıca yattığım yerden kalktım, kalkmaya çalışırken bir tur da kayıp geri düştüm. Evren bana karşı resmen ya. Kalktığım gibi oturduğum sandalyeme yerleştim, masada sadece kahve fincanları duruyordu. Arabanın durma sesi gelince iyice elim ayağıma dolandı. Yerimde dik durup başımı uzattım gelen var mı diye ve sümüklü Meteyi görür gibi oldum. Kafamı dedeme çevirdim.

"Ee dedecim?"

"Ne ee torunum, dizi izler gibi seni izliyorum işte. "

"Ay ilahi dedecim."

Yalandan güldüm, maksat sohbet ediyormuşuz gibi görünsün.

"Geldi seninkiler"

Elimi fincanıma attım ama ne yaptığımın farkında değildim, o sırada bacak bacak üstüne de attım. Bakışlarımı girişe çevirdim ve bizimkileri gördüm. Onlar da şok olmuş bana bakıyordu. Gözümü onlardan hiç ayırmayıp kahvemi içtim. Kahve mi demeliyim yoksa zehir mi. Ben şimdi şu kahveyi tükürmek yerine yutmuşsam bu saatten sonra her şeyi de başarırdım. Neyse havalı bir şeyler söyliyim de iyice şok olsunlar.

"Bugün de ölmedik çok şükür."4

Havalı?

Yok benden adam olmaz. Bu mu havalı? Kafamı duvara vurasım var. Söylemeyi planladığım söz ile ağzımdan çıkan söz çok farklıydı, çok.. Bizimkiler hâlâ put kesilmiş bir halde kapıda duruyorlardı. Ne yapsam ki? Bayılmalarından da korkmuyor değilim yani.

"Ee özlemediniz mi beni orda durmaya devam mı edeceksiniz?"

İlk kendine gelen ve bana doğru koşan Mete oldu. Sonrasında onu Deniz takip etti.

"Ablaa, ablamm"

"Ahum, canım ikizim"

Önce Mete üstüme atlayıp beni mengene gibi sardı sonra da Deniz. Ben de geri onlara sıkı sıkı sarıldım. Gerçekten çok özlemiştim. Hayatım olmuşlardı.

"Umarım üstüme düşen ıslaklık yağmurdur da sizin sümükleriniz değildir."

Mete burnunu çekerek geri çekildi ve gözleri dolu dolu bana baktı

"Abla ya, biz burda sana kavuşmuşuz senin dediklerine bak"

"Ben hâlâ inanamıyorum seni burda gördüğüme. Mete bana bir çimdiklesene"

Ayağa kalkıp ikisinin arasına geçtim

"Geçiricem şimdi Osmanlı tokadını ikinize de göreceksiniz. Ne varmış dediklerimde? "

O sırada kendine gelen ekip bize doğru gelmiş karşımızda duruyorlardı. Kimse konuşamazken Furkan yine bildiğimiz gibiydi.

"Ne bu sinir Ahu Hanım"

"Kaçırıldım ben tamam mı? Tabiki sinirli olcam, kendi kendimi kurtardım ya"

Hepsinin yüzünde sırayla gezindi suçluluk ifadesi. Onları kırmak istemiyordum ama keşke kendi kendime kurtulmak zorunda kalmasaydım. Onlar da haklı olabilirlerdi ama şu an empati yapabilecek ruh halinde değildim.

"Gerçekten haklısın Ahu ama bu oturup beklediğimiz anlamına gelmiyor. Elimizden gelen her şeyi yaptık. Boş durmadık. "

Demir abim bir adım öne çıkarak bana doğru yaklaştı, suçlulukla karışık özlem ifadesi vardı. Gözümden düşen gözyaşıyla abimin bana sarılması bir oldu. Beni sıkıca sarmıştı ve bir eliyle sırtımı okşuyordu.

"Geçti, geçti. Biz artık yanındayız ve bir daha asla böyle bir şey olmasına izin vermeyeceğiz. "

Burnumu çektim, kafamı kaldırmadan önce gömleğiyle gözyaşlarımı sildim.

"Hele bir daha olsun bak o zaman ben buraya geri mi geliyorum yoksa yeni bir yerde yeni bir hayata mı başlıyorum gösteririm size"

Kimse bir şey diyemedi. Ne diyeceklerdi ki zaten, herkes anın şokuyla lâl kesilmişti. Bakışlarımı Demir abimden çekip babama odaklandım. Gözleri dolu, yüzünde acı ve özlem ifadesiyle bana bakıyordu sonra kollarını açarak beni çağırdı. Demir abimin kollarından sıyrılıp babama atıldım. O da sıkıca sardı beni. En çok sanırım babamı özlemiştim, onun o dağ gibi duruşunu, beni kanatlarıyla koruyuşunu, onun yanındayken hiçbir şey olmazmış hissini, kokusunu...

"Canım kızım.."

Başımdan öpüp, kokumu içine çekti. Tekrar tekrar öptü saçlarımı.

"Baba biz de mi kardeşimizle hasret giderseydik?"

Buğra abimin sesi kulağıma ulaştığında hemen başımı kaldırdım ve ona baktım, gülümseyerek bana bakıyordu. Babamın kolundan çıkıp onun üstüne atladım, o da hiç bozuntuya vermeden bana geri sarıldı ve etrafında döndürmeye başladı.

"Seni çok özledik çiçeğim"

"Ben de sizi çok özledim abi"

Abimin ayağı takılıp yere düştüğünde ben onun üstüne düşmüştüm. Bunu fırsat bilen Furkan da benim üstüme atlamıştı.

"Özledim kızım seni.. Kaybetmediğimiz sürece bazı şeylerin hayatımızdaki değerini anlayamıyormuşuz, gerçekten de öyleymiş, kalbimin her odacığına yerleşmiş olman bana da sürpriz oldu. "

Furkan kulağıma doğru fısıldayarak söylemişti bunları ve beni şok etmişti. Özledim demesini bekliyordum ama diğer sözcükler..

"İnanır mısın ben de seni özledim"

Güldü, tam bir şey söyleyecekken üstüne atlayan Denizle beraber cümlesi daha başından kesildi. Sonrasında Denizin üstüne Mete atladı ve ben düzleştiğimi düşünmeye başlamıştım.

"Hadi siz hayvansınız peki ya ben? Ölüyorum be kalkın üstümüzden, abim de aşağıda Tom gibi dümdüz oldu"

Üstümdekiler kalkınca ben de abimin üstünden kalktım ve belimi açacak bir iki hareket yapmaya başladım. Mete de beni taklit ediyordu tabi

"Ne bu gürültü noluyor burada?"

Annemin sesini duymamla arkamı dönmem bir oldu. O kızgın gözlerle etrafa bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu bense onun yüzüne odaklanmıştım. Ona sarılıp kokusunu içime çekmek istiyordum.

"Tuğrul noluyor burda... Ahu?"

Sonunda gözleri beni bulduğunda olduğu yerde kalakaldı, hemen yaşlarla doldu.

"Sen gerçek misin?"2

Koşup ona sarıldım ve yanağından öptüm.

"Sen karar ver annecim gerçek miyim diye"

Annemle uzun süre sarılı kaldık, o durmadan kokumu içine çekiyor, öpüyordu. Sanırım bu süreçte en çok etkilenen annem olmuştu. Beni bu kadar benimsemiş olduklarını hiç fark etmemiştim. Kendimde bile bunu fark etmemiştim. Eskiden olsa alır başımı gider hiç de umursamazmışım gibi geliyordu ama şimdi onlarsız bir gün bile geçiremeyeceğimi anladım.

"Bence artık konuşmamız gerekiyor, bize gönderilen video hiç hoş değildi çünkü. "

Babam duraksadı, boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti.

"Şimdi sana bakarken videodakine göre çok daha iyi bir halde olduğunu görüyorum. Neler olduğunu tahmin edemiyorum o yüzden senin anlatmanı bekliyorum kızım ama ondan önce biraz dinlen"

Herkes neler olduğunu ölümüne merak etse bile babama destek çıkmışlardı, bu kadar naif düşünceli olmaları kalbimi ısıtmıştı. Annem elimden tutup beni odaya çıkarmaya başladı. Her şeyden önce güzel bir duş alıp temizlenmek istiyordum o yüzden kendimi ilk önce banyoya attım.Duşumu almış, uykumu almış yatakta pinekliyordum. O kadar rahatlamıştım ki bu his sıcaktan terlemişken gelen rüzgar gibiydi: ferahlatıcı ve hayat kurtarıcı. Saate baktığımda 5 saat boyunca uyuduğumu fark ettim. Üstümdeki yorganı tekmeleyerek üstümden atıp yataktan çıktım. Salona girdiğimde Furkan, Deniz ve Metenin telefonlarından oyun oynadıklarını gördüm. Demir abimse bahçede telefonla konuşuyordu. Diğerlerinin nerde olduğu ya da ne yaptığı ise büyük bir muammaydı.

"Selam millet"

"Oo güzellik uykunuzdan uyanabildiniz mi Ahu Hanım"

"Yetmedi ama olsun şimdilik yeterliydi benim için Furkan Bey. İlginiz için teşekkür ederim."

Furkan telefondan kafasını kaldırıp bana baktı, anlamlandırmaya çalışıyormuş gibi gözlerini kıstı.

"Değişmişsin"

"Büyüdük"

Önce sessizlik hakim oldu salona sonrasında biz dörtlü hayvan gibi gülmeye başladık.

"Seninle gülmeyi özlemişim sanki üstünden yıllar geçmiş gibi..."

Yüzümdeki gülümseme yavaşça solup tebessüme dönüştü.

"Size bu kadar alıştığımı bilmiyordum. O durumdayken sizin gelip beni kurtaracağınıza ve eski neşeli hayatımıza döneceğime o kadar emindim ki... Ne zamandan beri bu kadar güvenir oldum bilmiyorum, ben kolay kolay güvenemezdim birine hatta hiç güvenemezdim. Eski hayatımı, şimdiki yeni hayatımı düşündüm. Ne kadar değişmişim ne kadar mutlu anı biriktirmişim meğer."

"Bize iyi geldin Ahu, bize iyi ki geldin."

Ben ve Furkan iki sümüklü olarak oturduğumuz yerden kalkarak birbirimize sarıldık. Daha sonrasında Furkan beni iterek geri yerine oturdu

"Tamam sırnaşma hemen. Buna da yüz veriyorsun astarını istiyor aaa"

Furkan iki dakika ciddi kalmaya gelmiyordu hemen hüzünlü olan havayı değiştirmişti.

"Ne sırnaşcam sana be burda beni ne kadar sevdiğinle ve özlediğinle ilgili methiye dizen sendin"

Furkan bana cevap vermek üzereyken Demir abim salona girdi.

"Siz ikiniz başlamışsınız yine didişmeye"

"Ahu başlattı"2

"Furkan başlattı"

İkimiz de aynı anda konuşmuştuk. Sonrasında birbirimize ters ters bakıp önümüze döndük.

"Bizimkileri çağırdım gelecekler birazdan. Hah babam geldi bile"

Babamla beraber herkes yavaşça salona gelip bir köşeye oturmuştu. Dedem ortaklıkts görünmüyordu muhtemelen karısıyla beraber uyuyordur, hikayeyi bildiği için rahattı beyefendi. Karısına da anlatmıştır tabi.

"Herkes de geldiğine göre ben başlıyorum anlatmaya"

Derin bir nefes aldım ve söyleyeceklerimi kafamda tekrarladım. Dedeme söylediğim gibi kaçırılma anındaki yaptığım salaklığı tabiki bizimkilere söylemeyecektim. Ölmek için henüz çok erkendi.

"Nasıl kaçırıldığımı falan hepiniz biliyorsunuz. Beni depo gibi bir yere götürdüler klasik. Uyandığımda beni kaçıranlar kart oynuyordu sanırım tam hatırlamıyorum o ara beynim henüz tam açılmamıştı. Neyse işte patron geldi konuştu böyle ama konuşurken etrafta sel oluyor öyle bir konuşma.. sonra fark ettim ki bu adamlar benden de salak. Beni kaçırmışlar ne sizin numaranızı biliyorlar ne de kaçırma işinin adabını. Birkaç taktik verdim. O yüzümdeki yaralar sahteydi makyajla yapmıştım. Ne bana öyle bakıyorsunuz??? Sizi erkenden yanıma çekmek içindi. Ne yani adamlar beni gerçekten dövse miydi bunu mu istiyorsunuz? Zaten sonrasında benle işi bitince kötü davranmaya başladı Neco olmasa döverdi beni. Şimdi siz sormadan söyliyim Neco benim hem kurtarıcım hem beni kaçıran. Ben ilaçlarımı almaları gerektiğini yoksa kriz geçirip öleceğimi falan söyledim o yüzden eczaneye gittik ben ordan kaçtım. Ama iyi kaçtım he, bir koşuyorum üff. Ordan bir çocukla çarpıştık yaniiii ben ona çarptım. Duvar kenarına geçtik ikimiz bizi görmesinler diye, tam kitap karakterleri gibi dimi... "

Derin bir iç çektim ve gülümseyerek Mahmutu düşündüm. O sırada ayağa kalkan Demir abimi fark ettim

"Ay abi ne kalkıyorsun öyle ayağa tamam şaka yaptım ya. Neyse işte o çocuk beni kurtardı. Ben bayılmak üzereyken ona beni onlara verme falan dedim öyle. Çocuk da sağ olsun beni evine götürmüş tabi ondan önce şey olmuş. Bizim Neco var ya beni görmüş ama hiçbir şey demeden gitmiş yanındakilere de burdan gitti diyerek yanlış yönü göstermiş. Yaaa öyle işte. Sonrası kısacık ben uyandım o çocukla konuştuk sonra ben taksiye bindim geldim."1

Bazı yerler eksik olsa da olay tamamen bundan ibaretti.

"Bazen salak mısın zeki misin çözemiyorum"1

Furkanın dediğiyle ona döndüm.

"Çok da zekiyim ben"

"Salaklıklarını da görüyoruz"

"Ay sus be"

Babam ayağa kalkarak aramıza girdi.

"Çocuklar! Lütfen. Burda olanları sindirmeye çalışıyoruz. Bize biraz vakit verir misiniz?"

İkimiz de sessizce olduğumuz yere gömüldük. "Neco dediğin kişi kim, tam adı ne yani?"

"Necati. Onun dışında bir şey bilmiyorum. Onu bulabilir miyiz baba ya nolur nolurrr"3

Babam bir süre düşündü sonra kafasını olumlu anlamda salladı. Umarım bulabilirlerdi bunu çok isterdim.

"Kızım, bir daha böyle bir durumda kalmana izin vermeyeceğiz ama olurda tekrar gerçekleşirse, ilk anda bağır etrafında illaki birileri vardır ve seni fark ederler. Seni bulmamız daha kısa sürebilir. Onun dışında sen kendine en az zarar gelecek şekilde davran, makyaj hamlen gibi. Biz çok üzüldük evet ama önemli olan bunun gerçek olmamış olması ve senin zekanla kendini korumaya almış olman. Tekrar olmayacağına emin olabilirsin ama yine de dikkatli ol ve bizim seni bulacağımızı bil. Ne olursa olsun önce kendini düşün. "

Babam önümde diz çöküp alnımdam öptü. Sözleri beni mutlu etmişti. Kızmasını beklemiştim içten içe ama öyle olmamıştı.

"Canımın içi böyle bir durumda kaldığın ve seni koruyamadığım için annen olarak özür dilerim. Keşke hiç yaşanmasaydı keşke seni koruyabilseydik ama olan oldu işte, bir daha asla böyle bir şeye izin vermeyeceğiz. "

Annem de yanıma oturdu ve sarıldı bana, belli etmemeye çalışsa da ağlıyordu. Zaten konuşurken bile ara sıra duraksamış ve tavana bakmıştı gözyaşlarını geriye doğru itmek için. Biz bu haldeyken diğerleri hiç etkilenmemiş gibi duruyordu, sormak istedikleri daha başka şeyler vardı anlaşılan.

"Ben biraz elimi yüzümü yıkasam iyi olacak"

Annem belli etmediğini sandığı bir hareketle gözyaşlarını sildi ve salondan çıktı, babam da peşinden gitti. O sırada onların gitmesini bekliyormuş gibi çıktıkları gibi lafa atlamıştı Mete.

"Ablaa biraz daha anlatsana nasıl adamları enayi yerine koydun?"

Anlatmayı en sevdiğim kısım, bana bunlarla gelin. Heyecanla yerimde doğruldum, Demir abim de bu halime gülen gözlerle bana bakıyordu.

"Bak şimdi..."

Tüm olayları defalarca konuşmuştuk gece boyunca. Her dediğimi sanki ilk defa duymuş gibi dinliyor ve gülüyorlardı. Demir ve Berk gururla bana bakarken Buğra kırılacakmışım gibi bakıyordu. Benim naif kekim... Berk bana dövüşmeyi öğreteceğini söylerken Buğra nasıl poz verileceğini anlatıyordu. Demir ise o sırada saçımla oynuyordu. Biz hâle nasıl geldik aklım almıyordu. Babamın gelen iş tekliflerini söylemesi üzerine Buğra abim onun ajansının da beni istediğini bir ürünün tanıtımında ikimizi model olarak kullanmak istediklerini söylemişti. Berk de bunun üstüne bana dövüşmeyi öğreteceğini artık anonim olmadığım ve daha da ünlendiğim için tehlikenin arttığını bunu da kaçırılma olayını örnek göstererek desteklemişti. Kafam iyice çorba olmuştu onlar yüzünden. Demir abimin zaten dünya umurunda değildi, Mete ve Deniz karşımdaki koltukta birbirlerine sarılır vaziyette uyuyakalmışlardı. Furkan ise gülerek beni izliyordu. Babam ve annem ise bir saat önce odalarına gitmişlerdi. Burada cefa çeken tek kişi benmişim gibi görünüyordu.

"Ben uyumaya gidiyorum ya, yeter bu kadar. Çorba ettiniz beynimi."

Onların cevabını beklemeden odama attım kendimi . Yatağa atladığım gibi rahatlamıştım. Komodinin üstündeki kağıtları aldım ve okumaya başladım. Bugün beraber futbol oynadığımız çocuklar ve Mahmutun numarası. Sabah ilk işim burdaki görevli abilerden birine formaları, çikolataları ve topları aldırtıp onunla beraber mahalleye gitmek olacaktı. Şimdiki ilk işimse Mahmut'a mesaj atmak olacaktı. Numarasını telefonuma kaydedip mesajlar uygulamasına girdim. Belki garibimin interneti yoktur diye önce sms atayım ama dimi?

AHU: Tık tık tık kimse var mı orada?

AHU: Ben müstakbel sevgilin, hoşlandığını itiraf ettiğin güzeller güzeli Ahu.

AHU : Telefonunu aldın mı diye kontrol ediyorum. Aldıysan hemen cevap ver, hâlâ almadıysan gördüğün gibi cevap ver.

Umarım erkenden evine döner ve mesajlarımı görür diye umut etmekten başka çarem yoktu.

Onu düşününce yine yüzüme gülümseme yerleşti. Birçok yakışıklı erkek görmüş ve aşık olmuş biriydim ama bu çocuk bambaşkaydı, diğerlerinde olduğu gibi ona aşık olma sürem 5-10 dakikalık bir şey değildi. Kaç saat geçmişti ve benim kalbim hâlâ onu düşündükçe hızlı çarpıyordu.

AHU: Ben şimdilik uyuyorum sabaha yine yazarım.

AHU: İyi geceler yiğidim

Son iki mesajımı WhatsApptan atmıştım ki çift tik olduğunda bunu göreyim diye. Çünkü sms atınca iletilip iletilmediğini bilemiyordun. Sherlock kimmiş benim yanımda yaa. Mahmutu ve gülümsemesini düşünürken bilincim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı.

 

☀️

 

☀️Nasıldı bölüm?8

☀️Biraz geç geldi üzgünüümmm

 

Bölüm : 28.12.2024 17:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...