40. Bölüm

2.8

Hiv
hivs4u

İyi okumalarrr<3

(Özlendiniz)11

🧚🏼‍♀️

Haftalardır ulaşamadığım, her gün onlarca mesaj gönderdiğim ama tek bir cevap bile alamadığım Mahmut Efendi karşımda duruyordu.

 

"Mahmut mu diyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Yağız?"7

 

Ben bu duruma nasıl mı gelmiştim? O halde en başa saralım ve davetin olduğu geceye geri dönelim. Keşke o gün Mahmut Mahmut diye kendimi bitireceğime Arasla biraz daha vakit geçirseydim, çocuk en azından dürüsttü.1

 

Davet Akşamı:

 

Dans bitince masamıza geri dönmüştük. Müzik yüzünden başım dönmüştü, hep aynı sıkıcı melodi çalıyordu. Diyemedim de açın ordan ablan taş gibi şarkısını hepimiz göbek atalım bu bayık müzikten de kurtulalım. Zaten dans boyunca kiminle dans ettiysem ayağına basmaktan yorulmuştum. Başlarda özür diliyordum bastıkça onlar da sorun değil deyince iyice salmıştım. Benimle dans etmenin de bedeli buydu işte , ayağının ezilmesi.2

 

"Ahu Hanım?"

 

"Efendim abicim"

 

Demir abim gergin bir şekilde sandalyesinde geriye yaslanmış bana bakıyordu. Bu sefer naptım acaba diye kafamda olanları döndürdüm ama yine de bir şey bulamadım. Neye kızmıştı acaba yine

 

"Bir daha abilerin dışında bir erkekle dans etmiyorsun. Zaten bize hiç bakmadan sormadan kalktın gittin. "1

 

Karın ağrısı buydu demek, ama abicim olmaz ki böyle, daha Mahmut'u sizinle tanıştırıcağım daha sevgili olacağız, evleneceğiz çocuk yapacağız... Abime bunları söylemeye cesaretim olmadığı için beni kurtarması için anneme yalvaran gözlerle baktım.1

 

"Oğlum o artık genç bir kız, neyi yapıp neyi yapmayacağını kendi bilir. Hem bir erkek arkadaşı da olabilir"

 

"Burçak! "

 

Babam uyarıcı bir tonla anneme dönmüştü. Sanırım bu cephede ben ve annem yalnızdık.3

 

"Ne var Tuğrul, biz seninle birbirimize aşık olduğumuz zamanlar da bu zamanlardı. Kendin yapınca iyi hoş kızına mı hayır. Olmaz öyle şey"

 

"Biz başkayız"

 

"Ne demek başkayız? Ne farkımız var"

 

"Biz o zamanlar aşık olmasaydık hu çocuklar şimdiye olmazdı"

 

"Belki Ahu için de böyle bir şey olacak"

 

"Annecim yavaş mı olsan?"

 

"Anne!"

 

"Olmaz öyle şey!"

 

Konuşma annem ve babamın dışına da çıkmış abimlere sıçramıştı. Hepsi aynı anda konuşmuş gürültü kirliliğine sebep olmuşlardı. Ne olurdu sanki evet deyip onaylasalar. Fazla kıskançlar bunlar da canım. Ben Mahmutçum için bu kadar çabalarken o ne yapıyordu acaba?3

 

"Rahat mıydı?"

 

"Anlamadım?"

 

"Mağaranız diyorum rahat mıydı?"1

 

Mete içtiği suyu püskürtmüş anıra anıra gülmeye başlamıştı. Gülerken Denizin de dizine vuruyor gülme şiddetini giderek arttırıyordu ama Demir abimin tek bir bakışıyla susmak zorunda kalmıştı.1

 

"Valla çok rahattı Ahucum, seni de oraya alcaz işte çıkışta"

 

Ben de ne eksik diyordum? Furkan ve lafları. Çok bile dayanmıştı beyefendi. İki kolunu göğsünde bağlamış, sandalyesinde gevşek gevşek oturuyordu ama onun rahat olmadığını aslında gergin olduğunu durmadan salladığı ayağından anlaşılıyordu.

 

"Flörtüm olsun bari."

 

"Hayır."

 

Hepsi sözleşmiş gibi aynı anda cevap vermişti, oflayıp anneme döndüm. Annem benim gibi keyifsiz değildi aksine keyfi gayet yerindeydi. Kadın onların bu halinden zevk alıyordu.

 

"Baba ya eve ne zaman gideceğiz, sıkıldım artık."

 

"Daveti veren biziz öylesine sıkıldın diye gidemeyiz Ahu Hanım. Mecburen bekleyeceksin biraz daha"

 

"Furkan abiciğim ne zamandan beri adın baba oldu?"

 

Soruyu babama soruyorum bana Furkan cevap veriyordu, bir de ben aptalmışım, hiç bilmiyormuşum, kör cahilmişim gibi davranmıştı. Tamam aptallık dışında diğerleri doğru sayılabilirdi ama bu böyle cevap vermesini gerektirmezdi.

 

"Baba istersen ben ve Ahu önden gidelim siz sonradan gelirsiniz. Soran olursa rahatsızlandı falan dersiniz zaten kanser olduğunu herkes biliyor, bir şey diyeceklerini sanmıyorum"

 

Ben bu güzel adamın kalbinden öperdim ama ya. Aşk adamım, Buğra gibi ince düşünceli bir abim olduğu için gerçekten çok şanslıydım. Ona aşkla baktığımı görünce bana dönüp göz kırpıp geri babama dönmüştü. Babam da onaylayınca beni elimden tutup kaldırmış yürürken de belimden tutarak yürümeme destek olmuştu. Aslında tek başıma gayet güzel yürüyebiliyordum ama o an kendimi abime bırakmak daha iyi hissettirmişti.1

 

"Teşekkür ederim beyaz atlı prensim."

 

"Her zaman prenses."

 

Nefret ettiğim kelime o söyleyince en sevdiğim kelimeye dönüşüyordu. Bana prenses denilmesinden nefret ederdim çünkü ben prenses olmak dışında her şey olmuştum. Özellikle de prenses olmam gereken yaşlarda ama şimdi abimin yanında kendimi gerçekten bir prenses gibi hissediyordum.1

 

Arabaya bindikten sonra bir süre abimin araba sürüşünü izlemiştim. Ona baktığımı her gördüğünde bana dönüp arsızca göz kırpıyordu.

 

"Ben de ne eksik diyordum, müziğimiz yokmuş."

 

Ben müziğin eksikliğini hiç fark etmemiştim, abimin sesi zaten rahatlatıcı bir melodi gibi olduğu için çok da eksiklik çekmemiştim. Arabanın içini keman sesi doldurdu, şarkı anlayamadığım bir dildeydi ama çok rahatlatıcıydı. İstemeden de olsa gözlerim kapanıyordu, her seferinde açmaya zorluyordum kendimi ama daha fazla uykuyla savaşamamış ve sonunda kendimi teslim etmiştim onun sıcak kollarına.

 

Gözlerimi açtığımda odamın beyaz tavanıyla karşılaşmıştım. En son hatırladığım şey abimin arabasında müzik dinliyordum, ne ara uyudum ne ara buraya geldim ne ara sabah oldu? Hiçbir şey hatırlamıyordum arabadan indiğime odaya geldiğime dair. Üstüme baktığımda pijama takımımı gördüm, ben bunları ne ara giymiştim peki?

 

Saat daha sabahın sekiziydi, nasıl bu kadar erken uyandığımı anlayamasam da uykum olmadığı için üstümdeki pikeyi tekmeleyerek üstümden attım. Evdekiler uyuyordur diye yavaş ve sessiz adımlarla yürümeye dikkat ediyordum. Gerçi biri uyumasa da olurdu, Furkan'ın odasının önünden geçerken durup kapısını çaldım. Başta kibarlık yapalım ama dimi, dağdan inmedik sonuçta. Ses gelmeyince bunu içeri girebilirsin olarak algılayıp odasına girdim. Odası şaşırtıcı bir şekilde düzgün ve temizdi.

 

"Saat öğlen bir kalk hadi kalk. Yatmışsın camış gibi"

 

Diğerleri uyanmasın diye kısık seste bağırmaya çalışıyordum bir yandan da onu sarsıyordum ama Furkan Bey bana mısın demiyordu. İnsan bir tepki gösterirdi ya. Kollarımı yukarı sıvayıp tekrar onu sarsmaya başlayacakken birden kolumdan tutup beni kendisine çekti. Yatağa düşünce o yana kaydı beni de belimden çekerek oluşturduğu boşluğa yerleştirdi. Kalkacağım sırada beni iyice sıkıp yatağa adeta sabitlemişti. Kafasını saçıma doğru getirip derin bir nefes çekti, böyle bir şey beklemediğim için irkilmiştim.

 

"Seni hiç sevmem biliyorsun ama bri o kadar da saçlarına aşığım. Senin o asi görünüme tezat olarak onlar çok sakin ve huzur verici."4

 

"Ben sana kalk diyorum öğlen iki diyorum sen gelmiş bana şiir okuyorsun ya."

 

"Gerçekten odunsun Ahu, ayrıca saatin daha 9 bile olmadığını biliyorum o yüzden bırak uyuyayım."

 

"Ee ben napıcam?"

 

"Sen de uyu."

 

"Peki."

 

İtiraf etmek istemesem de şu an çok iyi hissediyordum, Furkanla aramızı düzeltmiş olsak da her zaman bir duvar varmış gibiydi ama şimdi duvardaki tüm taşlar un ufak olmuş tozu bile kalmamıştı. Uykum yok demiştim ama sanırım artık vardı.

 

"Şunlara bak sen."

 

"Kalkın hadi kalkın."

 

"Hayvan gibi kıskandım şu an"

 

Odadaki gürültü yüzünden uyanmak zorunda kalmıştım, bir süre daha tepki vermeden yatmaya çalıştım. Belki uyanmadığımızı sanıp giderler diye ama nafile. Ses tonları gittikçe artıyordu, istemesem de gözlerimi açmak zorunda kaldım.

 

"Sabah sabah ne istiyorsunuz ya?"

 

"Sabah mı abla akşam oldu, akşam"

 

"Bu numaraları yemem ben"

 

"Evet yemez çünkü bu numaralar onun lisanslı numaraları."

 

Furkan da uyanmıştı ve yerinden kalkmıştı bile. Benim gibi savaşmak yerine pes etmiş terliklerini giymeye başlamıştı bile. Tarih bu ihaneti unutmayacaktı. Deniz kalkmayacağımı anladığında kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Başta dirensem de sonrasında kendimi teslim etmiştim.

 

"Deniizz"

 

"Efendim baş belası"

 

Mükemmel iltifatını görmezden gelmiştim çünkü başka bir amacım vardı.

 

"Benim bacaklarım ağrıyor da aşağıya kadar taşıyıverir misin beni?"

 

"Yuh"1

 

Mete yine olur olmadık yerlerdeki tepkilerinden birini sergilemişti. Denizin kulağına da yapma fıtık olursun diye fısıldıyordu. Sanki duymuyordum, ona karşılık gözlerimi azıcık doldurdum ve boynumu büktüm. Küçük Emrah gelsin benden ders alsın.

 

"Kanser biliyorsunuz böyle olur olmadık ağrılar yapıyor."

 

Bu kelimenin bu kadar işe yarayacağını bilseydim çok önceden kullanırdım, Deniz de duyar duymaz yan tarafındaki şeytanı iteklemiş ve yanıma gelmişti. Kucağına aldığında düşeriz falan sanıyordum ama ikizimin kaslarının maşallahı varmış. Gerçi çok zayıf olduğum için de beni hemen kaldırmış olabilir, hemen Denizi güçlü ilan etmeyelim.1

 

"Teşekkür ederim çakma ben"

 

Dediğime güldüğünde hafif düşecek gibi oldum, boynuna daha sıkı sarıldım.

 

"Lan dur gülme düşüreceksin beni."

 

O daha çok gülmeye başlayınca iyice telaşlanıp kendimi ona sardım.

 

"Gülme diyorum daha çok gülüyorsun. Sussana"

 

Elimi kaldırıp ağzına vurmaya da korkuyordum düşerim diye. Yüreğim ağzımda salona gittik ve güvenli bölgeyi görür görmez kucağından atlamıştım zaten

 

"Ay az daha ölüyordum."

 

"Ne abarttın kızım ya"

 

"Ben mi abarttım? Beşikteki bebek bu kadar sallanmamıştır ya."

 

"Çocuklar tartışmayı kesin, kahvaltıya hadi."

 

Annemin uyarıcı sesinden sonra yerlerimize geçtik ama birbirimize kötü kötü bakmayı da ihmal etmedik. Buğra abim sakin bir şekilde kahvaltısını yaparken onun kulağına iyice yaklaştım.

 

"Abi ben dün ne ara uyuyakaldım"

 

"Bana bakarken"

 

"Ama ben zaten hep sana bakıyordum"

 

"Hmmm öyle mi"

 

Arsızca gülüp bana baktığında utanmıştım.

 

"Ya abi ya"

 

"Tamam tamam, müzik açtığımı hatırlıyorsundur, daha şarkının ortasındayken uyudun. Eve gelince uyandırmaya kıyamadım o yüzden seni eve ben taşıdım. Ayakkabılarını çıkardım yatağa yatırdım, annem gelene kadar da makyajını silmekle uğraştım. Kırk kilo makyaj varmış yüzünde, niye sürdüysen ihtiyacın mı var sanki. Neyse annem gelince de üstünü o değiştirdi."

 

Abim beni kucağında mı taşımıştı, ay bir de makyajımı mı silmişti? Boşuna aşk adamım demiyordum bu adama yaa. Başkası olsa makyajı silmek aklına bile gelmezdi, o başkalarının içinde ben de vardım tabi. Uyanık olsaydım kesinlikle direkt yatağa atlar ve uyurdum. Canım abim ya, yanağından öpünce irkilmişti beklemediği için.

 

"Teşekkür ederim abi"

 

"Her zaman prenses. Hadi kahvaltını yap"

 

Ben yemeğimi yemekle meşgulken annem babam ve Demir abim iş konuşuyorlardı, yani bence iş hakkındaydı çünkü ne kadar dinlemeye çalışsam da bir şey anlamayınca vazgeçiyordum.

 

Doyduğumda tabağımı ve bardağımı mutfağa bıraktıktan sonra odama koşturarak gitmiştim. Dişlerimi fırçalamış, cilt bakımı yapmıştım. Maske yapmaya karar vermiştim ve kedili olanı seçmiştim. Henüz bir dakika geçmemişken odamın kapısı çalmıştı ve gel deyince içeriye Berk abim girmişti.

 

"Banyodayım."

 

Abim beni görünce kahkalarla gülmeye başlamıştı, komik olan neydi anlamamıştım. Gayet tatlı bir maskeydi.

 

"Abi, sana da maske yapalım."1

 

Gülmesi birden durdu ve yüzüme ciddiyetle bakmaya başladı. Ayakları geri geri gidiyordu, gözümden kaçmamıştı.

 

"Tüh bak neyi unuttum gördün mü benim emniyette işim vardı."

 

Elini kapı koluna atmışken onu kolundan tutup yakaladım.

 

"Yemezler abicim."

 

"Ahu abim bırak gideyim. Hem maske işi bizi bozar."

 

"Asıl yapmazsan bozar abicim. Dur bakim"

 

Yanağını sıkmaya başladığımda korkarak ne olacağını beklemeye başladı.

 

"Hem bak cildin taş gibi sert. Maske şart"

 

"Bir daha maskelerine gülersem yedi alem beni si"

 

Ben maskeyi çıkarmakla uğraşırken abim bir şeyler söylüyordu ama anlayamamıştım. Kendi kendine mırıldanıyor gibiydi.2

 

"Bir şey mi dedin abicim?"

 

"Çok güzel olacak diyorum. "

 

"Evet kesinlikle, fotoğraf da çekelim mi?"

 

"Yavaşş!"

 

"Ne dedin abi duyamadım?"

 

"Olur abiciğim."1

 

Onun bu halinden aşırı zevk alıyordum, diğerleri olsa lime lime edecekken bana kıyamayışı çok tatlıydı.

 

"Abi bak çok yakıştı sana"

 

Kendisini görmesi için aynanın önünden çekilmiştim, çok komik duruyordu ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Kendimi gülmemek için sıkıyordum bunu o da fark edince elini tehdit edercesine bana doğru salladı.

 

"Sakın Ahu, bak sakın. İçeri tıkarım seni."

 

Fotoğraf çekmeye çalışırken bir yandan da gülmemek için kendimi zorluyordum. Onlarca video ve fotoğraf çekmiştim son bir tane video çekecekken aklıma müthiş bir fikir gelmişti

 

"Abi bir kere miyavlar mısın?"

 

"Ahu!!"

 

"Hadi ama abi ya beni mi kuracaksın, beni beni kanser olan kardeşini?"

 

"Ah Ahu ah."

 

Boğazını temizleyip zor duyulan bir sesle miyav demişti. Bunu yapmasını gerçekten beklemiyordum ama madem yapmıştı sonuna kadar bunu kullanacaktım.

 

"Sinek miydi o?"2

 

"Miyav ulan miyav"1

 

Daha fazla kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Abimin o anki hali, miyav deyişi, çaresizliği o kadar komikti ki kendimi durduramıyordum. Maskem yüzümden düşmüş yerle buluşmuştu, ben buna da gülmeye başlayınca abim yüksek sesli sabır diliyordu.

 

"Yetmedi mi kızım bu daha kaç saat yüzümde kalacak böyle?"

 

"Ay ben unutmuşum onu abi özür dilerim."

 

"O kadar gülersen unutursun tabi."

 

"Çok komikti abi"

 

"Ben hiç gülmedim ama."

 

"Seninki mesleki deformasyon ondan yoksa çok komikti."

 

Maskesini çıkardıktan sonra bir saniye bile geçmeden odadan kaçıp gitmişti. O anları hatırlayıp tekrar gülmeye başlamıştım ki kapı geri açılmıştı.

 

"O fotoğrafları galerin dışında bir yerde görürsem kendini hapiste bil."1

 

İşaret parmağını sallayıp uyarmıştı ama asla ciddiye alamıyordum. Gülmekten gözümden yaş geliyordu artık, yanaklarım da ağrıyınca artık susmam gerektiğini anlamıştım ama kendimi durduramıyordum. İlaçların aklıma geldiğinde gülmem durmuştu ve vaktim geçmeden ilacımı içmiştim. Doktor aynı saatlerde içmeme özen göstermem konusunda özellikle uyarmıştı. Bugün hastaneye gitme günüydü, haftada bir kez olacağını söylemişti ve bu üçüncü gidişimiz olacaktı. Daha ne kadar bu şekilde sürecekti bilmiyordum ama kendimi iyi hissediyordum. Eskiden yorgunluk baş dönmesi mide bulantısı vardı ama şimdi iyiydim. Belki de mutlu olduğum için iyi hissediyordum.

 

Telefonumdan kendim için oluşturduğum çalma listesini açıp hazırlanmaya başladım. Bir yandan dans ediyor bir yandan şarkıyı söylüyordum. Hazırlanmak dışında her şeyi yapıyordum yani. Dans ederek dolabıma ulaştığımda elime bir kot pantolon bir de tişört aldım.

 

Giyinip saçlarıma geçtiğimde nerdeyse bir saat geçmişti bile. Saçlarımı güzelce tarayıp at kuyruğu yaptım, yüzüme de güneş kremi sürdükten sonra göz altlarına ve yanaklarıma kapatıcı sürdüm. Ufacık bir eyeliner çektikten sonra maskaramı da sürdüm. Tam rujumu sürmek üzereyken kapım çalındı ve içeriye Furkan girdi.

 

"Bir saattir kafamı siken bu müzikler senin odandan mı geliyor diye bakmaya geldim ve evet. Niyeyse hiç şaşırmadım. Ne bu müzikler kızım."1

 

Ona cevap vermeye bile tenezzül etmeden rujumu güzelce sürdüm. O da telefonumu eline almıştı ve hiç sormadan müziğimi durdurmuştu.

 

"Ahu Koraltan bir markadır şekerim mi? Bu nasıl bir playlist adı böyle."1

 

"Miss gibi isim. Sen ne anlarsın."1

 

Telefonumu elinden çekip almıştım ve şarkıyı tekrar başlatmıştım. Karabiberim şarkısı çalıyordu.

 

"Sen iyi bilirsin bu şarkıyı."

 

"Her gün çok sinir bozucusun ama bugün ayrı bir sinir bozuculuk var senin üstünde"

 

"Ben de seni seviyorum abicim."

 

Yanağından öptüğümde şok olmuştu ve bir süre o şekilde kalmıştı. Benim amacım yüzünde ruj izi bırakmaktı tabii ama o bunu anlamamıştı. Umarım böyle dışarı çıkardı.

 

"Bugün arkadaşlarınla buluşucaktın sanki kahvaltıda öyle bir şeyler diyordun."

 

"Evet lan unutmuşum ben onu, akıl mı bıraktın?"

 

"Ben naptım yaa?"

 

"Dua et acil çıkmam gerekiyor."

 

"Sanki bir şey yapabilirmişsin gibi."

 

Aceleyle çıkıp gittiğinde aynaya bakmayacağına emin olmuştum. Yüzündeki izi görünce vereceği tepkiyi hayal edip yerimde tepinmeye başladım. Keşke o an yanında olsaydım.1

 

Artık hazır olduğuma karar verdiğimde yanıma çantamı alıp odadan çıkmıştım. Koridorda Mete ve Denizin sesi yankılanıyordu. Muhtemelen yine kendilerini bilgisayar oyununa kaptırmışlardı, başka zaman olsa gider oyunlarını bozardım ama gitmem gereken bir hastane vardı.

 

"Baba hazırsanız hadi çıkalım."

 

"Ne bu acele kızım."

 

"Kendimi iyi hissediyorum sanki artık tamamen iyileşmiş gibi ve bunu doktorla konuşacağım. Belki iyileşmişimdir tamamen."

 

"İnşallah kızım inşallah."

 

Babamla beraber beş dakika boyunca annemi bekledik o da geldiğinde arabaya binip hastaneye doğru gitmeye başladık. Tabi tüm yolculuk benim şarkı söylemem annem ve babamın gülerek beni izlemesiyle geçmişti.

 

İki saatin sonunda kemoterapi süreci bitmiş, doktorun odasında onun gelmesini bekliyorduk. Biraz yorgun düşmüştüm, uyuklamaya başlamış bile olabilirdim.

 

"Hoş geldiniz tekrardan."

 

"Hoş bulduk."

 

"Nasıl hissediyorsun kendini Ahu."

 

"Şu an biraz yorgunum ama onun dışında çok iyi hissediyorum hatta harika hissediyorum. İyileşmiş olabilir miyim."

 

Doktor anlayışla baktı bana. Bu bakışı bana babamı anımsatmıştı onun gibi şefkatli görünüyordu.

 

"Kendini çok iyi hissetmeni anlıyorum bu bizim için çok iyi bir şey. Kanserin kesin bir tedavisi olmasa bile onu kesin olarak yenecek bir şeydir mutluluk. Bu süreçte özellikle moralinin yüksek olması, iyileşmek için çabalaman ve ilaçlarına dikkat etmen kanseri yenmekte önemli ölçütler ama yüzde yüz etkili diyemeyiz. Keşke öyle olsa. Senin tamamen iyileşmeni biz de isteriz ama bu birdenbire olacak bir şey değil, bu yol uzun ve meşakkatli. Bundan sonra kemoterapiyi haftada iki defa olacaksın, bu kötü bir şey değil endişelenmeyin. Size başta da söylemiştim haftada ikiye çıkabilir diye. Umarım yakın zamanda seni tamamen iyileştireceğiz."

 

"Anlıyorum"

 

Ne diyeceğimi bilememiştim. Doktor haklıydı, pembe dünyamdan çıkmam gerekiyordu.2

 

"Ve son olarak Ahu sana bir ev ödevi vereceğim. Kanser hakkında birazcık araştırma yapmanı istiyorum. Anladığım kadarıyla sen sorunlarından kaçmayı ve göz ardı etmeyi tercih ediyorsun. Bu gerçekle yüzleşmeni istiyorum. "1

 

Böyle yaptığımın farkında bile değildim, doktor söyleyince fark etmiştim. Her zaman sorunlarımdan kaçıyordum sanki o yokmuş gibi davranıyordum. Kanser olduğumu öğrendiğimde bile daha sonrasında hiç çaba göstermemiştim bunun için.

 

"Haklısınız bunu fark edemiştim bugüne kadar. Gerçekten dediğiniz gibi kaçıyormuşum sorunlarımdan. Teşekkür ederim, dikkat edeceğim."

 

Annem ve babam hiçbir şey dememişlerdi ama bana sarılmaları çok şey söylemişti. Kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Niye ağladığımı bilmiyordum zaten bugün bana neler oluyordu hiç bilmiyordum.

 

"Sizi çok yoruyorum öyle değil mi? Özür dilerim."

 

"Onu nasıl söz kızım. Sen bizi hiç yormuyorsun, seninle geçen her dakikamız için biz Allah'a şükrediyoruz."

 

Annemin sözleriyle daha çok ağlamaya başlamıştım. Doktor da bizi biraz yalnız bırakmak istemiş olacak ki çıkıp gitmişti. Ben anneme iyice sarılıp ağlamaya devam ettim.

 

"Biz her zaman senin yanındayız. Ne olursa olsun."

 

"Ya baba teşekkür ederim. İyi ki buldunuz beni"

 

"İyi ki kızım ama şimdi o gözyaşlarını siliyorsun ve beraber kitap alışverişi yapmaya gidiyoruz."1

 

"Kitap mı?"1

 

"Evett, bir kütüphanen olmasını istediğini biliyorum. Bu yüzden bugünlük istediğin her kitabı alabilirsin. Daha sonra onları odamdaki kitaplığa yerleştiriyoruz."5

 

"Ama benim odamdaki kitaplıkta yer yok ki"

 

"Ben o kadar emin olmazdım."

 

"Ya baba"

 

Annemi bırakıp babama sarılmıştım. Böyle bir şeyi yapacakları hiç aklıma gelmezdi. Kurt bakışlım beni yine şaşırtmıştı.

 

"Hadi hadi oyalamayalım da gidelim ama kendini yormak yok. Başka zaman da alabiliriz gerçi bu hakkın sadece bir defalığa mahsus bundan sonra kitap almak istesiğinde harçlığından keseceksin."1

 

Babamın dediğine gülmüştüm, bu adam benim artık ünlü olduğumu ve markalarla anlaşma imzalayacağımı unutuyordu. Hastaneden babama sarılı bir halde çıkmıştık. Tabi annem bu duruma laf atmadan duramıyordu.

 

"Oğlanlar sana sarılırken iyiydi ama Burçak Hanım şimdi kızım bana sarılınca mı sorun?"

 

"Yok canım ne kıskancam."

 

"Ben kıskandın dememiştim ki, kızım gördün mü kendisi itiraf etti bizi kıskandığını"

 

Onların atıştıklarını ilk defa görüyordum ve çok eğlenceliydi. Annem iki kolunu önünde bağlayıp babama trip attığında babam yanağından makas alıp arabanın kapısını ona açmıştı. Centilmen adam yaa, karısına kapıyı da açarmış. Ben de kapımı açtığımda gelip kapıyı da açarmış. Ben de kapımı açtığımda gelip kapıyı kapatıp tekrar açmıştı. Annemle onun bu hareketine gülmüştük.1

 

Kitapçıya geldiğimizde koşarak içeri dalmıştım. Gördüğüm her kitabı sepetin içine atıyordum sonuçta bu fırsat elime bir kez geçiyordu. Babam bu halime gülüp yavaş kızım diyerek uyarmıştı ama onu asla dinlememiştim. Sonunda babama üzülüp alışverişi sonlandırmaya karar vermiştim, asla alacak başka kitap kalmadığından değil yani.2

 

"Baba iflas etsen bile ben seni sevmeye devam edeceğim."1

 

Babam dediğime gülüp hesabı ödemişti. Rakam biraz fazlaydı ama biricik kızına değerdi. Sonuçta ben onun tek ve biricik kızıydım. Babam tüm kitapları bagaja sığdırmaya çalışmış olmayınca da birkaç poşeti benim yanıma koymuştu. Bunları odama yerleştireceğim için çok heyecanlıydım. Her zaman odamda ufacık da olsa bir kütüphanem olsun istemiştim. Sonunda bu hayalim gerçekleşiyordu.3

 

Biz eve gidene kadar hava kararmıştı bile, ben de arabada birazcık uyuklamış olabilirdim. Villaların olduğu siteye girdiğimizde en baştaki evin ışıklarının yandığını görmüştüm. Orası uzun zamandır boştu ve birinin yerleştiğini görmek ilginçti. Hayaletli olduğunu düşünmeye başlamıştım. O evin karşısındaki eve gözüm çarptığında hemen bakışlarımı çektim ordan. Oranın sahibi çok ürkütücü bir adamdı. Onu sadece bir kez görmüştüm ama o bile yetmişti bana bir daha oraya bakmamak için. Çok nadiren yürüyüş yaptığım zamanlarda o evden özellikle uzak dururdum. Sahibi yakışıklı olabilirdi ama fazla korkutucuydu. Ben ki yakışıklılara aşık bir insan bu adamdan korkuyor özellikle görmemek için çabalıyordum.4

 

Araba sonunda durduğunda o korkunç insanı kafamdan silip attım. Zaten onu düşünmek tüylerimi diken diken etmişti. Meymenetsiz adam.

 

"Babacım sen yorulma ben abimleri çağırıp geliyorum."

 

Arabadan koşarak indim ve evin kapısını sertçe çaldım. Kapıyı nefes nefese kalan Mete açmıştı.

 

"Alacaklı gibi ne kapıyı öyle çalışıyorsun abla ya aklım çıktı."

 

"Ay sus Mete acil babamın yanına git."

 

Meteyi kolundan çekip babamın yanına doğru itekledim ve kendim içeri girdim. Boğazımı temizleyip tüm gücümle bağırdım.

 

"Abi yardım edin."

 

Daha birkaç saniye geçmişti ki kapı çarpma ve koşma sesi geldi. Furkan, Deniz ve Buğra abim koşarak merdivenlerden iniyorlardı.

 

"Noldu."

 

"Kapıda, babam"

 

"Noldu babama."

 

"Abi hadi"

 

Benim onları çekiştirmeme gerek kalmadan onlar koşarak bahçeye çıktılar. Bir süre sonra aynı anda gelen Ahu melodisiyle irkilmiştim. İşi hızlandırmıştım ben sadece yoksa kırk yıl uğraşsam inmezlerdi. Şarkı söyleyerek odama çıktım, odamda yeni bir kitaplık olacağını biliyordum ama böyle bir şey beklemiyordum. Odamın bri duvarı baştan sona raflarla kaplanmıştı ve her raf katında ışıklı yapraklar vardı. Bir de kitaplığın başına bir tane büyük puf minder koyulmuştu onun karşısına da ufak bir masa. O kadar inanılmaz görünüyordu ki, Pinterestte görüp kaydettiğim odalara benziyordu. Mutluluktan gözlerim dolmuştu.2

 

Ben hayranlıkla kitaplığıma bakarken Furkan elinde poşetlerke odaya girmişti. Bakışlarıyla küfrediyordu bana.

 

"Ay dur yardım edeyim."

 

Ben onun yanına gidene kadar o çoktan kitapları yere bırakmıştı bile. Sertçe bırakacak gibi olmuştu ama muhtemelen vereceğim tepkiyi hayal edip vazgeçmişti. Diğerleri de yavaş yavaş kitaplarımı getiriyordu, Buğra abim onlar gibi sinirli değildi hatta benimle beraber dizmeyi teklif etmişti ama ben reddetmiştim. Bunu tek başıma yapmak istiyordum. Tüm kitaplarım gelince kolları sıvayıp kitapları türlerine göre dizmeye başladım. Belki daha sonra kitaplarımı renklerine göre dizerdim ama bunun için daha çok vardı çünkü kitaplığın dolması gerekiyordu. Yoksa hoş durmayabilirdi, şimdilik böylesi daha iyiydi.

 

Yavaş yavaş kitaplarımı yerleştiriyordum, yorulmuştum ama bu yorgunluk şimdiye kadar en sevdiğim yorgunluk olmuştu. Yerleştirirken bazı rafları özellikle boş bırakıyordum çünkü oralara kitaplık süsleri, mumlar koymayı düşünüyordum. Bu şekilde saatler geçti, en sonunda durmamı sağlayan şey karnımın gurultusu oldu.

 

Yemek yemek için odamdan çıktığımda bizimkileri salonda oturmuş cips kola çekirdek eşliğinde film izlediklerini gördüm.

 

"Sonunda bitirdin demek."

 

"Bitmedi ama çok az kaldı bitmesine. Acıktığım için geldim. "

 

"Mutfakta yemek var kızım, ısıtıp yersin. Dolapta sarma da var senin için kaldırdım."

 

"Teşekkür ederim canım annem."

 

Annemin yanağından kocaman öpüp mutfağa koştum, yemekleri ısıtmadan tabakalara koyup yemeğe başladım. Zaten çok soğuk değillerdi, hem ben yemeği böyle ayrı bir seviyorum.

 

"Mutfağa fare girmiş."

 

Demir abimin sesiyle irkilmiştim ve yemek boğazıma kaçmıştı. Öksürmeye başladığımda abim telaşla su vermişti, bir yandan da sırtıma vuruyordu. O vurdukça ben daha çok öksürüyor, ben öksürdükçe o daha çok endişeleniyordu.

 

"Böyle sessiz gelinir mi, ölüyordum az daha"

 

"Ne bileyim senin kadar korkacağını."

 

"Ölüyordum yaa, neyse nerdeydin sen tüm gün."

 

"İşteydim Ahu Hanım, malum bir şirketim var ya benim. "

 

"Bizim için çalışıp para kazanıyorsun demek, çok iyi. Çalış canım abicim çalış."

 

Ne diyor yine bu deli der gibi bana bakıyordu, abimlerin bakışlarının anlamını çözmüştüm artık. Bir yandan konuşmasını bekliyor bir yandan da yemek yiyordum arada ağzıma sarma da atıyordum. Abim de elini almak için uzatmıştı ama eline bir tane yapıştırınca geri çekilmişti. Sonra ona kıyamayıp bir tane vermiştim, adam bizim için o kadar çalışıp eve ekmek getirmeye çalışıyordu sonuçta.

 

"Abi"

 

"Söyle abim"

 

"Diyelim ki sevgilin var ve evlenmeyi düşünüyorsun ama ben onu hiç sevmedim ve evlenmenizi istemiyorum. Sen de onu çok seviyorsun, evlenmek istiyorsun. Ne yapardın?"

 

"Nerden geliyor aklına böyle saçma sapan şeyler."

 

"Konuyu değiştirme abi bana cevap ver. Hangimiz seçerdin?"

 

"Sen sevmemişsen bir bildiğin vardır illa ki. Belki sana kötü davranmıştır ya da belki bir tavrı hoşuna gitmemiştir. O yüzden seni seçerdim."2

 

"Bu kadar çabuk mu vazgeçiyorsun yengemden. Belki bir bildiğim yok sadece kıskançlıktan istemiyorum."

 

" O zaman evlenirim."

 

"Ama abi ben evlenme istiyorum. Beni ezip geçecek misin?"

 

Abim ne diyeceğini bilemez halde yerinde kalmıştı, adamın beyni error verdi galiba. Sonra yerinden kalkıp saçımı öptü.

 

"Sen en iyisi yat dinlen güzelim."

 

"Ya abi soruma cevap ver"

 

O beni hiç takmayıp koşar adımlarla mutfaktan çıkıp gitmişti. Çok mu zordu sanki ben evlenmeyeceğim hayatımdaki sadece sana ve anneme yer var demek? Ha çok mu zordu? Bir dakika abim neden evlenme ihtimalini hiç düşünmeden kabul etmişti ki? Hayatında biri mi vardı acaba?

 

Kesin biri vardı!

 

Ayağa kalkıp abimin peşinden gidecekken Furkan kolumdan tutup durdurmuştu beni.

 

"Yine kimin beynini si- sevmeye gidiyorsun?"

 

"Ne demek istiyorsun sen bana?"

 

"Avcı avını değiştirdi. Hedefte Furkan Koraltan var sayın seyirciler."1

 

Mete arkadan spiker edasıyla yaklaştığında sinirle ona bakmıştım. Bakışlarımı görünce geriye doğru yürümeye başladı, sonra da koşarak gitmişti.

 

"Sana bir soru."

 

"Gönder gelsin."

 

"Diyelim ki sevgilin var ve evlenmeyi düşünüyorsun ama ben onu hiç sevmedim ve evlenmenizi istemiyorum. Sen de onu çok seviyorsun, evlenmek istiyorsun. Ne yapardın?"

 

"Evlilik gibi bir düşüncem yok, hadi oldu diyelim senin inadına evlenirdim."3

 

Evet işte sevgilisi olmayanın vereceği cevap buydu. Demek ki Demir abimin bir sevgilisi vardı artık emindim. Hem bir dakika inadıma evleneceğini mi söyledi o? Furkan'ın koluna sertçe vurdum. Ahlayıp vahladı ama onu umursamadan yanından geçip gittim.1

 

"Nereye?"

 

"Uyumaya, gelcen mi?"

 

"Oluur"

 

"Lafın gelişiydi"

 

"Bana ne laf ağızdan bir kere çıkar. Hazırla yatağımızı üstümü giyinip geleceğim."

 

Dilimi eşek arıları soksaydı da o lafı etmeseydim, ne güzel tek başıma odamda mışıl mışıl uyuyacaktım.1

 

Sanki bilerek söylediğini ikimiz de bilmiyoruz

 

Her seferinde beni bozmak zorunda mısın? Evet bilerek söyledim nolmuş, bugün onunla uyumak çok güzeldi. Huzur vericiydi bir kere, neden tekrar olmasın ki? Ondan rica etseydim inadıma gelmezdi ama böyle sanki istemiyormuşum yanlışlıkla söylemişim gibi olunca seve seve gelecekti.3

 

Odama geçtiğimde yaklaşık beş dakika boyunca Furkanı bekledim, biraz daha gelmeseydi beni ektiğini düşünecektim.

 

"Evet anlat bakalım bugün Berk abim neden odandan koşarak çıktı?"

 

Berk abimin o halini hatırlayınca tekrar gülmeye başladım, Furkansa ne oldu dercesine bakıyordu ama gülmekten anlatamıyordum. Ben de anlatamayacağımı anlayınca ona fotoğrafları gösterdim ve beraber gülmeye başladık.

 

"Onu nasıl ikna etmeyi başardın?"

 

"Bana karşı koyabilir miydi sence?"

 

"Hiç şansı yok."

 

"Kesinlikle"

 

Durup durup gülüyorduk Berk abime, özellikle miyavladığı videoyu en sona bırakmıştım ve Furkan video izler izlemez kahkaha atmıştı, videoyu başa sarıp duruyordu.

 

"Miyav ulan miyav ha"

 

Kendimizi durduramıyorduk, o gülüyor ben gülüyordum bir süre duruyorduk sonra tekrar gülüyorduk. Yan taraftan odamızın duvarına vurulduğunda artık susmamız gerektiğini anlamıştık ve Demir abimi daha fazla sinirlendirmemek için susmuştuk.

 

"Abimi bu şekilde göreceğim aklımın ucundan geçmezdi."

 

"Benim de."

 

"Sabah sen uyanmadan kaçmam gerektiğini öğrendim, teşekkür ederim."

 

"Neden?"

 

Kafasıyla telefondaki fotoğrafı işaret etti. Sanırım aynısını ona da yapacağımı sanmışt, aklımda böyle bir şey yoktu başta ama artık vardı.

 

"Hiç düşünmemiştin dimi"

 

"Hıhı"

 

"Aklına ben soktum."

 

"Hıhı"

 

"Anlıyorum."

 

Çaresizce yatağa uzandı ve gözlerini kapattı. Sanki uyuduğunda her şey unutulup gidecekti. Bir şey demedim, ışığı kapatıp yatağa geçtim ve tüm pikeyi kendi üzerime çektim. O da benim üstümden alıp kendi üstüne çekti, bir süre ikimiz bu şekilde yatakta savaştık. Sonunda kollarımda güç kalmayınca pes ettim ve üstümü örtmeden uyumaya çalıştım. Henüz bir dakika bile geçmemişti ki üstüme bir şey atıldı. Furkan'ın bana kıyamacağını biliyordum.

 

Yalan

 

Nurefşanı takmadan uyuma çabama devam ettim. Bugün yorulduğum için uyku beni hemencecik sarmıştı ve daha birkaç dakika geçmişti ki bilincim kapanmaya başlamıştı bile.

 

Uyandığımda elimi attığım yerde boşluk karşıladı beni, gözlerimi açtım. Furkan gerçekten dediği gibi ben daha uyanmadan kaçıp gitmişti. Korkak tavuk, ben illaki bir gün o maskeyi yapacaktım ona.

 

Yataktan çıkmak yerine biraz daha oyalanmayı tercih ettim, elime telefonu alıp reels izliyordum. Tabi Mahmutuma yazmayı da ihmal etmemiştim ama o hiç cevap vermemişti. Dün iyi geceler yazmak için konuşmaya girdiğimde mesajların çift tik olduğunu görmüştüm, yani mesajlarım ona ulaşmıştı. Sabah cevap verir sanmıştım ama vermemişti, olsun illa ki bir sebebi vardır.

 

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum, annem telaşla odaya dalınca irkilip telefonu düşürmüştüm.

 

"Kızım çabuk kalkıyorsun, alışverişe gitmemiz gerekiyor. O kör olasıca Nalan beni davet etti akşam yemeğine ama giyecek bir şeyim yok."

 

O sırada ayrı bir giyinme odası olan annem. Hem niye bu kadar telaşlıydı ki, Nalan kimdi, çok mu önemli biriydi?

 

"Anne illaki vardır dolabında bir şeyler."

 

"Yok kızım yok. Onlar ya çok şık ya da spor. Benim şık ama sade olmam lazım. Böyle özenmemişim ama çok da güzel olmuşum gibi bir şeyler"

 

Annem ne diyordu asla anlamasam da yatağımdan kalkmıştım. Annem de kalktığımı görünce hızlı olmamı söyleyip çıkmıştı. Elimi yüzümü yıkayıp eşofman takımımı giyince hazırdım ve aşağıya indim.

 

Normalde her şeye en son hazırlanan annem hazırlanmış beni bekliyordu. Nalanın kim olduğunu daha çok merak etmeye başlamıştım.

 

"Anne kim bu Nalan."

 

"Bizim camiadan, babanın rakip şirketindeki adamın karısı. Burnu sürekli havada, her şeyin en iyisini ben yaparım havalarında. Ay bir de zamanında babanda gözü vardı."

 

Bak sen şu kadına, demek babamda gözü varmış ha, oyardık onun o gözünü. Annemle o kadının dedikodusunu yapa yapa alışveriş merkezine varmıştık. Hiç beklemeden mağazalara giriyor anneme en iyi elbiseleri bulup denettiriyordum. Tam istediğimiz gibi bir şey yoktu, saatlerce aramış ama bulamamıştık.

 

"Anne! Buldum, çabuk dene bunu"

 

Beyaz, kolları uzun, tüm vücudu saran bir elbise bulduğumda hemen anneme giymesi için vermiştim. Elbise sadeydi ama çok şıktı, annemin üstünde mükemmel görüneceğine emindim ve annem kabinden çıktığında yanılmadığımı görmüştüm. Kraliyet ailesinden biriymiş gibi duruyordu, hatta kraliçe gibiydi.

 

"Anne bunda karar kıldığımıza göre yemek yiyebilir miyiz bayılıcam yoksa açlıktan."

 

"Kahvaltı da yapmamıştık doğru ya, özür dilerim hemen alıp çıkacağım. "

 

Yemek katına çıktığımızda ne kadar acıkmış olduğumu bir kere daha görmüş oldum, midem sırtıma yapışmış bile olabilirdi. Annemle hamburger almıştık

 

Sonunda doyduğumda etrafı izlemeye başladım ve gördüğüm şeyle başımdan kaynar sular döküldü.

 

Onu görmüştüm.

 

Mahmut.3

 

Oturduğumuz masanın sağ çaprazındaki masadaydı ve yalnız değildi. Arkadaşlarıyla oturmuş gülüşüyorlardı. Yerimden kalkıp tam karşısındaki masaya geçmiştim beni görmesi için ama gözünü yanındaki kişiden asla ayırmıyordu.

 

Açıklaması ne olacaktı acaba?

 

Ben ondan salak gibi mesaj beklerken o cevap vermeye tenezzül bile etmemişti. Gördüğünü, okuduğunu biliyordum çünkü mesajlar çift tik olmuştu. Ona rağmen salak gibi mesaj atmaya devam etmiştim, vardır bir sebebi demiştim. Ona tüm kırgınlığımla bakarken arkadaşına bir şey söyleyerek ayağa kalktı. Arkasını dönüp gitmişken arkadaşı seslenmişti.

 

"Yağız!"

 

"Lan Yağız baksana"

 

Mahmut arkasını dönüp ne var diyerek bağırdı. Çocuğun Yağız dediği kişi Mahmut muymuş? Mahmutun adı Yağızsa Mahmut ne alakaydı? Mahmut kimdi? Yağız kimdi? Bana yalan mı söylemişti ismi konusunda, o zaman geriye kalan diğer her şey de yalandı. Sinirle ayağa kalktığımda ardımdan sandalyede düştü. Çoğu kişinin bakışları bana dönerken Mahmutun da dikkatini çekmiştim, ay pardon Yağız. Onunla göz göze geldiğimizde önce yabancıya bakar gibi bakmıştı, beni tanıdığındaysa gözleri şokla açılmıştı. Halbuki ben onu tek bir bakışla tanımıştım. Kendini hızlıca toparlayıp koşar adımlarla yanıma geldi.8

 

"Ahu"

 

"Efendim"

 

"Nasılsın?"

 

Gerçekten hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaktı bu? Sakinleşmek için derin derin ne

fesler aldım ama sakinleşmek yerine daha da sinirleniyordum.

 

"Nasıl mıyım? Gerçekten bunu soruyor musun? Söyleyeyim o zaman enayi gibi hissediyorum Mahmut."2

 

"Ah pardon, Mahmut mu diyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Yağız?"13

 

🧚🏼‍♀️

 

Bittiiiii, nasılsınızzz konuşmayalı bir hafta oldu neler yaptınız?9

✨ Bölümü beğendiniz mi?6

✨ Mahmut yalancı çıktıııııı4

Bölüm : 04.01.2025 23:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...