12. Bölüm

12.

hnehirclk
hnehirclk_07

Vote ve yorum lütfenn

 

 

İçeriden gelen bağırma sesi ile yatağımdan aşağı doğru yuvarlandım. Sesler daha çok artmaya başlarken bir yandan kafamı tutuyor bir yandan da ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

 

Yerden kalkıp kendimi yatağın üstüne attım ve kalite kontrol yaptım. Saçlarım uyurken elektriklenmiş olmalı ki çarpılmış gibi görünüyordum. Makyaj masamın üstündeki tarağı almak için yataktan kalkmadan uzanmaya çalıştım. Tarağı tam almak üzereyken yatağın çökmesi ile yine yere düştüm.

 

Yerde tavan ile bakışırken sürüne sürüne masaya doğru ilerledim ve tarağı alıp saçımı taramaya başladım.

 

İçeriden bağırma sesleri hâlâ gelirken sinirle nefes aldım. Bir gün sessiz sakin uyansam kraliçe olurdum. Her sabah aynı kaos aynı olay yaşanınca insan deliriyordu.

 

Makyaj masasının yanından kalkıp odamın kapısına doğru ilerledim. Kapıyı çok yavaş bir şekilde açıp etrafı kontrol ettim. Kesinlikle ajan değildim. Sadece heyecanı arttırmak istiyordum.

 

Çıplak ayaklarım betona değdiğinde hemen halının üstüne atladım. Pabucumu çalmışlar. Gece uyumadan önce bir yere koymuştum ama neresi olduğunu hatırlamıyordum.

 

Mutfağın kapısından içeri girdiğimde abim yere oturmuş dizlerinin üstünde ağıt yakan teyze edası ile vahlıyordu. Ona en ilginç bakışlarımdan attığımda farketmemişti. Babam sandalyede oturmuş abime yabancı bakışlarını yolluyordu. Bu bakışlar 'seni evlatlıktan reddediyorum' demekti. Kafamı tam tersinde bulunan anneme çevirdiğimde ellerini belinin iki yanına koymuş kafasını iki yana sallıyordu.

 

Merakla kaşlarımı kaldırdım ve anneme doğru konuştum.

 

"Ne oldu"

 

Annem bana baktı ve babamın yanına doğru ilerledi.

 

" Abin ekmek almaya gitmiyor"

 

Dediğinde gözlerim şokla açıldı. Böyle birşey nasıl olabilirdi.

 

Kendimi yere bıraktığımda dizlerimin üstüne sertçe çökmem ile dizlerim acımıştı. Umursamayıp bende abim gibi vahlamaya başladım.

 

Annem ve babam bize hayretle bakarken ben

 

" Böyle birşey nasıl olabilir" diye sayıklanıyordum.

 

Babam bana bakıp

 

"Kızım açlıktan kalpten gideceğim siz ne yapıyorsunuz gidin biriniz ekmek alın" dedi ve hüzünle dışarı doğru baktı.

 

Dudaklarımı büzüp üzüntü ile babama baktım. Bu adam ne zaman tatlı olmuştu. Ayağa kalkıp

"Eğer çilekli süt almama izin verirsen neden olmasın"

 

Dediğimde masanın üstündeki cüzdanını eline aldı ve kısa bir kurcalamanın ardından bir kredi kartı çıkardı. Zaferle gülümsediğimde abim bana sinirle bakıyordu. Kraliçeniz bugün yine kazançlı. İşimde ve gücümdeyim.

 

"Kartı al sadece ekmek ve çilekli süt al. Elin başka birşeye kaymasın tamam mı kızım."

 

Babamın sözleri ile hafifçe kafamı salladım ve

" Tabi ki babacım." Dedim.

 

Babamın elindeki kartı kaptığım gibi koştur koştur evin kapısına ilerledim. Kapıyı açtım ve en mükemmel terliğimi giydim.

 

Dört katlı bir aile apartmanında yaşıyorduk. Oturduğumuz mahallenin geneli böyleydi. Komşuluk ilişkilerimizde de çok iyiydik.

 

Merdiven trabzanına tutunup aşağı doğru kaymaya başladım. İlk merdivenin sonuna geldiğimde zıplayarak aşağı indim. Yine aynı şeyi yaptığımda bu sefer daha hızlı bir şekilde kayıyordum.

 

İçimden bir ses yere yapışacağımı söylüyordu. O sese aldırmayıp düşmemek için tutunmaya çalıştım. Tutunamadığımı farkedince ellerimi yüzüme siper ettim ve dua okumaya başladım.

 

Merdivenin sonuna geldiğimi hissettiğimde gözlerimi sıkıca yumdum. Sert bir yere çarpmam ile ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı.

 

Etrafa odunsu bir erkek parfümü yayıldığında gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda bir çift kara göz görmem ile şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Gözleri yüzümü tararken bende onun gözlerine odaklanmıştım.

 

Bana bir adım yaklaştı ve elini alnıma doğru götürdü. Fazla yakınımda olmasından dolayı nefesimi tuttum.

" Ağrıyor mu" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. Kalın erkeksi sesi beni aydınlatmaya yetmişti. Konuşmak için ağzımı açtığımda işaret parmağını dudaklarımın üstüne koydu ve

 

"Yine yaramazlık mı yapıyorsun ufaklık. Kafan daha sert çarpsaydı hastanelik olabilirdin." dediğinde gözlerimi gözlerinden ayırmadan

 

"Ama olmadı" dedim

 

"Ama olabilirdi" dedi ve kafasını eğerek bana bakmaya devam etti.

 

"Bana hiç birşey olmaz"

 

Sözlerimden sonra kaşlarını kaldırıp bakmaya devam etti. Bu 'emin misin' demekti. Hafifçe gülümsediğimde gözleri gülüşüme kaydı ve kaşlarını çattı. Bu adam kesinlikle benden nefret ediyor olmalı. Gülüşümüz bile batıyor.

 

Bakışları tekrar gözlerime değdiğinde kaşlarımı kaldırdım.

 

"Nereye gidiyordun?" Yönelttiği soru ile

 

"Ekmek almaya" dedim. Kaşlarını tekrar çattığında bu sefer neden sinirlendiğini merak ettim.

 

"Aslan ne yapıyor o gitsin"

 

"Gitmek istemiyormuş" dediğimde kısık bir sesle mırıldandı. Küfür ettiğini anladığımda gülerek onu izledim.

 

Bakışlarım yüzünde gezinmeye başladı. Yeni yeni sakalları çıkmaya başlamıştı. Keskin çene hatları ile çok ciddi duran bir suratı vardı. Gözleri gecenin karanlığını anımsatıyordu. Bakışlarımız yine kesiştiğinde sertçe bakıyordu. Alışık olduğum bir durumdu sert bakması. Ama her seferinde yüreğimi sızlatırdı.

 

Bakışlarımı kaçırdığımda kısık bir sesle öksürdü. Bir adım geriye gidip

 

"Sen git o zaman" dedi ve bana yol verdi. Kafamı sallayıp hızlıca yanından geçtim. Koşar adımlarla apartmandan çıktığımda yavaşca nefes alıp verdim. Arkama dönüp apartmanın içine doğru baktığımda merdivenlere yaslanmış bir şekilde bana baktığını farkettim.

 

Elimi kaldırıp ona el salladığımda bana göz kırptı ve o da aynı şekilde el salladı. Geri önüme dönüp bir sokak arkamızda bulunan markete doğru gitmeye başladım. Sabahın erken saatleri olduğu için dışarıda fazla kimse yoktu. Yollar bomboş denecek kadardı.

 

Hızlı adımlarım ile çabucak markete gelmiştim. Marketin dışında bulunan ekmek tezgahından üç ekmek aldım ve içeri girdim. Üç ekmeğin yarısından fazlasını abim yiyordu. Kilolu değildi ama iri yarı bir insandı. Gebermek için bir yumruğunu yemek yeterliydi. Daha sonra dolaptan bir adet çilekli süt alıp kasaya ilerledim.

 

Aldıklarımın parasını ödediğim gibi hızlıca çıktım. Geldiğim yollardan geri dönmeye başladım. Sokağın başına geldiğim zaman yere hızlı bir şekilde yağmur damlalarının düştüğünü gördüm. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdiğimde kara bulutların daha çok yoğunlaştığını farkettim. Kısa bir an sonra yağmur hızlanmaya başladı. Sinirle küçük bir küfür ettim ve ekmeği sweatshirt'ün içine koydum. Karnım şişik gibi duruyordu.

 

Ev ile market arasında üç dakikalık bir mesafe vardı. Ve bu yağmur sabahtan beri yağmayıp ben çıktığım an başlamıştı. Herşeyin bana denk gelmesi hayra alamet değildi.

 

Adımlarımı biraz daha hızlandırdığımda apartmanın önüne gelmiştim. Saçlarımdan sular akıyordu. Bizim dairenin ziline bastığımda kapıya yaslanmış duruyordum. Kapının açıldığını belirten bir ses geldiğinde tüm gücüm ile kapıyı itip içeri girdim. Merdivenleri üçerli bir şekilde çıkmaya başladım.

 

Sweatshirt'ün altındaki ekmeği çıkarıp elime aldım. Apartmanın üçüncü katında oturuyorduk. Asansör vardı ama binmeyi sevmediğim için sürekli merdivenlerden çıkıp inerdim.

 

Üçüncü kata geldiğimde bizim kapının önünde durmuş bir adet aile tablosu vardı. Hepsi durmuş bana bakıyordu. Sinirle kapının önüne gelip söylenmeye başladım.

 

"Sizin yüzünüzden sırılsıklam oldum. Alın ekmeğinizi" diyerek sinirle ekmeği onlara uzattım. Babam uzattığım ekmeği kaptığı gibi içeri girdi. Şaşkınlıkla ona baktığımda annem saçlarımı elleyip

 

"Kız bu ne" dedi uzatarak

 

"Sence anne? Banyo edecek halim yok ya hani dışarıda yağmur denen şey yağıyor."

 

Abim umursamayıp babamın arkasından içeri girdiğinde sinirle gözlerimi kıstım.

 

"O ekmek boğazınızda kalsın aminn"diye kısıkça söylendiğimde annem yine boş yaptığımı düşünerekten ellerini beline koyup içeri doğru ilerledi.

 

Kapının hemen yanında beni izleyen gözler ile terliğimi çıkarıp içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapatıp yanıma yaklaştı.

 

Kara gözleri yüzümde ve saçlarımda gezinirken derin bir nefes alıp

 

"Hasta olacaksın" dedi

 

Omuzlarımı silkip

 

"Olabilir" dediğimde kaşlarını çattı.

 

"Git saçlarını kurut Buse"

 

Elleri saçlarıma gittiğinde yüzünü incelemeye başladım. Bu adam ya çok bakımlıydı ya da doğuştan gelen bir karizması vardı. Gözlerim gözlerine değdiğinde yüreğimin sızladığını hissettim. Eli saçımın bir tutamını kavradığında parmağına dolayıp açtı.

 

Hemen sonrasında ise geriye doğru çekilip başıyla içeriyi işaret etti. Hızlıca yanından geçip odama doğru ilerledim.

 

Heyecandan olsa gerek ayağım halıya takıldı. Yere çok sert bir şekilde düştüğümde mutfaktan bir ses yükseldi.

 

"Kızım ne oldu?"

 

"Ben iyiyim merak etmeyin" dedim ve odamın kapısını hızlıca açtım.

 

Kapattığım gibi kapıya yaslanıp elimi kalbimin üstüne koydum. Çok hızlı atıyordu. Derin derin nefesler alıp odanın içerisinde ileri geri yürümeye başladım. Bir yandan da naneyi yediğimi düşünüyordum.

 

Odanın içerisinde daireler çizerken yerde duran çantama takılmam sonucu yine yere yapıştım.

 

"Yeter ama" diye söylenerek kafamı yere vurdum.

 

Tüm bunlar beddua etmemden kaynaklı olabilir miydi? Eğer öyleyse beddua etmeye ara verecektim. O kadar söylemişlerdi çarpılırsın diye ama dinlememiştim.

 

Dolabımın içindeki saç kurutma makinesini alıp saçımı kurutmaya başladım. Koyu kahve saçlarım vardı. Saçlarım düzdü fakat uçları hafif dalgalıydı. Mükemmel bir güzelliğe sahiptim. Güzelim, çıtır gibiyim, taliplerimi beklerim.

 

Saçım kuruduğunda dolabımdan kıyafet çıkarıp giymeye başladım. Giyindikten sonra odamdan çıkıp banyoya ilerledim. Yağmur sayesinde yüzüm yıkanmıştı ama yine yıkamak istiyordum.

 

Banyoya girip suyu açtım ve elimi tuttum. Buz gibi su tenime değdiği an musluğu geri kapatıp banyodan çıktım. Hayatta bu su ile yüzümü yıkamazdım. Donmak gibi bir düşüncem yok.

 

Mutfağa girdiğimde herkes masaya oturmuş kahvaltı ediyordu. Ben gidip onlara ekmek alayım onlar da beni beklemesin. Cidden kırıcıydı.

 

Masanın başında babam hemen iki çaprazında abim ve annem oturuyordu. Abimin yanında ise Demir abi vardı. Annemin yanını bana ayırmışlardı. En azından yer ayırıyorlar ona şükredelim.

 

Gidip sandalyeye sertçe oturduğumda hepsine ters bakışlarımdan atıyordum.

 

Abim ekmeğin arasına haşlanmış yumurta, peynir, domates koymuş gömüyordu. Midesiz.

 

Babam yumurtasını önüne almış şapırdatarak yiyordu. Bir yandan da elinde telefonu ile video izliyordu. Sabır çekerek anneme doğru baktım. Çayını yudumlayarak babamla video izliyordu. Bu ikisi ne ara böyle olmuştu.2

 

Bakışlarımı karşıma çevirdiğimde Demir abi ile bakışlarımız kesişti. Önündeki çayını alıp yavaşca yudumladı. Çay çay olalı böyle yudumlanmamıştır.

 

Ekmek poşetinin yanında olan çilekli sütümü alıp açtım. Kendime çikolatalı ekmek yapıp yemeye başladım. Beni ıssız adaya atıp bu ikiliyi verin bir ömür yaşarım.

 

"Kızım peynir ye bak bunu yeni aldım" annemin sözleri ile hafifçe kafamı salladım.

 

"Kızım reçelde yaptım güzel olmuş ye bak" dediğinde yine kafamı salladım. Her sofraya oturduğumuzda esnaf gibi tüm kahvaltılıkları sayıp tattırmaya çalışıyordu.

 

"Rahat bırakın benim sıçanımı" abimin sözleri ile bakışlarımı ona çevirdim.

 

"Sensin sıçan" dediğimde 'hadi ya" dermiş gibi kafasını hareket ettirdi.

 

"Kulağını çekmek lazım"

 

"Kulağımı çekenin eli kolu felç kalsın" dediğim an ağzımın üstüne hafifçe vurulması ile bakışlarım anneme gitti.

 

"Beddua etme diyorum kızım"

 

"Etmiyorum kii" dedim uzatarak

 

Geri önüme döndüğümde Demir abi kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Hayırdır dercesine kaşlarımı kaldırdığımda bana göz kırptı ve abimi izlemeye başladı. İzleyecek başka birşey bulamadın mı gerçekten?

 

Abimin hayvan gibi yemek yediğini görünce ruhumu teslim ediyordum. Ekmeğin son parçasını da ağzına attığında çayını eline alıp höpürdeterek içmeye başladı. Çıkan ses ile yüzümü buruşturdum. Evlendikten en az bir hafta sonra kapının önüne atılırdı.

 

Hemen önümdeki çatalı alıp ona doğrulttum.

"Şunu sessiz iç yoksa gözünü oyarım" dediğimde babam ve annemi kontrol edip bana okkalı bir nah çekti. Çıkan sesin yüksekliği ile babamın bakışları abime döndü. Babam bir süre durduktan sonra masanın altındaki elini yavaşca kaldırdı ve abime nah yaptı. Şaşkınlıkla elimi ağzıma götürdüğümde abim sandalyeye fazla yaslanmış olmalı ki geriye doğru düşmeye başladı. Demir abi bir kolunu masaya dayayıp sabır çekmeye başlamıştı. Abimin yere düşmesinden kaynaklı olarak fazlaca ses çıkmıştı. Babamın yüzünde ise vatan gülüşü vardı. Bu adam video izlemeyi acilen bırakmalıydı.

 

Canım ailem ile kahvaltı vaktimiz çok huzurlu ilerliyordu. Duygulanmamak için kendimi zor tutuyordum.

 

Abim yerden kalkıp kafasını tuttu ve anneme dönüp konuşmaya başladı.

 

"Sultanım gördünüz mü babam beyin ne yaptığını"

 

"Ne yaptı" dedi annem görmediği için

 

Abim tekrar nah çektiğinde

"Böyle yaptı" dedi ve bekledi.

 

Annem masanın altına elini uzatıp silahını çıkardı. Elindeki terliği abime doğru fırlatıp

"O elini kırarım" dedi ve ayağa kalktı.

 

Abim hemen

"Ben ne yaptım" demesi ile ensesine tokat yemesi bir oldu.

 

"Sen sus eşekoğlueşek" dedi babam

 

Ben bu hallerine gülerken bakışlarımı Demir abiye çevirdim. Kara gözleri gülüşüme kilitlenmiş ifadesizce bakıyordu. Ona baktığımı farkettiği an bakışlarını kaçırdı.

 

Derin bir nefes alıp kahvaltı etmeye devam ettim. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Çok boktan bir durumun içerisindeydim. Kahrolsun kalbime söz geçiremiyordum.

 

 

Demir gözünüzde nasıl canlandı acabaa??

 

Buse'nin sakarlıkları ve beddualarına kaç puan??

 

Birde şu Demir çok acayip birşey ya yazarken sırıtmadan duramıyorum ayoll

 

Babamızın adı Fehmi

Anamızın adı Selda

Abimizin adı Aslan

 

Fehmi ismini çok düşünmedim bir anda aklıma geldi ve dedim ki sen seçildin.

 

Ek olarakta Demir neden kahvaltıya geliyor diyen olursa mahalledeki insanlar birbiri ile çok samimi oldukları için Demirin ailesi ve bizim Buse'nin ailesi yakınlar.

 

Hepinize Demirli günlerrr🤍

 

Bölüm : 21.04.2025 08:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...