Bu bölümü Güneş bacımızın ağzından okuyoruz. Biraz ondan bahsedelim daha sonra Aslan abimizin ağzından da okuruz. En son Demir Atasoy. Demir'in ağzından yazacağım bölümü 5000 kelime yazmayı düşünüyorum. Herşeyi daha iyi ve net anlayabilmeniz için.
Bölümlerin hepsini gece 12'den sonra yazıyorum. Kafam fazla ayık değil yani sksk. Ne yazdığımı sabah okuyorum.
Off neyse bugün de Güneşimiz için yanıp tutuşalım.
Bölüm şarkısı: Göksel İpekçi-Mecburum
✨
Düşünceler, insanın kafasındaki susmayan seslerdi. Çoğu insan düşüncelerinden kaçmaya çalışırken bir kuyunun içine düşüp mahsur kalırdı. Kısaca düşünceler kaçınılmazdı. Defalarca denememe rağmen düşüncelerimden kaçamıyordum. Nefes almama bile izin vermeyen sesler beni fazlasıyla yoruyordu.
Özellikle kafamı yastığa koyduğum an daha çok artıyordu. Bu yüzden kalabalık ortamlarda olup insanlarla daha çok kaynaşıp konuşmaya çalışıyordum. Onlarla konuşurken o kadar derin düşüncelerim olmuyordu.
Sessiz bir ortama girdiğimde ise direk uyumaya yönelirdim. Uyumayı fazla seven bir insandım. Çok ders çalışan insan olmam tabi ki de dengelerimi bozuyordu. İkisini dengede tutmaya çalışırken ailemi aksatıyordum. Onlardan uzak olduğum her an içim huzursuzlanıyordu. Sanki onlardan uzak olsam onları kaybedecekmişim gibi hissediyordum.
Saatler önce ders çalışmak için kütüphaneye gelmiştim. Ne kadar kafamı derse vermeye çalışsam da aklımı kurcalayan düşünceler beni rahat bırakmıyordu. Derin bir nefes verip sandalyede geriye doğru yaslandım. Bakışlarımı etrafta gezdirdiğimde çoğu kişinin gitmeye başladığını gördüm.
Kendime son bir saat daha vermiştim. Süre dolduktan sonra gidecektim. Öylece boş boş oturuyordum. Kafamı ellerimin arasına alıp sinirle nefes alıp verdim. Aklımı kurcalayan bu kişiye tekrardan lanetler okudum. Her saniye aklımın bir ucunda olamazdı. Bu doğru değildi.
Şu zamana kadar tek hedefim kariyer yapmak olmuştu. Dersten kafamı kaldırmaya fırsat bile bulamıyordum. Neredeyse kimseyi umursamayacak raddeye gelmiştim. Annemin ölümünden sonra ise ders çalışmayı biraz azaltmıştım. Onun ölümü beni halsiz kılmıştı. Bir yıl boyunca Buse, abim ve babam dışında kimsenin yüzünü neredeyse hiç görmemiştim.
Annem her zaman bana 'Sen Güneşsin, Güneş gibisin. Her zaman parlaman gerekiyor. O kadar parla ki insanlar sana ikinci defa bakmak için tereddüt etsin.' derdi. Sırf onun için parlamam gerekiyordu.
Sertçe yutkunup sandalyeye daha çok sindim. Bahsettiğim düşünceler bunlardı. Beni mahveden, yaşamaktan soğutan düşüncelerdi. Aklımı kurcalayan kişi ise
Ergenlik dönemimde ondan hoşlanmıştım. O kadar çok hoşlanmış olmalıyım ki onu takıntı haline getirmiştim. Sonra yaptığımın yanlış olduğunu farkedip ondan uzaklaşmıştım. Annem ölmeden hemen önce ise onu sevdiğimi anlamıştım. Bunu anladığım an ondan köşe bucak kaçmaya başlamıştım.
Ona her gün abi demek kalbimi parçalıyordu. Bana hep kardeş gözüyle bakmıştı. Bunu bile bile onu sevmiştim. Bazen ela gözlerine dalıp gidiyordum. O kadar derin bakıyordu ki. Ama bana özel birşey değildi. Sevdiği herkese öyle bakardı. Kalbi o kadar güzeldi ki insan hatırladıkça yüreği ısınırdı.
Kalbimi en çok acıtan sevgilisi olmasıydı. Onu hâlâ sevmem doğru değildi. Ama uzaktan sevmeye devam edecektim. Belki bir gün yüreğimdeki bu sızı son bulurdu. Tek dileğim bunun sadece bir hevesten ibaret olmasıydı.
Aslan Arıkan mükemmelliğin vücut bulmuş haliydi. O kadar naif bir insandı ki anlatmaya kelimeler yetmezdi. Karşısında her kim olursa ilk kibarlığa yönelirdi. Tabi damarına basılmadığı sürece. Konu sevdikleri olduğunda hiç düşünmeden kendini feda edebilirdi. Etmişliği vardı. Abimin aksine cidden kibar biriydi.
Abim ve o, çok zıt insanlar olmalarına rağmen kardeş gibiydiler. Aslan sürekli abime cilve yapıp onu kışkırtmaya çalışırdı. Abimin en nefret ettiği şey ona cilve yapılmasıydı. Fazlasıyla sinir olurdu. Elinde olsa o kişiyi dünyadan silerdi. Ona abi demeyi içten bırakmıştım. İçimden sadece Aslan derdim. Dışımdan ise Aslan abi.
Onu fazla düşünüyordum. Kafamdaki sesler susmuyor, aksine daha çok konuşuyordu. Kulaklıktaki şarkı düşüncelerimi daha anlamı ve derin kılıyordu. İstemsizce kalbim hızlanıyor ve sıkışıyordu.
Sen anlatacaksın ben dinleyeceğim
Bildiklerimin üstünü çizeceğim
Hikayesinden sana bahsedeceğim
Karşısına geçip bu şarkıyı söylemek isterdim. Gözlerinin içine baka baka hissettirmek isterdim. Ama yapamazdım işte. Bizden olmazdı.
Uyuyup uyanıp seni izleyeceğim
Yeni dövmen olup tenine işleneceğim
Sana kimse bi’ sen etmez diyeceğim
Ona kimse bi' sen etmez demek istiyordum. Beni anlamasını, görmesini sağlamak için hiçbir şey yapmamıştım. Kendimce bekliyordum. Beklemek tek çözüm değildi. Biliyordum. Ama elimde olan birşey değildi. Beni kız kardeşi gibi gören birine gidip 'seni seviyorum' diyemezdim. Umutlarım her geçen gün daha da tükeniyordu.
Kulağımda çalan alarm sesi ile irkildim. Saat dolmuştu. Telefonumdan alarmı kapatıp eşyalarımı toplamaya başladım. Kitabı açmamıştım bile. Kitabı ve kalemliği çantaya attıktan sonra yerimden kalkıp dış kapıya doğru yöneldim. Büyük bir kütüphane olduğu için buraya çok fazla kişi geliyordu. İstenilen ortam en iyi şekilde veriliyordu. Bende en uç köşesinde çalışıyordum. Çıkış kapısına biraz uzakta sayılırdım.
Dış kapıya ulaştığımda kapı otomatik olarak açılmıştı. Daha dışarı bir adım atmam ile suratıma yağmur damlaları gelmişti. Ne ara yağmur yağmaya başlamıştı, haberim bile yoktu. Geri içeri girip telefonumu elime aldım. Bu havada otobüs durağına gidersem sırılsıklam olurdum. Sonra babam ve abimin azarını işitirdim sanırım. Telefondan abimin numarasını tuşlayıp bekledim. Birkaç saniyenin ardından açmıştı.
"Abi ben kütüphaneden yeni çıktım da çok yağmur yağıyor beni almaya gelebilir misin?"
"Aslan o taraflardaydı. Söylerim ona." duyduklarım ile telaşla nefes alıp verdim. Heyecanlanmıştım.
Derin bir nefes daha alıp verdim. Nefes almaktan ortamdaki tüm oksijeni içime çekmiştim sanırım. Kapının hemen önündeki banka oturup beklemeye başladım. Sakin olmam lazımdı. Kalbim deli gibi atıyordu. Koştuğumda bile bu kadar hızlı atmıyordu.
Aslan Arıkan sevgi dolu bir adamdı. Sanki elinde olsa tüm dünyaya sevgisini yayacaktı. Etrafındaki insanlar çok şanslıydı. Bende onu tanıdığım için şanslı hissediyordum. Kim hissetmezdi ki?
Buse'ye onu sevdiğimi çok önceden söylemiştim. Başta çok şaşırmıştı. Sonra ise bana destek olmuştu. Şüphesiz her zaman yanımda olurdu. Benim için arkadaştan öte kız kardeşim gibiydi. Bana bazen kardeş, abla ve bir anne edası ile yaklaşırdı. Onun sayesinde biraz da olsa iyileşmiştim. Konu o olduğunda tüm varlığımı ve kendimi feda ederdim.
Çocukken hiç anlaşamazdık. Saç başa girmişliğimiz bile vardı. Ama günün sonunda hep barışmış olurduk. Kardeşliğin özü, üveyi olmazdı. Kardeşlik kişi tanımaksızın olabilirdi.
Öylece düşüncelere dalarken telefonum titremişti. Bakışlarım telefona düştüğünde mesaj geldiğini görmüştüm. Aslan'dan gelmişti.
"Ben geldim civciv, çabuk gel."
Ayağa kalkıp caddeye doğru çıkan merdivene ilerledim. Bakışlarım etrafta gezinirken bana doğru gelen Aslan'ı gördüm. Elinde şemsiye ile bana doğru geliyordu. Kalbim yine kendini belli edercesine atmaya başlamıştı. Gözümün içine bakarak içten bir tebessüm etti. Bakışlarım gülüşüne kaydığında sertçe yutkundum. Bir adım uzağımda durduğunda şemsiyeyi bana doğru uzattı. Bende elimi uzatıp aldım.
"Bizim civciv ıslanmaktan mı korkmuş?"
Sorduğu soru ile güldüm. Kafamı iki yana sallayarak
"Sensin civciv." dediğimde kaşlarını kaldırıp bana üstten üstten baktı.
Yürümeye başladığında ilermeye başladım. Hemen yanına geçip şemsiyeyi ikimize tuttum. Şemsiye sürekli kafasına çarpıp duruyordu. Bana bakıp güldü ve
"Kafamın içine ettin ama. Kendine tutsan yeter." dedikten hemen sonra devam etmeye başladı.
"Arabayı biraz uzağa bıraktım. Yer bırakmamışlar."
Kafamı sallayıp şemsiyeyi kendime çektim. Bir yandan da saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. Saçlarımın dışarıda iken ıslanmasından nefret ederdim. Kuruması zor oluyordu.
Ona Gargamel dediğim için kaşlarını çatıp sinirli gibi davranmaya çalıştı.
"Abim daha iyi rol yapıyor yalnız."
"Sinirli davranma konusunda." Gerçekten öyleydi. Drama Queen bir abim vardı.
"Sen dedin." Bana dediği şey ile şaşkın bakışlarımı ona çevirdim.
"Senden hiç beklemezdim civciv. İnsan abisine şerefsiz der mi?"
Bir şok dalgası daha yaşadım. Terminatör gibi yalan söylüyordu.
"Sensin be civciv. Sırf bu yüzden gidip saçlarımı siyaha boyatmazsam var ya."
"Sana sarı daha çok yakışıyor, boşver." dediği şey ile kalbim tekrar hızlandı.
Bakışlarımı karşıma çevirdiğimde arabaya yaklaşmıştık. Hızlı adımları ile sürücü koltuğunun olduğu tarafa yöneldi. Saçlarından sular akıyordu. Montunun büyük bir kısmı ıslanmıştı. Kafasını bana doğru çevirdiğinde küçük bir baş hareketi yaptı hızlı olmam için.
Arabanın yanına geldiğimde şemsiyeyi kapattım ve kapıyı açıp bindim. O arabayı çoktan çalıştırmış silecek ile camı temizliyordu. Şemsiyeyi ona doğru uzattığımdan elimden alıp arka koltuğa doğru fırlattı. Şaşkınlıkla ona bakarken
Araba ilerlemeye başladığında emniyet kemerini taktım. Tırnaklarımı avuç içime bastırıp stresle dudaklarımı ısırmaya başladım. Arabanın içi çok sessizdi. Bu daha çok stres olmama sebep oluyordu. Bakışlarım yoldayken bana baktığını hissettim.
"Güneş." dediğinde kafamı çevirip ona baktım. Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
"Biri birşey mi dedi? Niye böylesin?"
"Yok ya, boşver." dediğimde onaylarcasına kafasını salladı ve daha sonra
"Yardıma ihtiyacın olursa burdayım." dediğinde tebessüm ettim.
Tekrar önüme döndüm. Yolu izlemeyi tercih etmiştim. Yoksa stresten bayılabilirdim. Arabanın içi komple onun gibi kokuyordu. Kokusu bana huzur veriyordu. Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. Tam o sırada arabada bir ses yankılandı.
"Açar mısın? Arabaya bağlı zaten."
Bakışlarım arabanın ekranına kaydığında Aşkımm yazısını görmüştüm. Sertçe yutkunup ileriye doğru uzandım. Aramayı yanıtladım ve yerime sindim. Açtığım an tiz bir ses duyuldu.
"Aslan." sonlara doğru uzatarak söylemişti. Bakışlarım Aslan'a kaydığında gülümsediğini gördüm. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Yutkunmaya çalıştım ama hiçbir işe yaramadı.
"Efendim güzelim." dediğinde gülümseye çalıştım. Acıyla gülümsedim.
"Güneş'i kütüphaneden aldım, evine götürüyorum."
"Güneş mi?" kadının meraklı sesi ile Aslan onayladığını belirten bir ses çıkardı ve sonra konuşmaya başladı.
"Birşey mi oldu?" Aslan'ın sorduğu soru ile sevgilisi birkaç saniye sustu.
"Yok olmadı. Seni özledim sadece."
Onlar konuşmaya devam ederken acı gülümsememe devam ediyordum. Kalbimin paramparça olduğunu hissediyordum. Aklım ondan vazgeçmem için çırpınıyordu. Ben ise sadece kalbimi dinliyordum. En büyük hatam belki kalbimi dinlemekti. Bilemezdim.
Aslan Arıkan'ın beni her görmeyişinde ölümle burun buruna geldim.
Ben onun için bir kız kardeştim.
Gözlerimin önünde başkasını sevdiğini görmüştüm. Bundan daha çok acıtan birşey olamazdı.
Ben onun için bir kere daha öldüm.
✨
Okur Yorumları | Yorum Ekle |