
🌕
24 saat sonra
"Hastanın son kontrollerini yaptıktan sonra görebilirsiniz. Lütfen sabırla bekleyin. Rica ediyorum."
Doktor'un son sözleri Yakut Vural'a karşıydı. Vurgulayıcı ve uyarıcı bir tonda söyleyerek karşısındaki adama anlatmaya çalışmıştı. Yakut Vural ise vurdum duymaz bir adamdı. Doktorun sözlerini umursamadan odanın aralık kapısından içeri bakmaya çalışıyordu. Fehmi yanındaki adama bakarak kafasını iki yana salladı. Sağ elini ağır ağır kaldırıp Yakut Vural'ın ensesine geçirdi. Ensesinde hissettiği acı ile gözlerini sonuna kadar açmıştı.
Fehmi'nin söylediği sözleri ile daha çok sinirlenmişti. Kaşlarını çatarak elini sol cebine attı. Cüzdanını çıkarıp yüz doları adamın eline tutuşturdu. Fehmi gördüğü para ile sus pus olmuştu. Gözlerinden neredeyse kalp çıkacaktı. Bir söz dahi etmeden parayı anında cebine indirdi.
O sırada doktor içeri girmişti. Genç kızlar kendi aralarında fısıldaşırken Fehmi yüz doların ne kadar ettiğini düşünüyordu. Cebindeki telefonu çıkarıp araştırma yapmaya başladı. Aslan ise ağzı açık bir şekilde onu izliyordu. Babası nasıl her koşul da kazançlı çıkabiliyordu? Omuzlarını silkip kulağını odanın kapısına geri yasladı.
Yakut Vural dilinden hiç düşmeyen o şarkıyı yine mırıldandı. Bu şarkıyı özellikle sigarasını içerken söylerdi. Onun için terapiden farksızdı. O yana yana kül olmuştu. Ama küllerinden de tekrar doğmuştu. Kafasına koyduğu herşeyi yapmaya yemin etmişti.
O yeraltının en tehlikeli adamlarından biriydi. Yıllar evvel yanında çalıştığı rus mafyasını devirip tahta o geçmişti. Karşısında dik durmak cesaret gerektirirdi. Belalı bir adamdı. Rus mafyalarına kafa tutacak kadar çılgındı. Karşısına çıkan her insana iki tercih hakkı sunardı.
Düşmanlarını ilk gülüşüyle daha sonra ise sözleri ile yakardı.
"Hastamızın durumu gayet iyi. Sadece dikişlerini fazla zorlamaması gerekiyor. Geçmiş olsun."
Herkes doktorun ne ara geldiğini anlamamıştı. Yorgun ve üzgün olmaları onları fazlasıyla yıpratmıştı. Uykusuzluktan gözleri kızarmıştı. Aralarında tek enerjik duran Fehmi'ydi. Hem uykusunu hem de parasını almıştı. Kendini fazla fazla önemserdi. Bu yüzden hâlâ dimdik durabiliyordu.
Yakut Vural'ın sözleri ile herkes bir anda kaşlarını çattı. Bu onlara oldukça saçma ve gereksiz gelmişti.
"O niye?" Aslan meraklı çıkan sesi ile konuşmaya devam etti. "Kral mısın? Bizim haberimiz mi yok." Dedikleri karşısında Yakut Vural alayla güldü.
"Seni ateşimle yakmamı istemiyorsan susarsın. Ayrıca yüce bir insanım. İstediğim her şeyi yaparım küçük aslan."
Son sözlerini söyledikten sonra hiç düşünmeden odaya daldı. Herkes aynı anda ona göz devirip arkasından içeri girdi. Demir hasta yatağında sırtüstü uzanmış bakışları sadece tavanda oyalanıyordu. Herkes bir anda içeri dolduğunda yatakta biraz doğruldu. Aslan hemen yanına ilerleyip sırtını yaslamasında yardımcı oldu.
Demir, Yakut'un sözleri ile minik bir tebessüm etti. Dayısını uzun zamandır görmüyordu. Neredeyse sesini bile unutmaya başlamıştı. Bakışları dayısına kaydığında sol elini kaldırıp gözlerini kapatıp açtı. Bu dayı yeğen arasında olan bir hareketti. "Seni görmeyeli uzun zaman oldu" demekti.
Herkes anlamsız bir şekilde onlara bakıyordu. Odada rusça bilen tek kişiler Yakut ve Demir'di. Diğerlerinin bildiği tek dil Türkçe'ydi.
Demir duyduğu sözler ile sırıtmaya başladı. İster istemez hoşuna gitmişti. Ama onun üzülme ihtimali içini acıtmıştı. Kısa bir an Buse'ye bakıp tebessüm etti. Buse ne olduğunu anlamadığı için kaşları çatık bir şekilde ona baktı. Yakut Vural ise alttan alta sırıtıyordu.
"YA ne mogu vynosit' svoyu krasotu."
Bakışları hâlâ Buse'nin üzerindeydi. Fehmi kaşlarını çatarak ona baktı. Bildiği tek dil Türkçe'ydi ama onu bile düzgün konuşamayan bir adamdı. Şu an ise ne konuştuklarını fazlasıyla merak ediyordu.
"Küfür mü ediyorsun sen benim kızıma?"
Demir kafasını iki yana sallayarak bakışlarını kaçırdı. Herkesin önünde bu kafası kaçık adamla tartışmak istemiyordu. Yakut olaya müdahale etmek için cebinden bir yüz dolar daha çıkarıp Fehmi'nin eline tutuşturdu. Fehmi kaptığı para ile odadaki koltuğa hızlıca oturdu.
Yakut'un dedikleri ile gözleri şokla açıldı. Ya dayısı çok abartıyordu ya da gerçekti. Ama daha çok Yakut'un abarttığını düşünüyordu. Çünkü dayısı herşeyi abartmayı çok seviyordu.
Aslan sinirli bir şekilde ikisine bakıp duruyordu. En son çeviri uygulamasından ne konuştuklarını anlamaya çalışsa da ikisi fazla hızlı konuşuyordu. Bu yüzden uygulama sesleri fazla algılayamamıştı.
Selda endişeli çıkan sesi ile Demir'i incelemeye devam etti. Kardeşi gibi gördüğü kadın öldükten sonra Demir'in üstüne daha çok titremişti. Onları bir emanet olarak görüyordu.
"Yeğenim diye demiyorum. Demir beş adama bedeldir." Konuşurken bir yandan da gururlu bir şekilde omuzlarını dikleştirdi. Ardından devam etti. "Tabi konu zaafları olmadığı sürece." Son sözlerini Buse'ye bakarak demişti. Buse ise anlamsız bir şekilde ona baktı. Bu adamın çok fazla şifreli konuştuğunu düşünüyordu.
"Neyse, herkes otursun yerine Demir'e nasihat vereceğim. Ama herkes beni dinlemek zorunda."
Herkes ne olduğunu pek anlamasa da koltuklara oturdular. Yakut ise Demir'in yatağının yanında bulunan sandalyeye kuruldu. Dertli bakışlarını herkeste tek tek gezdirdi. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Bir gün bir sahabe çölde yürürken bir akrep görmüş demiş ki;
"Ya akrep burdan su içecem. Beni sakın sokma." Aslan sinsice gülümsemeye başlamıştı. Ne anlattığını çok iyi biliyordu. İstemsizce gülmeye başladı. Güneş ona gôz devirip dayısını dinlemeye başladı.
"Ben seni sokmam. Bende su içmeye geldim sahabe."
"El'e akrep يتمسني" Son dedikleri ile herkes gülmeye başladı. İki kişi hariç Demir ve Buse onu dikkatli bir şekilde dinliyordu. Bu adamın boşu boşuna anlatmayacağını düşünüyorlardı. Özellikle Buse, Yakut'un şifreli konuştuğunu biliyordu, anlamıştı. Bu yüzden gözünü kırpmadan onu dinliyordu.
"Ee o zaman önce sen iç suyunu sonra ben içiyim."
Sahabe suyunu içerken akrep gelmiş elinden sokmuş." Aslan şaşırıyormuş gibi yaparak elini ağzına kapatıp 'hih' nidası yükseltti. Selda ise oğlunun hareketine minik bir kıkırtı ile karşılık verdi.
"Ee ben akrebim, ben sokarım." Son dediği ile Fehmi yaygara koparırcasına gülmeye başladı. Kenan da aynı şekilde arkadaşının gülüşüne eşlik etti. Demir suratını asarak dayısını izledi.
"Beni şu hastaneden çıkartın artık."
Demir'in kızgın sesi ile herkes birden ciddileşti. Yakut Vural ona fedakar bir bakış atıp konuşmaya başladı.
"Şimdi hepiniz beni dinleyin. Selda ablam ve biricik yeğenim Güneş siz eve geçip Demir için birşeyler hazırlıyorsunuz. Aslan sen onları götür. Enişte seninde şehir dışında işin vardı git onun için hazırlan. Fehmi abi... Sende ne yapıyorsan yap."
Hepsi onayladığını belirtmek için kafa salladı. Bir kişi hariç. Buse üzgün bakışları ile ona baktı. Onun için hiçbir şey söylememişti. Acaba beceriksiz biri olduğunu mu düşünmüştü?
Sorduğu soru ile oda bir anda sessizleşti. Herkes neden böyle bir ölüm sessizliğine gömülmüştü, anlayamamıştı. Yakut aklındaki plana uygun bir dağılım hazırlamıştı. Yeğeni ve Buse'yi baş başa bırakmak istiyordu.
"Sen Demir abiciğinin yanında kal. Ben baş hekim ile görüşeceğim. Yalnız kalmasın çocuk."
Buse neden onun 'abi' kelimesini özellikle ima ettiğini anlamamıştı. Bu adamın artık şifreli konuşmasından da bıkmıştı. Yakut ile daha 2 gün önce tanışmışlardı ama onu tanıdığına pişman olmuştu. Manyak adamın tekiydi.
Yakut Vural'ın sert sesi karşısında uzun bir süre sonra oda boşalmıştı. Bu süreç içerisinde epey bir kargaşa çıkmıştı. Yakut arkasına doğru dönüp yeğenine baktı.
Daha onların cevap vermesini beklemeden odadan hızlıca çıktı. Tam Demir'in yanına doğru ilerleyecekken Yakut Vural tekrar odaya girdi. Gergin bakışları ile bize baktıktan sonra odanın tam ortasına geldi.
"Adamın aklını da alırsınız siz. Sormayı unuttum. Yunus Çelik kim? Anton'un söylediklerine göre seni bıçaklatan o."
Buse şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Bu kadarı fazlaydı. Şaşkın bakışlar ile Demir'e baktı. Demir dayısına bakarak başını ağır ağır salladı. Demir ise Anton'un bunu nereden bildiğini merak ediyordu.
"Yunus benim arkadaşım." Buse hâlâ aynı şaşkınlıkla zar zor konuştu. Yunus'un böyle birşey yapabileceği aklının ucundan bile geçmemişti. Onunla sadece bir yıldır arkadaşlardı ama birbirlerini iyi tanırlardı.
"Kendine düzgün arkadaşlar seç!" Yakut'un sert sesi ile ürktü. Kaşlarını çatarak ona baktı. Sırf bu yüzden onu suçlayamazdı. Demir'e bile bile zarar veremezdi.
"Ben nereden bilebilirdim kıçımın kartalı." Onu sinir etmek için 'kıçımın kartalı' demek istemişti. Adamın simgesinin kartal olduğunu öğrenmişti. Neden bir gümüş kartalı seçtiğini düşünmüştü. Ama bu adamın gizemli bir kutu olduğunun kanaatine varmıştı.
"Vermiyorum lan!" Neyi kastettiğini hiç anlamamıştı. Resmen konudan konuya atlamakta üzerine yoktu. Göz devirip konuşmaya başladı.
"Demir'i." Elini ağzına götürüp şaşırıyormuş gibi yaptı. Konu ne ara Demir'e gelmişti. Bıkkın bakışlarını ona sabitledi. Bu adamın psikolojik tedaviye ihtiyacı vardı.
"Bir nikah basmadığın kaldı gavurun kızı."
Omuzlarını silkip Demir'e baktı. Demir yatağın kenarına kafasını yaslamış, baygın bakışları ile onu izliyordu. Minik bir tebessüm ettikten sonra ona göz kırptı. Demir şaşkınlıkla kafasını kaldırdı. Buse ise umursamadan önüne döndü. Artık kafasına koymuştu. Demir'in gözüne soka soka sevgisini gösterecekti.
"Neyse, bilmeniz gereken tek şey o gece olan herşeyin planlı olması." Buse merakla ona baktı. Planlı olmasından kastı neydi? Kimler planlamıştı?
"Anton, Yunus'u kendi tarafına çekti. Eğer çekmeseydi Akrep çoktan onu kendi tarafına çekmiş olacaktı. Akrebin istediği ise ona ortak olacak bir piyondu. Demir o gece ya ölecekti ya da yaralanacaktı. Anton olayın içine girmeseydi Demir şu an bir ölüydü. Neyse ki Anton sözleşmeye sadık kaldı. Ve biri daha var."
Yakut'un her cümlesinden sonra ikiside ona şaşırıyordu. Bu kadar şeyi bilmesi olağanüstü gelmişti. Olayın bu kadar geniş olduğunu tahmin etmemişlerdi. Az önce nasihat niyetine anlattığı olayda bir akreptrn bahsetmişti. Öyle boşuna anlatmadığını ikiside biliyordu. Akrep her zaman akrepti. Karşısında kim olursa olsun sokardı. Çünkü onun doğası bu'ydu. Buse endişe etmeden duramadı. Demir'in zarar görmesini istemiyordu. Yakut'un dediği söz kalbini acıtmıştı. "Demir o gece ya ölecekti ya da yaralanacaktı" bu onun için ağır bir sözdü. Her iki durum cehennemden farksızdı.
"Kim?" Demir içten içe düşünmeye başladı. Yakut Vural en yakınından bile darbe yiyen adamdı. İhanet artık onun damarlarında akan kandan ibaretti. Bütün insanlar ona ihanet etse dâhi bozuntuya vermezdi.
"Buğlem Duran, tanıdığınız olabilir öyle değil mi?"
"Siz iki kardeş düzgün insanlar bulamıyorsunuz."
Buse ona göz devirdikten sonra gidip Demir'in yanındaki sandalyeye oturdu. Demir ise yakın arkadaşına bunu nasıl soyleyeceğini düşünüyordu. Aslan'ın Buğlem'i o kadar çok sevmediğini biliyordu. Ama bir yandan da arkadaşının çok sinirleneceğini biliyordu. Aslan'ın sevdiği insanlara zarar vermek hata olabilirdi. Onun damarına basmak demekti ve Aslan'ın damarına basmak bir yanardağının püskürmesine neden olabilirdi.
Yakut Vural'ın telefon sesi odayı doldurduğunda Demir'e bakıp "Hatunum arıyor, ben kaçar." Dedikten sonra odadan hızlıca çıktı. Demir kafasını eğip sırıtmaya başladı. 'Hatunum' dediği kadına ölüp bitiyordu. Aile boyu böyle bir sevgi göstergesi vardı. Çakır ve Atasoy erkekleri her daim kadınlarını baş tacı yaparlardı. Demir kafasını ağır ağır Buse'ye çevirdi. İçten içe ona 'kadınım' dedi. Çünkü biliyordu, elbet bir gün ona kavuşacağını, kalan bütün ömrünü onun yanında geçireceğini biliyordu.
"Yaklaşsan yanıma bi' tık bi' tık."
Buse gözlerini şokla açtı. Böyle birşey beklemiyordu. Kalbi kendini belli edercesine atmaya başladı. Bunun bir şarkı olduğunu biliyordu. Ama Demir'in ona karşı söylemesini beklemiyordu. Şaşkın bir sesle "Ne?" dedikten sonra oturduğu sandalyede yan döndü. Bakışları sadece onun üzerinde geziniyordu.
"Sen mesajlaşırken bana göndermeli şarkılara atıyordun. Bende sana göndermeli şarkı söylüyorum moya lunnaya krasavitsa."
"Yanına yaklaşmamı mı istiyorsun?"
Buse utançla gözlerini kaçırdı. Demir'in her zaman açık sözlü olduğunu biliyordu. Fakat şu an bu açık sözlüğü onu utandırıyordu. Titremeye meyilli olan ellerini sandalyenin kolluklarına sardı. Demir mayhoş bir gülüşle onu izledi. Buse derin bir nefes aldıktan sonra konuyu değiştirmek için ayağa kalkıp yatağın kenarına oturdu.
Demir kafasını 'sen bilirsin' dercesine salladı. Demir üstündeki çarşafı sıyırıp hasta önlüğünü yukarı doğru çekti. Gergin bakışları Buse'nin üzerindeydi. Yaradan korkmasını istemiyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra beklentiyle Buse'ye baktı. Buse elini onun karnının üstünde gezindirdi. Bakışları kısa bir an Demir ile kesişti. Sargı bezini kaldırıp yaraya baktı. Mikrop kapmaması için sargı bezini geri kapattı. Parmak uçları karın kaslarında gezindikten sonra kasıklarına doğru indi. Kendinden geçmiş bir şekilde dokunuyordu. Demir kısık bir sesle mırıldanmaya başladı.
"Oralarda fazla gezinme moya lunnaya krasavitsa."
Buse anlayışla kafasını salladıktan sonra göğsünün altında bulunan yaraya bakmak için önlüğü biraz daha sıyırmaya başladı. Tam sıyırmak üzereyken Demir onun elini tuttu. Dövmenin sadece küçük bir kısmı gözüküyordu. Merakla Demir'e bakıp konuşmaya başladı.
Dudaklarını büzerek ona üzgün bakışlar attıktan sonra kafasını başka bir tarafa çevirdi. Demir ona kıyamadığı için çenesinden tutup kendine doğru çevirdi.
"Zaten eninde sonunda görecektin. Madem o kadar çok merak ediyorsun. Bak hadi."
Buse heyecanla kafasını salladığında Demir gülümsedi. Ağır bir şekilde tekrar hasta önlüğünü kaldırmaya başladı. Elleri sargı bezinin üstünde gezindikten sonra önlüğü dövmenin tamamen görüneceği şekilde sıyırdı. Gördükleri ile karnında kelebekler uçuşmaya başladı. Bu onun için bir umuttu. Sevdiği adam onun gözlerini dövme yapmıştı. İster istemez mutlu olmuştu.
Buse aldığı iltifat karşısında yanakları kızardı. Titreyen ellerini dövmenin üzerinde gezindirdi. Kendi gözlerini bir başkasının vücudunda görmeyi beklemiyordu. Özellikle bu kişinin Demir olması onu daha fazla mutlu etmişti. Gözlerinin normal bir insandaki gibi olduğunu düşünüyordu. Demir'in bu kadar çok iltifat etmesini ve yahut dövme yapacak kadar övmesini beklemiyordu.
Demir kafasını iki yana sallayarak kendinden geçmiş bir şekilde konuşmaya başladı. "Dedin ya öylesine gözler falan." Dediklerinden sonra kısa bir an iç çekti. O gözlere bakarken kendinden geçiyordu. Zar zor yutkunduktan sonra devam etti."Öylesine değil işte." O gözler bir umut ışığıydı. Daha önce de söylediği gibi o bakışların karşısında diz çökerdi. "Ben o gözlere her baktığımda yaşadığımı hissediyorum."
Buse zorlukla nefes alıp verdi. Demir karşısında bu denli açık konuşurken nasıl onu sevdiğini söyleyebilirdi. Saniyeler içerisinde bütün duyguları kalbinden bir bir geçmişti. En kasvetli olanı aşktı. Bir fırtına gibi ansızın gelip ansızın gitti. Ama her yeri darmadağın etti.
"Ben bir çift ela göze deli divane olmuşum var mı benden daha delisi?"
Onu sevdiğini açık açık söylüyordu. Bunun bir rüya olabileceğini düşündü. Çünkü Demir'in onu sevmesi imkansızdı. İmkansız olarak düşündüğü şeyin zıttı olmuştu. Ne yapacağını bilemedi bir anlığına. Demir onun dalgın bakışlarını gördüğünde kendine daha çok çekti. Yüzleri arasındaki mesafe azalmıştı. Demir hiç düşünmeden konuşmaya başladı.
"Seviyorum seni." Buse kalp ritminin değiştiğini ve karnında sancılar oluşmaya başladığını hissetti. Bunu duymayı hiç beklemiyordu. Demir burnunu Buse'nin burnuna sürterek onu izlemeye devam etti.
Buse dudaklarını Demir'e daha çok yaklaştırdı. Demir kendinden geçmiş bir vaziyette dururken nefes bile almıyordu. Buse tam onu öpmek üzereyken aklına gelen fikir ile gülümseyip ondan uzaklaştı. Demir anında gözlerini açıp 'öp beni' dercesine baktı. Buse kafasını iki yana sallayarak konuşmaya başladı.
"Yaşattığını yaşamadan ölmezsin derler."
"O kadar çok istediğini bilseydim nefes aldırmadan öperdim be yavrum."
Buse omzunu silkip saçlarını arkaya doğru savurdu. Demir iç çekerek kafasını iki yana salladı. Deli gibi seviyordu. Şimdi Dünya alem karşısına geçse de ondan asla vazgeçmezdi. Buse'ye açık açık söylemişti onu sevdiğini.
Buse parmaklarını dövmenin üzerinde gezindirdi. Ona hâlâ çok yakındı. Gözlerine baktı, uzun uzun. Bu sefer onun bakışlarından korkmadı. Çünkü Demir artık şefkat ve sevgi ile bakıyordu. Ağzından bir minik kıkırtı çıktığında Demir doğrulup yanağına doğru bir öpücük kondurdu. Tam o sırada odanın kapısı gürültülü bir şekilde açıldı.
"Ananı oğlan elden gidiyor." Son söz Yakut Vural'dan geldiğinde Buse hızla ayağa kalkıp ellerini havaya kaldırdı.
🌕
Fehmi amcişkonun paragözlülüğü??
‼️‼️Önceki bölümde sorduğum soruyu tekrarlıyorum. Hangi yan karaktere kitap yazmamı isterdiniz??‼️‼️‼️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |